10 Eylül 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

10 Eylül 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kKarıs Komisyoncu Mahid Tünei va.! gonundan tam çıkıyordu ki bir ka- dın yere düştü, çırpınmağa başla- dı. Ve bir güzel, genç, sarışın kız. komisyoncu Mahide dönerek: — Allah aşkına, de1i. anneme yardım ediniz... 40 yaşlarında kadar görünen bu kadm yumruklarmı sıkmış ve yallığı yerde ileri geri tepiriyor du. Ağzının kenarlarının ıslanlığ; ve gözlerinin kaydığı görülüyor - du. Mahid derhal kadın.r. üzerine eğildi. Yumruklarını açağa bi - leklerini oğmağa ve bir yandan: “ Su, su!,, diye haykırmağa başladı. “ Mahid bu işe kendini avam akıl. İ: vermişti. Kadının dayerıklı bir kale gibi duran gergin sin 'rleri, ke sılmış vücudile kırasiyı uğraşı. yordu. Bir yandan işe kı da karış- miştı, Yerde yatan kadarı kendine getirmek için kızla başhaşa uğraş- tılar, ou geldi. Polis geldi. Bir kaç kişi kadını karga tulumba e- derek az ilerideki eczahanenin dö. şemesine yatırdılar, Komisyoncu Mahidden imdat istiyen genç kız, Mahi'le teşekkür etti, — Gidebilirsiniz artk, dedi. Çok yardım ettiniz. Annemir has. talığı birazdan geçer sanıyorum. , Rica ederim yolunuzdan kalmayı. NIZ. . » Komisyoncu Mahid boynunu). bökerek ve içinde tuhaf bir mer - hamet duygusuyla ayrıld.. Ne güzel de kızdı. Komrisyoncu Mahid bu gün elliye vardığı bal- de gönlünün tazeliği bir türlü bu- Tuşmamış, kurumamış k riydi. — Ne güzel kız! ded” Sarışın, genç... Ve hele annesini kurta. - mak için soluk soluğa çalarken daha da güzel görünüyordu. Hey gidi hey.. Fakat ellilik Mah'in; komisyoncu, işi yolunda, parası bol Mahidin, cebindeki tir kadın fotoğrafı, bu kıza da daha bu kız .- bin tanesine de taş çıkarir r Karısı mi dediniz? Aman duymasm.., Os bu sa“ da ağıza bile almaktan #rküyor - da, ». Kömisyoncu Mahid, eczaharc - den beş on adım ayrılarştı k' bir komşusuna rasladı. Ber: berce 2v. lerine doğru yürüdüler. Mabhid evine girince, :'k iş ola- rak her zamanki âdeti üzere karı. #mın yanağını sıktı / — Nasılsın? dedi. Gsnc ahrap. ların geldi mi? Çene ça''ınız va. Senin de zevkin bu... Karısı, yemeğin ve rakısının bu akşam en sevdiği mezelerle hazır- lanmış olduğunu söyledi “B-kli- Yorum !,, dedi. * Mahid, her akşam evine döndü Mü, üzerine çok düştüğü ve bir ün bile yanından ayıramadığ: bir fotoğrafı cüzdanının iç gözünden Şıkarır ve masanın bir gözündeki bir kitabın arasına saklar, sabah 'eyin onu gene cüzdanını soka' ak #ündüz yalnız kaldığı vakit bir iki defa bakmak üzere çikar gi- der. Bu fotoğraf kimin fotoğrafı ve bu kadın ne suretle komisyuacu Mahidin hayatında yeretmiştir an latmıyalım. Kestirebilirsiniz.. Ancak şu-ası! korkuludur ki, bu fotoğra” bir gün karısının eline geçmiye... Mahid de bundan korkar Ve onun için akşam üzeri cüzdeni saklamak, karısı karşısında uygun- suz olduğu için, bir biçimine zelti- rip bu resmi alır ve gizler. a Fakat bu akşam, odasına çıktığı vakit Mahid cüzdanı yerinde bula. madı.. Aman, zaman. Cüzdan yok.. İçerisindeki yetmiş seksen li- ra da beraber gitti demek... Bun- dan başka vesikalar, kâğ tlar. Ya o canım fotoğraf.. Mahidi tuhaf bir düşürce aldı.. Kızarmış yüzünün iki yanında be- yaz birer yakı gibi duran şıkak tellerini parmağının ucuyla kaşt dı. Acaba karısına söylese miydi? Bu sırada yemek odasından doğru bir ses, karısının sesini işit- Hi. Kendisini sofrabaşma çağı"ıyor du. Mahid düşünerek indi. Soyun mamış ceketini olsun değiştüme- mişti... Karısına anlattı: Karısı sordu: — Bugün neredeydin? — Birçok yerlere girip çıktım. Fakat hiç birinde de bir çaprıza geldiğimi hatırlamıyorum. — Sakın düşürmeyesin.. — Bilmem!? Derken, Mahidin karısmın güz. lerinde bir alev parıltısı görüldü. — Yoksa!? Mahid sezmişti. Yoksa, bir yol- suz yerde, her hangi suretle bu cüzdan, içindekilerle elden çika- rılmış mıydı. Mahit ne etmişde karısına söylemişti. Giden ptra büyük bir şey miydi sank:!.. Kendi başına geçer, yeniden Vir yerden kazanır, olur biterdi. Nah kafa! » Mahidi az sonra büsbütür aş ka bir düşünce aldı. İçtiği rakı iş- te bu sefer içine zehir oluyordu. Ya cüzdanı hakikaten düş'ı - müş de, bir hayır sahibi bunu bu- larak, içindeki vesikalardan Ma- hidin adresini çıkarıp getirir ve bir küçük mükâfata karşılık ver. mek isterse... İstese iyi.. Ya bu, Mahid evde oomlıdığı bir zaman vukua gelir da ciirda- nı karısı alırsa, ve içinden .. Ah, evet, içinden o güzel kıdın fotoğrafı da karısının eline bir ge. çecek olursa mahvolup gittiği yün. dü. a Mahid bu kuruntuyla o polise haber vermek şöyle dursun, cüzda- nın ve içindekilerin tarifini karı- sından olan korkusuyla kendis.ne bile yapamıyordu. — Sağlık olsun!.. dediler. Mahid, sabaha doğru ancak u- yuyabilmişti. Bütün gece, sanki bir kişi çıkagelerek, fotoğrafla fa- fan, cüzdanı kendisine uzatıvere- cekmiş gibi berbat bir iizüntüyle sabahı etmişti. Fakat işte tam o yana bu sana dönmelerini bitirmiş, tam dalmış bir haldeyken, kapınm çıngırağı oynadı. Mahid sıçradı. — Acaba kim? INnde&en sakladığı resim! İ döndüğü vakit karısını kendinden HABER — Akşam Pastası Ayni zamanda uyana” bi balkondan uzanarak: — Bir polis gelmiş! dedi. — Polis mi? Ne münasebe:! | Fakat Mahid, çabuk toparlana- rak pijama ile palas pandıras kan-! dini aşağı attı. | — Evet, evet.. dedi. Getirdiniz mi? Mahid benim... Doğruca ba- na veriniz!. | Polis, ağır bir tavurla: — Hayır, daha çetirmedik . Fa- kat sizin merkeze kadar geln.sniz lâzım.. dedi. . Mahid, sanki meselenin üzerine basmıştı. Derdi günü cüzdan. Polisin merkeze kadar çağırmas.. işin bir hırsızlıkla alış verişi (o olduğuna şüphe bırakmıyordu. Fakat, giyinmek üzere yukari önce hazırlanır buldu. — Gideyim.. Şu senin cebinden paranı, cüzdanını çalan habisi gö- reyim, Yüzüne “tu!,, diye bir tü- küreceşim, diyordu. — Aman canım, sen evde otur. Boşuna sinirlenme, ben alır geli - rim. —Hayır, hayır.. Dünya yıkılsa gideceğim.. Gazeteler, bu alçakla- rın yaptıklarını yaza yaza bitire- miyor. Şöyle bir “rezil, o edeyim kendilerini de görsünler.. iş * Mabhid, içinde kirpi gibi bir kor- ku ile, yumula yumula, hep be- raber merkeze gittiler. Diş kapıdan girdiler. Bir kapı daha..'Bir metdiven... Bir boyalı kapı.. İçerde merkez memuru: — Buyurun - Bay Mahit.. Buyu. run bayan... * Sonra merkez memuru emretti: — Getiriniz! Komisyoncu Mahidin ke-:sı, gözlerini ovalıyarak oturduğu ver. de iki yana bir silkindi. Ellezini bacakları arasında birbirine ha - vuşturarak kapıya doğru bakma - ğa başladı. Merkez memuru: — Kendilerini nerde arıyorânk. Nerde bulduk. dedi? Bunların ele geçmesi, pek az kalmış bir yanke- sicilik usulünün de köküne kibrit suyu dökmemize imkân verecek. Mahid başını salladı. Oda kapıya döndü. * Kapıdan polisle beraber bir ka. dın girdi. Arkasından bir daha. Fakat burada şunu söyliyelim ki bu kadınlar içeri girince, Mahid. karısı tarafından kaba etlerine doğru gelen iri bir çimdik manda- İm ya duymuş, Ya duşmamışlı... Bu beklenmiyen manzara onu :h. maklaştırmıştı. Bu kadınlar, Tünel vagonun - dan çıktığı zaman yunwuklarını açmağa savaştığı “sar'alı,, kadınla genç, sarışın kızıydı. Merkez memuru sordu: — Bunları tanıyor musunuz? Mahid kekeliyerek Tünel vaka- sını anlattı. Merkez memuru masasının gö - zünden şık bir Krokdil c'izdan çı- karark ve bir hediye sunar gibi Mahide doğru tutup: — Bu sizin mi? diye sordu. — Şüphesiz!.. Ah, çok teşekkür ederim. İçersindeki adres ve res- mimden anladınız değil mi? Veri. niz.. Bu hainler... Hik Mahid böylece cüzdarı, adetâ iki eliyle (o merkez menrurundan kapmağa kalkıyordu. X * Merkez memuru yavaşlıkla: — Müsaade ediniz, müsaade e- diniz, dedi. Bakalım içindekiler nasıl, tamam mı? Çünkü biz, hiç bir işi eksik bırakmak istemeyiz. Mahid şimdi şaşırmış, hele ken- disiyle beraber merkez memuru - nun, parlak gün ışığı vurmuş ma - sasına doğru uzanan karısının gö- zü önünde, cüzdanında saklı du. ran güzel kadın fotoğrafını hatır. lıyarak, bu cüzdanı (biran önce ele geçirmek ve içindekileri dile. diği gibi tarayıp istif etmek isti- yordu. Buraya giren kadmların, karı» sında uyandırdığı şüphe, bu cüz. dandan düşecek olan güzel kadın fotoğrafınm koparacağı fırtına yannda hiçti. Merkez memuru: — Müsaade ederseniz açayım. dedi. Şu, yetmiş yedi liranız.. Bu kadar mıydı? Sayınız.. * Mahid, şaşirmış halde: — Evet, dedi. Ve paralar üze- rinde bir iki parmak oynatarak: — Saydım.. Tamam.. Bu kadar- di. — Ya vesikalarmız... Bir, iki! İşte evrakınız... Tamam mı?, Ge. lelim cüzdanın iç taraflarına.. Mahid, şimdi soluğunu bir kö. rük gibi hissettiği karısının yanı. başında adetâ dizlerinin bağı ke- silmiş bir hale gelmişti. — İç taraflarda ehemmiyetli bir şey yoktu, diye atıldı. Ehem - miyetli bir şey yoktu. Tamam di .! yelim... Bu kadar ele gsçirmeniz! benim için büyük bir minnet vesi.| lesidir. Lâkin bu hainler .. İ Fakat merkez memur-ı cüzde - nın iç tarafı hakkında söyliyeceği hikâyeden bir türlü geçemiyordu. Her halde çok önemli ( bir şeydi ki... Mahid yutkunuyordu: Mahid yutkunuyordu... — Bu sabıkalılar, diye söze baş- Yazan: Hikmet Münir ladı. Cüzdanı ilk ağızda şöyle bir yoklayıp içerdekilerini çantaları- na geçirdikten sonra, vii . rinde daha yüklü birkaç banknot bulacaklarını ümarak çabucak bir eldiven gibi oralarına da dalıp çıkmışlar.. Ve... — Ve?.. — Ve tabiatyile bu el girip çık- ması esnasında buradan birkaç şey de düşmüş., Kadınlar, dip ü- ğünü Amma artık para mıydı. yoksa e- hemmiyetsiz küçük birkaç kâğıt mr... Karanlıkta ve aceleyle pek arayıp bakamamışlar... Zaten bu cüzdanı da şaşırıp bir köşeye at- tıkları sıradadır ki oradan geçmek te olan memurlarımızdan biri der- bal elektrik feneriyle cüzdanı yer- den alıp, zaten araştırılmakla o- lan bu sabıkalı iki şeriri ele geçir- miştir... v3 * Merkez memuru daha anlatıyor. du galiba.. Fakat Mahide mavi, masmavi bir ufuk açılmış gibiydi. Karısını önüde ve bir türlü mey- dana konmasını istemediği resim kaybolmuştu ya.. Hani “hay Allah razı olsun... Şu yetmiş yedi lirayı da sana vermek isterdim amma,, diye yankesici ka. dına diller dökeceği geliyordu. Merkez memuru biraz tesini de- ğiştirerek: — Ne yazık ki, dedi. O telâş sı- rasmda, cüzdanınızın iç tarafın- dan düşen para veya küçük bir kâğıt parçası gibi şeyin aranılma. sına bakılamamış ve en ehemmi- yetli şeyin kadmlarda olduğu tah- min edilerek vaka yerinden uzak- laşılmış, sonra da orada yapılan taharriyatta bir şey bulunamamış. tır. Affınızı dilerim.. Komisyoncu Mahid; adetâ şar- kı söyler gibi bir makamla: — Sağlık olsun! dedi. Karısı emniyetle tekrarladı. — Sağlık olsun.. Sabıkalıları da geçerek merkez memuruna doğru türlü reveranslar yapıp çıkarlarken Mahid, kapının bir yanma çarptığı kaba etinde s0. ğumuş kurşun yarası gibi bir acı- nm zonkladığını duydu. Kıskançlık mandalı. sezdiklerini o söylüyor ar,

Bu sayıdan diğer sayfalar: