21 Haziran 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

21 Haziran 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

21 HAZİRAN — 1935 Sağlık öğütleri : Kalp rahatsızlıkları daima tehlikeli mi? Elli yaşını aşmış bir kadın veya erkek kalbi etrafında ağrı ve sızı duydu mu aklı başımdan gider, hemen kalp hastalığına uğramış olduğu hükmünü bastı - Tir. Bu gibi ağrıların en çoğunun kalp hastalıklarından 'leriye gel- mediğini hemen bütün doktorlar söylemektedir!'er. Midede ve bağırsaklarda gaz, yel yahut her hangi bir' hazim -| sizlik hâdisesi bu gibi ağrılarır başlıca sebebidir. İnsanlar, yürek hastalıkların - dan acaba niçin bu kadar kork - makiudırlar? Doktorluk bilgisi - nin bu kadar "Jerlememniş olduğu çağlarda kalp — hasta'ıklarından korkmakta herkesin hakkı vardı, çünkü kalbin hiç şakası yoktur. Hemen götürüverir, yanut ta, bü- tün hayatı müddetinyece insanı alil yapar. Ancak modern bilg'nin nurlu çağında böyle bir korku gülünç - tür. Aksak kapaklı (vale) bir kalp bile, Rüzumu veçhile itina gördü- ğü takdirde hayatın sonuna ka - dar normal işlerini görür. Kalplerinde bozukluk olduğu - nun farkına bile varmadan bü - tün idtaan ve yarışlarını hiç bir rahatsızlık duymaksızın — yapan bir çok atletlev görülmüştür. Bu da kalbin valv — bozukluk ve rahatsızlıklarına karşı ken - dini ne dereceye kada: tanzim e debileceğini meydana koymak - tadır. Bozuk bir kapak (valv) adam akıllı kapanmaz; öyle ki kalp bozulduğu zaman, umumi cere - yana gitmesi lâzım gelen kanım bir Zısmr geriye sızar ve nesiçle- re varmaz. Kalp bu aksaklığı gidermek i- çin kendi adalelerinin hacmini büyütür daha kuvvetlesir ve böy- lece mühtelif aletlere — elverişli miktarda kan gönderi”. Kalbi aksıyor diye tir adam kendini hareketsizliğe mahküm ede- yahut bütün hayatımı yatak- ta geçirmeğe kalkışırss, kalp git- tikçe kuvvetini kaybeder ve müm kün oldüğu kadar az is görmeğe başlar. Bu zayıflamış vaziye'te, kalpte hiç bir arıza olmıyabilir, ancak ani olan bir heyecan — yahut bir vücut durgunluğu derkal rahatsız lik vererek , kalp bu g'bi vaziye- te kendini uyduruncaya — kadar; soluk tıkanıklığı ve göğüs dar - lığı gibi arızalar olur. İşte bunun içindir ki Valv ra - hatsızlıklarından muztarip olan - ları hareketsizliğe ve yatağa mah küm etmek kadar kötü bir iş yok-| tur. Yalnız kalpleri bu arızalara karşı kendiliklerinden tedbir ala- Mmıyan hastaları yatağa dir, Yalnız kalpleri rahatsız olanlar değil, fakat vücutları büyük yar- gunluklara alışık olmuyanlar da dikkatli davranmak mecburiyetin dedirler. Kendilerini yavaş ya - Vaş ve mütemadi — egsersizlerle Alıştırmış olanlar şiddetli hare - ketler ve ani yorgunlullardan ta- kınmalıdır. Kalpleri bezuk olan - lar için basit bir takım kaide ve ©gzersizler vardır. Bunlar birden! bire gelen cismani ve manevl yor gunlıklardan ve heyecanlardan kaçmalıdır. Tıka basa yemek — sıhhatli a- damlar için bile zararlıdır. Hele kalbi rahatsız olanlar yemekte daima itidal göstermeli ve yemek aralarında su içmelidir. Mide şiş- kinliği kalp üzerinde tazyik ya- par. Barsaklar daima — işler bir halde bulundurulmalı, — katiyen pekliğe meydan — verilmemeli ve tazyiki azaltmak için hiç olmaz- sa iki haftada bir müsbil alımına- lıdır. İnatçı kabız. çekecler de iki günde bir yatmadan evvel yarrım tatlr kaşığı manganezi aldık'arı takdirde çok faydasımı görecek - lerdir. Her gün muntazam egzersiz - ler yapılmalıdır. Çünki egzersi - umumi sağlığı iyi bir vaziyette bulunduracağı gibi, ka!bin ten - belliğine de müsaade etmez. Ne kadar egzersiz yapabilece- ğiniz meselesini de kalbin göste - receği arızalar tayin eder. Eğer her gün yaplığınız egzersizlere rağmen kalpte hiçbir arıza yoksa, demek ki emniyettesiniz, yorgun - luk ve halsizlik duyarsanız fuzla ileriye gitmiş olduğunuz anlaşılır. Kalp kapaklarında rakatsızlıkla - rı olanlar geceleri on saat yatakta kalmalıdırlar. Görüyorsunuz ya kalp hastalık- ları bile pek o kadar korkunç ve insanları ümitsizliğe düşürecek gibi değil imiş! Hasta olanlar evvelâ korkuyu akıllarından silerek maneviyat- Tarını kuvvetleştirmelidirler. Doktor Yunan kralının söyledikleri “ben Yunanistanı biç bir zaman malım saymadım,, Atina, 20 — Eski Yunan kralı Yorgi, “Eko dö la Gres,. gazetesi- nin direktörüne Londrada şunla- re söylemiştir: — Yunanistana dönmem ihti - malini düşündüğüm zaman bilhas- sa zihnimi birçok meseleler kur - calıyor: Siyasal hayatta — sükün ve serbestliği nasıl iade edebilece- ğiz? Kralm siyasa yapmadığı ve yap mıyacağı ve bütün partilerin üs - tünde kalacağı fikrini kalk arasın- da yaymak nasıl kabil olacaktır? Halk arasmda bu fikir kuvvet- lendiği, memleketin unsurları ara- sında tam bir anlaşma hasıl oldu- u takdirde kralın vazifesi kolay- Taşmış olacaktır. Aksi takdirde, memleket bu va- ziyetteyken, partiler birbirlerinin tam düşmanı bulunuyorken kral ne yapabilir? Kovulduğum vatanım Yunanis- HABER — Akşam Postası |Kartal Oğullarının ulkesı AâNAVUTL.U AKTA Türkçeye çevıren : A. EKREM Bır adamı bıçaklamak, sadece nezaketsizlik sayılır, okadar! Çevrenin sessizliği, sakız gibi beyaz ve sabun kokan yatak çar- şafları bize deliksiz bir uyku ver- di. Ertesi sabah para vermeğe dav randık. Bektaşiler para sözünü i- şitmek bile istemediler. Zaten bu mezhebin misafirperverliği dille- re destan olmuş bir âdetmiş. Paraya davrandığımız zaman, bize bir kaç bektaşi vecizesi söy- lediler. Ne yazık ki hepsini aklım da tutamadım, Bir iki tanesi ga- liba şöyle bir mâna ifade edi - yordu: “Başkaları açken, senin tok ol- man günahtır.,, “Başkalarına iyilik yapmak - tan çekinirken züht ve takva id-| 4 dia etmek günahtır.,,... Ayrılırken Süleyman babanın hayır dualarını aldık. O gün dağın — yamacında set set duran ve gittikçe sıklaşan zey- tinlikler içinden yol alarak deni- ze doğru inmeğe başladık. Saranta şehrini görmeğe başla- yınca, havada yaprak ve dallar i- çine kurulmuş bir köşkle karşı- laştık. Otomobili durdurarak şu havat köşke çıkmak - istedik. U- zun merdivenleri tırmandık. İçe - ride bütün gün tek başma bekli- yen ve zeytinlikleri — gözetliyen bekçi ile çene çalarak manzara - nm güzelliğine hayran olduk. Bir kabalık yüzün- den altı yıl hapis Çeneler işledikçe, zeytin bekçi- si arkadaşlığımı arttırdı altı yıl hapisten sonra çıkan bir adam i- çin burasının iyi bir sığınak ol - duğunu söyliyerek: — Bir adama karşı tabalık et- tim diye altı seneye hüküm giy - miştim! Dedi. Buna aklımız ermemişti: — Kabalık için altr yıl hapis cezası ha?!.. Sözleri ağzımızdan çıktı. Yapraklar arasında oturan a- dam sadece: — Öyle ya dedi. Rir adama karşı kabalık ettiğim için altı yıl| hapse tıkıldım. Bu adamdan dul kalan kadının — kardeşi de bana karşı kaba davranmal: istiyor. Adriyatik kryısında şimale doğ ru Saranda limanı ile Vlona ara- tanı ben hiçbir zaman şahsi ma -| £ lemm addetmem. Ve bu mala tekrar | sahip olmak gibi bir düşünce de| beslemiyorum. İ Yunanistan benim vatanımdır. Bu sebeple onunla alâkadar ol- maktayım.,, d aaaramam e mee eee eresmre e- HAEBR | Istanbulun en çok satılan ha-i kiki akşam gazetesidir. İlânla <i rmı HABER'e verenler kâr e - derler. semerleri hep Şu ağır yüklerin altında inliyen kadınlara bakın! Evi geçindirmek için çalışan yalnız kadın değildir. Arnavut erkekle de paylarına düşen işleri seve sev e yaparlar. çok zor olduğundan erkek, kadın herkes sında yol çok güzel ve alâkaya değer.. Bu yol, zeytinlikler, çam ormanları ve kumlu plâjlar ara - sından 200 kilometre kadar zik - zak uzanır, ve yüksek — yerlerde göz önüne adeta tayyareden görü Kiyormuş gibi bir manzara serer. Temmuz ayının öğle güneşi al- tında boyuna koşuyoruz. Şimdi mükemmel bir tabit Hmanın çev- resini yarı dolaştık. Burası bom boş duruyor, tecim (ticaret) ve gemi bekliyor. Az sonra bir zeytinliğin serin gölgeliğine sığınarak öğle yeme- ğimizi yedik. Gözümüzün altında koyu mavi Adriyatik denizi bir çarşaf gibi pürüzsüz ve hareket- siz gerilmiş; üstünde bir yelken gemisi bile yok... Gün batmağa başladı. Himara dağınm eteğinden yukarıya doğ- ru tırmanıyoruz. Tepeye vardık. Serin çam ormanlarının içinden gene yokuş aşağı sürerek, kıyıya indik ve uzun zaman deniz koku- sunu içimize çeke çeke Vlonaya geldik. Arnavutlukta su zenginliktir İki gün daha — yolculukta ge- çirdikten sonra Berat ve Elhas- sana eriştik. Dağlar artık uzak - larda kalmıştı. Sürü sürü sığırla- rın otladığı geniş — ovalardayız. ı Arnavutlukta sarraçlık oldukça ilerlemiştir. 'At eğerleri ve hayvan yerlidir. Arnavutlukta geçim çalışır. Buralarda sık sık meyva ağaçla- rile karşılaşıyoruz. Bu ovada kü- çük, fakat çok — işlek iki ırmak akmaktadır. Arnavutlukta su, servetin hiç şüphesiz ta kendisidir. —Ülkede ancak kısmen, o da mevsim mev- sim saeyrü sefere müsait olan iki ırmak var. Kışın dağlardan.çılgınca . akıp ziyan olan seller, yazm da kuru- yan dere yatakları Arnavutluğun başlıca su dertleridir. Burada yapılacak sun'i göller, ülkeyi ihya edecektir. Köprü ol- madığı için sal üstünde — otomo- bilimizle birlikte ırmağın karşı yakasma geçmiş tam hızla ilerli- yorduk. Yolun ortasına — dikilen bir delikanlr durmamiz için işa - retler yaptı. Durduk, arabaya yak. laşmca küstah bir tavırla kendi « sini Berata kadar — götürmemizi söyledi. Berat ise bulunduğumuz yer - den tam dört saat uzaktı. Orada geçmekte olan boş öküz arabala- rından birile bedavadan gidebi . lirdi. Sorduk: — Ne diye seni Berata götü - recek mişiz? Kaba kaba — güldü ve yüksek sesle cevap verdi : — Niçin mi? Ben bir beyzade- yim de onun için! Bizim çenesi düşük şoeför işe müdahale etti. Ona bağıra çağıra bir şeyler söyledikten sanra ga- za bastığı gibi gene yola düzül - dük. Aradan epi gecçti. Şoför sırı- tarak: — Beyzadeye ne dediğimi bili- yor musunuz? Sizin yabancı bir devlet elçisi olduğunuzu ve ki - | rişi kırıp uzaklaşmasını öğütle dim. İşte Arnavutlukta yüz yıllar- danberi her türlü imtiyazlardan istifade ederek yaşamakta olan bir soysal cemaatle, daha doğru- su derebeylerile — ilk temasımız böyle olmuştu. » (Devamı var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: