19 leşrınievvel ^Cumhnriyet SON TELGRAFLAB kalırsa Muallim aylıkları Her işi kendisinden beklediğimiz bir adam vardır: Muallim. lnkılâplar yaparız. Bunları yeni nesiHere kim telkin edecek tir? Demokraai, cumhuriyet, lâiklik, milliyetçilik fikîrlerini kim aşıhyacaktır? Muallim. Hatta cinayetler artar, inti harlar çoğalır, maneviyat bozulur; çocuklara ve gençlere ya şama hızını ve iradesini, tesa nüt terbiyecini kim verecktir? Muallim. Hatta iktisadî buhran vardır, tasarruf yapmak ve yerli malı kullanmak lâzımdır, yeni nesil de millî serveti koruma itiyat larını kim yaratacaktır? Mual lim. Hatta ahali sokaklara tükü rür, yolları pis tutar, hatta içki içenler artar, gizli hastahklar çoğalır; yeni nesillerin halk terbiyesini kim verecek, ırkımızı te reddiden kim kurtaracaktır? Muallim. Okuma bilenlerin sayısım kim arttıracak, yeni harfleri kim tamim edecek, çocukları ve gençIeri öz Türk diline kim alıştıra cak? Muallim. Siyasî, idarî, içtimaî bütün ihmallerimizi ve kusurlanmızı gizlemek için, «bu bir terbiye mes'elesidir» deriz ve bu terbiye mes'elesinin de hallini muallime bırakır, çıkarız. Bugüne kadar her işi kendi sinden beklediğimiz mufedlimin hiç bir ihtiyacını düşünmemişizdir. «Hiç bir» diyorum, çünkü muallimin bütün ihtiyaçlarım tatmin edecek bir tek şey vardır: Maaş. Henüz tekaüt kanunlarinı bile çıkarmadığımız ve işine bütün ömründe emek verenlerini süründürdüğümüz muallimlerin maa • fi pek azdır. Fakat, az veya çok olsun, vilâyetlerin hususî muha • sebelerinden aylarca maaşlannı alarmyan muallimler vardır." Reşit Galip Beyin Vekâlet *andalyesine oturmasile bu işi hal • letmek için ayağa kalkması bir olmuştur ve yirmi vilâyetten on beşinde muallimlerin aylıkları verdirilmiştir. Bizde fazla medihlerin uyan dırdığı şüpheye karşı temin ederim ki ben vilâyetlerin hususî muhasebelerinden aylık alan bir insan değilim, hiç bir mektepte muallimliğim de yoktur ve Ma arif Vekâletinden de, Vekilinden de hiç bir şey beklemiyorum; son derece hasbî ve insanî olarak tekrar edeyim ki Reşit Galip Bey bu maaş gecikmesi felâketinin önüne geçerek, daha ilk adımda, büyük bir müsbet iş görmüştür. Türk kürsülerinde gırtlağı ku • ruyan, çiğerleri çathyan mual limler namına kendisini tebrik ederim. PEYAMi SAFA j Türk dilinin ruhî hususiyeti Yazan: AĞAOĞLU AHMET Bu son günlerde Türk düinden çokça bahsedildigi halde bu dilin tasıdıgı ruhî bir hususiyet üzerinde durulmadı. Her dil gibi öz Türk dili de öz Türk milletinin en mahrem, en samimî ve en doğru ifadesidir; her dil gibi bu dil de Türk'ün içyüzünün aynasıdır. ö z Türk tabiaten mahviyetli ve tevazuludur; ağırbaşlıdır, sokulganlıktan hoşlanmaz. Çekingendir, girginliği sevmez. Vakarhdır, nümayisten, gösteris ten, övünmekten zevk almaz. Sadedir, sun'iliği beğenmez, sözü alâyişsiz ve zinetsizdir, fakat tok ve özlüdür. Kendisinde Fransız'lann dedikleri Bonhonie babacanlığ var, biraz lâkayt ve lâübalidir, fakat ince lâtifeden zarif is tihzadan zevkalır. Medihten ziyade zemme, kasideden ziyade hicve ma yildir. Böyle bir milletin ifade tarzı da tabiatile bu hususiyetler ile münasip olur. Ve filhskika bütün salâhiyettar ecnebi mvdekkikkri öz Türk dilinin sade, samimî munıs ve özlü bir dil olduğunda müttehittirler. Milletin ruhu gibi, bu ruhu ifade eden dili de nümayise, gösterişe, tantana ve ihtisama bigânedir; ifrab, tefriti çekemez. tste bunun içindir ki türkçede terkibi vasfî ve va;h terkibiler yoktur. Eğer Türk mületi, tarihî seyrinde ruhî ve Ifade tarzlan kendisine benzer milletlere tsadüf edetek onlar ile beraber yasamış olsaydı, orlardan aldığı kelimelc^ kolayhkla hazmedip benhnsıyecekti ve bugün lisans yanyana konulmiy ve birbirine girmemif mozaik parçalarmdan ibaret kalmıyacakh! Fakat tesadüf ettiği Faruî üe araplar lisan ve rohiyat itibarüe bambaşka mahiyette olduklanndan onlardan almış olduğu ifade tarzlan ona yabana kılmışbr. Yalnız yabancı kahnıs değil, ruhunu da bozmuftur. Bu ciheti açık göstermek için meselâ su cümleyi alıyorum: «Zâtı âliyi riyasetpenahilerini ziyaret serefine naü olduğumdan kendüni bahtiyar addederim.» Zâhiren çok mutantan ve selis bir cümle. Fakat şimdi bu cümleyi öz türkçeye tercüme ediniz: «Riyasetm stğındıgı yüce zatmızı görmek uğurluğunu elde ettiğhnden ken dimi bahtlı sanınm.» Ne kadar soguk, çiy ve biçimsizdir! Sebebi? Sebebi su ki Türk ve türkçe sun'iliği, ihtisamı, koflugu, izamkâruğı ve bfl • hassa samimiyetsizUği sevmez, çekemez! ö z türkçede o cümle şöyle ifade edflir: «Yanımza gelebilmekliğim beni bah tiyar ediyor.» Binaenaleyh o cümle Türk'ün ruhundan gelmiyor ve onunla Türk baskasinuı ruhunu ifade ech'ycr. Ve ede ede tabiatm kendisine vermiş oldugu ruhî salâbetmi kaybetmistir. Gitgide özlüğünü unutmuş ve baskası olmuştur. «Ravzatussafa», müellifi gayet manidar bir hâdise kaydediyor: Cengiz sarkirn ga>*ba doğru gelirken yanında istihdam ettiği bir kâtibe Harezm saha su maalde bir mek *up yazmağı emrediyor: <'Benim oğlum olmağı kabul edersen müsterih olabilirsin. Etmediğin halde başına geleni AUah bilir!» Kâtip mektubu yazmıs, fakat bir çok lâkaplar, tazimkâ> Kelimeler, parlak cürrIeler kullanmıs Cengiz hiddetlenmis ve kâtipten neicn emrettiği tarzda yazmayıp ta mektubu bu seklc sokmus olduğunu sormus: Kâtio cevabında: «Ey Emir, padişahlara böyle yazıhr!» demesi üzerine: Cengiz: «İste senin gibilerdir ki pa(.'.işî»hlar: bozmuslardır. Sen bana da hivanet ediyorsun: Çünkü benim dilimden o Şaha o kadar medihler ve kı"<ide1rr vazmışsıp ki zavalh kendisini bir sey <anncak v» teklifimi kabul et miyecektir!» demis ve kâtibi cezalan dırnrif. «Ravzatusaafa» sahibi bu hâdiseyi kaydettikten sonra su kıt'ayı yazıyor: Heme Turkan sezayı aferinend Heme meh neykerü zühre cebinend Aruanend cu ber cameyi habend Huzu branend cu der ouştu zinend. Türk, lisanı ve ruhiyatı gibi, tarihinde de dairis. demokrat olmuştur. Türk tarihi aristorratik sınıfa vabancı olduğu kad?r köleliJ* müesseseyine de daima bigâne kalmıstır. "^arilin hiç bir devrinde Türk'ler arasında ne aristokrat bir suufın mevcudiyeti ve ne de Türk'ün köle olduğu müşahede olunmuftur. Hatta Servage usulü d ihi Türk'lwrce Umamen meçhuldür. Bunun içindir ki sinıf teskilâbnin ve aristokratik ve kölelik müesseselerinin tevlit ettigi kasidehanhk, medih ve sitayis, talbasbus ve riyakîırlık, dalkavukluk, ve nümayiş sribi ruhî ihtiyaçlan ifade eden tarzlara öz Türk lisanı tamamen yabancı kalmışhr. Bütün bu tarzlar b^ze baskalanndan gelmiştir ve ruhumuza ve ruhun ifadesi o!an lisanımıza yabancı oldu ğundan lisanımızln imtizaç edememistir, lisarun bîlnyesi "<î»nefcirememiştirve bir yanıfî ysbanc olarsk kalmıstır. Fakat maatteessüf bir yanda kalmakla bernber kuHanıla kullanıla bunlara o derece ^'îs'lmıştîr ki bugün yanı en demokratlk idare nnılünü kabul etti ğnniz halde dahi Ktmdan bir rürlü ya kayı sıysramıyoruz Meselâ hâlâ: «Yüksek riya^et», cHaretleri*, «Zptı âli leri», Zatı devletleri», «Vekâlet penah» gibi tabirler kullanılmaktayız: Bana kahr« lisan inkdâbımızı yaparkenlisanımiTTO sadeliğîne ve samimiyetine uymıyan ve devUtimiıin demokrasi esaslan ile tzm bir «ezat teskil eden bu gibi tarzlan dahi terkeder ve diğer demokrasilerde olduğu gibi bey ve efendi kelimesi ile kifayet ederiz. AĞAOĞLU AHMET GÜNÜN AKiSLERi Pazartesi, perşembe Darülbedayi'deyim. Elimd Darülbedayi mecmuası. Baş yaz 19321933 mevsimi... Imza, pef deci... Okuyorum: [Bu yürüyüş asla bızi geçmi* mîl letlere yaklaştıramaz. Bu kağnı salu) tısıyla asrın temposu olan uçuşa yeti şemeyiz..] Fransa Almanya aleyhine tekrar hücuma geçti Cenevre'de Alman polisinin asker gibi teşkil ve terbiye edildiği söyleniyor Cenevre 15 (A. A.) Teslihatın tahdidi konferansının ordu mevcutları komitesînde Fransız murahhası M. Massigli, dün Almanya'nın askerî kuvvetleri ve bilhassa Alman zabıtasının mahi yeti hakkında izahat vermiştir. Mumaileyh, Alman zabıtasının her millet zabıtasından ziyade askerî mahiyette olduğunu ve ordu mevcutla nnın tarif ve tayininde bu cihetin na zari dikkate alınması lazım geldigini ehemmiyetle kaydeylemi|tjr.' '''*" Mumaileyh demistir ki: «Alman zabıtası, Versay muahedenamesi ahkâ mına muhalif olarak, 1920 senesinde dahilî kargasahklar dolayısile 80,000 den 150,000 e çıkarılmıştır. O zaman berrî, devlet zabıtası ih • dast, icabmda vazîfe başına çağırıla cak Dolis imdat kuvvetlerinin kıslalara yerlestirilmesi centurie denilen kadroları mevcut piyade bölükleri vücude getirilmesi, bunların bir ordunun silâhlarına miimasil silâhlarla ve malzemc iie techiz edilmes! Alman zabıtasını ta • mamile değistirmiştir. Alman zabıtası hali hazırda hakikî bir ordu halinde bulunmaktadır. «Polis» ve «haydut» tabirlerinin mavi taraf, ktrmızı taraf tabirlerinin yerine kaim olduğu manevralar, mmtaka zabıta kuvvetlerinin yapmakta olduk ları tabiye ekzersizleri, mitralyozlar ve gaz maskeleri ile yapılan sahra manevraları Alman polisinin mahiyetini gös • termekte olup ordu mevcutlan mik tarından tenzilât icrası kabil olmıyan kısmınuı tesbitinde bu cihetlerin nazari dikkate alınması eisemdir.» Almanya'nın mevhum gizli teslihatına aıt gizli dosya hakkında yapılacağı evvelce bildirilmis olan recrnî ifsaata mukaddeme olmak üzere, Almanya zabıtastnın askerî mahiyette olduğunu ileri siinnek suretile teslibatın tahdidi mes'elesini rauğlâk bir hale getirmeğe ça • lısmaktadır. Bunlara nazaran Almanya Versay muahedenamesi ahkâmını kat'iyyen kale almıyafS», 100 bin kisilik ordu sundan baska, talira görmemi* ve biittin teslihaU malik takriben 140,000 kisilik bir ordu vücude getirmi».. An cak su cihetler unutuluyor: Bu 140,000 kisiden 35,000 i belediyclar zabıtası dır, baki kalan miktarın üçte biri idarî hizmetlerde ve kalemlerde istihdam olunmaktadtr. Mütebaki üçte iki kuvvetm ekserisi kıslalarda sakin değildir, yalnız her biri vasati olarak akmts ilâ 100 neferden mürekkep olan 350 taknn Almanya'nın her tarafma daeitılmutır. Mükerrercn ileri sürülmüf olan iddialara rağmen polis servisi veya teskilâtı ile ordu arasında hiç bir münasebet yoktur. Alman polisi aleybinde haricte yapılmakta olan hücum ve mücadeleyi idare edenler, su ciheti bilmelidirler: Polislerin talün veya manevra yapmalan vexa askeri silâhlarla techiz edil meleri hiç bir zaman mevzuu bahis olmamiftır. Yapılan talimler, zabıtanın hususî gayelerine tamamile mutabıktır. Bu gayeler, ordunun gayelerinden o derece farkhdır ki hatta gayet iyi talim görmüş olan polis efradınm orduya it • hali ve onların haricî düsmanlara karşı kullanılması teknik noktai nazarından kat'iyyen mümkön değildir. Aferin Perdeci... Gördün mi doğru sözden korkmıyan adamı. Kuvvetli adam böyle konuşur.. Devam: [Yarı karanlık içinde bocahyoru; Yarın doğacak j?üneşın safağı bile ola mayız. Cuce cocuğun, basa güleşece pehlıvan olarak yetısmesı imkânsız..] Birden, elektrikler söndü. Ses ler kesildi ve projektöriin uzat tııjı ısıktan kol perdeyi açtı: Musahipzade Celâl Beyin bı eseri de kavuklular devrine ait Mevzu: Yok... Hatınmda ka lan şeyler: Altına kaçıran iki ço cuk .. Daireyi altüst eden bir zoı ba... Me^hur, ben onun Cema ziyelcvvel'ini bilirim fıkrası... Damat beyin soğuklukları.. Mahtum beyin naraları . Kır tasettin Efendi Hz. nin macui hokkaları! Birinci perdenin sonunda dışarı çıkıp hava aldım. tkind perdenin sonunda, tekrar Darüt bedayi mecmuasını gözden gc> çirdim: [Celâl Beyle konuştuklarım. İmzsl Mehmet Şükrü . Bakalım. Pazartes? Perşembe muharriri neler söylemişt Avrupa âsarı edebiyesine tercümele • rini okumak ve seyretmek suretile ıttaU hasıl edebildim. Manakyan Efendi G( gibi eserlerde halkı sıkmamayı, söyle^ necek şeyleri en kısa ifadelerle anlat mayı tercüme eserlerden raisaller getrrerek soylerdi Halka verilecek heyecanm anî, fakat ayni zamanda tabiî ohna sına nazari dikkati celbederdi.] Alman'lartn cevabı Berlin 15 (A.A.) Wolff Ajan sından: M. Massigli'nin Cenevre'de teslihatın tahdidi konferans» komitesinde yaptıfı veçJ^Ue bazı ecnebi gazeteler, •«"miHiıımıiHlHIIIIHtllHIIIIIIIIIIIIIIIHItllllllflimiiimmmmımıınıı Türkiyc vc Kıyamı durdu Oleoîerin cenazesine 100,000 ki*i iştîrak ettı Belfasl 15 (A.A.) Dünden beri bir hâdise olmamıştır. Yalnız gece vakti sokaklarda gezilmesini meneden emirnameye muhalif hareket eden bir takun kimseler tevkif edilmistir. hiç Son vak'aJara sahne olmus olan bir cok mahallerdeki polisler geri aknnuftır. tngilîz komünistlerinden mürekkep bir grupun tredünyonları, işsitlere karsı teveccüh göstermek maksadile umum* bir grev ilânına tesvik etmek üzere buraya gelmiş olduklan haber veriliyor. Hafta tatili esnasında icra edilmek üzere tertip edilmif olan muhtelif nümayişleruı menedilmesi muhtemeldir. Belfast 15 (A.A.) Son kıyam • larda maktul olanlardan Baxter'in ce naze merasimi, 100 bin kisi kadar tahmin edflen bir kalabalığın huzurile icra edilmistir. Alaya, 2000 işsiz de iştirak etmıstır. Mezarlıkta yapılan merasimden sonra polis, sabahleyin cenaze merasimmde hazır bulunmak üzere gelmiş olan eski komünîst reisi Tom Mann'ı tevkif etmistir. Sebebi meçhul olan bu tevkif sim • diye kadar her hangi bir hâdise zuhu nroa sebebiyet vermemistir. ÇinJapon ihtilâfı Ihtilâ.fı tetkik eden ko misyona aza olduk Bugün umumi toplanışta Çin Japon ihtilâfını tetkike memur 19 lar konütesinde inhilâl eden ler, azalığa 24 rey ile Türkiye intihap edilmistir. Diğer rey • dağılmif, bunlardan albsını YugosTürkiye'nin 19 lar komitesine inti habı, Assamble'de büyük memnuniyetle karşılanmıstır. Heyeti mistir. murahhasamu, bir çok heyetler tarafından tebrik edillavya kazanmıstır. " Mısır'da bir "Arap akademi si,, kurulması düşünOlöyor Bulgaristan ve Sırbistan'da neler oluyor? Sofya 15 (A.A.) Bulgaristan'ın bazı yerlerinde komünistler tarafından bir takım kargasahklar çıkarıldığı hakkındaki haber. Bulgar ajansı tarafından tekzip olunmaktadır. Roma 15 (A.A.) Stefani a jansı, Yugoslavya membalarından teraşşuh eden ve Hırvat'ların son zamanlardaki hareketlerinde ttalya hükumetinin parmağı olduğunu iddia eden haberleri kat'î surette tekzip etmektedir. Rus sefiri geliyor Ankara 15 (Telefonla) Rus sefiri Suriç yoldaş bu akşamki trenle tstanbul'a hareket etti. Adana'da 107 mevkufun muhakemesi Adana 1 4 Muradiye hâdisesi suçundan mevkuf 107 kişinin Ağır. cezadaki muhakemeleri ayni cürümle tevkif edilerek yola çıkarılan beş kisi henüz buraya gelmediğinden a. yın yirmisine bırakılmıştır. Kahire 14 (A.A.) «Times gazetesi muhabrri bildiriyor:» Maarif Nazm Hflmi Pasa Kahi. re'de bfr «Arap akademisi» vücude getirilmesi hakkında Nazırlar Meclisine bir lâyiha vermiştir. Bu akademinin vazifesi Fransız akademL sinin Fransız lisanma yaptığı hiı. metlerin aynini arap diline temin etmekten ibaret olacaktır. Mısır Kredi Fonsiye tahvilleri Kahire 15 (A.A.) Yüzde üç faiz ve ikramiyeli Mısır kredi fon . siye tahvillermin 15 tesrinievvel tarihli kesidesinde: 1886 senesi tahvillerinden 54.136 numara 100.000 frank, 1903 senesi tahvillerinden 626.591 numara 100.000 frank, 1911 senesi tahvil. lermden 56.960 numara 50.000 frank kazanmıstrr. Yeni kaymakamlar Ankara 15 (Telefonla) Dahİ . liye Vekâletinm hazırladığı kay makamlann tayin Kstesi yüksek tasdike arzedilmek üzere bugün Baş. vekâlete gönderilmistir. Yeni lâyihalar Ankara 15 İktisat Vekâleti Meclise arzedilmek üzere yeni ka nun lâyihaları hazırlamaktadır. Tesvik i sanayi kanunu ile Sanayi Kredi Bankası ve sanayi ofisi kanunlan arasında tezat görüldüğünden ve son iki kanunun bazı maddeleri Halk Fırkası programile tearuz ettiğin den bunlarda tadilât yapılacaktır. larla, toplu küçük dudaklarla çekilmiş bh.resmim vardı, ince ve adeta yukan kalkan dik kirpiklerle bir hizada kaşlara çok yakın iri gözlerîm Klara Bov'un gözlerine, burnum Marlen Ditrih'in burnuna benziyor • du. Ağzımın, çenemin, omuzlarunın, dişlerimin, ellerimîn, ayaklanmın da hangi artistlere benzediğini resim • lerde arıyarak vakit geçirdim. Sonra tekrar evden nasıl kaçacağımı düşünmeğe başladım. Adamakıllı kararımı vermiştim. Artık en iyi yolları düsünüyordum. Andre'nin bir tavsiyesi fena değildi: Açık fikirli akrabamdan birine mektup yazarak vaziyeti anlatmak ve ailemi teselli etmesini yalvarmak. Fakat bu açık fikirli akraba, yahut arkadaş kim olabilirdi? Pakize ile aram biraz soğumamıs olsaydı, daha doğrusu hınzır kizın inadı tutma saydı en münasibi o idi. Annemin, babamın ona emniyetleri vardır. Çankm'da zelzele oldu Çankın 15 (A.A.) Bugün saat 6 buçukta hafif bir muştur. zelzele ol . Edirne'de sıcaklar Edirne 15 (A.A.) Aylardan . beri beklenen yağmur, dtin gece düştü ve bir saat kadar sürdü. Bu. na rağmen sıcak, bugün gene 30 dur. valtıya çağırd?, gitmedim. Etrafımda hep güler yüzle dolaşıyor, benhnle konuşmak için ba hane arıyordu. Hatta öğle yeme • ğinde: Haydi bugün seninle sinemaya gidelim! Dedi, ağır bir yüzle: tstemcm! diye mırıldandım. O gün annemle hiç konuşmadım ve yüzyüze gehnemek için odama çekildim. Andre'nin bana hediye ettiği resmi gizlice eve getirmiştim. Onu çıkardım ve uzun uzun seyrettim. İkide bir bana bir hayret geli yordu: Rüya değil mi bu? Sahîden ben Andre Roan'la tanıştım mi? Sahiden beraber provalar yaphk mı? Uç ay veya nihayet üç sene sonra ben de meshur sinema yıldızlarından birî olacak mıyım? Eskiden de kaç defa yaptığım gibi kendi fotografilerhnle sinema yildızlarının resim • lerinî yanyana koyarak mukayese ettim: Hiç fena değildim. Hele süz•* Uçüncü perde bittigi zaman kendi kendime düşündüm: Bi rinci perde niçin üçüncü perde değil?... Üçüncü perde neden bîrmci ohmunış?... tkinci perde olmasa ne çıkar? Acaba, Musahipzade Celâl Be ye, üstadı Manakyan Efendi bu hususta hiç bir şey söylememiş ler mi? Temsile gelince: Hazım, y bir tip yaratmadı. Cariyeleritl karşuında elleri titriyen, gözlerî kayan bu azgın ihtiyarı pek iyi tanırız. . Behzat, her zamanki usta Yahudi. . Vasfi Rıza, er rin yegâne sevimli çehresi E* min Beliğ, tatsız . Hele meshur Cemaziyelevvel hikâyesini an latırken!... ! Halide Hanım, mükemmel... Fakat, bu hanıma, f aliba bir kere: Sen mahalle karısına pek yakısıyorsun, aferin! demişler... Artık, hangi piyeste görsen, hep o... Deftardar karısı oluyor, o.. Hamamanası oluyor, o.. lkisi or* tası yok! H. Kemal Beyi, sahnede daima soğuk bulurum. Fakat ba sefer pek beğendim. Zira, so * ğuk bir delikanhyı temsil edi • yordu! ': Dönüşte, fekrar Darülbedayî mecmuasını gözden geçirmeğe başladım: [Bir makale İmza: Vasfi Rıza.. Bakalım ne sevimli şeyler söylüyor: Yal» nız temenni ediyorum ki her sene olduğu gibi gene münasebetsiz bir takıra akıntılara tesadüf etmiyelim.. Kalemüe» sohbetile, tatsız tussuz esprilerile işimize engel olmağa kalkmasmlar..] BOYÜK HtKÂYE: 22 Sinema Delisi Kız Ayıp, ayıp, senin ağzma böyle sözler yakışmaz. Haydi biraz uyu da sinirlerin yerine gelsin. Yarın gene konuşuruz. Konusacak bir şey yok. Böyle jeyleri aklmızdan çıkarın. Annem ayağa kalktı: Haydi, haydi... Dîye söylenerek odadan çıktı. Aman efendim, bunlar iki giin sonra benim evden hakikaten kaç • tığımı öğrenseler kim bilir ne dö • vünecekler, bana bu muameleyi yapbklarma kim bilir ne kadar pisman ölacaklar! Fakat ben bunu yapacak mıyım? Onlara bu müthis azabı verecek raiyim? Doirusu bu son muamaleleri faatleri için beni satmağa bile kal kıyorlar; ben kendi hayatım için, saadetim için tereddüt ediyorum, onların hatirını kırmamağa cahşı yorum. Ne iistüme lâzun? Şirretliklerile kalsmlar, ne halleri varsa görSERVER BED1 sünler, cumartesi günü esvaplarımla çamaşrrlarımı bir paket yapanm, beni onlardan soğuttu. Şimdi biraz koltuğuma sıkiştırdığım gibi Allaha akıllarını baslarına getirmek isti ısmarladık! yorum. Hem bu vaziyette evi terkeBunlar: böyle düsünüyordum ama dersem kabahat onların üstünde gene içimden gizli bir ses bana dikalacak, kimseye bir şey söylemeğe yordu ki: «Sabiha, itiraf et ki sen hakları olmıyacak. Benim vaziye eskiden hiç böyle değildin. Esvaplattmde bir kız evlât çalışmağa ve rını alıp kaçmak!.. Amanallahım! rasgele birile evlenmeğe mecbur mu) Eskiden sen bunu hatınndan bile dur? Lâf! Babamın kazancı yalnız geçirrnezdin. Nereden geldi sana bu daireden değil. Annemm de, babamın cesaret? Helc bir düsün bakayım, da hatlan var. Fakat ihtiyarladık iyi düsün, sinemadan değil mi? Siça mal düşkünü olmağa başladılar. nemada neler oluyor, evden kaç Evin içinde bir tabak kınlsa annemak ta bir şey mi diyorsun!» mm saatlerce keyfi kaçıyor. Hele Ertesi sabah geç kalktığım için babam ötedenberi para canlısı idi, babamla yüzyüze gelmedik. Anneşimdi artık büsbütün! Maaşından ome dargın durdum. tuz Kra kesilnv^diye benim saçımı, Sütüne kahve karıştırayım mi ? Eyvah.. Keşki bu tenkidi yaz*" masaydım.. Ben (Perdeci) nin doğru, açık sözlerine kanmıştım YUSUF ZIYA Londra plânı IBirıncî sahifeden mabaifi takdirde hukuk müsavatı mes'elesi p şinen halledilmek icap eder. Çünkü, böyle yapümadığı takdirde Almanya, hukuk müsavab mes'elesi halledilmeksizin dolayısile teslihatın tahdit kon • feransına sürüklenmiş "blacaktır. Fransız gazetelerinih miitaleası 11 1 1 Paris 15 (A.A. Gazeteler, M. Herriot'nun, ayni zamanda itilâfkâr tavtr ve vaz'ını metetmekte ve Cenev* re'ye gitmeğe razı olmıyan Almanya'run bu imtinaını ehemmiyetle kaydeyle "