25 Eylül 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

25 Eylül 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

25 Evlul 1936 CUMHURIYET Bİft GEZİNTİDEN NOTLAft» Çiçek cenneti: Dresden! Buna dair olan talimatna Talimatname kat*î şeklini almıştır. Vekâlet alâka. Bu şehrin hef caddesi blr çiçek sergisi manzarali arzederken bir de ayrıca çifek yapîrlı^lar ki içifide olmıyan yok... rhe Türkofise tebliğ edildi darlar için ayrıca bir izahnaıtte hazırlamaktadır tDün ilk kısmtnı neşretmiş olduğu muz cürmü meşhudlar kanunu talimat namesini buğütı de neşre deudfn edi yoruz.» 16 Zabıtaca gösterilmesi icab eden sürat vakit kaybetmeksizin ayni günde geltnelerile k a n u n u n metninde açıkça ifade edilmiştir. Zabıtanın suçluyu C. Müddeiumumlsine teslim etmekte ufak dahi olsa bir t a a h h u r vulcua getirmesine k a n u nun r u h u ve gayesi kat'iyyen musaid olmadığından zabıta suçluyu sorguya çek mek, şahidlerin ifadelerini zaptetmek gibi vakıt zıyanı mucib muamelelerden hiçbirinl yapamaz. Yalnız, Eabıta zabıt Tarakasında şahid olarak hüviyetlerini tesbit etti ği sahısların vak'a hakkında m a l u m a t sahibi olmalarına dikkat etmelidir. 17 Ştahidlerle suçtan zarar gören şahsın vak'a mahallinden uzaklasmaları yüzunden bu k s n u n u n 5 ilıci maddesi mu ibince C. Muddeiumumi.«ınin yapabileceği ahkikatı gecikmeden korumak için Ankara İstanbul İzmir gibi muhtflif semtleri telefonla merkeze bağlı olan şehirlerde zabıta suçun failini yakalıyarak delllle rini tesbit eder etmez telefonla C. Mıid deiumumlsine hâdiseyi etraflı bir surette izah eder. Ve C. MüddeiumumLsi luzum gösterirse sahidlerle suctan zarar gören sahsı suclu ile birlikte kendisine serk ve teslim etmeğe mecburdur. Ancak ihtiyarlarile Müddeiumumiliğe miiracaat edecek lerini soyliyen sahısların bu ifadelerine k a n a a t getirirse yalnızca gitmelerlne müsaade eder. 18 Şıkâyet üzerine yeya sahsî dava yolile takib olunan suclarda suçtan zarar görenlerin zabıta memurlarına ağızdan şikâyetleri şikâyet r e şahsî daya acmak hakkındaki umumî usullere göre yapılacak muamele h ü k m ü n d e sayıldığmdan zabıta vak'a mahallinde suclunun bu kabil suçarda ağızdan vâki şikâyeti üzerine vak'ar& el koyarak re vâki şikâyeti zabıt varakaıına yazarak şikâyet edene imzalatacak ır. Mutazarrırın ferafatile dava siikut ettlğinden mutazarrırlar şikâyetlerinden feragat ettikleri takdirde zabıta suçun m a h i yetile feragatı derhal bir zabıt varakasile ;esbit ederek suçluyu serbest bırakacak ve îabıt varakasmı C. Müddeiumumiliğiııe tevdi edecektir. 19 Bu kanun evvelce davet vâki ol maksızm sahidlerle ehli hlbrenin ve suçtan zarar gören şahsm Müddeiumııminin ya :ıh veya şifahi emri tizerlne zabıta t a r a ından mahkemede hazır bulundurıılmaları .sası kabul edilmiştir. 20 C. Müddeiıımumi.si âmme davası nı acmağa lüzum gördüğu takdirde zabıtanın zabıt varakasında tesbit ettiğl şahldrle suclunun sorgusunda C. Müddeiumumislne bildlndi^i miidafaa sahidlerinin t e mahkemece Hizıım jrörülecek diğer şahldrle ehli hibrenin ve .suctan zarar gören ahsın mahkemede hazır bulundurulma ını emretM«.<fl üzsrlnö zabıta Bu «mre !.<:inaden çağırılanlar hakkında ihzar müekkereslndedldttlıt gibi zor ktıllarlabilir. 21 Bu k a n u n hukmüne gore C. Mıid deiumumisi tarafından sevkedilir edilmez mahkeme diğer işlere tercihan maznunun durusmasına başhyacağından zabıta m a h :emeyi beltlememek için şahidlerin vaktlnie mahkemede hazır bulunduruhnalarını ;emin edecek tedbirleri de alır. 22 Şahidlerin evvelce kendilerine tebigat yapılmaksızın zorla mahkemeye geti•ilebllmesi âdi ıısulde bile mevkuflu müs acel işlerde kabul edılmi^ bir esas oldu ;undan bu esas kl.sa t e seri bir sistem kaıul eden bu k a n u n d a zabıta tarafından ok ıtina ve hassasiyetle tatbik edilmeli ;ir. tabi âdı ve umumî usule göre takib eder Âmme davasını açmağa IÜBUIII görmediğ takdirde de ifasma m a h a l olmadığma karar verir. 26 İkinci milstesna hal k a n u n u n 4 ü n cü maddesinin son fıkrasmda yazılı oldüğu üzere bu 24 saatlik müddet içinde ik mali mumkün olamıyacak surette işin incelenmesine lüzum hasıl olursa C. Müd deiumumLsinin Işi umumî usule göre t a t bik edileceğine dairdir. C. Müddeiumumlleri bu k a n u n u n sümulüne giren suçları bu kamınuh tatblkına müsald serait mevcud oldukca umumî usule bırakmazlar. Bu salâhiyetlerini yalnız âdl usullerle tahkiklerihe zarııret mevcud oldıığu ve hazırlan m a d a n mahkemeye tevdi edildikleri tak dirde muhakemenin devamlı taliklere u | raması yüzünden bu k a n u n u n gayesi olan s ü r a t t e n esa.sen uzaklaşılmıs olacağını iyice takdir ettikleri işlerde tetlmal etmeli dirler. 27 Meshııd suçlar mahiyetleri itiba rile ayrıca tahkikat yapllmasını icab et miyecek surette olgun ve delillerl bariz dir. Bu itibarla k a n u n u n 5 inci maddesinin verdiği salâhiyetl C. Müddeiumıımilerl pek istLsnaî hallerde kullanılacak ve nihayet bu müddet içinde işi mahkemeye sevkedebılecek olgun bir hale getirmek için bütün gayretleriıı! sarfedeceklerdir. K a n u n u n istihdaf e t t i | i gaye meşhud suç falllerinin sııçıı islediklerl gün mahkemeye gönderilerek o gun mutlaka teczlye edllmeleridir. Muddiumumiye verılmis olan bir gunlük salâhiyet ancak zaruri hallerde kullanıla cak Lstisnai bir masaadedlr. Bu salâhiye tin zaruri olmıyan yerlerde isti.smali tec viz edllmemelidir. 28 c . Mııddeiumumisi k a n u n u n 5 incl madde.sinde yazıh sebeblerle suçluyu sor gııya çektikten sonra işi incelemeğe lüzum görürse gerek zabıtanın zabıt varakasında tesbit ettiği. gerek suclunun sorgusıı sırasında miidafaasinı teylden blldirildiği şahidleri zabıtaya verdiği şifahî veya yazılı emirle nezdine celbeder. C. Müddeiumumisinin bu emri sahidlerle ehllhibreyi m a h kemede hazır bulundurmak için verdiği emir gibi sabıtaya cağırılanlar hakkında icabında zor kullanmak salâhiyetini verir. 29 C. Müddeiumumisinin k a n u n u n 5 inci maddesinde yazılı sebeblerle işi in celemege lüzum förmediği veya incelemelerini ayni günde bitirdiği hallerde suclunun yakalandığı gün tatile tesadüf etmi.ş veya suçlu mahkemeye sevkedileceği sırada çalısma zamanı bitmiş olsa bile m a h kemeyi hemen ç a l ı ş m a | a davet etmesi asıldır. Ancak hâdisenin mahiyeti itibarile mahzur görülmezse suclunun mahkemeye sevkini ertesi güne de bırakabilir. F a k a t 5 inci maddede yazılı inceleme dolayısile esasen suclunun mahkemeye sevki yakalandığının ertesi güne kalmışsa C. MüddeiumumLsi mahkemeyi tatil günlerinde ve çalısma zamanı haricinde de davet etmeğe mecburdur. K a n u n bu suretle 24 s a a t ten ziyade bir gecikmeye cevaz vermiye rek fllıclunun yakalandığının nihayet ertesi t i i n ü durusmaMnın icrasını zaruri kılmıstır. 30 c . Müddeiumumisi ceaa muhake meleri usulü k a n u n u n u n 154 üncü maddesi muciblnce bütün suclarda do&rudan doğ ruya tahkikat yapmak salâhiyetini haiz oldugundan tesadüfen vak'a mahallinde bıilunduğu veya suctan haber alarak oraya g<"ldiği takdirde dördüncü madde mucibince zabıtanın haiz olduğu salâhiyetleri kullahabilir. C. Müddeiumumisinin umıımi hııkiimlere göre haiz oldugtı bu salâhlyeti bu ıısul kantınu ayrıca tasrlh etmeğe lü ;um görmemistir. 31 C. Müddeiumumlsi ayrıca incele meye lüzum gördiiğü mühim hâdtselerde suç islenir islenmez vak'a mahalline glderek tahkikata el koyar. Hususî takaslar Cürmü meşhutlar ı1 Piyasada büyük bir alâka ile bekle nen îngiliz ve AvushJfya ticaret anlaş malarının hususî takas hükümlerine aid talimatnameler dün Türkofise tebliğ e dilmiştir. Bü taliftiâtttamelere göre hfir iki menr lekete takas yolile ihrac edilece"k mallar f için takas tetkik heyetlerine müracaa olunacaktır. İhracatın karşılığı olarak bir memleketten ithal olunacak mallar için de gene takas heyetlerince icab eden muamele yapılacak, bundan sonra gelecek malın bedeli Merkez Bankasınca tutularak hususî bir takas hesabına yatırılacakur. Gümrük muamelesi de bu ekilde tamamlanacaktır. Avusturya takaslarında Merkez Bankası Avusturya Bankasından gelen ve saika ve Türk takas heyetinin beyanına stinaden Türk ihracat mallarının bedeini ödiyecektir. Inad da bir muraddır! H stanbul Belediyesi yanmdaki tram II vay durağından Kız lisesine, Kültiii Direktörlüğünün barındığı binayı doğru kıvrıldıktan sonra bir, iki, üç diy« saymağa başlarsanız İran eliçilik evinin önünden Cumhuriyet matbaasma sapılacak köşeye kadar âhad hanesini, aşeral hanesini aşmış ve yüzlere doğru ulaşmı$ olursunuz. Kısaca krokisini çizdiğim bu yol, belki birkaç yüz metro uzunluğundadır. Bu yol üzerinde sıralanan evlerin sayısı da belki birkaç yüzden artık değildir. Şü hesabca sizin teker teker sayıp ta birlerin, onların içine sığdıramadığınız bu bereketli varlıklardan metro başına ve ev başına birer tane düşüyor demektir. Belçikadaki nüfus kesafeti gibi müstesna bir sıkışıklık belirten bu bereketi yaratan, koruyan ve yaşatan amiller nedir? Bunu araştırmağa lüzum yok. Işte İstanbulun en işlek bir caddesinde adım başına, ev başına, bakış başına bir dilenci tesadüf ettiğıni görüyoruz ya. Bu temaşa ile iktifa edıp üsttarafını araştırmamalı!.. * * * Ben, ayda bir kere olsun şu dilenci bolluğunu dile dolarım, yanık yanık söylenirim. Ertesi gün o yoldan geçerken, ğrenc bereketin biraz daha arttığını görürüm. Bu aylardanberi böyle devam e» diyor. Başka bir yazıcı olsa fütura düşer ve susar. Lâkin ben susmuyorum. ÇüfiJrU nadın da bir murad olduğunu biliyo.um. Gerçi dilencileri bu çirkin san'aüan menetmek vazifesile mükellef olanlar da ayni muradın zevkihi taşıyorlar, bütün şikâyetlerimize, sitemlerimize kulak as mamakta ısrar ediyorlar. Fakat bu karşilıklı inadın elbette bir neticesi olacaktır. Ben kendi hesabıma «çirkinliği kulağmdan tutup göstermek» vazifesini yap maktan geri kalmıyacağım. Bakalım, sonu ne olur? înadın bir murad oluşunu hatırlarke meşhur fıkrayı da anmamak kabil miî O fıkrayı ki şikâyetlerimizi dinletemedil e bize teselli vesilesi olur ve dudaklat mıza acı bir tebessüm getirir. Işte on| ekrar ediyorum: Ahmed ve Mehmed Ağa adh iki dam, küçüktenberi candan sevişirler çtikleri su ayrı gitmiyecek biçimde sar mî görüşürlermiş. Bu iki dosttan bir Vlehmed adlısı nasılsa vezir olur, ağalıİ an paşalığa yükselir. Fakat Ahmed ğa, elli yıllık dil alışkanlığından kendiıi kurtaramaz, arkadasına «Mehmed a» demekte devam eder. Beriki, vezırli| ururunu inciten bu inaddan için içi luylanmağa başlar, dolaşık yollarda elmihlere girişir. Ahmed Ağa ise kö| dinlemiş gibi davranır ve aldırış etmei Bunun üzerine Mehmed Ağa kızar, kâti| bini çağırır ve vezjrlik menşurunu okutur Malum olduğu üzere bu menşurlar, bi( takım ağdalı ibarelerden sonra «vezirir filân pasa» diye bir hitab ihtiva edefi Sabık Mehmed Ağa ve lâhik Mehmee Paşa, kâtibinin o hitabı okumasını müte akıb yüzünü dostuna çevirir: Duydun mu arkadaş, der, adac kıtlığında ben de vezir olmuşum. Bani «Mehmed Paşa» diyorlar. Ahmed Ağa, şen sen gülümser ve gei rek gevrek cevab verir: Ya... Öyle mi Mehmed Ağa! Biz de ayni tegafül ile karşı^aşıp dur yoruz Ve dilenci bolluğundan bahsettikç< hâtiften gelir gibi görünen «ya, öyU mi?» nidasını duyuyoruz. Fakat inadı mı/da sabitiz. Çünkü dilenciliğin kanunl aykırı bir san'at olup yasak edilmesi lâH zlm geleceğini bilivoruz. Dresdende eski Krallann ı,ahşı hayvan Ztoitiget sarayi... avı (Öeçenlerde kalabahk bir öğretmen türrtlüşler, varyete, tiyatro... Görmediği gtupumuz Almanyada ktrk gün sü kalmamiş... Ne olur, sözünde olmasa bir£n bir tutkik seyahatine çıkintş le yüzünde biraz hayret alâimi göstertı. Alman mektebinin teşebbüsü ve se! Hayır! fiu yerlerde gezdirilecek bir Maarif Vekâletimizin müsaadesi ile koyun; gördüklerine nekadar şaşarsa, yapılan bu seyahcıte Darüşşafaka o köylü kızcağız da ondan fazla şaşma müdürü güzide edib ve muharrir mış. Bu. görmemişliğin daha iptidaî bir Ali Kâmi Akyüz de iştirak ve Cumhu şekli. Bereket versin biz görmemişlikte riyet okuyüculan için müşahedelerini bu kadar iptidai değildik. Hayret ve birkaç rüakalede hulâsa etmiştir.) takdirimizi hiç esirgemedik. Beyoğlundaki Alman mektebinin teDresden, Almafıyanın ve belki bütün şebbüsü ve Kültür Bakanlığının müsa Avrupanın en güzel şehri imiş. Çiçek, f adesile Almanyada tetkik seyahati 3 a çiçek... Her yer, bütün caddeler çiçek pan öğretmenler grupu içinde ben de sergisi. Mimarî san'atın kabartmalar, vardım. Kırk gün süren yolculuğumuz heykellerle ayrıca süslenen bediaları da ğörüp öğrendiklerimiz her gün üstelik tabiatin eh temiz fenklerini veüstüste yığıldı. ren çiçeklerle de bezenmiş: Her pen fiir gemiye istiablndan fazla olarak, çerenin önü, pençere genişliğinde bir hem de ambarda yerleştirilmesine mey çiçek bahçesi. Çiçek bahçesinde yaprak, dan bırakmadan doldurulan hamuleler toprak veya saksı da görülür. Bu pengibi, kafamız hazmedemiyeceğinden faz çere önlerinde ise çiçekten başka bir la yük aldı. şey görülmez. Çünkü bu çiçekler vak Daçya vapurile İstanbuldan Kösten tile bina ile beraber yapılan bina ren ceye ve trenle ÎCöstenceden Almanya gindeki kasalarda yetiştirilir. nın en güzel şehirlerinden biri olan Bu şehrin her caddesi bir çiçek ser Dresdene kadar olan yolculuğumuzu gisi manzarasını gösterirken Reichs gdzümüzü açıp kapayacak kadar kısa gartenschan denılen bir de çiçek sergisi bir zamana sıkıştırarak geçij'orum. E var ki içittde işliyen minimini bir trenvet, iki günden az bir zaman içinde Ka le yorulmadan bahçenin ucunu bucağıradenizi, Romanya ve Lehistanı aşarak nı dolaşabilirsiniz. Bu trenin vagonları Avrupanm göbeğine vardık. bizim talikalar gibi dört yolcudan fazla Dresdene varmadan Lembergden iti almaz. İspenç horozuna benziyen lokobaren trenle geçip gördüğümüz yerler motifile uzaktan gelirken bir çocuk oden şunu anladık ki bizim coğrafya ki "yuncağına benzetit »ve binrhekte teredtablarında isimlerini okuduğumuz, re düd edersiniz. Burada her şey, ya çok simlerini gördüğümüz, hatta gidip gö küçük, ya çok büyük. renlerden dinlediğimiz memleketler Bahçeye girince, iki tarafı binlerce hakkındaki malumatımızı ö yerlerin re müşteri alacak kadar büyük kazinolar, alitesine Uygun olmaktan çok uzaktır. ortada fiskiyeli havuzlarile uzunca bir Öyle olmasaydı, gördüklerimize bu ka yol, bunun müntehasında yirmi, otuz dar şaşıp kalmazdık. Almanya hakkın metro kutrunda koca bir yuvarlakla da çocukluğumuzdanberi kulağımız dol karşılaşırsıniz. Kürei arzı temsil eden muştu. Elbette İrana, Efgana değil, gaf bu yuvarlak zemin katını teşkil eden be doğru yol aldığımizı biliyorduk. Aldükkânlardân ayn beş kattan mürek manyafıın modern bir medeniyet kay kebdir. Çepeçevre her katındaki otuz nağı olması itibarile bizim için füsun pencere hattıüstüva taraflarında ge kâr bir sinema filmi olacağını da tah min etmiyor değildik. Zaten sinemaya nişler, kutublara doğru daralır. Kutbu gitmekle dünyanın her tarafina, en vah şimalide bir projektör yere inmiş ku§i yerlerinden en medenî yerlerine ka tub yıldızı gibi geceleri sabaha kadar dar her tarafina gitmiş olrnuyor muy ışıl ışıl yanar. Bahçenin içerilerine dalınız: Bizim duk? Ne farkı var? mesafe tahminlerimizi âşan bir mik Farkı şu ki realitenin bambaşka bir yasla uzanmış sapsafı, kıpkırmızı, moskudreti var. Rüya ile hakikat nekadar mor ve yapraksız çiçek tarlalan, gene farklı ise bunlar da hemen o kadar ay yüzlerce müşteri ağırlıyacak sandalyerı şeyler. Onun için sıkılmadan söy leri başka renklerde kazinolar, sonra liyeceğım görmemişler gibi şaşırdık, çepeçevre bel kalmlığından fışkıran sukaldık. Şunu da hemen ilâve edeyim ki ları ortadaki yüksek fevvâreye bir duşaşılacak yerde şaşıp kalmamak ta çok var yapan bir monoman, bir havuz.. kere daha koyu bir görmemişlikten ileri Gene çiçek tarlaları, ağaclar, ormanlar geliyor. Bunu ben bir köylü kızda tec ve ormanların serin boşluklari içinden rübe ettim: ihce sesile haykıran yolcularma her taKasabaya birkaç saat uzak dağlar a rafı göstermek için telâşlâ köşan minirasmda yirmi. otuz haneli bir köy mini bir tren! İşte «Çiçek sergisi» denildiği zaman den yani bir köy kulübesinden hemen bizim için tasavvuru muhal olan bir İstanbula getirilen bu kıza İstanbuhı göstermek için çocuklar Beyoğlunun yer! Yoksa önce sandığımız gibi bir kavitrinlerini göstermisler. sinemaya gö pısından girilip öbür kapısından çıkı Müskilrat amillerinin toplantısı Muamele vergisi kanununda yapıla • cak değişiklik işini görüşmek üzere dün de müskirat âmilleri Ticaret Odasında oplanmışlardır. Müskirat âmilleri me vaddı iptidaiyelerini kâmilen dahilden edarik ettikleriıjj|en kendileri için ayn bir formül bulunmasını istemişlerdir. Odada bugün öğleden evvel kimyevi ve ispençiyarî sanayi erbabı ve öğleden onra ağaç sanayii alâkadarları toplanaaklardır. Muamele vergisi tadilâtı hakkındaki bu içtimalar salı günü bitecektir. Buğdaylarımıza rağbet fazla Buğdaylarımızın ihracatı günden günc rtmaktadır. Bunun neticesi olarak on beş gün evvel beş kuruştan yapılmağa baslafflış olan ihracat fiatları, şimdi, ,60 a kadar yükselmiştir. Buğdaylanmıza karşı bilhassa İtalyadan fazla taleb vardır. Her zamanki alıılara bu sene şimal memleketleri de ilihak etrtliş bulunmaktadır. Londraya sevkedilecek mallar Türkofis, vapur acentalari vasılasile ecnebi vapur kumpanyalajile yaptığı mü( akereler neticesınde ecnebi postalann ..ondraya daha fazla sefer yapmalarmı emin etmiştir. Ofis, buna mukabil va • urlara buradan muntazam ve devamlı şya tedarikini ve yükün daha evvelden azırlanmasını ihracat tacirlerine bildir niştir. Yumurta fiatları yükseliyor Bir müddet evvel çift sandığı 14 lirakadar düşmüş olan yumurta fiatları ekrar 19 liraya kadar yükselmiştir. Bu ükseliş ihracattan ziyade Anadoludan z mal gelmiş olmasındandır. Yumurta ihracatı, bilhassa Avusturya, Vunanistan ve Filistine yapılmaktadır. C. Müddeiumumisinin vazifesi 23 r C. Muddeiumumisı kendisine tes im edilen suçluyu derakap sorguya çeke rek ayni gün iddianame ile mahkemeye sevkeder. Suclunun C. Müddeiumumisi t a rafıhdan mahkemeye ayni gün sevkedil mesi bu k a n u n u n vazettiği usulün en esaslı kaidesidir. 24 Bu k a n u n a gore günden maksad uçlunun yakalandığı zaniandan itibaren ;ececek olan yirmi dört saattir. 25 Zaruri sebebler dolayısile k a n u n u n yirmi üçuncü maddesinde beyan edilen Itaideye iki istLsna kabul etmiştir. Birinci istLsna k a n u n u n 5 inci madde ılnde yazılıdır. C. Müdediumuıttisl suçun >u k a n u n u n sümulüne girip girmediğini eya â m m e davası açmak icab edip etmelığini tayin için işin incelenmesine lüzum görürse bu bakımlardan ertesi güne ka dar t â h k i k a t yapabilir. Bu t a h k i k a t ne ticesine göre sucluyıı bu k a n u n hükmü dairesinde iddianame ile mahkemeye gön derebileceği gibi suçun bu k a n u n u n şü mulü haricinde olduğunu görürse isi bit ngiliz Kralı Yunan Kralına nişan verdi Atina 24 (Hususî) İngiltere Kralı lekizinci Edvard Yunan Kralına Sen Vlişel \re Sen Jorj nişanlarının büyük stavroz rütbesini vermiştir. an çiçekli bir biha veya bahçe değil. Başlıbaşma bir çiçek meşheri olan bu meşherden ve eaddeleri de birer çiçek meşheri olan bu şehirden anladığımız şu oldu ki, Avrupada çiçeğe verilefı kıymet büyüktür. Kasabalar arasındaki şimendifer istasyonları da boydan boya askıya alınmış renk renk çiçeklerle bier gelin odası gibidir. Edremidin Kurtuluş bavramı kutlulandı 9/9/936 çarşamba günü Edremitimiz kurtuluşu çoşkun bir sevinçle kutlu lanmıştır. Bu sevineli ve güzel günde Halkevi ;emsil kolu da kendisine düşen vazifeyi iiç temsil vermek suretile başarmıştır. Temsillerden sadece biri Çafıakkalede sırtında giille taşıyan kahraman Edre mitli Mehmed oğlu Hüseyin Seyid men faatine olmak üzere paralı idi. Verilen emsillerde büyük muvaffakiyet gös eren gencler halkın çok büyük rağbeini kazanmışlardır. iki gecede seyre gelenlerin miktarı 1200 kiŞivi bulmustur. Ali Kâmİ AKYÜZ "Cumhurivet,, ı» tefrîWa«» 76 Abidin Daver DAV'BR Birdenbire salonun elektrikleri sön <3ü. Koca tiyatroyu büyük bir sükut kapladı. Oyun başlıyordu. Piyes askerler ârasmda cereyan eden bir eserdi. Fakat muharrir, askerlik yapmamış bir edib olduğu için, eseri meslekî yanlışlarla dolu idi. O, bu yanlışlara içerledi. Zaten sr nirli olduğu için, oturduğu yerden bağırmak, bunları düzeltmek istiyordu. Perde atasmda, Süha sigara içmeğe çıktığı zaman, Saniha, Ercümendih sinirli halirti gördü. Nen var? diye sordu. Nem yok ki... Evvelâ seni kıskanryorum, sonra bu sözde askerî piyeste askerliğe aid bir sürü yanlışlıklar var. Muharrir, askerliğih ve zâbitin ruhuniı anlaıtıamış. Bunlara da büsbütün sinif leniyorum. Bağırmamak için kendinıi zor tutuyorum. Sanilıa, Ercümendin piyesteki yanlış hklardan ve manasızlıklardan ziyade kendisini kıskandığı içih asabileştiğini anladı. Onun sinirlerini yatıştırmak istiye rek yavaşça, elihi kaydırdı, gene zabitin elini tuttu. Seni böyle nekadar seviyorum bilsen Ercümend, dedi. Nemi seviyorsun? JCıskançlığımı mı? Evet kıskanç halini. O zaman tıpkı Payastaki Ercümend oluyorsun. Onun için de beni kıskandırmak istiyor ve bütün elini öpmeğe gelen züppelere iltifat ediyorsun değil mi? Saniha cevab vermedi. Onu daha faz" la sinirlendirmek istemiyordu. Bu sırada locaya tek gözlüklü, geveze, yılışık ve yapışkan biri geldi. Sanihanın elini, hakikaten sinire dokunacak vaziyetler ve sözlefle öptü. Saniha, Ercümendi, bu adama takdim ettiği vakit, gene zabitin infiali taştı. Tek gözlüklü monşerin elini öyle bir şiddetle sıktı ki adamcağız az kaldı, ay diye bağıracaktı. Sonra Sanihaya döndü: Hanımefendi, müsaadenizi rica edeceğim, dedi. Gene kadın hayretle sordü: Gidiyor musunuz Ercümend Bey? Evet efendim gidiyorum. Neden? Kendimde biraz rahatsızlık hissediyorum da... Tam bu sırada Süha locanın kapısına gelmişti. Tek gözlüklü beyi görünce: Vay monşer, sen nerfilerde idin böyle, diye onu koridora çekti. Dışarıda hararetli hararetli konuşmıya başladılar. Saniha, vâziyetten istifade ederek Ercümende fısıldadı: Hayır, hayır, gitme. Rica ederim gitme Ercümend. Kal. Beraber bir bara gideriz. Sabaha kadar dans ederiz. Süha, bardaki kadınlara musallat olur. B r zi rahat bırakır. Gitme, kal! Ercümend, Sanihanın çıplak omzura kizgm bir gözle baktı: Saniha, bedbahtım dedi. Aıllıyor musun? Seni, bu halde, ancak yalmz görmek isterim. Omzunu böyle yarı beline kadar bütün erkeklere göstermene tahammül edemıyorum. Kadınlann bu kadar açık saçık giyinmeleri ve kocala rinın da aldırış etmemelerini, benitn aklım almıyor. Ne feci şey, bu! Sahneden perdenin açılacağını bildi * ren sesler geldi. Tek gözlüklü monşer gitti, Süha da içeri girdi. Ercümend de yerine oturdu. Sonuncu perde arasında, tek gözlüklü adam gene geldi. Sühayı ve Sanihayı, tr yundan sonra bara davet etti. Onlar da kabul ettiler. Saniha: Ercümend Bey de gelir... Dans ederiz, dedi. Son perde bitip te locadan çıktıkları zaman, Ercümend yürüdü, kalabahğa karısıp kayboldu. Önce oriu vestiyerde bulacaklarını sandılar. Orada yoktu. Iç kapının önünde aradılar. Yok, dış kapida bakındılar yok. Süha Ercümend kaçtı, dedi. Belki birine söz vermiştir. Saniha, pek ziyade müteessir olmustu. Bindikleri ötoıriobil barın kapısında durduğu zaman: Benim başım ağnyor. Yatmak is tiyorum, siz beni eve blrakıp, barâ dönebilirsiniz, dedi. Bu teklif kocasının canma minnetti. Yalniz, tek gözlüklü bey güzel kadır.ı elden kaçırdığına müteessir oldu. Israr Türk Tıb cemiyeti toplantısı etmek istedij fakat SaJliha onun ricala Türk Tıb cemiyeti bu seneki ilk toprım dinlemedi. Süha da: lantısını yaparak yeni idare heyetini Müsaade et, gidip yatsın, hasta ol seçmiştir. Birinci reisliğe Dr. Orhan Tahsin, ikinci reisliklere operatör Kâ masından korkarım, dedi. zım İsmail ve Avni Aksel, umumî kâ tibliğe Dr. İhsan Şükrü Aksel, vezne Saniha, söyuhup yatağınâ yattığı zadarlığa Dr. Fethi, celse kâtibliklerine man ağlıyordu. de operatör Yusuf Ziya, İbrahim Hanif 9 intihab edilmişlerdir. Ayrıca neşriyat Ertesi gün, Süha işine gittikten sonra bürosu teşkil edilmiş, buraya da Dr. telefon çaldı. Ercümend, özür dileyor ve Etem Bakar ve Dr. Osman Şerefeddin öğleden sonra kendisini otelde bekledi seçilmişlerdir. Cemiyet ilk ilmî toplantısını 19 ey ğini bildiriyordu. lul salı akşamı 6,30 da Beyoğlundaki Saniha, akşam onun veda etmeden ka cemiyet binasında akdedecek ve bu iççışina fena halde kıztnişh. timada Berlin Üniversitesi profesörü • Bugün, bir dakika bile vaktim yok. (Prof. Munk) tarafından bir konferans Gelemem; dedi. Bu akşam özür dileme verilecektir. ğe bize geleceksin. Akşam yemeğini beraber Perapalasta yiyeceğiz. Ercümend kabul <Hi. Akşartıüstü, eve gelerek Sanihadan ve Sühadan özür diledi. Sonra, beraberce Perapalasa git tiler. Saniha, kocasınıh bu akşam, Perapalasta dostlârına büyük bit ziyafet çekti gini Ercümende «öylememişti. [Arkast var] M. TURHAN TAN Alacak yüzünden cinayet İzmir (Hususî) Çeşmenin Alaçatı nahiyesinde Ali oğlu Ahmed namında biri, küçük bir alacak meselesinden Ali oğlu Mustafayı tabanca kurşunile öl dürmüştür. Hâdise Çeşme plâjlarma yakın bir yerde olmııştur. Mustafa bu plâjlarda iki kadmla hanendelik yapı yordu. Ahmedin alacağmı istemesine kızmış. küfür etmiş, o da tabancasıru çekip kendisini vurmuştur

Bu sayıdan diğer sayfalar: