25 Ekim 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

25 Ekim 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sz h ..L...:z . Nezlenin sebepleri, ko- runma çareleri, tedavisi Nezle, burnumuzun içerisini ör« ten kırmızı derinin basit veya ce- rahatli bir hastalığıdır, Nezle, baş hıca üç cins tahrişten ileri gelir: Kimyevi, mihaniki, haruri... Mem- leketimizde bu saydığım sebep- | lerden en ziyade nezleyi husule | getiren, soğuk algınlığıdır. Burun içinde bulunan ve — kıs- men kemik kısmen de kıkırdaktan | teşekkül eden bir perde vasıtasile iki boşluğa ayrılmıştır. Bu boşluk- | lar diş burun delikleri vasıtasile, hariçle münasebettedirler. Iç de- Tiklerle de burun arkasındaki boş- luğa açılırlar. Bu boşluğa ayni za- manda kulaklardan gelen birer yol açılır. .Burunda bir nez- le, bir iltihap olduğu zaman ve bu iltihap ilerlediği takdirde, ev - velâ burun arkası boşluğuna son- ra buradan da kulaklara sirayet eder, Onun için bir. kısım - kulak hastalıklarımın sebebi, burundaki iltihap olduğundan evvelâ bunun tedavisiyle işe başlarız. Burun boşlukları, üst çene ke- miklerinde, alın kemiğinde ve kal bur kemiğinde bulunan boşluklar- la da münasebettedir; ve burunda ki iltihap ve cerahatin bu saydı- ğım boşluklara da geçtiğini gör- mekteyiz. Nezle bazan başlı başına mev- zif bir hastalık değildir. O, bir çok vücut hastalıklarmın bir ârazıdır. Nitekim Anjin dediğimiz — boğaz hastalığı da böyledir. Eskiden bo- ğaz ve bademciklerin iltihabı sırf mevzil bir hastalık zannediliyor- du. Halbuki Viyanalı profesör Feine anjinin, bütün vücudu istilâ eden entani ve bulaşıcı hastalık- larmn bir ârazı olduğunu ve bu has talıklardan bir çoğunun boğaz yo- lu ile vücude girdiklerini ispat et- miştir. Böylece kızıl, kızamuk, grip gibi hastalıklara tutulanlarda bu- run nezlesi görüyoruz. Hattâ nez- le bu cins hastalıklarda, entanın ilk alâmeti olmak üzere zuhur edi- yor. t ezle çocuklarda çok mühim- dir. Zira, burundaki hastalık arka deliklerle evvelâ burun arkası boş huğuna ve buradan da nefes boru- larma sirayet eder. Bu suretle ço - cukta ağır bronşitler, hattâ zatür« ree husule gelir ki bu hastalık bil- hassa zayıf çocuklarda tehlikeli ve tedavisi oldukça müşküldür. Bazan Difteri dediğimiz ve ço- cuklarda sık sık kurbanlarma şa- ; . Bvrin ha Avrupada ıcyıhıt merakı, çok faz- Jadır. Hemen herkes, ilk fırsatta seya- hate çıkmak, — muhtelif memleketler götmek ister. Tatil zamanlarını sayfi- ye yerlerinde oturmaktan ziyade, mem- leket memleket dolaşmakla geçirirler. Dokuz yüz Bavyeralı müşterek bir se- yahat yapmak yolunda karar vermiş - ter, bir gemi kiralryarak Norvece doğ- vu seyahate çıkmışlardır. Resim, onla- rın bu seyahati sırasında gemide alın- mıştır, | rı çok ağrır. hit olduğumuz feci hastalık ta, â- di bir burun nezlesi şeklinde baş - lar ve kısa bir zamanda tevessü e- derek boğaza sirayet eder. Nezle- nin tedavisinden aşağıda bahse- decek isem de burada grası — gel- mişken şüpheli difteriye karşı ya- pılacak tedbirleri kısaca zikret- | mek isterim: Difteriye karşı elimizde çok | | güzel bir tedavi ve korunma ilâct | vardır: Difteri serumu. Gerek şüp beli nezlesi olan ve gerek boğa- zından mustarip olan çocuklarda muhakkak bir bakteriyoloji mua - yenesi yaptırmak ve ihtiyaten de- ri altına difteri serumu şırınga et- tirmek lâzımdır. Eğer çocukta dif- teri mevcutsa serum şafi gibi, şa - yet yoksa korunma vasıtası olarak iyi bir surette tesir eder, Serum ta- ze olmak ve vaktinde yapılmak şartile muhakkak vukuu melhuz tehlikenin önünü alır; bu sayede bir çok yavrularım hayatı kurtarıl- mış olur. Difteri şüphelenilen çocuğu tec- rit etmeği unutmamalıdır. Zira, çocukta hastalığın bütün alâmet- leri zuhur etmeden, diğer bir çok kimselere sirayet etmesi ihtimali vardır. Nezle büyüklerde hastalık ol- maktan ziyade, buna tutulan şah - # iz'açeden bir ârazdır. Lâkin nezle yukarıda da söylediğim gibi buruna civar olan boşluklara, ke - za burun arkası boşluğu — yolu ile de kulaklara sirayet edebiliyar. Bu takdirde mütahassıs hekim ta- rafından hususi tedavi ve ihtima- ma lüzum gösterir. Nezlede görülen alâmetler şun- lardır: Burun deliklerini içeriden örten kırmızı deri iltihap neticesi şiştiğinden teneffüste müşkülât baş gösterir. Nezleli şahıs kâfi miktarda hava alabilmek için ıi - zını açar; ve bu yolla eksik havayı tamamlamağa uğraşır. İhtikandan dolayı burunun — iç derisindeki bezler, sümük dediği- miz fazla bir mayi ifraz ederler ki bu harice akar. Böylece nezleli bir kimsenin sık sık mendiliyle burnunu sildiğini görürüz. Şiddetli nezlede burundaki ko- ku hissi kaybolur. İnsan ne yedi- ği yemeğin kokusunu anlar, ne de kokladığı bir çiçek veya parfü- mnün... Nezle sık sık baş ağrısı da ya - par. Eğer burundaki nezle ve ilti- hap üst çene kemiği boşluğuna da sirayet etmiş ise, baş ağrıları şid- detlenir; ayrıca yukarıki dişlerin kökleri ve üst çene kemiği hizala- iltihap alım kemiği boşluğuna kadar ilerlemiş ise gözlerin üst kışmında ve alnm her tarafında ağrılar zuhur eder. Hastalık burun arkası boşluğu- nu istilâ ettiği zaman, başın arka tarafında ağrılar olur. Şayet has « talık daha ilerler ve bu boşluktan kulağa da sirayet ederse, kulakta ve bazan da kulak arkasında şid- detli, hattâ tahammül edilemiye- cek kadar sancılar olur. Gerek burun nezlesinin ve ge - rek husule getirdiği ihtilâtların tedavisinden ve korunma çarele - rinden gelecek yazrmızda bahse- deceğiz. Dr. Ahmet Asım _—__——___————_—_—_.——_——————.———__———___ HABER — Akşam Postasi Peştemal kuşatma merasiminde ' İ git başının,, ve “ Ahi baba,,nın rolli -- T , ” n Peşlemal kuşastma merasimini gösteren bir resim Türklerde esnaf birlikleri yapmak, , bazı şartlar ve üsüller mevcut olması- loncalar kurmak yeni bir iş değildir. | dır. Faraza bir demirci, bir kundura - Tâ orta Asyadan başlıyan ve belki tarihi iki bin seneden çok fazlaolan ve Osmanlı Türkleri zamanında Anado « luda görüyoruz. Anadolunun en mü - him kasımlarını saran — ve en büyük merkezleri Ankara olan (Ahiler) teş- kilâtı, çok kuvvetli ve çok sağlam olan bir esnaf teşkilâtından başka bir şey değildir. Gerçi — Ahilerin kendilerine mahsus dini akitleri vardı. —Hattâ a- marşi zamanlarında siyasi işlere de ka- kalan vilâyetleri ve rışırlar ve YöpLAKTAMİ Bir hükümel Şibi mükem - 1 mel idare ederlerdi. Siyasi işlerle uğ- -| raşmadıkları zamanlarda da — devlete çok kuvvetli bir dayanğaç ve sağlam bir servet kaynağı olmuşlardı. Fakat Ahilerin teşkilâtını yürütmek ve kuv- wetlendirmek olmuştur. Orta zaman « larda Avrupanm gözlerini kamaştıra- cak kadar parlak olan Türk sanat ve Bcaretinin bu yüksekliğinin en birin- €i sebebini bu türlü kuvvetli esnaf teş- kilâtımızda, eeki Türk loncalarında aramalıdır. Fakat ne yazık ki, 17 inci asırda bu teşkilâtın bozulmağa başladığını, nihayet yakın senelerde loncaların bi- rer birer ortadan kalktığını ve esna- Fın başsız, teşkilâtsız kaldığınmı görü - yoruz. Bu işin bu hale gelmesinin bir çok sebepleri vardır. Fakat biz bura - da şimdilik bu sebepleri araştırmıya - cağız. Maksadımız bu eski teşkilâtın ne kadar kuvvetli esaslara bağlandı « ğını, devlet ve millet için ne mühim bir varlık olduğunu göstermektir. Ticaret ve sanat hayatımızda vak- tiyle pek mühim bir varlık olan bu es- naf teşkilâtının bir çok esaslarından biri de her hangi bir işte çırakların, kalfaların usta olmaları için belli başlı Avusturuyada Alpler ürerinden yeni bir yol açılmıştır. Alplerin yıı!ırıhııımdın geçen bu yısiyle, devlet reisi Miklas, Başvekil Dr.Şuşnig, Peskopos Dr, Filtser ve daha bir çok davetli hazif merasim yapılmıştır. Resimde Alplerin yukarı kısmımnt ve açılmast ehemmiyetli bir hâdise teşkil G*";" Yeni yolun açılışı, sarp dağlar arasından, bir taraftan bir tarafa geçişi kolaylaştırdığı için, pek «, bir dülğer muayyen seneler bir us- tanın yanında çalışmağa ve sanatı öğ-« renmeğe mecbur tutulur, nihayet kal- fasının sanatı iyice öğrendiğine ustası kani olunca, o kalfaya esnafın ihtiyar. ları, şehrin eşrafı ve ileri gelenleri ö- nünde icatet verilir, peştemal kuşatı - lır ve loncanm yardımiyle © sanatkâr dükkân açar ve sanat hayatıma kendi başma girebilirdi, Bu peştemal lıqıuııı ıııruhl lııklnndı bir fikir öT görmüy Ve y n—w— T r ıııu)ı vi dınlryılıın * 12 sene kadar evvel (Bordur) ka- sabasında bulunuyordum. Bir gün be- ni böyle bir peştemal kuşatma mera » simine çağırdılar. Şehir civarında bir pınar başında eşraftan bir zatın büyük bahçesine gittik. Güzel bir yaz günü idi. Her tarafı saran yeşillikler ve çi- çek kokuları arasında, serin gölğeli ağaçların altında davetliler küme kü- me oturmuşlar, .sohbet ediyorlardı. Nihayet vakit geldi, merasime baş- landı. Herkes ayağa Kalktı, icazet ala- cak çırakları bir araya dizdiler. 16 ki- şi kadar olan bunlar üç etekli kırmızı Şam eteğinden cübbe gibi birer elbise giymişlerdi. Her davetli mevkiine gö- rve bir yer tuttu. Bu sırada (Ahi Baba) denilen kasabanın en ihtiyar sanatkâ- yının işareti üzerine çıraklar sağ ayak- larının baş parmaklarını birbirine yak- laştırdılar ve kollarını da göğüslerine çaprasvari bağladılar, Sonra (Yiğitbaşı) ünvanı verilen ilân etti. Bunun üzerine ülemadan bir zat tekbir getirdi ve dunlar edildi. Ar- kasmdan erkân çavuşu denilen diğer 25 birinci !eg'"/ Loncalar devrinde kalfalıkt! ustalığa nasıl geçılırdı? * tında mahirdir. bir ihtiyar usta da dört kapı selâmı de- nilen merasimi bj Bu zat her çırağın tu, kendisine dört defa sanslk hağa istekli olduğunu ll*ğ Hamet diledi, Sonra hazif nınk şunları söyledi: — En büyük pirimlti Davut Aleyhisselâmın ' yiz almak için filân ustatif Kân izin ister, [mıııif?j' v Yiğitmaşı, İhtiyar ustalar ** © sunuz?” Fakat bu suale kınıı di. Bunun ü—'L— (Ahibab — Evet efendim, bu Cevabmnı verince, bu sefef ba) bütün ustalara sordu? — Ustalar, bu kalfadan razı mısınız? Onlar da hep birden: — Evet, hoşnut ve Ellerini öptürdü ve sardu! — Usta, çırağının ettin mi? — Ettim, helâl olsur, Yiğitbaşı bu suali üç edip cevabını aldıktan sonr& xır olan ustalara ve daı rek: “ — Filân ustanın çırağı günden itibaren demirci Üry'e E&lkanlının ustangi di O da sıraile büyüklerit. öptü. Onlar da kendisini lar, etli pilâvlar, irmik ram edildi.” Bu eski zaman ti siz ki, bugün tatbikine im Bunun yerine yapılacak © da esnaf cemiyetlerinin altında sanat mektepleri

Bu sayıdan diğer sayfalar: