4 Eylül 1939 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2

4 Eylül 1939 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CUMHURÎYET 4 Eylul 1939 TARlHl ROMAN 2O Buhara Güneşi Yazan: ORHAN RAHMt ( Şehir ve Memleket Haberleri ) Siyasî icmal Halk, meb'uslardan Beynelmilel vaziyet neler istedi? ve piyasamız Izmitte açılan bahçıvan kursu Harb büyüdü ulh son dakikada dahi kurtarîlamadı. Amerika Cumhur Reisinin anlaşma teşebbüsüne Almanya ancak askerî harekât başladıktan sonra cevab vermiştir. Cevab da müspet olmamıştiT. Bu vaziyet karşısmda Ruzvelt hiç olmazsa sivil ahalinin hava dan bombardıman edilmemesi için yeni bir teşebbüste bulunmuştur. Bu teşebbüse İngiltere, Fransa ve Lehistan, öteki taraf ayni usule riayet et mesi şartile muvafakat etmişlerdir. İtalya, hali harde olmadığını ileri sürerek bir taahhüdde bulunmağa lüzum görmedi ğini bildirmiştir. Almanya ise hava bombardımanlarınm şimdiye kadar yalnız askerî hedeflere hasredildiğini kaydederek aksini iddia eden haberleri tekzib etmekle iktifa etnıi'Ştir. Son ümid İtalyanın tavassut teklifindedir. Fransa bunu kabul etmiştir. İtalya kendisinin müttefiki Almanya ile Lehistan arasıncia çıkaa harbde seferberlik yaptığı halde bitaraf kalmıştır. Almanya onun müdahalesini istememiştir. İngilterenın harbe girmesi üzerine gene bitaraf kalması ihtimali vardır. Binaenaleyh İtalya tavassutta bulunacak vaziyetteydi. Fakat bu bitaıaflığın nekadar zaman devam edeceği belli değildir. Belki Almanya Lehistan meselesini halledip şarkta vaziyetini tahkim edin ciye kadar garbda îtalyanın Fransaya karşı kara hududlannı müdafaa etmek ve bu suretle iki cephede ciddî harbeylemek mecburiyetinde kalmağı düşünmüştür. Filvaki İtalya Alp hududlannı ahiren tahkim etmiş ve bunun metanetini ve (Po) vadisinin istilâdan masun olup olmadığmı tecrübe etmek için son büyük askerî mancvralan tertib etmişti. Maahaza îtalyanların müstahkem rıattı; Almanyanın Fransa ve Ingiltereye karşı garbda karada ve deniz sahilinde vücude getirmiş olduğu Siegfried hattı kadar emin olmadığı kanaati vardır. Bundan başka bu müstahkem hat civarmdaki îtalyan sahili, Almanyanın şi mal sahili kadar mahfuz değildir. Zaten bütün îtalya denize sokubnuş bir mem leket olup her taraftan hücuma açıktır. Bu hali müdafaa noktasından bir zâftır. Diğer taraftan Akdenizin ortasma, Afrrka sahiHerine k^.dar yayılmış olmasi itibarile bu denizin şark ve garb havzalan arasmdaki muvasalayı kesecek bir vaziyettedir. İtalyanın tavassut gayretinden de b!r netice çıkmadığı anlaşılıyor. İngiltere ve Fransa muhasamatm başlamasına rağ men kırk sekiz saat içinde askerî hare kâtın durdunılmasmı ve Leh toprakla nndaki Alman kuvvetlerinin geri çekilmesi şartile sulhun muhafazasma çalış mak hususunda mutabık kalmışlar ve bu yolda Almanyaya tebligatta bulunmuslardı. Bu müddet seçtiğinden ve cevab verilmediğinden Almanya Lehistan harbinin bir Avrupa harbi şeklini alması gayrikabili içtinab olmuştur. Dündenberi Almanya ile Ingilterenin hali harbde bulunduğunu îngiliz Başvekili parlamentoya bildirmiş ve sulhu kurtarmağa en ziysde kendisi çalıştığı halde buna muvaffak olamadığından derin ıstırab duyduğunu ilâve etmiştir. İngiltere ile Fransa Almanya ile harbe baslarken Sovyet hükumeti Almanya harb iktısadî muahedesi ve adeınitecavüz ve istişare misakı akdine benzeyen yeni bir harekette bulunmuştur. Berline askerî bir heyetle yeni bir sefır göndermiştir. Bunun manası şimdilik anlaşılmıyor. Halihazırda Leh Alman harbi ingiltere ve Fransanın gİTnesile genişlemiştir. Daha nekadar genişliyeceği ise yakında belli olacaktır. Sen öyle bir kadınsm ki, korkuyorum senden, Karşuıda fenalaşıyorum. Şu dakikada ölmek Alâkadar daireler, işlerin Zarurî ihtiyac maddeleri Kursta, köylüye faydalı çok mebzuldür malumat verîliyor tetkikine başladı istiyorum. Nasıl anlatayım... Genc kadın ayağa kalktı. Ortadaki alnn tepsiye yaklaştı. Bardaklardan ikisini doldurdu. Sonra başını delikanlıya çevirdi. Bir an içinde, gözleri iki kılıc gibi çarpıştı. Gel Aybey, sana benim içkimden rereyim; bu içki yalnız bana mahsustur. Aybey yaklaşırken, o, kadehlerden birini eline almış, ona doğru yürüyordu. İç Aybey, iç! Sen böyle bir içki tatmadın. Ve kadehi uzatırken, elbisesinin geniş yenlerinden beyaz, olgun kolları gözüktü. Uzun, endamh bir boyu vardı. Sert göğüsleTİ, üstündeki ipekliden dışarıya fırlıyacak gibiydi. Başında elmaslarla çevrilmiş, ince bir tac vardı ki, tam ortasında ayrı, bambaşka, onun hiç görmediği bir şekil gözüküyordu. Ayaklarma, yeşil, kadife gibi bir kumaştan bir ayakkabı geçirmişti ve bu ayaklar o kadar güzeldi ki, Aybey hayretle bakıyordu. Ne duruyorsun? Filhakika Aybey şaşalamıştı. Yavaş yavaş kanınm ısındığını ve bütün vücudünden bir elektrik cereyanı geçtiğini duyuyordu. Hiç! Dedi. Kadının gözleri de tutuşmuşa oenziyordu. Bardağın muhteviyatına baktı. Bu, «an, bal renginde bir içki idi. Bir hamlede yuvarladı. Kadm da içti. Fakat, yavaş yavaş, gerdanıru kırarak, içkinin lezzetini eme eme içiyordu ve Aybey kendini zor tutuyordu. Bir daha içelim Aybey! Delikanlı ses çıkarmadı. Kadehler ge,ıe doldu ve kadın, gene kendi elile verdi. Bu ikinci kadehten sonra Aybey, yüzünün bir kan dalgası içinde kızardığını duyar gibi oldu. Ne oldun, ne var Aybey! Hiç!.. Aybey geri döndü. İlk oturduğu yere yaklaşıp oturdu. Gözlerini bahçeye çevırdi. Tatlı, bayıltıcı bir zevk, yavaş yavaş bütün vücudünü kaplıyordu. Bu sarhoşluk karışık, fakat daha başka, hiç tatmadığı bir zevkti. Ne oluyorum? , Diye mmldandı. Başım mı dönüyor, nedir bu kokular? Göklere doğru uçuyor gibiyim... Ne düşünüyorsun delikanlı? Ben mi? Ne düşünebilirim ki?.. Fakat birşeyler oluyorum. Kadın bir kahkaha attı: Ne oluyorsun? Farkında değilim. Onun daha ziyade yaklaştığını görüyordu. Gene elinde kadehler vardı: İç bir tane daha Aybey! Başını salladı: İstemem, hayır içmiyeceğim... İçeceksin yiğitim, içeceksin. Buıada ben hâkimim, ben ne emredersem 0 olur. Fakat, yapma! Sen nasıl kadmsın böyle?.. Ben mi?.. Hiç!.. Ben de nihayet bir kadınım, bir insanım, haydi iç! Aybey mukavemet edemedi: Bir insanı delirtmek için yaratılmışsm! Diyerek kadehi kaptı ve bir hamlede hepsini içti. Şimdi dili çözülmüştü. Birçok şeyler söylemek ihtiyacını duyuyordu. Bu aralık, derinden sesler gelmeye başladı: Teganni ediyorlardı. Sazlar çalınıyordu. Bütün bunlar rüya mıydı? Söyle yiğit, hayatında hiç sevdin mi? O, bu suale cevab vermedi: Sen öyle bir kadınsm ki, dedi, korkuyorum senden. Karşında fenalaşıyorum. Şu dakikada ölmek istiyorum. Nasıl anlatayım, bilmiyorum ki, dilim dönmüyor. Bu aralık başında birşey duydu: Sanki bir el, hafif hafif saçlarını okşuyordu. Kendinden geçmek üzere idi. Bu kadın kendisinden ne istiyordu? Fakat tam bu sırada, ellerinin üstüne sıcak birşey düşer gibi oldu. Adeta sıcak iki üç yağmur damlası... Fakat bu güzel, ışıklı havada böyle şey olamazdı ki! Yağmur yağmıyordu. Böyle birkaç damla yaş, nereden serpilecekti? Acaba!.. Dedi ve ağır ağır başını kaldırdı. Ağlıyordu o kadm ağlıyordu. Birdenbire kendine gelir gibi oldu. Kadını bileklerinden tutmak istedi. Cesaret edemedi: Neden ağlıyorsunuz? Bu güzel gözler niçin ağhyorlar? Genc kadm yanıbaşına oturdu: Niçin mi yiğit? Çünkü artık bu memleket, bu taç ve biz tehlike karşısmdayız. Aybeye ne zaman tehlikeden bahsedilse, onun eli ilk defa kılıcmın kabzasına giderdi. O dakikada da öyle yaptı: Acele etme yiğit, o tehlike buralarda değil, uzaklarda, çok uzaklarda. Fakat onun yavaş yavaş geldiğini duyuyorum. Kimdir ve nedir bu tehlike? Siyah derililerin tehlikesi. Koca İran ona karşı koyamaz oldu. Çünkü, yıllardanberi onlar da hırpalandılar. Birbirini yediler. Mezheb kavgası, taht kavgası onları da bitirdi... Şimdi, islâm orduları, yani Arablar, oraya saldırmış bulunuyor... Bundan size ne? Bize ne mi? Asıl hedef, buralarıdır, bu topraklardır. Asyanın bir zenginlıği vardır; bir güzelliği vardır. Tanrı, bu illere yaradılışta çok servet vermiştir. Şehirlerimizin oralarda eşi yokhı. Bizim dokumalarımız, altın, gümüş işlenmiz, bilmezsin nerelere kadar yayıimıştır. Şimdi ne olacak? Şu olacak: Buralannı da çiğneyip ele geçirmek istiyecekler. Görüyorsun ya, bizim beyliğimiz çok küçüktür. Kuvvetimiz azdır. Benim senin gibi kahramanlarım yoktur. Sen, saf çelikler gibi bir milletin yiğitlerindensin. Halbuki, buralarda soy, kan, istediğimiz gibi saf değildir. Yani, öz duygusu ve merdliği sarsılmıştır. Çünkü buralardan geçen fe'.âket kasırgalan çoktur. Delikanlı, bana bak! Aybey, bu kadınm, üzerinde müthiş bir tesir yaptığının farkında idi. O, hlçbir gün böyle bir gönül yanıklığı, böyle bir ateş, böyle bir iç sızısı duymamıştı. Ona bakmaya cesareti kalmamıştı: Söyleyin, dedi, söyleyin! Neden yüzüme bakmıyorsun yiğit? Çok uzak yollara gideceğim. Içimde yaralar, acılar taşımak istemiyorum. Sustular, uzun uzun sustular. Aybeyin kalbi çarpıyordu. Acaba darılmış mıydı, kızmış mıydı? Aybey!.. Sen merd bir gencsin, tecrübesizsin. Dağlarda, ovalarda yaşamışsın. İçin oranın başıboş rüzgârlan kadar hiç birşey dinlemiyor. Kalbin şu gök kadar temiz ve saf! Söylediklerini, bana şimdiye kadar hiçbir erkek söylememiştir ve söyliyemez de... Buna cür'et eednin cezası, tasavvur edemiyeceğin kadar ağır olur. Fakat dedim ya, sen temiz bir gencsin. Toyluğuna, tecrübesizliğine bağışlıyorum. Sözlerim seni incitmesin Aybey! Eğer ben de senin obanda doğmuş, bekâr bir kız olsaydım... Söylesene, niye sustun? Açılan kollarına sevine sevine, gözlerimi yumarak atılırdım. Halbuki şimdi! Kadın içini çekti. Dumanlı, nemli gözlerini, bir akasyaya çevirerek durdu. Aybey gayriihtiyarî mırıldandı: Keşke gelmeseydim. Neden delikanlı? Bilmiyorum neden? Fakat ben buralardan gıeçmemeliydim. Cezası ne olursa olsun, ölümden bile korkmıyarak söylüyorum: Ben buralardan geçınemeliydim. Kadm hıçkırdı, ayağa kalktı, kadehleri gene doldurdu: îç, dedi, uzak illerin yiğit güzeli, iç! Zannetme ki ben keyfimden ıçiyorum. Tasam var tasam! Tasam çok büyük! Ve kadehi kaldırdı, dikti: Kocamda bir hastahk var... Sık sık kalbi duracak gibi oluyor.Ben beiki de gencken yapayalnız kalacağım. Halbuki, düşman geliyor, bayrağım, toprağım, tacım tehlikede... Hangi hükümdaı böyle bir günde ağlamaz, delikanlı? Ben ki, senin kadar yürek taşınm. Ben ki, kocam hükümdar, bir hıristiyan papası halinde ibadetle, okumakla vakit geçirdiği halde darma kılıcla, okla, atla uğraşırım. Ve ben ki, epeyce okumuş, dünyayı tanımış bir kadınım. Herşeyi görüyorum, herşeyi... Aybeye doğru bir adım attı: Ve siz de birbirinizi yiyorsunuz... Bir yığm Bey, bir yığın Tele, bir yığın Tekin, bir yığın Han, Hakan çıkardmız. Çinliler bir taraftan, Arablar bir taraftan, göreceksiniz; çok uğraşacağız. Sizler, koca ordular sahibisiniz bense küçük bir beyliğim. Anladın mı Aybey? Sen aşkı düşünüyorsun çünkü gencsin. Kanın damarlannda kaynıyor. Karşında bir kadm var. Tecrüben yok ve başın ateş almış gibi... Fakat ben neler düşünüyorum, görüyorsun ya!.. Aybey, yaz günü bir ağır yük alrında kalmış gibi terledieini duydu. Sarhoşluğu aftacağına avıhvordu: fArkast var) Bundan birkaç gün evvel Parti Vilâyet merkezinde İstanbul meb'usları bir toplantı yapmış; Vali ve Belediye Reisi Lutfi Kırdarla Vilâyet ve Belediye erkânının da iştirak eylediği bu tcplanhda meb'uslarımızın halkla temaslan neticesinde tespit eyledikleri dilekler üzerinde görüşülmüstü. Meb'uslanmız, mülhakat da dahil olduğu halde on altı kazada yaptıkian tetkik sırasında tespit eyledikleri dilekleri 350 madde ile hulâsa etmişlerdir. Bunlardan bir kısmı hükumete ve bu itibarla muhtelif Vekâletlere taalluk etmektedir. Dileklerin 242 maddesi İstanbul Vilâyet ve Belediyesini alâkadar etmektedir. Bunlardan en mühımleri şunlardır: 1. Arnavudköyünde bir ilk mekteb yapılması: Koleje aıd harab bir bina Maarıf müdürlüğüne terkedilmiş olduğundan burası esaslı bir şekilde tamir edilmek suretile bu dilek yerine getirilecektir. 2. Beyoğlu semtinde dolaşan kimsesiz, serseri çocukların toplattırılması: Gelecek sene bütçesine tahsisat konacak ve bu çocuklar toplanarak köy yatı mekteblerine tevzi olunacaktır. 3. Belediye tahsildarlarınm muayyen müddetten evvel mükelleflere haciz ihbarnamesi göndermemeleri ve halka kolaylık göstermeleri: Bu hususta da icab eden ciddî tedbirlerin almması hususunda alâkadarlara emir verilmiştir. 4. Tramvay işçilerinin iş kanununa mugayir olarak dokuz saatten fazla çalıştırılmaması: Bu şikâyet üzerinde de Tramvay idaresi tetkikata başlamıştır. 5. İlk tahsil çağındaki çocuklardan bazılan mecburî tahsile tâbi tutulmadıklarından bunun önüne geçılmesi: Kanun bu işi mahallî hükumet reislerine yüklediğinden bu hususta da icab eden tedbîrler alınacaktır. 6. Mecidiyeköyünde bir mekteb yapılması, köy sokaklanna lâmbalar konması, sabah ve akşamları ameleler için tramvaylarda ucuz amele biletleri ihdası: Beynelmilel son vaziyet, piyasamız üzerinde hiçbir tesir yapacak mahiyette değildir. Her nevi zarurî ihtiyac maddeleri gelecek mahsul mevsimıne kadar ihtiyacı karşılıyacak nisbette boldur. Almanya ve İtalyaya ıhracat yapılmdması münasebetile bu iki memleket için toplanan mallar da tabiatile iç piyasaya çıkanlmıştır. Bilhassa buğday stoklarımız gitiikçe artmaktadır. Fiatlar, cins ve kalıtelenne göre 5 1 5 para arasmda düşmüştür. Müddeti ağustos nihayetinde bitmiş olan Türk Alman ticaret anlaşmasmın temdid edilmiyeceği hakkındaki karar, mıntaka Ticaret müdürlüğüne ve ihracat tacirlerine tebliğ edilmiştir. Yalnız, ecnebi menşeli baza rnallar üzerinde yükselışler vardır. İzmit (Hususî) Sabık Valimiz Hâmid Oskayın güzel bir buluşu olan usta bahçıvanlar kursu bu sene de açılmaktadır. Kursta amelî ve nazarî olarak meyvacılık, bağcılık, sebzecilik ve aşıcılık ve haşerelerle mücadele usulleri gösterilecektir. Büyük meyva ve sebze mıntakası olan İzmilte, büyük bir kursa şiddetle ihtiyac vardır. Fakat, kursun kadrosu ancak 30 kişiden ibaret ki, bu, vâsi bir saha için devede kulak kabilinden azdır. Binaenaleyh, kursa devam edecekler n sayısını hiç değilse 100 e iblâğ etmek, lâzımdır. Vilâyet muhasebesi. biraz daha fedakârlık ederek bu adedi tamamlamalıdır. Otobiis seferleri: Son seneler zarfında, şehirdeki nakil vasıtalarınm çoğalmakta olduğu görülmektedır. Bu arada, otobüs seferleri de başlamıştır. îzmitten, Adapazan, Hen dek, Kandıraya giden otobüsleri dolduran ^olcu miktan fazladır. Bunların daımî bir kontrola tâbi tutulmalan pek arzuya şayan görünmektedir. Memleketimizden giden Alman ve İtalyanlar Anadolunun muhtelif yerlerindeki müesseselerde çalışan Almanlar da memleketlerine çağınlmışlardır. Bunlar Almanyaya gitmek üzere şehrimize gelmektedirler. Evvelki günkü ekspresle 77 Al 5u buhram: İzmit, susuzluk sıkıntısının en buh man; 33 İtalyan ve 7 Bulgar tebaası ranlı bir devresine girmiştir. Yukan memleketlerine gitmişlerdir. pazardaki deponun dinamosunun bozuitsviçre konsolosu geldi ması üzerine, Orhan, Bağçeşme, Turğud, Bir müddet eyve! mezunen memleke Ahmedcik, Hamzafikih, Akçamesç.d tine gitmiş olan İsviçrenin İstanbul kon mahallelerindeki on binlerce vatandaş, solosu Martig, dünkü ekspresle şehrimi on beş gündür susuzluk sıkıntısının en ze gelmiştir. Konsolos son siyasî vazi hummalı bir devresinde bulunuyorlar. Denilebilir ki, îzmit kerbelâ manzarası yetler etrafında şunları söylemiştir: arzetmeğe başlamıştır. « İsviçre ordusundaki usule göre Esasen mevcud su, şehre kâfi gelmez tehlikeli bir vaziyet hasıl olunca derhal ve yeni bir su isalesi mevzuu bahsolurhududlara yüz bin k'.şiük bir kuvvet gön ken, Yukanpazar deposunun bozulması, derılir. Bu defa da Öyle olmuştur ve bu bütün bütün, endişeyi mucib olmak tahşidat, ihtiyatî bir tedbirdir.» tadır. İzmit Belediyesi, şehre ilâve bir su Dün Almanyadan 138 talebemiz daha getirtmek plân ve projelerile meşdaha geldi guldür. Bu hareketin hemen tatbik mevDün sabahki konvansiyonelle Alman kiine konulması, ve ıztırabm bir an evyadaki talebelerimizden 138 kişilik bir vel önlenmesi lâzımdır. kafile daha şehrimize gelmiştir. İzmitte hayat pahalıdır. Et, ekmek, zeytin, peynir, yağ, ev kiraları cidden yüksektir. Türkiyenin en pahalı şehirleri arasmda İzmitin sayılı mevkâ vardır. Meselâ etin kilosu 50 kuruştur. Kış gunleri 70 kuruşa kadar yükselen et, 50 kuruşa da pahalıdır. İzmittt bir mezbaha vardır. Bu mezbahada kesilen bir koyundan 80 kuruş zebhıye, nakliye, tayyare ve sair nam Alâkadar şubeler bunlar üzerinde de larla rüsum alınmaktadır. tetkikata başlamışlardır. İzrnitte serrnayedar kasablar da olma7. Tarihimizde ismi geçen büyük şahDün Adliyeye, 75 yaslarındaki üvey dığmdan kasablık hayvanlar buradan siyetlerin, bu meyanda Evliya Çeîebile babası Ali Rızayı döğmek ve tehdid et günü gününe almarak kesümektedir. Şinasinin ortadan kalkan mezarlarının mekten suçlu Şaban adında biri getirilBir koyun vasatî olarak 20 25 kilo tespiti: gelmekte ve 8 10 liraya satın alınmakmiştir. Maarif ve Müzeler idaresi bu di'eği ye Şaban, bir hafta evvel, üvey babası Ali tadır. Halk, kâfi miktarda et yiyemiyor. Bu rine getirmek üzere harekete geçmiştir. Rızanın muhtelif eşyalarını habersizce asebeble İzmitte eti ve hayatı ucuzlatmak Meb'uslarımızın muhtelif semtlerdeki larak satmıştır. Ali Rıza bunun farkına lâzımdır. temaslan sırasında bilhassa genclerin has varınca Müddeiumumiliğe müracaat etİzmitte hayat bu şekilde pahalı iken miştir. Müddeiumumilik bu müracaati îzmti Belediyesi hayatı ucuzlatmak için sasiyetle üzerinde durduklan nokta; enazarı dikkate alarak, eşyanın bulunarak bula bula sinemaları ucuzlatmağı bul kalliyetlere mensub bazı kimselerin ötesahibine iadesi hakkında polise emir ver muştur. de beride bağıra çağıra ecnebi lisanile miştir. Esasen 10 15 gibi ucuz olan sinemakonuşmakta oldukları ve bir kısım dükBu sikâyete kızan Şaban, evvelki ge lan 12.5, 7,5 kuruşa tenzil etmiştir. 40 kânların da gene ecnebi lisanile plâk ce 9,30 da Ali Rızanın Mevlânakapıda 50 liraya getirilen bir filim.İzmitte nihayet iki, üç gece ve daima iki filim olaneşrıyatı keyfıyeti olmuştur. ki evine gitmiş ve kapıyı kırarak içeriye rak gösterilmektedır. Alâkadar resmî dairelerin bunu da girmiştir. Gürültüyü işiten ihtiyar. odaVaziyet böyle ve esasen sinemalar ciddiyetle nazarı dikkate almaları karar sından çıkınca elinde koca bir saldırma kâfi derecede ucuz iken İzmit Belediyelaşmıs bulunmaktadır. sinin tekrar bir ucuzluk temin etmek tutan Şabanla karşılaşmıştır. ıstemesi, sinemalann kapanmasını intaç Şaban, derhal ihtiyarm üzerine atılmış, MÜTEFERRIK edecekt:r. fakat bu sırada ayağı kayarak yere diişİzmit Belediyesi, hayatm çok ve pek 940 tahriri müş, bu vaziyet de ıhtıyan büyük bir çok pahalı olduğu İzmitte en ucuz olan 940 senesinde memleketimizde yenisinemayı ucuzlatmakla, halka pek de tehlikeden kurtarmıştır. den nüfus tahriri yapılacağı için Dah1hizmet etmiş değildir. Zira, ekmek, et, Ali Rıza, Şabanın düşmesinden istifaliye Vekâleti Vilâyet ve Belediyeye bir . yağ, s^bze, meyva, ev kiralan gibi zatezkere göndererek evvelki tahrire naza de ederek bitisik eve kaçmış ve oradan rurî maddeleri ucuzlatmak çarelerin: ran nüfus kanununda bir değiş klik ya diğer komşunun evine geçerek arka soka bulsa, arasa ve âmil olsa, halk Belediyepılmasım icab ettirecek noktalar bulu ğa çıkmış ve bu suretle polise gitmeğe ye ebediyen şükran içinde kalacaktır. Yoksa keyfî bir iş olan sinemayı esanup bulunmadığını sormuştur. Böyle muvaffak olmuştur. İhtiyarın şikâyeti üsen ucuz olduğu için, tekrar ucuzlat bir sebeb olmadığı zannedilmektedir zerine vak'a mahalline gelen polisler, Şamak, İzmitte garib bir karar olarak teUmumi nüfus tahririne başlamadan ev banı elinde saldırma ile yakalamışardır. lâkk edilmektedir. vel bazı kazalarda tecrübeler de yapıVak'anın muhakemesi, dün nöbetçi Yol meselesi: lacaktır. bulunan Asliye Üçüncü Cezada başlaVilâyet, şose yollannm yapılması devam etrrektedir. İzmitte kara yollan bir mıştır. Tophane Maliye şubesi Suçlu, vak'ayı karışık sözlerle tama kaç sene sonra tamamen ikmal edilmiş binası olacaktır. Halk, İzmit Valisine, İzmit Mühim bir ticaret rmntakası olması men aksi bir şekilde anlatarak kısmen in Nafıasına teşekkür etmektedir. Karasu, ; tibanle Tophanede de bir maliye şubesi kâr etmiştir. Fakat dinlenen şahidlcr, Adapazar, İzmit, Gebze, İzmit Kara sçılması kararlaşmıştır. Hazırlıklar ya vak'ayı yukarıda yazdığımız şekilde an mürsei ve Geyve şoseleri de 'kmal edilirse sevince payan olmıyacaktır. latmışlardır. pılmaktadır. Fakat İzmitteki şehir yollan, bilhassa Neticede, heyeti hâkime, vaktin adeNikâh kâgıdları mahalle aralan bozuktur. Öyle yollar Nikâh kâgıdları evvelce para ile verıl mi müsaadesi dolayısile, celseyi bugiine ^ardır ki. İzmitin ilk teşekkülündenberı, mekte olduğu halde hükmetçe evlenme talik etmiş, suçlunun tevkifine karar ver hemen hemen. tamir yüzü görmemiş, berbad tir halded:r. masrafldrınm azaltılması hususunda ve miştir. Yazm toz, kışın çamur denizi olan şerilen karar üzer.ne bu kâgıdlarm da paİNHİSARLARDA bir yollarının yaptınlması istenmekte rasız olarak verilmei lâzım geliyordu dir. Dcğu sigaraları bugün Fakat matbu kâgıdlarm mevcud olmasatışa çıkıyor ması yiızünden şimdiye kadar buna imŞEHtR İŞLERI kân bulunamamıştı. Kâgıdlarm tab'ı biİnhisarlar idaresinin kadmlar için haÜsküdar tramvayları terek her tarafa tevzi edilmiş olduğun zırladığı Doğu sigaraları bugünden itiÜsküdar tramvaylannın da İstanbul dan bugünden itıbaren müracaat eden baren piyasaya çıkarılacaktır. En ucuz tramvay idaresine bağlanarak bir elden lere bi' evrakı parasız olarak tevzi et fiatlı o;an bu sıgaralar köylü sigarasın idares: düşünülüyor. Bu hususta tetkimek imkânı elde edümiştır. kat yapılmaktadır. dan daha ehven satılacakür. Uvey babasını dövmüş, tehdid etmiş! Suçlu, dünkü muhakeme sonunda tevkif edildi Muharrem Feyzi TOGAY Başından yaralandı Şehremininde oturan 14 yaşlarında Nuri, Fatihten Aksaraya gitmekte olan tramvaya atlamak isterken düşmüş, başmdan yaralanmıştır. Bisikletle çarptı Kuledibinde Yazıcı sokağmda oturan Yako, bisikletle Beyoğlu caddesinden geçerken Petro kızı Angelikiye çarpmıştır. Kız yaralanmıştır. Arabaya takılıyordu! Kuzguncukta oturan 12 yaşlarında Hidayet, caddeden geçmekte olan bir arabaya takılmak isterken düşmüş, başından yaralanmıştır. Cumhuriyet Nüshası 5 kurustut 11 Aboneşeraiti}icin^ 6 ( Senelik Altı avlık Üç aybk Bir aylık 1400 750 400 150 Kr. > » » icin 2700 Kr 1450 > 800 » 1'oktUJ

Bu sayıdan diğer sayfalar: