Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
İ - — , ! HABER — Aksam Postası Tefrika num;rası .- Yazan:(Vâ-Nü) Oturakçı, gülsuyucu, _ elbiseci, ayakkabıcı ve berber başılar, teşrifat- larla prensin tuvaletini yaptırır onu giydirir! Dünkü tefrikanın hulâsası Yunanistanın şarkındaki Ağrı, boz adasında yaşıyan Prenses Cilberto D'Albertino Türk kor- sanı Hızır. Reise (Barbaros Hayreddine) haraç verdiği için, civardaki Sen - Jan şövalyele . rinden korkuyor. Cilbertonun maiyetindeki Kont Benita D' Ambro o sabah, efendisini uyandırmak üzere, odasına girdiği vakit, onu, yas- tığına sarılmış, sayıklarken bu. luyor. Bu sayıklamadan anla - şıldığı Üzere, Prensin karısı A- nita, bir kere bile — kocasının koynunda yatmamıştır,. Çünkü, dövüşüp istiklâlini kazanama . dığı için, bu uyuşuk asilzadeden nefret etmektedir. Fakat, Cil « berto, Anitayı Tüyada koynu - na alacak kadar seviyor. Galiba Benito'nun da, Pren . sese karşı huhi bir bağlılığı var. Prens, alkov biçimi, yani duva- rın içine gömülü yatağının içerlek bir köşesine büzüldü. Ufukta ye- ni görünen düşmanlar, sanki, he- men sahile yanaşacaklar, hendek- li surları geçecekler, cisardaki Türk silâhşorlarını - yenecekler, kendi maiyetini tarumar edecek - Dex, e b enmayim içine gelerek o- 'lu—bu rahat yatağından sürükliye | - 3rükliye Papanm huzuruna çıka- Tüazaklardı!! Ve Papa, güya, kendisini işken- celi bir istintaka cekecekti: — Sen, bir hıristiyan prensi ol- duğun halde Türklere nasıl tâbi oldun?... Utanmadan onlara nasıl bac veçiy_orsun?...,, diyecekti... Bir ân içinde, gözlerinin önün- den bütün bu fecayi geçti; ilikle- rine kadar titredi, Kont, efendisinin korkaklığmı pek mükemmel bildiği için, onu biraz yumuşatmak istedi: — Daha pek uzaktalar, efendi- miz... Ufukta ancak beliriyorlar... Kuledeki nöbetçi görüp haber ver- di... İki kadırga imiş... Prenses A- nita da, bakmak için büyük tara- çaya Çiktı... İsterseniz, siz de teş- rif buyurun... Ne olduklarrar anlı- yalrm.. Ona göre tedbir düşünü- |— Cilberto, karısının adım işitin- ce kucağına baktı. Rüya görürken sıkı sıkı sarıldığı yastığı hâlâ kol. ları arasında tutuyordu. Soğukta kalmış bir köpek yavrusu gibi, ha- zin hazin inildedi: — Anita.., Fakat, maiyetinin — yanın- da izhar ettiği buaciz kib- rine dokunduğu için, kendi- ni topladı. Yastığı yanma bı - raktı. Öksürüp sesinin perdesini düzeltti: — Ya?... Prenses balkorda de- mek?.. Öyleyse yanma gideyim. . Kont, bıyık altından alay etti: — Bu gece sabaha kadar bera- berdiniz... Gene de üzülüyorsu - nuz,.. Doğrusu, yüksek hissiyatı - Nıza gıpta ediyorum, efendimiz... Kulumuz, zevcem cariyenizle hiç de böyle değilim... Kontes bana Yüzvermerz... Prens, o kadar zavallı bir ah - - rağın oda dışmda üç kere sallanıp “selâm usulü koymuş. O zaman- maktı ki, bu istihzanın farkına varmadı. Korkaklığı derecesinde âşık olduğu için, bu tehlikeli ân- da bile karısına temaâas eden bir mevzuu dikkatsizlikle geçiştire - mezdi. — Sabaha kadar beraber oldu- | ğumuzu nereden biliyorsun?... Ne biliyorsun?.. Anlat bakalım... Kont, çapkmca göz kırparak: — Bilmez miyim, efendimiz?.. Her gece olduğu gibi... Kendiniz de anlatırsınız ya... Cilberto, içini çekerek: — Ha,., Eyet,.. - dedi; Kadın hususunda müvaffak o - lamıryan ekser erkekler gibi, prens de, ancak rüyasında iltifâ iarına nâil olduğu karısiyle “yaptıkları- sabah, yağlandıra ballandıra an - latır, erkekliğinin pek yaman ol - duğunu (1?) söyliyerek #zamet satardı. Kont, bunlara inanır gi- bi görünerek, efendisine dalka - wukluk eder, göze girer, meufaat Halbuki, hakikatte, meselenin iç yüzünü o da biliyor- du. aLman, İRYURURUMUZ, Prepr |. ıi:’ E Kont, yatağım başuçunda, per - de saçağı gibi asılr duran altın sır- malr bir püskülü tuttu.Bunun bağ- İr bulund1* 1 kalın ıpek kaytanrı üç 'sere salladı. | Bu yatak odasınm iki kapısı vardı. Biri, demin Benito'nun gir- diğiydi ki, büyük sofaya açılryor- du. Diğeri ise, aksi istikamette bu- lunuyordu. , ' İpek kaytanın ucundaki çıngı - çalması üzerine, bu ikinci kapı, ardımna kadar açıldı; Albertino Prensliğinin saray — uşaklarma mahsus kırmızı çuhadan ve göğüs- leri sırmalı üniformalarını giy - miş iki adam; askeri bir incizamla adımlar atarak, yatak odasma gir- diler, Ellerindeki uzun gümaüş a - salara birer yarım daire resmetti- rerek hürmetkârane bir reverans yaptılar. Merasim iktizası olarak, ikisi de bir ağızdan ve âdeta şarlıı söyler gibi, makamla şöylece baş- ladılar: masajcı, ,saadeti içinde başlatırmış... iççamaşırcı, tidar mevkiindeki prensin yatak- tan kalkmasını müteakip odasın - dan içeri girer, ve Albertino ce - naplarına o günkü hayatı, musiki Prens Cilberto, an'aneys o ka- dar bağlıydı ki, fevkalâdelikle başlıyan bu sabahını bile, şarkılı selâmı bermutat, sonuna kadar dinlemeden geçiştiremiyecekti.. Fakat, uşakların girdiği odanm öte tarafmdaki açık taraça kapı - sında bir kadınım belirdiği görül- dü. Bu, sırtına basitliği içinde za- rif beyaz bir sabah tüniği giymiş, genç bir kadındı. İnce ve narin vücudu, —soluk — benziyle tam 'bir tezat halindeki tabit kır - mızı dudaklarından — nasıl hâsrl olduğuna hayret edilir iradeli, fa- kat hiddetlenmemiş bir sesle: — Biz, batmağa mahküm bir milletiz... — dedi. — Bunun da is- patr işte bu halinizdir... Düşman kadırgaları sarayrmızım önünde görünüyor... Prensimiz, hülâ bu gülünç şarkılı sabah teşrifatı an'- anesine devam buyuruyor !... Bi - raz canlanm... Uyanım... Yazık he- pinize... Yazık erkekliğinize... Bü- yügi.muıden ufaığmm kadar te - İçeriki, yani ;îmdî hpm açı - lan bitişik oda, Cilberto'nun tuva- let odasıydı. Sabahları, yatağın - dan kalkar, gecelik entarisiyle o - raya geçer, orada oturakçı, gülsu- yucu, masajcı, iç çamaşırcı, elbi - seci, ayakkabıcı ve berberbaşı ta- rafrmdan, gene uzun teşrifatlarla tuvaletleri yaptırılır, giydirilirdi. Bu oda, tamamiyle hususi ma- hiyette olduğu için, değil Anita' - nm, hattâ eslâf arasmdaki kiçbir Albertino Prensesinin içeriye a - yak attığı görülmemiş, işitilme - mişti... Prens: “ — Yarabbi, bu sabah «e hari- kulâdelikler oluyor... Ufulsa bek- lenmiyen bir donanma beliriyor... Sabah teşrifatt yarıda brrakılı - yor... Prenses, tuvalet odama giri- yor!...,, diye mırıldandı... Zavallı asılzade... O gün zarfın- da başına daha neler geleceğini bir türlü tahmin edemiyordu. (Devamı var) — — Sabaaah şerifler hayırl: ol - suuun prensimiz! Babadan Oğul- dan ve Ruhülkudüsteeeen temen- nimiz ancaaaak saadetin!z ve içi- ne girmekle şeref veeeerdiğiniz bu mubaaaarek günü neş'e içinde geçirmenizdiiiir... Ve... Nâhi tertibi olan bu uzun mera- simli selâm, epeyce daha sürecek- ti. Albertino Prenslerinden yani bu Cilberto'nun ecdadımdan biri, musikiye pek meraklıymış. Eğer güzel bir şarkı dinliyerek uyanır- sa, bütün günü, akşama kadar, o hava içinde, güzel ve eğlenceli ge- çer diye denemiş... Bu itikatta ol- duğu için, saraya böyle bir şarkılr danberi, saray müntesibi uşakla - rm en güzel seslilerinden ikisi, ik- (HAaBER)| AKSAM POSTASI IDARE EVi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adresi : İstanbul HABER Yazı işleri telofonu : 22872 idare ve ilân : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik 1:;: Kr. 2700 Kr. 6 hık ” 1 Ç 23 ::l:k 400 », = "” 1 aylık 150 . 300 İLÂN TARİFESİ Ticaret iİlânlarının satırı 12,50 Resmi ilânların 10 kuru.tur Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaasp FÇT TT B ——0 ORMANIN KİZİ Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikanın balta girmemiş ormanla- rarda geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı — No 101507 Yazan: Rıza Şekib tamma Monbito reisinin Niyam Niyamlara hücuma geçmesi kararı kat'iydi. Hatta Karşa yardım etmese bile onları haklıyacağına emin olduğunu söylüyordu Reis, Karşa ile Ebülülâya, ya - nında yer verdi. Karşılıklı oturma canlarmır sık- mıştı. — Karşa söz açtı: — Reisin beni davet etmiş ol - ması artık aramızda anlaşamazlı- ğm kalktığına bir işaret olduğu i- çin sevinçliyim. — Bu anlaşamazlık geçti. Ka - bilemden birçokları sizin yardımı- nızla esirlikten kurtuldular. Sonra dostluğunuza ihtiyacımız büyük- tür. Niyam Niyamlarla aramız bo- zuldu. Bunların babanıza karşı da büyük fenalıkları vardır. Bize yar dımınızı istiyoruz. Karşa, reisin bu sözünden bu . raya niçin çağırıldığmı, kendisine niçin bu kadar iltifat edildiğini an lamıştı, — Ben buraya, dedi, bir eğlen- ce için çağırıldığımı sanıyordum. Reis birdenbire atıldı: — Tabit eğlence için. Bir erkek çocuğum oldu. Tebaam bu büyük günü büyük bir eğlence ile kurşılı- yacak... Reis az sonra, açtığı söz üze - rinde konuşmağa devam etmek is- tediğini şu sualiyle anlatmış oldu: — Niyam Niyamlar için bir ce- vap vermediniz.., — Önce aranızdaki geçeni öğ - reneyim... — Aramızda geçeni belki siz çok ehemmiyetsiz. bulacaksmız; bunun için kavga etmenin lüzu - muna pek akıl erdiremiyeceksi - niz. Fakat bu ehemmiyetsiz görü- nen mesele, bütün Monbito halkı- nın, Niyam Niyamlılara karşı düş- manlığımı uyandırmıştır. Bu ayak. lanmayrı bastırmak için muhakkak dövüşe ihtiyaç vardır. Sebebini size kısaca anlatayım: Biz, siz de çok iyi biliyorsunuz ki, daha ge - çen günlere kadar, Niyam Niyam- Irlarla dosttuk. Ve bu dostluğu - muz, birçok zamanlar beraberce düşmana saldırmak derecelerine kadar yükseldi. Bu dostluğun böy- le devam edip gitmemesine hiçbir sebep yoktu. Fakat Niyam Niyam reisi Medkyo'nun çok yakın adam- larından biri en güzel kızımızı kaçırdı. Karşa: — Kız kaçırmak kavgaya bir sebep olabiliyor, demek? — Evet... Biz, kızlarımızı, yal. nız kabilemiz gençlerine veririz. Başka kabilelere değil... — Fakat ben, kadmlarmızı, çok serbest görüyorum. Şimdiye kadar gördüğüm Afrika kabilele- ri arasında Monbito kadınları gi- bi serbest olanları pek az... — Evet öyle... Fakat bu serbest. lik kabilemiz içinde... — Kaçırılan kim? — Madara'nm kızı... Madara benim hizmet adamlarımdandır. Kızı çok güzeldi... Karşa, kendisi de kadın olmak-« la beraber, yabancı kabtlelere kuz verilmemesini bir türlü havsalası- na sığdıramıyordu. Kızı kaçıranın lehinde söylemek de işine gelmi « yordu, Bu, Monbitolarm âdetle - riyle alay etmek demek olacaktı. Reis bundan sonra mütemadiyen söyledi. Hep Niyam Niyamları kö- tülüyor, dostluk zamanlarında bi. le onlardan gördüğü feıııli:luı sayıp döküyordu. Karşa, Ebülülüyü işaret'etti.Buwi vereceğini bilmediğini anlatmak istiyordu. Daha fazla susması yakışık al- mıyacaktı. Müspet veya menfi muhakkak birşey söylemesi icap ediyordu. Müspeti zaten reisin ie- tedıiı ,şeydi. Fakat menfisi... ! (Deoamı var) R 246 12-9.-935 —x t | inhisarlarU.Müd ğunden1 1 — Maltepede tütü.. enstitü'sünde yapılacak 8000 lira muham: men bedelli kalörifer tesicatr kapalı zarfla eksiltmeye konmuştur. 2 — Şartname ve projeler Kabataşda Levazım ve mübay aat şube' sinden 40 kuruş bedel mukabili al mabilir. 3 — Eksiltme 4/10/935 tarihine rastlayan cuma günü saat 14 te Kabataşta levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. 4 — Eksiltmeye gireceklerin 2490 sayılı kanunda yazıl: şartlar dahilinde muayyen gün ve saatraıdan bir saat evel (600) İhalık ter minat ve teklif mektup'uriyle me :kür komisyona müracaatları. (4888) ——— iMe — — 1 — Konya Başmüdüriyeti binasmda yapılacak 4900 lira müu «' hammen bedelli kalörifer tesisatı açık eksiltmeye konmuştur. 2 — Şartname ve projeler Kabataşda Levazırm ve mübayaat şı- besinden 25 kuruş mukabilinde verilir. 3 — Eksiltme 30/Eylül/935 Pazartesi günü saat 14 de Kaba -« taşda Levazım ve mübayaat şubesindeki alrm komisyonunda yapı « lacaktır. 4 — Fenni şartname 26 iıncı maddesi mucibince - fiatsız teklifler fen hey'etince tetkik edilmek üzere ihaleden 15 gün evvel bütün tek- nik izahatiyle beraber idareye verilecektir. 5 — Eksiltmeye girmek isteyenlerin 368 lira muvakkat teminat paralariyle muayyen gün ve saatte mezkür komisyona müracaatla- rı. (4820)