20 Mayıs 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

20 Mayıs 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PFikir, , rın Ümdesi “Milliyet” tir, 20 MAYIS 1930 AREHANE — Ankara caddesi v:u'rıı.ı-ıı.ı...ixıııw.ı.. lan büyük meseleler üzerinde zaman, zaman bir göz gezdirmek, onların halli için çabalarken hangi noktaya Çelmiş olduğumuzu anlamak bususun Telefon numaraları: “lstanbul 3911, 3912, 3913 ' —e | BONE ÜCRETLERİ Türkiye için H faydalıdır. Kanser hiç şüphesiz,| hi — 400 Ti »o""ı?:.. Bu ravselelerin en korküncu ve en hi iXe 780 , 1400 , | yecan vericisidir. Dünya'nın geniş : 1400 D 2700 2 İyüzünde binlerle arayıcılar bu mu- ' - ammanın halline çalışıyorlar. | >len evrak geri verilmez | — Meseleye sathi olarak bakılırsa hiç ; eti 10 izir B c kuruştur. (ara verilmeksizin çalışmağa rağmen, Mele e matbaaya ait işler isim | hâlâ karanlık bulunduğu hissi, södüriyete müracaat " . İhâsıl olur. Bu bazr noktalar için doğ * zetemiz ilânların mes'uliyetini Yi kabul etmez. UGÜNKÜ HAVA f Bararet en çok 20 en z rüzgâr ru olabilir, lâkin diğerleri için doğ- ru değildir.Bu bilânçoyu yapmakiçin bu makaleyi yazıyorum. Daha diden itizar edelim ki bilânço bilmec büriye eksik bir bilânço taslağı ola- caktır. Fennin hali hazırına göre da- ha ziyadesini istemek te fazladır. Bugün salâhiyettar olanlar tarafın dan kabul edilmiş fikirlerle bir lev- ha çizeceğim, levhanın — silik ve 6ö-) 'nük olmaması için beğendiğimiz fikir leri de mümkün mertebe izah edece Hi —) 1 1 .S j Üüz. " Bentler! İzah edilecek birinci nokta şudur: t Kanser nedir? Bu noktada herkes rdir. Büyükdereden talikâ | fatı “hucrevi anarşi” denilen keyfiyet (Ş çeyrek nihayet bir saatte / olan hastalıktır. Bütün vücudümüzün r, gezme yeridir.. (Vakit) | örgüleri huceyrelerden teşekkül et- miz karilerine kolaylık ol- Mistir, bu huceyrelerin çoğalması za iliye t: |man ve mekânla tahdit olunmuştur; iye İstanbulun gezme yer | , , aa rumızı teşkil eden bu örgüle- bir| tedric ile bir tertip ve intizam alır- diyor, hele (Vakit)i vin: sette bir çoğumuzun bildi- | , ittefiktir; Kanser, başlıca kâşif sı-| ; yazarken Bentlerden de / rin içinde doğdukları andan itibaren | Mikrop nazariyesinin çok taraftarı oktur, ve evvelce taraftar olanların Üör çoklüri Tar geşeişieidir. Tdanla beraber hâlâ evbibesini saklıyan bu yolda bazı müdekkikler henüz ara-; maktan geri durmuyorlar. Mikrop kabul edilmeyince taharrüş yapmak kabiliyetinde olan başka â- Mmilleri aramak icap eder. Protozoer| der küçücük, ancak hürdebin ile Kgörülebilen hayvanlar, sonra - tufeyli Mantarlar, solucanlar gibi, nisbeten büyücek hayvanlar taharrüş âmili o-) larak ortaya sürülmüştür. Tufeylt mantarlardan — mütevellit| hastalıklar, bazı cihetlerden — kanser| Şişlerine benzerler. Diğer taraftan da) apiropteres gibi bazı böcekler fareler-) de mide ve barsak kanserini yapmak tadır, Bu tesir ne süretle - bâsıl olu-| yor, henliz aydınlığa —atılamamıştır. Diğer izah tarzlarından vaz geçerek yalnız taharrüşü kabul ediyoruz. Yalnız başma taharruş.hiç olmuzsa zahiren, kanser hâsıl etmek İçin ta- .)| harrüş kâfidir; bunun için tecrübeler | yapılmıştır. Bazı hayvanların derile- Tinc katran sürmekle kanser hâsıl o- İluyor. Herkes katran kullanmadığı için umumt bir hüküm verebilmek için bu bir medarı istişhat olamaz. Bu teharrüşün bir tavur ve tarzı olarak telâkki olunabilir, nitekim türlü tür- (ü taharrüş tarzları olduğu gibi: Kimyevi (Katran gibi); fizik (Röntgen şuar gibi), - biyolojik (yu- Üresalede ( 121? ) bulunan Lere tenezzüh için gidecek ma sabahı (başka gün ol- nı) gün doğuşunda oto- >ile binmelidirler (daha son sa ne olur? Bentlere oto- | 40 dakikada gider.) Aksi İlar. karda söylediğimiz tufeylât gibi). h i n iH lerin bu tertip ve intizam Fakat yalnız teharrüş kifüâyet etmez, |3eyoğlundan (56) kilomet — a L a leğer tehafrüş teneddüple nihayetlen dahilinde vukubulur. Kanser de ise Miş afetlerle beraber olmazsa... Te- ip bunun tersinedir, huceyreler inti-| neddüpler, hemen her daim halis ur zamsız bir tarzda çoğalır. |ların menşeidirler; hele nedbeler es- Bir huceyre, yahut bir huceyrat gü| F olursa. .. mesi bu ahenk ve intizam kanununa münkat olmaz. Usulsüz, tertipsiz bir. sürette ürerler, çoğalırlar; tedavi #an'ati araya girmezse bu üreme hu- . l Yukardan beri ” söylenenlerden şu netice çıkar: Umümiyetle kabul edil- miş bir fikir kanseri başlarken mevzil *de dönüş — karanlıklarda | “çeli ve muz'içdir. (Süphâ- J 4!) Otomobil Büyükdere “inr takiben iki saatte Bel- |ormanlarına girer. (Öküz S1 mı?) ve yol burada sık “(arla kapalı dar bir pateka » geldiğiden artık otomo- | yrüseferine müsalt değil- dut nedir, bilmez. Bunun neticesi o- larak tedricen bir ur teşekkül eder ki mütemadiyen büyür. Vücuttan doğ- duğu halde vücude yabancı - bir şey meydana çıkar; orada yeri olmadığı için, baş belâsi olür. Buna yaramarz ur denir, çünkü büyümesine devam edebilmek için sağlam nesiçleri önün dca sürer, mukavemet ederlerse tah- rip eder. Yaramaz ve habistir, şundan dola yı ki kaideye tabi olmryan, dümen- siz, frensiz giden bu huceyreler - bir takım maddeler ifraz ederler, uzviyet bunları emdikçe tehlikeye düşer. Bun dan, kanserin tekâmülünü gösteren iki türlü arıza doğar: Tazyik ve tah- rip arızaları, tesemmüm arızaları. Kanserin ikinci en büyük mümey- yiz alâmeti ilk peyda olan urun, kan, lenfa cereyanı vasıtası ile, peyda ol- duğu yerden az, çok uzakta-t kendi- Si gibi bir ur hasıl etmesidir. Sonra- dan peyda olan bu ikinci ur, tamami le ana urun evsafına maliktir, ve tah Tibatı evvelkine inzimam eder. Ötekiler tertip ve intizamı muha- |faza ettikleri halde neden bir huceyre düzeni bozuyor, isyankâr bir tavur a-| hyor? Bunun için urun doğmuş ol-| duğu noktada bir taharrüşün peyda olmasını kabul etmek lâzımdır. Bu hemen umumiyetle kabul edilmiş bir. prensip gibii Bu iptidaki taharrüş ne tabiatta- dır? İşte buradan itibaren işler mağa, fikirlerde ayrılık, gayrılık pey da olmağa başlar. İlk akla gelen gey Kanserin intant bir hastalık olmasıdır, Bu nazariyeye göre, bir mikrop gerek kendisi ve ge cek ifrazatı ile uru peyda eden tahar Tüşü yapabilir. Bu mikrobu her yerde aradılar, bazıları, da bunu bulmuş ol duklarını: sandılar, Bu keşiflerin hiç biri tenkit tecrübeleri karşısında da- yanamadı. Kanserin bu mikrop naza- riyesi yanlıştır, demek değildir; naza atler buradan yaya olarak at ileride ve yedi muhtelif inşa edilmiştir. (Hazret _;le köprü mü vasfediyor- » nların üçü Beyoğluna ve İ 'i de İstanbula su verir. |Adalara veren?) Bir oto- #0 bentlere gidip — gelme » İplirı alır. (Haftalık mı?),, "ha bu nevi muhim izahat Ü mma nakilden sarfınazar ÜÇ Görülüyor ki bu —yazıyı * | arkadaş Bentleri benim T4 K & Ş oyu bildiğim kadar - bili- Madem ki, yazacaktı bari lenden tafsilât alsaydı!. Ne okuyacağız! . kamizdan birisi bir kaç î';ı: bir anket açtı. “Ne o- Vağız?,, diye soruyor.. Bu| ÜN muhatap olanlardan Fa- | ööhmet B. üstadımız da ce İlermişse de gazete cevabı lf*m"mi,ıir. stadın ceva- İ ;Lüîüm. aynen böyle: e “Ne okuyacağız,, di- “ruyorsunuz. Azizim bun- Hlçık bir şey olamaz: Bina! “netlerimi, FELEK Bürhan Cahit “Şimdiye kadar böyle bir|hakları haiz iki insan © e için düşünmedim, de-| şünürseniz beni mazur #Fön, yalnız benim vaziyetim| sünüz zannederim. Öl kadın için hayatını ve is-| — İstediğim hayatı bulmak ve xini nazarı dikkate almak|bu hayatı idame etmek lâzım. Efolduğuna tamamile kana| Bunun etrafında - bütün diğer) Sirdim, Etraflıca düşünme| mütalcalar ikinci derecede ka- grilecek karar ileride ve-| lır. ; İküçük, basit olsun, her| Hâle bacaklarının vaziyetini “nahoş tesirler yapabilir.| değiştirip gülerek ilâve etti: Üü için teklifinize derhal| — Gı orsunuz ki sizin cid- “vap vermek - imkânı yol ibi gö iciddi ve çalışkan bir iş a- olduğunuzu biliyorum. Fa Vh teklifinize cevap verebil |çin kâfi değildir. Ben ha- İÇ1 tanzim etmek - isterim, kil bir münasebet arzula- ilatmin eder mi, etmez mi Flbrum. Belkide bu kadar, Ve samimi düşündüğüme gibi dü- görür- ze mukabil ben de vaziyetini açık muhakeme eden ve istikba lini görmeğe çalışan bir kadın gibi konuşuyorum. Ahmet Sami acele acele tak- dir etti: — Tabii, tabii, haklısınız. Hâle bu mülâkatı daha fazla uzatmamak için fikirlerini hulâ " Milliyet,,inedebi romanı: 97 ı&;;g;;şd;ü Heş üeü t ç " ? İsöyliyeyim. Bu güne kadar bu Jolan ve çok sonra 0: |hastalık olarak gösteriyı |'da tarih itibarile umuml hastalık ilk |önce zuhur eder, kanser uru sonra çı | kar diyorlar. Bununla beraber bu mütebayin fi- kirleri, bir dereceye kadar, - telif et mek mümkündür. Şöyle düşünülebilir: Başlangıçta |mevzil bir hastalık olan kanser neş- vünüma bulmak için husust şartlar ve muhit, işine gelen bir zemin ister. Bu kanserli —daha doğru tabirle— kanserleşmeğe müsait zemin, bazıla- huceyrelerimizle o kadar Bıkı münasebette olan hıltlarımızda| kimyevt tuzların, bazılarına göre viyetimizde bir çok şeyleri - tanzim eden ifraz ettikleri maddeleri vücu- dümüzün içine döken mahut bezlerin işlemelerindeki noksanlık ve niha- yet sui tagaddi ve daha bir çok amillerdir. Kanserin sirayeti —irdiseciyest— Amerikada toplanan son - kongrede kansere sari nazarı ile bakılmamak lâzım geldiğine karar - verildi. Tıp akademilerinin fikirleri de böyle... İkinci meseleye gelince, bunun da ehemmiyeti vehlei ulâda zannolun- duğu kadar değildir. Kanserin alâmetleri: Yalız — başlı- calarını söyliyeceğim. Kanser şöyle karış| başlar: Ağrısız, sancısız, chemmiyet siz bir şey, bir çıban, bir sivilce, iyi olmaz, sürer gider. Küçük bir yara kapanmaz. Görünüşte ehemmiyetsiz kanamalar; belli başlı uzuvların va- zifelerinde ufak tefek düzensizlikler. Evvelden görgüsü olmayanların göz- lerine bunlar ciddt bir tehdit gibi görünmez. Halbuki itisafkâr — belâ-. Ssavletini bunlarla ilân eder. Elliye yaklaşanların, buhran yaşını- geçmiş olanların, bir küçücük sivilcenin, bu ufak tefek düzensizliklerin — altında Ahmet Sami u, şekilde bir çok tekliflere muha tap oldum. Fakat henüz hiç bi- rine fikrimi - söylemedim. Bu- gün için size karşı da ayni su- retle hareket etmekten başka çare yok. Bana samimi görün- dünüz. Buna güvenerek ben de bahis üzerinde sizinle epey has bıhal ettim. Bugünden fazla ya rını düşünmek mecburiyeti be- ni kararsızlığa düşürüyor ki, zannederim bu noktar bana hak verirsiniz. Ömrünü şunun bunun hayatından bir kaç yıl çalarak geçirmek bir kadın için şerefli bir şey değil, Onun için mazur görüleceğimi ümit ede- rim. Ahmet. Sami ilk zamanki s1- kılganlıktan — kurtulmuştu Genç kadının tereddüt etme- den onunla bir arkadaş gibi gö- rüşmesi cesaretini arttırmıştı. Gözleri onun her an başka bir Bediyorsunuz. Fakat ayni|sa etmeği muvafık buldu: I insanı cidden rahatsiz edecek bir şe- yin gizlenip gizlenmediğini anlamak için hekime muayenc olunmalarında | ki kat'i zaruret bundan ileri - gelir:| Bu kat'i kaideye riyayet sayesinde- dir ki, ileride göreceğimiz — vechile tehlikenin önü almnabilir. Urün büyümesine mani — olmak ihti- mali olan bir tedaviye tevesslil olun- mazsa arızalar müthiş bir süratle ağırlaşır. İlletin tavsifine devam et- mek elim sefaletleri soymak, en müt) hiş iztırapları hatırlamak, en acıklı düşkünlükleri, bitkinlikleri tasfir et- mektir. Bunları bırakalım, bahsin ne ticesi olan tedavi faslına geçelim. İlk önce korunma tetbirlerinden bah setmek İâzimgelirdi. Maclesef bu hususa dair, cetareti kıracak surette kısa Ssöylemek mecburiyetindeyiz . Kanserin tezahür edebilmesi için mü #ait bir zemin lâzım geldiği nazari- yesi kabul edilirse o müsait zeminin İslâhi ile bu marazi tezahürün önüne geçilemez mi? Belki. Hastalığın te- Zahürü çin müsait olan şartları her- kese göre tayin etmek çok zordur. En kat'i haraket, deride, yahüt ağı- zın içindeki ince zarda peyda olan gayri tabil şeyleri takip cetmek ve tedavilerine çalışmaktır. Kansere karşı harekette şu umde rehberlik eder. Birincisi, eğer müm- kün olursa kanseri tahrip etmek. Bidayette tanrlan kanser, daima tah- rip olunabilir. Kendi baline bırakılır Sa tahribi zorlaşır, bir an gelir ki at tık imhası mümkün —olamaz. —Heh kanser oğul arısı sürüsü gibi vucü- de yayıldı, her taraft kapladı mı, im hası bir hayal olur. Elimizdeki tahrip vasrtalarının başlıcaları ikldir: Ameliyatı cerrahi- ye ve X şuar ile radyüm. Kanserde carrahlık müracaati olu nacak en son çaredir. Konser - urunu kaldırmak, zahirde ca kat'i ve müce- sir bir çare gibi görünür. Lâkin bu tesir de kat'i hudutlarla çevrilmiştir. |Ondan öteye geçemez. Derinlere ka- |dar kök salmış bir kanser urunur yerinden çıkarmak kanserlesmiş bez- leri temizlemek için etrafta tahribat yapmak lâzım gelir. İnşialar da tahrip etmek suretile te sir gösteriyorlar, derinlerde yerleş- miş T vak'aları vardır ki, bu fü- sunkâr tedavı vasıtatırım tesirini, et- rafa zarar vermeden derinlere kadar sevketmek çok zordur. Böyle olmakla beraber — cerrahlık ve inşialar bugün kansere karşı eli- mizdes en kuvvetli silâklardır. Bun- ların içinden işine ;geleni seçmek, yahut iki silâbı birden — kullanmak hekimin işidir. Vaktile teşhis olunan İkanserin bu silâhlarla tahrip edeme- diği enderdir. 12345618 Karşıyakada Karşıyakada —ama bizim Karşıyaka değil— İzmirin Kar şıyakasında iskbelenin önündeki sıra gazinoları dolduran halkı seyrederek aşağı yukarı dolaşı- yorduk. Fakat dolaşan sade biz değil dik. Bu dolaşanlar arasında pı- rıl pıril yazlık ince mantolar içinde, akşam piyasasına çık- mış hanımlar da vardı. İstanbulun hiç bir tarafma benzetemediğim güzel Karşıya kanın bu süslü hanmnları ara- sında insan kendini bir çiçek tarlasına girmiş zannediyor, Ar kadaşım, tanıdığı simalar hak- kında bana izahat veriyordu: — Bunlar daha yeni taşındı- lar. — Şu kız geçen sene bir tüc-| cara nişanlandı. — Beyaz mantolusu duldur. Dedim ki: — Aşk olsun.. Hemen de bü! tün Karşıyakayı tanıyorsun. , Güldü: — Eh.. şöyle böyle. . O sırada topukları üstünde keklik gibi seken bir nazenin önümüzden — geçiyordu. — Sor-| Mizah, Edebiyat, San'at Milliyet Kanser Yazan: Dr. Rusçuklu Hakkı Günlük mesal fihristine girmiş o-|riyeye henüz temel tutturamamıştır. İki mektup Arkadaşların anlatıyordu: — Okadım mı?.. Çirkindir bilirim. Birisi cevap verdi: — Kabahat kocasında. .. Ka- dını mes'ut edemedi. Fazla ola- rak herkes biliyordu ki kocası ona hiyanet ediyordu. iyle... Kocası ölmeden evvel yaptığı şeyleri hep buna anlatırdı. Fakat bir kadın ne ka dar olsa fenalığı haddinden faz laya çıkarmamalı. .. — Ne fenalığı?... Zavallı ka dmnın ne fenalığı var?... Öbürü yerinden kalktı. Anla- tacağı şeyleri canlandırmak i-, çin vaziyetler alarak söze baş- ladı: — Ben bu karı kocanın eski- |den beri dostu idim. Fakat ko- cayı daha çok. seviyordum. Kadını daitlma riyakâr görü- yordum. İçinden daima fena şeyler düşündüğünü hissediyor dum, Kocası şöhret kazanmış bir ressamdı. Son derece hassas bir adamdı. Kadınlara perestiş edi yordu. — İşte bu tuhaf şey!.. — Neden tuhaf oluyor?,. Bu dum: — Ya, bu kim? Başını sallıyarak: — Tanıyamadın mı, dedi,| Karşıyakada İzmirin gülü, Kulak Misi Kiralık dir. Bunu ne tayip etmeli, ne de büyük görmeli... Ressam |kadınları severdi, fakat peşleri- |hal bir erkeğin ruhi - vaziyeti-| Sahilhane Boğaziçinde Bebekte dalyan önünde bahçeyi muhtevi 54 numaralı yalı yazlık olarak kikalıktır . Derunundakilere ve ya Bebek müczzini Ha- | fız Osman Beye müracant | GA olunabilir.| “Milliyet” in eğlenceleri Hİ zi aoonn nou nn L ği7 | lalz) Bugünkü yeni bilmecemiz YUKARDAN AŞAĞI: 1 - Para mukabili oyun (5). çilt (3). 2- Pay (4). 3 - Mühlet (4). 4 - Bende (4). Lezzet (3). B - İyi (2). Huzur (4). 6 - Elem (5). 7 - Sinirli (8). Avuç (3). 8 - Baş (3). Çizgi (3). 9 - Kalın kumaş (3) Kocaman (3) kadını dinliyordu. Hâle fikrini bu şekilde hülâ- sa edince doğruldu. Düşündü. Büyük bir kârlı işi herçi bat abât rakiplerine bırakmak iste- miyen tedbirli bir iş adamı gibi meseleyi kendi noktai nazarın- dan çekti. Çevirdi. Sonra sakin ve sağlam bir sesle cevap ver- di; — Vaziyetinizi tamamile tak dir ediyorum hantmefendi. Dü- şünmekte serbest, karar vermek te serbestsiniz. Mademki sami- mi ve açık konuştuk. Size daha ciddi ve hakikf görünmek için teklifime bir iki cümle daha ilâ ve edeyim: — Ahmet Sami biraz yutku- narak sözüne devam etti: — Beni kaba ve saygısız bir adam telâkki etmeyin, Ben her .İmeselede en küçük noktaları bile düşünür ve hesap ederim. Size bu teklifi yapmadan ken- di kendime hesabımı yaptım. Bakınız size de düşündüğüm gi vaziyet alan vücudünde, vücu- bi söyliyeceğim. Eğer aramız- dünün ince hatlarında dolaştığı| da bir anlaşma olursa ilk iş ola halde büyük bir dikkatle genç|rak namınıza bankaya elli binlefendi. Nİ Dünkü bilmecemizin halledilmiş şekti SOLDAN SAĞA: 2 - Çoğun aksi (2). 3 - Gök rengi (4). Para konan yer. (4). 4 - Mensup (3). Hamile (4). 5 - İsim (4). Canli (4). 6 - Nota (2). Nota (2). 7 - Teseyyüp (6). 8 - Doğru (3). Nida (2). İstifham (2). Tuvan (5) lira koyacağım. Sonra siz. mu- kaveleyi bozuncıya kadar bü- tün arzularınızı yapacağım. Böylebir hareket benim tarafım dan yapılırsa ben size ayrıca el li bin lira daha borçlu olaca- ğim, Bu noktayi da — aramızda resmi ve müsaddak senetle te- min edeceğiz. Her ihtimali dü- şünerek yaptığım bu hesap mu vafakat gevabı verdiğiniz. gün derhal tatbik edilecektir. * Ahmet Sami şifahi nota teb- liğ eden bir siyasi memur gibi bu cümleleri ayakta söyledi. Hâle gözleri yerde, biraz he-| yecanlı, biraz münfeil dinliyor- du, — Şimdilik müsaadenizi rica edeceğim hanımefendi. Bir iki gün sonra gene bir dost bir ah- pap gibi kahvenizi içmeğe ha- tırınızı sormağa gelirim. Evvel ce de konuştuk ki, bu teklifi ka bul etseniz de, etmeseniz de, gene ahpap kalacağız değil mi? Hâle gözlerini kaldırdı: — Evet Sami Beyefendi. — ©O halde orövvar hanım haakinlit a ne düşüp rezalet çıkaran adam- lardan değildi, Bilhassa: “Hiç bir kadının ruhu diğerininkine benzemez.,, Halbuki karısının ruhunda o nu cezbedecek güzel hiç bir şey yoktu. Hülâsa., Ressamın son za- manlarda iki metresi vardı. — Ne?,, İki, metres » mi?., Doğrusu bir erkeğe çokl.. — Belki sence, bence öyle- diri Fakat onun için böyle de-| gildir. Bunların ikisi de izdivaç tan bedbalıt olmuş birer güzel ve genç kadındı. . Kadınlardan birisile olan münasebet daha zi- yade dostluk şeklinde idi. Öbürü bilâkis ihtiras ve duy guları şiddetli olan bir kadındı. İşte ressam kendini ayrı, ayrı bu iki kadınla mes'ut sayabili- yordu. Onun için biz-bu adamın re- simlerinde bir fevkalâdelik bu- luyorüz. Çünkü her türlü ruhi ihtiyaçlarını tatmin eden bir san'atkârdı o... Bu adam sade muvaffak olan bir ressam değil, güzel yazı yaz mağı da bilen bir muüharrirdi. Duygularını fırça ile anlatmaği bildiği kadar, fikirlerini kâğıt üstünde de tesbit etmeği iyi bi- len bir san'atkâr. . : Bir gece ka rısı asık suratile çekilip yattık- tan sonra ressam iki mektup yazdı. İkisi de güzel, fakat baş ka başka iki mektup ki bunlar sevdiği kadınlar içindi. Fakat Ahmet Sami genç kadının u- zattığı eli hürmetle öptü ve çıktı. * * Zengin iş adamı mühim bir meseleyi halletmiş vaziyetinde halinden emin, sakin adımlarla merdivenlerden inerken - Hâle gayri ihtiyari salonun tülleri ar- kasına sokulup yarım saatten- beri pek garip bir hasbıhalde bulunduğu bu adamı dikkatle, heyecanla seyretti. Ahmet Saminin kır düşmüş kumral başı parmaklığı saran dallar arkasında kayboldu . Genç kadın vaziyetini değiştir- mneden bir müddet tüllerin arka sında gözleri bu kaybolan göl- genin yerinde dalgın kaldı, kol larında sırtında başlıyan bir ha raret yavaş yavaş başına doğru çıktı. Yanakları parça — parça renk renk oldu. Dalgın göz be- bekleri nemlendi ve bu nerkis gölgesi hayat membalarından sızan iki damla göz yaşı payi haline gelmiş bir kıvılcım gibi yanaklarından aşağıya süzül- dü. düştü. —Frransızcadan— göndermedi, zarflar açıktı. Çok geçmeden atelyesinde ölüsü bu lundu. Zavallı tıkanmıştı, Fa- kât karısı hiç müteessir olma- mıştı. Kadın atelyede mektup- ları buldu. Okudu. Fakat ne yapsa beğenirsin?... Birine ait mektubu diğerine ait olan zarfa koydu. Anladın ya?.. İki kadına da birer darbe indirmek - istiyor- du!, . Sonra bana bu mektupla- r geçerken postaya bırakmamı rica etti. — Sen ne yaptın?.. — Mektupları aldım. Evime geldim, Zarfları açtım, İkisini de okudum. Dediğim gibi bu mektuplar çok güzel bir tarzda yazılmıştı. Her iki kadının ru- huna göre ayrı, ayrı yazılmış- t Fakat ölen arkadaşım hiya- neti hakkında iki zavallı kadınt tenvir için bir takım İzahat verl yordu. Ben mektupları yırttım, yaktım, — Bu iki zavallı kadını gör- dün mü.. — Evet, gittim, kendilerini İgördüm. Ressamın öldüğünü |haber verdim. Şimdi ikisi de |biribirinden haberdar olmıya- rak ressam için ağlıyor.., Mek |tupları yırtıp yaktığıma iyi et- |medim mi?,,, | Hoklapbler — müsabakası Oktruva 53 üncü haftanın 3 üncülüğü nü Darüşşafaka lisesinden 206 M. Vefa B. kazanmıştır. Yazı- sı şudur: 53 üncü haftanın en mühim haberi; dahilde yapılan eşya ü- zerinde oktruva resminin kalk- masıdır. Cemiyeti belediye idare encü meni tarafından oktruva resmi tadil edilmiştir. Dahilde imal edilen eşya üzerinden oktruva resmi kaldırılmış, yalnız kolon yalara cüz'i bir resim konmuş - tur. Milli sanayiin terakkisi hiç şüphe yok ki, himaye ile müm- kündür. Bu himayo; dahili eşyaya, ha rici eşya ile rekabet edebilmesi çinazami sühulet göstermek süretile olacaktır. Yerli malı kullanan halkımız oktruva res- minin kaikmasile yerli malr da ha ucuz daha müsait şerait al- tında çalışabileceklerdir. Kolon ki fiatları üzerinde ufak bir te- reffüu mucip olacakdırki kolon ya kullanan tabakada bu ufak tereffüden müteessir olmaz. Hü kümetin belli başlı hedeflerin- den biri olan milli sanayi ve o- nun terakkisi memleketin iktı- sadiyatı üzerinde müsbet bir rol oynasa gerektir. Genç kadın hayatında ilk de fa çok acı bir buhran geçiriyor du.Rengi bulutlanan gözlerinde ta (Viyana) dan başlıyan genç kızlık hayatının bütün - parlak safhaları parça parça canlandı. Şombron saraymın bahçesin- deki garden partileri, yüksek sınıfa mensup — şahsiyetlerin komplü r, akşamları se- farethanelerdeki muhibbeleri - le Peraterde yaptığı gezintile- ri, suvare diplomatiklerde top- ladığı takdirleri hatırlıyordu . Ne yüksek emelleri vardı. O- yüksek sınıftan davetlileri ola- caktı, kendi aleminde kabuller yapacak, eğlentiler tertip ede- cek, seyahatler yapacaktı. Ailesinin ona münasip göl ğü genç ilk kızlık bahari içinde bir rüya gibi gelip geçmişti Zaten onun büyük hayali böyle alil rüyalarla tahakkuk eder yecekti. Hayatının ikinci adı- mında karşılaştığı Galip Bey ona çok şeyler vadetmişti. Bunların pek çoğu hakikat ha (Birnedi) yalar üzerindeki cüz'i resim bel * İnün da güzel bir evi olacaktı, , Ka t catezle e di aa a AAA <e vAERNira,

Bu sayıdan diğer sayfalar: