23 Aralık 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3

23 Aralık 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

istifham # z Bazı mühim şahısıara ait ölüm vakalarında her türlü hayal payına engel olacak ilmi tesbit müeyyideleri mevcut değildir. Dâva burada... ig DEDEKTİF X BİR 1 — Son zamanlarda bazı mü- him şahısların vefat tarzları esra- rengizdir. Şöyle veya böyle diye hiçbir teşhis koymadan belirtelim ki, siyasi veya idari, yüksek mev- kilerde bulunmuş olan bu bazı Şa- hısların ölüm tarzları, Avrupada her zaman âmme vicdanına arzo- lunduğu sibi, her türlü şüpheyi or- tadan kaldırıcı ilim müeyyideleriy- le, tâbii veya kaza eseri birer ölüm şeklinde tesbit edilmiş değildir. 2 — Dikkat buyurulsun; isimle- rini teker teker vereceğimiz şahıs- lar, ille öldürülmüş ve suikasde uğratılmış diye iddia etmiyoruz. İd- diamız şudur ki, bunların ölümleri, âmme vicdanına karsı, sebebini apaçık belirtir şekilde açıklanmış değildir. Böyle olunca, ilim nazü- rında ceva» bir sürü istifhamdan ibaret kalır. İş istifhâama binince de metodik olarak bir sürü şüph» ve ihtimale yol açılır. ühim şahısların ölüm şe- killeri *etrafında cereyan eden bin- bir fiskos ve hayal oyununa rağ- men bu mevzuda elde ilmi vesika- lar bulunmayışı, âmme vicdanına karşı kendisini mes'ul hisseden bir ölçü bulunmayışı mânasına gelir. 4 — Birinci misal, eski Ankara Valisi Nevzat Tandoğan örneğidir. Bu mevzuda söylenmiyen kalma- mıştır. Bizim âdetimiz, söylenenle- ri tekrar etmek olmadığı icin, işi bif yıldırım teşhisiyle ve belki hi yu ya kâfasına dayar, yahut âzami 20-30 santimetre uzakta tutar. E- ger namlu kafaya yapısık olursa, beyin patlar; 30, 40, hattâ 50 san- Bu takdirde, fiilin intihar olabil. * mesi icin mutlaka yaranın etrafın- da (tatuaj) olmalıydı. Bu hususta hiçbir şey resmen tesbit ve ifade edilmemiştir. «Kısacası su ki, eğer Nevzat Tandoğan'ın beyni patla- mamış, yara etrafında da (tatuaj) görülmemişse, o halde kurşun uzak mesafeden atılmış, binaenaleyh es- ki Ankara Valisi intihar etmemiş demek olur. 5 — İkinci örnek Yargıtay kad- rosundan Fahreddin isimli bir za- tın vaziyetidir. Bu zat, Bakanlar- dan birinin evine yemeğe davet e- diliyor ve yemek esnasında geçir- diği buhran neticesinde ve bilhas- sa alkolün tesiriyle fenalaşarak hastaneye kaldırılıyor. Orada da ölüyor. İddia aynen böyledir. Hal- buki, bu zat hakkında bildiğimiz iki bilsi unsuru, bu iddiayı bütün ciddiyetinden mahrum etmektedir: Birincisi, bu zat hicbir zaman al- kol kullanmamıştır. İkincisi, has- taneye kaldırıldığı halde son nefe- sini vermeden ailesine vaziyet bil- dirilmemiş, ailesi haberi âlıp has- taneye koştuğu zaman ise kendisi- nin ölmüş olduğunu görmüştür. Ortada #ezen sayialara göre, meşhur Ankara cinayetini Yargıtay safhasında bozanlardan biri olan bu zat, istifasını hazırlamış bulun- maktaymış... Sadece rivayet, aslını “ bilmiyoruz. Bizim bildiğimiz, ga- rip bir ölüm şeklinin, mevcut ga- rabetini ilimle yüzde yüz izale için gereken fenni müeyyideye malik bulunmayışımızdır. 6 — Ücüncü misal ile, herkese hayretlere şayan sörünse de Kâzım Karabekir vakasıdır. Kalb krizin- den öldüğünü duyduğumuz Gene- ralin ölümü mevzuunda Miyokard İnfarkt'ı tabiri kullanılmıştır. Bu hususta mütehassıs bir doktoru din- liyelim: «Kalbden ölüm, eğer âdi bir anjinden doğmuşsa her adam- da ve her zaman görülebilir, bunun da daha evvel herhansi bir kriz nümayişiyle keridisini belirtmesi şart değildir. Fakat Miyokard İn- farklı mutlaka daha evvel bazı te- zahürler göstermesi lâzım gelen bir hastalıktır.» Halbuki Kâzım Kara- bekir hakkında, daha evvel böyle birtakım krizler gecirdiğine dair elde hicbir malümat voktur, Fakat, hiç kimse icin temenni etmiyeceği- * miz şekilde, Generalin otopsisi ya- pılıp kalbine bakılsaydı, bu hasta- lıklardan hangisi yoliyle gittiği ve- ya bunlardan hiçbiriyle alâkalı ol- UR HAHAM, Ölen eski Maliye Bakanı Kil da halkın söylemediği Meet sele, bu zatların, tabii pr ii öldükleri ve hâdi- senin baska türlü gösterildiği de- gil, bütün bu vakalarda dilediği gibi dönen halkın diline ve arzu ettiği sibi işliyen âmmenin muhay- yilesine serekli ilmi vesikalarla gem vurulmadığı; ve alâkadarların, kendilerini bundan müstağni say- dığıdır — Muhakkak olan, bu ihmal dir; fena olan da budur!

Bu sayıdan diğer sayfalar: