22 Temmuz 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

22 Temmuz 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: HABER X Akşam Posts RAHMİi YAGIZ Karaya doğru koşan Mecdinin tayyaresi iki isabet almıştı — Bü sübah erkehden, İimseyd biber verme, dök, Yalnız başıma uçuşa Çıkmış; kiribilir neriye gill, Beş dakika öfvel müstahkem sicvki kümân - dânlığından telefonla Baber verâller, Sâkiz Wika- metinde 2,5 mül mesâfede bizim taburdan bir tay. yâts ile dört düşmlü tâyyartsinin gökte Söğuş . taklârmı söyledler, Bu, Möcdidir huhakkik. Ta - Bür katiarıdını bütün üçüş Kitâlarnmı yardıma koğmasmi emretti, Penâ hdldö dö kızar. Fazil fâşa dinlemedi, bacakalpiimi bütün küvbetiyie köğafik kendi bölüğüne, uçuş krtasmiâ Yöllaadr. 12 tayyare hangafdan çikarılmış, meydanda makinistlerin muayenesine terködimtşti Alelâcele hazırlanan Pilotlar gözlüklerini, me. gin kasketlerim ( tekmişler, #hotörler oçalışmağı başlamişti. Faml, kendi tayyaresine koştu, Emirlerinin uzattığı başlığını gözlüklerini kaptı, meşin ceketi. nl irtma geçirdi. Tayyaresina atladı. Fazl, can arkadaşı, kan kârdeşinin sağ oldu- ğuna çök sevinmiş, ona yardıma koşmak için bütün güyreti ve acslesiyle harekete başlamıştı. 15 dakika sonra hava meydanından uçan 19 tayyare, birinci uçuş kitası kumandanı yüzbaşı Fa, zim emrinde muazzam bir filo halide, iki kısım. da 6 şardan dübive mizammda müthij bir Mmotör gürültlele bulatlara doğru yollandılar, Mecdi, kendi topraklarına Şaklışımasma mü, xahil gittikçe artan bir tehlike ve müthiş bir ku gun kodafeti İçinde alabildiğine uğuy'orda. Müstahkem mevktin 8 kilometre kadar usa « ğında tekrar etrafını saran 4 layyâre ile son bir karışmaya girişti, “—.. Lövyeyi göbeğine dayadı, gabtiye (1) yö gep. *i. İylee yükselip bir İopingie fste çıktıktan sonfa 'ayyareleri ütaş altina almak, ve kâmanacağı üs - **&ylükle müstâiköm mevkiin vE İn ea *#zirtnnle deteriigti, . Yarım saatlik muharebenin (ousayışında Türk kartalmm yalnız bu yükesime minevrasma öhem. miyet verdiğini gören ve bu tarar kavrayan düş- man pilotları ön ayrı şekilde harekete geçüler, Dört tayyare de Ayni zamanda gabriye yap. &. Müthiş motör gürülüllerile dimdik yükselişe başlıyan beş tavyaro aynı samanda İöningi tâfam ladılar, Ve... Meodi, çaresislik işinde eki vasiyetin devam ettiğini, düşman tayyarslerinin işi kavra - dıklarını gördü, en yakındaki R. 8. 4 e, yözbaşr ;Rlaholt'un özerine Saldırdı. Türk pilotu müthiş bir deneme yapıyordu! Bütün hızıyla düşman uçağına bindircotk, mü, sademe neticesinde kendisini parçaltyacak, İngüiş tayyaresini düşürecekti. Rinholt bu Korkunç hareket karşında gabri- ye çekti, Mecdi R. 8, 4 ün altımdan geçerek sahile müvazi bir uçuşla bütüm hatimdan kurtuldu, Bu manevra düşman tayyarelerini şaşırtmıştı. Bir sâ- niye sonra kendilerini toparlıyan mütearrıtlar ka- çan kartal peşini bırakmadılar, Makihelitüfek yağmuru altında karaya doğru koşan Meedinin tayyaresi son kurşunlardan ki ise. Bet âlmış, föker, mlstahkem mevkiin top menzili dâhiliie girmişti Âftik kürtüluşunu ele geçirdiğine hükmeden yılmaz püot, Füliat bir nefes alacağı sırada biras övel üstüne aldırdığı R. S. 4 ün makineli hus. midsihâ UĞRUİ, Arkadan gelen kurşunlar devvat mötöfün İki silindiri parçaladılar, Yarım saatten fazla boğuşan Fokerii motörü birdenbire süküt etti... Fakat bü sirada karman 19 Türk tayyaresinin gelmekte olduğunu gören düşmar tayyafeleti bir saniye şaşaladilar ve hemen yüş geri ederek bütün herlariyle üslerine doğru kâğınağa başladılar, Türk #llâsu kaçan tayyarelerin ardından biriz uçtu; Kumandanin verdiği emirde tâkip keyfiyeti, Sakızın bombalarimiatı mevzubahs olmadığından ka- raya doğru süzülen Mecdinin arkasmda bütün filo geriye döndü, tayyare meydanma geldi. Meedi, moiğfünü parçalıyan kurşunların mey- dana getirdiği afıza sebebiyle irtifamdan istifade ederek silsüle güzüle karıya doğru yaklaşıyor, kendini kürtürmağa uğraşıyordu. Tayyare, bütün ağırlığma rağmen piânör gibi hava cereyanlatınn önüne Muntazam inişini tamamlıyordu. Yavaş yavâş müstahkem mevkiin Üzerinden geşli, yükseklik hayli asalmıştı, tekerlekler evle. fin damina #üfütecek kadar yere yaklaşmış, mu , Bakkak bir ölümden kurtulan, 6 düşman tayyare, sinin hücumundan, İngilir destnolunun tayyare de- fi bataryalarmdan yakayı sıyırın Türk kartalı simdi yepyeni ve beklenmedik bir tehlike karşı #mda kalmiştı, Nertys inecökti? Bu iniş bir kaputajla sukuta çevrilebilir, düş. man kurşunlarından sıyrılan yılmaz pilot böylece bedava sayılacak hir ölümle mesleğinden ayrılırdı. Medi, hızla kendisine yaklaşan bina damları, ii, kânalimer dâddelerin üzeriâden kâydı, büyük kilisenin bulunduğu meydana doğru iniş takmaları, ni kullandı, taşlı meydanm ucunu tutmadan yük- #sekpe bir kârgir evin dam kenarma çarpan tekeri lekleri müthiş bir gürültü ve kiremitlerle birlikte tayyareyi yere sürüklediler, Kurtulmanın çok yakımlarma gelmiş olan tay- yare kapotaj (1) la yere yuvarlandı, Meydanda, taşların üzerine serilen ve Anında parça parça olan tayyare patlıyan benzin deposu. nun iştialiyle nlevler içinde kaldı, düşi birlikte kendinden göçen cesur Türk kartalı, yılmaz yüzde. 41 Mesdi korkunç alevlerin içinde kül kesildi, Birafsin koşuşan halk, dükkünelar tayyare. nin tizerine su dökmeğe, yanan enkaz: söndürme- Be ban yere çalıştılar. Alevler, çarçabuk enkazı da, kahramanı da yaktc: dilleriyle ettiler, tpit bir katılmış içindeki hava yalıyarak imha (1) Gabriye: Tayyarenin amuden dikilişine de. nir. Hava sülahı R. Y, (1) Kapataj: tayyarsalin yerde kapallanması, ters dönmesi demektir. -— Yğime Sekiz gün sonra Furmamuar baba) ev civarindan pek uzağa gitmemek bile çekingenliğini birikarak Friçin| emrini almışlardı. Bu emre riayet | önünde gizli erzak ticaretinden bah) çok güçtü, bir gün kaçamak yapma | sötmeğe başladi. | Bu rahatlığı, görünüşte ölelâde bir hâdise Bozdu. Priçin çildiğe | gelişindei oni gün kadar sonra, bir İ gece, beleciye reisinin Almanlardan gili bir ineğin doğurmasma yar « dim için bütün ev sslkt kalkmağa| ve kömşüları da çağırmağı mec oldu. Belediye teisi doğacak büza - giyi Almanlarsa maliâm bir ineğe mâledemiyeceği için işi gizlice yap mak listmgeliyordu. İşi gizli tutmağa elden geldiği ka dar çalıştılar. Fakat bu, hayvanın böğürmeleri, tepinmesi, hazır bu « lunanların kahkahaları ve bağırıp çağırışmalari aramnda bütün köyü uyandırmağa kâfi bir gürültü ile cereyan elti, Ne ise, korktukları başlarma gel- İ medi. Fürmanvar karıwile yalnız kalınca bu işteki biç ummadığı ta- Yine şükretti: — Ne dersin? Bizim Kıvırcık â- mada ağır uykulu imiş! Kadın: — Buna pek aklım ermedi benim, dedi. Bu kadar ağır uyku olur mu? Demin kıyâmet kopuyordu! Git bak bakalım odasında mı? Friç üst katta, eski uşak odala - tından birinde yatiyordu, Furma - nuâr karanlık mutfağa girerek bek- ledi ve saat dörtte Almanın döndü- ğünü gördü. Alman ona gündüzkü gibi hantal tavırlı değil, bilâkis çe- vik ve hareketli göründü. Köpekler havlamamışlardı. Kı » vırtık geceleri hep çıkmak mı iti - yadında idi? “Ö geöeden itibarer'vde korkü've ehdişe' gene başladı. Görünüşte hiç bir şey belli etmemeğe çalışıyotlar- dı. Fakat sofrada çocuklar bile su- suyorlardı. Akşam yemeği biter bit. mez gelin çocukları odasına götü - | #üyor ve bir daha dönmüyordu. Th- tyar kadın sofrayı toplarken Fur- mânuar babâ Friçin karşısma ge « çiyör, ata sırâ oha yeni bir ve merakla bakarken piposunu içi yordu. Saat ona doğru Alman piposunu boşaltıyor, ana lisanile harırlı ge « celer temenni edip odasına çıkıyor. du. İhtiyar çiftçi tâmbavı söndü - rüyor ve pencere önünde kalarak hemen bütün geteyi orada geçiri yordu. Kıvırcık her akşam saat on- İda çıkıyor ve muntazaman saa dörtte dönüyordu. Mualtim olmadığı için orman bek çisi tarafmdan verilen birkaç saât (lik ders haricinde her zaman ser - bestçe kırlarda dölapan üç çocuk larından daha tabii bir şey olamaz. di. Güzel bir haziran günü öğleden sonra, Alman onlara böyle kaça - maklarından birinde tesadüf etti. İşaret etti ve çocukların büyüğüne balık oltasi ile elindeki balli ekme di gösterip bu berbat fransiscasile teklif etti: —Sen baba böcek, ben sana bal Olur mu? Teklif dazipti. Çocuklar varım sa ” İ at sonra eski bir tencere içinde de tenin bütün balıklarını tutmağa ye- tecek mikdarda böcek getirdiler, AL, man kız için bir olta yapanıştı. ço suk bunu sevinçle aldı ve Firiçir her zamanki yerinde onunla berabe oltasını dereye attı. İki çocuk onları biraz da kıtkanç- lıkla bir müddet seyrettiler, Hisse lerine düşen ballı ekmek bitince esrarengiz bir komplo hazırladılar Büyükleri, Friçe en vakın söğür! ağacına tırmandı, dallardan birisi « ne rahatça oturup bacaklarını dar kıttı. Sonra arkadaşının ouzattığ | büyükçe toprak parçalarını aldı, Friç, gözleri oltasının mâni , da hiçbir şeyden şüphelenmemişti | Biraz sonra ilk töprak parçası, en * sesinde parçalandı, ceketinin çok ! geniş yakasından sırtına doğru kaş dı. Alman yerinden fırladı, hiddetle| bağırdı. Kabahatli çocuk ise coş - muştu, , Tünemiş gibi oturduğu dal | da gi: rültüsünün taklidini yapıyor ve'a rada bir “bümkediyebağıtıp-Al - mânm kafasma bir avuç toprak ati i yordu. Bu bombardımana Maruz kaldığını anlayan Friç ayağa kal - kıp bombardımandıyı yere İndir - sesler çıkarıyor, matör gü i Çeviren: Fethi KARDEŞ meğe teşebbüs etmek üzere iken çö cukların en küçüğü ondan evvel da“ randı, ağabeysinin bir bacağını t& tup çekerek: de Müsyö Jorjluk oynamak, tayy#” remle Almanları öldürmek istiyo * rum! Bacağı fazlaca çekilince ağaçtaki çocuk, küçüğünün üstüne düştü ikisi birden yerde bir kapıştılaf” Alman kma bir müddet sey rettikten sonra onları ayırdı ve ik sini biribirinden uzak tuttu, Mas” mane sordu: — Müsyö Jorj kim? Çocukların en küçüğü parmağil burnunu sildi. Ağabeysine yumru) işareti yaptı. Alman «ualini tekraf” adı: — Müsyö Jorj kim? — Beni bırakacak metin? — Evet, Çocuk eliyle bir işaret yaptı: — Müsyö Jorj... Fakat ne elinin hareketini, he dl cümlesini tamamlayabildi. o Alms” onun ağzından bir “oğlu, kelimesi | daha duyabildi;o kadar... Ablaları yetişmiş, var kuvvetiyif İ çotuğa bir tokat atmıştı. Bu işte sonra çocuğun daha büyüğünü di kolundan tutup çekti ve ikisini di önüne katıp eve doğru yürüdü. Çö” cuklar, hattâ tokati yiyen hiç #£ zıkarmadan ona itaat ediyorlardı. Yalnız kalan Friç çocukların bi İâni gidişine mana verememiş gil İ kendi kendine takrar'adı: — Niçin?. Niçin? Ertesi gün, ordu zirati teftiş 28 Sitlerinden biri ansızın Vandönri geldi. Fransızcayı çok iyi konuşü * yordu. Ismi Komparsdı, fakat hu? sim köy ahalisine hiç bir şey ifadi etmiyordu. (Devam var) Çocuk — Yazık, Iyi nişan alıp İsabet ottiremedin, Bu sefer de, Behireye uğrarken (zarif bir buket getiren Neodete genç kızın te şekkür ederken söylediği bir tek o cümle doktorun hareketlerini ve sözlerini zincir- leyen manevi bağı kırdı, parçaladı. Behire çiçekleri almış, demeti kalbi ü- zerine bastırmış ve: — Necdet bey, demişti. Size teşekkür ederim, siz beni unutmuyan, içten seven iyi bir arkadaşsmmız. Genç kız bu sözleri söylerken heyecan" la titriyordu. Genç doktor bi O heyetan karşısında taşkın bir sevinç duydu. — Behire, dedi. Ağzınızdan bu sözleri işitmek beni öyle sevindiriyor ki.. Eğer bu cümlelerin hakiki hislerinize tercümen ol- duklarından emin olsaydım... Behire teminat verdi: — Siz beni tanırsınız, Neddet bey.. Dü- şünceme aykırı sözler söylemek elimden gelmez, Necdet, sırf dinliyerek gaşyolduğu bu tatlı sözleri Behirenin güzel ağzından bir defa daha işitmiş olmak için: Sahi mi söylüyorsunuz, diye (ısrar — Hitlerimden şüphe elmiye hakkınız vok, Necdet Bey. Arkadaşlığımız tâ ço. cukluğumuzdan başlar, siz benim sadece MASAL ÇOCUKLARI HABER' Nakleden : bir arkadaş, samimi afkadaşlığın insan şeklinde canlanmış bir modelisiniz. İşte genç doktoru çileden çıkarmak, her türlü Oibtiyatı oo unüturmak için bu kısa konuşma kâfi gelmişti. Neodetin bakışı Behireye kaydı, ve: — Ah, ne olurdu Behire, demekten ker, dini alamadı. Hayatınızın sonuna kadar sizi himaye edebilseydim, sizden ölünce: ye kadar ayrılmasaydım. Saadetlerimiz de birleşmiş olsaydı! Bu sözleri çok içten gelen bir sesle söy- lemişti, kelimelerinin heyecanı ateşli a - kisler halinde gözlerinde yanıp sönüyor- da. Her vakıt Necdetin sözlerini s#evkle dinliyen Behirenin bu sefer canr sıkıldı, kaşlarını çattı ve Necdete sözlerinde da- ha temkinli olmasını tavsiye ediyormuş çasma parmağını dılaklarına götürerek; — Sus. dedi. Nişanlı olduğumu bili . yorsunuz. Ciddi bir genç kız hayatında yalnız bir erkeğe mit verir. Delikanlı yalvardı: -- Ben hiçbir şeyi unutmadım. Behire fakat daha vakıt var, izin ver. hakkımı — Geç kaldınız, Netdet Bey, -- Hayır, hiç de geç değil. Behire. henüz hayatınıza “ istediğiniz cereyanı vermek için vaktiniz var. — Size nişanlı olduğumu demin hatır. latmıştımı, - Bunu biliyorum. Fakat nişanlan « mak mühim bir vaadden başka bir şey telâkki etmek doğru değil. nişan evlilik gibi mukaddes ve içtimat bir bağ mana» sma gelmez. — Banları öyle telâkki edebilirler. » böyle söylüyorsunuz Behire.. IN AŞK VE HİS ROMANI: MUZAFFER ESEN Nişanlarmak iki taraf için biribirini tec- rübe demektir, Erkek ve kız bitibirini daha iyi tanıyacak, hislerine (o uldanıp aklanmadıklarmı tesbit edeceklerdir. Bi- nâenaleyh nisanlanmak kati bir söz ver- mek sayılmaz. Behire tebessüm etti: Her vakıt çok sakin ve çok ihtiyatlı 6- lan Necdet, bugün on sekiz yaşındaki bir delikanlı heyecanile taşkın ve 6öş . kurxlu, Behire şimdi Necdetin bügüne kadar gösterdiği kendine hâkim ve sakin duruçun bir fedakârlık olduğunu, genç doktorun ruhumda araplı bir kaynaşma buhranlı bir çarpışma olduğunu hissedi. yordu. Bu tarada konuşmayı devam ettirmek İstemeyen Behire sözün mevsuunu de - ğiştirmeğe uğraştı; selelerinde tıpkı Neclâ gibi düşünüyorsu" — Siz de nişanlanma ve evlefme mö nuz. Garip, hattâ biraz manasız diyet fim şeyleri tekrar ediyorsunuz.. —Söylediklerimi manasız mı yorsunuz? Necdet, Behireye dargın gibi baknor ui. — Düşüncemi fena anlattım Neset Bey.. Neclâ da bana evlenmeden bahs derken garip fikirler söylüyor demek i» Lemiştimn. bulu” Neddet birdenbire ciddi ve dikkatli olr muşta; — Netlik Hanimin Nihatla evlenmeti? hakkında ne düşündüğünü öğrenmemdi bir mahzur var mı acaba? — Söylenmiye değmiyetek şeyler. Ba” ha her vâkrt saf ve temiz bir çocuk ol” rak kaldığımı söylüyor. Ona kalırsa ev” eme yolunda düşünmeden gözü kap” Mi yürüyormuşum. Necdet, Nedlânın bü fikrini çok eğe niyormuş gibi başını salladı. Ve: — Belki Neclâ Hanım Nihat Bejvefi hoşlanmıyor, dedi. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: