23 Aralık 1949 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4

23 Aralık 1949 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A ğa S3 O KEP Tefrika: 34 Nesep zincirinin halkaları Kuseyye'nin bütün oğulları vefat ettikten, Abd-üd-Dâr'ın da oğlu mevsimsiz olarak öldükten sonra- dır ki, ihtilâflar başlıyacaktır. Bir rivayete söre Abd-ül-Menaf, ticari bir seyahat esnasında Suriye- de vefat etmiştir. Dört oğlu oldu. İçlerinde, Nurun ayrıldığı kola me- mur olan, Haşim... Abd-ül-Menaf'ın oğulları, amca- ları Abd-üd-Dâr oğulları ve torun- larının elinde bulunan işler hakkında veni bir şev düşündüler: Bunların tevarüs seklini 'değiştir- mek, vazifelerin hensini birden kendi ellerine almak istediler, Yaş- ları, öbür tarafın vârislerine nis- betle daha büyük olduğu icin, Ku- reyş üzerinde daha derin bir nüfuz tesisine iktidarlı bulunmak nokta- sından, hakkın kendilerinde oldu- gunu ileriye sürdüler, Bu münaza- aya bütün Mekke topluluğu katıl- dı, Bir kısım, Abd-ül-Menaf oğül- larının tarafını, bir kısım da, Ku- seyye'nin vasiyetini öne atarak, öbür tarafı tuttu. İki kısım arasın- da, galeyan, arttıksa arttı. Her iki taraf da, sonuna kadar mukabil tarafa karsı birlik halinde buluna- cağına dair ahitler ve veminler et- meğe basladı. Abd-ül-Menaf kolu, ıtır dolu bir kâsevi Kâbenin yanı- na sötürür ve taraftarlarına bu ka- ba ellerini batırdıktan sonra aynı elle Kâbe tasina dokunup, ettikleri ahdi tekrarlamalarını tenbih eder- ken; Abd-üd-Dâr kolu da, Kâbeye içi kan dolu bir tulum getirdiler ve ellerini tuluma sokarak ve pe- şinden kanlı ellerini Kâbeye süre- rek yeminlerine sadık kalacakla- rını belirttiler, Neredevse kanlı bir ihtilâf konmak üzereydi. Fakat ba- zı tavassutcular arava girdi, taraf- lara sükün ve muvazene öğüdü ver- di, onları Kuseyye'nin vasiyetine ve işbölümüne razı olmaya davet etti. İki kol arasındaki is bölümü de, iki tarafın anlaşması neticesin- de devam etti, Kureyş'in toplayıcılık, birleşti- ricilik ve bir bakıma isimlendiri- cilik sıfatını omuzlarında taşıyan mA İRKİ Yİ Ek Kuseyye'den sonra, oğullarından Abd-üd-Dâr ve Abd - ül Menaf'a ayrılan kollardan, Abd-ül-Menaf'- dan başlıyarak da, iki ayrı kol do- ğuyor. Bu son kollar, Abd-ül - Menafın, Haşim, Abd-üş-Şems, El-Mattalip ve Nevfel isimli dört oğlunun ikisinden meydana gel- mekte... Nitekim, Nuru, Haşim va- sıtasile Peygamberler Peygambe- rine ulastırıcı asli kol Haşim'e in- tikal ederken, iclerinde Dört Bü- yük Halifeden Hazretsi oOsmanın bulunacağı Emevi hanedanı kolu da Abd-üs-Şems vasıtasile devam edecektir. HAŞİM Artık sıra, Nur Sahibinin bü- yük babasının babasına gelmiştir. Onun isindir ki, asiller çevresi Kureyş'in tâ İbrahim Peygamber- den baslıvarak, Adnan, Nadr, Fihr, Kuseyye kolbaşıları, doğrudan doğ- ruya Kâinatın Efendisine yol ve- recek veni bir kolbasıya muhtaç- tır. Bu, Kusevye'nin torunu ve Abd-ül-Menaf'ın oğlu Haşim'dir. Peygamberler Peygamberinin Haşimi kolunu şeref ve şahsiyetle isimlendiren Haşim, bu ulvi vası- talığın bütün değer ölcülerine ma- liktir, Hasim, devamlı olarak seyahat eden ve Mekkede vek az oturan Abd-üş-Şems'ten, , Kuseyye'nin öbür oğlu ve amcaları Abd-üd - Dâr'dan konardıkları vazife ve se- lâhiyetleri de devraldı. Böylece Kurevs'in idaresine ait hemen bütün is ve serefler, a- şim'in sahsı üzerinde karar kılmış oldu. Hasim. sahsında toplanan vazifeleri, ciddivet ve meharetle yerine setirmive basladı. Sadece mehareti değil, âlicenavlığı da bü- yüktü. Az zaman icinde, kalabalık- ların kalbini kazandı. Herkes on- dan memnun, ona, minnettardı. Haşim, cemivet dâvaları uğrun- da, hayli yüksek olan servetini de feda etmekten cekinmedi. Fa- kat kendisinin sahsi serveti, her ta- raftan akın akın velen hacıların yedirilip isirilmesi icin gereken bü- vük masrafları karşılayamıyordu. Bunun icin Hasim, büvük babası Kuseyye tarafından bırakılan ör- neğe el attı. Masraflara iştirak et- meleri volunda, Kureys zenginle- | Cob vebülm aman ve mekâna rine bas vurdu. Onlar da bu yar- dımı, zevk ve şerefle kabul ettiler. Haşim, Mekkeye daha birçok faydalı hizmetlerde bulundu. Her şeyden evvel beldenin ticari ve iktisadi hayatını nizamlamak iste- di. Biri vaz, öbürü kış mevsimine ait olmak üzere, iki büyük kervan seferini tertipledi. Birinci kerva- nın yolu Surive,.. Kıs kervanı ise Yemen ve Habeşistan'a gidecekti. Seferler işlemeye başladı. Suriye kervanı Filistin'e kadar uzanıyor, bazan orasını bile asıyor; Yemen kervanı ise cenuv iklimlerini şi- male bağlıyordu. Haşim, böylece, ticari münakale Gİ Heybet ve Üns U iki hal, kabz ve bastın üs- tündedir. Kabz korkunun bast ise ricanın üstünde olduğu gibi, heybet kabzın, üns de bastın ileri- sidir. Heybet mefhumunun lügat mânası, vahşet duugusu, yani bir şahsın haşmetinden korkma ve çe- kinme hissidir. Onun mukabili olan üns ise, ülfet ve alıskanlık hali... Heybetin inceliği mybet, yani huzurdan uzaklasmaktır. Heybette olanlar, muybetteki farkları misbe- tinde heybet fark» belirtirler. Hey- betin dereceleri, mybet ozamanı- nın uzunluğu, kısalıı, noksanı ve kemâli nisbetinde değişir. Heybet- te olan daima gaib, yani kendi kendinden memistir. i Ünsün hakkı ise, Hak ile, Hakta uyanık olmaktır. Üne halinde bulu nanlar daima suurlu ve uyamktr. Bunların da dereceleri, üns halin- den aldıkları haz ve nasibin mik- tarına aöre deisiktir. Yani şuurd bağlılık ve uyanıkbkları, ünsleri- nin nisbetine göre olum, bazılarında eksik ve bazılarında fazladır. Uya nıklık halinden murad ise, mânev sarhoşluğun zevalile esua ve hâdi- selere nisbetin yerine gelmesidir! . yoksa alelâde uyanıklık ve umum

Bu sayıdan diğer sayfalar: