4 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 15

4 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

#NİSAN—id5 — Osmanlıcadan Türkçeye Söz HABER — 'Akşam Poztası klavuzunu nşşr_e_diyoruz I — Öz türkçe köklerden — gelen sözlerin karşısına (T. Kö.) - beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her, biri hakkında sırası ile uzmanlarımı n (mütehassıs) yazılarını gazete - İere vereceğiz. 2 — Yeni konan karşılıkların iyi ayırd edilmesi için, — gereğine fransızçaları yazılmış, ayrıca örnek - ler de konulmuştur. 3 — Kö rkce olan kelimele - bugünkü işlenmiş ve kullanılaı şehilleri alınmıştır: Aslı ak olan hai:.| aslı üğüm olan h ili d kökünden gelen şe 'çek,, Defetmek — Savmak, itmek — (Fr.) Expulser, faire #loigner Örnek: Belâyı savdım (dof'ettim; ini çekerler ve iterler (cezp ve def'ederler) * Av tractlon et röpulsion de corps. Define — Gömü — (Pr.) Trtsor Defnetmek — Gömmek Cisimler biribirl, Defter Defter (T. Kö.) — (Fr.) Cahiter. Dehan — Ağız Dehr (Bak: Cihan, âlem) — Acun, dünya (T. Kö.) Dehşet — Yilge — (Pr.) Terreur Örnek: Sâika düşünce halk deh-| de kaldı — Yıldırım düşünc>| b yılgı içinde kaldı. Dehşetü inhizam — Sıngılık Hpouvante, Örnek: (Fr.) iler son hücumlarında, | yanlar, son hücumlarında sıngılığa| uğradılar, Dehşetü inhizama uğramak — Sm. mak — (Fr.) S'epouvanter | Dehşetü inhizama uğratmak — Sın- | dırmak — (Fr.) Epouvanter Ç Delâlet etmek — Göstermek — (Fr.) Signifier, indiguer Örnek: Bu sözler onun kötü yü. rekliliğine delâlet eder — Bu sözler onun kötü şüre' ” “Zini gösterir. Delâlet etmek — Yol göstermek, kr. | lavuzlamak — (Fr.) Guider, montrer| le chemin Örnek: Köylüler delâlet ettiler de yolu öyle bulabildim — Köylüler yol gösterdiler de (kılavuzluk ettile- de) yolu öyle bulabildim, Delil (Bürhan anlamına) — Kanıt — (Fr.) Argument Örnek : Delilsiz davaya kimse inan: Kanıtsız dileve kimse inan. maz maz. Delil (Vesika anlamaına) — (Fr.) Document Örnek: Tarihi deliller lar) — Tarihsel belgeler. Delil (Beyyine anlamına) — Tanıt — (Fr.) Preuve Delil (Yol gösteren Kılavuz — (Fr:) Gulde, Belğe fvesike- anlamına) -— Dem — Kan Dem * Dem (zaman anlamına) (T. Kö,) Demevi — Kanlı, kansal Demgüzâr olmak — Vakit geçirmek | Dennet — Alçaklık — (Fr.) Lâchet: Denaetkârane — Alçakca — — Liç: hement Ürnek: Denaetkârane bir hile ile rdü — Alçakça bir dekle onu rdü. Deni — Alçak — (Pr.) Lüche Ürnek: Denil * Alçak! Dendan — Diş Der — Kapı Örnek: Deri devlet sı. der - — - de, içinde Deraguş — Kucaklama Deraguş etmek — kucaklamak Derbeder « Dağınık, salpak Örnek: Derbeder bir - adamdır. & Dağınık (salpak) bir adamdır. Derbend — Boğaz, dargeçit Dere — Derç (T. Kâ) Derd & Dert (T. Kö.) Derdest — Yakalama - restation, attraper Örnek: Polisler hırsızları derdes. Polisler hx te çalışmaktadırlar * sizları yakalamaya çalışmaktadırlar. Derdest — etmek — Yakalamak — (Fr.) Arrâter Derece — Derece © (Fr.) Degrt Dereke — Dereke Dergâh — Derge Derhal — Hemen Derk, idrak — An, anlama — (Fr.) Comprehension Derkenar — Çıkma Örnek: Bu evrakı bir yazıldıktan sonra yerine derkenar * Bu kâğıdı bir çıkma yazıldıktarn sonra yerine gönderiniz, Derketmek, idrak etmek — Anlamak Devlet kapt- (Fr:) At - gönderiniz ı — (Fr.) Comprendre Örnek: Bu işin güçlüğünü —idrak edemedi * Bu işin güçl yamadı, Derman — Derman (T. Kö.) | — Dermeyan etmek — Ortaya koymak, öne sürmek iğünü anlı - diniz Bu düş, (öne süren) sizdiniz. Derpiş etmek — Göz önünde tu!. mak. Örnek: Evvelâ bu işi derpiş etme- Hidir * Önce bu işi göz önünde tut. malıdır. Ders — Ders ('T.) — (Fr.) cours Deruhte etmek — Üstüne almak, yüklenmek — (Fr.) Se charger Örnek: Bir razifeyi deruhte et mek * Bir ödevi üstüne alınak. Derun — İç ceyi ortaya koyon Leçon, Örnek: Derununda nufus tezkere $ bulunan bir çanla ” İçinde do ğum kâğıdı bulunan bir çanta. Deruni — İçkel Örnek: Deruni bir meserret * İç: kol bir sevinç Derya — Deniz Desise — Dek, oyun, aldaç — (Fr.) Rüse, İntrigue, fourberie Destas Dekçi, oyuncu, aldatıcı - (Fr.) Rutâ, intriguant Dest — El Destar — Sarık Deste — Takım, demet Örnek: Bu fikri dermeyan edn siz. | Destgir — Yardımcı, elinden tutan Destret ölmak — Ele geçirmek, elde etmek, erişmek — (Fr.) Obtenir, ac- güğrir Deşt — Bozkır, çöl Deva — Em, ilâç (T.Kö.) — (Fr.) | Remâde Örnek: Bu hastalığın devasını bu- lTamadılar * Bu — hastalığın — ilâcın: (emini) bulamadılar. Devam — Devam (T. Kö.) — (Fr.) Continuation, frtguentation Deveran — Dolaşı Örnek: Deveranı dem ” Kan do laşısı Deveran etmek — Dolaşmak Örnek: Deveran eden — haberlere göre * Dolaşan duyulara göre. Devlet — Devlet (T. Kö.) — (Fr.) Etat Devr — Devir (T. Kö.y Devran — Evren Örnek: Âlem gene ol âlem, dev Acım gene a acun, evren gene o evren.. Devre Devre (T.) Devriye — Gezek Örnek: Geeleri jandarmalar dev.' i vorlar * Goceleri jandar » malar gezeğe çıkıyorlur. Deyn — Börç Dicür — Karanlık & Didar e Yüz, çehre (T. Kö.) Dide « Göz - dide © - görmüş Dideban * Bekçi, gözcü ran gene ol devrün, kolcu, nöbetçi, Örnek: Bir takım oyun kâğıdı, bir demet çiçek. MDEF- (Lütfen sayıfayı çeviriniz) An j şatosunu muhasara etmişti. Dokuzuncu günü Ragastan Şen Sa- ray harabesinin önünden geçiyordu. Meydana varınca siyah elbiseli kısa böylu bir adam gördü. Bu da gözleri- ni kaldırıp Şövalyeye baktı ve: — Mösyö Ragastan! diye bağırdı. Vücuduna bir titreme gelen Ragas- tan hemen atını bu adamın — üzerine | sürerek: — Sen kimsin?.. diye sordu. Telâş- ha etrafına bakınan adam: — Beni tanımadınız mı?, Size kim olduğumu söyliyeceğim ama | burnfa değil Şövalye! Herhalde sizinle gö - rüşmek isterim!. Hattâ Romaya bu - nun için geldim. Gördüğünüz kıya - fette olarak Monteforteden dönüyo- rum, Sözlerini söyledi: — Monteforteden mi dönüyorsu- muz?.. Geliniz öyle ise! Çabuk olunuz! Her ikisi de Güzel Janüs otelinden içeri girerken meçhul adam yüzünü Örttü. Ve Tiber nehrine bakan küçük odaya girdikleri zaman Ragastanın yanına yaklaşıp kulağına mırıldandı: — Ben eskiden bu odada size bir torba altın getiren adamım, yani Gia- komo'yum. — Lükres Borjiyanın vekilharcı!.. — Evet Mösyö.. Size rastladığım i - çin hakikaten bahtiyarım.. — Fakat Ragastan herifin kolundan yakaladı. Ve heyecandan titriyen bir sesle sordu: — Lükres nerededir. Söyleyiniz, yoksa burada ölünüzü yere sererim! Giakomo güldü: eZ — Telâşmız pek boşunadır Mösyö! Ben sizin dostunuz olduğum gibi ne zamandır beyhüde yere aradığınız şe- Yİ size haber vermek için arkanızdan koşuyorum. B Bir tuzağa düşürülmek istendiğini Sanan Ragastan: — Siz ha!.. Lükres Borjiyanın Sa- :,—ı_k bir kölesi olan siz.. Öyle mi?. de- BORJİYA 948 — Doğru söylüyorsunuz, ben onun bir kölesi idim, fakat burada anlat - ması uzun sürecek bazı sebeplerden dolayı ondan nefret ediyordum. On - dan da, zalim kardeşinden de daima nefret ederek yanlarında yaşadım. Bu sözleri söylerken ihtiyarın yüzü değişmi Her halinde nefret alâ - metleri görünüyordu. Rasastan bu a - damın söylediği “zlerin doğru oldu- ğuna inandı. — Söyleyiniz.. İkimiz de ayni nefret duygusu ile dolu olduğumuz İçin uz- laşabiliriz. — Müösyör sizi aramak için Monte- forteye gittim. Orada yola çıktığınızı haber verdiler.. —Fakat nerden geliyörsunuz? Bo ni niçin arıyorsunuz? - — Senyöra Lükresin maiyetinde o- larak gittiğim Sezarın ordugühindan geliyorum. Sizi aradığımım sebebi de: Lükresin size müthiş bir intikam ha- zırlamakta olduğunu haber vermekti. Sezarla aralarında geçen bir. konuş- mayı duyduğum zaman saçlarım di - ken diken oldu. Ragastan yeisle: — İntikam oldu bitti! dedi. — Nasıl oldu bitti? Ufak bir süküt oldu. Sonra Şöval- ye: — Teşekkür ederim. Fakat pek geç haber verdiniz! Bununla beraber ben Lükresin intikam gjacağımı da - bili - yordum. Lâkin yaptığı fenalığı tamir etmek için gene bana yardım eder mi- siniz?.. Daha vakit var! — Emrinize hazırım! Bu yalnırz, si- zi ilk gördüğüm zaman duyduğum dostluk hislerinden değil, Borjiyalara olan kin ve düşmanlığımdan da doğ- maktadır. — Pek âlâ! Öyle ise, şimdi Lükresin nerede bulunduğunu bana söyliyebi- lir misiniz?. — Bu pek kolaydır. Senyöra Lükrez şimdi Kaprera Adasında bulunuyor. , 2 BORJİYA — Şu tarala) cevabını vermişti, Bu cevap hiç bir şey anlatmıyordu. Fakat çaresiz Ragastan bu yolu takip etti. Bir saat kadar dört nala gittik - ten sonra açıkta bir çi€tliğe. rastladı. Hemen atından İnerek bir şey öğren - mek ümidi pek te olmadığı halde ç(lt—W Diğin büyük avlusuna girdi. Bir ihtiyar kadın çıkrıkla iplik bü- küyor, ve bunun yanında on,on iki rüyordu. Çiftliğin erkekleri de tarla: da bulunuyorlardı. Ragastan: — Bonjur! dedi. Kadın cevap verdi: — Bonjur oğlum!. Haydi Andre, misalire bir testi soğuk garap getir! — Eksik olmayın! Hiç bir şey iste meni, yalnız sizden bir şey soracağım. | Annesinin sözünü yapmak için ev - velce ayağa kalkan Andre tekrar ye - rine oturup sepetini örmeğe koyuldu. Köylü kadın: — Söyleyiniz Möxyö! Eğer bildiğim bir şey ise sizi hoşnut etmeğe çalışı - rım.. sözlerini söyledi — Bu akşam, gece yarısına doğru veya sabaha karçı, atlı veya yaya bu- lman bir genç kadının buradan geç - ni gördün mü?,. Köylü kadının vücudu titredi, Bir Dtayroz çıkararak: — Hiç kimseyi görmedim! cevabını verdi. Ragastan bu titreyişin farkına var- Do yt Ve bu istavroz çıkarmağı da len kaçırmadı. Söz söylerken ya » pılan bu işaret, yalan söylendiğinden Colayı Allahtan af istemek mânasını RNagastan kocakarının bir şeyler bil - başladı: — Bu gece veya bu asbah bu yoldan Timsenin geçmediğini ve çiftliğinize kimsenin girmediğini kat'i surette bi - rında bir çocuk sazdan xepet ö İ Köylülerin bu âdetini iyice bilen | liyorsunuz öyle mi?.. Kat'i surette biliyorum ! Bu söz üzerine kadın bir daha cıkardı. Bu anda Andre bağırdı: . — Büyük anne! Buraya gelen güzel Kadınt unultun mu?, — Sen sus Andre! Monsenyör — bu çocuk ne söylediğini bilmez. Haydi dışnrıda oyna.. Ragastan ihtiyar kadında döndü: — Yaşınıza hürmet etmek lüzımsa da, doğruyu söylemezseniz daha şid « detli harekete mecbur olacağımdan dolayı affınızı dilerim madam, Büyük bir cinayet yapılmıştır. Herşey, bu ci- nayeti yapan kadının buradan geçti- leriyor. Sik Alma Kontluğu - nun arazisi içindesiniz. Ve Montefor- teye tübi buulnuyorsunuz. Eğer doğ- ruyu bana söylemezseniz bu — akşam bütün çiftlik halkı ile beraber siz de tevkif edileceksiniz! — Ey Mesih! Bize acıyınız. Ne yap- malı?.. O kadın da bizi ölümle kor -« kuttu. Eğer içimizden biri bir şey söy- lerse hepimizi öldüreceğini söyledi.. — Doğruyu süylerseniz hiç bir fe. nalığa uğramıyacağınıza yemin ede - rim. Düşününüz ki Kont Alma sizi müdafaa etmek için ne kadar kuvvetli ise hakkınızdaki hiddeti de o kadar büyük olacaktır. — Evet Monsenyör, bir kaç gün ev« vel bir kadın gelmi — Bu kadın kimdi?.. — Onu ne ben ve ne de çiftliğin ö » bür adamları biliyoruz! Doğrusu bu- dur! Bir çok para vererek dört asker- Te bir arabanın burada kalması için bizi kandırdı. Daha başka bir gey — İs- tedi.. — Devam ediniz! — Çiftliğin büyük odasını bir gece için kendisine vermekliğimizi ve bura- da geçecek şeyleri öğrenmekliğimizi istedi. Bize yemin ettirdi. Bunun İçin de para verdi. istavroz

Bu sayıdan diğer sayfalar: