18 Kasım 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10

18 Kasım 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

NUR RİSALESİNDEN: İHLAS K ARDEŞLERİM ve benim Kur- an hizmetinde arkadaşlarım! Şüphesiz ki bilirsiniz, ayrıca da bi- liniz: Bu dünyada, hususiyle uhre- vi gayede en mühim esas, en büyük. kuvvet, en makbul şefaatçi, en sağ- lam dayanak noktası, en kısa haki- kat yolu, en makbul dua, en ke- rametli vesile, en yüksek fazilet ve en sâf kulluk tezahürü, ihlâstadır. Mademki ihlâsta, saydığımız hassa- lar gibi binbir nur var... Ve ma- demki, bugün biz, türlü engele karşı gayet az, zayıf, fakir ve kuv- vetsiz bulunuyoruz ve bura rağ- men yüklerin en ağırı olan Kur'an hizmetini bir nimet olarak omuzla- rımızda taşıyoruz, elbette hefkes- ten ziyade olanca gücümüzle ihlâsa yapışmaya mecburuz. Biz. ihlâsın inkişafını ruhumuza yörleştirmeğe, nihai derecede muhtacız. Yoksa, hem şimdiye kadar kazandığımız kutsi hizmet kısım kısım kaybolur, hem de şiddetle mes'ul oluruz. Ebe- di saadet mefküresinin zararına, mânasız, lüzumsuz, zararlı, kederli, nefsani, sakil, riyakârane bazı süfli hislerin ve cüz'i menfaatlerin hatırı için ihlâsı kıracak ve bozacak olur- sak, hem bu dâvaya hizmet eden kardeşlerimizin haklarına tecavüz, hem Kur'an hizmetine taarruz, hem de iman hakikatlerinin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş oluruz, Kardeşlerim! Bazan büyük hayır işlerinin çok zararlı mânileri var- dır. Şeytan, o hizmetin gönüllüle-- riyle çok uğraşır. Bu mânilere ve şeytanlara karşı tek kalkan, ihlâs- tır. İhlâsı kıracak sebeplerden, yi- lan ve akrepten kaçarcasına uzak- laşmak lâzımdır. Bu mevzuda «nefs-i emmare» ye asla itimat caiz değildir. İhlâsı kazanmak ve korumak için, düsturlar şunlardır: 1 — Her amelde Allahın rızası... Eğer O razı olsa da, bütün cihan küsse ne ehemmiyeti var? O razı olduktan sonra bütün halkın red- dedişi tesirsizdir. 2 — Kur'an hizmetinde bulunan kardeşlerimizi tenkid etmemek ve onlara karşı fazilet ve üstünlük taslamamak... Nasıl bir insanın herhangi bir uzvu öbür âzasına re- kabet etmez ve birbirinin tamamla- yıcısı olursa, bu gayenin fertleri de öyle olmalıdır. Birbirine zıtlık dü- şünmiyen, aykırı hareket etmiyen bir fabrikanın çarkları gibi, her 10 Yazan : SAİD-ÜL-NURSİ fert, gerçek birlik, dayanışma ve ahenk içinde olmalıdır ki, kuvvet ve vahdet âzamisine yükselsin... Üç kere «bir» adedi, ancak böyle bir ahenk dizisi icinde 111 vâhidini ifa- de eder; yoksa onlar, ayrı yy üç tane Idir, yani sadece 3... 4 tane ayrı 4, sadece 16 $ fakat vi ifa- de el icinde 4 — Bütün di ihlâsta ve lie bilmek... Haksız olanlar ve bâtıl yola sapanlar bile, gösterebil- dikleri ihlâs ve samimiyet derece- sine göre kuvvet kazanırlar. İhlâs- ta, işte bu kadar büyük ve tesirli bir sır vardır. 4 — Kardeşlerinizin meziyetleri- ni şahıslarınızda, faziletlerini nefsi- nizde tasavvur edip onların şeref- leriyle şükredercesine iftihar et- e, asa ehli arasında «şeyhte fâni olmak» diye bir ıstılah vardır. Ben sofi değilim, fakat on- ların bu düsturu, bizim mesleğimi- ze «dâva kardeşlerimizde fâni ol- mak» şeklinde tatbik olunabilir. Kişinin kendi nefsani hislerini unu- tup kardeşlerinin meziyetleri ve hisleriyle yaşayabilmesi, ne büyük devlettir! Zaten bizim mesleğimizin esası kardeşliktir. Bizde esas, ba- bayla çocuk, şeyh ile mürid arasın- daki vasıta değildir. Bizim mesle- ğimizin en yakın dost, en fedakâr arkadaş, en civanmert kardeş, mef- kürevi oluş derecelerini gösterir. Bu kardeşliğin esasının esası da ih- lâs vd samimiyettir. İhlâs öyle külli bir şeydir ki, onu kıranın, bilmiye- rek, dinsizlik tarafına yardım et- mek ihtimali bile vardır. 5 -— Dünya rabıtası üstünde ö- lüm rabıtası... İhlâsı zedeleyen, onu riyaya, dünya menfaatlerine sürük- liyen şey, başıboş emel ve ihtiras olduğu gibi, riyaya karşı nefret aşı- layan ve bütün samimiyetsizlik ter- iplerini yok eden bir ihlâs mües- siri de, ölüm rabıtasıdır. Bütün bu yeryüzü nimetlerinin fâni olduğu- nu düşünüp nefs desiselerinden ve ihtiras tuzaklarından kurtulmak... Ölüm rabıtasını, sülükta esas tutan ve bu hikmeti bir âyete istinat et- tiren tasavvuf ehli vardır. Onlar farazi ve hayali şekilde kendilerini ölmüş bilip, yıkandıklarını, kefen- lendiklerini ve kabre konduklarını tasarlarlar. Böylece «nefs-i emma- re» lerini incite incite, onu başıboş emel ve ihtirastan bir dereceye ka- dar alıkomaya çalışırlar, Bu rabıta şeklinin birçok faydaları vardır. «Lezzetleri yıkıp acılaştıran ölümü çokça anınız!» mealindeki hadis, bu ölüm rabıtasının bütün hikmetini belirtir, Bizde ise, hiç hayal ve far- za lüzum kalmaksızın, insan, bu kı- sa ömür ağacının tepesindeki tek meyva olan kendi cenazesine em- GiYei bakabilir. Böylece kendi şahsının ölümünü gören insan, bir parça daha hareket edince, asrının, biraz daha ileri gidince de dünya- nın ölümünü müşahede eder, Tahkiki iman kuvvetiyle Allahın eşya ve hâdiseler üzerindeki tecelli, tasarruf ve işaretlerini görmekten gelen bir nevi huzur içinde bulun- mak da, gayra bel bağlamak ve de- ger vermek gibi hasisliklerden in- sanı kurtarır ve o huzurun edebi- ne lâyık hale getirir ki, bu da ih- lâsı doğurmakta başlıca âmillerden biri olur. Bu işde bircok derece ve mertebe vardır. Herkes kendi pavı- na düştüğü kadar faydalansa yeter. İhlâsı kıran sebepler: I — Maddi mehfaat... 2 — Riyaset ve baş olmak hır- 1... Halkın teveccüh ve rabitasını kazanmak, şöhret, şan ve şerefe ulaşmak arzusu... 3 — Korku ve tamah... Allahtan, bütün güzel isimlerinin şefaatçiliği yoliyle bizi ihlâsta mu- vaffak etmesini dua ederiz, MÜMİN GAYRETLİDİR, ALLAH İSE EN FAZLA GAYRET SAHİBİDİR... 40 HADİS MEALİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: