4 Ekim 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

4 Ekim 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iatieiiri tarlhi Romanı:48 4 BİRİNCİTEŞRİN — 1938 Yazan: ikimim |Yazan: R.Rober Düma — 78 — Çeviren: F. K burnunu kırmak lâzımdı — Yok. Çelebi paşa affederler. Bizim kavli kararımız devleti mütegallibe elin- dön kurtarmakla meşruttur ve avdetimiz bunun tamamiyle icrasına vabestedir. X- ğer serdar arzu buyururlarsa Rumeli çanibini teşrif edip o tarafa nizam ver- #inler. Değil mi hünkürm? İşte şimdi işler berbad edilmiş, bir çu- yal indir mahvolmuşlu. Padişah, iki ca. mi arasında kalmış bir binamaz gibi ne edeceğini şaşırmış, etrafından meded bek > İemişti. Çelebi paşanm yüzü kara sarı o- © Juvermişti, Alemdar paşanm daha ve gi- bi mütegallibe peşinde olduğu anlaşılı - yordu, Bunun bir cilve olması çok mux- temeldi. Demek ki Alemdar birtakım gizli maksatları vardı. Sadrazam neredeyse yediklerini oldu. Zu gibi çıkaracaktı. Başı dönüyor, kulak- ları uğulduyor, gözleri kararıyordu. A- Yemdar gözlerinde kâh büyüyor, kâh kü gülüyordu. Padişaha da ne olmuştu? Böyle karı gibi korkak bir kenarda möded bekle - mak kotkoca hünkâra yakışır mıydı? Ha- ni ya cellâdlar, hani ya bostanerlar nero. deydiler? Ferman edip huzurunda ileri giden bu sergerdenin başmı kestiriver. meli değil miydi? Fakat kaç defa tecrü- be edilmiş ve anlaşılmış oluyordu ki A. | Jeridarın kellesi öyle kolay kolay kesilir Kellelerden değildir. Yemeğin sonlarma gelinmişti, Padişah Mustafaya birkaç söz söylemek düşüyor. du: © — alama ve serdarım Alemdara fti- MAĞ: gahanemiz vardır. Hepsinin gaye “ve maksatları birdir. Muradları melüm, Gur. Nice isterlerse öyle hareket olun. sun. Yalnız devletin umuruna nizam ve- rilmek matlubumuzdur. Fakat padişah bunları söylerken ser. dara da bir göz işareti vermişti. Padişah Mustafa, Alemdarm kendisini bile hiçe sayan bu küstahlığından bizardı. Alemdar gittikten sonra Çelebi iala- siyle çok mlihim geylör konuşacaktı, No — Söyle bakelim paşa. Dedi, Nice ted- bir edip Alemdarn defi tasa'ltuna im- kân bulalım? Çelebi serdar için tam zamandı. Söy- Hyocekleri, bila hazırlanmış, kotarılmıştı. — Şevketlü padişahım, dedi, iş işten geçiyor. Şevketmenb o efendimiz bana rahsat emir buyursun, simdi İstanbulda bulunan Refik #fendiyle refiklerini iğam edeyim. Hariçte yalnız Alemdarla Ramiz kalır. İstanbul kapılarını kaparız ve 0- caklu ile bilittifak anlarm dahi çaresine bakarız, Ve illâ sonra nedamet çekilir. Serdar hakikaten bu işe hazmâı, Fa- kat farkmda değildi ki padişahla görüş- tüğü bile Rusçuk Âyanından gizli kalmı, yordu. Ne Refik, ne refikleri, ne Alemdar, ne Ramiz öyle olmuş armut gibi serda- rın eline düşecek kadar gafil değildiler, Bilhassa Ramiz efendi, serdarm niyetini çoktan tahmin etmiş ve bura göre Alem. darı dalma müteyakkız olmağa davet et- mişti, Yavaş yavaş serdarm da ocağına İncir dikmek samanı yaklaşyordu. Padişah Mus tafa sordarm bu Roktal nazarma cevab vermedi, Daha doğrusu veremedi. Şimdi. ye kadar kaç defa serdar böylece ötmüş, tÜ, ama, sonünü getirememişti. Bu ig ga” ka kaldırmazdı. Sonu gelmedi mi, hün- kürm bile sonu geliverirdi. Padişah Mustafa, fikri makul görme- miş gibi başmı kaldırdı: — Henüz sırası değil Çelehi paşa, A- lemdardan beklediğimiz hizmet vardır. Memleketimizde şuriş, iğtişaş, isyanlar, İbtilâller olduğu kulağımıza kadar akse- diyor, Sendense öğrendiğimize nazaran ortalık güllük gülistanlıktır. Hazinede akçe tükendi. Bir sefer lâzım olsa teda- ,Tiksiz kalacağız. Hele Alemdar bir intizam versin de $onra düşünürüz. Serdar hayrete düşmllştü. Biraz ev » velki hünkâr sanki bu değildi. Bizzat pa dişah, serdarm saçılıp dökülmesine sebeb © suretle olursa olsun Alemdar burnunu | Olmuş, halbuki şimdi ricat etmişti. Alem. » kurmak Mizımdı. Hem bu böyle giderse A- İemdar mı, kendisi mi padişabtır. Şüpheye , düşülecekti. İdam olunanların yüzünü bile görmi, yen bünküâra yalnız “fermanını ben vor- “dim, demek düşüyordu. Babrâliye emir- “ler gidiyor ve: © — Hünkârm arzusudur deniliyor fakat © kendisine haber bile verilmiyordu. Bu Bun sonü neye varacaktı? N Alemdar ayak öptü ve hazırlanan ara- © Obasiyle konağına döndü. Serdar da bün- Kür huzurunda kaldı, Padişah çok sinir, 1 görünüyordu. BENİN AİN EN EVER dardan korktuğu muhakkaktı, Bu yazi , yet karşısında serdarı Ekreme düşen ha- reket, ayak öpüp bir an önce adamlari. le görüşmeğe varmaktı, Padişahtan da ümid yoktu. Ocakluyla temas eden Nezir ağa da meyus olmuş- ta. Onlar, artık nizemsızlıktan gma ge tirmişler ve biraz istirahat için Alomda- ram kılıemı beklemişlerdi. Hiç mülk ve millete huzur ve saadet verecek Alem, dar gibi bir kahramana silâh çekilir miy- | di? Nezir mütemadiyen padişahı bir nok- taya imaleye çalışıyordu. Her fırsat bul. dukça: LİU Tek atlı bir yük arabasile gelen bir köylü karşi kıyıdan suya gi- © rerek, sırıkların gösterdiği ve derinliği şimdilik pek belli olmıyan ge gitten ilerlemeğe başladı. Geçidin genişliği beş altı metre vardr. ç Köylünün bu tehlikeli işi nasıl başarabileceğini merak eden ata” ba halkı, yolun üzerinde durdular. | SUBAYIN — Hünkürm, diyordu, şehzade Mah- mudun hekimbaşı eliyle ve bir eyri yer- de tecrid suretiyle tedavisine ihtimam olunmak gerektir. Allah ömrü hümayu . runuzu efzun etsin. Fakat henüz bir veli- abtı saltanat kademinihadei âlem olma- muştır. Sonra nice ederiz? Devleti aliyenin inkırazdan sıyaneti İ- çin Mahmud efendinin tedavisine ihti - mam gerektir. İrade hünkürunmdiır. Hiç şüphesiz ki zencinin bu tavsiye - Binde hüsnüniyet yoktu. Maksat olan, şehzade Mahmmudu, tedavi edilecek diye bir yere hapsetmek ve orada hakkından gelmekti. Beri tarafta Selim nasl olsa kolaylıkla izale olunabilirdi. Bu teklifi padişah Mustafa reddettikço biribiri arkasına harem dairesinden do şikâyetler artıyor, şehzade Mahmudun sa- ra illeti yüzünden no ağır muamelelere maruz kaldıkları huzuru hünkürm anlatı. yordu. Nezir, Abdülfettah Ebe Selim, kah, vecibaşı Abdürrahman bilhassa Mus - tafanm en ziyade harimine giren milstef- rigelerini bu işte idare ediyorlardı, Halbuki bir taraftan da Gürcü güzeli, hâdiseleri sdım adım takibe muvaffak 0- Miyor ve günüğününe Refik efendiye malümat tuçuruyordu. Yani Rusçuklula - rm haberi olmadan bir tek gizli iş yap- mak imkânsız hale gelmişti. Saraym İç yüzünü muvaffakıyetle takip edebiliyor- lardı. Kahvecibaşı Abdürrahman, Alem- darm eceli mevudiyle başlarından defol- ması için güzel bir desise hazırlamış bulunuyordu. Bu, halk ve Rumeli aske- riyle Rumeli âyarı arasında hiçbir dedi- kodu, güftüzü bâsıl etmiyecek şekilde ta, bil bir ölüm ölücaktr. Noktalnazarnı Mustafa taraftarlari ve bilhassa #enci Nezir fazlaca tahsin etmiş ve bu işe hartmden beş Mustafa müstof- rişesi, birkaç bostancı momur edilmişti. Alay köşkünde Rumeli &yanına bir ku- dumiya ziyafeti hazırlanıyordu. Sultan Mustafa bilbassa rahatsızlığından bahse derek ve bilhassa hekimbaşınm tavsiye sine uyarak ziyafete gelmiyecekti. Nezir ahçıbaşıyı kendi intihap etmiş, hizmet edenleri kendi adamlarından geçmiş ve her türlü tertibatı almış bulunuyordu. O gece mümkün olduğu kadar lem | dars içirilecekti ve ondan sonra da plân tatbik olunacaktı, Hemen bütün tarih boyunca hazırlan. mış ve hazırlanabilmiş olan desise, bile v6 plânlarm milstesna bir hususiyeti yok denebilir. Bu ziynfette de Alomdarın yok edilmesi için kurulan tuzak yine böyle basit kafaların bir hazırlığından ibaretti. (Devamı var) — Benim için mi? Beni budala yerine koyma rica ederim. Gene kendin mevzu- bahstm. Kıymetli yüzüğü rehine koymak suretiyle (o—oelde ettiğin Oo pirayla beni gık giyindirip zenginlik devrindeki ahbablarından birino takdim ottin. Haf, talarca benim vücudumun Kirasiyle ge- çindiğini inkâr mr etmek niyetindesin? — Hiçbir gey inkâr ettiğim yok. O da bir cigara alıp yaktı. Kadınm kar. şisındaki koltuğa oturarak devam etti: — O zaman ikimiz için sen kazanıyor- dun. Sonra vaziyet değişti. Fena bir or- taktık mr bu? 5 — Utanmadan da bunları söylüyorsun. — İstediğin kadar bana küfret, vız ge- lir! Ne de olsa seni içinde yüzdüğün ba. taktan kurtaran benim, — Pis casus! — Mesleğime ve bizzat senin mesleği- ne öyle tükürme! Zaten bü işi de benim sayemde benim resmen karım görünerek yapmaktasm. Meselâ gu budala Stefan da ayni hüviyetle kandırmaktasm. — Sen onun tırnağı bile olamazsın ya ona bak... Onu kıskanmağa başladım. Hak km da yok değil, Çünkü çocuk hoşuma gitmeye başladı. Zavallıyı memnun €- derek ayni zamanda kendimi de mem - nun etmek niyetindeyim, Anlaşıldı mı kont hazretleri! — Kaltak! eğer bunu yaparsan! — Bunu yaparsam aana rağmen ve “vatan uğrunda,, yaracağım! Velter ne emretti: “Delikanlıyı teshir edip aşkım uğrunda onu katil etmek, aklımı zıvana. dan çıkarmak,, değil mi? Ben de “vatan uğrunda,, bu fodakirlığı yapscağım! Ne demeli, vazife! Hilda bir kahkaha attı. Könt hiddetle bağırdı: — Kendini ona tes'im etmen emredil. medi. Onu kendine Ask edecektin; bu oldu. Şimdi onu biraz daha tahrik et, Xâfi,, Fakat teslim olmağa gelince, a$- In... Seni bundan menederim. — Ay, kont hazretleri şimdi do namus. kâr koza rolüne heveslendiler? — Bir kere daha kendini fuhşa mı at- mak niyetindesin kaltak? Kayr vuruldu. İkisi de sustular, Kort: — Haydi kapıyı aç. Dedi, — Bonjur çocuklar. Gene biribirinize Mlinmaşk etmekle maegguldünüz galiba! Sesleriniz dışardan duyuluyordu. Kırk yaşlarında kadar hiri içeri girdi. Kontu selimiadı: — Bonjur Hedingen. Asabi görünüyordu. Bir Hildaya, bir de konta bakarak sert bir tavırla söylendi: — Size bir tavtiye! aranızda ahbubcu konuşınak istediğiniz zaman kapıları ka- patın ve sesinişi pok yilksek perdeye çi- karmayın. Fon Hedingen endişeyle sordu: * an Benuayı ona Almanyanın en müt“ Ne suretle olursa olsun Alemdarın iş öir düşmanı diye tasvir ettim — Sözlerimizi duydunuz mu? — Evvelden bildiğim geyleri tekrsr dinlemek ve duymak &itiyadnda deği lim. Fakat bütün bu binadakilerin do b#* nim kadar malâmat sahibi olmasını $$“ miz noktasından doğru bulmuyorum. BW daha dikkatli olursunuz. Neyse, şimdi esas meselemize gele “ Jim. — Bir porto içemz misiniz? — Hayhay, eğer barışmaniz şerefin? ise maalmemnuniye! Fon Hedingen başımı önüne eğdi. Vel" ter onun omuzuna dokunarak: — Biribirinizin mazisini karıştırmakla 58 kazanacaksınız? dedi. Bu kadar 722m8” beraber türlü maceralar geçirdikte? sonra kiskançlık buhranı geçirmeniz birisi gülünç olur gibi geliyor bana... Bırak”! güzel dostunuzu, istediği şekilde çalı sın. Esas mesele Stefanm elimizde bif oyuncak haline gelmesidir. Porto giğesi ve kadeblerle odaya o #” rada gelen Hildaya döndü: — Sevgili talebemizle aranır nasl” — Artık o kalbi ve vücuduyla bana ittir! — Bravo! Yani bize alt! — Evet, doğrusu öyle... — Parisö gittiği ve Bonusyı öbür pe yaya göndermek icab ettiği zaman t6 * reddüd göstermiyeceğinden emin misi « »iz? — Bu işi sevinçle yapacağını heme9 hemen temin edebilirim. Benuayı 003 “Sergili vatanımız Almanya, nn © müthiş bir düşmani diye tasvir ettim vi muhavereyi öyle bir şekilde idare etti” ki Benuayı imha etmek fikri benden – ğil, doğrudan doğruya ondan gelsin, B€* nusnm Beriindeki son macerasını, gene“ ral.fon Rogviçin evinden mili müdafa mızı slâksdar eden evrakı no şaşılac” bir etiretle çaldığını anlattım. Çocukçe- ğız öyle bir Alman vatanperveri ki, hikö” yeyi dişlerini gıcırdatarsk dinledi ve #0" nunda: “— Bu adamı gebertmek lâzım!,, diy8 | haykırdı. "Bu işi üzerine alacak hakiki bir Alman yok mu?,, Onu kızıştırmak K çin *- Bunu söylemesi yapmasındaf gok daha kolaydır, dedim ve “Benuf gimdi memleketinde emniyet altındi memleketimiz aleyhinde kimbilir ne düş” manca oyunlar hazırlıyordür, Onu öldür mek için Parise gidecek biri lâzım, Pari” 4e gidip bu işi yapmak cüretini göstere“ cek bir vatanperveri nerede bulmalı?,, "— Alman gençliğine hakaret ediyor” sunuz madam!,, diye cevab verdi. Böyle hareket edecek yüzlerce, binlerce Alma bulmak kolaylıkla kabil, (Devamı var) N NA 5 Biraz sonra, iki hayvan, araba, abin eee ei deniz ilâhı Neptünün sarayma benziyen sahile çıkıyorlardı. Zaval” köylü nasıl teşekkür edeceğini şaşırmıştı. Bayan Seniha Muhtar haykırdı: — Soğuktan öleceksin, Nana! Aklını mı kaçırdın?.. Ah, bu Anlaşılan ki ün bayvanı, sahibinin kendisine hazırladığı bu soğuk su banyosu için pek fazla istek göslermediğinden, burun ka- gatları horultulu bir soluma ile açılıp kapanıyordu. Fakat köylünün — daha inatçı olduğunu görünce hayvan bir kaç adım attı. Sonra, dur- du. Köylü de, biraz nefes alması için hayvanı serbest bıraktı. © Uzaktan bunları seyreden bayan Seniha Muhtar, dedi kiz — Su yüksek, biraz güççe kurtulacaklar! Platon sordu: ” — Geçit tehlikeli mi? — Hayır. Tam geçitten geçilirse su beygirin (göğsüne çıkmaz bile. Fakat biraz bunun dışarısına çıkılırsa, yüzmek lâzım gelir... Köylü, tekrar yürümeğe başlamıştı. Hayvan, suyu O kokluyor, çekinerek yürüyordu. Birdenbire ayağı kaydı. Su ademin yarı be line çıktı. Hayvan yüzüyor, fakat koşunılarının içinde çok güçlük çekiyor, debeleniyordu. © Köylü, can kofkusile haykırdı; — Aman Allahım! kurtar beni! > — Herkesin ağzından bir söz çıktı: — Geçidi kaybetti! a » Ç Nazan, biraz kaşları çatılmış, burun delikleri kabarmış, gözle- rinin bütün kuvvetini bir noktaya toplamış, bakıyordu. Daha bir kelime söylememişti. © Bir dişi kedi çevikliğiyle, üzengilerin üzerinde doğruldu dir — ginleri topladı, eğere sıkıca yerleşti. Kırbacile Bayardı kamçıladı. Hafif dörtnala kalktı. KAÇIRDIĞI KIZ Aza Annesi, arkasmdan bağırdı: — Nana! Nereye gidiyorsun? Arabalardan yarım düzüne dehşet ve korku nidasr fırladı. İki genç erkek yolun üzerine atladı. Fakat Nazan irmağa dalmıştı bile.. Bayart geçidi biliyordu. Aldanması ihtimali yoktu. Suyu, korku ile değil fakat ihtiyaten koklryarak, cesaretle ilerliyordu. Nana, ırmağın orta yerine geldiği zaman, ayaklarile suyu debe Yiyen zavallı hayvanla arasında daha iki melre kadar vardı. Araba hemen kaybolmuş gibiydi . Genç kız biran durakladı. Sonra, çabucak kararını vererek, ge çidi bıraktı. Atiyle beraber korkunç bir hamle yaparak suya atladı. Yüzmeğe başladılar. Kıyıdan bir çığlık koptu. İki genç subay üniformalarını çıka" np yardıma gitmeğe hazırlandılar, Nazan, bağırdı; — Zahmet etmeyin! Allahm iznile... Bir kolunu uzattı. Zavallı hayvanm dizginini (o yakaladı. Hay- van kurtarılacağını anlamış gibiydi. Artık debelenmiyor. istenilen tarafa gidiyordu. Maharetle sevkedilen Bayart, geçidi buldu. Karaya çıktı. cuk beni öldürevek!,, Bayan Seniha Muhtar söylenirken, Nana (uzaklaşmıştı bile” Bayart, gücünün en yettiği dörtnalla, Nanayı eve doğru uçuruyü”” dü. Iki arabada da, yol boyunca, kimse bir kelime konuşmadı. He” kes kendi düşüncesine dalanrtştı, Arabacılar bile, hayvanları döfÜ nala sürmek için emir almağa lüzum görmemişlerdi. Bütün halk gözleri, Nananın tozda kaybolmıyan su damlalarile husule gelrif izini takip ediyordu. Nihayet hayvanlar bitkin bir halde köşkün binek taşını önü” de durdular. Platon yemek salonuna herkesten evvel girdi, ve göğsü ne İlk çarpan şey, elbisesini değiştirmiş, üzerine annesinin penyuvi” rını giymiş olan Nazan oldu.. Ayakta duruyordu. Sararmıştı. © Zuktan titriyordu. İslak elbiseleri de yere yığılmış önünde duff” yordu. Annesini görünce: — Yukarı çıkmağa lüzum görmedim arne, dedi, hemen şursöf elbiselerimi değiştiriverdim. Sizin benyuvarı da üzerime aldım. N€ tuhaf duruyor, değil Gülüyordu. Fakat kendini tutmağa çalıştığı halde dişleri biriDi rine çarpıyordu. Bir kanapenin üzerine yatırdılar. Kendisi İstememekle berabi” zorla sıcak bir örtüyle sardılar. Hemen semaver ve çay hazırlatıld” Ikinci çayda Nananım titremesi durdu. Yüzünün rengi yerine (Devamı var) Pe SE EZE. EEE Zİ # Lİ FİKRİ ZELLE SE

Bu sayıdan diğer sayfalar: