13 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

13 Kasım 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© Hatıralarınr anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” nm süvarisi Kont Feliks fon Lukner i —3ü' Asansör şeklinde olan döşeme sayesinde düşmanlarımıza tamamile hâkim kala- | caktık. İngilizlerin bu salonda kalacakları ise muhakkaktı Çok yorgun oldukları halde şevkle İşe sarılişlar. Keveste hamulemize bir hücüm.. Sekiz günde yüklenen kereste- ler üç saatte denize dökülüverdi, gü- verte tgtemiz hir hale geldi. Toplar yerlerine konuldu. Bir de tec- rübe atışı.yaptık. Mükememli! Bir yandan da noel ağaçını süsledik Salondaki Norveç kralının ve kraliçe- sinin resimlerini kaldırıp yerlerine Kayserin ve Hindenburgun resimlerini koyduk. Noeli tesit ederken hepimiz aileleri- mizi dilşlindükz Acaba o anda ne ya piyorlar? Bizim için endişe duyuyorlar mı? Higbitinin nerede olduğumuzu bilmelerine imkân ok. Katettiğimiz hor mit bizi vatanımızdan, âile yuva- larımızdan “uzaklaştırıyor. O vatan ki artık köpdisinden bir yardım bekliye- hertarafımız düşmanla çevril. bulunuyor; “Yalmızız. Fakat biz milletimizin adina bir geref halesi ör- meğe karar vermiş bülünüyoruz Ak man azira Vesidaresinin nelere mukte- oelim»erteşi günü müsait bir rüz- cenüba doğru ilerlemeğe başla. 4 akla gelebilecek bir süale ce- igiliz ıwuavin kruyazörü phelt bukluğu takdirde'ne ya” ve? Ürnitlerimiz, gömiye garfe - dilen We #alar'emek havayi mi gide ele Syaala ya a Bakın o n yapacaktık: Kruvazör bizden şüpheleninçe gemi- ye yakin Tögiliz limanlarından birine erek orada adamakıllı muayene bu şekilde kuzu gibi İn- memek Jizım... r, gemiye sekiz on zabit ve teker çıkarıp “Deniz kartalı, nı onla- ra İdnrezine vere di. İngiliz hi - a böylece gidecek, muavin kruva zör ise kontrol vazifeşine devam etmek üzere o civarda kalacaktı, Esasen hep. bu şekilde hareket edilirdi, hakkımız. da başka türlü bir muamele yapmaları alonun-döşsmesi, büyük bir! a üzerine yerleştirilmişti| ve bir hidrolik üstünde: bulunuyordu. Asansör geklinde olan bu döşem sinde düşmanlarımıza tamamiyle hâ - hcaktık. İögilizlerin: bu, salon- da kalacakları işasmubakkaktı. İngiliz muavin; kruvazörü,. gözden kaybolduktan 801 pa < Jâvabodaki! « bir dolapta giyli.olan. reami» üni- formamı giyecek, Jistüne sivil manto- mu geçirdikten sonra güverteye çıka- rak. tayfaya eyweleş -kararlaştırmış — bulunduğumuz şekilde.şu emri veretek © dim: — Yelkenleri kesim | Bu emir üzerifle tayfalar hemen-di.| reklere tırmanacaklar, fakat yelken - lerle uğraşacaklamı ..yerde direklerde gizli olan silâhlarıalıp aşağı inecek. lerdi. Ayni azmanda. bir zil-işareti de alt ambarlarda bulunan « mürettebate salonun döşemesini hareket ettirmele- Yi emrini verecekti; Bir düğmeye dokunulunca; salon) 4-| çindeki İngiliz -Zebitleriyle birlikte «| gağıya inecek, bizim Cor Büllar kendi! lerini süngi Alman askeMeriyle iha- ta edilmiş görerek her halde epey afal- kyacaklardı, Bu sırada diğer-efrad da alt ambar lardan güverteye fırlıyacaklar, gemi - nin başından ve kıçından iki mitralyoz belirecek ve güvörtede bulunan birkaç İngiliz de böyleet esir edilecekti. Görülüyor ki Alman zekâsı her ih- timali düşürerek ona göre tedbir dü- şünmüştü. Korsanlık başladı | Artık İngilizlerin kontrolu tehlike- sini atlattıktan .sonra tam mana - $iyle serbest, kendi kendimizin âmiri bir vaziyete kavuşmuştuk. Böyle baş- lıyan korsanlık hayatımızın ilk günle- rindeki avlarımızı nasıl elde ettiğimizi hatıralarımın bâşmda anlatmıştım. O zaman hikâye ettiğim şekilde; İngiliz bandıralı beş bin ton kömür yüklü Gla- dis Ruayal vapuru ile 4500 ton şeker yüklü Lundi İzland. vapurunu batırıp her ikisinin mürettebatını gemimize hâklettikten sonra roaceralı seferimizi daha semereli kılmak gayretiyle yolü- | muza koyulmuştuk,. Bir sabah şimali şarki alize rüzgör- lariyle ilerlerken büyük bir yelkenli ile karşılaştıle. Yelkenli süratle bize yaklaşıp Frânsiz bandirasını çekti ve işaretlerle sordut — Harp havadislerinden ne haber? Ordularımız Berline gir mi” (Depar var) Macera ve aşk romanı EE. Yazan :(Vvâ-Nü) d isveçli kadın, Cenup erkeklerinin ihtiraslı ta azkını arayarak buzlu iklimlerden bu güne diyarına kader düşmüştü CZ kısım hulâsası: Mabeşisian sahilinde yedi geri düru yor. Bunlar, esir taciri Hacı Mustafa ya alttir. Babası Hacı BİMAl vefât ettik ten sonra, Mustafa, onun baramsaray gemlsiid de konmuştur Ama, bir türlü istediği giht istifade edemiyor. günkü, Havva isimli İsveçli ve yaşir bir cariye ye kılbıkcasma bağlanmıştır, Havya, onu, #enelerdenberi göz açtırmıyor. Fa kat Mustafa, bir gün aftık isyan ede rek, cariyelerile birlikte hamama gir miştir. Javeç'i kadın, delikânkıyı, eski den,'bir takım hizâyelerle tahrik «de rek kendine bağlardı. Meselâ derdi ki: ... — Memleketimin erkeklerinden bir- çoğunu tanıdım, Hacı Mustafa... Zaten bizde âdettir: Bir kız, evlenmeden ev- vel, delikanlıdan delikanlıya. dolaşır... Bu, serbest izdivaç hiç de ayıp S&- yılmaz... Ancak iki ruh ve İki vücut bi- ribirlerinden fevkalâde haz duydukları vakit papasın huzuruna çıkarlar ve ni- kâh kıydırırlar... Hattâ bu, ekseriya, kısın karnımda bir kımıldanma hisset- tiği zamân olur... Halbuki ben, İsveç delikenlilârmm birinden ötekine o ka- dardolâştım, aradığımı bulamadım ve evlenmedim... Mustafa, sesi boğazmda sorardı; — Aradığın neydi? tıkanarak Havva onun burnuna, hafiiçe b. fiskö vurup çapkın çapkın bakardı: — Aradığım?.. Ve anlatırdı: — Aradığım, bir erkeğin yaman bir erkek olması... Fakat, ah... Gerinirdi... — Yok.. Yok. İsveçte, hepsi sönük, bepsi mıymmtı şeyler... Bulamadım istediğim gibisini... Ancak, bir gün, sü hildeki köyümüze bir gemi yünaşniış” tı... Dunk denk eşya çikarıyorlardı.. Ve ben, bu siyah saçlı, esmer tenli adam- Tarın çalışmalarına, damarlarim yana rak bakıyordum... Bunlar, bizimkiler - den başka erkeklerdi... İçlerinden en esmerine güldüm.. O da beyaz dişleri- Bİ güstererek mukabele etti.. İğte şöy- le göz kırptım... Beni bileğimden höy- ratça kavradı... Anlıyor musun? Hoy- ratça... Halbuki, bizim oranım erkekle- ri böyle bir gey yapmazlar... Kendi kendime: “İşte bu, müthiş bir şey?..., dedim.. Beni denklerin üzerine &ilkti attı.. Kuvvetli kollarmı vücuduma do- İıyacaktı ki, kaptanları bizi gördü: Ü- serimize yürüdü.. Bir kamçı bana, bir kamçı ona... Tarif edemem zevkinin yarıda kaldığı için ne derece: ıstırap çektiğimi... Kanlanmış gözleriyle aç Enlellicensferyvif © KARSIBirTURK Hatıralarını anlatan 7 EFDAV TALAT 7 Yazan; IHSAN ARIF Benim içyüzümü pekâla biliyor- sun. Artık burada faezla kalamıyacağım Kölönele tekrar tekryr teşekkür et) tiktön”sonta odama döndüm.” Beynim! zönkliör. Hayatımda bu kadar tââc:üf imi bilmiyorum. Bu herifler benim #lerine "karşı gösterdiğim (yalancı Kate “ö'âkadtr inanmışlar ki istik- balimi bile hazırlâmışlar, Buna gülmek mi lâzım; yoksa onların bu aptallıklatı- na zekâ nam hesabına sinirlenmekmi ? Her he ise... Balların bu seferki emri kat't idi. Ar. tık işi oyalayamazdım. Yarın öbür gün: — İşte pasâportun ve işte vapur. Bu- yutun dediler mi Tie yapacaktım. Bina- şim şakaya veya fimale tâham-|- — Attan bir şey beni 'kargılsa, 2: oğlum! diye erini tekrar OtttiswbBir . Ben artık, ne olurağ oldun, ii yü hayatın. * bite in bülunuyordum. < Esat beyde in & tine kai! olmu vaziyet bir yekil aldı. Söyliyebilirim, Se. nin yeni Yerin hazırdır. — Neresi? <—- Refet paşanın kararrtir.? — Ne yüpacağım odtads” — Teftümanlık! | — Simdi gideyim mi? | — Hajırf İki gün sonra. Yenhtali. mât bekliyorum —-Daha iki gün ne yapscağım, — Daha iki gün Krokerde itine de vam edeceksin. | — Orya gitmesem 'olmâz mı? — Günler gebedir. Bu iki gün içinde de neler olabilir, Vakit kaybetmiyelirm: | — Baş üstüne! l — Benim sana haber vereceğim saataj »*öket gününe kadar onları oyalamaktan kadar Balların yanından ayrılmıyacak- sın. — Pekit Eğüt beyden ayr: Bit y ağırlaşmış. Ha- yatımın yeni bir dönüm noktasındayıi.' Üç senedir devam eden bu esrar dolu hayattan artık uzaklaşısağım. Seviniyo. rum, çok seviniyorum. Fakat, heyecanı min başka manaları da var. Kendimi ilk sipörlerde bir nefer gibi görüyorum. E- sat bey, beni ço ne rağmen ica bında harcayacak. Vaziyet bu kadar na ik bir hal aldığı balde hâl içinde kilmamda ısrar mın #esini duyuy — Büyüklerin öyle istiyor. Tehlikeye gözlerini yum ve git. diyor, Gidiyorum. Şimdiki plânım, Balların plânmuı'kabul etmiş gibi görünerek ha- İbaret, Ben de Söyle yapıyorum . Krokerd. di bir tek daktilo kaldı. Matmazel A bâlâ bana karşı masum! âşkını yaşatıyor. Ben de bu bakir ruhlu çocuğa bigâne d.ğilim. Çok acı hatıra- tarladolü olan bu binada hayatımda hatırladığım zaman heyecan duyacağım başka hatıralar da var. Bunlardan biri debulkaz... Onu gizlice ziyaret ediyor ve: * Şen Benim içyüzümü pekâlâ bili. yotsun. “Artik burada fazla kalamayaca- ğım. İki güne kadar gidiyorum. Ailen ve sen namuslu kimselersiniz. Baban dadürüst bir insandır. Binaenaleyh, sizin * İstanbulda kalmanızda — hiçbir mahsur yoktur. Ben buradan ayrıldığım günden de istifa ederek buradan çekil! diyofum. Genç kiz,“sözlerimi derin bir alâka tle dinliyor, pek yakın bir zamanda büras| dani ayrılacağımı öğrenince yüzü bulut- lanıyor, gözleri nemleniyor; — Eldal, diyor. Cana bil bir şey itiraf edeceğim. halde — Seni memnuniyetle di: — Burada iki senedenber İışyoruz. Aramız — Biliyorum. — Sana karşı, şimdiye kadar kimsöye duymadığım hisleri duydum — Ben de öyle.. Senin vaziyetini biliy içindeyim. — Müteessir olma! iyorum. közâber ça: — Olmimak mümkün mü? Bir genç! kiz için bunları itiraf etmek çok acı bir şey. Fakat bönden ayracı anlaşıl- dıktan'sonra sâna hislerimi açıkça söy- liyemezsöm sonra çok üzüleceğim. ii ak gili bana batan layla, miye İstemiye âmirine itaat etti W miye girdi... Lâkin, ben, artık © yapamıyacağımı anladım... Gecesi soyundum... Denize atıldım. Yüzefa kı Tayfalarm yeri baş taraftı, dik! miştim... İplere tutunarak yukari tığım vakit, nöbetçi taylanın be olmadığını gördüm... Beni demis sanarak evvelâ korktuysa da, Her sine kapıldı... Belimden yakaladı; betini filân unuttu... Sonra, beni K rasıma kilitledi. İşte, Hacı . Mu hakiki erkeği ilk defa olarak'bu de gördüm... Esir tacirinin oğlu raşeler İÇiDÖR Taşa, rardı: re a — Nasıldılar?... Nasıldıla?,e — Nasıl olacaklar ?... Esmer, ge şehvet, cenup erkeklerindedir.. Bi kiler?.. 'Tuh.. Beş para çtmezlerk. kat, garip şey... Kadınlarımız, bj erkek İsveçliler gibi pısırık değil Biz yanarız alev alev kuvvet, — Cenuplu gemiciler ne yaf sana? . — Söyledim: İlk defa olarak ğimı onlarda buldum... O gece 8# dan kurdum; İşte, sehelerdenberi rübe edip de bulamadığım eş, şu gibi esmer oğlandır... Hemen Yt tezi yok, onunla evleneyim. — Demek ki ilk kocan oydu? — Hayır, Hatı Mustafa!... E madığı. Nasip ölMLAK Onun © & bançerlenerek... öldürüldüğünü düm.. — Kaptan mi vurdu? — Hayır, Ruslar vurdu... Meğtf mi, hareket etmiş, Rus k fi çevirmiş... Baskın vermişler. ” | Bun ilk ışıkları sökerken, gemide varsa, hepsini doğradılar.. Ci denize attılar. Kap'»n, baskına ul Zina da, öldüğüne de şaşmadı. Y' gemide benim oluşuma hayret göğsünde kabzasına kadar bir b9' sanlı, ölürken, gözlerinde bu ha? ifadesini gördüm... Neyse, onu ö9 nize attılar... Bir can olar ber kurtuldu. Tahiatiyle, mâlları ettiler... Fakat kimse bana el sü di. Maamafih güzel bularak, E za bedive ettiler... , — Ruslar nasıldı?. Kinyaz dı?... Aradığın, istediğin gibi miti —- Hayir Hacı Mustafa Hayır. rede eonuplu kan, nerede Ruslar” | İsveçliler gibi soğuk olmamakla ber, şimel Rusları da nafile... ben, aşkın esrarının güneşte old anlamıştım... Şimal semalarma bif — Yavrum! Ben daha açık konuşaça | Nüs gibi asılan bu toparlağa bak” ğım, Biz “birbirimizi saf bir aşkla sevi- yoruz. — Evet. — Şimdiye kadar hiçbir hadise nezih aşka leke düşürmedi. Matmazel A... başımı önüne eğdi. Yü- zü kızardı, Ben sözlerime devam ettim. — Hayat bu bilinmez; belki ileride! benim hayatıma başka kadınlar da gire- bilir, Fakat seni katiyen unutmayaca- ğımı, Yüşaran gözlerini görlerime dikti Bakışlarından bu sözlerimin * kendisini ne kadar mütehassis ettiği açıkçı. belli oluyordu, Bir şey söylemedi, Ben sor- dum: bu — Beni unutscak msm? — Buna katiyen imkân — Ben de öyle! — Peki! Artık blıbirimizi güremiye sek miyiz? Ellerini tutarak öptüm: — Buna nesi ihtimaj veriyo: — Atleti akla kep fona liyor. al youn ler ge (Devamı var) düm... “Ah, sana yaklaşabilserde»" ye içimi cekiyordum... Hacı Mustafa, odalığırın ku yatıp kollarıyla belini sararak: — İşte geldin... Geldin, cenuba'* İşte ben, esmer bir eenup gocuğ! | rak seni alev gibi kollarımla ** rum... Fakat, nasıl Rusların kurtulup benim kucağıma , düştü diye soruyor, Havvanın, defalari$ lediği macerasını tekrar dinliyo — Çok geçmeden, Kinyazm # da büyük'bir mevki kazandım.» gözdesi» oldum, güzelim. Faki hantal, iri vüğuduna, kalıp ki deki *ybete, göğeüne kadar İ 0 rt kuoz sakala reğmen, nafile. gibiön tanesi, o çelimsiz çalım, bi duran, rahavetli ve tembel kara kuru esmer cenup delikan” dan. hattâ orta vaşlılarından bif ” sinin yerini dolduramaz... BAkt g##nelsr geçiyor, muradıma nail © 0 buzlu steplerde uyüsup a Kinyazı kıskırtmaya başla” | “Devami

Bu sayıdan diğer sayfalar: