29 Mart 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

29 Mart 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Efsanelerdeki deniz kızının taştan heykeli Aşağıda: Hastanedeki Deniz kızının balığa ne kadar benzediğini anlamak için kolunun duru” şuna bakmız. Deniz kızı efsanesini bilmiyen yoktur. Belinden yukarısı güzel bir kız, aşağısı balık olan bu uzun saçlı efsanevi mablüklar her in- sanı romantik devrinde az çok meğgul etmiştir. Şimdiye kadar yalnız masal gi- bi dinlenen bu efsane bugün haki- kat olmuştur. Zira Paris hasta - hanelerinden birinde böyle bir kız yatmaktadır. “Yalnız bu deniz kızmif denizle “'Xkası yoktur. Ve denizde yüzerek, genç balıkçıla - rım yüreklerini hoplatacak yerde sadece hastahanenin tek yataklı bir hücresinde şarkılar söylemek ve şiirler yazmakla maşguldür Matmazel Gitel Feder adınde olan bu deniz kızını bir Fransız gazetecisi ziyaret etmiş ve kendi- siyle konuşmuştur. İşte ihtisasla sil Gri renkte dört duvar içinde Ne yazık ki bu kız, efsanelerdeki deniz kızları bulunan deniz kızının odasma gir- diğim zaman büyük bir heyecan içindeydim. Deniz kızı beni gö- rünce: / — Bonjur dostum. Bana ziya retinizi haber vermislerdi. Oturu- nuz, diye yer gösterdi. Donuk bir sesle, ve hafif bir rekâketle konuşuyordu. Sık saç- İı ve siyah gözlü idi Boynu uzun- du. Heyeti umumiye © itibariyle güzel denemezdi. Fakat sevimliy- di. Yatakta olduğundan ve beline gibi güzel değil. kadar yorganla örtülü bulunduğun dan belinden aşağısını görmiyor- Deniz kızımın eli dum. Yalnız gözlerim bir balık) Fakat tahmin ediyorum. Geceleri, gibi gittikçe incelerek uzuyan şek- lini seçiyordu. Bir anda Feder için bana söy- lenen sözleri hatırladım. Biri: — O, hakiki bir deniz kızıdır. Tıbkı bir balık gibi kuyruğu var. Bir ikincisi: — Vücudunun alt kısmında ba- her taraf büyük bir sessizliğe gö- müldükten sonra kulağımı bir se- def kabuğum var, ona dayarım ve saatlerce böylelikle denizi din- lerim. — Suda yaşamayı niçin tecrü- be etmiyorsunuz? — Deli misiniz? Suyun soğuk- luğunu bilmiyor musüfüz 7?” lıklarda olduğu! gibi. pullar 'eiri|-i.. Ge yede BEZ Vul da cut,, Bir üçüncüsü de: — Gece yarısına doğru onu a- şağıya İndiriyorlar. Parkın havu- lıkçıların ağlarına ölü bir deniz kızı düştüğünü duydunuz mu? — Hayır.. Fakat bu beni hayre- zunda bir kuğu gibi sabaha kadar) te düşürmüyor. Çünkü dünyada yüzüyor. demişti. Sonradan doktorlarla da konuş- tum. Doktorlar bunun bir suite- şekkülden doğdüğumu ve ayak ke- miklerinin birbirine mütelâsık o- bu şekilde yegâne mahlük olma- dığıma inanıyorum. Ben ancak tabiatin bu feci tesadüflerinden birine uğradım. Bu sözlerden sonra deniz kızı larak ve gayri tabil bir şekilde in- bir müddet sustu ve düşündü, kişaf ettiğini, böylece bir balık Gitel Feder 1898 senesinde Le- 5 ini öyledi .| bhistanda doğmuştur. Ve ebesi o- kuyruğu şeklini aldığını söyledi - > GARİ ler. Fakat doktorların bu ilmi gö -| Du ilk önce görür görmez büyük rüşleri bizi alâkadar etmez. Deniz kızına sordum: — Rüyanızda yürür müsünüz” — Hayır, sizin için çok basit o- lan bu işi ruhum da vücudum gibi yapamıyor. Ben on altı aylık bir bebekten bile daha az hareket e- debilirim. — Denizi biliyor musunuz? — Hayır.. Denizi bilmiyorum. Uyumıyan milyone Kendisine uyumayı mümkün kılacak adama servet verecek her biri bir başka türlü ilâç tavsiye! Feder hastalandı ve o zamandan- İki senedenberi gözlerini uyku tutmıyan bir Hintli milyonerin ya- vaş yavaş ölüme mahküm bir hale geldiği Kalkütadan haber veril- mektedir. Bahadur Bajorya isimli bu Hintli, kendisine uyku temin ede- cek her hangi bir doktora istediği kadar servet verebileceğini vadet- mişti, Bunun üzerine kendisine çuval. Tarla mektup gelmiştir. Bu mek- tupları dünyanın muhtelif yerle- rinden doktorlar gönderiyorlar, ediyordu. bir hayrete düşmüştü. 1905 senesinde daha henüz 7 yaşında iken yehudi olan ebevey- ni Lehistanı tenlketmek mecburi - yetinde kalmıştı. Ve o zamandan beri Fransada yaşamaktadırlar. Lehistanda zengin idiler Bü: yük evleri, fabrikaları ve servetle- ri vardı. Fakat Fransaya kaçtık- ları zaman bütün bunları terket- mek mecburiyetinde kalmışlardı. Fakir düştüklerinden küçük Pr Federi bir arabaya yerleştirmişler, çiçek sattırmak, dilenmek gibi şeylerle hayatlarını kazanıyorlar- dı. Bu hayat bir müddet bu sekil- de devam ettikten sonra nihayet beri de hastahanede yaşamakta - Fakat milyoner Hintli başından| dır. bu feci felâketi giderecek hiç bir Büyük bir zekâ gösterdiğinden deva bulunamamıştır. Bununla be.) yirmi gün gibi bir zaman içinde raber, çuvallarla gelen mektupla-| okumayı öğrenmiş ve o zamandan rın sahiplerine ayrı ayrı teşekkür! beri muhtelif kitaplar ve eserler etmektedir. Afyon dahi içmiş, tesir etme- okuyarak bütün dünya vukuatını takip etmiştir. Bu sırada büyük miştir. Artık hiç bir şeyden fayda| harp olmuş, bununla da yakından görmiyeceğine kanaat getirmiş ol- duğu için, kederinden her gün bi- raz daha erimekte, ölüme yaklaş- maktadır, alâkadar olmuştur. Sordum: — Bir kitap hazırlıyor muşsu- Paris Hastanelerinden Birinde Bir Deniz Kız; Yaşıyor Belden yukarısı kadındır. pullarla kaplidır ve kemikleri birbirine yapışık ayakları bir balık kuyruğunu Belden aşağısı andırmaktad.r. Bu kız, Şiirler yazıyor, şarkılar söyliyor, fakat denizi hiç görmemiş. Yüzünü sadef kabuklarına sürüyor. — Evet.. Ve Kolet bu iş için ba- na çok yardım ediyor. Çüynkü ben yazı yazmağa muktedir Parmaklarım çok çarpıktır. Onun için dikte ettiriyorum. Ben söy- lüyorum, o yazıyor. Bu kitap ter- cümei halimle alâkadar bir roman dır. Benim söyliyecek çok me- raklı şeylerim var. Hepsi bu ro- mandadır. Ah bu, bambaşka bir şeydir. Ben beşeri ıstırapların en derinini, en müthişini çekiyorum. Elbette anlatacak, söyliyecek çok şeylerim olacaktır. Bunları dikte ettirirken kendimden geçiyorum. Dudaklarımın arasından bana büs bütün yabancı bir ses çıkıyor. Burası çok seviyorum. Bura- da herkes ve her şey bana güzel geliyor. Size bir şey daha söylemek is- terim. Ben hayatımda bir de fe-|- nalık yaptim. Yalân söyledim. On beş yaşında olduğum sırada Bir gün bana bir tanıdığım şu ki: tabı getirmişti. Buradaki şiirler- den birisi çok hoşuma gitmişti. Bunu okuya okuya ezberledim. Ve ertesi günü beni muayene eden doktoruma bu şiiri okuyarak ken- dimin olduğunu söyledim. Fena bir şey değil mi? Doktorum bu şii- ri beğendi ve diğer şiirlerimi de görmek istedi. Gitel gülüyordu; — Ben de böylece mecburen şi- irler yazmağa başladım Bunları görmek ister misiniz? Yanındaki dolaptan siyah kaplı kalın bir defter çıkardı. İşte oku- ortaya çıktığından beri artık bu düşünceden bile tahakkuk etti. “Lâf Ebesi,, nin bir şarkıcı kasabaya tıkılıp kalmamıştır. Şimdi Nevyork radyosu arasına girerek şan ve şöhretini Solo rolünü yaptıktan başka, yanında birisi türkü çağıracak olursa o ğ da hemen sesini yükseltmekte ve bir hanende heyetine refakat et- “Denizi tahmin ediyor değilim ! | umi,, Diyor. duğum bazı şiirlerden parçalar: | “. Akşamın yumuşaklığında, sanki gençliği çağıran bir hitap hissediyorum. Fakat benim bit - kinliğimi kim düşünüyor? Biça » re kalbimin artık ümidi yok. Bahar ve çiçekler elbiselerime kokular koydular. Fakat benim kalbim bir leylâka benziyor. Çün- kü günden güne ölüyor, ölüme yaklaşıyor.,, : Deniz kızmın bütün şiirleri böyle acıklı, böyle dokunaklı. O, gözlerini havaya kaldırmış könu- şuyordu: — Bunlarda bir başkalık sezmi- yor musunuz? Bunlarda beni ha- yata bağlıyacak gizli bir bağ giz- li bir sır görmüyor musunuz? Ben bir hasta mıyım? Bir sakat mıyım? Bilmiyorum. Beni dinleyiniz din- leyiniz beni! Deniz kızı coşmuştu. hiç duy- madığım bir sesle konuşuyor ** kâyet ediyordu. Bu sırada kapı açıldı. Ve içeriye bir hastabakıcı girdi. Vakit gelmişti. Deniz kı- zına yaşıyabilmesi için morfin ya- pılacaktı. Bunu gözümün önüde yaptılar, koluna 15 santigram morfin zer- kettiler. Müsaadesini alarak ayağa kalk- tım. Ve deniz kızmı bir karyola, iki iskemle, bir masa, şiir kitapla- rı, çiçekler ve bir sedef kabuğu a- rasında ebedi bir hapishaneden farksız hücresinde yalnız bırak- tım. i Şarkı söyliyen bir horoz Şarkı söylemek marifetinin ho « lunabileceği ş'm. diye kadar ne i- şitilmiş, ne de düşünülmüş bir işti. Nevvork vilâ- yeti kasabaların. dan (o Nuett'de “Vilvam Pit,, in geçirilmiyen iş Leghorn cinsin- ği den “Lâf Ebesi, | adlı beyaz horoz rozlarda da bu - | olarak şöhreti yalnız bulunduğu büsbütün arttırmıştır. (Lâf Ebesi,, mektedir Lâf Ebesi ayni zamanda dünya “ötme,, şampiyonudur Resim “Lâf Ebesi,, nin radyoda başka bir san'atkârla birlikte (| türkü söylerken gösteriyor. ! san'atkârlarş uğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: