28 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4

28 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hançerli BÜYÜK ZABITA ROMANI voz CYRzAnT GRRCERĞ İ Kadın Poker oynıyan Hariciye memuru değil, sivil bir polisti ! “Dünkü tefrikanın hülasası “ Galatasarayında Hariciye me - mur! M. Beyi (Benli Bedia) ismindeĞdir kadın öldürüyor. Mütare- | keden bir sene sonra Türk polisi (Be- dia) yı aramağa başlıyor. Bedla, İn- gilir zabıta heyeti reisi kolanel Mak- sevelin himayesini görmektedir. Bir gece Seniha Hanım isminde bir vali | karısının ziyafetinde (Benli Bedla) da dostu ile beraber bulunuyor. Bedia, kibar âleminde bir çok cinayetler iş- lemiş ve ele geçmemiş meşhur bir her- sızdır. Sonunu aşağıda okuyunuz:” Bedianın yeni taşındığı apartı- manın üçüncü katında oturan Se- niha Hanımefendi eski bir vali mütekaidinin karısıydı.. Çok zen- gindi,. Üst kata yani dört numara İr daireye taşınan Bediayr daha ilk görüşte sevmişti. Seniha Hanım, her akşam, ken- di dairesine gelen — misafirlerile hemen hemen sabaha kadar po- ker oynar, fakat bir gece on lira kaybederse, ertesi gece muhak- kak, bir gece evvelki ziyanımı çı - karırdı. Bedianın bu apartımana taşındığı günden beri, Seniha Ha- nım her 'gece en, on beş lira kay- betmeğe başlamıştı. Seniha Hantmefendi bunun se- " bebebini henüz araştırmamıştı. O- yundaki kayıbıni talisizliğine at- fediyordu , O gece Seniha Hanımmın Şişli - deki bütün dostlarr davetliydi. Be- dia herkesten evvel —hem de her- kesin kocası sandığı dostu Yavuz Beyle beraber— Seniha Hanımın Seniha Hanım o gece çok me- yustu: — Bediacığım, diyordu, beş ay evvel Şişlide bir apartımanda kı - zım Hâleyi hançerle öldüren — bir kadın vardı. Polis o canavarı hâlâ yakalıyamadı. Ah, ben ne talisi- zimn bilsen! Bu gece kızım da ara- mızda olsaydı, ne iyi olacaktı. Bedia titredi., Fakat, Seniha Hanıma bir şey sezdirmemek için, câli bir gülüşle: — Ölüm, sağlık bizim için., Ha- nımefendiciğim, sakm — üzülme- Misafirler arasında bir sivil memur mu vardı O gece Seniha Hanımm apar- trmanı misafirlerle dolmuştu. Ka- dmlı erkekli otuza yakım davetli vardı. Misafirler bir taraftan içki içi- yorlar, diğer taraftan da yan oda- "larda toplanan pokerciler oyun oynuyorlardı. Yavuz Bey bu kalabalıktan memnundu.. Bir aralık Bedianın yanına so- kuldu: — Sol karede bir yer boş.. Ben oturacağım. Sakın yanıma sokul - ma! Bedia gözünün ucu ile poker masasına baktı: — Çok &âlâ.. Gözlüklü ihtiyar . zengin bir yağ tüccarıdır. İstedi - ğin gibi yolabilirsin! Yavuz masaya oturdu. Oyun başlamıştı. Masanmn başında Yavuzla be - raber, ihtiyar yağ tüccarı Nuri Bey, Şekibe Hanım ve otuz yaş- larında şık bir erkek vardı. Ev sahibi Seniha Hanmm bu dört pokerciyi birbirine tanıtır- ken, otuz yaşlarındaki şık erkeği: — Sabık hariciye memurların- dan Seyfi Bey.. Diye takdim etmişti. Bedia Hanım içki masasımda bira içiyordu. Ev sahibi Seniha Hanım, »Be- dianın kulağma eğildi: — Kocanmn masasında oturan genç beyi tanıyor musun? — Hayır... Hariciye memurla- rından biri diye takdim ettiniz.. İşte o kadar. Kendisini ilk defa görüyorum. Seniha Hanım yavaşça fısılda- di: — Sen de inandım mı a kızım? Onda hiç hariciye memuru kılığı var mı? — Niçin?!.. Pek âlâ bir. cen- tilmen.. Güzel konuşuyor.. Kibar tavırlı. Sözü. sohpeti yerinde.. Tam bir hariciye memuru. — Onun kim olduğunu söyler sem, belki hayret edeceksin: O, sivil bir polis memurudur. Bedia hayretini gizlemeğe ça - hışarak: — Polis memuru mu? dedi. Fakat, böyle bir eğlentide polis memurunun işi ne? Seniha Hanım bir kadeh bira içtikten sonra, biraz daha açıldı: — Seni çok sevdiğim için, bir şey saklamak istemem. Bu sabah polis müdürü beni telefonla ça - gırmıştf. Telâşla gittim.. Bu gece evimizde bir toplantı yapılacağı- nt haber almış ve evimize misa- firler arasında polisçe şüpheli bi- rinin de gelmesi ihtimalini düşün müş. Bu memuru göndermek için benden müsaade istedi. — Siz de bu müsaadeyi diniz, öyle mi? — Evet.. Çünkü ben polisle iyi geçinmeğe mecburum. Evimde sık sık poker oynatırım; gelen gi- den'm çoktur. ver- Ve Bedianın gözünün içine ba- karak sordu: . — Sen olsan müsaade — etmez miydin? — Hayır.. Çünkü, misafirleri- min istirahatini polisten evvel ve ziyade düşünmeğe mecburum. — Hakkın var, yavrum! Ben de nasılsa boş bulundum. Misafir- lerim arasında polisçe takip ediler cek hiç bir şüpheli adam yoktur. Olsa olsa eski İttihatçılardan Şa- kir Bey belki polisçe şüpheli şah - siyetlerden biridir. Fakat o da bu gece gelmedi. — Şu halde polis memurunun biraz sonra çıkıp gitmesi lâzım. — Tabii.. Aradığını bulamayın ca elbette gidecek. (Devamı var) FPostası Jngilizce dersleri| Müellifi: ömer Riza Kurbağalıdere sakinleri namına: İ can not tell you — all the things they did during the happy woeks at Sandy Bay. Several times a fisherman 1) took ân his boat 2) and Towed them guite far away from the «hore 3) and önce grandfather took them all for a drive — to a villlağe about twelve miles 4) on the road to San- bury. How they enjoyed it! However, here — is a story 5) to Aunt Grace told them öne evening, which, you may like to hear too. Just before — you reseh 6) — the station, close by the roodside, there stonds a cottage - you must certainiy have seen it. İm front is a Kittle garden full of flowers, separated from the rood byafence 7) andona bank outside — the garden thesa grew among the freshest of.grası, a little daisy. The #un shone as brightiy and warmly upon the daisy — as upon the benutiful — large flowers — inside the fence, and therefore —it grew Ffrom hour to hour, s0 that öne morning it stood fully open with ite delicate 8) white petals — 9) which surrounded 10) the little yellow sun İn the middle Hike raya. İt mever entered the flower's head hat no öne saw her, hidden as she was among ihe grosı, he was guite tontented, 11) — #ha turned towardı 12) the warm sun, looked at it, and Histened to the JTark 13) — who was singing in the air. 'The daisy was as happy — as if it were the day of s0me great festival 14) and it was oniy Monday. — The ehildren were at sehool, and whilst 16) they sat and İsarnt their lessons the little flower upon her green stalk 16)learnt forom the sun and everything arcund her how. good Göd ik. Meamwhile the Hitle Tark said in her dear and besutiful — all that she felt in silence 17) and the flowver looked u'wl&ıw(dm“)ıolh happy bird who could not do the same. “İ can see and listen “tohuşht she”, tha sun shines on mc, and the wind kisses me. Oh what Ffortunate | am!,, 'There stood ön the öther — side of the fence several grand flowersi The jeonies 21) puffed 22) themselves oıı.ııılıtlluyınidnhlırnr!hı the roses. The tulips 23) —had the brightest colours of ali, they know it gulte well and held them selves a: straight as a etick, S0 hat they might be bettar secm. They took no notice at all the more upon — them thin king: “How rich and besuteful they aret Yes, that noble — bird will suürley fiydown and visit them. How happy am İ, who live — so mear them and see their benutyi” — Just at that moment the lark flow down, but he did not come near to the peonies ©r the tulipe; no, he Flow down - to the pood little daisy in the — grass, who was neariy frightend from pure joy. (Devamı var) . Bir senede kaç ' .. . * film gösterildi Berlinde çıkan “Sinema Sayıfası” namındaki mecmua şu malümatr ve- riyot: *“Türkiyede 1933 senesinde 176 sesli film gösterilmiştir. Bunlardan 57 si Fransızçadan, 54 ü Birleşik A « merika devletinden, 49 u Almanya « dan, 11 â Türk yerli filmi, 2 si İngil- tereden, 2 si İtalyadan ve biri Dani» markadan celbedilmiştir. 1934 senesinin ilk dört ayında Fransadan 26, Birleşik Amerika dev- letlerinden 24 ve Almanyadan 11 Film gelmiştir. — * 1933 senesinde gösterilen 176 fil- min hangi lisanlarda olduğu şu suret- le tesbit edilmiştir. Bunlardan 99 u Fransızça, 34 ü Almanca, 25 i Ingilizce, 10 u Türkçe, 3 ü İspanyolca, 3 ü tamamiyle müzik- Ki film, 2 si Rumcadır. 1934 senesinin —ilk dört ayındaki vaziyet Framsızça filmlerin lehinde - dir. Bu aylarda gösterilen 66 filmden 47 si Fransızça, 7 si Almanca, 7 si İngilizce, 1 i İspanyolca ve 4 üTürk- gedir,, ,gemisine ne yapabiliriz Kör Âli bee CEREVİR Yazanı CAN Büyük macera, aşk ve harp romanı Har Ekete hazırlanan Ceneviz gemisi- ne yanaşan sandalda kimler vardı? — Yiğit lâkabiyle anılır!.. Şahin Reis tabansızın omuzuna vurdu. Kararmı verdiği zamanki sert, keskin bakışlariyle onun gözlerine baktı ve emir verdi: — Geç dümene!.. Polidorun ya- nma demirliyeceğiz.. Hiç bir fena maksadı olmasa bile bana boş ye- re attırdığı sekiz gülleyi ödetmeli- yi Tabansız Ahmet: — Dorya yanma kaçarsın, de- ğil mi? Şimdi nereye gideceksin bakalım?.. j Diyerek uzaklaştı. Bu sırada şimal tarafı birden karardı. Şimşekler çaktı. Bunlar bir fırtınayı haber veriyorlardı. Li man dışımdaki bir kaç küçük yel- kenli son hızıyle içeri girdiler. Fa- kat Ceneviz gemisi yelken açıyor, demir almak ve denize açılmak i- çin hazırlanıyordu. Korsanlar, reisin içi limana gir memesine şaşmadılar! — Gene bir iş var!.. Dediler. Bir kaçı ellerini uğuş- turdu, bir kaçı silâhlarının sapını yokladılar, Çoğu ise şöyle düşün- düler: — Delirdi mi- yoksa? Cezayir limanında, Cezayire vergi veren, harp halinde olmryan bir devletin ? gemisinin yol hazırlığı yaptı e- ise sokulmuş: : — Bunlar deli midirler? Fırtı- nayı görmüyorlar mı be?.. Demişti. ” Fakat Şahin Reis susuyor, ta- mir edilen direği, gizli Jombar ka- paklarını ve Polidor yazısımın as- tarı altındaki eski yazıyı dikkatle gözden geçiriyordu. — Tabansızın hakkı var!.. Diye söylendi. Uluç Alinin orada olmadığına üzüldü. Onun kâhyasına ve hele şeyh Ebüssaide lâf anlatmanın zorluğunu biliyordu. Kim bilir hanigi kancıkça iş için böyle mev- simsiz bir zamanda buralarda ge- zen, yaklaşan fırtınaya rağmen yola çıkmak için hazırlanan bu ge miye nasıl sataşmalıydı?.. Şahin Reisin de, tabansızla Kör Ali ve küçük Hüseyinin, hattâ bu işi pek geç haber alan gebeş Mus- tafanın da içlerinde gittikçe büyü- yen bir şüphe vardı. Henüz gemi bağlanmadan hepsi de sahile atla- dılar, #O zamana kadar ufuktaki INI'- lut yığınları daha yaklaşmış, Poli- dorun yelkenleri şişmiş, palamar- ları alınmış ve harekete hazır bu- lunmuştu. 'Yollarda bir arâp kalabalığı, karmakarışık gidip geliyordu. Şeyh Ebussaidin adamları ellerin- de kırbaçlarla dolaşıyorlar, kav- gaların, çatışmaların önüne geç- mek için etrafı kolluyorlardı. | Polidor'un kıç güvertesinde ke- çi sakallı, temiz kıyafetli bir a- dam dolaşıyordu. İkide bir sabır - sız hareketlerle, sönük yağ fener- lerinin aydınlığında, kaynaşan kalabalığa bakıyordu. Birisini bek lediği anlaşılıyordu. Bu sırada yanındakilerden biri onun kolunu dürttü ve Ceneviz ge- misinin sancak tarafını gösterdi. Onları dört gözle takip eden Şa- hin Reiş te oraya baktı. Ufak bir sandal geliyordu. İki ecnebi o tarafa yürüdüler.. Sandal bütün kuvvetiyle suları yararak Polidor'a yanaştı. İçinde arap kıyafetinde iki adam görül- dü; iki tarafın da hareketlerinde büyük bir sevinç vardı. Sandalda- kilerden genç olanı tekneye - eğil- di, oradan, arkadaşının yardımiy- le ağzı bağlı, düzensiz bir çuval aldı, Omuzuna attı, onunla bera- ber bir kaç basamaktan ibaret o- lan ip merdivene geçti. Biraz yük- seldi, Şahin Reisle arkadaşları omu- zunda çuvallar gemiye çıkan ada- min tarafına geçtiler, Karanlıkta,' mal kaçırır gibi getirilen bu meç- hul çuval ne olabilirdi?.. O anda deminki keçi sakallı a- dam geminin teknesine doğru bir işâaret verdi. Bordanm kenarların- “dan birer ihişer issase Laşle.. yük seldi. Bunların da Şahin Reisle ar- kadaşlarını kolladıklarını anla- mak güç değildi. Tabansız reisin kolunu sarstı: — Çuval kımıldanıyor!.. Diye fısıldadr. İp merdivendeki adam gemide ki keçi sakallı adama: — Çabuk al, doğru başaltma!.. Diye hafifçe söyledi. d Çati 5 — Çabuk.. & — Her şey hazıy mı?.. — Hazır!.. — Hemen yola çıkalım!.. — Peki kaptan.... Tabansız Ahmetten başka di- gerleri de, hattâ Kör Ali bile çu: valın kımıldadığını — görmüşlerdi. Küçük Hüseyin: — Vallahi onun içinde canlı bir şey varlı. Gebeş Mustafa elleri göbeğin- de, meraksız bir sesle cevap verdi: — Belki bir maymun vardır.. Şahin Reis, Mustafanın kalın aşırır gibi mi götürecekler!... — Kımıldayan çuval şimdi keçi sakallı adamın sırtında idi. Yeni- den sarsıldı ve taşıyan “l' da sarsılır gibi oldu. —. ' (Devatnı yarın) VF Sinemacılık âleminde misli görülmemiş bir film: (Görünmeyen Adam Sinema teknik ve kudretinin son sözüdür: Hayret ve dehşetler içinde kalacaksınız. (3024)

Bu sayıdan diğer sayfalar: