August 31, 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

August 31, 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

31 AĞUSTOS — 1935 M NI KIZI Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikanın balta girmemiş ormanla- rana geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı EN” gı mem Yaran: Rıza Şekib mma Kısa bir zaman kalabalığından içinde bu yerli kala kala dört kişi sağ kalmış, beşi de yaralı kurtulmuştu Fakat zavallilar bilmiyorlardı ki karşılaşacakları bir değil, iki aslandı... Karşayı da saymak icap ederse üç olurdu. Genç kız, vahşilerin aslanı üre) rine silâh kullanmağa başladık - larını görünce artık daha fazla beklemeğe lüzum görmedi, Hemen ikinci aslanının yelesi- ni de bıraktı. O hücuma kalkar kalkmaz arkasından kendisi de harekete geçti. Kerşanin birdenbire oortaya çıktığını gören yerliler neye uğ * radıklarını bilememişler, sağa s0“ İa kaçışmağa başlamışlardı. Fakat bütün bunlar boşuna gay retti, Aslanları birer birer yetişip kaçmağa Kalkanları tepeliyor, bi - rer pençe ile yere serdikten son- “ ra ötekilerine geçiyorlardı. Karşa vahşilerin bu perişan ha- lini görünce acıdı. Onlara daha fazla öziyet çektirmemenin yolu- nu aradı. Bu da boşuna bir gay - ret oldu. Çünkü aslanların gözü: Bü kan bürümüştü. Durdan, yap « madan, gelden birşey anlıyacak halde değillerdi. Krm hi. amam iyimla ha sesli kalabalıktan kala kala dört kişi sağ kalmış, beşi de yaral: olarak kurtulmuşlardı. Karşa bunlarla uğraşırken, orman derinliklerin den tâ kulaklarına kadar gelip Şarpan fillerin tambur çalatı 8e8- leri yaklaşıyordu. Demek Ebülülâ ile filleri hemen peğisira denebi - lscek kadar çabuk yetişmişlerdi. Genç kız, fillerinin kendisini &rayan seslerine haykırışla cevap verdi. Karatılık ağaç gövdeleri ara - sından gürültülerle ilerliyen hay- Vanlarınini korkunç vücutları salr- narak kendisine yaklaştı, Karşa, sanki uzun zamandır on- lardan ayrı düşmüş gibi, önları görünce heyecanlanmıştı. Nasıl heyecanlanmasındı, İnsana in - sandan çok daha yakın bulduğu bü kara hayvanların kendisini gö- rünce kopardıkları sevinç haykı - Sami başka türlü karşı koyamaz. k, Ebülülâ yalniz değildi. Söyle - diği gibi yerli genci de beraber gtitrmişti, Karşa, Ebülülâ'ya yer- de yatan ölüleri göstererek: — Bak! dedi. Aslanlar gene ne Yaptılar! — Ne oldu? Bunlar buraya na- »l sokulmuşlar? — Bunu bilsem, yahut bana bil dirselerdi, başlarına bu felâket gelmezdi. Şimdi sağ kalanlarını sorguya çekeceğim amma nasıl anlaşacağım diye düşünüyordum. Tam zamanmda geldiniz. Ebülâlâ ile beraber gelen yerli genç sağ kalanlardan birini tanı « Miş olacaktı ki yanma koşmuştu. Karşanm sorguya çekinesine Hizm birakımıyacak surette vah - #İYİ imtihan ediyordu. Karşa kendisinden biraz uzak l ta geçen bu konuşmanın farkına varmca gence seslendi: — Buraya getir de beraber ko- ım ?... Ormanda ne işleri var- mış bakalım... Elimde ne bakır hâzineleri, ne de başka birşeyleri kaldı. Acaba buraya daha neyi al- mağa, neyi elegeçirmeğe gelmiş - ler? Genç yerli uzaktan yüksek ses- le cevap verdi: — Ben de onu konuşuyordum. Bu adamı tanırım. Bana doğru - sunu söyliyeceğinden eminim... — İsterse söylemesin... Ölüm « den kurtulduğuna inanmış bir hal deyse ve bundan sevinç duyuyor- sa acele etmemesini söyle... Karşa bununla vahşinin doğru söylemesini temin etmek istiyor - du. İlâve ettis — Getir buraya onu benim ya- arma... — Pekâlâ! İkisi de Karşaya yaklaştılar. — Ne söylüyor? — Daha kâfi derecede izahat almadım amma burada kaybet « # — Kimmiş bu kaybettikleri ar- kadaşları? Bulmuşlar mı? — Evet bulmuşlar... — Neredeymiş?.. Bu şimdi as- lanlarm parçaladığı arkadaşları a rasmda mı? Genç yerli vahşiye döndü ve boğulur gibi bir ağız gürültüsün - den sonra vahşiden aldığı karşılı ğı Karşaya tekrarladı: — Hayır... Onlar içinde değil « miş, onu daha yukarıda bir ağaca bağlı ve ölü olarak bulmuşlar... —Ya?!... Karşa Ebülülâya döndü ve o - na: — Bu dedi, bizim evvelce bağ - ladığımız vahşi olacak... Hani şu bize ok âtan vahşi... — Evet 6 olacak. — E? Ne yapmışlar bu arka - | tikleri bir arkadaşlarını aramağa| sidiklerini söylüyordu. daşlarını, bağlarını oçözmüşler mi? Bunu Karşa soruyordu. Genç yerli gene aynı gürültü - lerden sonra: — Hayır çözmemişler... Öylece birakmışlar, — Niçin? — Vakit bulamamışlar... Karşa kaşlarını çattı. — Yalan söylüyor, dedi. On - ların ölülerini böyle meydanda bı- takmadıklarmı ben çok iyi bili - rim, Ölüsünü kaldırmağa vakit bu lamıyanlar acaba ölünün boynu- Ba üzerinde kargacık burgacık i- #aretler bulunan tahtayı nasıl va. kit bulup da asabilmişler? Genç yerli, Karşanm söyledik» İerini vahşinin diline çevirince vahşi ürperdi ve korkulu gözleri. ni Karşanm gözlerine merhamet dilenir gibi çevirdi. (Devamı var) | HABER « Akşam Postası Hava tehlikesini bilen üyeler Ankarâ (A.A:) -—- Hava tehlikesi « ni bilenler: 891 B. Habip Behlül İstanbul 20, 8392 Yeni Merlitik& (o müskiratçı 20, 8393 Mustafa İbrahim berber 20, 8394 Ahmet ve Cemil oOMarangoz 20, 8395 Oton ötza€r 20, 8396 Oskiyan terzi baş yan 20, 8397 Ahmet Hazım Şerif, Ab. dullah torunu talebe 40, 8398 Bayan Bedriye Habip 20, 6399 İsmail Pir 20, 8400 Kâzım Yağmur 20,401 İstepan 20, 402 Doyça oryant bank o Türkiye şübesi 500 bir defa, 8403 J.V. Vitol ve Kumkapı Lmt. 250, bir defalık, 8405 Yomton lâstik deposu numara: 4 20, 8405 İsmail Halit 26,40, 8408 Jozef Avramoğlu 20,40 8407 Mehmet Nedim 20, 8408 Hilmi Süleyman 20, 8409 Bi. Ba, Bo Yervant 20, 8410 Abduş İsma- 11 20, 8411 Yordan Avangoğlu 20, 8412 Şuhabi Fahri 5, 4413 Rardam lâm - baları ticaret evi bir defalık 50, 8414 Bayan Güzide zonguldak saylavı (E- reğli) 50, 8416 Ali Ahmet oğlu Baş - veren 20, S117 Mehmet güven başve - ren kamunu 20, 8418 Hasan (20, 8419 İsmall Yanık, başveren kamunundan 20, 8420 İsmall Zeki başverenden 20, 821 M. Verena 'T. Kö Ş. Kandilli Ş. dire, 30, 8422 M. Zera 20, 8423 M. Piala 20, 8424 Hacı Hamit Manifaturacı Es- kişehir 25, 8425 Şeker Niyazi manlfa- turacı 25, 8128 Ahmet Yaşar Tuhafi- yeti 20, 8127 Sadri eczacı 25, 8428 'Tay. yip İzmir pazarı 24, 8429 Yusuf Ke - resteci 25, 8430 Hacı İbrahim manifa- turacı 25, 8431 Arif ve Hasan kereste- el 50, 8432 Mustafa o pirinç hanı 20, 8433 Kemal Özgün müstantik Gerze 21, 8434 Haydar manifaturacı Sıvas 20, 8435 Halim hirdacatçı 20, 8436 İb - rahim Şevrole acentesi (50, 8437 Ah - met bezzaz 20, 8438 Rıza fabrikası 20, 8439 Rıza palas oteli sahibi | 24, 8440 Şevket manifaturacı 20. Haydutların “ “şefi kim? Polis hatiyesi (X:9) un Snci forması bugün satışa çıktı Hasan cı bademyağ ve yağsız kar kremleri Çilleri katiyyen izale eder Dünyada mevcut kremle. rin en nefisleri, €n sıhhileri- dir. Nazik cildii kadınların hayat arkadaşıdır. İhtiyarları gençleştirir ve gençleri gü- zelleştirir. İnsana ebedi bir taravet veren Hasan acı ba- demyağı ve Yağsız kar kremleri unutmayınız. Kutusu 60, tüp halinde 20, Türkiyade yapılıp da Avrupa etiketi yapıştırılan ve halkı aldatan kremlere vesair (itriyata aldanmayınız. Hasan marka- Sina dikkat ediniz. Hâsan Depost: Ankara, İstanbul, Beyoğlu | | i hakkında malümat getirsinler... | detti, Nakleden: * (Hatice Süreyya) Ferruh, elini Dünya güzelinin peşinde... Fanhrünname adu &ski Farisi tarih romanından alınmıştır No.50 hançerine attı. Rakibinin gırtlağını kesecekti. Fakat, gözgöze geldiler, hayır, bu adam fena bir insan değildi teşebbüsünden vaz geçti — Artık bu şehir bana haram oldu. Başka bir yerde yeni bir şe- hir yapalım! Saraylarımı oraya kuracağım! - dedi. Bu ferman yerine getirildi. Es- ki şehirden yenisine göç olundu. Bezm şehri, artık, metrük ve vi- ran bir halde kaldı. Aslandan intikam almak için hayli uğraştılar. Lâkin, meşelikte öyle meharetle saklanıyor, bir - denbire hiç umulmadık bir za - manda çıkıyor ve etrafa zarar ve- riyordu. Köylüler bizardı. Ne ya- pacaklarını bilmiyordu. Vakayı burada bırakarak Fer- ruha avdet edelim. Ferruh, yaralıydı. İyileşmesi i- çin, bir hayli müddet tedavi edil mesi lâzımgeldi. Bir zaman Se - him'in misafiri kaldı. Birlikte ne- kahet devrinde işunmuş ile meşgul oldular. Sehim, önun kederleri çok olduğunu biliyor, kendisini yanından ayırmıyor, teselli edi - yordu. Ona âdeta öz kardeş mu- amelesi yapıyordu. Fakat bütün bunlar, Ferrubu bir türlü teselli edemiyordu. Ak- Imda fikrinde hep sevgilisi vardı. Onu nasıl kurtarayım diye düşü- nüyordu. Yalnız kaldıkça müte - madiyen ağlayıp duruyordu. Sehim: — Kardeşim... Sana ne ikram edeyim, ne yapayım ki derdin da- ilem. Fakat bu kadar gam çek - men için başından geçen felâket Hümayı aramağı tercih ediyordu. Öyle de yaptı. Gene elde âsa, sırtta aba, ayak» larda çarık, yollara düştü... Tabit, kılıcı ve okuyla yayı da eksik de- ğildi. Bir hayli gittikten sonra, bir deniz kıyısında. bir geminin kalk- tığı gördü. Hemen yaklaşarak, kaptana: — Beni de alımız! diye müraca» at etti, — Olmaz... Yolcularımız ta» mamdır. Gideceğiz... Ferruh, pek yalvardı ise de kör etmedi. Kaptan, onu almaksızm gemiyi hareket ettirdi. Fakat henüz pek az açılmışlar« dı ki, ufukta bir gemi göründü. Bu, adetâ bir korsan gemisi hare- ketiyle tüccar gemisine yaklaşıp onu soymak teşebbüsünde bulun- du. Sahilden henüz hareket eden gemi de, kurtulmak kaygusiyle ge- ri döndü. İçindekiler, canlarının ve mallarının telâşma düştüler. Fakat, korsanlar, onlara rahat vermiyo'du. Hücum ediyorlardı. Nihayet, âdetâ bir muharebe baş- Tadr. Korsanlar gemiye girerek k »r yeri aramağa başladılar. Diğer ta- raftan da, karadakiler arsında harp oluyordu. Delikanlı, bir müddet bu mu- harebeyi seyrettikten sonra, daha fazla seyirci kalmağa tahammül edemedi. Haksız bulduğu kor sanlar aleyhine döğüşmeğe karar i, nedir? - diye sordu. - Benden giz:| verd leme... Sehim, durmadan israr ediyor- du: — Bana errrmi söyle... Derdin nedir?... i Ferruh, boyuna lâkırdıyı değiş- tiriyordu: Gerçi, tüccarlar, ona fena imi- amele etmişlerdi, gemiye almamış“ lardı amma, zarar yok, hak onun tarafındaydı. Oklarına, yayına ve kılıcma se» rıldr. Döğüşmeğe başladı. Kor. sanlardan bir çoklarını hayli kır. — Adam tende. Brakm..) di. Başka şey konuşalım. Fakat, Sehim, o kadar israr et- ti ki, nihayet söyletti, Ferruh, ona, aşkımı anlattı! — İyileştikten sonra artık bu- rada kalamıyacağım, muhakka" Hümayı aramağa gideceğim. — Ah, kardeşim, sana ne kadar alıştığımı bilemezsin. Katiyen sen- siz edemiyeceğim. Gitme... Müns- vip adamlar yollıyalım, Dünyanın| | her tarafını arasınlar, Sevgilin — Hayır... İle ben gideceğim. Ben bizzat onu aramazsam hiç kimse bulamıyarak sanıyorum... Sebim, Fer'ul.a o kadar ısın - mıştı ki, ondan ayrılmak istemi - yordu. Hattâ kendide birlikte seyahat etmek 'stedi, Ferruh, mü- nâsip bir surette bu teklifi red- — Öyleyse, sana asker ve teva- bi vereyim. Onlarla birlikte git, sevgilini ara... | Halbuki, delikanlı, bu kadar muğlâk işlere girişmek istemiyor - (Devamı var) HABER AKŞAM POSTASI IDARE EV! Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adresli Istanbul HABER Yazı Işleri telofonu : 24873 idarevellân , : 24374 ABONE ŞARTLARI elönkiye ) Senelik iacokr, 3 - ğe e. arogmr. 3 ayık Oa00 1 evuk so © © 20 , İLÂN TARİFESİ Ticaret Uânlarının satir 12, Resmi Uânların 10 Miri Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaes du. Yalnız başma sefere çıkarak

Bu sayıdan diğer sayfalar: