27 Mayıs 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

27 Mayıs 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Herkesin üzerinde ittifak ettiği bir hakikat: Sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra RADYOLIN Kullanarak Dişlerinizi tertemiz. bembeyaz ve sapsağlam yirminci asır kimyasının o harika larmdan biridir, denile. bilir, Kokusu güzel, lez- zeti hoş, mikroplara kar. şt tesiri yüzde yüzdür. yapar. Ona ADYOLINIP Kullunanlar, dışlörini ew vcuz seraitle sigorta ettirmiş sayılırlar, Sabah, Öğle ve akşam her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalaymız. Basur memelerinin ANTİVİRÜS ile tedavisi iç ve dış basur memelerinde, basur memelerinin ber türlü iltihaplarr *, çerahetlenmiş fistüllerde, kanayan basur memelerinin tedavisinde dalma muvaffakı yetle şifayı temin eder, ŞARK İSPENÇİYARI “HABER — Aksam postası Venüs Kremi Terkibindeki hususi madle. yi hayâtiye dolayısiyle cildi besler, teravetini arttırır. Yeni bir ten yaratır. Venüs Kremi asri kadm güzelliğinin bir tlsr- mıdır. . Venüs Ruju Son moda ve gayet dizip renklerile kullananları bâyre- te düşürür. Dudaklarda 24 saat sabit kalm. Şık ve kibar familyaların kullandıkları ye- gâne rujdur. , e m a a Venüs Pudrası Terkibi altın kremli 24 saat havalandırılmış fev- kalâde inceve hafif Venüs pudrasile tuvalet gören bir cilt dünyanın en taravetli güzelli- ğini ifade eder, Avcılara Müjde: Barut Fiatları Ucuzladı 1 Haziran 1938 tarihinden itibaren tatbik edilmek üzere Kara Av Barutu satış fiyatlarında aşağıda yazılı tenzilât yapılmıştır. Kara Av Barutları İnhisar bayileri tarafından memleketin her tarafında aşağı- daki fiyatlarda satılacaktır: 27 MAYIS — 1938 Venüs Allığı Het cildin rengine göre çeşitleri mevcuttur, Yüze sü, rüldüğünde cilde fevkalâde ta- bii biz renk verir; teni bozmaz; güzelleştirir. Venüs KIRPIK Sürmesi Asla yayılmaz ve gözlere za. rar vermez, Venüs sürmesile tuvalet gören kirpikler büyür ve güzelleşerek kalplere ok gibi saplanır. Eski fiyat Yeni fiyat Birinci nevi g Kuruş Kuruş Av Barutu 500 Gramlık kutu içinde... 115 110 ? : 250 : : : 60 , 65 İkinci nevi Barutu 500 Gramlık kutu içinde... 95 90 250 : : : 50 45 LABORATUARI'T. A.Ş. 100 ; : : 22.50 18 314 MARKİZ DÖ POMPADUR. Mösyö Jak, gözlerine bir kıvılcım parladığı halde, parmağındaki yüzük taşını oynattı ve âmirane bir tavrla <evap verdi: — İtaat edeceksiniz! İtaat etmenir Mözrmder 1, — Böni mazur görün, mösyö, vic- darırm buna mânidir... Mösyö Jök istihfafla: — Bu kadarcık mı? — Bu emre ancak bir tek şartla & taat edebilirim... Mösyü Jak onum tereddüt. ettiğini görerek, yüzük taşm: gizlice dışarıya döğru çevirdi ve sordu; — Ne şartla? — Bu emri bana çömiyetimizin di- ni reişlerinden biri vermelidr. Çünkü ancak bir din odamı benim vicdanım: istirahata kavuşturup günahımı peşi- nen çıkarabil Yalbuki siz de benim gibi laiksiniz!. Mösyü Jakı dudaklarından gizli bir memnuniyet tebessümü gelip geçti Yüzük taşını tamamile içeriye doğru gevirdi ve ikinci defa tektar ittiz — Bu kadarcık mı? Bunu ne diye daha evvel söylemediniz, oğlum? Ba- kın. Mösyö Jak, bu sözlerle £ beraber, göğsünü açtı ve hayretinden idona ka- larak son derece hürmetkâr bir hal 2- Ten Barona, Üz le bazı işaretler bu- lunan altından nevi madalyon gös- terdi, Baron dö Marse bu meçhul ziyaret- ginin karşısında bulunduğu andan iti- baren, sırayla küstakiıktan ( istihfafs, istibfaftan sabırsızlığa, oradan İstih. zaya ve nihayet İsyana geçmişti. Şim- di ise en samimi ve derin bir hürmet gösteriyordu. Bu altın işareti görünce dizleri üzetine yere yığıldı ve başını &nün eğip iki elini göğsünde kavuştu- rarak, mütevazı bir tavırla ve âdete yalvararak şöyle dedi; — Günaklarımı affedip, vicdanım: istirahate kâyuşturun, mukaddes pe der! Çünkü... Günah işliyeceğim! — © Mösyö Jak onu ayakları dibinde gö rünce' doğruldu ve tanınmıyacik. bir Kalde değişerek, tasavvur düllmez bir haşmetle günah çıkarmağa mahsus di- ni bir formülü okudu. Bâron da garip bir tavırla göğeüne vurarak; Amin! diye cevap verdi. — Şimdi, oğlum, size iki mühim torsiyede bulunacağım: Evvelâ, benim mukaddes kilisemizin şeflerinden biri olduğumu unutup, benim şahsrmda an- cak göründüğüm gibi mütevazı bir 2- dam göreceksiniz. ! Baron doğtularak: ! — Pe mösyö, dedi. Emrinize is taat edeceğim. x — Sonra da, size bahsettiğim şahsı, bilâhare, asla tanımıyacaktmız... Onu nerede olursa olsun... Ne kadar yük- sek mevkide olursa olsun onu tanımı- yorsunuz.. Onu hiç bir zaman görme- diniz... Buna da itaat edeceğinize ye- min edin, oğluml., — Yemin ediyorüm! — Pekâlâ, artık burada yapılacak bir işimi yok, gidiyorum... Benim mü- tevazı bir âdam olduğumu unutmayın ve bu andan itiöaren bana ona göre muamele edin. Bu sözler üzerine mösyö Jak yerin den kalktı ve mütevazı halini takındı. Zabit hürmetkâr bir tavırla: — Bir tek kelime daha sormak isti- yorum, mösyö, dedi. Mahpusun mek- tuplarile görüşmelerini öğrenmem lâ ğın mi? — Buna lüzum yok, oğlum, onun ki- me mektup yazabileceğini ve ona n©- ler söylenebileceğini biliyorum. Elve- da, oğlum. Baron kapıya doğru yürüdü. Adam. larından birisin çağırdı ve İstihfafâ- miz tavrile şu emri vezdi; — Bu adam dışarıya çıkabilir! MARRİZ DÖ POMPADUR 315 — Mösyö Jak, gelişi esnasında olduğu gibi, etrafa hürmetkâr selâmlar dağı- tarak, dışarıya çıktı. Alt kasta kendisini sabırsızlıkla bek- liyen Dü Barriyi buldu ve ona: — Azizim kont, dedi. Beni ..- Dü Barsinin kulağına bir isim fısıldadı - odasına doğru götürün. Sonra serbest kalabilirsiniz. Kont, onu, istediği şahsın kapısma kadar teşyi ettikten sonra çekilip gitti, Mösyö Jakın ziyaret ettiği bu şahıs kral ordularında general rütbesini haiz dik Bundan bâşka, şatoda apartımanı bulunduğuna naza'an sarayda da bir mevkii vardı. Bu zat ziyaretçisini bir yük bir hürmetle karşıladı. Mösyö Jek ona, emir şeklinde telâf- fuz ettiği bir kaç kelimeden başka bit şey söylemeli; — Marki, emirleriniz altında Baron dö Marse var. Bu delikanlıya yakından göz kulak olun... Ondan siz mesulsu- nuz. Bu kısa emir üzerine mütevazı ziya retçi de, şatodan çıkıp gitti. Xvi ŞATODAKI MAHPUS © Mösyö Jak gittikten sonra, kontes dü Barri derin bir düşünce ve asap içinde kalmıştı , Genç kadın, sırf ihtirası yüzünden emri altma girdiği yeni korkunç efen- disini artık iyice anlamayı öğrenmişti... Ve şimdi,, artık hedefine erişmek üzere bulunduğu için, düşünce ve hislerine hükmeden bu korkunç adamın tahak » kümü ona son derece ağır geliyor, onu Korkulu bir rüya gibi sarıyor ve hiddet buhranları içine garkediyordu. Hislerini gizlemek san'atında üstad elan bu adamın sakin hali genç kadını kati'yyen temin etmiyor: Zeki bir kadın olduğu şövalye ye karşı olan aşkını, kendisine son de- rece pahalıya malolabileceğini pakâlâ biliyordu. Binaznaleyh, mösyö Jakın sakin hali, onu hiddet ve tehdidlerden daha fazla korkuttu. D'Assas'ın portresini serf Ja- na atfedip onu kralın gözünden düşür. mek için yaptığı hususundaki sözlerine mösyö Jakın kati'yyen inanmadığını bi- liyordu. Ve genç kadın, bu korkunç a damın kendisiyle d'Assas aleyhine gizli ve müthiş bir faaliyete ( girişeceğini ve sırf menfaat dalayısiyle kendisine bir şek yapmamakla beraber masum © lan şövalyeyi mahvedeceğini hisseder gibi oldu. Bu düşünce onu isyan ettirdi ve Jül yet bir dakika bile kaybetmeden derhal Faaliyete geçmeğe karar verdi. Şahsan fazla korkmuyordu. OKor- kunç hâmtüsinin, projelerini tahakkuk ettirmek için kendisine ihtiyacı olduğu nu biliyordu; esasen icabmda kralm da kendisini himaye edeceğini düşünüyor. du, : Bütün endişeleri korkunç bir taarru- za weruz kalacağını: hissettiği zavallı d'Assas içindi. Jülyet Bekü, defalarca isbat etmiş olduğu veçhile, son derece enerjik ve cür'etkâr biz kadındı, Bütün kuvvetiyle mücadeleye girişip, sevdiği erkeği ken- disini tehdit eden tehlikeden kurtarma- ğa karar verdi. Bu anda mösyö Jak,artık ona ne dehşet, ne de hürmet telkin ediyordu. Genç kadın, kendisine tahakkümle ilcti- fa etmeyip, üstelik kendisiyle dünyada Yegâne sevdiği insanın arasına giren bü adama karşı müthiş bir kin duymağa başlamıştı, Mösyö Jakın, ân! gelişi, onun bütün kararların; altüst etmişti. Artık düşünecek zaman değildi. J7 yet rakibini iyi tanıdığı için, onun vakit kaybedecek bir adam olmadığını biliyor du. Binaenaleyh derhal harekete ge$ *, toesi lâzımdı. Fakat nasıl?, | j

Bu sayıdan diğer sayfalar: