24 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

24 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gizli kapı ' HABER'in , hikâyesi Bu hikâye, bu müthiş aşk hikâ- Yeşi, Erenköyündeki mütevazi Byfiye evlerinden birinde cere- Jan etti, Mütevazi, fakat büyük bir say- fiye eviydi bu... Ve ilk sahip, eski Başalardan biri olduğu için, bina- Rin yarısını harem, öbür yarısını he selâmlık dairesi suretinde bi- ha ettirmişti. İki kısım, birbirine terbuttu. İçlerindeki merdiven:- ler ayrıydı. Daireler, aşağı yuka: ti birbirine benziyordu. Gel zaman, git zaman, telâmlık kalmadı. Binayı, bir tamirden sonra, iki aileye ki- taladılar. Vedat beyle Lem'i bey, pek e- ki dosttular. İkisi de, yirmi sene- tenberi ayni şirkette memurdular. Evli olduklarını da ilâve edelim. Karıları, olgun, kâmil kadınlardı. Birbirlerini epeyce zamandanbe - harem "i tanrmaktaydılar. Eskiden, epey- | tede sevişiyorlardı. Erenköyünde, altı ay süren sa- Mimi komşuluktan sonra ise, yek- diğerlerinden son derece nefret e- den iki düşman haline geldiler, Ah, birbirlerinin ellerine geç - teydiler, memnuniyetle, gözlerini çıkarır, kin, mevkilerinin şerefiyle böyle bir hareketi münasip bulmuyor - | lardı! Vedat beyle Lem'i bey, karıla - tımın hırıltısından illahlah demiş- lerdi. İki ailenin çocukları da, kadım- larm kavgasından ayni suretle mu ü Vi Beyin kızı Nevin | Mt Veçlet TErE T A şündü. Meramın elinden ne kurtu- ©n yedi yaşındaydı. Lemi beyin #Oğlu Galip te yirmisindeydi. Bu iki genç, vaktile, çocukluk- ları esnasında, beraber oynamış - lardı. Şimdi de, birbirlerine kar - t meyil — duyuyorlardı. Lâkin, heyhat ki, görüşmelri, buluşmala- Y haram olmuştu. Zira, Vedat beyin zevcesi, evlerin arasındaki kapıların kapatılıp örülmesini em- Tetmişti. 4 Kendisinden evvel davranıldı- ğını gören Lemi beyin hanırmı da Galibe emretti: — Haydi çabuk, dikenli tel al.. Bahçenin yarısma üç sıra çek... Zavallı delikanlı, itaate mecbur kaldı. Elleri kanıyarak, annesinin bu emrini yerine getirdi. Yalnız elleri değil, yüreği de kanıyarak.. Vedat bey, alay ediyordu: — Şimdi, mitralyöz tertibatını da almak, hudutlara nöbetçi dik- Mmek lâzrm! Çocuklar, sabahları, trende bir- | birlerine raslıyorlardı. Anneleri - hin kin ve nefretine — tamamiyle bigâne, aralarımda dastça konuşu- Yorlar, gülüşüp — oynaşıyorlardı.. Ah, eğer, evden bu kabahatleri i- bitilirse... Bir gün, Nermin şöyle diyecek oOlmuştu: — Anneciğim, Galip sizi ve ba- 1 ziyaret etmek, ellerinizi öp - Mek istiyor. — Niçin?... Yoksa süpürge so- Basiyle kovulmak mı istiyor? — Galip, benim desti izdivacı- T İstemek niyetinde... Kadm, elini salladı: — O, senin desti izdivacını de- Bil, benim desti tedibimi alır... Ayni gün zarfında, buna ben - Zer bir sahne, Lemi beylerin evin- | * tereyan etti: S — ÂAy, sen evlenmek mi istiyor- ufak | saçlarını yolarlardı. Lâ- | sun? Fakat, kâfi derecede — para kazanamıyorsun. Biraz daha bek- lemelisin! Annesi: — Kimi almak istiyorsun baka- hm?.. Birini seçtin mi?.. diye sor- du. C!ılip. soğuk bir ifade ile: — Nermin Vedat hanımı dedi. Anne, kükredi: — Ne?.... Nasıl? Sonra, kocasına dönerek etti: — Bey! Bu oğlanın haddini bil- dirmek için ne bekliyorsun? Bunun üzerine, Lemi bey, oğlu- na, istemiye istemiye dedi ki: — Oğlum... Yok, bak... Böyle bir izdivaca imkân tasavvur edi - lemez! dedi. Ertesi sabah, — yedi muvaffakiyetsizliklerini lerine anlattılar. ilâve treninde, birbir - Nermin: — Birbirimizi seviyoruz.. Üzül- me... dedi. Nasıl olsa, bu iş olacak- tır... İşin bir çıkarına bakarız. — Peki, şimdilik? Oğlan, sözünü bitirmedi. Fakat HABER — Algşıjn Postası Çerkes Hasan Mitat Pş. nın konağını basan Çerkes Hasan nasıl bir adamdı? — Serasker Paşa davranma!.. Devrin ve hükümetin en nufuz- kurşunu sıkmıştı. Hedef Serasker- di. Tabii ilk kurşunu göğsünün or- bir halde yapmıştı. Serasker Paşa- ya hıncı, günlerce devam etmişti. lu simaları bir odada toplanmış- | tasına yiyerek yere serilmişti. Pa - Çünkü Serasker Paşa, rütbesini lardı. genç kız anladı: | — Şimdilik?... Üzülme... Ben, | şimdiden senin olacağım. Ne memnun edici bir vait, de - ğil mi?.. Lâkin, pek büyük müş - külât var... Düşünün ki, ikisi de, sabahleyin yedi treniyle İstanbula iniyorlar, akşam üstü, geç vakit e- ve dönüyorlardı. — Şehirde, genç kız, sıkı bir kontrol altındaydı. Galip, bu vaziyetin içinden sıy- rılarak buluşmak için bir çare dü- lur? Çareyi buldu! Battal edilen | Kkapılar arasındaki bir kaç tuğlayı söküp çıkardı. Böylelikle, kendi odasından Nermininkine geçmek imkânı hasıl olmuştu. — Bereket versin ki, bu açılan delik, Nermi - nin dolabı arkasına — raslıvordu. Delikanlı, — hinihacette, — bunu, kolaylıkla kımıldatabilirdi. Bir yaz akşamı, bu mesaiyi ni- hayetine erdirdi. Kızı çağırdı. O- na haber verdi. Öpüşüp ayrıldılar. Kiz, evine girdi. — Aman kaç... Annemin oda - sında bir kımıldanış var... — Bizi, konuşurken görmesinler... Bu ge- ceye... — Evet... Tam gece yarısr... Bütün bu hâdiseler cereyan et - tiği sırada aradan iki sene daha geçmiş ve Nermin on dokuz yaşı - na, delikanlı da yirmi ikisine bas - mıştı. Eğer bu yaşlarda iken, ba - şınızdan bir aşk randevüsü geç - mişse, bu gençlerin — heyecanını tasavvur edersiniz. Ah, saatler ne yavaş geçti, ne yavaş... Saat tam on ikiyi çalarken, Ga- Hip, elini delikten uzattı. Dolabı itti. Nerminin odasına girdi. Bu odada tam manasile bir zifiri ka - ranlık hâkimdi. — Nermin iyi etmiş te lümbayı söndürmüş... Böyle işlerde ihtiyat Tâzım... El yordamiyle, odanm - soluna doğru ilerledi. Karyolanın orada olduğunu biliyordu. Elini uzat- tı. Parmaklarının altında bir saç tomarı hissetti. Genç kız, kımıl - | damıyordu. Ya uyuyor, yahut ta uyuyormuş gibi yapıyordu. Galip, eğildi. Sevgilisinin vüzü- nü, büyük bir arzu ve ihtirazla öp- tü... İşte tam bu sırada, hem de w- l Çıı-eı ;ııın Mithat Paşanın Beyazıttaki ko- nağının selâmlık odalarından bi- rinde, Sadrazam Rüştü, serasker Hüseyin Avni, Bahriye Nazırı Ah- met, Hariciye Nazırı Raşit, Maa - rif Nazırı Cevdet, Defteri Hakani Nazırı Yusuf, Tophane Müşiri Rıza Paşalar, âzadan Şerif Hüse- | in, Halet P. S €et müste- şyı':ı'ASıi!%fâSi; - e su Mem duh, amedi hulefasından Mahmut Celâlettin Beyler — toplanmışlar, | müzakeratta bulunuyorlardı. — Serasker Paşa davranma!.. Bu ses hepsini birden yerinden sıçrattı. Kapının önünde Çerkes Hasan elinde tabanca, gözleri kan lt duruyordu. İsmail Bey isminde esircilik eden bir Çerkes beyinin | oğlu olan Çerkes Hasan; o vakit İstanbulun korkunç bir siması idi. Harbiye mektebinden — mülâzim- likle çıkan bu adam, müthiş nişan- cı, emsali bulunmaz binici idi. Ayni zamanda korkunç bir kül- hanbeyi olan Çerkes Hasan, Be- yoğlu âleminin olduğu kadar — İs- tanbulun bu yolda şöhreti etrafı saran simalarındandı. Çerkes Hasan, kapıdan böyle bağırarak saldırdığı saniyede ilk mulmıyan bir hâdise oldu. Galibin aşk ve lezzetle titriyen dudakları- na bir sakal deymiş bulunuyordu. Yataktan hakikaten de, ve beyaz gecelikli bir adam fırla- | dı: — Katil var... Katil var... diye haykırmıya başladı. Zavallı çocuk, nereden bilsin ki, o gece, geç vakit, Nerminin da- yısı çıka gelmiştir. Gece yatısı misafir kaldığı için, ona, Nermi - nin odasını vermişlerdir: ve genç kız, Galibe haber vermek imkânı- nt bulamamıştır... Bu mesele üzerine, artık, iki a- ilenin zıtlaşmak imkânı kalmadı.. | Gençleri evlendirdiler — ve Vedat beyle Lemi beyin zevceleri, bu münasbetle barıştı; öpüştüler... | kerler haber almışlar, odayı sakallı | Nakıli (Hatice Süreyya) şalar, tekmil konağın ihtilâlciler tarafından sarıldığını zannettiler. | kolağalığına terfi ettirerek Bağ- Hiç biri, tek kişi olan katili yaka- | lamağı aklından bile geçirmedi. Bir dakikada oda boşalmış, yalnız Har'ciye Nazırı Raşit Paşa ile Ah- met Paşa kaçamamışlardı. Ahmet Paşa, nefsini müdafaa etmek va - | ziyetinde idi. Birden katili kolla- | rından yakalamağa uğraşıyordu. Fakat gözü kanlı Çerkes Hasan, | onun gibi bir kaçını haklıyacak | kuvvette idi. Derhal sıyırdığı ka - | | masile Ahmet Paşanın üzerine sal dırdı. Zavallı Paşa, kendini Mit- | hat Paşanın kaçmağa muvaffak | olduğu harem tarafına atıp kur- tardığı vakit, vücudunun muhtelif yerlerinden yaralanmış, bitkin bir hale gelmişti. Odada yalnız kalan ne yapacağını şaşıran Raşit Paşa da bir kurşunla yere serilerek can verdi. Çerkes Hasan, kudurmuş gibi etrafa saldırıyor, eline geçen | Serasker Hüseyin Avni Pş. eşyaları kırıp döküyordu. Yere u- zanmış Serasker Paşanm cesedine yaklaştı. Tek kurşunla öldürdüğü- | ne esef ediyordu. Kamasınt çıka- | rarak saplamağa, parçalamağa | başladı. Her kama sapladıkça, üs- | | tüne bir de tekme vuruyor, cesedi | parçalamağa uğraşıyordu. Çerkes Hasan, bu şekilde uğraşırken, as - sar- mışlardı. Canavarcasmna etrafa sal dıran Hasan, birden - sarıldığını, kurtuluş - yollarının kapandığını | görünce süratle mumları söndür - dü. Perdeleri tutuşturmağa başla- dı. Fakat, bunda biraz geç kalmış- tı. Süngülü askerler üzerine hü- cum ettiler. Çerkes Hasan, elinde tabanca gelenlere ateş ediyordu. Askrlerden biri, sadaret yaverle- rinden bahriye kolağası Şükrü Bey de burada kurban gitt', Fa- kat, nihayet kendisi de yaralı ola- rak yakalandı. ... Çerkes Hasanın bu cinayetleri niçin yaptığı tarihin müphem bir noktasıdır. Bu müphemiyet, devrin siyasi vak'alarından doğmaktadır. Bel - ki hâdise tarihin kaydettiği gibi basittir. Hasan, cinayetleri sarhoş dat ordusuna göndermek istemiş- ti. Çerkes Hasan, esasen mektep - ten çıktığı vakit oraya memur e- dilmişti. Fakat bazı akrabalarının himayesile İstanbulda kalmış, Şeh zade Yusuf İzzettin Efendiye ya - | ver olmuştu. ! | Çerkes Hasan, Beyoğlunun se- F fahet âlemlerine dadanmış, orata- rı kasıp kavurmağa başlamıştı. İs- tanbuldan uzaklaştırılması istenin ce, düşünmüş, İstanbulu bırakamı yacağına karar vermiş, gene Be - yoğlu âlemlerine devam ederken Serasker Pasaya açıkça sövüp say mağa başlamıştı. Hüseyin Avnl Paşa, bunu haber alınca: | —— Tevkif edin edepsizi.. | — Diye onu yakalatmış, hapise at- 1 tırmıştı. | Hapise girme, Çerkes Hasanı küplere bindirmişti, Vakit geçir- | meden şu haberi gönderdi: — Yaptığıma pişman oldum. Vapura binip hemen Bağdada gi- deceğim, Bunun üzerine Çerkes Hasan da serbest bırakılmıştı. Çerkes Hasan, hapisten çıkar çıkmaz Sirkeci iskelesinde bir meyhaneye uğradı. Kafasını iyice tütsüledikten sonra, yapacağı — işi | kurdu. Doğru Serasker Paşanm Kuzguncuktaki yalısına koştu. O- rada bulamayınca, Mithat Paşa- nın konağında soluk aldı. Çerkes Hasan divanı harpte, cinayetleri, sırf şahsi husumeti için yaptığını söyledi. İşte tarihin tereddüdü: Acaba Abdülâzizin dostu olduğu için Padişah hal' e - dildiğine mi kızarak bu cinayeti yaptı? Belki.. ... Bir Cumartesi günü sabahı, Be- yazıt meydanından geçen halk: — Belâsmı buldu.. diye söyleni: yordu. ! Orada, büyük kapmın yanında- ki dut ağacında Cerkes Hasanın kaskatı kesilmiş vücudu sarkıyor - | du. T Kiyazi Ahmet

Bu sayıdan diğer sayfalar: