10 Nisan 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

10 Nisan 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Nisan 1934 HALK MASALLARI “Siyah üzümü de yedin, demekki Arabı seviyorsun!,, |Karılarından biri eşek, öteki güver- cine dönen iki hükümdar.. Hasta çocuk nasıl iyi olmuş!? Evvel zaman içinde fakir bir ka- - din varmış. Bu kadının dünyada, bül;in hayatını vakfettiği on iki ğlîı:n:ı'dn kadar bir ağlundan aşkı hiç bir kimsesi yokmuş. Her Bün geceyi gündüze katarak beş — On para kazanmağa ve böylelikle | bu biricik oğlunu büyütmeğe çalı- $ırmış, _Bl_r Bgün gözbebeği gibi üzreine düştüğü oğlu hastalanarak yatak- lara düştü.Zavallı kadın bütün vas orinı yoğunu sarfetti, metelik mete- ik üstüne koyarak her hangi bir felâket karşısında kullanmak üze- — re biriktirdiği beş on parayı har- cadı, fakat br türlü oğlu iyi olmı- yordu. Hek'mlerin, — hocaların B verdikleri ilâçlar hiç para etmi- yordu. Nihayet bir gün bir akrabası o- Ş va bir dervişi sağlık verdi. Zavallı kadın hemen ertesi günü kendisini bularak derd'ni anlattı. — Derviş © Uzun tgun düşündü. nihayet şu ce- vabı verdi: K Gidip dünyanın insanını bul-caksın veondan oğlu na yedirmek üzere bir parça-ek. mek alacaksın. Oğlun bunu yer ye- mez hemen iyileşecek.. Kadın bu sözleri — dinledikten sonra teşekkür ederek Dervişin ya« hından ayrıldı. -Yolda hem gidi- iY:r. hem de bu dünyanı en mes'ut sanını düşünüyordu. — Nihayet endi kendine: - Dünyanın en mes'ut insanı Ols olsa padişahın — kızıdır. Dedi Ve doğruca sarayın yolunu tuttu. ü içeri — aldılar ve Sultanın hüzürüna çıkardılar. Za- .'ı“l kadın oğlunu — iyileştirmek — İçin her şeyi göze almıştı. Göz yaş- ları dökerek yalvardı. Hanım Sultan bu sözleri uzun w- zadıya dinledikten sonra kadına: — Mademki beni çok mes'ut zannediyorsun, o halde — bir gece &ör ve ondan sonra kararını ver.. Diyerek kadını sarayda alıkoy- du. Artık akşam olmuş ve padişahın gelmesi yakınlaşmıştı. Kadını bir dolaba gizlediler. O esnada padi- #ah geldi. Hemen karısını yanına Çağırdı: — Sen a arabı benden daha çok Seviyorsun! Öyle mi?. diye bağır- d ve elindeki kamçi ile Hanım Sultanı bayıltıncıya kadar dövdü.. :d'" bunun karşısında büyük bir Yrete düştü ve ertesi günü Has 'm Sultandan ıebebigni sordu. Sultan dedi ki: — İlk evlendiğimiz gün birlikte ::l::":ı oturuyor ve önümüzden Buisk b:rlen u_yredıyorduk. B.u yaz elbiseler giymiş bir a : © &rap âskeri atını oynatarak önü- müzden geçti. Ben lâf olsun diye yanımda oturan padişaha: — *U arap askeri ne iyi ata bi- an dîntlü ve gözlerimin tâ içine rk; en mes'ut | Hanım | Ya?. Öyle mi?. — diye cevap verdi. O esnada hizmetçilerden biri yemek üzere önümüze bir ta- bak siyah ve beyazla karışık üzüm | getirmişti. Siyah üzümü daha fazla sevdis ğim için bir tane alıp ağzıma gö- türdüm. Bunun üzerine: — Bu da irbat eder ki sen o a- rabı benden daha fazla seviyor - sun.. diyerek kalktı ve her akşam İ gördüğün gibi beni dövmeğe bap ( ladı. Bu sözler üzerine kadın: — Padişah sizi döverken ken- disine: “Ne sen güzelsin, ne de a- | rap güzel, — Hint padisah i- zeldir.,, ei ei dersen bir daha seni dövs Mez, dedi ve saraydan ayrıldı. Padişahm karısı da böyle yap- AĞA kara verdi. Ertesi akşam pa- dişah gelip te kendisine: z Sen © arabı benden daha çok seviyorsun! — Öyle mi?. diyerek kamçısını çıkardığı zaman: — Ne sen güzelsin, ne de arap | güzel.. Hint padişahı en güzeldir. dedi. Padişah bunu görünce şaşıladı. Asla böyle bir söz beklemiyordu.. Karısmı dövmekten vaz geçrek o- dasma çek'ldi. Hanım Sultan bu | vaziyet karşısında: *Her halde yar rın beni öldürecek,, diye düşündü. Fakat böyle olmadı. Padişah | ertesi günü erkenden — kalktı ve Hindistana — doğru bir seyahata çıktı. Oraya giderek Hint padişa- hmr görmeğe karar vermişti. Seyahat günlerce devam etti .. Nihayet Hindistana vardı. Hint Padişahı memleketine gelen kom- $u memleket padişahını büyük bir debdebe, büyük bir alayla karşı- ladı ve doğruca sırayıma misafir etti. Soğuk şerbetler — içtiler, güzel yrrfııklet yediler, tatlı sohbetler ettiler, Nihayet akşam oldu ve harem dairesine çekildiler. Fakat | lamak için orta padişah kapıdan içeriye adım a- tar atmaz büyük bir hayret içeri- sinde kaldı. Gördüğü manzara şu idi. Uzun kulaklı bir eşek ipekli yastıklar arasında yatıyor ve etra- fında peri gibi güzel — dört cariye de ellerinde tavus tüyünden yelpa- zelerle eşeği yelpazeliyorlardı. Yalnız kaldıkları zaman Hint Padişahına sordu: — Rica ederim bana anlatınız. Bu eşek nedir?. — ©O mu? Benim karımdır. — Karmız mı?, — Evet. Size anlatayım: Bun- dan beş sene evvel evlenmeğe ka- | rar verdiğim zaman dünyanın en | güzel kızını almak istemiştim. Bu- nun için her tarafa haberler gön- | dermiş ve isteğime muvafık bir kız aramıştım. Nihayet bir hayli ! uğrastıktan sonra dünya güzeli bir | dim. Fakat evlendikten sonra ba- | na çok garip bir hal oldu. Her ge- ce yatağıma girer girmez derbhal uyuyor ve ertesi sabah çok geç u- yanıyordum, Halbuki bu şekilde uyumak katiyen âdetim — değildi. Nihayet bundan şüphe ettim ve bir gün vezirime yaziyeti anlat- tım.. Vezirim akıllı — bir adamdı, düşündü, düşündü, sonra bana: — Uyumadan evvel bir şey içi» yor musun? diye sordu. — Karım bir bardak şerbet ge- tiriyor, onu içiyorum. — cevabını verdim, — O halde bu gece o şerbeti iç. me, fakat içmiş gibi — görün, diye tavsiye etti. Ben de hemen o gece dediği gibi yaptım. ve karımın getirdiği şer- heti gizlice pencereden — aşağıya dökerek içimşi gibi bardağı iade ettim. yatağa yattık, ben hemen yalancıktan — horlıyarak uyuyor takilidini yaptım. O zaman karım kalktı ve uyuyup uyumadığımı an- parmağımı kuv- vetle ısırdı. Dişlerimi sıkarak hiç ses çıkarmadım. — Bunun üzerine derhal giyinerek dışarı çıktı. Ben de'önü takip ettim: Sarayın kapı- sı önünde evlendiğimiz zaman be- raberinde getirmiş olduğu kırk ne- dimesi onu bekliyordu. Hep bera- ber atlara binerek ilerideki orma- na doğru dört nala gitmeğe başlar dılar. Bende onları takip ettim. Ora- da kırk tane haydut onları bekli- yordu. Kırk nedimenin her biri bir haydudun yanma gitti. Benim karım da haydutların reisi ile be- raber bir köşeye çekildiler. İçkiler içip, oyunlar oynadılar — ve hepsi koyun koyuna ikişer ikişer yattn lar. 'Tabit benim karım da haydutla- rın ressi ile beraber, tam uyuduk- ları zaman yavaşça onlara yaklaş- tım. Kılıcımı çekerek - haydutların reisinin kafasını kestim. Kesik ka- fayı alarak derhal saraya döndüm ve bir yere sakladıktan sonra tek- rar yatağa yattım. Bir saat sonra karım avdet et- ti. Fevkalâde müteheyyiç görüs nüyordu. Titriyerek yatağa yattı. Ertesi günü kalktığım zaman kar- mı çok hasta buldum. Bu hastalı- ğı üç gün devam etti. Dördüncü günü biraz kendisine geldiği za- man yanına girerek bir arzusu o- lup olmadığmı sordum: — Bir karpuz olsa yerdim, di- ye cevap verdi. Ben de haydudun kesik kafasını bir tepsi içine koya- rak yanına getirdim.Kafayı görün- ce büyük bir heyecana düştü. Yü- zü bembeyaz oldu. Ellerini havaya kaldırarak: — Yarabbi.. Bu vaziyete taham- mül edemiyeceğim. Beni başka bir mahlük şekline kalbet. Diye yal- vardı. Bu ricası eşvef saatine tesa> f kız buldum. Ahlâkını, — seciyesini | düf etmiş olmalı Ki derhal bir eşek uiyor, dedim. Padişah birdenbire | kat'iyene sormadan derhal evlen- ı:kl:n:“l::.wül etti. Fakat ne de | olsa karımdı. Ben ona bakmak ( Devum 7 A sayıfada ) Yukarıya gayet zarif bir suare elbisesi modeli koyuyoruz. Bakı- mız, etekleri ne uzun. Bunu giyen vücut, herhalde, yüksek bir yere çıkmış olmasma rağmen, etekler, gene yerlerde sürükleniyor. Resmimiz, son gelen Paris gaze- telerinin moda sayfalarından alın- mıştır. Maamafih, ayni gazeteler- de, uzun etek modasının artık ya- vaş yavaş geçmekte olduğu, suare elbiselerinde bile eteklerin kısal- mağa başlıyacağını yazıyor. De- mek ki, bu nümune, son turfanda bir uzun etektir. Bizde uzun etek maalesef yan- | lış anlaşılmıştır: Köprünün üzerinde yaya yürür- ken, bir de bakıyorsunuz, vazifesi- niihmal eden tanzifat amelesine | Erkek modası üzerine her ne ka- dar bilhassa İngiltere hâkimse de, kadın giyimini ve tuvaletini Fran- sa tayin etmektedir. Bütün dünya | kadım modellerinin yüzde yetmişi |Paristen, ancak yüzde otuzu diğer ders verir gibi eteklerini yerlerde püfür püfür sürükliyerekten bir ha nım gidiyor. Güpe gündüz, lâ teş- bih yukarıkine yakm bir gece tuva leti giymiş, üzerine bir spor manto giymiş... Modaya uymuş olmanın verdiği bir zevk - içinde, pür keyf gidiyor! Zevk ve iz'an sahibi olan bütün karielerimiz elbette bilirler ki, bu, çok komik bir manzaradır. Her kı- lık yakışık aldığı zaman giyilir... Neyse, uzun etek modasının son demlerine geldiğine göre, artık, şehrimiz bu acayip manzaralardan kurtulacak demektir, Maamafih, yukarıki son turfanda tuvaleti pek güzel bulduğumuz için sütunları- mıza geçirmekten kendimizi ala- madık. Son modanın zarif biçimleri vardır ——— | —e M' —.i taraflardan intişar eylemektedir. Mevsimin yeni modasının umu- mi hatlarını gösteren yukarıki kro- kileri karielerimize takdim ediyo- ruz. bülüeelll

Bu sayıdan diğer sayfalar: