2 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

2 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İNTİKA Tetrika numarası:22 Yazan: VE Na) Papas Yani, denizci elbiseleri giyerek yelkenliye bindi, Türk gemilerini hırıstiyan donanmasına haber verip Hızırı yakalatmak için denize açıldı Geçen kısımların hülâsası Hızır, iki kadırgasiyle Köse Yorgi körfezine girecek, Yani Sen Jan şövalyelerine rehberlik ederek ona bu mevkide baskın verdirecek, Monsenyör dedikle- ri bu meşkâk adam, şimdi, ye « lanlı manastırın başpapazı Si- nosla konuşuyor ve ona, Türk lerin casuslarından şüphe etmek lâzimgeldiğini söylüyor. Hattâ en emniyetli adamlara bile em- niyet edilmemesini tenbih edi « yor, Sinoş: — Pah, pah, pah... — diye sa- fiyane bir hayret gösterdi. — Ne kadar müvesvissiniz, sevgili kar - deşim... Bence onlar kat'iyyen ca- sus olamazlar... Fakat, tek hatırı - nıza birşey gelmemesi için, bu iti- matlı adamları isterseniz öldür- tüvereyim... Bilirsiniz ki, sizin gi- bi sevgili bir dostumun üzülmesi- ni hiç istemem... Monsenyör: — Yok, hayır... Şüpheler henüz tebellür etmedi... — dedi, — Şu. rası muhakkak ki, içimizde casus- lar var... Fakat kim olduklarmı bir türlü anlıyamıyoruz... Hoş, ben bugün bir tanesini eleğeçir - dim ya... Zindana attırdım bile... Demin yeraltı dehlizlerine girme- min sebebi buydu... Artık, yaka - ladığım adam hakkındaki işken - cenin derecesini tayin etmek siz muhterem pedere aittir... — Kimdir bu yakaladığınız? Yâni, bütün vakayı, yukarıda arlettığımız gibi tekrarladı. Başpapaz şaşıyordu: — Doğrusu, .Ramarama dine körükörüne bağlı bir hıristiyan dır. Ondan her cihetçe emindim. Şefaat etmeğe de hazırdım... Lâ - kin anlattıklarmız da pek garip: Nöbet yerindeyken sizi gözetle - mesi, çalr dibinde karşımıza çık - ması, hele işi" olduğunu söyleyip #itmesine rağmen sizi manastır yolunda hemen takibe başlaması izeh olunur şeylerden değil... Ba- kalım; şimdi meseleyi anlarız... — Böylelikle birçok diğer ipuç- ları dâ meydana çıkacaktır. Fakat ns yazık ki ben burada kalarak size yardım edemiyeceğim... Her dekikem kıymetlidir... Köse Yor- gi körfezine doğru derhal hareket etmeleri için Hayırsız adadaki ge- milarimize haberi vaktinde ulaş - tırmalıyım... Sinos, fena halde üzüldü: — Hemen mi gidiyorsunuz?... Vah Benim canım evlâdım... Gene günlerce uykusuz kalmış olacak - sınız)... Fakat hıristiyanlık uğrun- daki bu çalışmalarınızın mükâ - fatını elbette göreceksiniz... — Benim en büyük mükâfatım. | katolik ve ortodökslardan büyük | bir ehlisalip teşkil ettirip Türkleri | ezmektir... Bunda muvaffak ol. maktan başla hiçbirsey ntemiyo- rum... Müsaadenizler. Başpapaz bir haç çıkardıktan sonra, dilsize bir isaret verdi. Ta- tarsurat, hemen yerinden fırladı, Deminki rahiplerden biriyle av - det etti; — Monsenyörü dairesine kadar teşyi edin... Elbise değiştirecek... Gemici kılığına girecek... Yola çı- kıyor.... Acayip bir zehir Aradan yarım saat geçmişti ki, on iki direkli sofanın mermer sü - tunlarından biri gene oynadı. A - çılan merdivenden içeri, bir bah - riyeli girdi. Tam alt basamağa vâsıl olmuştu ki, dehlizde birinin yürüdüğünü farkederek irkildi: — Kim 07... — dedi. — Bendenizim, (o efendimiz... Zencinin üstünü başımı aradım... İşkence dairesini temizliyerek onu oraya naklettim... Üzerinden çı - kanları da yukarıya getirerek tak- dim edecektim. Yâni: —Ben seyahate çıkıyorum... Siz, bulduklarmızı muhterem pe- dere götürün... — dedi. Ve, deniz kıyısına doğru çıkan dehlizde yürümeğe başladı. “— Yelkenli, tembih ettiğim gi- bi, gizli mağaradan çıkarılıp de - nize indirilmişse, yarım saate var- maz yoldayım... Rüzgâr talihime pek müsait olduğu için Hayırsız adaya vaktinde ulaşırım! — diye düşündü, — Hızır'ın yıldızı bu ge- ce sönecektir!,, Umduğunu buldu: Yelkenli ha- zır ve rüzgâr müsaitti. Sahilden pupayelken açıldı. Zenci rahip ise, zencinin üze- rinde yakaladığı mektubu Sinos'a takdim etmek üzere yukarı çıktı. “. Bu saatte herhalde hasta- larını kabul ediyordur...,, diye dü- şündüğü için, manastırdan şifa u- manların daima bekleştikleri salo- na girdi ve odasını hıncahmç bul- du. Kundaktaki çocuğunu gösteren bir anne, onun önünde diz çöke- rek; — Ah, Artaki birader! Kulun kölen olayım.. Muhterem pedere söyle... Daha fazla geçikmesin... Çabuk gelsin.. Çünkü işte evlâdım can çekişiyor... İmdadrıma yetiş- sin.... dedi. Başka hastalar da etrafını al. mak istediler, Lâkin ©, Sinos'un burada bulunmadığını öğrendiği için geri döndü: — Muhterem peder, itikâftan çıkmadı.. Size vereceği iâçların şifalı olması için dua ediyor. - diye de, kalabalığa doğru başını çevirerek bir palavra savurdu. Tam dehlize saparken orada yo-! lunu bekliyen yüzü gözü davul gi- bi şiş, fakat elbiseleri gayet temiz ve yeni bir adam önünü kesti, Ar. taki biraderin eline beze bağlı bir çikm para sıkıştırarak: — İlkönce beni kabul etmesini tehi'i cen. — dedi. — İstediği pa- rayı vereceğim... Tek beni şu illet. ten kurtarsım... Zindanct papaz, gözüyle “o - Tur!, işareti yaparak yürüdü. Bas. papazın hususi dairesine yakin ». şınca, kulağına bir ergunun sesi ilişti: “— Anlaşıldı !,, diyerek taraça: .ya çıktı, Orada, Sinos'u, kız gibi güzel bir genç rahip namzedinin dizine çuzanarak, karşıda ayakta duran! diğer bir rahibin çaldığı sazı din) lerken buldu. Artaki'nin aceleyle içeri girme- si üzerine, başpapaz, eliyle tuttu- ğu tempoyu durdurdu. Musikinin verdiği gevşeklikle yarı kapattığı gözlerini açarak: — Hayrola?... — diye sordu. Zindancr: — Zografos geldi. — deyip mâ. nalı mânalı göz İkrrptr, — Hani şu yüzü gözü şişen zengin adam... Rahip, için için gülümsedi: — Ya... Maşallah... Demek ki, Fakat, derbal kabul edilmesini s- tiyor... Buraya alayım mı?... — Şu mektubu da takdim ede. yim... Demin herhalde #ize Mon - senyör Ramarama'dan bahsetmiş- tir, Onun üzerinden çıktı. Sinos, rulo halinde sarılı mek - tubun mühür zarfını yırttı. Satır. lara göz atınca gülümsiyerek: — Şimdi muammanın yarısmı hallettim... — dedi. — Bak hele, zavallı fellâhçrk buraya vazifeyle geliyormuş... Haydi, çıkarm şunu deliğinden de getirin buraya... Mezardan kurtulan bahtiyar kul - lar da yoktur demesinler... Artaki: — Aman efendimiz... Oraya gi. ren adam bir daha gün yüzü gö « rür mü? — Benim emrettiğim herşey o - lar... Haydi, getirin... Ramarama- yı pek severim... Bugün de neşem yerinde... Bizim güvercinci çok iyi cins kuşlar bulmuş; sonra, şu Zog- rafos da kendi ayağıyle düştü ve nihayet... Papaz namzedi orada bulundu- ğu için Hızır meselesini açığa vur- madı: — Sen git çocuğum! -— diye o - nu savup. papazlara: — Çabuk! — dedi, — Biriniz $u altın babası hastayı, öbürünüz de kızlarağasını getirin... Fakat Ramarama'yı daha önce yanıma sokun... Bu adam, ileride bizim i- çin pek faydalı olabilir... mi?... Artaki: sımsıkı bağlıydı... — Öyleyse, gördüklerini unut - ması için de icap eden merasimijle dikkat kesilmişti. yapacağız... — Gördüklerini unutması için mi7... Kabil mi? Nasıl unutacak? — Şimdi görürsünüz! Haydi, |ğacın ait dallarından birine sarı » bayıltıp getirin de «ize öğretirim... İlan bir yılanm ağımdaki küçücük bir kuş koparıyordu. (Devamı var), , |, Kondğu'daldan bir ok gibi wi üm Başüstüne, efendimiz! ORMANINKIZI Fakat, | bağırıyordu ki kulaklarmı tıkamı. şey... Tabii, zenci yeraltı sarayına! ya mecbur kaldılar. Karşa başmı girerken birşey görmediydi, değil! kaldırdı. Etrafı keskin bakışları a. raştırdı. Kuşun bu kadar bağırma. sna sebep olan şeyi anlamağa çalı — Ona şüphe mi var?... Gözleri| şıyordu. Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikomn balta girmemiş ormanla” vanda geçen aşk ve kahramanlık, heyecan. esror ve tetkik romanı BO ag Yazan: Rıza Şekib me Karşı ağaçtan yere atlayınca, yılan da o takip etti, anlaşılan avını elinden kaçırmak istemiyordu Hayır... Ebülülâ, kendisine meş.) zanarak yakalamıştı. Zavallı b gul olma mı demişti? Hayır... O| vanı, diri diri yutmak istediği balde?... O halde bu işte kabahat-! kârdı. li varsa o da kendisinden başkası Karşa, bıçağmı alarak bir İ olamazdı. lede kendisini aşağı sarkıttı. Karşa bu uzak kalmayı istiye - Yılan, böyle bir düşmanla rek de yapmıyordu. Canı istemi - | şılaşacağını hiç ummamış ola yor, ve bunun kabahatini de Ebü; tı, ki kaçmakla hücem etmek lülâya yüklemek istiyordu. smda mütereddid kaldı. Faka' Çok zaman kendi kendine: munda, ağzındaki avmı bırak — Ebülâlâ, herşeyden #oğu - | Karşaya atıldı, dum, diyordu. Karşa, bir an içinde kendir arkasından mümkün fir lacaktı, » Orman daimi bir mücadele ye - Yılanın arkasından sarktığm İrtince plânmda muvaffak ol bir kahraman grd-urile yüzünd vinç çizgileri belirdi. Ebulula ağacın üstünden se di: —Bende geliyorum “Ka Kendini kora... Karşa atridı: — — Hayır, Yılanı Kaçırırız. boğazlamak ister tan da çekiniyordu. aşağı inmekten vazgeçti, Fi —u— her ihtimale karşı da yolunu b KARŞA DEĞİŞİYOR Umaltması doğru olacalâı: Ya Bir sabahtır. Monbito'luların hü-) yavaş indi. Karşa ile yılan ars cumuna uğradıkları günle bu sa -| da başlıyan mücadeleyi ines bah arasmda geçen günlerin sayı| çok güzel seyrediyordu. ar otuzu geçmişti. Bu kadar gün| (Devamı var zarfında, ne Karşa, ne Ebulula milla bak ölü bül Baylar, Gençler eydana çrkaramamışlard Hiç bozulmıyan TEKSAYT pr > Ebulula, Ya e en vatiflerinden dalma cebinizde bul elm Ba kadar um) Sum Teksayt ancak orijinal zarflı dı. Uzun uzun, inceden inceye a - yal raştırmalar yaptı. Fakat bütün HABER AKSAM POSTASI (ARE EN Istanbul Ankara Cadde: kendisi, ne karrsı uğraşmadılar.. Günler çabuk çabuk geçmiş, iş te bu sabahı bulmuşlardı. Güneş daha yeni telgiayi Kuş seslerile Hele bunlardan biri o kadar tiz vu : 24872 m 124870 İLÂN TARİFESİ Ticaret ilânlarının satırı 12.50 Resmi ilânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası Önce bir şey göremedi. Bu sırada Ebulula da, tamami- — Karşa!, Bak şuraya., Hakikaten müthiş birşeydi. Bu yaygarayı, bulundukları a »

Bu sayıdan diğer sayfalar: