29 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

29 Eylül 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i. | | İ | | j İ me A AŞ > k # 7 iş. 5 Köyden röporta jJlar HABER — Akşam poştası Iilıcada üç Fatice ile yıkandım... andıran yavuklu Hatice fıkır fıkır ağacı var sanularmış?!.. Kardan beyaz gövdesine eklenmiş tunç renkli başı ve elleri ile garip bir heykeli gülerken Di bana doğru mu bu: İstanbullular buğdayın bana sordu: Sülye köyü kızları; yanık türkleri kendileri yaratırlar. Köyü teessüre düşüren her- hangi bir hâdise üzerine toplanırlar, her kiz bir mısra söyler. Bunlar seçilir,sıralanır; sonra hep bir ağızdan bestesi yaratılır. aanesanamanasane smsaas seeseaseaess sase Eee EEEREAERANAMANENARA eme BARe me Kesmen Ame 0e sen sAAe m Sülye köylü Onlara Si cada ras Burası üstü kapalı bir çoban hamamı , Asıl ılıcadan gelen sular, ufak bir ş#- getirerek buraya dökülü- yor, büsl olan birikintide de onlar yıka- nıyorlardı... © hamamı Genilen bir D- . Üçü de akraba idiler! ie vücuda 8 #ovunmuş bir vaziyette &£. içinde oturuyorlardı, Su derin bellerinden yukarsı meydanda kalıyordu. Vücutlari yüzlerine ellerine nispetle çok beyazdı. Sanki ta- bint onları iki nevi malzemeden mey- dana getirmiş. Bir yarım heykelin gövde. sine ayrı renkte bir baş, kollarma da el. ler eklenmiş gibiydiler, Seslerini hamamın biraz ilersinden duymuştum. Ama gürültü otmiyorlar, gülüşüp haykırışmıyorlar, çok yanık, iç- M bir köy türküsü söylüyorlardı... Üçü de bir ağızdan, yüksek yüksek bağırma, vavaşça adetâ mirıldanır gibi... Ke- nardaki #azlıklara oturdum. Bacaklarımı #uya soktum, onları dinlemeye başla. dım. İçli bir ahenkle ağızlarından dökülen kelimeler, basit, yayvan hecelerinden kurtuluyorla,bestenin ve birleşmiş 3kiv rak kız sesinin hususiyetiyle daha ziyade canlanıyorlardı. Ben şim&iye kadar hiç- bir besteden bü üç köylü kızın söylediği türkünün zevkini tadamadım. Kızlar hem söylüyorlar, hem de oelle- rinde bulunan dişleri seyrek, manda boy, muzundan Yapılmış siyah, avuç içi kadar birer tarakla biribirlerinin saçlarımı çite- Miyorlardı. Türküyü bitirdikleri vakit, ben yine o bestenin tesirindeydim. O seslere doyamamıştım, — Bunu birdaha söylesenize dedim. Nazlanmadan memnuniyetle yeniden 9 havaya geçtiler... Cevizin başları eniştir eniş. Canlarım çıkıyor, onbaşı eriş... Diye sonu gelmiyen mısralarla uzun v- zun söylediler. Bu şarkı vurulan bir jan- darmays çıkmış. Gazeteler bile bu vaka- Yı pek çok yazmışlar, unutulmuş gitmiş, Fakat köylerde unutulmamış, Köy ka - dmları başbaşa vererek bu türküyü yap» suşlar... Onlara: — Sizde türküleri hep kadınlar mt dü- zerler, dedim. — He ke. Elbet kadınlar düzerler, er- kekler böyle şeylerle uğraşmazlar. Kendi kendime düşündüm, “Tevekkeli değil, dedim. Köy türküleri bu kadar yanık, içli oluyor.. Bu melodiler kadın hassasiyetinin bir sezişi — Peki, bu türküyü düzenin adı ne- dir? Biribirlerina bakıştılar, ne söyliyecek- lerini, kimi göstereceklerini bilmiyorlar» di. Bir türkünün sanatkâr olmak paye. dan yari inden bir delitanlı ve ik: kodın farladaki: YAZAN NERİMAN HİKMET a, sini tek bir kadına vermek güç olacaktı. Bunu onlarla bir parça daha konuştuk- tan sonra anladım. Onları hislendirecek bir hâdise köyde duyulunca kadınlar bir lar. Herkes birer beyit, birer misra uyduruyor, muvafık bulunan- lar tesbit ediliyor, ait alta sıralanıyor. lar. Sonra en utanın tashihinden ge. Bu son tezgâhten da geçince ceki veya yeni bestelere göre söyleniyor. Demek anonim sanatkirlardı bu SüL yeli köy kadınları. ... yerde toplan; Kızlar sudsn çıktılar, tertemiz olmuş. lardı. Ama üstlerine 9 terli, kirli e)- biselerini geçirdilerlarlarla çabuk arlaş miştım. Üçünün de adı Haticeydi. Birinci Hatice sarışın, mavi gözleri mağeni ışıltılı... Yüzü kusursuz denile « bilir, ama hatları ince bir güzellik ifade etmiyordu. On dokuz yaşında olduğunu söyledi, Vücudü orta irilikte; kendisini yirmi dördünden fazla gösteriyor. Ayni köyde Ramazan adında biriyle yavuklu bulunuyor. İkinci Hatice birinci Haticenin eltisi olacaktı, Ramazanın ağasiyle bir senelik evliydi. Güneş yüzünü yakmasaymış, süğ den beyaz, kardan akmış. Z kadar iri, siyah ve parlak kirpikli... Sade, şen bir genç b Ötekiyle bir boyda, bir yaştı Üçüncü Hatice İkisinden de ufaktı. On yedisine yeni girmiş. Yavuklu olup olma dığını sordum. Gülüşerek: — Daha belli değil, dedile; Saçları kumraldı. Gözleri koyu kahve. rengi... Güneş yüzünü kat kat yakmış, teninin aslını kapatmış. Buğday renkte mİ, esmer mi, beyaz mı?... Hangisinden olduğu anlaşılmıyordu. Zayıf ince uzun fikir fıkır bir Haticeydi bu... Üçü de Sülyenin üç sınıfı köy oku. lunda okumuşlar, ayni senede mezun 0)- muşlar, Mektep ve sinif arkadaşıydılar. Evleri köylerinde sacayak gibi karşı kar- sıya dururmuş... Belki üçüncü Hatice de bu yıl içinde elti haticelerin akrabası o- lacak! Bu Üç okumuş köy kızıyla tarihten, coğrafyadan, yurt bilgisinden konuştuk. İlk defa okumuş köy kızlarıyla yan yana bulunuyordum. İçim sevinç ve gururdan öyle heyecanlıydı ki... Ne söyliyeceğimi, ne soracağımı şaşırıyordum. Küçük Ha- tee benim bu şaşkınlığım arasında; — Hele bir deyiversene.. lstanbtllg- ylin tanesi zleri sık lar buğdayın ağacı var sanırlarmış! de. in elinde tultuğu şey lam bir 2 a e e ş di. Ötekiler de merakla bu sualin ceva- bını beklediler. ” Onun bu sualinde şehirliyi istihfaf e- den bir mana gizliydi. Bu genç köylü kizi İstanbulluyu tuhaf buluyor, onu çıt- kirildim. bir bayan, mahsilebici bir bay tanıyor. — Hâyir öyle sanmazlar... diye covab verdim, Kıza İstanbulun yakın köylerin. den, bağlarından bahçelerinden buhset » tim. Üçü de beni hayretle dinliyordu. Bir uzun? — Yal. nidasi min ettikleri derecede inanmış göründüler, Beraber canın odalarına doğru gidi, yorduk. Onlara: — Siz bu dağlarm arasmda sıkılmaz mısmız? diye Sordum., çabil olmadığına — Hayır, hiç siktlmiyoruz. Günler işi- | mize gücümüze yetmez , Aylak otu- ramayız ki, canımız üzülsün, bizde gelle pek çoktur! âlye cevab veren gelin Ha- tise oldu. Mar Devami 11 incide Sülye köyü kadınları | 2 Jimnastik Güzelliğiniz için günde 10 dakika ayıramaz mısınız? Kış geliyor. U- zun ve bol gezme- lere veda eâlyor- sunuz. Uzun za- man evde, dairede sinemada oturacak, amız. Eğer yazım güzel günlerinde ka- iz vücut zand güzelliğini, ser - besiçe hareket e - den o adalelerinizi kaybeder, hantal- laştırırsanız yazık olmaz mı? Ru mov #im, derhal jimnas. tiğe başlamak için en güzel mevsim dir. Size bu gün, bir t hafta dovam ede - * * cek basit bir haro- - keti anlatıyoruz. Bu nu her sabah, çok değil, beş altı defa tekrar edeceksiniz. Azami on dakikanı- 21 işgal edecek. Gü- iiğiniz, çevikii, giniz, sıhhatiniz İ- çin feda edilecek on dakikanız yok mu? N Bu hareket vü - cut çizgileriniz için muhakkak lâzımdır. Kadın adaleleri sertliğini gayet ça buk kaybeder, yu « muşar ve porsur. On ları sertleştirmek, v6 porsumalarına mânl olmak için bu hareketten (daha or iy faydalı. bula > a e MAZSINIZ, kareket elmemeli, dizler Körelinmineli * dır. Duha so gövdeyi yavaş yavaş öne doğru eğmeğe başlıyacaksımız. Kolunuzu bavaklarmız üzerine getirecek ve ayak parmaklarının uçlarını çilerinizle tut . mağa çalışacaksınız. Bu eket emma » sında vücut tabii kıvrılmıyacaktır. Ha » reketi nekadar ağır yaparsanız karın & Şimdi şemalarımıza bakınız ve itina |. le tetkik ediniz. Bacaklar ve kollar açık olarak sirt atacaksınız. Vücudunuz va sr olduğu kadar fazla gergin dur- , Nekadar gergin durursanız adas çevikleşir. (Şekil 1). yavaş yavaş kaldıracak- daleleri o kadar fazla çalışmış ölacak - tır, Eğer vücudunuzu birdenbire öne &- tarsanız bu hareket İstenilen neticeyi vermez. Kezalik hareketin devamı müd, detince topuklarımızı yerden ayırmamak Vizimdir (şekil 2). Tamamiyle eğildikten sonra başının kollarınızm arasma sokunuz (şekil 3), Ve bu vaziyeti hiş bozmadan vücudunuzu yuzarı kaldırmağa çalışınız. Arkaya doğru eğilirken tabii ilk za - manlarda biraz sıkmtı çekeceksiniz. Ba- caklarınız istemediğiniz halde yerden kalkacak, aralarındaki açıklık bozulacak, baş kollar arasından çıkacaktır. Fakat İ- kinci defasında tamamen alışmış buluna- bilirsiniz. Yukardada söylediğimiz gibi bu hare. keti günde beş altı defa tekrar ederfe, niz bir hafta sonra çok faydasını görmüş olduğunuzu anlarsınız. Casus Cavahirciyan Abdülhamid zamanında Er. meni Hınçak ihtilâl komitesi. nin ihtilâl teşebbüsü nasıl or- taya çıktı?. $miz. Kaldırırken bacaklar kat hamidin casusu Cevahirciyan ilâl teşsbbüsünü bütün delülerile ya çıkardığı halde neden mah- küm oldu?. Yirmiye yakın kişinin idim ve mü- ? ebbet kürek, sürgün cezalariyle ce- z salandırılmasına sebep Glan yakın , tarihin bu Keyecanlı ihtilâl hareketi- ni HABER'de okuyacaksınız, (Sağdaki gelin Hetice)

Bu sayıdan diğer sayfalar: