27 Nisan 1935 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 9

27 Nisan 1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yıldızlar nasıl y etiştirilmelidir ? Yıldızları filim âmilinin elinde oyuncak olmaktan kurtarmak zamanı gelmiştir Rasgele herhangi bir aktrisi yıldız yapmak kabil değildir. Lâtince bir darbımesel vardır: «Yıldız doğdun, fakat olamadın!» derler. Sun'î bir yıldız, elindeki feneri aya teşbih eden ve kendisinin de aydaki ilk insan olduğunu söyliyen, Şekspirin palyaçolanndan birine benzer. Herşeyden evvel insanın içinde ilâhî bir kıvılcım bulunmak lâ zımdır. Bu bir zekâ meselesi değildir. Bir çok zeki ve kabiliyetli artistler bugün yıldız olmaktan çok uzakürlar. Böy le birşey olabilmek için insanın daha doğuşunda bu nevi bir şahsiyeti olmalıdır. Nükteyi her memleketten daha ziyade seven Holivud bu hususiyete «Ib> namını veriyor. Bu iki harfte bir mana aramak gücdür. Ifade ettiği şey kabiliyete sahibdir veya değildir ma nasına geliyor. Işte bu gaynkabili tefsir şeydir ki yıldızın sahnede veya fi limde kendisini göstermesine sebebiyet veriyor. Bizim nazan dıkkatimizi celbediyor. Bir piyesin mükemmeliyeti için o nun muhtelif şahsiyetlerini teşkil edenler arasında bir imtizaç bulunması şart olduğu söylenir, halbuki yıldız tek başına hareket etmek için ve bütün o şahsiyetleri arkasmdan sürükliyerek muvaffakiyetlere götürmek için yara dılmışhr. Bir yıldız zekâsmm azlığına rağmen çabucak halkm alkışlannı topJar, zeki, vazifesini bilen bir aktör ise bütün gayretine rağmen daima sönük kalır. Sinema ve tiyatro dünyası, sanki büyü ile alâkası olan bir meslekmiş gibi hiç beklenılmiyen neticeler veriyor. Filim âmili bir yıldızın ilerlemesi için kendisinde ne varsa hepsini ona bahşediyor. Bir yıldızı meydana çıkarabilmek için yapılacak en doğru hareket ona kendisine yaraşan, onun şahsiyetıni gös ı terebilecek roller verebilmek ve şahsiyetinın hiçbir itiraza uğramadan gıttikçe yükselmesine çalışmakhr. Birçok artistlenn sukut etmeleri ve yahud muvaffakiyete daha gec erişmeleri, ve rılen rollefm' henüz kendi boylarına *göre olmamasından ilerı değildir. Genc ne aktörüne de filimde yer verilmiyor. şahsiyet merdivenı brmanarak kendı Bu delilikten başka birşey değildir. sınden ümid edilenleri vermeye baş Tabiidir ki bir piyesin sahnede ve fi laymca, filim âmili heyecanla tıtrer. limde oynanma tarzlan başka başkaÇünkü talebesinin elde edeceği ilk büdır. Fakat eserin mevzuu birdir. Amiyük muvaffabyette en büyük hısse olin, dram muharririnin ve aktörün birnundur. leşmesile meydana gelecek yaratıcı kuvvet gerek stüdyoda kamaraların ö Benim yetiştirdiklerim arasında zenünde, gerek sahnede seyircilerin üs kâsı, hassasiyeti, büyük şahsıyetile şöhtünde ayni neticeyi verecek ve ayni teret bulmuş Maggıe Aİbanesıdır. O siri yapacaktır. sanki yapacağı şeylerı evvelden bilı yormuş gibi daha cümlelerimi bitirmeEminim ki Ingiltere sinema âmilleden derhal arzu edilen rolü yapmağa rinın pıyes muharnrlerine lâzım gelen başlar. dostluğu göstereceğini ve onlara stüd Fakat böyle söylediğıme bakıp ta onun ipleri elime verilmiş bir kukla olduğunu zannetmeyin! Sahnede veya filimde tam bir tabıihk kolay birşey değildir. ilk defa olarak sahneye çıkmakla veya mikrofonun ve kamaranm onünde oynamakla ınsan tabiî surette hareket ettım diyemez. Bu hayal dünyasında seyırcıye tabiilik hıssını vermek için gerek âmıl ve g e rek artistin kendılerini birçok üzücü tecrübelerle yormalan icab eder. Bana göre sinema artistlerinın evvelce kabil olduğu kadar sahnede oynamış olmalan lâzımdır. Sınemada görünmiyen bir halka hitab olunduğu için halk ü zerinde kendi hareketlerinin ne tesir yapnğını aktör hiçbir vakit anlıyamaz. Sinema ve sahne oyunlan arasında büyük farklar olduğunu çok defa söylemişlerse de esaslar aynidir. Aktör adeta, acaba içinde ne var diye düşünen bir çocuğun elinde tuttuğu sürpriz kutusuna benzer. Işte bu kutu açılacağı zaman, yanı san'atkâr ilk muvaffakiyetıni kazanacağı vakit ar tiste yardım etmek bıze düşer. Yeni bir artistin malik olduğu hu susiyeti meydana çıkarmak kadar zevkli birşey yoktur. Bunun ıçın ben şahsî surette Holıvudun yenilen yetiştirmek hususunda kullandığı metodun muhalifiyim ve bana öyle gelıyor ki artistin vermeğe kabil olduğu bütün yenilikleri ortaya koyması için çalışılmıyor. Genç aktör ve aktrisler haricde, üstü yaldızlı bir kalıba girıp kolayca yıldız olmak hevesile Ingıltereyı ter kediyorlar ve böylelikle bütün istikballerini mahvetmiş oluyorlar. Bu birdenbire açılış sinemada büyük dramatık rollerin oynanması için mühim bir mâni teşkil ediyor. Bütün bunlann sebebinin, ben, sinema ile tiyatro arasında daimî surette hü küm süren anlaşamamazlığm eseri olduğunu zannediyorum. Zira hiçbir tiyatro muharriri bir filim için senaryo yazmağa çağınlmadığı gibi hiçbir sahyoda bir yer ayıracağını zannedıyo rum. Romancının kitabını tabettıren nâşir gibi biz de muharririn yazdığı piyesi oynatacağ^. Amılin vazıfesi, aktöre kendi nok tai nazannı değil, muharririn esennde yazdığı tarzı aktöre aşılamaktır ve e ğer bu vazifesini iyi yaparsa bu suretle muharriri ere lâzım gelen kıymeti vermiş olacaktır. Fakat maatteessüf yıldızlar bu noktai nazarla hareket edilerek yetiştirilmemekte, ekseriya, filân stüdyonun filân halkın üzerine yapmak istediği tesiri elde etmek için filim şirketinin elinde birer oyuncak olmakta dırlar. Unutmamahyız ki rollerin mühimmini daima yıldızlara vermek doğru de ğildir. Oyunun iyi işlemesi için âmilin en büyük vazifelerinden biri de daima sönük kalan fakat filmin muvaffak olmasında mühim bir rol oynıyan ikinci derecede artistleri de teşvik etmek olmalıdır. Filme başlamadan evvel âmilin ve müdürün düşünecekleri en mühim şeyler bunlardır. Bunları nazan dikkate alarak elde edilecek neticenın herhal de stüdyonun elinde oyuncak olan artistlerin meydana getirdikleri eserden daha güzel olacağı şüphesizdir. 27 Nie'an 1935 Cumnuriyet 4< Bana aşktan bahsetsene!,, ne Guissartın idare etmekte olduğu bu kordelâyı çok merak ettiğim için karanmı bir an evvel tatbik sahasına koymak istedim. Geçen gün oraya doğru yollandım. Bahçeyi, yıldızlarla fıgüranlan yemek esnasında ayni masa başında toplıvan lokantayı geçtikten sora «D» dairesinin önüne geldim. Ka pıda kırmızı bir lâmba yanıyordu. Bunun manasını bildiğim için içeride çevrilen sahnenin bitmesin> bekledim. Kapının kanadlan açılınca içeriden birçok genc kadın ve erkeğın banyo kostümlerile olduklarını gördüm. Studyonun içerismde «Juan 1« Pıns» plâ jının bir köşesi vücude getirilmişti. Pijamalı, mayolu delikanlılar, genc kızlar kumların üstüne oturmuşlar, kimisi top oynuyor, kimisi de sun'î ziyalar altında güne; banyosu yapıyorlarmış gibi görünüyorlardı. Bunlar arasında filmin baş rollerini oynıyan Roger Treville ile Germanie Aussey ve Carette bilhassa goze çar pıyorlardı. «D» dairesinden çıktığım vakit karşımda Fransız Adliye Nezaretinin muazzam cephesini gördüm. Yanımdakiler bu büyük işin birkaç gün içinde vücude getirildigini söylediler. Plâj ve Adliye Nezareti.. Bu iki yerin belki de birbirile pek münasebeti olmadığını söyliyeceksiniz.. Filmin mevzuunu iki kelime ile size fıslıyacak olursam, o vakit bunlar arasındaki münasebet kendiliğinden pek güzel meydana çıkar.. Filmin kahramanlan yekdiğerinden ayrılmak istiyen bir kan kocadır. Ama sonunda aynlmıyorlar, o da başka!.. Bunun için kordelâda Adliyeye, avukatlara ve hatta mübaşir « lere bile büyük ehemmiyet verilmiştir. Bakalım, bu filim ismini taşıdığı «Ba • na aşktan bahset!» valsi gibi arsrulus&l bir şöhret kazanacak mı? Fransızlar bu isimde güzel bir operet yapıyorlar Paris, nisan (Hususî muhabirimiz ien) Louis Verneuıl ve Georges Bevrin yazmış olduklan «Bana aşktan bahset!» komedisi esas tutularak ayni .sımde bir filim çevrilmekte olduğunu haber alınca bir gün «Saint Maurice» stüdyosuna gitmeğ: kararlaşürdım. Re r Ingilterenin en büyük filim âmili Yazan : " BASIL DEAM (Türkiyede neşir hakkı yalnız Cumhuriyete mahsustur) Nemye Frances Dee Birkaç aydanberi stiidyo faaltye* tinden uzak kalan Frances Dee tek» r*r filim eevirmeğe başlamıstır. Frances Deenin isinden uazklaşma•ma sebeb bir çocuğu olmasıdır. Ma« lum ya, füzel Frances Dee, Joel Mac Creanın karuıdır. Fırtına kopmak üzereî Lubiçin Paramounta direktör olması birçok rejisörleri ve artistleri kendi kumpanyalarından ayrılmağa mecbur edecek gibi görünüyor Holivuddan yazıhyor: Alman re jisörii Ernest Lubitchin Paramount kumpanyasının imalât müdürlüklerin den birine tayini burada epey değişikliklere sebebiyet verecek gibi görünü yor. Çünkü bu tayin Paramountun ötedenberi en büyük filimlerini çevirmiş olan B. de Mille, Cecil, R. Mamul yan, J. von Sternberg gibi rejisörleri nin üzerinde hiç te iyi bir tesir yapmadı. Bunlardan herbirinin sırası geldikçe hoşnudsuzluklar göstermekten geri kalmadıklan söyleniyor. Hatta diğer taraftan J. von Sternbergin Marlene Dietrichi de beraber alarak MetroGoldwin kumpanyasma geçeceği hak kında bile bir rivayet var.. Fakat o zaman da zannederim ki bir başka fırtı na Metro sütüdyolannda kopacak. Greta Garbo, rakibi Marlene ile ayni çan altında çalışmıya tahammül ede cek mi? Onun da kalkıp bir başka kumpanyaya geçmek istemiyeceği ne malum? Fakat bütün bunlar henüz dedikodu şeklini geçmemiş bir takım sözlerdir. Hakikat olan birşey varsa o da Mar lene Dietrichin yeni bitirdiği «Şeytan Kadındır» filminden sonra tekrar bir kordelâ çevirmeğe başlıyacağıdır. Bunun ismi «Imparatoriçe Joseph» olacak ve filmi Ernest Lubitch idare edecek tır. ilk ismi «Ispanyol Kaprisleri» olan Marlene Dietnchin yeni bitmiş olan fılmınin mevzuunu teşkil eden macera maruf Amerıkan romancılarından Jhon Dos Passos Holivuda getırtilerek ona yazdırılmıştır. Esas bsmen meşhur Fransız edibi Pıerre Louysnın «Kadın ve Kukla» ısmindeki eserıni andırmaktadır. Fakat çağ ve şahsiyetler değiş tırilmiştir. | I İ | § Yukarıda bir çamaşırcınm kızı iken kendi istidadile birlikte filim âmillerinin mahareti sayesinde yıldtzlığa yiikselen Joan Craıvford. En aşağıda: Vuktile yıldız olmak aklından bile geçmiyen aile kadını: Do~ lores del Rio. Ortada solda; «Bana aşktan bahsetsene!» filminden bir sahne. Sağda: Marlene Dietrich son filmi tŞeytan kadın» da. = | | \ i Marlene bu sırada Cesar Romero ya. yakışıkh bir gence tesadüf ediyor ve onunla sevişiyor. Lionel Cesann eski bir arkadaşıdır. Ona dansözden bahsediyor. Lionel de ona Marlenenin hakikî hüviyetini anlatıyor. Buna rağ • men Cesar kadmdan vazgeçemiyor. Lionelle aralannda bir döello vuku buluyor, döelloda Lionel gözlerini kaybediyor, Cesarla Marlene birlikte kaçmıya karar veriyorlar. Hududa kadar gidiyorlar. Fakat orada Marlene birdenbire fikrinden cayıyor.. Çünkü kendisini bu kadar sevdikten, uğnın da bütün servetini mahvettikten, bir de üstüne gözlerini kaybeyledikten sonra alil ve meyus bir köşeye çekilmiş olan Lionelin ona herkesten ziyade ihtiyacı vardır. Ebediyen onunla birlikte yaşamak üzere geriye dönüyor... Filme «Kadm Şeytandır!» îsminı koyduktan sonra onu en nihayet bir «melek» gibi göstermek biraz garib değil mi? Hazır cevab figürant Marlene Dietrich, son filmi «Şey tan kadındır!» ı çevirmekte olduğu günlerden birgün stüdyonun lokan tasında yemek yiyordu. Tesadüf o larak masada bir yanına bir elektrikci, öbür ^nına da Fransız jandarması kıyafetüıde bir figüran düşmüştü. Figüran yemekten döndüğü zaman beş on dakika gecıktiği için rejisör kendisine çıkıştı. Figüran hiç bozmadan: Affedersiniz, bay rejisör, Mar lene Dietrich ile birlikte yemek ye dik te onun icın gec kaldım Charles Boyer Charles Boyerın Amerıkada son çevıreceğı filmin mevzuu Arabıstan da geçecektır. Charles Boyer Şeyh Hacı Ali isminde bir kabıle reısınm diğer karılarına ilâveten aldığı bir Fransız kadınmdan doğmuş bir ço cuk oluyor. Bu çocuk büyüyor. Ec nebi bir kadmdan olması dolayısile diğerlerınin kıskançhğı yüzünden babasının evınden kaçıyor, bir Türk tiyatro kumpanyasile birlikte Holivu da gıdiyor. Orada da başından birçok maceralar geçiyor. Charles Boyer bu rolü oynamak için birkaç cumle arabca da oğıen miştir. Aile filmi Komik Malek «Buster Keaton* gelecek filminde bütün akrabala rile birlikte beyaz perde üze>inde görünecektir. En yakm hısımlarından Jozef ve Myra ile kız kardesi Louise Keaton ikinci derecede uol leri oynıyacakalardır. ''llııııııııınııııııııııııııııııııiıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııtııııııııııııııııtııııııııııııııııııtııııııııııııııııııııııınıııııiMiııi1' Kurt Bernhart Tünel, Sokaklarda altın filimlerinin rejiscı ü Kurt Bernhardt «Kean» isminde yeni bir filim çevirmekte dir. Film;a Berlinden ziyade Londra stüdyolarında yapılması muhtc • meldir. «Casta Diva» İtalyan filmt İtalyada «Casta Diva» isminde bir filim çeşrilmektedir. Bunun muh • telif <îilde versiyonları yapılmaktadır. tngilizcesinde güzel sesli Mertha Eggerthle Amerikah artist Philp birlikte oynıyacaktır. Marlene Dietrich Endülüslü çok güzel bir dansözdür. Bütün erkeklen kendisine meftun etmekte, lâkın onla rın hiçbirine bağlanmıyarak hepsıle a lay etmektedır. Dansdzün en fazla tutGaribaldi kun âşıklanndan bıri de zengın bir zaItalya ıttihadının mıllî kahraman bıt Lionel Ahvilldır. Bu adamı bilhaslanndan Garibaldinin hayatına aıd sa parası için sever gıbı görünen M a r lene zabite nihayetsız masraflar ettıre ' Holivudda bir filim hazırlanmaktadır. Senaryocu Aleksandr Powell henüz rek nihayet borc içine sokuyor ve za vallı âşık en nihayet ordudaki mevkı kimsenin bılmedıği birçok vesikalara inden çekilmek mecburıyetınde kalı istınad ederekten kordelânın senar yor. İ yosunu hazırlamaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: