Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
G İA A İT İZLEL YÖÜEŞEEE T el — a*ör P ee || İ d KK L © HABER — Akşam Postası HABER 'in Hikâyesi En vahşi insanlar ha KŞN SERİR NN “Meğers Geçen sene seyahat ederken,| bir ingiliz vapurunda, beyaz saç-, hı, sevimli yüzlü ihtiyar bir kadın-i la tanıştım. | — Nerelisiniz?. - diye kendisî-; ne sorduğum zaman, şu cevabı. verdi: — Milletimi mi soruyorsunuz, yoksa, doğduğum yeri mi?. Eğer milletimi ise, İngilizim.. Doğdu- ğum yrei ise, Rotarota adasında- nim,. — Vay! - diye hayret ettim. - Rotarota adası.. Hani şu son za- manların tarihinde, esir ticareti ile şöhret alan ada.. Vahşi zenci- leri yakalayıp getirirlermiş.. Ha - dım ederek Hindistana filân sa - tarlarmış.. Demek oralısınız.. Fa - kat, ne münasebet?.. Kadın, hazin bir tebessümle: — Babam, esir tüccarıydı! - de- di. -a İj — Evet, esir tüccarı.. Ve, siz, vahşi zenciler demekle hata edi - yorsunuz.. Bakınız, size samimi fikrimi söyliyeyim.. Zira, ben, a - çık konuşan bir kadınım.. Benim düşüncemce, biz Avrupalılar, bu vahşilerden daha vahşiyiz.. Daha yamyamız.. — Allah allah.. Ne münasebet?, — Bir çocukluk hatıramı anla- tayım., - diyerek, ihtiyar kadın, hikâyesine baş'adı: ,Babam, ticaretini, Rotarota a- dasıyle Hindistan arasında yapar- dr. Adamlarımız, civar adalarda adam avına çıkarlardı. Buldukla - rını gemilere doldurur, umumi ka- rargâha, yahut tabir caizse depo - ya getirirlerdi.. Sonra, Hindistan - daki talebe göre, sevkiyat yapar- eğerse, __ş?ilde yerli zenciler varmış... Ormandan çıkarak üzerimize saldırdılar... Bu saldırış benim, aüine- min ve babamın çok lehinde oldu...,, beraber Bombaya gittik.. Allah rahmet eylesin, annem, çok güzel bir kadındı. Meğerse, Hint mihracelerinden Sundi diye meşhur bir milyoner, onu görüp pek beğenmiş. Babamın Henri ve Cim isimli iki “emniyetli,, adamına şöyle de- miş: — Niçin bunca zahmete katla - narak bana yüzlerce esir taşıyıp ekmek parası kazanmıya uğraşı - yorsunuz?. Sizin için bir hamlede zengin olmanın kolayı vardır. — Nasıl efendimiz?. — Bakımnız, — nasıl?.. Madam Horldu (yani annemi) kocasından aşırın, bana satın.. Olsun bitsin... Size o zaman biner altın.. Heriflerin gözü dönmüş.. Fırsat beklemişler.. Bu fırsat da geldi.. Rotarota adasında oturduğu - muz sırada, bir gün, Cim ile Hen- ri, bize, küçükçe bir yelkenli ile deniz gezintisi teklif ettiler.. Ta- bii, işin nereye varacağının far - kında değiliz.. Kabul ettik.. Fakat, sahilden epeyce uzak - laşmaya ve gayri tabii bir istika - mete gitmeye başlayınca, babam, adamlarının halinden şüphelendi. Yanında, silâh da yoktu. Amira - ne sesiyle: — Geriye.. - diye haykırdı.. İki bahriyeli, kaba kaba güldü- ler: — Ne münasebet.. Siz, artık, bi zim esirimizsiniz.. Madamı Sundi mihracesine satacağız! Hemen, içlerinden biri, annemi yakalıyarak bizden ayırdı. Ba- bam, bana siper oldu.. Öteki hay- dut, kamasını çekti.. Tabancası da vardı ama, kul - lanmıya cesaret edemiyordu. Zira, dık.. Birkaç kere, biz de, babamla henüz, sahilden işitilmek ihtimali ——— —— dersle Perşembe ve pazartesi günleri çıkar Müellifi: ömer Rıza — vardı. Sizakii eit b | Babam, kamaya karşı, orada bulduğu kocaman bir iskemleyi sallıyarak yürüdü. İkinci herifi, kamaradan dışarı attı. Kapıyı ar- kasından sıkıca sürgüledi. Ve, şöy- le düşündü: “— Bunlar, nasıl olsa, bizim yanımıza gelemezler.. Çünkü, ka - pı sağlam.. Kurşun atsalar isabet ettiremezler, zira hangi istikamet- te bulunduğumuzu — bilmiyorlar.. Karıma bir şey yapmazlar.. Onu satmak niyetindeler.. Öyleyse..,, — Plânını kurdu.. Dışardan iki tayfa: — Hindistana kadar üç hafta- İrk yol var.. Kamaranızda bir lok- ma yiyecek olmadığı için elbette dışarı çıkarsınız! - diye bizimle alay ediyorlardı... Buna mecbur olduğumuz za - man, belki, babamdan, bazı mal - larını kendilerine vasiyet ettiğine dair imza alacaklar, sonra onu öl- dürüp beni ve annemi satacaklar - dı.. Lâkin, babam ,bu gibi işler için- de pek pişmiş olduğundan, kurdu- ğu plânı, daha o gün, ikindi üstü tatbik etti. Bakınız, nasıl: Onu korkutan düşmanlarının ta bancasıydı. Yoksa, ikisinin de han çerlerine karşı duracağını umu - yordu.. Onun için, kamaranın al- tındaki bazı kapakları açarak, ge- miye su aldırmıya başladı. Şimdi, küçük, vahşi bir adanın önünden geçiyorduk.. Biçare adam, beni kucağına a - larak denize atladı.. Gayet iyi yü- zücü olan gemicilerin annemi boğ mıyacaklarını, behemehal kurta - racaklarını biliyordu. y Sahile çıkınca, arkası selâmet- 12 (XII Twelve, twvelfth lesson, 12 (XII) Tvel; tvels *) leson On iki on ikinci ders.. Twelve is three times four. Twoice twelve.. tvelv iz (*sri tayimz for. Tuvays tvelv ön iki dir üç kereler dört iki kere on iki Üç kere dörttür. On iki. Are twenty - four; that is also four times six. ar tventy - for. (|*zat iz olso for taymz siks. dürler yirmi dört bu dirdahi dört kereler altı. İki kere on iki yirmi dörttür. Altı kere dört te budur. Twelve is the half of twenty - four, and six tvelv iz zi hat ov tventi - for, siks On iki, yirmi dörtün yarısıdır. İs a guarter of it. The day has iz e kuvorter ov it. zi dey haz dir bir dörtte bir nun © gün maliktir Altı onun dörtte biridir. Twice twelve hours. İN ' tuvays tvelv averz. Ki Hi iki kere on iki saatler. , Günün iki kere on iki saati vardır. The first hour of all is in the.. zi ferst aver ov ol iz in zi.. ilk saat nin hep - (bütün) dir da Hepsinin birinci saati gecenin yarı- sındadır. Middle of the night. The. sun does not shine, Midel ov zi nayit. şayn orta nin gece güneşi vermez ışık. Through our windows then, but the moon.. ç (*sru aver vindovz (*zen, bat zi mun arasından bizim pencereler ©o sırada, fakat ay. ” BT Pençerelerimiz araerndamn: Fühat ay Sometimes gives liaght, when it is end Zi san daz not not, samtayimz givzs layit, ven it iz not. bazan verir ışık, ne zaman değildir. behind the clouds. At that. bihaynd zi klaudz. et |*zat, Arkasında bulutlar da o Fakat ay, bulutların arkasında ol - madığı zaman, bazan ışık verir, Hour we are sleeping in bed. aver vi ar slipin in bed, saat biz uyuyoruz. içinde yatak. O saatte biz yataklarımızda uyuyo - ruz We wake up in the morning at vi vek op in zi morning et. onlarda da olmıyacaktı! Babam, kucağında beni taşıya- rak iki yüz metre kadar açıldıktan sonra, bahriyeliler, geminin battı- ğını farkettiler.. Bir tahta parçası- na annemi bindirerek sahile doğ - ru yüzdürmeye başladılar.. Kucakta taşındığım için, biz da ha yavaş yüzüyorduk, Cim anne- mi ilerletirken, arkadaşı önümüzü kesti.. Sahilde bulduğu kocaman bir taşla yolumuzu beklemeye baş ladı.. Bunu, babamın kafasına indire cekti.. Mahvolmuştuk.. Bu vazi - yette mukavemet edilemezdi.. Fa- kat, tam o aralık, ormandan yerli zenciler, mızrakları ve kalkanla - riyle belirerek, Henriyi bu kötü niyetinden alrkoydular.. Cim de, onların hücumu karşısında, anne - mi direkte yapayalnız bıraktı, kaç- tr ve zencilere yakalandı. Meğerse, yerliler, bizim gelişi- mizi ta uzaktan seyredip durur - larmış.. Ana, baba ve — çocuktan mürekkep bir ailenin iki yabancı ile boğuştuğunu anlamışlar, bi - zim taraflımız olmuşlar.. Netekim, üçümüzü de, kulübele rine götürdüler.. İzzet ve ikram ettiler.. Burası, Avrupalıların pek nadir uğradığı hele bizim hiç na- ti. Kendisinde nasıl silâh yoksa, zarı dikkatimizi celbetmiyen bir biz uyanır da sabah de Seven o'clock, (at 7 a. m.) *| seven o'klok (et 7 e. em) d yedi saat (de yedi evvel öğleden). Sabahleyin yedide uyanırız. The clock tells us the time. We havt zi klok telz as zi taym. vi hav. saat haber verir bize zaman biz ma- lik olur. Saat bize zamanı haber verir. breakfast at eight, and we sit at the brekfast et eyt, and vi sit et zi.. Sekizde kahvaltı ederiz. table for half an hour, from eighf till tebul for haf en aver, from eyt til. masa için yarım bir saat den sekiz ta Yarım sat kadar masa önünde otu- ruruz. Half past eight. At guarter to nine we gö.. haf past eyt. et kuvorter tu mayn vi gö yarım geçe sekiz de çeyrek a dokuza biz gider. Sekiz sekiz buçuğa kadar. Dokuza çeyrek kala mektebe gideriz,. To school. At nine ©' clock we are there. tu skul. et nayn o' kluk vi ar (*zer a mektep da saat bir yiz orada, Dokuzda oradayız. And then we work for three hours till. end (*zen vi vork for (*sri averz til ve sonra biz çalışır için üç saatler ta — Sonra, öğleye kadar, üç saat çalışı - rız. noon. After school we go home and dine, nun. ofter skul vi go hom end dayf: öyle den sonra mektep biz gider ev v" yemek yer Mektepten sonra eve gider, yarim * da*öğle yemeğini yeriz, ' at half past tweive, et haf past tvelv. de yarım gece on iki. İn the ofternoon we play in the garden, İn zi afternun vi pley in zi garden, de öğleden sonra biz oynar de bahçe Öğleden sonra, bahçede oynarız. varsa, bahçede oynarız. 1f we have no work and if the sun i$ İf vi hav no vork end if zi son İf şaynin. eğer biz malik değil iş ve güneşt ışık veriyor. ; Bu ders yarın bitecek CA AELİ gt .. ada idi. Babam, buradaki zencilerin çok yakışıklı insanlar olduğunu far * ketmekte gecikmedi.. Hele içle * rinde üç beş kadın, birkaç körp* çocuk vardı ki, Hindistanda yüz * lerce altın ederdi.. Yerlilere arkadaşlarını affetti * ğini anlattı. Zaten gemi batma * mış, karaya vurmuştu.. Cim V" Henri ile anlaştı. — Burada adamakıllı iş var kendi aramızdaki kavgayı bırakâ” lim — da ticaretimize bakalım!.. ” diye karar verdiler.. Gemimizi tamir ettik.. Ertesi $* bah yola çıkacağımızı yerliler* bildirdik.. Fakat, o gece, ba iki arkadaşı, bizi kurtırınll"_” dört kadını ile beş çocuğunu, nâ ” mussuzca bir hile ile gemiye dı.. Sözde, onlara, gemiyi ',ıdi.'—' recekti.. Hllhuki, ye[kgnleri aç" tık.. Oğlanları yolda hadım ettilef” Kadınları kocalarmdan ıyn'dlk" & . â x â v | 3 ı Arkamızda kalanların bize da” i;d fıe! düşündüklerini siz tasa' in Şimdi, söyleyin: Biz daha yak” şiyiz demekte haklı mıyınî!m" (Hatice Süreyya) j