19 Nisan 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

19 Nisan 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

XŞ /X.&,'—_î'—'ı—,ı-î_ ı Hakikt vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL | 19-4-934 Geçen kısımların hulâsası | rarını vermişti. Mütarakeden sonra Istanbulda A- nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar Vlfal. mütemadiyen çalışıyorlardı. — Leyhte çalışanlardan bir grupun içlerine aldık- ları İlhami ismindeki genç Glatada Ariyan hanına tercüman diye yerleş- mişti. Park eğlencesinde tesadüf et- | tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıştı . Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya çalışmış; fakat ,Kâhyanm arkadaşları taralfın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat- mıya çalışıyordu. İsticvap nihayete erdikten son- ra kendisini bodruma attılar o ge- cesini toprak üstünde geçirdi. Hiç kimse ile konuşmaması hak kmdaemir alan memurlar, yir- mi gün kadar yanına kuş bile uğ- ratmadılar. miyle ve Anadoluda teşekkül eden gayri nizami kuvetlere İstanbul- dan cephane kaçırmak, Anadolu- ya adam göndermek, vatanm em- niyeti dahiliyesini ihlâl edebi- cek teşebbüslerde bulunmak fiille- riyle meşhur Kürt Mustafa paşa - nın divanı harbine verilmişti. bt Saat gece yarısını bir hayli geç- mişti. İlhaminin iki günü aşan uys “ikusuzluğu göz kapaklarını ağır- latmış, kendisini yarı — soyunmuş bir halde yatağa uzanmıya mec- bur etmişti. Uykusuzluğa taham- mülü olmasına rağmen bilhassa bu iki gün kendisini — çok yormuştu. Yalnız bu, hemen uyumasına kâfi bir sebep teşkil ediyordu. Gözlerini açtığı zaman da saat öğleye yaklamıştı. İlhaminin Fat- | ma Nüzhetle alâkası gittikçe iler- liyordu. İlhami, Mehmet beyin verdiği havadisten sonra — onunla çok sık düşüp kalkmamıya karar vermiş, hattâ kendisini sorguya çekmeyi düşüumüştü. Onu seviyordu. Mehmet Beyin bildirdiklerini bir iftira gibi din- | lemiş ve bunların yalan olacağını haykırmak istemişti. Ondan ayrı- hp ta eve geldiği zaman köşede saatlerce düşünmüş ve nihayet ka- Tefrika: No. 9 Her bakkı mahfuzdur Bunlar yorulmadan, bıkmadan | Tefrika: 36 Onunla daha ih- tiyatlı temas edecek ve onu unut- mıya çalışacaktı. Hiç alâkadar ol- mamak kendisi için — belki daha doğru olurdu. Fakat, geri tarafta omuzlarına aldığı vatan borcunu hakkiyle - ödiyebilmek, temasını kesmemeyi icap ettiriyordu. Ilhami, Fatma Nüzhet için söy- lenenleri, bu pansiyona taşındığı günün sabahında öğrenmişti. İşte © gündenberi, onunla çok ihtiyatlı temas etmeyi düşünen ve — buna karar veren İlhami — hemen he- men her gün onu görmeden yapa- mamış, o aramadan kendisi onu arayıp bulmuştu. Bu gün de Fat- ma Nüzhet —pansiyona gelecek, başbaşa oturup görüşeceklerdi. İlhami sür'atle giyindi. Ayni za- manda, Fatma Nüzhetten öğrem mek mecburiyetinde bulunduğu hâdiseleri, Mehmet Beyin kendi- sine bildirdiği raporları bir sine- Kâhya hiyaneti vataniye cür. | Ma şeridi gibi kafasından geçirdi; | ezberlemiye çalıştı. Düşünüyordu. Fatma Nüzhet , İlhamiyle konuştukları — zaman içinde —okadar dikkatli davran- dığı halde— casusluğuna dair bir şey hissettirmemişti. Hlhami, kendisinden buna dair malümat alabilmek — için hemen hemen her şeye baş vurmuş ve » nun işine yarayacağını tahmin et- tiği asılsız bazı haberler uydura - rak söz arasında sarfedivermişti. Fatma — Nüzhet, şayet İngiliz istihbaratında kullanılan birisi ol- saydı İlhaminin bu haberlerini a» lâkayla dinlemesi, hiç olmazsa bazı müphem gördüğü — noktaları sorması lâzım gelmez miydi?. Hayır o, hiç te böyle hareket et- memiş ,bilâkis bu mevzulara çok alâkasız görünmüştü. Kendisnie, Fatma Nüzhetin, a- çılması için İngiliz istihbaratında tercüman olarak bulunması kâfi bir sebep gibi görünüyordu. İşte bundan dolayıdır kibu — işlerdeki alâkasma akıl erdiremiyordu. Yal- nız bu işe dair hatırladığı ilk za. manlarda kocası hakkında sordu- gu suale gülümsiyerek: — Öyleymiş.. Diye cevap vermesiydi.. Bunu kâfi bir dedil diye telâkki etmek çocukluk olurdu. Hılı kâfasını Her hakkı ıııılıfıııdııı' Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi : ( Vâ - NO ) 'Geçen kısımların hulâsası Balkan misakr için Türk sefaretinin tertip ettiği bir balodayız... Kalbinde büyük bir intikam hissi besliyen ve si- Vâh fabrikalarının mümessili Ert of Sad tarafından telkin altımda tutulan Muh- sin Raşit Bey, can düynanı Erci Beh- zadisin karısı ile konuşuyor. Ve bu esnada, Beşpmar köyünde, Ercinin yaptığı fecayii hatırlıyor: istihsalinde büyük bir rol oynıyan kö- yün( hayır buna köy değil, kasaba de- meli!) Izmir haritasında yer bulmama- sıdır! ... Onu, Cumhuriyet Türkiyesinin coğ- rafyasına koymamak lâzım... Çünkü, bir tek yılak minareden başka bir şe- yi kalmıyan harabezarın elbette arz ü- ve Ferihanın evi, buranın en güzel, en şirin parçasındaydı.... Köy, kendini, kahramanca müdafaa zuna, bir çete, kaç sant mukavemet - debilir?.. Bahusus, müdafaanın elebaşısı o- lan Muhsin Raşit te iki kaburga kemi- ği kırılmış ve yüzüne © müthiş — kılıç darbasmı yemiş olarak kendinden geç- mişti. Eğer köy delikanlılarından Muam- mer, onu, © halile, sırtına alarak dağ- lara kaçırmasaydı, diğer Türk yaralıla- HABER — Akşam Postası Tarihi Tefrika: 22 19 Nisan 1934 19 Nisan 134 © Karadeniz Korsanları © Müellifi: Jshak FERDI Geçen kısımların hulasası | Esirci Ali Baba, Kafkasyadan getir- | diği bir sürü kızdan, Sjileyman paşaya, birini bile beğendirememişti. Fakat pe- şinen aldığı bin altına mukabil, Kaf- kasya valisinin şatosundaki mutena çer- kes dilberini kaçıracağını vaadetmiş- tir. Zaman, Sultan Mecit zamanıdır. (Esir ticareti) Avrupada yapılan bir köngrede menedilmiştir. Fakat esirci Ali baba, her tehlikeye rağmen bu kı- zı, birçok diğer kızlarla birlikte Rus- yadan Jstanbula kaçıracak.. Ancak bir korkusu var: Çar Nikola... Ali Baba, Kumkapıdaki mahzenin- deki saklı esir kızları hadım bir deli- kanlıya br aktıktan zonra Kafkasyaya gidiyor. Hadım delikanlı Ferhat, çok genç- ken, Esirci Ali Babanın hıyanetine uğ- ramıştır. Genç, bundan intikam alma- | yı düşünüyor. ni Yü O gece Ali babanın gözüne uy- ku girmedi. Esircinin bütün plânları altüst olmuştu. Ahmedin anlattıkları doğru ise Ali baba iflâs etmiş demekti. E - | ğer Ferhat İstanbuldaki kızların hepsini ucuzca satarak parasını yemişse, Ali baba bu sermayeyi bir daha nerden ve nasıl toplıya- caktı? Valinin evinden Fatmayı bir an evvel kaçırmaktan başka kurtuluş yolu yoktu.. Bahçıvan — Petroviçe kızı çok sevdiğini söyliyerek ken- “belki de bir iftiradır.,, itimat tırmalıyordu. Hhami, Fatma Nüzheti bekler - ken, onun yerine Önnik çıka gel- di.. Onunla bundan on gün kadar evvel Fatma Nüzhetin yanmda tw nışmışlardı. Daha içeriye girer- ken: * — Fatmayı bekliyordunuz de- ğil mi İlhami Bey, dedi.. — Evet, o gelecekti.. — Beni gönderdi, Dün gece, bir ziyafette idi, — Nasıl olmuş - bil- mem., Bir pencere camı kırılmış, sol elini yaralamış. Epeyce kan zax yi etti. Gelemiyeceğini, — istersen senin bize gitmeni rica etti — Ya!., Tehlikeli mi ?, — Hayır canım.. Küçük bir Yı- ra.. Amma kadın işte... — Evet.. Kana karşı asabınm zayif olduğunu çok eskiden bili - rim, Mahallede ben tavuk keser - ken o köşe köşe kaçardı.. (Devamı var) rı gibi, şüpbesiz, o da, camlin içine ko- nulup yakılacaktı . Muhstin Raşit, Ferihanın bahçe ka- pıst önünde, yalnız memleketi için de- gil, nişanlısının, ailesinin ezı, namu- su, ve şerefi için döğüştü. Belki bu se- beple de, kendinde — Zal oğlu Rüstem diye bir | kuvvetini bulmuştu. ÜUç neferin üste- sinden gelmek üzere idi ki, yüzüne | — Hâlâ izi duran — müthiş bir kılıç darbası indi . Bunu indireni, Muhsin Raşit, ba- yılmadan evvel gördü: Eski Yunanm ilâhlarından mevrus | bir profile ve beden hatlarına malik bir Helen zabitiydi.. Birdenbire nereden - belirmişti?.- Muhsin Raşit, onu, nasıl olup ta göre- memiş, kendini korumak imkânını bu- lamamıştı?.. Fakat, kılıcı yerken öyle derin bir intibam tesirinde kaldı ki, kendini ya- ralıyanın hayalini asla unutamadı. Bu zabitin, sonradan ismini de öğ- venmişti: Erci Gözlerini yumdu ve “o—lı Türk. lere karşı bu adam mi şefik, — yahim dayranmıştı?.. Bu mu zülme karşı g- yanetçi olmuştu?« Her halde karısına karşı böbürlenmek İSİN, Atinaya dön. disinden yardım istiyecekti. Ali baba, Petroviçten yardım göreceğini umuyordu. İki gece ev- vel meyhane dönüşünde Petrovi- çin eski düşmanlarından biri yolu- nu keserek bahçıvanın - gırtlağına sarılmıştı. Petroviçin yanımda Ali baba bulunmasaydı, sarhoş bahçı- van şimdi toprak altında yatacak- tı. Petroviç bu hâdiseden sonra, meyhane arkadaşı Ali babaya: — Beni sen ölümden — kurtar- dın, İsmailof! Ben günün birinde | sana böyle bir fedakârlık yapaca- ğım, Dünya bu.. İnsanın başından herşey geçer. Demişti. Ali baba, Petroviçin bu sözü- nü hatırlıyarak erkenden — kalktı. O gün dükkânma gidecek, akşam olunca meyhanede Petroviçe: — Sözünde duruyor musun? Diyecekti.. Petroviçten istediği yardımı — göreceğinden — emindi. Fatma şatonun bahçesine sık — sık çıkıyor ve her çıkışında Petroviçle konuşuyordu.. Hattâ bir gün bah- çıvanın odasına bile girmiş ve du- vardaki resimleri tetkik ederek Petroviçle uzun boylu konuşmuş- tu. Fatmayı kaçırmak için, Ali ba- banım eline bundan daha güzel fır- sat geçemezdi. Ali baba odasından çıkarken, otelin koridorunda Ahmetle karşı- laştı. — Merhaba İsmailof! — Merhaba Alhmet Bey? Ali baba çekingen bir tavırla yürüyüp geçti. Ahmet arkasından seslendi: — Drışarı çıkmasanız daha iyi olur, İsmailof! — Neden?... Bu sabah dükkâ- nımı vaktinde açamadım.. Uyuyup kalmışım, Koşmalıyım.. Ahmet safiyane bir gülüşle: — Otelin etrafında sivil —me- murlar dolaşıyor... Biraz — sonra gitseniz fena olmaz! Dedi, Ali baba bu sözleri — işi- tince beyninden vurulmuşa döndü. Yavasça başını çevirdi: — Sivil memurlar kimi arıyor- lar acaba?... — İstanbuldan gelen esirci bu- gün bu otele gelecekmiş. İçeriye girerken yakalamak istiyorlar- mış.. dükten sonra bir takım masallar uy- | dusnuş olacaktı... Muhsin Raşit, kendisine kılıcı indi- ren Yunan zabitinin yüzünde, kan dök- mek arzusunun nasıl vahşice parlayıp yandığını şimdi hâlâ bugünkü gibi ha- tırlıyordu. Delikanlı, Izmirli olduğu ve ora. da vaktile oturan yerli rumlarla fazla. ca ülfet ettiği için, istilâcıların —dilini biliyordu. Binacnaleyh, bayılmadan evvel, düş- man zabitinin: — Haydi çocuklar... Şimdi — içeri- yel... diye askerlere kumanda — verip kendi nişanlısının evini işitli, Kadınların çığlık kopardığı — evc, Yunanlılar girdi , Iki kaburga kemiği de kırıldığı için delikanlı, yerinden kalkamıyordu. Bi- rân sonra, Ferihanın evine girenler: den bir çavuş dışarı çıktı; bir süngülü askere emir verdi: — Yüzbaşı Erci Behzadisin yüzün- den kılıçla yaraladığı herife mukayyet ol... Yanında nöbet bekle... Çete reisi o imiş.. Yılanın başını yakaladık.. Işte, Muhsin Raşit, can düşmanının huviyetini, ilk defa olarak böylece tes- gösterdiğini | 1 Ali baba sendeledi.. Bayı geçiriyordu: — Ah, oğul.. Ben böyle şeyi den çok çekinirim.. Haydi gel, kenara oturalım. 4 Otelin loş salonlarından biri! | girdiler.. Cigaralarmı tüttürerek kon mağa başladılar: — Bu esirciyi sen şahsen tanif mısın, Ahmet Bey? — Hayır.. İstanbulda hiç medim, Ferhat anlatırdı: Şey” bakışlı, siyah sakallı, iri yarı bif dammış. Eğer sizin sakalmız © Ali baba denilen adam sizsiniz yeceğim. Arkadaşımın tarif ği esirciye o kadar çok benzi! sunuz ki.. Ali baba elini uzatarak, Ahi din ağzını kapadı: — Yoook.. Ben böyle dan hoaşlanmam, Ahmet Bey! zim ailemiz Tifliste herkesçe lâmdur. Yerin kulağı var — deri Çarın gözüne girmek için her © lü zulüm ve işkence — yapmı çekinmiyen memuların eline Alİ düşmanımı düşürmesin.. İnsan * dini anlatıncıya kadar seneler f' çer., Sen buranın — yabancısı! Ahmet bey! Burada bu gibi duymamış ve görmemiş gibi © ranacaksın! Yoksa, Allah vi sin, başma bir belâ gelir.. Zin larda çürürsün! Ahmet Bey o sabah İsmail lüzumundan fazla korkutm! Ötelin etrafında dolaşan ne memur vardı. Ne de Ali babayi rıyorlardı.. " Ismailof öğleye doğru Beyin delâletile çekine çekine * den çıktı.. Dükkânına gitti, Ali baba, yolda giderken, di kendine söyleniyordu: — İyi ki sakalımı kestirm Tifliste Ali babayı sakallı lar, Ahmet bile, sakalsız oldu! halde benden şüphelendi. Bu nasebetsiz çocukla da nerden nıştım, Keşke ahbap olmasay? | Günün birinde bir yerde boş gazlık eder de: “Bu adam Ali baya çok benziyor!,, derse, büf met memurları benden şüph cekler, Herhalde bu akşam n€ t pıp yapmalı, Ahmet Beyi kı li bir deri ile avlamalı. Yokst gidişle kapana gireceğiz gali (Devatll 4 pit ettikten sonra, kendinden Ayıldığı vakit, yüzü sargılar ( di. Göğsü bağlıydı... Bir dıi yakılan çalı çırpının karşısında yordu... Muammer, anne M kı demin, odasında onu teselli zaman yaptığı gibi, üzerine ııîlı“i' — Uzülme beyüm... diyordu: / nanı İzmirden de atacağız... Ali xi de'düşmanm elinden M Muhsin Raşit, hayatında — ilk inildedi. Gerçe maddi acısı da € Lâkin manevi istırabı yüzünden-- — Feriha kaçamadı mı?... *” m kaldı?... y Dağda yanan ateşin ıı.pd-# si değildiler... Başka çeteciler Ö güslerine kuşandıkları çapras liklerle orada, Sarı Zeybeğin yerlerde idiler. 3 Hem, Muhsin, farketti ki, #4 solda sekiz on büyük ateş dah$ / :,or . İuıhr hep silâhk * Kimi şehirli, kimi köylüydü. | den bazıları, — yaralı yordu. Onun ayıldığını ucuna toplandılar . Muhsin: (Decsif

Bu sayıdan diğer sayfalar: