30 Ocak 1948 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

30 Ocak 1948 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AVRUPALI TUZAĞI VE İNKILÂP Biz, hangi milleti ve siyasi zümresi iyle olursa olsun, Âvrupalının hoşuna gittikçe ve alkışını top- ladıkça, böbürlenmek yerine başımızı taştan taşa vursak daha iyi ederiz. Gg zir. bizim, hangi milleti ve siyasi zümresiyle olursa olsun, Avrupalının hoşuna gitmemiz ve al- kışını toplamamız, ancak kendi kendimizi tahrip ve inkârımız nisbetinde kabildir. © Bizim, kendi kendimizi bulmamız, Avrupalıya akıl ve madde marifetleri yolunda erişmemiz ve bu yetkinkiği kendi ruh hamurumuz içinde pişirip, onun karşısına, yeni ve ileri bir millet vâhidi habinde çık- mamız, onu şâdetmek şöyle dursun, ancak ürkütür, betbaht kılar ve binbir vasıtayla üzerimize çullandı- rır. © Şu yüzden ki, biz Avrupalının kendi familya- sından saydığı bir millet değiliz... İstediğimiz kadar ondan olduğumuzu iddia edelim, onun kılığına bürü- nelim ve harfleriyle yazı yazalım; Avrupalı bu id- .diamızı, hattâ bu iddiada muvaffakiyetimizi alkış- larken, için üçin bize gülecek, bizden tiksinecek ve tuzağa kendi ayağiyle düşen bu safdil avı kaçırtma- mak için her şaklabanlığı yapacaktır. ş Kendimizi, Avrupalının bizi hakikatte gördüğü gibi görmek istersek, bütün bir tarih, din ve mede- niyet kökü bakımından kendimize ve ona «Ben be- nim, sen de sen!..» diyebilmemiz lâzımdır. Çünkü o bunu içinden daima söylemekte ve daima bu ölçü- ye göre iş görmektedir : «Ben benim, sen de sen!.. Seni senden ayırmak ve kökünü kurutmak için de sana, dış yüzleri kopya etmek metodiyle asla varı- lamıyacak birşeyi, benim halime özenmeni ve beni körükörüne taklit etmeni telkin ediyorum !» Tanzimattan beri bütün inkilâp anlayışımız, Aurupalının, kâh Masonluk ve sınır dışı (plâsman) arayan büyük sermayecilik ve kâh doğrudan doğru- ya emperyalizma ve silâhla tazyik şeklinde karşı- mıza çıkardığı, bu, kendimizi inkâr ve tahrip tuza- ğına bir parça daha yerleşmekten ve o tuzakta dün- yanın e ahie saadet ve kurtuluş edebi- yatlarını gevelemekten başka birşey olmamıştır. (1 Yarın, farz bu ya, kendi başımıza ve dışardan tek yardım olmadan bir sanayi kurmaya muvaffak e ve iptidai toprak mahsullerimiz karşılığında cı- somunlarına kadar dışardan getirttiğimiz âletlerin emi fikir pilânından döküm potasına kadar benimsemek küdretine geçer, buna da Av- rupalının müsaade ettiğini görecek olursak, o vakit onun bizi sevdiğine ve tuttuğuna inanabiliriz. Hal- buki Türk milletinde böyle bir yetkinlik, Avrupalıyı, kendi sınırlarına tarafımızdan bir tecavüz olmuş ka-* dar şahlandıracak ve her vasıtayla buna engel ol- mıya zorlıyacaktır. G Tarih boyunca birbirine karşı en ağır imtihan- ları vermiş olan şark ve garp medeniyetleri, netice- 1001 Çerçeve, bu hafta 11inci sayfamızdadır de garbın, akıl ve madde hâkimiyetiyle şarkın boy- nuna, müstemleke ve istismar sahası boyunduruğunu geçirmeğe muyaffak oluşundan beri, karşılıklı ve zıimmi bir anlaşma halindedirler ; Bütün medeniyet unsur ve âletlerini garplı imal edecek ve şarklı, sa- dece ahmak müstehlik sıfatiyle bunları kullanacak ve mukabilinde tarlalarını garplı hesabına ekip bi- çecektir. Bu arada şarklının garplıya yaklaşma had- di, sadece iradesiz bir hayranlık ve ipin ucu daima efendide kalmak şartiyle satıhtan taklittir. & İşte Türk milleti, 18 inci asırdan sonra garp cemiyetini işbâ haline getiren ağır sanayi, büyük kapitalizma ve bunların emri altındaki garp emper- yalizmasının bir avı halinde, boyuna kurtuluş reçe- teleri getirerek kendisini zehirleyen inkilâp rehber- lerinin izinden, garbın bu tarihi tuzağına bütün kül- çesiyle oturtulmuştur. o Bütün bu incelikleri sezen ve ona engel olmak için cihanda bir eşi görülmemiş bir siyasi deha gösteren İkinci Abdülhamid, sa- yüzündendir ki, garp Masonluğunun, eryalizmasının banı olmuş ve her biri Tanzimat bir Mason inkilâbı olmuş, Meşrutiyeti doğrudan oğruya Masonlar idare etmiş; ve Birinci Cihan Harbinden sonra artık büsbütün tasfiyesi takarrür eden Türk'ün istiklâlini tasdik ederken, Avrupalı, meydana gelecek yeni rejim bakımından bizim kabul ettirmeyi ihmal etmemiştir. Böylece ve bütün bu arada, is- ve inkilâp denilen tuzağa düşme hareketleriyle hakiki inkilâp mkân ve istidadı büsbütün güme gitmiştir: ik örgüsü — BÜYÜK DOĞU Bu yağmur, bu yağmur, bu iller ince; Nefesten yumuşak yağan bu yağmur Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince Aynalar yüzümü tanımaz olur. Bu yağmur kanımı boğan bir iplik, Tenimde acısız yatan bir bıçak : Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik Dayandıkça çisil çisil yağacak. Bu yağmur tufanı belki de Nuh'un Ve gölgede yüzen odam, gemisi. « Ne varsa, akrebi, çiyanı, ruhun, i Mahzeninden kaçmış, meydanda hepsi. Bu yağmur, delilik vehminden üstün, Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün, Sulardan, seslerden ve gecelerden... Necip Fazıl KISAKÜREK > 05 | j İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: