17 Şubat 1938 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5

17 Şubat 1938 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

17 Subat 1938 CUMHURİYET Izmirlilerin hasretle beklediği vapur geldi Binbir tnacera geçiren, bîr çok tehlikeler atlatan gemiyi Izmirliler beğenmediler Ihtısadî harekctler Beynelmilel fmdık piyasası ve Türkiye Uç senedir üstüste yüksek mahsul almış olan fındık müstahsıllerı son zamanlarda beynelmilel fındık piyasasında ileri sürülen fiatlar karşısında haklı olarakteenni ile hareket etmekledirler. 1937 fındık mahsulünün seksener kiloluk 350,000 çuval iç fındığa baliğ olduğu malumdur. Bu ay başına kadar memleketimİ7den ihrac olunan fındık yekunu 230,000 çuval içtır. Şu vaziyete göre geriye elde ihrac edilebılecek 120 bin çuval içten az bir miktar kalmaktad»r. Bilhassa su noktanın gözönünde bu lundurulmasını bir zaruret olarak kabul ctmek lâzımdır: Karadeniz mmtakasmda böyle üstüste üç sene yüksek mahsul ahndıktan sonra önümüzdeki mahsulün ne suretle tecelli edeceği tabiî kestrile mez. Işte bu noktayı nazarı dıkkate alan müstahsil, mallarının bir kısmını satmamağı tercih eylemektedir. Bunda şüphesiz ki bugünkü piyasa fıatlarının bir hayli düşük oluşu da amil olır.aktadır. Şu vaziyette bugün elde mevcud 120,000 çuval mıktarındaki fındıktan bir kısmının gelecek seneye devredileceğini tahmin etmek güç değildır. Şu halde yeni mahsule kadar olan önümüzdeki altı aylık ihrac aylarında Türkiyeden daha azamî 70 ve belki de 80 bin çuval iç fındık ihrac edilebilecektir. Altı aylık dünya ihtiyacına nazaran pek ehemmiyetli bir rakam olmıyan şu miktann bile fiatlar müsaid olduğu takdirde ihrac olunacağını tabiî bulmak lâzımdır. Vaziyet böyleyken, Alman piyasalannda 4 1 4 2 kuruş, İngilterede 123 şilin olan halihazırdaki fındık fiatlarmı tabiî karşılamak ve bu piyasalann yükselmesini beklememek pek yerinde bi; keyfiyet olmasa gerektir. İspanya piyasalarınm dünya pazarlarına kapalı bulunuşu ve diğer müstahsil memleketlerin fındık mahsulünün de tükenmiş bulunmasmın Türkiye piyasasında yeni talebler doğuracağı ve köylünün haklı olarak beklediği yüksek fiatların tahakkukunu yakınlaştıracağı muhak kaktır. TETKIKLERI Yazan: CELÂL ESAD ARSEVEN PENCERESiNDEN Tarihî teşpihler aymis gazetesi Avusturya meselesinden bahsederken şöyle bir teşbıh yapıyor: «Bir Nazinin Avusturya kabinesine girmesi, kapının Truva önündeki tahtadan ata açılması demek olacaktır!» Avusturya bir Truva mıdır, Almanya o kale önünde bocalıyan Ağamemnon Menelas ordusu mudur, Hitler'in yap tığı teşebbüsle Truva'yı düzen kurup düşüren Ulis ve arkada=:larınm hareketleri arasında münasebet var mıdır? Bunu, Taymis izah etmiyor, sade bir kalem darbesile Viyananın bugünkü vaziyetini Truva efsanesindeki tahta at masalma benzetiyor. Malum olduğu üzere teşbihlerin sıhhati birkaç şartın tahakkukuna baglıdır ve bu şartlarm en mühimmi benziyenle kendisine benzetilen arasında uzak veva yakm bir münasebet (veçhi şebeh) bulunmaktır. İngiliz oku^culanmn Taymisteki teşbihi tarihe taalluk eden inceliklerile ve bugüne aid karışıkh ğile kavrayıp kavramadıklarmı kes • tiremezsem de bizim gazetelerde bu tesbihi okuyanların tarihî. yahud bc diî bir zevk edindiklerini zannetmiyorum. Çünkü Truva vâkıasında en büyuk rolü ilâhlar. ilâheler oynar. Hatta o şehrin kalesini de rivayete göre Pozeidon'la Apollon yapmıştır. Halbuki Avusturya ile Almanvanın birleşmek veya ayrı kalmak ülküleri yüzünden kapıldıkları ihtilâf. tamamile beşeridir! Sonra Truva hâdisesinde kadm parmağı vardır. Cünkü Truva hükümdarı Pirivam'm elli oğlundan biri olan güzel Parisi. Hera. Aten. Venüs adlı üç ilâheden ismini sona koyduğum aşifteyi öbürlerine tercih ettiğinden dolayı vurduna öbür hasbaların gayzını cel • bettifri gibi îsparfa Kralı Menelas'ın karısı Elen'i kaçırmak yüzünden de Yu nan kavminin Truvaya hüeumunu zaruret haline koymustu. Avusturya Al manva anlaşmazlığında böyle şeyler de yok!! Tesbîhin en aykırı tarafı tahta at maddesidir. Bu atın yaDilmasını Yunanlı lara tavsive eden ilâhe Atene'dir. Homer'in baliandıra ballandıra anlatt;§ına göre Ulis ve Menelas gibi bir kaç kahraman o atın içine ssklanmıslardı ve Yunanlıların sahte ric'atlermi serçekten bozgunluk sanarak icmege, dans etmeğe. hora tepmeee ba«lıyan Truvalılar, o atı zafer hakkı bir ganimet saD iceri pötürmeleri üzerine baskm imkânı husule gelmisti. Avusturva Başvekili Suşniç'in bu masalı herkesten ivi bildiği asikâr olduğundan tahtadan değil, altmdan yapılacak bir atın da Viyanaya sokulrnası elbette kolav değildir. Su halde Tavmisin tesbihi doğru değil. Ben, o gazetede vazıcı olsam ve bugünkü Almanva Avusturva hâdisesini bir tesbihle ifade etmek istesem hic de Truva'nın tahta atını hatırlamazdım. Belki Avusturva kabinesine bir Nazi girmesini kabul etmek Bismark'la Moltke've Sedan kaoılarını acmaktan farksızdır, derdim. Çünkü Hitler'in galebesinde Fransa sivasetinin de mağlubiyeti mündemic olduğundan böyle bir teşbih hakikate daha uvgun düserdi. t Trakyanın tarihine kısa bir bakış Ortalık karan yor. İki saat sonra Edirnedeyiz. Yunan arazısine gi riyoruz. Oradan tekrar Türkiye topraklarına geçece ğiz. Dışarısı görün müyor. Seyahatte son saatler ne kadar güç geçer. İsterseniz gezece ğimiz Edirne hak kında biraz malu mat edinelım. Edirneye•girerken T İngiltereden satın alınan Bayraklı vapuru Izmir (Hususî) Çocukluğumdan kalan bir hatıradır: Vaktile Hacca gidenlerin dönüşleri, her kasabada, satafatlı, alâkalı bir hâdise olurdu. Halk, günlerce: Hacılar geliyor! Diyc diye konuşur ve o gün, büyük kafileler halinde, yollara dökülür, bekleşirdi. Evvelâ deliller gözükür, onları da hacılar takib ederdi... Bizim İzmire, îngiltereden üç sene evvel imal edilmiş yeni bir vapurun mubayaa edildiğini haber vermiştim. O vapurun İzmire gelişi de, aşağı yukarı eski hacıların gelişine benzedi. Yollarda bin bir maceradan artakalan bu yeni eski vapur, bayramın ikinci günü limana gelirken, sahilde, yüksek mahallelerdeki evlerin pencerelerinde toplanan halk, hacılan bekliyor gibiydi. Acaba nasıl, İüks mü? Lüksten vazgeçtik, sağlam olsa bari... Yalnız sağlamlık kâfi değil; bü yüklüğünü de hesablamalı... O kadar mı ya, parası, parası? On sekiz bin İngiliz.. İki bin de sigorta... Yani, şöyle böyle yüz otuz bin lira... Zarar yok, vapura benzesin de... Nihayet vapur gözüktü, dumanları yayılmağa başladı. Hâdiseyi izam ediyor değilim, Karşıyakada yirmi bıri nüfus vardır. Bu rakam, şu gelen vapurla alâkadardır. Avnca Izmirlilerin de hergün, bilhassa yaz vaktınde miitemadıyen Karşıyakaya tasındıklarını hesablaymca, vapurun, îzmir için yepyeni bir hâdise olduğunu kavrarsmız. Nihayet vapur, Karşıyaka sahilinden tersaneye doğru geçti. Dedikodu da başladı: Vapur değil, motör gibi bir şev Üst kat namına bir şey yok. Ba cası, direği de gözükmüyor. Bunun neresine dört, beş yüz kişiyi sığdınrlar acaba? Yalnız siirati var... Ve saire.. Vapur, nedense, tersaneden sonra İzmire geçti, Pasaportta demirledi. Hakikaten küçük, fakat zarif bir vapurcuk. Dahilî tertibatı ise gayet İüks.. Soğuk, sıcak hava tertibatile telsizi, radyosu da var.. Üst kısım, açık güverte halinde... Yolcu salonları da çok şık.. Koltuklar arasma küçük masalar yerleştirılmis... Vapur, İzmire gelinciye kadar, denizlerde sis, fırtınaya tutularak yolunu kaybetmek, karaya oturup saftını parcalamak ve Fransız sahillerinde tersanelerde uzun müddet yan gelmek, daha sonra meçhul tahtelbahirler tarafından tamam dört saat takib edilmek gibi bir yığın vartalar atlatarak çıkagelmis. Adeta küçük bir deniz kahramanı... Manş denizinden açıldıktan biraz sonra sıs ve fırtına başlıyor. Tam dört gün, hiç durmadan bocajıyor. Telsizi, elektrik tertibatı bozuluyor. Nihayet yolunu tutuyor. Fakat Fransa îspanya sahillerinde yeni bir fırtına daha.. En yakın bir limana iltica etmek istiyor. Fakat limana girer girmez, dalgalar vapuru kaldırıp karaya oturtuyor, şaft kırılıyor, dümen tertibatı bozuluyor. Ve bu haberler, hiç durmadan îzmirde akısler yapıyor. Uzun bir tamirden sonra, kinıbilir, vapur, tekrar yola çıkıyor ve Cebelüttankı geçiyor. Vapuru getiren îngiliz kaptan diyor Herşeyi düşünen müdürümüz Bürhan Toprak bize birkaç tane Edirne rehberi de tedarik etmiş. İşte bu A. Cemalin Edirne hakkın da küçük bir kitabı. Bu da E dirne Turing ve Otomobıl Kulü bünün nesrettıği bir rehber. Bir de merhum Dr. Rifat Osmanın Edirne hakkında yazdığı bir kitab vardır. Fakat onu bulamadım. Edirnede ailesindeki kütübhanede varmış. Belki oradan tedarik edebiliriz. Maamafih sıkılmazsanız şu küçük kitabı muhtasarca size okuyayım. Hem vakit geçer, hem de Edirne hakkında bazı tarıhî malumat edınırız. Fakat bizim genc arkadaşların kahkahalanndan bunu rahat dinliyemiyeceksiniz. Öbür kompartimana geçelim. Bashyorum. Canınız sılkıldığı yerde söyleyin bırakırım. «Pek eski zamanlarda, yani tarihten evvelki devirlerde Orta Asyadan garbe hicret eden Türklerin bir kısmı Tuna boylanna ve Trakyaya yayılmışlardı. Ural dağlarile Hazer denizi arasmdan ve Karadenızin şımalınden geçerek ge len bu Türklerin Trak denilen kabileleri buralara yerlesmişti. Trakyaya yerleşen bu Türkler Anadoludaki ırkdaslarile iyi geçiniyorlardı. Hatta Etilerle Mi9irlılar arasında vukubulan Kadeş muharebesinde Trakyadan gelen birçok yardımcı kuvvetler de bu harbe istirak etmistı. Trakya garbden gelen Tor'ların istilâsına maruz kaldı. Bu kuvvetli akmlara karşı koyamıyan Trak'lar bir kasırga gibi Anadoluya hicret ettiler. Bu muhaceret neticesinde Eti devleti parçalandı. (M. Ö. 1200). Trak'lar Frikya'ya yerleştiler. Diğer taraftan Tuna boylarında yerleşen İskit Türkleri bu havalide günden güne kuvvetlenerek Trakyaya doğru sarkmışlardı. Milâddan 513 sene evvel Iran Hükümdarı Daryüs, İskit'lerin memleketini istilâ icin îstanbul üzerinden Trakyaya yürümüştü. Daryüs bunlarla temasa muvaffak olamadı. Çok telefat verdiğinden geri döndü. Fakat Trakvada 8000 kişilik bir ordu b;rakarak Trakyayı satraplık yaptı ve tabıiyetine aldı. Daryüs'ün tahtı idaresine girdikten sonra Trakya bir müddet sükunet içinde yaşadı. Fakat İranlıların Yunanlılarla muharebeleri basladığı vakit bütün îran orduları evvelâ Trakyaya geçerek oradan Yunanistan üzerine yürüyorlardı. İranilerin mağlubiyetinden sonra Trakya Yu nanlılara geçti ve bir Yunan müstemlekesi oldu. Milâddan evvel 340 ta Trakya havalısi Makedonya hükümdarı Filip'in hakimiyetine geçti ve sonra müstakil bir Krallık oldu. Bundan sonra da Romahlara geçti (Milâddan önce 146) Anado!u üzerine yürüyen Roma orduları hep Trakyadan geçiyorlardı. Roma İmparatoru Hadriyen Trakyaya geldığı vakit vaktile Trak'lar tarafından kurulan bugünkü Edirne şehrini imar ederek burada hamamlar ve binalar ınsa ettirmişti. Bu sebeble bu şehre de Hadriyenopolis ismi verildi ki Edirne ismi bundan gelmektedır. Roma İmpara torluğunun ikiye ayrılmasile Edirne şark imparatorluğuna kaldı. 441 sepesınde Attılâ orduları Tuna Güzel San'atlar Akademisi mimarî Profesörü Taut (X işaretli) talebelerile görüşüyor boyundan inerek Trakyayı işgal etti ve İstanbul üzerine yürüdü. Fakat Bizans İmparatorluğunu büyük bir vergiye bağIıyarak Avrupaya doğru çekilip gitti. Bu havalide mütemadiyen isyanlar ve ihtilâller oluyor ve Bizans împaratorları tam bir hakimiyet tesis edemiyorlardı. Sonra Ehlisalib zuhur edınce hıristiyan orduları hep buradan geçtiler ve Bizansta Lâtin İmparatorluğu teessüs edınce Edırne de Lâtınlerin idaresine geçti. Bu esnada Anadolunun her tarafında Türk devletleri kurulmuştu. Türkler Bizanshlarla mütemadiyen harbediyorlar dı. Bizans împaratorluğu zayıflamışh. Paleologlar zamanında gerek Bulgarlar ve gerekse Sırblar Edirneyi bir kaç defa zapt ve surlarını tahrib etmişlerdir. Bunu müteakıb Bursayı zapteden Osmanoğulları Rumeliye geçmeğe hazırla nıyorlardı. Orhan Bey oğlu Süleyman Paşayı bir miktar askerle Rumelinin zaptma memur etti. 1357 de Osmanlı Türkleri Çanakkale yolile Avrupaya geçti. Bizans İmpara torile Edirnede görüştü ve bu havalide fütuhatına devam etti. Trakyanın tamamile Osmanlılara geçmesi Orhan Beyin oğlu Birinci Murad Hüdavendigâr za manındadır. Edirne Osmanlılar tarafından muha sara olunarak 1361 de zaptolundu. Bunu müteakıb Birinci Murad payitahtı Bur«adan Edirneye nakletti. Orada camiler, mektebler, çeşmeler, saravlar vapılmağa baslandı. O vakit Edirne mühim bir ticaret şehri olmuştu. Pazarlarında birçok Venedikli, Ceneveli, Fransız, Katalan, \e Bizans tacirîerine tesadüf olunuyordu. Osmanlılar Kaleiçi ismi verilen mahal Ipde oturuyorlardı. En mamur olan yer de burasıydı. Edirne 90 sene kadar Osmanlıların payitahtı kaldı. Sonra Istanbulun 1453 te fethi üzerine payitaht İstanbula naklolundu. Zannedersem şimdilik bu kadarı yetişir. Doğrusunu isterseniz ben de yoruldum. Trende kitab okumak çok yo rucu oluyor. Harfler yaramaz çocuklar gibi bir yerde durmuyor. îsterseniz kitabı size vereyim; bundan ötesıni de siz okuyunuz. Edirne ve binalarına dair epeyce güzel malumat var. O saat sekizi kırk geçiyor. Edirneye on dakikamız kalmış. Müsaadenizle ben kompartimanıma gidip çantalanmı toplayım. *** ki: Ansızın meçhul tahtelbahiri gör dik ve vaziyetin nezaketini anladık. Bizi takıbe başlamıştı. Biz de kaçıyorduk. Vapura, son süratini verrniştik. 14 mil üzerine gidiyorduk. Tahtelbahir, dokuz mil üzerine seyrediyordu. Uzun bir takibden sonra, nihayet vazgeçti. Suyun üstünden gidiyordu ve bir şilepi takibe başladı. Bu aralık, tahtelbahir ona teveccüh etti. Biz epeyce açılmıştık ki, o şilepte bir duman gö rüldü ve galiba son batırılan şileplerden biri de odur. Akdenizde müthiş fırtına Iarla boğuştuk. Nihayet Foçaya geldik. Vapuru burada boyamak, güzel bir şekle sokmak istedik, fakat hava müsaade etmedi, çıkıp geldik.» Filhakika, vapur, topraklarda eyna mış yaramaz bir sokak çocuğunun yüzü gibi kirh.. Gelen bakıyor. geçen bakı yor. 3>mdilik memnuniyetsizlik var. Büyük bir vapur tahayyül edenler, suyun üstünde küçük bir gemi görünce adeta sa<=ırmış, sukutu hayale uğramışa benze diler. Vapur, tersaneye çekilecek ve on beş gün sonra seferlerine baslıyacaktır. Bizim söyliyeceğimiz de şudur: Olan oldu, vapur geldi, uğurlu, kademli olsun! F. G. «Basbasa» dansı Oyun profesörleri kat'î şekli kararlaştırdılar Başbaşa adın daki dansı vücude getiren dans profesörleri dün Tokatlıyan otelınde son toplantılarını ya parak, bu yeni dansm kat'î şekillerini tesbit etmişlerdir. Tanınmış dans profesörlerinden Panosyan bu hususta bir arkadaşımıza şu Dans profesoru Panosyan malumatı vermiştir: « Bazı gazeteler yeni millî bir dans vücude getireceğimizi ve zeybek oyunile Rumba dansını mezcederek işe başladığımızı yazmışlardır. Böyle bir ş«y mevzubahis değildir. Gayemiz, dünyanm hiçbir yerinde eşi bulunmıyan zeybek oyununun en şayanı d'kkat figürlerini modern dansa uyacak hale getirmek suretile yepyeni bir dans meydana getirmektir. Yaptığımız tecrübeler neticesinde kısa bir müddet zarfında herkes tarafından kolayhkla öğrenilebilecek bir dans vücude getirmek kabil olduğunu gördük. Şarktaki göz ve baş cazibesi başka hiçbir nıemlekette mevcud olmadığını ve zeybek oyununda da muhtelif baş hareketleri bulunduğunu gözönünde bulundurduğu muzdan, ilk defa olarak başa da mühim bir rol vermeği düşündük, bu sebeble yeni dansa «Başbaşa» adını veıdik. Musiki aletlerine gelince: Eski zurna ve davulu ihya edecek değiliz. Maksa dımız bu eski aletlerden mülhem olarak Başbaşa dansının rythme'ine uygun modern aletler vücude getirmektir. Yani eski musikiyi asrileştirmek hususunda amelî bir adım atmak istiyoruz. Başbaşa dansının figürlerini son derect basit bir hale getirdiğimizden, halk bu yeni dansı derhal öğrenecek ve sevecektiı.» ^ O. R. G. Çocukların paltolarına ârız olan iki hırsız Ahmed ve Hüsevin isminde iki dolandıncı yakalanmıştır. Ahmedle Hüsevin muhtelif semtleri dolasarak gözlerine kestirdikleri her hangi bir çocuğun eline bir mektub vererek bunu karşıdaki eve bırak ve gel, yalnız belki kaçarsm, palton bizde kalsm. divorlar ve cocuğun gafletinden istifade ederek paltoyu alınca gözden kayboluyorlardı. Dolandırılan çocuklar meyanında birinci sorgu hâkimi Rahminin oğlu da vardır. Yakalanan iki doTandırıcı birinci sorgu hâkimliğine verilmişlerdir. M. TURHAN TAN Erbaada diplomasız bir ebenin marifeti Erbaa (Hususî) Buraya tâbi Aladun kövünde Kara Yusuf oğlu Mehmed karısı Nuriyenin doğum halinde yardımma giden diplomasız köy ebelerinden Ayşe Dudu, zavallı nevzadm bacağını koparmış, hamil itmam edilemeyince Belediye hekimine müracaat edilmişse de, ne çocuk, ne de ana kurtarılabilmiştir. Müddeiumumüik hâdiseye el koyarak müsebbibler hakkında tahkikata başlamıştır. ^^^ Et komisyonu ilk toplantısını yaptı Neredesiniz? Ben de sizi arıyordum. Siz hemen talebelerle beraber ininiz. Umumî Müfettişlik bizim için kamyonlar ve otomobiller göndermiş. Onlarla bir likte gidersiniz. Edirne Kültür direktörü de lutfen bizi karşılamağa gelmışler. îşte Havagazi fabrikasindan size mıhmandarımız Umumî Müfettişlik yangin çıktı mimarı Mazhar Altayı takdim ediyorum. Evvelki gece saat 24 te Yedikulede O size yolu gösterir. Ben de direktöre teşekkürierimi arzedeyim. Şimdilik AI havagazi fabrikasmm zift kazanmda yangın çıkmıştır. Fabrika mühendisi laha ısmarladık. Otelde buluşuruz. Abdullahm ve arkadaşlarmm gayretile *** ateş büyümeden söndürülmüstür. Yan Saat sekiz, daha kalkmadınız mı? Fa çınm zuh'uru hakkında Müddeiumumi kat sizi beklemiyeceğiz; biz gidiyoruz. likce tahkikata ba?lanmıştır. Merak etmeyin. Şimdi Umumî Müfettişlik dairesine gidiyoruz. General Kâ cüh ve muavenete teşekkür ederek ma zım Diriğin hakkımızda gösterdiği teveckdmlanna olan ziyaret borcumuzu yap tıktan sonra camileri gezmeğe başlıyacağız. Buranın en eski camii Yıldınmca mii ise de biraz uzak olduğundan onu sonraya bıraktık. Gezimize Eskıcamiden başlıyacağız. Siz kalkıp giyininciye kadar biz de resmî ziyaretimizi bitiririz. Doğru Eskicamie gelin orada buluşuruz. Maşallah bizden evvel geldiniz. Affedersiniz sizi beklettik. Doğrusu Umumî Müfettiş General Dirikin bizi sureti kabulü çok mütehassıs etti. Bütün talebenm ellerini biıer birer sıkarak rahat gelip geımediğimizi sorduktan sonra «bugün, dedi, benim en sevincli bir günümdür. Size Edirnenin en mühim şaheserlerini göstermek isterim. Müsaade ederseniz bu vazifeyi bizzat yapacağım.» İşte kendileri de geliyorlar. Et komisyonu içtima halinde Martn birinden itibaren et fiatları kilo ba?ında on kuruş tenzil edileceği için bu rasusta ittihaz olunan mukarreratı temi" maksadile alâkadarlardan mürekkeb t'şkil edılen komisyon dün ilk içtimaını Parti Vilâyet merkezınde yapmıştır. Komısyona Belediye İktısad İşleri müdürü, Mezbaha müdürü, Hayvan Borsası müdürü, Ticaret Odası ve Kasablar şirketi mümessilleri iştirak jjmiş, Şehir meclisi azasından Feridun Manyasi komisyon rıyasetine seçilmiştir. Dünkü içtimada şimdiye kadar iptidaî tetkikler neticesinde bu ışe aid olmak üzere hazırlanmış olan muhtelif raporlar gözden geçirilmiş, komisyonun takib edeceği mesai tarzı hakkında icab eden ka rarlar verilmiştir. Cumartesi günü ikinci içtima yapıla ral et fiatlarınm on kuruş tenzilini icab ettirecek sebebler tayin edilmek suretile esaslı faaliyete geçilecektir. Izmitte büyük bir Çingene kavgası İzmit (Hususî) İzmitte Kadıköy mevkiinde Çingeneler arasında bir kavga çıkmış ve bütün Çingene aileleri arasına yayılmış kadm, erkek yüzlerce Çingene birbirine karışmış ve 50 kadar Çingene muhtelif yerlerinden yaralanmışlardır. Bunlar, kafaları. gözleri, yüzleri. elleri sarılı bir şekilde doktora muayene ettirilmiş ve haklarında kanunî takibata başlanmıştır. Edirnenin umumî görünüşü (ortada Eski cami) CELÂL ESAD ARSEVEN

Bu sayıdan diğer sayfalar: