14 Nisan 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

14 Nisan 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bir amelenin veya memurun yaşayışı arasında hiç yoztur ! Tanınmış bir - Pransiz meomuası pasbalya sayısı için Joan Kravford. dan bir yazı istemiştir. Sevimli ar.- tislin mecmua için yazdığı bu yasi. ŞA tercüme ediyorus. Bir gün çok meşhur bir sinema yıl- dızı olmak hulyasiyle yaşıyan binler- ©e genç kız, eğer sinema yıldızı olma> nın ne demek olduğunu bilselerdi, der- hal bu tasavvurlarından vazgeçer, da- ha tatlı başka hulyalara dalarlardı. Bir sanatkârın hayatını mütemadi bir eğlence halinde tasavvur etmek büyük bir hatadır. Bir genç kız, ka. fasmda bir sinema yıldızının ne oldu. ğunu düşünürken, onu öğleye kadar Yatağında tembel tembel gerinen ve kralişe'eri gıpta ettirecek kadar muh- teşem bir karyolada ağır ağır sabah kahvattısr eden bir mahlük tasavvur €der. Halhuki bakikat bunun tama- Miyle akainedir. Hemen bütün lar gayet erken yataktan ” ve ekseriya evde kahvaltı edecek va: kit bulamazlar. Çünkü ne gündüzleri, he de geceleri kendilr-'nin malıdır. Gece, yıldızlar, b...p tükenmek bilmiyen çalışma neticesinde bitkin, tıpkı bir paçavra yığımı halinde yatak. larma düşerler, Fakat ekseriyetle bu 8aadete de nall olamazlar. Çünkü ya bir sinemada, ya bir tiyatrodâ, yahut herhangi bir ziyafette görünmek mec. buriyetindedirler. Yorgun bir günden sonra bir baloda güler yüzle dolaşmak gînı etmek ne kadar eziyetli bir İş. Sonra, birçok hayır cemiyetleri &ık Sik müsamereler verir. Zavallı yıldır lar bu, müsamerelerde bulunmak ve hayırlı işler için çalışmak mecburiye- findedirler, Bu mecburiyetleri yap * Mak istemiyen sanatkârlar mı karsı günah iştemiş sayılırlar. Bir yıldız mütemadiyen elbise de #iştirmek ve daima yeni elbise yap - tırmak — mecburiyetindedir. — Çünkü halk yıldızların kendilerine daima ye- 2i modalar bulmak yolunda rehber Olmasını ister. Bir sanatkâr umumi bir yerde BÖ- Tününce herkes onu tepeden tird kadar süzer, bütün parmaklar yıldısı Kösterir, 0 ekseriya bu mütecessis gözlere, bu uzanan parmaklara Olmaktansa yerin dibine geçieyi t6f tih eder. Bu hususta her sanatkâr birîblrlfin bonzer... Bir yıldımn nasıl yaşadığ! haklında size samimi bir fikir Vere- bilmek için yirmi dört santi nasıl Be- Çirdiğimi söyliyeyim: 24 saatim çok basit bir pekilde ge" Çer, Altı buçukta kalkarım, banyormlu Yapar, kahvaltımı ederim. Saat 8€ kizde evimden yarım saat uzakta olan Studyoda bulunurum. Saat Makiyajımı bitirmiş ve oynıyacağım filmdeki elbiselerimi giymiş bulunma. liym. Şimdi siz hüküm / veriniz: bir Yıldızm hayatiyle herhangi bir memü- Tun veya bir amelenin yaşayışı Ara - Amda ne fark var? Ben hiç fark ol M>* 7) zanmın dşerm Film çevrilirken herhangi bir ada- fmm serbest sörbest yapabileceği bir Anlatıyor: Br yıldızm hayatile herhangi bir lark leri yapmak hakkından mah - î:km.îğum:;ı:kdır İstediğiniz gşbi ü ezsiniz, göz ucuyla bir arka. bakamazsınız. Boğazdaki gı. cığı zaptedemeyip öksürür veya ığci:. rırsanız, birkaç metrelik filmin ziya- | nıma sebeb olmuşz olur, bundan başka ayni sahneyi bir daha çevirmek ezti - | yetine katlanırsınız. Hangi mektepte veyahut hangi kışlada bu kadar sıkı disiplin vardır? Öğleyin pek &z yerim. Yemeğim ek- seriya evimden beraberimde getirdi - gim ve elimle hazırladığım peytilrli bir tek sandviçten ibarettir. Öğle paydosu, daha ziyade, terimizi kurut. mak ve terden bozulmuş makiyajımızı düzeltmek içindir. Ben öğle uykusunu çok severim. Bunun içindir ki her im. zaladığım konturatla öğlen üzeri bir çeyrek saat uyumak milsnadesini alı_' rım. Bu bir geyrek saatlik uyku sanat * hayatımdaki msüuvaffakryetimin >banzi verdiği bir hak sayılır ve arkadaşla- rımda gipta uyandırır. Saat beş buçukta atölyeden çıkarım. Yemeğe kadar radyonun esiriyim. Ba- zan, daha doğrusu ekszeriya, ertesi günkü film sahnesinde söyliyeceğim sözleri ezberlemek, gayet ezberlenmiş- sa, tekrar gözden geçirmek ıcıh_e'der. Uykumu feda etmek âdetim değildir. Onun için eğer ertesi gün fevkalâde- den olarak serbest deği'sem mı_ılıak 4 kak saat dokuzda yatağa girerim. Bir yıldızım uykusu hiçbir vaklit h kin ve rahat değildir; ezeli bir dü - şünce, korkunç bir kâbus gibi bü uy- kuyu daima bulandırır. “Çevireceğim filmdeki rolüm bana uygun mudur? Halk bu yeni rolden mt? Bu rol şimdiye kadar oynadıklarıma çok aykırı mıdir?. Ro- lüm, geçen sefer oynadığım role çok mu benziyor? Ayni çoşit rolleri tekrar ederek halkı biklirmiş olmuiyayım?,, Bunlar bir yıldızm — aklından hiç çıkmıyan düşüncelerdir. Eğer ,vı;d:ı. gsanâtı bir zevk ve eğlence vesilesi de- ğil de, bir geçinme vasıtası olarak te lâkki ediyorsa, bu düşünceler onun kırmak, hayatımı zehirlemek için kâfidir. Bunun içindir ki hususl hayatlarında ekser yıldızlar Gaima kederlidir. Ha'k bir yıldızın çok güzel o!rmuıı._ ni ister, Halbuki güzelliğin birinci şartı sıhhattir. İşte, sıhhatini muha . faza için, yıldız istediğini yiyemez, is. todiği kadar içemez, birçok ıporjıın ğıpmığı_ teniş oynamafa, ata bin « mete, yüzmeğe mecburdur. Halk son moda şapkaları, yen! bi. imlerda kesitmiş ve dikilmiş elbinele- k defe yıldızlarda görmek ister. ek için de esasen pek yakitlerimizi, kumaş şankacılarda, terzi'er meçbür oluyoruz. Bir tini kaybetmemesi için lması lâzım bir va. Şi " bili apa bilmi ıBıun;ı: serbest mağazalarında, di geç FD? yıldızın. kıymc bu, muhakkak yapr zifedir. Bönim ta! gönetağğ AMT aa erkek elbisesti mek pek hoşuma bil sevkime katsa «ede el | te-e'h ederim. T'hna. ne yakm efbisd giy-i gider. Plâjlarda gi- yilen geniş pantalonlara bayrılırım. Akgamları da iyi dikilmiş bir gece tüvaletiyle görülmek saadetimi ikmal eder, Yalnız maalesef birçok defalar studyo dışarsındaki kıyafetlerimizi reklâm yapmak vesilesile studyolar İ tayin eder. Vazifesine candan bağlı bir sginema yıldızı her filmde, bütün mes'uliyetin kendi omuzlarma — yüklendiğini pek iyi hisseder. Film muvaffakıyet kaza: nırsa şöhretinize birçok ortaklar çı . kar, müellif, bestekâr, studyo direktö. rü, rejisör ve saire... Fakat şayet film muvaffak olamazsa, hâlk filmi beğen- mezse o vakit bütün kabahat yıldız ©. zerindedir. Zavallı rejisöre gidip “ba- na verdiğiniz vazife iktidarımdan üs- tündü,, diyemez, müellife müracaatla “Senaryo fena hazırlanmıştı” maze , Tetini ileri süremez. B fra beste. lerinte hoşagitmediğini tddia müm Halkm kendisini anla SARNÜRN Ti dolunur. Sinema yıldızı bütün hayatında da- ima çevirdiği fimlerin gölgesi olarak yaşamaya malikümdur. Halkım gözü. ne filmlerinde olduğundan daha baş. ka gözükür, bütün şöhretini kaybe . der. Yıldız olmak demek mütemadi bir mücadele içersinde yaşamak demek- tir, Fakat Bereket versin ki bu mülce- dele ihliraş uyandıran bir çarpışma dır. Ve onun için insan tahammül ede- biliyor. , Meraklı bir istatistik Bir Fransız sinema — mecmuâsı istâtistiği neşrediyor: 1937 Benesi içersinde Amerikada 500, İngilterede 225, Fransada 111, Almanyada 95, İtalyada 38 -film çev. rilmiştir. Bu filmler için Amerikada 5 mil. yar, İngilterede 1 milyon 350 bin, AL- | matıyada 500 milyon, Fransada 250 | milyon, İtalyada 150 milyon frank sarfedilmiştir. Şu halde bir film cevrilmesi vasatr olarak Amerikada 10 milyon, İngilte- rede 6 milvon, Almanyada 5 ilyon 260 bine, İtalvada 4 milyona, Fransa- da 2.mi'yon 250 bine mal oluyor. Fransa en ucüz film gevrilen mem- lekettir. 111 film cevirmek icin 250 milyon frank sarfedilmintir. Halbuki, avni naravla İtalvada 62, Almanvada 49, Temiltenede 40, Âmerikada 25 film gevrilirdi. Bir Amerikalmın sinema masrafı senede 220 franktır. Bu Darayla 140 paket şiklet alımır. Bir fagitiz, sine- mg İçin senede 240 frank sarfeder. Bu para iki bucuk şişe viski bedeli. dir. Bir Almanın bir senede sinemaya verdiği para 40 — franktır. Sinemaya gitmemiş olsaydı bu meblâğla 12 çift sucuk yiyebilirdi! Bir Franstzmm senelik sinema tah. sisatı 22 franttır. $ kilo 150 gram ek. mek marsar Riy İtalvan senede plmn ma için 18 frank harcar. Yani altı bu- cuk kilo makairna bedeli... Düğün * - - Kedinin aşkı ve deliliği Yazan: Her insanın derece derece bir İp- tilâya tutkun yani bir koleksiyoncu l veya fetişlet olduğu muhakkaktır. Muhtelif kumar oyunlarına, en teh- Hikeli sporlara, pul veya eski para gi- bi cansız maddelere düşkün olanlâ. rımm manileri yanında (hayvanlara tutkunluk) en iptidal kavtmlerden en medenl — cemaatlere — kadar bütün dünya İnsanlarında görülen bir iptilâdır. İnsanlardan kimi ya- bani veya ebli âv hayvünlarına, kiml kümes veya kafas kuşlarına, — koşu atlarına, kimi de böceklerin çöşit. lerini toplamaya meraklıdır. VPavori köpeklerle kedilerin her iki cinsin.- den prestişkârı ve hâmileri olmakla beraher kadınlar bu husüsta rekort. mendirler. Kedilere maraz denecek | kadar bir sempati — besleyip en iyi cinslerine canını bile veren kadın- lardan biri de kendi halamdır. | İki sene önce Hirzincanda bir has- tam bana en kıymatli — cinsten çok güzel bir Van kedisi yavrusu hediye etmişti, İstanbula — dönüşümde kedi meraklıst haltım için bunun en mak bul bir hediye olacağını düşündüğüm | tihetla birkaç ay içinde onu ihtimam Vle büyüttüm ve sonra da uzun ve yo- rucu dağ — yollarında otöbüslerde ve vapurda taşıyarak bugürkü sahi- bine sapasağlam ulaştırabildim. Bir gözü koyu grimsi yeşile, öbür gözü de hafif dalgalı deniz mavisine çalan bu nazlı kedi Iki senedenberi evimizin en değerli bazinelerinden sayılmaktadır. İki hatfa önce bir geceyarısı sine- | ma dönüşü ihtiyar balamı ;öılarl! ağlamaktan şişkin ve — uykusuz bir | halde bulunca bir felâket korkuslle endişeye düşmüş; fakâat az zaman İ- çinde hakikati ağzından dinleyince da müsterih olarak onu teskin etme. | ğe ça “ Moğer (Şehrazât) temini taşıyan | bizim nazlı kedi mutadı hilâfına ola. de patinaj & İskocya patinaj şampiyonu Mis Ka- terin Honor Rankin geçen gün Lon- drada övlenmiştir. Evlendiği gün, dü- ğün Fğızncelcıi arasında güzel pati., naj numaraları dâ yapmıştır. Yeni Tetanos aşısı Senelerdenberi kesiklerde kullanı - lan tetanos aşısı kuvvetli bir antitok- sin Beramdur, Bazı kimseler bu sero. ma kargı pek hassastırlar ve onunla aşılandıkları vakit fazlaca Trahatsız olurlar. Hattâ bazan bu serom yüzün- den ölenlere de tesadüf edilir. Şimdi Vaşingtan tıb fakültesi yeni bir teta. nos aşısı keşfetmiştir ki, zerkedilenler üzerinde hiçbir aksülâmel yapmadığı halde istenilen neticeyi , vermektedir, Bu yeni agı insana Üç defa zerkedildi. ği takdirde ona tetanosa karşı muafi. yet vermekte, bu mualiyet kaza vu- kuunda yapılacak bir sonuncu aşı ile hastaya hiçbir zorluk verilmeden tam bir kat'iyet kespetmektedir. Si Dr. Rasim ADASAL rak sâabalitanbori gürünmemiş ve bü- tün aranmalara ve soruşturmalara rüğmen bir tarafta bulunmamıştı. Na oerteti ve ne de öbürgün göründü. Btraftaki komşular bile alâkadar a- luyor ve muhtelif ihtimallerle çok sevdikleri halamı — teselliye çalışı- yorlardı. Çalınmış olmasına pek ihtimal yoktu. Çünkü yavru olmadığı Bibi yabancılara tırnaklarını geçire- cak kadar hığem ve şımarıktı. Arsız lığı yüzünderf'de öldürülmüş olamaz- dı; zira bütün gün bolluklar — içinde yaşıyan ve olur olmaz şeylere iltifat etmiyen çok maBrur ve vekarlı bir kediydi, Komşulardan birinin erkek kedi- sinin de üç dört gzündenberi ortadan kaybolduğunu duyduğum zaman ben kendi hesabıma bizim (Şehra- Zzüt) İle bir balayı seyahatine çıktık- Tarıma hükmetmiş olmakla beraber kimseye bir şey söylememiştim. Za vallı halam tamamile ümidini kes- miş bir halde çocuğunu kaybeden bir ana Malemi Ie minder köüşesinde ©. turuyor; ve bir türlü müteselli olamı- yordu. Aradan hemen bir hafta geçmiş- ti, Bir akşam yemok sofrasında bu- lunduğumuz sırada bahçe kapısı dı- şardan zorlanırcasına bir gürültü çı- karınca kalktım ve açtım. Bir de ne göreyim? Günlerce mahalleyi volve- leye verip ihtiyar bir kadına da göz- yaşı döktürmüş olan kahboe Şehrazat nihayet tahmin etmiş olduğum gibi eve avdet etmişti. Halamın sevinecine had ve payan yoöktu. — Fakat firar! dildade âdeta tanınmıyacak bir hal- de Idi; bembeyaz tüylerinin bir kıs. mı dökülmüş kalanları da kömürlük- lerde, damlarda çamurlanmış ve kü- rarmıştı. Tablatila — çok zayıf idi. Derhal sıcak sabunlü su — ile yıkana- rak kurutuldu ve hamisi tarafından bir odaya hapsadildi. Düüce kadar bu oda içinde yaşamı- ya ve orada yemek yemeğo mabküm- du; çünkü gene Üzücü ve Közyaşı dök — türücü bir sayahate çıkmasından kör kuluyordu. Hapsin lik günü normal geçmekle beraber ertesi günden iti- baren kedi bir takım gayritabilikler göstermeğe başladı. Artık ne ciğer yiyor ve ne de süt içiyordu. Bazan derin bir elemin ifadesi olan melân- kolik bir hal içinde bir köşede bü. zülmüş kalıyor; — bazan da bilâkis oda içinde mütemadiyen yuvarlana.- rak, duvarlara ve kapıya başını vü- rarak korkunç bir teheyyüç gösteri- yor ve gittikçe zayıflıyordu. Bu hapis cerasınt affettirmek için halama çok yalvardılar; buna imkân yoktu; çünkü ona göre — bu ceza eti müesalr bir ibret dersi olacaktı. Hal- bulci şehv! sevkitabillerile moevsimin de en coçkun tenasül! heyecanlarımı geçiren bu dişi kodi karşısımda psi- kanalist bir ruh — mütehaâssısı gibi düşünmaekten başka çare yoktu. Halamın komşularda bulunduğu bir andan İstifado ederek Şehrazâdı hapis odasından çıkardım ve bahçe kapısı önünde üç dört gün hasret ile bekleyip ona hazin — davetkâr sere- natlar okuyan irili ufaklı bir grup erkek kedilere salıverdim, Bu görü- lecek bir manzara idi! Sevgiye ve buselere bir hafta önceki balayı ve- yal inde tamamile doymamış olan Şehrazât bu sefer naz vo olivelerle yöerde yuvarlanıyor ve kucaktan ku- cağa atılarak azgın kedileri ayn! se- mahatle birdan doyuruyordu. Ve bir kaç saat sonra kendiliğinden eve dö nünce tamamile eski sükünet ve ne- şesini bulmuş bir halde olarak hala- mın kucağında kendini — okşatıyor: bana da Iyi olmuş bir hasta kadirşi- naslığile bakıyordu. Bu hakik! hayvan hikâyesinden moralist hikâyeci Lafontenin yaptığlı Bibi biz de çok yerinde ve esaslı bir netlce çıkarıyoruz; Hayvan rubu du zaman zaman mükbet veya menfi ho- yocanlara sahfie teşkil eden va tabi. Aatin bütün biyolojik kanunlarını gös teran hayati bir — varlıktır. Nerde kaldı ki biz değil yalnız bu hayvan- ların, çok defa kendi ailelerimizde, muhitimizde yaşıyan İnsanların bile Yyuh! elemleri ve dertleri karşısında ya Jâkayt kalıyor veyahut da tesir. Biz klâsik garelere başvuruyoruz. Herhalda bu küre üstünde yaşıyan bütün varlıkların ruh Alemlerini ida- re eden sekslel — fonkayonu dalma gözönünde bulundurmak ve gayısız felikatlerle bahtaızlıkların hakiki sebobini ona bağlamak lAzıradir. Dr. Rasim ADASAL

Bu sayıdan diğer sayfalar: