26 Temmuz 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

26 Temmuz 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

RMANIN KIZI Vahgşi hayvardar arasında ve Alfrikanın balta girmemiş ormanla- renda geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı aN0 63 memm Yazan: Rıza Şekib tam Az sonra, kulübelerin bulunduğu saha elleri tüfekli adamlarla doldu ve heme lıyan silâh se Abdülâziz genç kıu lemıne O da müsterih bir şekilde Fakat Abdü. verdi. yoluna devam etti. lâziz daha evvel, yerlilerden bir', kısmını genç kızın gideceği tarafa | göndererek pusu — kurdurmuştu. Genç kızın fillerinden ayrılarak yalnız başına yürüdüğü bir sırada bu yerlilerin pususuna uğramış ve yakalanmıştı. Ben görmedim. Fa- kat bu genç kızın yerlilerin pusu- suna düşünce onlarla nasıl kah- ramanca çarpıştığını anlata anla 'ta bitiremiyorlar. Bir tek kişi otuz, otuz beş ki- şiye karşı ne yapabilir? Hiç... te Karşa da nihayet kuvvetsiz dü şerek yerlilerin kuvvetli kolları a rasında hareketsiz kalmış, amma bağırarak, önden uzaklaşıp giden fillerini çağırmaktan da geri kal- mamış-. Biz, fillerin dönüp gelmesin - den önce sür'atle harekete geç tik. Karşa, yakalandığı, tuzağa dü- yürüldüğü için çok müteessir gö - rünyordu. Ağzımın bağlı olması kendisine güç nefes aldırıyordu. Bu yüzden terliyordu. Çok - sıkıl - mıştı.. Maamafih, bırakılması için hiç de yalvarmak küçüklüğüne düşmemişti, Bunun sebebini de ormanda biraz yol aldıktan, fillerin bulun - ması ihtimali olan mıntakayı geç- | tikten sonra anladık, Ben Abdül - B geT GN PTOR AÇAT YN öğretmenin sesidir. Anlıyorsunuz ki, önctü çoktan plânördeki yerini almış ve kaportayı geçirerek kendini uçağa bağlamıştır. Nitekim bir eli kumanda leviyesinde göşişmanları bir balık gal- saması gibi açıp kapatıyor. — Amortizatör, kırk adım .. Birbirilerile yarışır gibi sekiz kişi ileri atılryor ve hep birden bir, iki, üç dört diye bağırarak sizden kırk adım | ötede duruyorlar. Bunlar sandovları işi n gürültüye pat- sleri de karıştı âziz ıüç nefes almasından dola - yı ağzının çözülmesini söyledim. O kabul etti. İşte bu dakikada yanına yaklaştığım zaman bana: — Beni bırakın.. | için çok hayırlı olacaktır. - Sesimi fillerimin işitmesine imkân yok .. Muhakkak peşimizden gelecek - lerdir. Başınızı felâkete sokmuş olacaksınız, Karşanın bu son tehdidinden ziyade onun ormanından ayrıl - ma kistenmesi bana dokunmuştu. | O dakikada içimde bu kızı serbest bırakmak arzuları uyandı. Fakat Abdülâzize sormadan bu işi ya - pamazdım.. Sordum. Bana: — Lüzumu yok.. Bu kadar yuf. ka yürekli olduğunu bilmezdim. Diye cevab verdi . İsrar ettim. Onu gene yumuşat- manın imkânmı bulamadım.. Sonunda sustum. Karşa çok güzel bir kızdı. O- nu ormanından — ayırmak, ıuzel bir çiçeği kökünden — sökmeye | benziyordu. Yolda hiç eğlenmedik.. İki gün | iki gece müteamdi bir yürüyüş - | kurtulduk, Ve bir gün sonra da yani bu sa - bah buraya ulaştık, Şimdiye kadar, hiç ses | madan madan Ebulülâyı dinleyenlerden Mirat: — Abdülâziz, Abdülâziz diye, bahsttiğin kim? -diye sordu.. - Demindenberi dinlediklerimi an- layamadım.. Bir isim kırışıklıiı'; var galiba?. İ Abdülâziz cevab verdi: Isim karışıklığı filân yok.. E- bulülânin ortağı Mehmedin bir adı da Abdülâzizdir. — Ya.. Ben Mehmed diye bili- yordum.. Abdülâziz, fazla izaha lüzum ten sonra ormandan çıknr-ı dedi. Bu sizin | çekecek posta eratıdır. Çekişmeğe ha- | görmeden Ebulülüya döndü: HABER — Akşam Postası Buğün neşrine başladımığız tefrika, bir müddet evvel türkçe- ye tercüme edilen hatıralar de » ğildir. İntetlicens Servisin eski reisi Sir Bazil Tomsonla görüşerek o- rata hatıralarında neşredilmedi ği bür çok meraklı ve esrarlı nok « taları öğrenen Moris Vern adlı bir Fransız gazetcelsi bu eseri yeni neşretmektedir. | Buadam"Entellicens Servis,, in | en büyük şefidir. Bütün dünyada ağını kurmuş olan bu muazzam teşkilâtı idare eden ilk şef Sir Ba- | zil Tomson olmuştur. Bu - teşkilât 300 yıldanberi faaliyetteydi: Asrımızın ihtiyaçları Eenteli - cens Servis gibi bütün dünyada binbir türlü — işlerde dalbudak saran bir teşkilâtın bir tek adam tarafından idare edilmesini bir za- ruret haline getirmişti. Ancak kim- senin göremediği, kimsenin - far- kında bile olmadığı işler yapan servislerin başıma getirilecek şe- fin müstesna kabiliyetli bir adam olması lâzımdı. Arabistanr ayaklandıran, Ef ganistan tahtımı yıkan, şimdi de — öldüğü ilân edildiği halde — Habeşistanda olduğu söylenen meşhur Lavrens gibi casuslar ye- tiştiren Entellicens Servisin başına getirilecek adamın her halde ale. lâde adamlardan farklı olması lâ- zımdı- İngiliz hükümeti yıllarca böy- le bir adam aradı. Nihayet Kral Beşinci Corç intihabını yaptı, adı- nt işitenlere bile korku veren En- telicens Servisin başma Sir Bazil Tomsonu getirdi. Bu tarihten sonra Sir Bazil Tomsonun yüzünü gören olmadı. siyeti kalın bir esrar perdesi arka- sında daima örtülü kaldı, Bazıları onu romanlarda ras- geldikleri kahramanlar tipinden kuvvetli, iri yarı, cesur bir adam sanıyor, onu İngiltere siyasasını idare eden siyası! adamlardan daha muktedir biliyordu. Halkın tanımadığı bu adamın şah-| — Ağzını açmaya cesaret etmi-| yecek! diyorlardı. Hakkında söylenen bütün bu sözlerden haberi olduğunu söyli- yen Sir Bazil Tomson gülerek dcıl di ki: “— Entelicens Servis, bütün dünya ulusları için mükemmel bir roman mevzuu olmuştur. biraz daha ileri giderek yeni bir romantizmin doğmasına sebep ol- muştur, diyebilirim. Dünyanın her hangi bir köşesin- de önemli (ehemmiyetli) bir hâ- dise oldu mu, bütün ağızlardan şu sesi işitirsiniz: “— Bu işte Entelicens Servisin parmağı var!..,, Bazan tahtları deviren, bazan yeni siyasal bir durum kuran ve arkasından insan kütlelerini rükliyen her hangi yeni bir fikir cereyanma raslandığı zaman, bü- tün ağızlar: “— Entelicens Servis - ortalığı gene karıştırdı!...,, Diye haykırır. . Aleyhine de olsa bu gibi yanı: tımları tekzip etmediği için her şeyden anladıklarını iddia eden adamlar maindar tebessümlerle: — Dediklerim yalan olsaydı, Entelicens Servis tekzip etmez miydi? diyerek halk üzerine tesir yapmak istiyorlar. Dünyada çıkan bütün hâdise- leri Entelicens Servisine yükliyen- lerin başında eski Alman İmpara- toru Vilhelm geliyor. Eski Kayzer her hangi bir zorluk karşısında bulundukça “Vur Abalıya,, kabi- linden: “— Bu işi yapan Entelicens Ser.| vistir.,, diyerek, kabahati omuzla- rından atmak istemiştir. Nitekim genel savaşta yenilme: sinin asıl sebeplerini Alman ulu- sundan saklamak için: — Entelicens Servis ülkemizde ihtilâl propagandası yaparak Al. manyanır yenilmesini kolaylaştır- dı: demişti. Kendi kabaha'!lerini mevcut ol. Sü-| Versay muahedesi gör Klemanso, Vilson'un boğazını sıkmıştı! Hattâ, | | adamların gördüğü bütün zırlanmış iki halat ekipi gibi başla kumandasımı bekliyorlar, Hepsinin de yüzleri bir sağlık —anıtı gibi dinç ve| canlı. İşte Öğretmen ellerile işaret ve- riyor.: — Başla.. Dört çift elin birden çekişi sandov - ları kopacak gibi geriyor ve plânör tıpkı o katapütlerden fırlryan uçak - Jar gibi havalanarak başların üstün- den ta.... aşağılarda — düzlüklere ini - yor, Bu kalkış ve iniş yapılırken hiç kimsede ilk zamanların o tatlı telâş ve heyecanı yok. Bir, iki, üç, dört... Gözlerimi kınıyonım Bu koşan, u - ardaki düzlüklerden uçup giden tayyare - leri yukarı çıkarmağa çalışan bu ya - nık yüzlü, mermer göğüslü gençlerin iki ay önde Türk kuşu salonunda mah | cup bakışlarını ve onlara — gür sesile haykrran Kurum Başkanı Bay Fuad Bulcanın şu Ölmez sözlereini bir dahu görür ve düyar gibi oluyorum: —" Türk genci olmak, Türk kanını taşımak ve Atatürkün çocukları ol . mak itibarile muvaffak — olacağımıza zerre kadar şüphem yoktur.,, Ankaraya gelen her gporcu ve mek- tepli genç, şehirden bu sekiz kilomet re uzaktaki Türk kuşunu kampmı ve #radaki havn egemenlerin! görmeli ve birgün onlar gibi eçaen Türk kuşu Ü- yesi olmalıdır. KAYA Havacılık ve Spordan — Karşanın klübede olduğunu söyledin. Şu kızı görebilir. mi- | yiz?. mıyan kurumlara yükliyen bir im-| Uzaktan veya yakından onun- la işi onlanlar ise, ondan nefret edercesine korkuyorlardı. | Ebulülâ; — Şimdi hayır, dedi. Onu göre- bilmek için Abdülâzizin kalkma - nt beklememiz lâzım. Bu sırada, öbek — öbek, ağaç altlarında oturup biribirlerile ko- | nuşan esircilerle, Faruklar biri- | birlerine girdiler. I Uzaktan koşup gelen bir yerli | Çok telâşlr görünüyordu. (Devamı var) | W İstanbul asliye mahkemesi 6 mcı hu | W kuk dalresinden; Hacer — tarafından Çadırcı ahmet çelebi mahallesinde Ba li pağa Yokuşunda 79 sayılı evde otu - | ran Veysi aleyhine açılan veraset İ - lâmının iptali davasında müddeialey- | hin ikametgâhının meçhül bulunduğu | | cihetle yapılan ilânen tebligat netice- | sinde tahkikat günü olan 29 — & — 935 cumartesi saat onda mahkemeye gel- mediğinden gıyap kararı ittihazile beş gün zarfında on beş gün müddetle ilâ nen tebliğine karar verilmiş ve tahki- şamba günlü — saat 10 tayin edilmiş katın yapılması için 23 — 9 — 925 çar. ve gıyap kararının bir nüshası da mah keme divanhanesine asılmış olduğun - dan mezkür gün ve saatte müddela - Teyh Veysinin mahkemeye gelmesi ve- ya bir vekil göndermesi aksi Leh ve aleyhinde söylenen söz. lere cevap vermediği için kimseye görünmiyen, fakat yaptığı işlerle | her yerde olduğu anlaşılan bu a. dam hakkında herkes aklına eseni söylüyordu. Söylenenler ne olursa olsun, | ortada kimsenin inkâr edemiyece. ği bir tek hakikat vardı: Bu adam devrimizin bütün — hâdiselerinin gemlerini ellerinde tutuyor, bü. tün meselelerin içyüzünü biliyor, Ffakat bunların esrarını — kimseye sezdirmiyordu. İngilterenin siyasasını idare e- denler arasında bile onu iyice ta. nımıyanların sayısı pek çoktu. Sir Bazil Tomson hakkında düşünce- leri sorulduğu zaman İngilterenin tanımmış şahsiyetlerinden alınan cevap şu olmuştur: — Bu adam dünyada ağzını aç.- mıyacaktır. Bazıları da daha ileri giderek: Takarde gıyabada TTAhklat mü- hakeme — yapılarak — bilcümle — va- kıatr ikrar etmiş addolunacağı teğliğ yerinde ilân oluru, paratorun genel savaşta yaptığı bu gibi işleri size daha sonra anla- tacağım... Sir Bazil Tomsonun “İş,, dediği hareketler, ekseriya dünyayı ida re etmiş adamların gördüğü işler- dir ki, hemen hemen her zaman in- sanlığın mukadderatı üzerine bü- yük tesirler yapmışlardır. Sir Bazil Tomsonun hikâyeleri hiç bir yerinde kesilmez, çünkü bu esrarengiz adamın kalım du- varlar arkasında saklanmış saray- ların kapalı odalarında yapılan konuşmalardan bile haberi var- dır. Sir Bazil Tomsonun görünmi | yen mevcudiyeti imparatorların saraylarma, başbakanların çalış- ma odalarmma, hattâ süel kuman-| danların en mahrem odalarına gir. miş, her şeyi görmüş, her şeyi işit.- miştir. Sir Bazil Tomsonun görünmi: yen mevcudiyetini takip etmek ka bil olsaydı, dünyayı idare edenİ diğer bir zümrenin (Endüstri, Te-| cim ve Finans zümresi) bazan çok| hasis menfaatler için milyonlarca! insanların hayatiyie nasıl oynadı ğını öğrenebilirdik. Genel ,Şavaşın bin bir esrarınıl TEMMUZ — 1985 Ü iı' lürken Örten kulm perdeyi daha kimsi yırtamamıştır. Dün işlerini idare ettikleri id dia eden birçok adamlar bütür bildiklerini söyledikleri halde, es rar perdesi hafif tir yaz rüzgârı nın tesirini bile duymamış, ufa cık bir hakikati meydana çıkara cak kadar bile yerinden kımıldan. mamiıştiır. Klemanso, Loid Corç, Mareşal Jofr, Mareşal Foş bildiklerini söy. lediler. Vaktinde dünyanın en fazla or: ganize kuvvetlerini idare eden bu işleri yakından bilen, hattâ ulusları ida- re eden bu adamları da idare eden Sir Bazil Tomson ağzını gene aç- madı. Bütün dünya büyük bir merak- la bugün 73 yaşmda olan Sir Ba: zil Tomsonun dudaklarının kımıl- dayışmı bekliyordu. Daha birkaç yıl evvel haritalarda beyaz bırakı: lan geniş arazinin üstüne İngiliz bayrağını diken, bin bir çeşit ma- ceralar geçiren bu adam bildikle- rini ne zaman anlatacaktı? Adamlarını dünyada benzeri zor görülen bir disipline ve yük- sek bir yurtseverliğe alıştıran bu şef kimsenin bilmediği işleri bil- diği halde, her hangi bir — sorgu karşısında bulunduğu zaman bir çocuk saflığıyla ve hiç stkılmadan şu cevabı verir: — Bilmiyorum... Haberim yok.- tur!... Bununla beraber, ıhlıyır kurt — belki de yılların verdiği : neticesi olacak — kendisini sorgu- ya çekmek istiyenleri sorguya çek.- meğe başlar. Bu suretle kendisiy le konuşanları şaşırtmaya getirir, bildiklerinden bir kelime bile söy lemeden, çok dela birçok yenilik. ler öğrenir.., Meselâ kendisiyle konuştuğum zaman bana şöyle sorgular — sor- du: — Versay konferansının sonla- rına doğru, Klemanso bir gün bir- denbire Amerika Cümhur Başkanı Vilsonun boğazına sarıldı, az kal. dı onu boğuyordu... Şimdi size so- ruyorum... Klemanso Vilsonun boğazmı biraz daha sıksa ve boğ- saydı, vaziyet ne olurdu?-.. — Ne dediniz? Klemanso Vil sonun boğazına mı yapıştı? Sir Bazil Tomson başını sallı- yarak devam etti: — Böyle bir kazayı tasavvur e- diniz.. “Kaplan,, adıyla tanıman Klemanso Vilsonu boğmuş olsay- dı, bu kazayı halka ne şekilde an: latacaktı?.. Bu sorguyu kendi ken- dime sordukça hâlâ korkudan tit rediğimi duyuyorum. (Devamı var) 26- 7. 935 cuma, 27 cumartesi, 28 pa- zar zünü akşamları Tepebaşında Be: lediye bahçesin . de Şehir tiyatrosu sant 21 de Delidolu operet 8 perde yazan Ek - vem Reşit beste . liyen Cemnl Reşit Dikkat Bebek, Şişli, İstan bul ciheti tram - vayları temin edil miştir. Kuabal Belediyesi ŞehirTiyatrosu M T

Bu sayıdan diğer sayfalar: