20 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11

20 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ışakallılar] üÜzülüyor! HABER — Akşeın Postası Resmi telgrafla g çok basit bir makir Bugünkü berberler — BirTürk genci eksik vasıtalarla böyle sakal kesmeyi unuttular( Sakala ondülâsyon ! Kafaya ip bağlıyarak traş ! — Kadın saçı yapmıya muvaffak oldu imdi ilgili yerlerden yardım usulünde sakal Berberlerin pek lâfı geçtiği bu- / sakalımın ötesinden berisinden yon günlerde berberlerin de unuttuğu ta yonta nihayet beni hemen çene- ve teşvik bekliyor Tepebaşı Kamerhatun mahal-| Mevzu ne olabilir biliyor musu -| mi bağlyarak gezecek bir hale ge-| lesi, Duraç sokağı 5 numara.. nuz? Berberler saka| kesmeği unut - | | kesmek derken, onu uş - n traş etmek de - frenk usulü,, "ıa,;ı,,W kallar ortaya koy" Maktan bahsediyorum. | Sakal, bazı İtalyan gençleri ayrı | şartile, son devirlerde O kadar ki, her de çıkmasa, ve ta- plarile aile albumlerinde - simler olmasa, bir vakitler şeyin insan yüzünde bir | tutulmak < yayılama durduğunu pek kestire -| miyeceğiz bile | Sakalların zamanla kayboluşu, yahut da ona karşı Tanrınım günü | açılmakta olan bitmez lukcnı-m-ı,W savaş , berberlere de bunun nasıl bir biçime sokulduğu ustalığını unutturdu. Kırk kırk beş yıldanberi nasıl - sa yanağını güneşe vermemiş ve onu her vakit bir sakal halısiyle an bir tanıd e kal kestirmek için | kerbe dukkanlarında geçirdiği Mazerayı anlatırken enikonu ku - kesildim: Bu sakallı ta: “Epey zamandır berber dükkân larının devamlı bir inceleyicisi ol- dum. Gençlere pek güvenemiyo -| Tum. Öyle ya.. Nasıl güvenirim ki, benim genç dediğim, on dokuz yir Mi yaşındaki bir berber çırağı ve Ya kalfası sakal görmüş değildir. | Sakal görmedikçe,sakalın nasıl ke | sileceğini de bilmez, Hele sakalın | Şu veya bu biçimlerde kesildiği *| ni, eşkiden kalmış bir modası ol - duğunu hiç kestiremiyecektir. Ustasına gelince, kendine kaç | tane sakallı müşteri geliyor ki, ç| taklarına kadar sakal traşını öğ -| Tetecek derecede bu işin üzerine düşsün.. “Hem ustası biliyor mu ba - ığım diyor ki: | kalınr!? “Böylece, berber dükkânlarının| önce bir kapısından bakıyorum. İçerdeki manzara nasıldır? Eğer Yaşlıca ve gözlüklü, sessiz bir us- laya benzer birini görürsem gir -| Mek içimden geliyor.. Haydi bir| tesaret! Sakalımı elime alarak töyle bir giriyorum. Fakat bilir Mmisiniz ki, bu yaşlı ve sakal kes- Mesini pek bilir. sandığım ada - Mın, o gün çenemin altından biraz fazla alışı ve üstelik (— adam sen de kaybettiğiniz sakal olsun, ge - he çıkar!) diye bir de patavatsız- Ca öğüt verişi bütün keyfimi ka - Çırıyor.. Ve ikinci sefer de haydi, Yeniden bir dükkân aramağa çı - AYorum... “Geçenlerde böyle bir dükkâ - ha girmiştim. Berberin yaşına ve “*zal kesme hususundaki cerbeze' Te güvenmiştim. Önce saçımı sor- u, (erfırla!) dedim. Tabil saka - İm nasıl almacağını biliyordu... t -4zen kavıtsızlıkla tirdi.. Alışmışım. Kestiremiyorum Kestiirirsem, yanaklarım üşüye -| cekmiı gibi geliyor.. | Sözü uzatmıyalım.. İkinci de - fa bu adamın ısrarile zorla gene | saka * bu dülkkâna girdim Va | ) lımın gene kesilecek bir hale uı.! mesi için, o zecri budamadan bı:rv' aylar geçmişti. | “ Bu defa türlü türlü dillerle, sakalımı, çırağı traş etti.. Hayret! Aman hir güzel iyaş ekti! | Dedim: “— Oğul son bu teraği| nerden öğrendin?.,, “Hele çenemin altını o kadar güzel usturuplu kesmişti ki bizim | merhum “perükârlarımki,, vız ge | lir..w | Onun da - gizliliğini anladık. Meğer delikanlı, çenemin altın - da doğru, sakalımı, bilmem nnsıl, eder, son moda kadın enselerini traş eder gibi kesermiş.... Hem tuhaf da bir çocuk: İ « — Gakal bir çeşit kesik saç gi- bidir, diyor. Yalnız biraz daha | kıvırcığı... Sakallı baş, altından da otlar bitmiş bir saksıya, veya | başaşağı bir Habeş kafasına ben-| zer.. Ha başınızı traş etmişim.. Ha | sakalınızı..,, | “İsterseniz sakalınıza — dur | bakayım: — ondülâsyon da yapa- bilirim,, dedi. n 4 “Böylece, o gün yüreğim, garip bir surette yatışmış olarak berber dükkânından çıktım.. “Simdi anlıyorum ki, sakallı kal mış bazı kimseler, artık istedikleri biçimde değil, bugünkü berberle - rırıı becerebildikleri kalıba göre | yahut onların düşüncelerine uya - rak sakallarını hem muhafaza e - decek, hem azmalarının — gü - zel surette — önüne geçebilecek..., bırakmamış tanıdığın | Sakalının bu anlatısından sonra, bugün ar - tık belki kaybolmuş olan tam es - ki berberlerin, yeni traşlara uy - mak için çektikleri güçlükleri ha - tırladım. Bugünkü berberin, önüne gelen klâsik bir sakalı ya kadın saçına göre, yahut kıyasıya keserken hiç | duymaması aksine, onlar üzün makine ile kesili meselâ kenarı bir Amerikan usulü saç traşı, be -| Burası telli veya telsiz telgraf vasıtasiyle resim nakletmek - için bir âlet keşfeden Fikri isminde ça-| lışkan, ve müteşebbis bir gencin | pansiyoner olara': oturduğu bir ev. dir, Ayni zamanda Türk fotoğrafhanesinde rötuşör o- larak çalışan Fikri, benimle bera-| ber dördüncü kattaki odasına çı- karken şu sözleri söylüyordu: — İstanbulda yalnız olarak ya-| şıyorum, ne annem, ne babam, ne de kardeşlerim İstanbuldadır. Beyoğlunda | En üst kata çıktık. Fikri elin-| | deki anahtarla bir kapıyı açtı, i-| çeriye girdik Burası Fikrinin atelye olarak | Köşede bir| kullandığı bir oda. masa ve üstünde keşfettiği âlet... Gramofon zembereklerinden ve entreptörlerinden istifade edile rek yapılmış iki makine ve on bir pilden mürekkep bir batarya. Fikri bunlardan birini bir matbaa kılışesi, diğerinin üs- tüne de düz bir çinko levha koy- du.. Zenberekleri kurduktan son. xa âlet tıkır tıkır, işlemeğe başla- Kılişenin üstünden aşağıdan yukarıya doğru bir gramofon iğ- nesi gidip geliyor.. Bu iğne boş ve dolu yerlere rasladığı vakit elek- üstüne trik cereyanı vasıtasiyle diğer lıirI âlet de müteessir oluyor. Ve ora- da da bir gramofon iğnesi ayni ih- tizazları üstü eczalı bir çinko üs tüne çiziyor. Bu çinko levha kılişe yapar gibi aside konduğu zaman| | siz olarak iki mevzi arasında plân, asid, kazılmış tarafları aşındırı- yor- Bu şekilde birinci kılişenin bir ayni elde ediliyor. Çinko levha yerine kopya kâ ğgıtlı bir mukavva konduğu takdi! de de kılişenin aynini resim olarak çıkarıyor. Gördüğünüz gibi Fikrinin ica- dettiği “resmi telgrafla mek,, (Tele - foto) makinesi çok basit ve kullanışlı bir âlettir. Fikrinin henüz 22 yaşında ol- ması, bütün bun'arı gramofon zen. bereği gibi basit âletlerle ve ken- gönder- Pikrinin bir fo- toğrafı ve kendi Lığu âletle el. mül ediyce bu bozukluklarır: 0T - tadan kaybolaca - ğını söylüyor. cermek İ girerlerdi. Eski berberlerden bir kaçının böyle traş istiyen bir mektep tale- besini — hizayı kaybetmemek i çin — kafasına cepeçawre ip bağ - layıp öyle traş ettiğini bilirim. Fakat bu eski berber'ler yeni -' n ne dürlü güçlüklere| leri memnun etmek Fikrinin kendi bulduğu usüle göre derme çatma vasıl 1 Ö letin iki resmi di kendine yapması ve hiç bir yük sek mektepten mezun olmayıp kendi kendine yetişmiş olması bul | duğu şeyin kıymetini arttıracak şeylerdir. | Bundan başka Fikri — fakir bir| ün büyük bir kısmı. gençtir. G nı, ekmeğini kazanmak için baş- ka sahalarda çalışarak geçirmek mecbuüriyetindedir. | Bu âlet, gerek telle, gerek tel resim, fotoğraf, parmak izi, imza gibi şeyleri yüzde yüz aslına ya-| kın bir isabelle gönderebilmekte-| dir. Ayni zamanda, çok ucuz, ba- | sit ve kullanışlr olduğundan - bil- hassa askerlik sahasında mükem melen kullanılabilir. Bu âleti daha fazla ilerletebil. mesi, ve tekemmül eltirmesi için| alâkadar makamların bu gence yardım etmeleri, ve yaptığı önem (ehemmiyet) vermeleri zımdır. şeye lâ- için dururlardı. Yeniler eskile di istediği gibi bir biçim verdik -| ten başka, yenileşen bircok eski cski kalân eskiye, varsa bıyık altır, dan, yoksa sakalsız bıyıksız rahat. ça gülüyor bile... Hikmet Müniri Fikri bana hayatını şu şekilde anlattı: — Erzurum kazalarının birinde doğdum. İlk tahsilimi 'orada yap- tım, Küçüklüğümde fenne, bilhas- sa fotoğrafa çok meraklı idim. Bü- yüdüğüm vakit ailemizin paraca vaziyeti sarsıldı. Babam beni ©- kutamıyordu. Ben de Karsa gide- rek orada fotoğrafçılık yapmağa başladım. Bir taraftan da fotoğrafın tel- grafla gönderilebilmesi'için bir u- sul arıyor, bütün çalışmamı bu noktada topluyordum. Küktürümü ilerletmek için de kitaplar alıp o- kuyordum. ü Nihayet on, on beş gün evvel makinemi tamamlamış, ve müzbet netice almış oldum. İlk önce bu buluşumu bir başka gazeteye ha- ber verdim. Beni savsaklıyarak yaptığım şeyle alâkadar olmadı. Arkadaşla: mıyorlardı. Halbuki ben — gayet müsbet ve müke nmel neticele- el- de ediyordum lar. » da bana inan- Bugün bu kadarcık şeyde mu- vaffak oldum. Yarın belki memle- ketin müdafaasına ha büyük bir keş yarıyacak da- bulunabili- rim. Fakat bunun DĞ bi, hima ” AAA ÜN G ğ LN

Bu sayıdan diğer sayfalar: