31 Ekim 1947 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

31 Ekim 1947 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SADİ : Bir ârabiyi gördüm; çocu ğuna şöyle diyordu: « Yav- rucuğum, kıyamet gününde sana ne kazandın diye sora- caklar, fakat kime mensup- sun, kimin oğlusun, sormâyacaklar |» Kâbenin örtüsünü, görü- yorsun ki. halk öpüyor. Onun meşhür olması ipek olmasından değildir diye *** Bir sene çöllerde yürü. yerek Hacca gidenler ara- sında bir kavga çıktı. Ben de o seferdeydim. Hakikat, adamakıllı kavga ettik. Mahfede oturan birisini gördüm ve işittim ki. mah fenin öbür gözündeki arka. daşına şöyle diyordu : «Ne acayip şey, şatranç oyunun- da piyadeler başa varınca vezir olur, Yani evvelki halinden daha iyi olur. Hal- buki hacıların piyadeleri çöl yolunu bitirdiler, Fakat daha kötü oldular.» İnsanları * ısıran, halkın derisini yüzen hâcıyi ben- den söyleyin: Hacı sen de- gilsin, devedir. (Çünkü biçare hem yük çeker, hem 'de yediği dikendir. ##* Bir herifciğin gözü ağrı. di, bir baytara gitti. «Gö. züme ilâç yap» dedi Baytar hayvanların göz- lerine ilâç için ne ee sa onun gözünede onu yapi. Herifciğin gözü kör m hâkime gitti, şikâyet etti Hâkim: «Gözün diyeti lâzım gelmez, Çünkü eğer bu herif eşek olmasaydı al yanına gitmezdi» — sözden maksat şudur: Her kim mücerrep olmıyan bir kimseye iş buyurur ve neticede nâdim olursa akıl. llar ona kafasız, fikirsiz derler, Hasır dökuyan da doku- yucudur, Fakat onu. ipek tezgâhına götürmezler. “kk Büyüklerden bir zatın değerli bir oğlu vardı. Ve. fat etti, Ona sordular: «Ço. cuğun türbesinin sanduka- sına ne yazalım ?» O zat dedi ki: «Kuran âyetlerinin izzet ve şerefi için yerlere (yazılmaz. Çünkü zaman geçer, me- zar bozulur, yıkılır. Halk o mezarın üzerinden geçer, köpekler, işerler, Eğer be- hemhal bir şey yazacak- sanız, Şu iki beyti yazınız; Ah, bostanlarda yeştilik- bitince gönlüm nekadar hoş olurdu. Dostum, ne zaman bahar olur, toprağımda çimenler biterse o zaman gel beni ziyaret eti» *ak* Bir âbit, zengin bir kim- “senin evine gitti, Baktı ki, bir kölenin elini, ayağını iyice bağlsamğ, ona işkence ediyor. Âbit dedi ki: «Oğul, se- nin gibi olan bir mahlüku Hak senin hükmüne esir etmiş. Seni ondan faziletli kılmış, Hakkın nimetinin şükrünü yerine getir. Ona o kadar cefayı reva görme. Bu köle Kıyamet günü belki Allahın indinde senden daha makbul bir kul olur, ona eziyet etme, gönlünü incitme! Sen onu nihayet on akçeye aldın. Kudret elile onu sen yaratmadın ya! Bu gurur, bu gazap ne vakte kadar devam edecek? Senden daha büyük Allah var. Ey arslan pençeli efendi, emrin altında bulunduğun efendini, Tanrıyı unutma. GÜLİSTAN Kilisli Rifat g ğ'da ÇE. Te, SURA EFLÂTUN: KEBES — Sokrates; ben- ce en az kavrayışlı bir ka- fa bile, tuttuğun yolu tu- tar. Ruhun, daima ayni kalan, daima varlığını mu- hafaza eden şeye; deği- şen ve aynı kalmayan şey- lerden >> çok benzedi. ğini a “SOKRATES — Ya be- ge — Ayni kalma- yer değişen şeylere ben- “SOKRATES — Ruh ve beden beraber olunca, ta- biat sonuncuya köleliği, bi rinciye de efendiliği verir, Buna göre. sence bu iki- sinden hangisini Tanrılık ve ölümsüz olana, hangisi de kulluk ve ölümlü olana benzemeli? Tanrılık olanın, aslı bakımından, ferman ve irade etmek; kulluk olanın da baş kesme k ve boyun eğmek için var edildikle- SOKRATES — Öyle ise ruh bunlardan hangisine benzer ? KEBES — Bundan daha açık ne var? Ruh, Tanrılık ve ölümsüz olana ; ten de, kulluk ve ölümlü olana... SOKRATES — Ruh; Tan- rıık o'an, ölümsüz olan, fikredilebilen, tek mahiyetli olan, dağılıp çözülen, asla kendisinin aynı kalmayan şeye... Bu belirtişe karşı başka birşey söyliyebilir mi- yiz ; böyle olmadığını gös. germ mi EBES — Gösteremeyiz; ee .gösteremeyiz | SOKRATES — Böyle olunca, tenin çarçabuk da- gılıp çözülmesi; ruhun da bunun tersine olarak, mut- lak bir dağılmayış ve çö. zülmeyiş ime mi? kal. disine benzeyene doğru; göze görünmiyene, Tanrılık ve ölümsüz olana, ebedi ve hakiki olana doğru gi- der. Buna erişince de, saç malamaktan, mânasızlıktan , korkulardan, yabancı he. ves ve sevgilerden, insanın kötülüklerinden kurtulmuş olur. Buna mı inanmalıyız, başka bir şeye mi? KEBES — Elbette bunal.. ##* SOKRATES — Fakat dostlarım, düşünmemiz ge- reken şudur ki, ruh gerçek. ten ölemezse, bunu, bizim hayat dediğimiz bu hudutlu müddet içinde değil, önce- siz ve sonrasız, başlangıç - sız ve sonsuz zaman içinde tasarlamalıyız. Bunu yapa - mıyan kimse. korkunç bir tehlike karşısındadır. Ölü- mün, gerçek olarak herşey” den kurtulmak olduğunu kabul edelim. Kötüler kesa- bına, ölürken, kendilerin - den, kendi kötülüklerinden, ayni zamanda ruhlarından kurtulmak ne büyük nimet olurdu! Fakat gerçekten ruh ölmez. Bu yüzden, kötülüklerden ka çen mak , kurtulmak, iyi ve faziletli kalmak, biricik yol.. ##* SOKRATES — Aklın göze alması gereken teh- like, ruhun ölmezliğine inan- maktır. Bu tehlike gerçek- ten güzeldir. Bunu, büyülü sözler ve dualar gibi, kendi kendimize tekrarlamalıyız |! FEDON Salih Zeki AKTAY Ni j ması icabe di Akıllı, parlak fikirli insan KEBES — ai *d soysuz eğ büyük iş- gi ler verm SOKRATES — Ruh, ken- ii | e 282 i w MM > ü di aa - ike m si,

Bu sayıdan diğer sayfalar: