November 5, 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

November 5, 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ Yon köprülerinden birine vardı Sinemadaki Roultabille Roland Toutain hayatını, sinemaya nasıl girdiğini “ Sarı odanın esrarı ,, filminde niçin kendisine rol verildiğini anlatıyor Sinema © aktörleri içinde| Roland Toutain isminde birisi Vardır ki, şaklabanlıklarile ta- Mirmıştır. Bu adam boş zaman rında tayyarenin kanatlarma #mdan değil de penceresinden ileri üstünde yürüyen, altından geçen bir öprünün tepesinden at layan bir adamdır. Marifet mi İstersiniz? Tümen, tümen! Meselâ tabakasından siga- tasını çıkarır, havaya “izara düşerken ayağı ile bir rbede sigarayı tekrar havaya | flrlatır ve sıgara düşeceği sıra | a ağzı ile yak: Sonra si: | #arayı yakar ve tekrar havaya | İrlatır ve yanmamış tarafından | | ! #ene ağzı ile yakalar. Bu Roland Toutain acayip 3damdır. Sigarayı bu ağzından Sıkarir, burnunun sağ deliğine *okar ve sigarayı o burnundan Odası... Duyarda banco, kö- | fede açık bir gramofon var. 'outain bir plâk alıyor, en zor r.caz havası! Ve bu caz havası içinde an- | İ latıyor; — Ben biraz deliyim, Babam $ok zengindi. Doğduğum gün- “en beri çılgınlık ve akrobatlık Yaparım. Diyebilirim ki, maf- sallarım mafsal olmaktan çık- Muşta. Eğer isterseniz bacakla "im boynumun arkasına taka- Tim. Yedi yaşında attan düşe- tek, bir kaç yerimi kırdım ve i- i sene alçı içinde yattım. Bu mecburf hateketsizlik beni deli |“ Ye çevirdi. Nihayet alçılardan rtulunca, artık yeni akrobat- iklara âmade bulunuyordum. © tarihten itibaren ölüme dai- Ma “göz işareti, ederim. Neler yö bilirim? Hep tehlikeli şey- ler? Saatte yüz seksin kilomet- *€ sür'atle giden bir tayyarede Ayaklarımı bağlayarak kendimi aşağı bırakabilirim. Taklak Alarım, dansederim, şarkı söy- im. Sonra ben “vanterlok,, m. Karnımdan konuşurum. Ba | mdan bana mühim bir servet | Miras kaldı. Birkaç ay içinde | Parayı yiyip bitirdim. Fakat Yatı,heyecanı,neşesi ve mace | t için sevmekle beraber, bu Vaziyette o hayatr o kazanmak mecburiyetinde kaldım. Gaze- | İe sattım, vagonların zincirleri Ni taktım. Gündüz Pariste sey- Yar satıcılık, akşam barlarda nsörlük ettim, Biraz tasarruf *ttim mi, son santime kadar Marfetmekten hâz duyardım. O tarihte Paris civarında o- ruyordum, Fakat Pariste çalı yordum, Kazandığımı da son Meteliğine kadar sarfediyor, ©- Ve dönmek için cebimde tren pa Tâsımı bırakmasını bile düşün- Miyordum, Çünkü trende para Yermeden gitmesini biliyordum Bir gün hilemi keşfettiler ve is syonda beni yakalamak iste- Yerleri arkamdan haylı koştur- im, Yarım düzüne polis ve © kadar istasyon memuru hakkımdan gelemediler. İstas- im zaman, altından bir mâr- Handiz treninin geçtiğini gör- “üm, Pat! köprüden trene atla , Ötekiler köprünün üstün- apışıp kaldılar. Bundan az zaman sonra Marcel L'Herbier ile tanıştım. İste sinemaya intisabım büra. dan başlar, |, İlk akrobatik rolüm “Dev. *r dehlizi,, ndedir. Bu rolüm "ahne vaziinin hoşuna gitti ve Yeni bir filmde benim hoşuma #iden bir rol verdi. Fakat işe ba Kin ki bunda muvaffak olama- Üm ve L'Herbier bna gidip | Saşka bir iş bulmaklığımı tavsi Ye etti, O sırada ben bir klüp tesis lum: Deliler klübü? Bir “ Roland Toutain tayyarenin altında! gün tayyare karargâhında tay- yarelerin nümayişlerini seyre- derken, tayyarede ( akrobatlık yapmak aklıma geldi. Kendimi ayağımdan tayyareye asıp bu suretle uçarken Eyfel kulesinin tepesindeki bayrağı almağı dü- şüwdüm. Bu fikrimden kime bahsettimse hepsi omuz silkti- ler, kimi de hayret ve endişe i- le bana baktı. Bir gün hakikaten tayyareye bindim ve kafama koyduğum şe yi yaptım. Tayyare iki yüz met re yükselince, ayaklarıma ipi bağladım ve kendimi aşağıya sarkıttım. 1925 ten beri bu işi yaparım ve hâlâ seve seve ya: parım, 1930 ağustosunda idi. Beni sahne vazii Jean Chouwx ile.ta- nıştırdılar. Jean Choux Dra- nen'le beraber “Hanımlar, E- fendiler, akşamlarınız hayır ol e filminde bana bir rol ver- li, Sonra bana “Viyana sevdala rı,, filminde rol verdiler. Bu filmde geçenlerde ölen zavallı | Janie Marse'le oynadık. Ondan sonra Marcel L'Her- bier beni çağırdı ve diğer on ka dar namzetle birlikte “Sarı oda nın esrarı, filmi izin imtihan e- dildim, Son faslında bir pasaj var- | raşması elbette şayanı tercih. dır. Diğer namzetler hep şöyle söylediler: — — Reis Efendi, katilin kim İG lik ları varsa, bu çocukları terket. ai RL ia olduğunu mu öğrenmek istiyor sunuz? Ben söyliyeyim. Katil Frederic Lorsan'dır. Sıra bana gelince, ben de şöy | le söyledim: | — Reis Efendi, katilin kim | olduğunu mu | sunuz? Ben söyi Marcel L*Herbier'dir,. i Herkes gülüştü ve beş daki- ka sonra ben angaje edilmiş- tim, Ondan sonra Marcele L'Her bier benden aynı romanın deva mundan ibaret olan “Siyahlı ka | dının kokusu,, filmi için de ro- lüme devam edip etmeyeceği- mi sordu. Bu ikinci kısımda Paul Tabille'in rolü daha mü- İ bimdi. Tabii kabul ettim. Bu i- ki filmden sonra Jean Tarride- i ki idaresinde Marie Glory | ile beraber “Klabimin esiri” filmi- ni-çevirdim. İşte bu! Bakalım | yenisine! Kadın ve ev “Zengin bir kadın mali ci- betten parasımn istiklâline sa- hip olmakla beraber gurur du- yabilir, Fakat © evli bir kadın böyle bir istiklâl ararsa, saade- te kastetmiş olur.,, Bunu söyleyen Metro Gol- dvin artistlerinden maruf ko- mediyen o Marie Dressler'dir. Miss Dressler on üç yaşından beri hayatını kazamyor. Her zaman ailesine yardım etmiş- tir. Binaenaleyh iyi bir hakem çok evli kadınlar tanırım. Fa- kat bir çokları (o istiklâllerini muhafaza etmek için, kocaları- nı ve evlerini terketmişlerdir. Bence izdivaç ve ev bütün ka- dınların ilk düşüncesi olmalı- dır. Bir kız evleneceği zaman, deruhte ettiği mes'uliyeti dü. şünmek mecburiyetindedir. O. nun için de © uhdesine düşen vazileleri yapmalıdır. Eğer ba riçte işi var da, evi ile kâfi de- recede uğraşamıyorsa, işini bı- rakmağı tercih o etmesi lâzım gelir. Zaten bir çok kocalar da kadının mevkiini hariçteki iş- te değil, evde bulurlar . Diğer taraftan düşünüyo. | rum ki, eğer bir kadının çocu- ğu yok ta senelerce her hangi bir san'atı tahsil O etmiş vebu #an'atta ihtisas sahibi olmuşsa, , san'atını bırakması da doğru j olamaz. Zira böyle (o bir kadın için, günün boş (o zamanlarını beyhude yere | geçirmektense, faydalı ve sevdiği bir işle uğ- Velma Valentine tir. Lâkin eğer kadının çocuk- MİLLİYET PERŞEMBE 5 TEŞRİNİSANI 1931 İktibaslar M. Adolf Hitler'den M. Brüning'e açık mektup ( Alman Başvekili M. Brüning ikinci kabinesini teşkil etiği zaman milli sosyalistlerin muhalefetine karşı şunları söyle- mişti.: « İsterlerse her gün bana haini vatandır desinler, isterlerse her çeşit hakarette bulunsuniar.. Ben -bildiğimden şaşmıyaca Zım ve bir saniye kendime çizdiğim yoldan ayrılmıyacağım». Alman milliyetperverlerinin teisi M. Adolt Hitler bu nutka cevap olerak Başvekile hitaben uzun bir açık mektup neşretmiştir,Alman milli sosyalistlerinin programlarının şayani dikkat maddelerini de göstermesi itibarile bu mektubu hülâsa ediyoruz: - Münihte çıkan VOELKICHER BEOBACHTER'den- “Aşk Hazretleri, filminden bir sahne Glorya'da Elhamra ve Melekte Aşk Hazretleri Milyon Peşinde Bu film, bilhassa barlarda müs-| © Elhamra ve Melek bu hafta Rene Da ihtişam, zevk| Lefebure ve Annabella'nın “Milyon z de, yağadıkları halde) peşinde, isminde bir film gösteriyor b en bunlardan | lar, Bu filmin bulüsame şudur: svoeioee analar, Genç ressdm Mijel, Mos ye plan oz mar kendisi gili genç aşık olmuştur. Gendi her karşoma | Prosper ismindeki bir heykel- traşla beraber o oturmaktadır. Bunlardan Mişel ayni katta o çıkışta heyecanını gizlemeğe mu- vaffak ri Duha dün Fiğ önü, İiralarmdaki | turmakta olan Opera Lirik farkı içtimai dolâyeiöle izdivaçları-| dansözlerinden dilber Beatris e şir. Kİ le nişanlı gibi bir vaziyettedir. Fakat, Mişel, kanaatkâr olma dığından güzel kadınlarla da alâkadar olmaktadır. Bu me- yanda bilhassa cazibedar Van ile.. Alelümum san'atkâr- zengin ve asil bir âileye mensup bir gençtir. Fakat bir gün göhe adam kara- rma avdet ediyor ve kendi- sile evleneceğini söyliyor. za Genç kız mes'ut ve saadetini na) Yar gibi bu iki te - el . gibi iki genç te parasız “ Fr Fin a ei olduklarından eetrafını alacak ni zengin, fakat yaşlı bir kadınla ev| lılar almıştır. Bu esnalarda po lendirip onun milyonların: teşebbü-| lis tarafından takip edilmek- sü olan Vellington - Motör işlerinde | te olan bir hırsız, pek eğlen- kullanmak isteyen Dera celi bazı hâdisata meydan ve- nişanlanmak suretile ailesi arasında; riyor. Ayni günde ise züğürt bir rezalet çıkarmaktır. l iki emi ay vaktile Fared'in müracaat etmiş olduğu | satın almış olduğu bir piyan- bu bile tesirini yapıyor. Vallington| ko biletine 1000000 d. isabet et tarafından tertip edilen bir eğlence! tiğini baber alıyor. Fakat ne çınasında rezalet kopuyor. Bu reza- kadar yazık ki, işbu bilet dil- ke yaleğle bular Şe sşkide| ber Beatris'in odasında tamir lee bala Sığla alayı: ef | içim bulunan > çektin cebinde ümid e eva le hokkabaz.! dir. Beatris'e haber yollanıyor etmeğe başlayan Lia'nın babası-|.ve geldiği zaman ceketin takip Bin bu harekelile tezmuf ediyor. | edilmekte ve fukara zannetti bir hırsız olan baba Tulip Bütün bunlardan çok müteessir olan ve ailesinin games rar | ininimde, Mirime verdiğini Söze diği | niyorlar. Mişelle Prosper ara- rmda verdikleri bir söz mu- cibince şayet Prosper ceketi bulup bileti getirebilecek olur- sa, milyonun yarısına ortak o lacaktır. Mişel, ceketin veril. diği adamın adresini ele geçir meğe muvaffak oluyor, ve he men baba Tulipin eskici dük- kânına koşuyorsa da oradan ce ketin Opera Lirik tenoru Söp- ranelli'ye satıldığını haber alı fakat butun için nişanı» nı bozması şart olduğunu #öyliyor, Fred kabul ediyor, fakat genç ka- zn acımaktadır. Onun aşkı ile oyna- Fakat Lia hakikatı keşfediyor ve genç adamla ailesine karşı hissettiği nefreti söyliyor, İlk aşkından temamen inkisarı rl narin ihtiyar Bir MEL Bu sefer Mişel soluğu O- altı defa boşamış il r ba yor. Bu sefer Mişel sol izdivaç vadediyor, fakat mam. pera Lirikte — alıyor. Ve bir ;! müddeti muvakkata için ceke- ti elinde tutmağa © muvaffak , oluyorsa da ceketin böyle pek sıkı bir surette takibinden şüp helenen baba Tulip'in çetesine mensup birisine kaptırıyor. Ancak baba Tulip tam ya- kayı ele vereceği esnada Beat ris'in kendisine gösterdiği mu avenete minnettar olduğundan ' berayı mukabele Beatris'in ta- disile konuşmak üzere onu aramak tadır. Fakat Lia, onunla görüşmeyi reddediyor. yen Fakat Aşk Hazretleri mu ratarak onları tekrar birleştirmeğe muvaffak olmuştur. a imi ih pi mek hakkını haiz değildir. Bu | €bini is'af, cebinde saklı bu- İlanan biletin kıymetinden ha berdar olmadığından adamları na çaldırdığı bu ceketi içinde bulduğu biletle beraber iade edince artık iki sevgili servete kavuşmuş olduklarından o za- mana kadar tahayyül ettikleri saadet te belirmekte gecikmi- yor, çocuklara lâzım (gelen bütün dikkatler başkaları tarafından gösterilebiliyorsa, o zaman baş Bir kadın için istiklâl belki iyi bir şeydir, fakat mes'ut ol. mak daha iyi şeydir ve kadının hayatında yapacağı en iyi şey de, ailesini mes'ut etmektir.,, “Ben, milli sosyalist olmak sıfatile bundan evvel de Dawes plânınm Young plân: haline getirilmesine şiddetle itiraz et- | miştim. Daha o tarihte bütün bu plânların, bütün bu misak- ların gayri kabili tatbik esasta ki bir muahedeyi tamamladığı nı iddia eylemiştim. Versailles o muahedesi, bir sulh muahedesi © değildir. Bir milleti ceziyeye (bağlayıp, o millet arasma müstakbel har- bin tohumlarını atan muahede ler sınıfına dahildir. Bütün muahedeler gibi Ver- sailles muahedesi de, derunen istemediğimiz, fakat tarihi bir şe'niyet kesbetmiş ve muayyen bir mâna almış şerait ihdas edi yor. Tasdik edilsin veya edilme sin, hükümet ve milletlerin ye ni hudutlarının hiç bir ehemmi yeti yoktur. Bu meselede şahsi fikir ne olursa olsun, nazarı iti bara' alınmalıdır. Zira Veri les muahedesinin icap ettirdi; hudut teşekkülleri bir hakikat olmuştur. Ne olursa olsun bu yeni coğ rafi ve siyasi teşekküller yeni harplere sebebiyet veremez, Ta ribte birçok misalleri vardır ki, hükümetlerde ve hudutlardaki tebeddülleri uzun bir sükünet ve sandet devresi takip etmiş- tir. Fakat Versailles muahede. sine bilhassa semnak bir mahi- yet veren şey, insanların başıma ebediyen asılmış bir tehlike teş kil etmesidir. Zira bu muahede milletleri tamamen ayrı iki sr- nıfa taksim etmiştir. Müsavat isteriz Mağlübu manen mücrim ad dederek, bu noktaya istinaden hudutsuz bir iktisadi inkıta sis- temi takip edilmesi, Versailles muahedesinden çok eskidir. Hattâ kaybedilmiş bir harp pa- hasıma dahi, onu kimse şerefin den mahrum edemez. Alman milletinin müstakil bir mevcudi yete hakkı var ve bu hak, mua- hededen istihraç edildi. Alman yayı tahrip için istical edilen her türlü vasıtalardan üstün- dür. Yeni Alman nesli Almanya- nın diğer medeni milletler tara fından müsaval esasma göre muamele görmesini ister. Versailles muahedesinin, ma li taahhüdatı ifaya mecbur et- mesi kadar, milletimizi manen mahküm etmiş olmasını düşün mek te bizim için gayri kabili muhtemeldir. Mekanizması ve usulleri ne olursa olsun, Young plânmı ye ni bir plânla değiştirmek teşeb büsünü en son kuvvetimizle pro testo ediyoruz. Almanya 12 senedir zincir- lerini taşıyor. Müthiş mukad. deratımızdan ancak mes'ul ol. ması lâzımgelen harpten evvel ki nesil, harp o meydanlarında can verdi, Bu badireden canla- rını kurtaranlar da artık ihtiyar ladılar ve bunadılar. Bugünkü Alman milleti -biz hepimiz- hiç İ bir cinayet işlediğimizi bilmiyo ruz. Bu milletin gözünde Ver- sailles muahedesini haklı gö: terecek bir şey yoktur. Hepimi- zi hukuki olduğu kadar iktısa- di sahada da ikinci smıfta tu- tan bir muahedenin tadilini ta- lep etmeği, bizi yalnız manevi azmimiz değil, vazife his ve şu İ urumuz da sevkediyor. Demokresi ve Marksizm . Bir sual varit oluyor, baş vekil Efendi! sulhperver, de | mokrat, marksist ideolojileri kabul etmiş milletlerin muvaffa kıyet eddin edebileceklerini zan nediyor musunuz? Bunun aksi im ki, bu neviden fikirler hükü metlerin ve hükümetlere müsa maha gösteren milletlerin en nihayet harabis intaç eder- ler. Çünkü milli fikirle kabi telif değildirler. Çünkü göğüs. te aynı heyecanı canlandırmaz * lar. Eğer Almanyanın 12 sene evvel açtığı siyasi yol takip ©- dilir durursa, bizzarure bolşe- vizme varılır. Milli sosyalist ha reketi, böyle bir tahavvüle bü- tün kuvvetile karşı gelecektir. Bolşeviklerden herhangi bir ga lebe ihtimalini nez'etmelidir. Kral birinci Frederic Wilkelin ve Bismarck bize misalini gös- terdiler: Milletimizle diğer mil letler arasmda * müsavatı tesis etmekliğimiz lâzımdır. Bunu da ancak bir şartla yapabiliriz: Evvelâ memleketimizi mânevi ve fikri bir teceddüde sevketme li.. Milletimizin zihniyeti değiş medikçe, Almanya faideli bir şeye teşebbüs edemez. Rayhiş- tağ buzurunda parlak nutuklar irat etmekten ziyade, dahili ve harici siyasetle, iktısadi hayat arasındaki bağı anlamak daha mühimdir, Başvekil Efendi, devrimizin yaşayış ve düşünüş tarzlarını perişan eden derin buhran kar şısnda bize ne vadediyorsu- nuz? Kurulan nizamı ve sükü- nu muhafaza etmek mi? Bolşeviklere karşı Çarlığın kullandığı aynı usullere, s0s- “ yal demokrasiye karşı eski Al- manyanın istical ettiği aynı re- jime müracaat etmekle komü- nizmin hakkından gelebileceği- nizi zannediyorsunuz. Bu me- yanda milli sosyalistleri her türlü takibata maruz bırakıyor sunuz. Fakat bu nevi usuller fikrin kuvveti karşısmda peri- şan olurlar. Ordu Bu dahili mücadele için Reichswehr'i kullanmanıza da müteessifiz. o Ordu bizim için, harici menafiin müdafaasında bir milletin kuvvetinin hakiki ifadesi demektir, Milli sosyalist fikrinin galebesi milleti yekpa- re bir hale getirdiği zaman, or- du bu vahdetin içinde kendisi- ni yabancı bir madde gibi his- sedecektir. Orduyu, polis teşki lâtı haline getirmek, harici va- ziyetimizi ıslaha da yaramaz. Hedefimiz Başvekil Efendi, biz tarihin bir dönüm noktasında olduğu- muzu kabul ediyoruz, Geçirdiği miz buhran sadece maddi ve ik tısadi değildir. Aynı zemanda mevcudiyetimiz hakkındaki dü şüncelerimizdeki yeniliği de ha zarlamaktadır. Alman milleti, bir Asya is- tilâsını birinci “defa tevkif et- miş değildir. Bugün de müşkül fakat kat'i bir mücadele içinde- yiz. Komünizm ancak Almanya da ya galip gelmeğe, veya mağ lâp olmağa mahkümdur. Milli sosyalist hareketi va- | zifesini müdriktir ve biliyor ki bu müşkülâtı halletmek mesele si ancak ona düşüyor. Hayatı. mızı ve milletimizi müdafaa i- çin bütün kuvvetimizi tartaca- ğız. Başvekil Efendi, birkaç defa da söylediğim gibi şahsmıze karşı yüksek bir hürmetim var. dır. Fakat bu hürmetim, politi. ka sisteminizin değişmesi ve hü kümetinizin o devrilmesi lâzım geldiğini söylememe mâni de. ğildir. Tarih, bilâhara iki den hangi yati menafiini daha iyi anlamış olduğuna hüküm versin. Bu gün karşımızda duran şu esaslı suale de gene en iyi cevabı verecektir: Ya si;

Bu sayıdan diğer sayfalar: