13 Aralık 1936 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7

13 Aralık 1936 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 Birincikânun 1930 CUMHURIYET FAYOAU BTLGÎLER I İKAY Vaniköyünün ıssız sahillerinde büyük 1 bir yalı vardı. Arkasındaki geniş bahçede fazla ihtimam görmemiş otlar ve ağaclar alabildiğine büyümüşlerdi. Tektük göze çarpan çiçekler de yok değildi. Işte bu çiçeklerdir ki aşağı yukarı bütün o civan güzel kokulara boğardı. Pazar günü olunca kapalı pancurlar açılır, kapılar aralanır, eski yalıda her zamankinden başka bir hayat başlardı. Temiz giyinmiş, elindeki gümüş saplı bastonuna dayanarak aksaçh ve buruşuk, fakat kibar yüzlü bir kadın ortalıkta gezinirdi. Mahalleli bu kadına «Haminne» ismini takmışlardı. Hele çocuklar Haminneyi pek severlerdi. Çünkü cumartesi günleri ögleden sonra o civardan hangi küçük isterse yalıya gider, evin sahibesi gibi ihtiyar bir uşağın, Galibin hazırladığı çayı içer, türlü pastaları yiyebilirdi. Galib, sol kulağındaki altm halkaya bakılacak olursa vaktile denizlerde çok dolaşmış, hatta korsanlık etmiş bir insan zannolunabilirdi. ihtiyar uşak çocuklarla bir takım o yunlar oynar, bazan da onlara yamyam masalları ve fırtınaya tutulmuş gemi hikâyeleri anlatırdı. Bu sırada Haminne yandaki salonda oturur, aralık kapıdan eski devre aid altın kakmalı eşya, kıymettar halılar ve kilimler görünürdü. Arasıra ta derinden «Maku!. Maku!» diye âe bir takım sesler gelirdi. Küçük yavrular, bu acayib sesi duyunca ekseriya oldukları yerlerden fırlayıp tabana kuvvet kaçarlar, ancak ihtiyar uşağın teskin edici sözlerinden sonra tekrar gelip yerlerine otururlardı. Bu ses ve bu sesi çık, i mahluk miniminilerin merakını pek . ade tahrik ederdi. Bu es rarlı şahsiyetı görebilmek için onların hepsi ellerinden gelen fedakârhğı yapmağa hazırdılar. Fakat küçük kalblerindeki korku ve Haminneden çekinmeleri bu arzuları tatmine mâni olan en büyük kuvvetlerdendi. Yeyip içtikten sonra bütün çocuklar sokaklara dağılırlar, neş'eli ve gürültülü sesleri her tarafta akisler husule getirirdi. Fakat kalblerini yoklıyacak olsanız her birininkinin derinliğinde büyük bir tehlike atlatmış insanlara mahsus heyecan ve halecan görülürdü. Buna rağmen ertesi hafta gene Haminnenin bahçesine gitmek ve salonunda çay içip pasta yemekten kendilerini menedemezlerdi. Bir kısım halk Haminnenin sihirbaz olduğunu da iddia ederlerdi. Henüz bu kelimenin manasını pek te idrak edemiyen yavrular işte bundan dolayıdır ki «Maku!» sesine ve onu çıkaran mahluka bir fevkalâdelik ve korkuncluk atfederlerdi. *** Bir" cumartesi hava çok bozuktu. Rüzgâr esiyor, yağmur yağıyordu. Haminnenin kapısından hiçbir çocuk içeri girmemişti. Çay salonu bomboştu. Yalnız ileride denizci olmak istiyen Teoman geç vakit eşikte göründü. İhtiyar uşağın ver KIRMIZI PAPAĞAN Yolcuları getiren Büyük vagonlu tren, Son hızla geldi, geçti, Dağları deldi geçti!.. * Demir yolun üstünde Yılı aştt bir günde: Böyle uçamaz bir kuş, Ne dağ dinler, ne yokuş!. * Yurda döşendi raylar, Günden kısadır aylar: Tren çabuk gidiyor, Almaz soluk.. Gidiyor!.. * Düşününüz bir kere: Eskiden hep boş yere Kaybolurdu zamanlar, Yük taşırdt kervanlar!.. * Saltanatın kervanı Dağtldı, çıktı cant!.. Şimdi tasıyor beni Cumhuriyet treni!.. Dünyanın en uzun tünelleri Yeni neşrolu •an dünj'a şi endiferleri gerehberi diin Çocuk portreleri Küçük Metin Patpatın güzel bir pozu diğı cesaret sayesinde tereddüdkâr adım atışlan kat'î ilerleyişe kalbolmuştu. Haminne içeride, dedi, girsene! Teoman birden sendeledi. Çünkü derinden «Maku! Maku!» sesleri gelmeğe başlamıştı. Korkma canım gir! Teoman bir iki adım attıktan sonra tekrar durmuştu. Bu sefer köşede yün örmekte olan Haminne gözlüğünün üstünden bakarak: Gel bakayım, diye iltifat etti, şöyle karşıma otur! Çocuk beş on adım attı. Haminnenin bulunduğu yere varabilmek için daha hayli yürümek lâzımdı. Ortalık oldukça loştu. Gözleri etrafı iyi göremiyordu. Dirseği bir tarafa çarptı. O sademe ile birlikte «Maku!» sesi de yükseldi. Aman yarabbi! Bu da ne.. Dirseğinin çarpmasile sıynlan bezin altından altın çubuklu bir kafes meydana çıkmıştı. îçinde kırmızı bir papağan vardı. Haminne: Ne yapsın yavrucak, dedi, eski hatırasını unutmamak için hergün ayni ismi tekrar edip duruyor! Teoman ihtiyar kadının tam karşısına geçip oturduktan sonra ihtiyar kadın devam etti: Onun acıklı hikâyesini dinlemek ister misin küçük.. Vaktile büyük denizlerin ortasında kaybolmuş. kadar küçük görünen bir ada vardı. Adanın üstü tamamile ormanlıkjı. Bu sık ve jüksek ağaclann ortasında cinsi ve nesli meçhul hayvanlar yaşıyordu. Ormanm etrafında iptidaî ve vahşî olmakla beraber çok çekingen ve çok korkak tabiatli bir kabile kamp kurmuştu. Bir gün adaya «Kahraman» isminde bir Türk gemisi yaklaştı. Gemideki insanların dostane hareketlerine rağmen kayıklarına son sürati verip kıyılara kaçtılar. Sahile çıkan gemiciler bu karışıklık esnasında ağaclardan birinin dibine bırakılmış iki yaşında bir çocuk buldular. Bu miniminiyi geminin kumandanının karısı aldı. Gemiye döndüğü vakit onu avutmak için kucağında gezdirirken omuzlarına yakm bir noktada bir kanad sesi duydu. Başını çevirip bakmca güzel bir kırmızı papağan gördü. Kuş etrafta hem fırdolayı dolaşıyor, hem de «Maku! Maku!» diye bağırıyordu. O raman genc kadın vahşî çocuğün admın Maku olduğunu, kuşun da alışmış bulunduğunu anlamıştı. O günden itibaren papağan gemiden ayrılmaz oldu. Bilhassa geminin ahçısı Galible arası çok iyi idi. Nihayet vahşiler, gemideki insanlann kendilerine hiçbir fenalık etmediklerini görüp te bir tehlike karşısında bulunmadıklarına tamamen emin olduktan sonra onlara alıştılar. Tabiî çocuğun annesi bulunup yavrusu kendisine teslim edildi. Birkaç gün sonra gemi adadan ayrılmış, pupa yelken geniş ufuklara doğru yol almağa başlamıştı. Mutfaktan «Maku! Maku!» sesleri geliyordu. Biçare papağan orada kapalı kalmıştı. Küçüklük arkadaşı vahşî çocuğundan ayrılmış olduğu için feryadı basıyordu. Fakat artık kuşu serbest bırakmak imkânı yoktu. Çünkü adadan epey uzaklaşılmıştı. Eğer koyuverilecek olursa vatanına ve arkadaşının yanına dönemiyecek, dalgalara yem olacaktı. Aradan elli sene geçti, papağan hâlâ nın en buj'uk tunellerınin uzun luğunu şu şekilde kaydetmektedir. En uzun tünel Simplondur. Uzunluğu 18 kilometro 745 metrodur. Bundan son • Sen Gotard tüneli gelmektedir. Ua zunluğu 14 kilometro 921 metrodur. Ü:üncüsü Frejus tünelidir. Uzunluğu 12 kilometro 235 metrodur. Dördüncüsü Avrupadaki Arle • berg tünelidir. Uzunluğu 10 kilo metro 271 metrodur. Bu arada bizim Toroslardaki tünellerin uzunluğunun yekunu da mühim bir rakam tutmak adır. Hepsi birlikte sayılırsa Simplonun uzunluğunu da geçmektedir. Bundan sonra daha uzun tünellerin :azılabileceği tahmin edilmektedir. Çün kü kazma ameliyesi bundan elli sene >welkine nazaran beş defa daha kolay ve beş defa daha çabuk yapılmaktadır. jmerakh şeylerj Uç asır evvel bayılan adam İsveçte doktor Craftsholm isminde biri gazetelerden bazılarına Tornea civarında kalın buz kütleleri altında donarak orada kalmış bir adam keşfettiğini ve bazı sıhhî tedbirler sayesinde adamın kendine geldiğini, fakat bu aksülâmel neticesi birden ölüp gittiğini söylemiştir. Bu zavallı ölmezden evvel anlaşılmaz bir kaç kelimeden başka bir şey telâf Altın bolluğu Afrikanın cenubundaki Trans * al mıntakası lirsiniz ki al yatağıdır. Küçük Shirley Tempel son filminde her zamanki gibi şirin bir rolde f i l k k â n u n bulmacası J ı „ Yalnız son sene zarfmda bu havaliden 300 bin kilo altın çıkarılmıştır. Bundan başka altın Siberyada, Kanadada, Brezilyada, Avustralyada ve vasatî Afrikada da bulunmaktadır. Daha başka yer erde de varsa da o kadar mühim de ğildir. Anlaşılıyor ki altınm yüzünü bazılarınm dünya yüzünde nadir görmeleri onun fevkalâde nadir olmasından değil, onu kazanmanın yolunu iyi bilmeme sinden ileri geliyor. c fuz edememiştir. Adamın kıyafetinden kendisinin üç asır evvel yaşamış olduğuna hükrAedilmekte imiş. Bu haber tabiî İsveçte herkesi hay rete ve heyecana düşürmüş, hükumet derhal tahkikata girişmiş ve neticede bu haberin bir yalan değil, bir deli saçması olduğu meydana çıkmış. Çünkü kaçıklık alâmetleri gösteren doktor Craftsholm tımarhaneye konmuştur. Fıkralar En yüksek dağ! Halide henüz sekiz yaşında idi. Mek tebde en ziyade coğrafya dersini sevi yordu. Evde, gelen misafirlere coğrafya malumatının genişliği hakkında bir çok şeyler söylüyordu. Bir gün misafirler den biri: Pekâlâ, dedi, mademki coğrafya âlimisin, gel sana bir sual sorayım. Dünyanın en yüksek dağı hangisidir? Halide ezildi, büzüldü: Teyzeciğim, diye cevab verdi, o kadar yükseklerini bilmem, en aşağı larından başladık, yavaş yavaş yukarı çıkacağız! Yukarıki resim de gördüğünüz delikanlı bir otomo bil meraklısıdır. Haritayı önüne açmış, A noktasın dan kalkıp tekrar gene aynı yere gelmek üzere 100 kilometroluk bir mesafe katetmek istiyor. Fakat şu şartla ki: Hiçbir yolun üzerinden tekrar geçmiyecektir. Her yolun boyu sayı larla gösterilmiş tir. Virgülün solun daki rakamlar ki lometroya, sağın daki sayılar da yüzer metroya delâ let ediyor. Hangi yolları takib ede ceğini çizerek gösterin ve resmi kesip bize adresi nizle birlikte gönderin! Bu bilmeceyi doğ ru çözenlerden birinciye 5 lira, ikinşiye bir çok ,diğer mükâfatlar verile gününe kadar <Cumhuriyet Çocuk Sadiye takdim olunacak ve diğer yüz ki hifesi» adresine gönderilmesi gerek ciye 2 lira, üçüncüye münasib bir he tir. Geç kalanlar hediye alamazlar. cektir. Cevabların ilkkânunun sonuncu Zavallı adam! Cenubî Amerikada Arjantin hüku meti dahilinde Rio Grande havalisinin en zengin çütçilerinden Murdock Al varedo dünyanın sayılı milyonerlerindendir. Fakat biçare adam iki senedir uyumak nimetinden büsbütikı mahrum 1 Bilmeceyi çözenler kalmış, oihannı dört köşesinden çağırttığı doktorlardan kendisini uyutacak olanlara bizim paramızla 200 bin lira vereceğini vadetmiş. Şimdiye kadar konsültasyona kırktan fazla meşhur doktor iştirak ettiği halde hiçbiri bir çare bulamamış. Fena derd! Diş ağrısı! Küçük Feridin dişi ağrıyor, zavallı cık durmadan ağlıyordu. Annesi: A.. Ayıb değil mi yavrum, dedi, böyle mütemadiyen ağlarsan misafir bayan senin için ne der? Ferid göz yaşlarını silerek: Sahı anneciğim, diye cevab verdi, misafir gıtsin de ondan sonra ağlıya yım! küçüklük arkadaşını unutmadı.» Hikâye bitmiş, Teoman daldığı derin rüyadan uyanmıştı. Kuş, sanki kendi macerasının anlatıldığınm farkmda imiş gibi çırpınarak «Maku! Maku!» diye bağırmakta devam ediyordu. Teoman: Haminne, dedi, acaba büyüyüp te denizci olduğum vakit ben bu papağanı memleketine götürüp küçüklük arkada şına kavuşturamaz mıyım? İhtiyar kadın gülerek cevab verdi: Belki kavuşturursun amma yav rum, ne ben, ne de Galib onu göremeyiz! Kim gömecek? Küçük Naşid annesile birlikte yolda giderken bir cenazeye rasgeldi ve hürmetle selâmladı. Sonra annesine sordu: Anneciğim, bu dünyada herkes ölecek mi? Tabiî yavrum! Peki anneciğim, en son Slen adamı kim gömecek? 6 Üsküdar İhsaniye Çatmacılar sokağı 66 numarada Adnan. 7 Gemlik şapkacı Ömer oğlu Utkan Meral. 8 Büyükçekmece kunduracı yanında Kemal Şenyüz. 9 Adana îcadiye mahallesinde 73 numarada Cihad. 10 Beyoğlu 44 üncü ilk okul Jülide 11 Sofya 8 numarada Şaziye Mehmedova. 12 Zonguldak Belediye elektrik fen 1 Alpullu ilk okul 60 Şükran. 2 Ankara Akbaş mahallesi Tanrr memuru kızı Nahide Kazancı. 13 Karagümrük 19 uncu ilk okul verdi sokağı 32 numarada Cevad. 66 Yaşar Güvenç. 3 Kırklareli Bedre koyü Akgün. 14 Tophane Goğazkesen c?ddesi 23 4 Kuzguncuk İbrahimbey apartı numarada Ali Badıh. manı Rezzan Balmumcu. 15 Adapazarı Gazhane sokagı 2 nu5 Adapazarı Alibey okulu 126 Hu marsda F.kret. riye. Bilmeceyi doğru çözenlerden bize fotoğraf gönderenlerin resimlerini bas mıya devam ediyoruz. Fakat burada resmi çıkmak mutlaka hediye kazanmış olmaklığa delâlet etmez. Mukâfat ka zananlarm isimleri her ayın ilk hafta sında neşrolunan büyük listeye yazılır. Soldan sağa:

Bu sayıdan diğer sayfalar: