27 Nisan 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6

27 Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 • = 27 Nisan 193? Olmiyen aşk li altı yıl olmuştu. Bıtmez maktan başka hiçbir emeli olmadığııu tükenmez «nıçin» lerle durmadan kal anlattL kan uzun kara kırpiklerinın altındaHayat arkadaşının yükünü hafif ki büyük yeşil gözleri ve hırçın saç letmek için kadının metin olması, o lannın hâlelediği geniş alnile anne nun son günlerini güzelleştirmek i sinin sevimli bir minyatürü olan dört çin bütün kuvvetile çalışması lâzım yaşındaki Güler ve daha henüz, ço gelirken, şimdi kendisini avutturu cukların lâstik gibi vücudlerile hah yordu. üstünde cambazlık yaptıkları bir çağKendisinden daha az betbaht olanı da olan Erol arasında kocasile altı yıl teşçi etmenin ve ona destek olma bahtiyar yaşamışlardı. nın daima kederi daha derin olana Altı yıl... Fakat sanki daha dün evdüşmesi ne tuhaftır! Günler, aylar lenmişlerdi.. Birbirlerine o kadar geçti, Ertuğrul, nihayet iradesini kabağlı idiler ve o kadar iyi geçiniyor bul ettirdi. lardı ki.. Yalnız birbirleri için yaşa Vaziyeti günden güne fenalaşı dıklarını anlamak için onlan yakın yordu. Nihayet yataktan çıkamıya dan tanımak istemezdi. cak hale geldi. Her gün biraz daha Bu altı yıl içinde aralarında en küdüştüğünü kansına göstermemek i çük bir sızıntı bile geçmemişti. çin hastaneye kaldırılmasını istedi. Gerçi Ertuğrulun çocukluk arka Sevda artık ruhsuz bir makineden daşı, uzun boylu, esmer yüzlü, ve bübaşka birşey değildi. Bir kâbusu an tün denız zabitleri gibi güzel ve heydıran bu haile bütün melekelerini betli Orhan; gemisinin İstanbula her yok etmişti. Her gün hastaneye gi uğrayışında bu mutlu çifti görmeŞe diyor, saatlerce kocasmın başmda ogelirdi; gerçi Ertuğrul arkadasile katuruyordu. Bu kadar büyük bir ruh rısı arasında bazı bakışmalar, bazı tetaşıdığını birdenbire meydana vuran bessümler sezmişti. Fakat gönlünde bu adamın hayat arkadaşı olduğunu bir şüphenm yer etmesini istemedi. düşündükçe gurur ve dehşetle karı Eu saadet yuvasının üstünü bir gün şık garib bir his duyuyor, fakat Er kara bulutların saracağını kim umartuğrulun emrini bu kadar kolayca dı? Fakat... kabul ettiğini hatırladıkça için için yaralanmaktan kendini alamıyordu. Ertuğrul kimyager ve mühendis ti. Ailesi için geceyi gündüze kata Kanuna göre, kocasından ayrılan rak çalışıyordu. Ne yazık ki lâbora bir kadm, dokuz ay geçmeden bir baştuarda mütemadiyen yuttuğu zehirli kasile evlenemez... Ertuğrul dokuz ay yaşıyamıyacağını biliyordu. Fakat gazler ciğerlerıne işlemiş, ve onu biölmeden evvel, Sevdanın hayatta yaltirmişti. Buna evvelâ aldırmadı, fa nız kalmıyacağını temin etmek isti kat sonunda muztar kaldı. Doktordan yordu. Bu onda bir fikri sabit olmuş mütehassısa, mütehassıstan operatötu. re koştu... Hepsi bir fikirde idiler: Hasta on aydan fazla yaşıyamaz!.. Bir gün kansını ve Orhanı çağırt Kansma vaziyeti ancak bu kafî tı. Hastanenin mütevazi karyolasın teshis üzerine bildirdi. Ona; hayatın da bitkin bir halde yatarken bile, onbir gün onlan ayırabileceğini, ve lardan nekadar yüksekti! kendisinin belki daha önce gidece îkisinin de ellerini avcunda blr ğini, yavaş yavaş, sonsuz bir sevgi ile leştirdi, ve bir müddet durdu: bu fikre azar azar alıştırarak, an Ölüme kadar metin kalan bir sesle: latta. Orhan sen ki benim daima en iyi Sevda bu haberi öğrenince beyninarkadaşım oldun ve (bunlan söyler den vurulmuşa döndü. Acı hakikati ken bakışları daha keskinleşti, Oıhan tamamile anlayınca içinde, henüz açgözlerini yere indirdi) ve sen ki be mış, şefkat ve sevgi dolu bir saadeti nim en iyi arkadaşımdın, iki çocu yıkan talihin gaddarlığına karşı de ğumla karımı sana emanet ediyorum, rin bir isyan uyandı. dünyada onlardan baçka kimsem yok.. • ölümün kokusu altında başbaşa ge | Ben hayatta iken onlara nasıl bak çen bu son akşamlarda Ertuğrul ka ; tığımı bilirsin; ben öldükten sonra da rısnı kollarmda sıkıyor, sıkıyor, bu sen onlara öyle bak! kollarm derin bir korku ile titreyi Sana gelince Sevda, sen de Orhan şini gizlemek istiyordu. Sevdanın sakiçin, bana olduğun kadar iyi bir zevlıyamadığı kederi görünce ona kuvvet ce ol... Kanundan bana ne? Daha sonvermek için: j ra evlenirsiniz.. Fakat bu akşamdan Şimdi yannı bildiğimiz için son 1 itibaren bir çatı altmda yaşamanızı dakikalanmızın kıymetini daha iyi isterim. Yalnız kalmanı istemiyorum.. takdir edecek ve onlardan daha çok Kalbim rahat ölmek istiyorum! istifade edeceğiz; dünyada bizim kaGözlerini kapadı ve elile, dışan çıkdar bahtiyar kimse olmıyacak...» Yamalannı işaret etti. hud «Son tebessümünün hatırasını öOnlar kapıdan çıkarlarken arkala bür dünyaya götürmek bAim için ne rına bakmış olsalardı, hastanın ke büyük bir saadet olacak? Sen de bamikleri çıkmış yüzünde iki iri göz na vereceŞin bu en büyük saadetle bahtiyar olmalısm..» diyordu. yaşınm yuvarlandığını görürlerdi... Lâkin dönmediler, geriye bakmadıFakat vaziyet böyle de kalmadı; o, lar, bu odadan, bu hastaneden adeta şimdi herkesin varamadığı bir mer kaçıyorlardı. O parlıyan gözleri gör tebeye erişmişti: Vücudünün acısını meğe tahammülleri yoktu. Derin bır unutmuş, ruhu, dünyanın miskinlikutanc duyuyorlardı ve betbahttılar. lerinin fevkine çıkmıştı; şimdi sade Ertuğrul gece fenalaştı, hemen amece birşey biliyordu: «İyilik» ve «gü liyat yapıldı. Fakat bütün gayretlere zellik». Ve ilâhî aşkı kendisini daha rağmen hasta kendisine gelememişti. ölmeden, karısma feda ettirecekti. Karısile başbaşa yaptığı bir gezin Bir ay ne Sevda, ne de Orhan hastide çünkü artık ıstırab çekmek ve tayı sormağa cesaret edememişlerdi. sevmek için hep yalnız kalmak isti «İlk baba» sını mütemadiyen isti yorlar ve çocuklan bile yanlarına alyen Gülerin ısrarları üzerine nihayet mıyorlardı ona endişelerini anlattı: bir gün Sevda, kalbi halecan içinde, Beni en çok üzen nedir bilir mihastane yolunu tuttu.. sin? dedi. Bana en acı gelen, bu ha yat kavgasında seni iki melek yav 12 numarah odadaki hasta mı? rumla yalnız bırakmak. Ben ölünce Fakat o gideli on gün oldu! sana, size kim bakacak? Senin yolu Gitmiş, Ertuğrul gitmişti! nun üstüne çıkacak zehirli dıkenleri Sevda başdoktora çıktı kim ayıklıyacak? Sen ki hayatımra Ertuğrul Alp? nurusun?.. Gitti. Yapılan ameliyat tam muKansının buz kesilmiş ellerinî, bir vaffakiyetle neticelendi, ve iyıleşti. müddet sonra beyaz çarşaflar üze Kadın Ulu Tanrı! Diyerek bir rinde müm gibi hareketsiz duracak, sandalyeye yığıldı. titrek avuclarında sıkıyor: Nereye gittiğini biliyor musunuz, doktor. Eğer, diyordu, benim öbür dün yada rahat etmemi, gözlerimin arka Bize hiçbirşey söylemedi. Yalnız, da kalmamasını istiyorsan... Orhan tren tarifesini istettiğini hatırlıyo sana bakabilir... Söyle ister misın? rum. Birbirinizi eskidenberi tanıyorsunuz Sevda bitkindi, bir teşekkür cüm değil mi?.. Onun seni seveceğinden elesi mırıldandı ve düşmemek için duminim... Hatta seni belki şimdiden varlara dayana dayana hastaneden seviyor bile... Söyle, onunla evlen ÇlktL mek sana pek ağır gelmiyecek değil mi? Tam üç sene geçmiş, Orhanla ha Sevda ıstırab îçinde, kocasmın, söyyatı çekilmez bir hale gelmişti. lediklerinin dehşeti içinde şaşırmış Orhan için belki fiziyolojik bir histL Bu, nasıl olur ve kocasının ağzmten başka birşey duymamış olan Sevdan kendisine nasıl söylenebilirdi? da ilk aylann sarhoşluğu geçtikten Yoksa hakikati anlamak için kendı sonra, ondan ve hatta kendi kendi sine bir oyun mu oynuyordu?.. sinden iğrenmeğe başlamıştu „ Evvelâ isyan etmek istedi. Sonra, Münasebetlerinin en ihtirash da cevab vermenin müşkül olduğu sıra kikalarında bile Ertuğrul gözünün ölarda her kadının yaptığı gibi, hıç nünden aynlmıyor, Orhan kadının kıra hıçkıra ağladı. başkasmı düşündüğünü, aralarına eBu çocukça isyanı, nzaya delâlet ebedî bir hayli dikildiğini keşfedin den gözyaşlarını gören Ertuğrulun ce kıskanıyordu ve kıskanclık onu kadudaklannda beliren acı tebessüm çabalaştırmıştL buk siündi. Elleri hafif nemlenmış, Zavallı Sevda ancak çocuklan ve alnında iri ter damlaları parhyordu: Lâkin bunlar af dileyen bir kalbin hele babasınm canlı bir timsali olan yaşlan, sadakat ve feragat gözyaş Erolla yalnız kaldığı zamanlar biraz ları idi. nefes alabiliyordu. Karısını şefkatle kendine çekti, o ¥ • • nu göğsünün üstünde sıkarak ken tstanbulda Uluslararası bir kimva disine sözle ifade edemiyeceği şeyle ri, dünyada ondan başka kimsesi ve kongresi toplanacak ve kongreye ci ölmeden evvel onun saadetini hazf la hanın bütün âlimleri iştirak edecek Ingiltereden sonra Aîmanyada da televizyon tatbikatı basladı Asıl kargaşa Türkçe gramerden arab ve fars kurallarmı atmak, yazı dilini konuşma diline yaklaştırmak fikri, 1912 ile 1914 arasında. osmanhca davasını kökünden sarstı. Çünkü Serveti Fünun di lini artık anlamamağa başlamıştık. Bu son osmanlıcanın ömrü, bir nesil bile sürmemişti. Elınizi kaleme do kunduğunuz vakit, yazmm hiç olrrazsa kendi çocuğunuz tarafırdan anla şılacağına güvenmelisiniz. İnsanlarda, boş bir hayal de olsa, ölümden sonra devam etmek hırsı vardır. Venizeîosun Yaptıkları Yazan: Sablk Intellices Servia Şefi Siı Bazil Tomson 27 an!ar irin teMike teşkil eden sarî hastalıklar, Yunanlılar için tehlike addedilmiyordu! 18 birincikânun 1915 de Fransız sefiri, Parise çektığı telgrafta bırkaç hafta fasıla ile Venizelosu gördüğünü yazdıktan sonra diyordu ki: «. . Yunanislana karşı iedbirler almak mecburiyetinde kaldığım z zaman o sureile harekel elmeliyiz ki, bunlann müşeüvikı M. Venizelos olduğu meydana çıkmasm ve o fena bir vazıyetc düşmesin.» Sefir, sonra Venizeîosun şu hainane sözlerini aynen naklediyordu: «. . Bana hiçbir şey ızah eimeui niz. Herşeyi anlıyorum. Karşımzda sizinlc alay eden namussuz çaphnlar var. Selânikteki ordunuz onlan rahat sız ediyor. Ellerinden gelse sizi Al manlaia teslim eJer/er. Onlan ancak korkutmak ve kıilıkla elinizde tutabilirsiniz. En kuvveili silâhınız budur. Yunanislana azar azar buğday girme' sine müsaade ediniz.» Alman Posta idaresi ilk Oe*a olarak geçen hafta Berlinde tele , vizyonla uzaktan görme ve gö ' rüşme aletlerini halkın kullanması için muayyen posta şubelerine verleştirmiş ve istiyenler onlarla ko nusmıya başlamışlardır. Yukarıki resim televizyonla görüşen ve konuşan bir genc k'zı, asağıdaki res'm ise televizyon alma tertibatını gösteriyor. ti. Bunlar arasında Ertuğrulun da adı söyleniyordu. Demek Sevda nihayet Ertuğrulu görecekti! Zavallı kadm gece gündüz bu tath rüyanın hulyaları içinde idi. Orhan sefere gitmMi. Bu, Sevda nın Ertuprulu görebilmek ümidini ziyadeleştirmişti. Her gün acentadan acentaya ko şuyor, Ertuğrulun nereden ve hangi vasıta ile gelebileceğini araştırıyor du. Aldığı malumatı önceden duyul muş hislere katarak ıhtimaller tasar ladı ve Ertuğrulun vapurdan inişini görmeğe muvaffak oldu. Onun Ertu»rulu nekadar değişmMi! Çok sevdi^i güzel saçları tamamen gümüş rerği olmuş, alnı derin çizgilerle buruş muş, bakışlarında o hoş emniyet parlaklığı kalmamışta; onlarda şimdi bir hüzün ve nedamet vardı; dudak uclanna ıstırab derin çizgiler vurmuştu. Sevda kendisini onun kucasına atmaktan güc alıkoydu. Ihtıjat lâzımdı. Ertuğrul, Ertuğrul! Diye derin derin inledi. Bu. bir inilti değil, acvılar tara fmdan sarılmış bir geyiğin ür'.K'.siz haykırışı, içi yakan bır nedamet, ıs tırab dolu bir neş'e feryadı idi. Ertuğrulu oteîe kadar takib etti. Bir hafta gece gündüz onu gözledi. Nihayet yalnız bulunduğu bir za manda, haber vermeden odasına girErtuğrul mosmor kesilmişti. Sev da kocasını kucaklamış, ağlıyor, gü lüyor, okşuyor, lâkin tek kelime söyliyemiyordu. Betbahtlıktan o kadar metanet gösteren Ertuğrul, şaşırmış, sevinc içinde, ve sanki kararsız bir çocuktu. Nüvazişlere karşı duramı yor, kendisini Sevdanın okşamasına, öpmesine bırakıyordu. Havasız kalan bir insan gibi karısımn dudaklarm dan büyük yudumlarla hayat içiyordu. Ansızm uzaktan, keskin bir vapur düdüçü duyuldu. Ertuğrul tıtredi ve sarsıldı: Orhan! diye haykırdı; Orhan! Haydi git, ona iltihak et! Orhanma, sevgiline! Git cehennem ol! Cehen i nem ol! Kadm dizlerine sarılmış inliyor, Ertuğrul bağmyordu: Sen onunsun, onun karısı! Git, cehennem ol! Hayır Ertuğrul, karısı değilim onun, biz hiçbir zaman evlenmedik, buna lüzum görmedi. Lüzum görmedi ha! Demek o da... Ertuğrul! Acı bana Ertuğrul! Bil ki onu ben hiçbir zaman sevme dim... Beni gene al... Bırakma be ni... Evlâdlarımız için... Onların başı için... Müthiş bir ruh buhranı geçiriyor du, «çocuklarımız, Güler ve Erol» diye söylendi. Birdenbire kapı açıldı yedi yaşmda bir kız çocuğile elinden tuttuğu bir erkek yavru içeri girdi. Çocuklar evvelâ şaşırmışlardı. An nelerine baktılar... Kimbilir kadının gözlerinde neler okudular ki: Babacığım! Cici babacığım! Diye bağrışarak koştular, Ertuğ rulun açtığı kollara sarıldılar. Sevda baba ile çocuklara yavaş yavaş yaklaştı. Ertuğrul başmı onun gö*süne dayıyarak alçak bir sesle mırıldandı: « Kancığım.. Hayatım benim..» maddeleri itibarile bu protestolar gayet doğru ve haklı idi. îçinde İmpa rator Vilhelmin güzel bir şatosu bulunan bu adanm cebren işgali, Yunan biTürkiyede dil kargaşası o zaman taraflığının ihlâli demekti ve bunun baslamıştır: Bir yandan alabildiğine münakaşa götürür yeri yoktu. Fakat, sağdeşen bir edebiyat dili, bir yandan bu esnada İtilâf devletleri, öyle bir eski klişelerden ayrılmadıktan baş buhran geçiriyorlardı ki böyle şeylere ka, kültür kurumlarma ne geri ne aldıracak halde değildiler, ulusîararası de ileriye doğru yönet vermiyen devhukuku ve andlaşma maddelerine karlet ve Üniversite, ve ikisi arasında, şı «mücbir sbebler» mazeretile mu ne yapacağmı bilmiyen bir genclik! kabeîe ediyorlardı. Hele bu gencleri düşününüz: MektebNazariyat itibarile Sırplar, Yunan lerde arabca ve farsca dersleri za yıflamıştır. Halbuki bütün ilim ve lılann müttefiki idi; ordulan mağlub fen kitabları, medresede ihtiyarla olmuş ve hastalıktan bitgin bir hale mış olanlarm bile içinden güc çıkabigelmişti. Sırblan yerleştirmek için başlecekleri karıçık, koyu ve ağdalı te ka münasib yer yoktu. Çünkü Italya, rimlerle doludur. düşmüş müttefikinin askerlerine misa Siz şiirde duygularınızı istediginiz firperverlik göstermeği kat'iyyen red kadar ana dilinizle söyleyiniz ve çodetmişti. Italya ahalisi icin bir tehlike cuklara bu şiirlerle, öz dillerini sev teşkil eden sari hastalıklar, Yunanh diriniz. Bunlar yıl sonu, müselles mülar için tehlike addedilmiyordu. Harb tesaviyüssakeynden, ve mavuzaalch 23 birincikânunda Briand, Fran zamanlannm politika ahlâkı işte böyten sınaç vereceklerdir. sız sefirine gönderdiği bir telgrafta Vele idi. Bundan başka türkçenin ne ekleri, nizeîosun, Krala ve hanedana karşı Alman matbuab, tabiî fırsatı gani ne sonekleri üzerinde çalışılmıştır. açuğı mücadeleye yardım için 350,000 met bilerek ve haklı olarak şu suali İlim ve fen terimlerini karşılamak i frank yolladığını bildiriyordu. soruyorlardı: Yunanistanın bitarafhğı çin, ya arabca klişeleri alşılamak i Birkaç gün sonra, meşhur silâh fabböyle mütemadiyen ve zorla ihlâl e çin, ya arabca klişeleri olduğu gibi, rikatörü Sir Bazil Zaharofun Yuna dilip dururken Belçikaya girdiği için bu terimlerin frenkçelerini kabul et nistanda propaganda yapılması için mek zoru altmdasmız. Yazıda yeni Almanya neden itham ediliyor? Itilâf de\ letlerinin emrine birkaç milbir kelime yapamazsınız: Ancak ko Teessüf olunur ki bu sual karşısında nuşma dilinin herkesçe bilinen keli yon frank verdiğini haber verdi. Sir cevabsız kalan Fransız propaganda melerini kullanacaksmız. Bazil Zaharof, paranın kabul edı cılan Rokri'yün yalancı raporlanna leceğinden şüpheli idi; fakat, Ve Asıl kargaşa bu idi: Dilin ismi yokistinad etmek ve Korfunun Alman detu, cinsi yoktu; eskisine güven, yeni nizelos onun şüphesini izale etmek nizalb gemilerinin üssü olduğunu iddia sinde gelişme gücü yoktu. için hiç vakit kaybetmedi ve paralan eylemek vaziyetine düştüler. Şimdi bir de ayni kargasanm yeni a'dı. Venizelos fırsattan istifade edeİtilâf donanması Korfuyu işgal et alfabeden sonraki halini gözönüne gerek Yunanistana buğday ve paranın tiği zaman, Fransız ataşenavalı Rok tiriniz. Artık hiç arabca ve farsca yüazar azar veriimesi hususundaki tav föy donanmaya, adada Alman Im zü görmiyen çocuklar için çetrefil i siyelerini yeniledi ve «Atinada müi paratoruna aid olan Akilleyon kasrınlim ve fen terimlerini, hiyeroğlıf ?ehiş bir ihtHâl ç^arıp Krallığı devir da tam bir denizalb gemileri levazım killerinden ayırmak imkânsızdır. tlsme% teklif etti. deposu bulacaklannı bildirmişb. Bu telik bunlar ancak Türk kelimeleri Fransız meb'uslanndan Abrami, köskte, denizalbnda yapılmış odalar düşünülerek yapılmış olan, alfabe Fransız meb'usan meclisinin harbiye nin kalıbına da sığmaz. bulunduğunu ve bunlann içindeki mahencümeninde Briand aleyhinde söy Dilimizin, eklerini ve son eklerini zenlerden tulumbalar vasıtasile Alman lediği şiddetli bir nutukta Venizelosu dırilterek onu yeni kelimeler yarat tahtelbahrilerine denizalbnda mazut mak yetenepine kavuşturan, eski ve şöyle tavsıf etmiştir: verildiğini iddia ediyordu. Yapılan ecanlı birçok Türk köklerini lugate a «Kalbi vatandaşlarmk'nden tfiiz desaslı ve derin araştırmalar neticesin lan yeni harekete dört elle sarılmalıfa daha yüksek plan bu büyiık devlef, de buluna buluna, împaratorun oto yız: Dıl devriminin bu evresindeki adarm, kendisile görüşmek şerefine namobillerine aid bir garaj ve bu garajacemiliğimiz, gencliçi kültürsüzlük il olanların hepsine ve, b'lhassa Fran da üç dört teneke benzin butundu, Den karanlığına do?ru sarüyüp götüren nizalh gemileri ise benzin değil mazut eski kargaşanm onda biri kadar sür İ sızlara, her zaman ayni lisanı kullanmş ve demiştir ki: «Yunanistana hiç yakarlar. Mazut tuluırbalan den'°n mivecektir. birşey vermeyiniz. Ne buğday, ne kö | şe ise, çıka çıka, bulaşık sulannı de Dil kurtuluşunun ilk ve büyük a dımı nasıl gramer e.Icmli&i ise, ulu mür, ne un, ne rrrs'r, ne para, hiç bir nize döken bir borudan ibaret çıkb. sal kültürün başlıca temeltaşı da dil şeu vermeyiniz. Sizin kai'i kararh büRokföyün casuslan ve ajan'an ta durluğudur. yük dcvletler olduğunuzu yalnız sıkı rafından ortaya atılan bir başka ya'an ATAY bir abluka ve daiml bir lazyikle ispat da Atinanm meşhur zarif plâjı Faîere aKargaşa Anarşi edebilirsiniz. Bütün resmı proteslo iddi. Bu masalı ilk defa nesretmek ?eYönet Istıkamet lara rağmen, bu tazyiki epey bir müdrefi bir Paris gazetesine nasib olm' 5 Yetenek Kabilıyet det devam eltirebilirseniz, hususî men rur. Sözde Falerde büyük ve kuvvf'i Evre Safha faatlerinin tehlikeye düştüğünü gören bir tulumba varmıs, bunun vasıtası e Erkinlik İstiklâl tüccar, vapurcu ve iş adamlarmdan 500 metro uzunluğunda bir boru va Durluk İstikrar mürekkeb olan Yunan milleli, bu sıtasile denizalb gemilerine mazut müşkülâtm kaynağı nerssi olduğunu veriliyormuş. Alman denizalb gem^eri an1fyacak ve harekele geçecektir.» Falere geliyor ve borunun ucurjn b;ılunduğu yerde dalıyor, sonra bonr u Venizelos, artık çok değişmişti. Gi kendi mazut samıçlanna takarak sv rid umumî valisi olan Yunan Prensi yun yüzüne çıkmadan ve k'mseye ?oYorginin karşısına çıkıp ta onun Gi rünmeden yağ alıvorlarmış... Ne iyi < Îridi Yunanistana ilhak projesine bü ğil mi? Fakat durunuz, ma s al d? a yük bir enerji ile muhalefet eden fa bitmedi. Kral Kostantinin kansı ve kir kıyafetli, hakir Giridli avukat VeAlman împaratcrunun kızkarde^i Kranizelos, sonra askerî birlik zamanın Iiçe Sofi de ikindi çaymı icmek icin s'k da Atinaya geldıği zaman o zamanki sık Falere geliyor ve orada Alman deKral Yorginin karşısında şarkhlara nizalb gemilerinin mazut alma mane\mahsus müfrit hürmetle yerlere kadar rasını seyrediyormuş. Kimse diişün iğilen Venzelos nerede, şimdıki Ve müyordu ki Kraliçe, sahilden 500 metnizelos nerede idi? ro ötede ve denizin dibinde yapılai Bozgun Sırb ordusuna bir dinlenbir işi karadan nasıl görebilirdi? Gene me karargâhı teşkil etmek Korfu adakimse düşünmüyordu ki petrol kay smın İtilâf devletleri tarafından işga naklan olmıyan ve mazut ithalâb galine karşı Yunan hükumetinin yapb yet sıkı bir kontrola tâbi bulunan 'l uğı protestolan kısa keseceğiz. Gerek nanistan Alman gemilerine verdıği Uluslararası hukuk bakımından, ge mahrukab nereden tedarik edebilir? rekse Korfu adasının daimî bitaraflı (Arkast var> ğını temin eden 1864 andlaşmasının Akşam Kız San'at mektebi sergisînde... Cidden büyük emeklerle yapıl mış talebe eserlerinden mürekkeb; Akşam Kız San'at mektebi sergi sinin çok rağbet ve takdir kazan dığını yazmıştık. Sergiye tehacüm devam etmektedir. Resmimiz ser ginin güzel bir köşesinde millî kı yafetlerimizi teşhir eden iki genc kızımızı göstermektedir. Develi yakında elektriğe kavuşuyor On yaşmda katil oldu Izmir Ağırceza mahkemesi, on ya şmda Mehmed isminde bir çocuğu, bir katil cürmünden dolayı alb ay hapse mahkum etmiştir. Mehmed yanında çiftesi olduğu halde bahçede uyuyor muş. Dayısının alb yaşındaki oğlu yanuıa gelmiş ve kendisini uyandırmış tır. Bundan fena halde sinirlenen Mehmed çifteyi dayısmın küçük oğluna çevirerek ateş etmış ve zavallı ço cuk ta aldığı yaradan ölmüştür. Küçük katil, şimdi, mahkum olduğu için de ğil, dayısmın oğlunu öldürdüğü için hapisanede ağlayıp durmaktadır. F. Develide yapılan elektrik santıralı Develi (Hususî) Belediyeler birliğile çalışmalan şayanı şükran gö bankasınm büyük yardımlarile şehre rülmektedir. 18000 lira sarfile elektrik tesisatına Şehir haricinde bulunan Elbiz suyu başlamlmıştır. Tesisat haziran 935 sonmembamın üzerinin örtülmesi için çalarmda bitecek, şehir nura kavuşacakhşılmakta ise de elektrik işinin araya hr. Şehrin sokaklanna elektrik direkgirmesi yüzünden halkın hayatile alâleri dikilmiştir. Kazanın imar ve te kadar olan bu mühim ij maalesef geri rakkisi hususunda kaymakam Cemalle bırakılmışbr. belediye bakanı Hadi Elrdoğanın el

Bu sayıdan diğer sayfalar: