13 Aralık 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

13 Aralık 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© Nasıl Para Kazandınız? Mustafa Nezih Bey anlatıyor? İMaruf çay deposu sahibi diyor ki: | “ Başkasını taklit MİLLİYET 13 PAZAR KANUN “Sevmek öğrenmekle kabil olan şeydir,, tme.. bırak, seni taklit etsinler!.,| Geçenlerde vefat eden Lya de Putti'nin şayanı dikkat Albayrak çay deposu sahibi lustafa Nezih Beyin, uzun se eler maarif müdüriyetlerinde hektep muallimliklerinde bu- Unmuş, bir zat olduğunu dim. Çaycılığa nasıl başla ğını öğrenmek meraklı ol. ktı, Tahmis sokağındaki de “sunda kendisini ziyaret etti- im zaman, (Mustafa Nezih Bey, telefonla © konuşuyordu. ni nezaketle karşıladı. Ya- ında yer gösterdi. Niçin gel- iğimi anlaymca o zeki adam, rhal sualimli e beni hiç üzmeden anlatma mektebinden 08 senesinde, Bur ektebi muallim #ine tayin (edildim. Bundan “onra sırasile idadi müdürlük- rinde, maarif müdürlüklerin- de bulundum. 14 sene evvel Ankarada maarif müdürü iken tekaüt edildim. Memuriyetten ün, bütün varım, birkaç yüz- borçtan ibaretti. Pederden alan birkaç evi satarak ticare te başladım. Biz öteden ber tilece çaya meraklıyızdır.. Pe- r, Erzurum taraflarında bir- İ sek seneler | bulunduğu için, sabah akşam evde çay içilirdi Daha küçük yaştan, bende ça- Ya karşı aşk derecesine varan bir iptilâ başlamıştı. Memuri- Yet aldığım yerlerde, bir tür- yi çay bulup içemiyordum. Teksüt olduktan sonra, a ne yapsam?,, diye düş aklıma çaycılık geldi çekildiğim sermaye ile Beyazıt tram. Vay durak yerinde bir dükkân Açtım. Fakat işi birden bire Şaycılığa dökmekten kı ğum için, dükkâna pirinç, şe- ker gibi bakkaliye (eşyası da oydum. z ü ay kadar, bu yarı ekb yarı çaycılık v. tim devam etti. Git gide, çay rma rağbet artıyordu. Çay- sılığa başladığım zaman, çay stanbul piyasasında, açık satı lırdı. Çayı, kutu ve içinde, satmak fikrini bik eden ben oldum. Müşt lerin hepsi ile, ayrı ayrı mü kâşa ederek kendilerini kutu Sayma alıştırdım, Sonra, muhtelif çi Fi ayrı numarslar altında piya | Saya çıkarmağı düşündüm Bu | humaralı ha'ıman çayları. der- hal umumi bir rağb't &.izher oldu, Çaylarımın refaseti karşı- sında, kuvvetli o rakiplerimi, şaşkınlık aldı, Onlar da kokulu çayları harman yaparak kutu- İar içinde satmağa başladılar. Fakat atı alan Üsküdarı göç- ti. İseilk sarılan ben “oldu- alâkadar oldu. | rktu- | ğum için, muvaffakıyet te bana müyesser oldu. Çaycılığa başladıktan üç sene sonra, © Bahçekapıdaki şubeyi tesis ettim. Beyoğlun- da da bir şube açi da mu- hit, müsait olmadığı için vaz- geçtim. Beyoğlu yerine İstan- bulda Tahmis | sokağmda bir depo açtım. Dünyada, hiç bir ticaret ve 'at şubesi Yoktur ki insan başarmak arzusile (dört elle de sarıldığı halde muvaffak o- | lamasın. Meselâ, ben bugün çaycı- lık yapıyorum. Yarn, her hangi bir ticaret işinin de aynı suretle uhtesinden gelece ğime eminim, Kendimi methet mek gibi olmasın ama, elim- den hiç bir iş kurtulmaz. Vak tile o kadar kuvvetli idim ki, se sırtımı yere * getireme- sardım. Avrupadan kataloklar getirterek en nadide çiçekler yetiştirdim. Musiki de marş- lar tanzim edecek kadar ileri ittim. İzciler marşı, mevlevi marşı, Süleyman Nazif merhu mun bestesini yazdığı Plevne marşı benimdir. Bir zamanlar | da gümüş telle ceviz üzerine Mustafa Nezih Bey kakma iş işlerdim. Buna bir aralık o kadar merak sardım ki gözlerim bozuldu. Ne ise.. Neticede şunu anla dım: Ticaretten daha kârlısi Hangi nevi olursa ol- teşebbüslerde | muvaffak olmamı biraz da yük k tahsilime borçlu olduğu- | mu unutmuyorum. Oğlum Şev ket Nezih de Ticaret mektebin den mezundur.. Şimdi ticaret hayatımda bana yardım edi- başka | | sinemaya gelmişti, Fakat onun js- | dans batar || Ajans telgraflarının ölümünü ha | ber verdikleri veridkleri Macar artisti Lya de Putti'nin öldükten sonra ismi tekrar ağızlarda dolaştı. Halbuki Lya çoktandır nisyane ka- rışmıştı. On sene evvel melo dram | larda gördüğümüz Lya, ancak gü- | zelliğin kifayet ettiği bir zamanda | mini zaten iki şey ortadan kaldır- muşta! Birincisi sesli film, kincis sarışın artistleri stüdyoları istilâ edişi,, Firma müdürleri Garbo Sti- lis'e ehemmiyet / verdikleri zaman Lya de Putt'ye bakan olmadı. Uzun zamanlardan beri sinema feni ikinci d ede roller- siyah gözlü bir genç ka larlar, Lya dePutti işte bu kadındı ve o zamanlar sinemâya dahi yeni bâşliyozdu. Ondam-sonra “Yanan toprak,, , “ Kıskançlık, ve filmlerini çevirdi. Ey. tanıtan İştet bu son film sonra kendisi Ameri- Orada birçok filmler me yanında “Son merhale,, ve “Şeyta- ın kederleri ,, filmlerini çevirdi. Fakat bu son film yapılan kuvvetli raklamlara rağmen tutmadı. Ame- rikan gazeteleri, bu yeni gelen ar- tiste karşı çok haşin davrandılar. Fenalık yapmaktaki mutat kabili yetleri ile bu gazeteler hikâyeler ve artistin hususi hayatına ait rezalet | ler icat ettiler ve Lya'yı halkın na- | şarnda küçük (düşürmek (için | de sleyhine yürüdü. Şimdiye kadar | temsil ettiği “Meş'um kadın, rolle rinden herkes bıkmıştı. Halk yeni | bir kadın tipi istiyordu. Firma mü | dirleri de Lya de Putti'yi kurban | etmekte beis görmediler. Bunan ü- | zerine artist Berlin'e geldi, bir film çerirdi sonra Londra'ya gitti ve tek | rarsahmede oynamak üzere Amerika | ya döndü ve işte bu sırada Nevyork | kiliniklerinden birinde | kendisine yapılan ameliyatı müteakip öldü. Lya de Puttönin eskiden yazıl: | mış bir makalesini iktibas ediyo- yor. Para kazanmak için, kimse nin yapmadığını © yapmalı. Başkasını taklit etme! Bırak, | seni taklit etsinler! miş nazarile bakmak doğru mudur? — Yahu paltoyu ne zaman alacağız?” — Evelce yaptığım kostüm parasını ne zaman verirseniz. 5 — Yoook, ben o kadar bekliyemem. Serbestlik Hapisane müdürü mahpusu ça- ği — Bu gün ceza müddetiniz bi Artık serbestsiniz. Gidebilirsiniz, Karmızda kapıda bekliyor. Mahpus kendi kendine söylendi — Şerbetlik bu hal Vay anam Niçin ? — Niçin vaiz Mehmet Efendinin haremi camiye gidipte kocasını din- lemiyor? — Neden olacak? Bir saat kocası söylesin de, o sesini çıkarmadan din- lesin, tahammül İ ruz. Bu yazıyı okuyanlar artistin | haleti ruhiyesini de pek iyi anla- yabilirler Her memleket insanlarının sin mada geçirdikleri zamana, kaybedi)- İşte çok defa sorulan ve benim daima | menfi cevap verdiğim bir sual! İnsanlar vakit! goğunu sine mada geçiriyorlar ve bu adet sene den seneye Amerikada olduğu ka- ika. İrlie hik san Yeni Şen simli | açılıyor. Çünkü halkın gi de sinema, diğer caki şekil eğlence. lerin fevfine çıkmıştır. Sinema cam- bazhanslerden, müzik hollerden, ti- yatrodan, bilhassa © tiyatrodan pek gok seyirci almıştır, Bazıları bu va- Ziyete acıyorlar ve halkın zevksizli- ğinden şikâyet ediyorlar. Bunlar sinemanın halırada bir iz dahi bırakmadığını söylüyorlar. “halbuki tiyatro böyle değildir, di yorlar, Semanın en işmek san'atini öğretmektedir. Şu ürdeym k br kıza kortizanl'k ya; mak, erki zamana nazaran, simdi rum. İspanyada Grenatalı bi, Amerikada Ohyolu bir bir makalesi Lya de Patti Aynı şekil altında bir delikanlı da meselâ Ramon Novarro'dan veya Douglas Fairbanks'tan çok şeyler öğ reniyor. Bu aktörler (kıza ve deli kanlıya) nasıl öpmek lâzım geldiğini ve yahut gözleri daha müsahhir kıl mak için nasıl bakmak lâzım geldiği- ni öğretiyorlar, Eğer biz insanların saadeti için aşkın vücudüne, daha doğrusu aşkın muvaffakıyetine © inanıyorsak, sine- manın içtimai ehemmiyetini takdir ediyoruz demektir. İnsanlara “korta yapmak,, san'atında pek çok şeyler Öğreten bir Pola Negri veya Greta Garbo, gene aynı insanlara kazandık larını sarfetmelerini © “söyleyen bir Bernard Shauw'dan daha ziyade be #eriyetin saadetine hizmet ediyorlar demektir Bu mülâhazayı daha ziyade yük- seltmek için bazıları derler tahsil ile öğrenil ile beraber doğar. Halbuki ben sözün doğruluğuna kail değilir. Kimse mü- kemel istidadı da olsa, tam bir ar tst olarak doğmaz. Kimse antrene. manla bir Rembrandt veya bir hel Ange olamamıtşır. Halbuki bu her ikisi de o mevkie vâsıl olmak için antrencman yapmışlardır, — tecrübe görmüşlerdir. Aşk ta öyle hir san'attir ki, do- ğarken az çok ona istidadı olmalı. dır. Başka san'atlarda olduğu gibi, bu san'atta da maharet © ve teknik sonradan öğrenilir. Onun içindir ki ilk defn biribirlerine © tosadüf eden bir genç kızla bir delikanlı, seviştik. leri zaman, aşk bahsinde © her şeyi bildiklerini o zannederler, fakat bir #ey bilmediklerini sonradan anlarlar. Şu neticeye varırlar ki, hayatta tec rübesiz hiç bir ilim ve — san'at yok. tur. Aşk dahil Onun içindir ki, bedbaht izdivaç- ların çoğu genç yaşta evlenenlerde görünür. Onlar birbirlerini tanıdık. larını ve aşkı hazmettiklerini zanne- derler ve günün birinde acı hakikat varlığını gösterisi. Erkeklerin kadınları anlamakta gözterişleri bep bundan ileri gelir, bilhassa bu kadın sinema ar- tistti olursa... Kadınlar ne o kadar zalim, ne © kadar müşaffak, ne de o kdr “janti, değildirler. Hepsi de insan denilen mahlüklardır. Eğer siz ona karşı za- lim veya müşaffak iseniz, o da size aynımı iade eder. Onun içindir ki, sinema, insanlara evvelâ bu esaslı noktayi Öğretiyor. Çünkü iyi sevmesini ve mütekabiler sevilmesini bilmek bir hünerdir. “J tir. Hâlen Pairs, Berlin, Viyana ve “Yakında gör- mek için,, fil minde Jenn; iksikin UEVVEL 1931 Yıldızların Otomobilleri Amerikan sinemacılığında j otomobilin rolü büyüktür. Oto ! mobil film diyarında bir ser- vet alâmetidir. O Hollyvood'da aşağı yukarı herkes birbirleri- n ne kadar kazandıklarını bi lirler. Yine öyle (iken, hattâ bazıları gelirleri ile hiç de mü tenasip olmryacak surette muh teşem otomobiller satın alır- lar. Çünkü Amerika'da blof hâkimdir. Herkes o vaziyetini düzeltmek için, blofa müracaat eder. Aşağıdan yukarıya doğ- ru çıkmak için herkesin takip ettiği battı hareket | bloftur, | İ yh Hellyvood'da | otomobil sahibi olmak bir ihti- yaçtır, Sonra Amerika'da ktediye | eşya vermek müteammim bir | haldedir. Onun için mutavas- | sıt bir adam, © otomobil veya | radyo almak için para biriktir | mez, her şeyini krediye alır. Bu sebepten az kazançlı adam gayet muhteşem © görünür ve | yüksek mevkilere daha kolay- | lıkla girip çıkar ve yine bu su retle de kazancını (arttıracak yollar bulur, Avrupalı bir ziyaretçi Ame rikan stüdyosuna « girdiği za- man, geniş garajlarda ve avlu- larda bekliyen her markadan birçok otomobilleri Oo görünce bayret eder. Hollyvood'da tanınmış yıl- dızlar, eğer yarım düzina oto- mobilleri yoksa, kendilerini pek küçülmüş addederler. Baş kaları da az otomobilli artisti beğenmezler. Derhal | itibarı kırılır, ve bu, işine de tesir e- der, Tanınmış artistler için bir tek otomobil sahibi olmak hicaptır. Bunun için tanınmış artist ler günün birinde kara sefale- te düşerler. Bir yıldız payesi- ni muhafaza için, öyle mecbu- ri masraflar vardır ki, bu yıl- dız bir kenara tasarruf edecek para ayıramaz, im inanmadığımız ra- kamlarla para alan bu artistle rin baftalıkları artınca, mas-| rafları da artar. Bu, Hollyvood | da riyazi bir kanun haline gir. | ve - Mary Duncan Sinemayı Bırakıyor mu? Maruf sinema artislerinden Mary Duncan da evlendi. Fa- kat gizlice.. Bir kaç ay evvel New Yorkun iş adamlarından bi ile nikâhları kıyıldı. De- veran eden şayialara göre, ko- cası ile beraber oturmak iste- yen Mary Duncan © sinemayı terkedecek ve New Yorkta yer leşecektir. İlk Rusça Sesli film Yakında Istanbulda ilk defa ola “nk sesli bir Rus filmi gösterecek Bodapeşte'de genç Rus sahne vazılarındari 29 ya şindaEkk'in idaresinde yapılmıştır. Tecrübe olarak yapılan bu film ilk gösterilen bu film, baznlede üstadanc olmuştur. İsmi, G dll. Esrarengiz o Greta o Garbo'da, Holiyvood'daki diğer yıldızlar gibi jmnastiğe başladı, Şimdi de Greta Garbo'nun niçin jimnastiğe heves) ettiği bir mesele oldu. İnsanın dostu düşmanı vardır, Grotanın düşmanla İ rr bu vesile ile de, olmadık efsaneler icat ediyorlar ve İsveçli yıldızı göz- den düşürmeğe çalışıyorlar, Bazıla- rı da Marlenö Dietrich.in ortaya çı- kışının Greta Garbo'yu harekete ge- tirdiğini söylüyorlar. ŞimdiGreta ile | b: Her film çocuğa Meksikalı yıldız Lupe Velez'in son ersimlerinden bi Greta Garbo jimnastik yapıyor Marlöne arasında bütün sü minin dikkatle takip ettiği bir maç başlı ibidir, profesörü Johanı Anderson isminde bi Mumaileyh cenubi Kaliforn ya darülfünununda atletizim antire nörüdür. Oda İsvegli'dir. Şimdi büzateŞ sa dece “Greta'nın hocası,, diyorlar. Resimde Greta Garbo'nun geydi gi kostüm Hollywood sporting kulü. unun mayosudur. Gösterilebilir mi? Solda italyan artistlerinden Dria Paola ve Carlo ontana bir uşk sahnesinde, sağda “Yanık Kalpler” filminde Marlene Dietrich, Bu her i Bu mesele gün geçtikçe Av rupa ve Amerikada münakaşa- lara mevzu oluyor. Sinema ço- | cu'lerr gidebileceği bir yer | midir? Çok kimseler bilâtered- düt menfi cevap veriyorlar. Bü tün terbiyeciler de bu fikirde- dirler, Fakat bir çok aile reisleri: “O halde çocuklarımızı nereye gönderelim?,, diyorlar. Bu mesele halledilmiş değil- dir. Bugün sinemada bazı film ler herkese gösterilebilecek kı- ratta değildir. Bilhassa sesli si ilem çocuklara gösterilebilir mi? ğin üzerinde müessir olmakta. dır. Resimde çocuğun (o bazan anlayamayacağı taraflar var- dır.Çocuk bu tarafları kendi ka fasma göre tefsir eder. Fakat ses haşindir, resme kuvvet ve- manasını tamamlar. Onun için bir çok şehirlerde, mektep lerin tatil günlerinde sırf ço- cukla terbiyevi — filmler gösterilmektedir. Bu suretle de çocuklarının — terbiyelerile meşgul olan bir çok aile reis- erin südiğeleri nil vi

Bu sayıdan diğer sayfalar: