6 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

6 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ascın umdesi «MİLLİYET» tir 5 EYLÜL 1932 © İderehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Milliyet Telefon Numaraları; Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare Matban 24310 “İABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için — Hariç için LK VE 3 aylığı 4— 8— 1m “— 8. w— 8— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- rujtur. Gazete ve matbaaya nit işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me- #'uliyetini kabul stmez. BUGUNKU HAVA 5/9/932 tarihinde hava taz- yili 762 milimetre, en fazla ha-| taret 27 en az 16 santigrat kay! Vichy Yattığım odaya nazaran sağ tarafımda ağır aksaktan horla- yan yakası —süphosiz— kırma 74 kurdeleli iri yarı bir herif, solumda her dakika burnunu büyülü çalar gibi temizleyen | bir erkekle, kocasına muttasıl | serzenişli söz söyleyen mızmız karısı, altımda köpekli ma- dam. üstümde otel garson ve hizmetçileri. karşımda üç ç0- > isteyebilirdim! Bundan daha güzel, daha civcivli bir muhit nerede | bulunur. Ooh, çok şükür! Ne rahat bilseniz! İnanınız! Sizi yeminle te- min ederim ki; bizim oteldeki adamların yüzde sekseni hı tında birinci defa olarak telde kalıyorlar... Neden bil. din? diyeceksiniz! Bir kaç defa | otelde kalmış olan adam böyle | densiz. böyle (münasebetsiz. böyle gürültücü olamaz. Buna s#ağmen müşterinin . biri gidip. biri geliyor. Bir tek odanın boş kaldığı yok! Adeta nöbet bekli yorlar.. Üç gün evvel yeniler arasın- da bir karı koca geldi. Benim masanın Yanı başında yemek yiyorlar.. Yemek yemiyorlar, biribirlerini yiyorlar. Herif ku- ru, sinirli kırpık kır bıyıklı. alt dudağında bam telli kırk beş- lik bir adam.. Kadın şişman, löp'öp hırpani bir şey... En zi- Yade tuhafıma giden, Madam Action Française gazetesi oku- yor. herif te Humanite... Hatı- (Felsefi fani Yaza Beyefendi yine bu helecanlı mesele üzerinde karısile dert- Daylam e şi k — Bir kaç gün çalımlarına bizi aldatır gibi olan Ulvi Na- ir da pul böreği imiş.; Me çö cuğun sözleri havayi fişengine or... Yükselip yükselip Ile morlu Mi saçtık- sonra bir şey — Sakıbı 2 A de ikisi birden yere batsın.. Üzüntüden ız elden gidiyor... Sarar in eya — Bu düğün değil evin için de küçük bir muharebe olaca- oğa benziyor... — cuklu aile. Allahtan daha ne | Milliyet'in Edebi Romanı : 84 Ölüler yaşıyorlar mı? Tançai, İ raftarlarının gazetesidir. (Hu- | manit&) de komünistlerin.. Na- i sıl olup bu iki zıt fikir sahibi- | nin biribirlerile evlenmiş olduk | larını merak ediyordum.. Bu merak yalnız bende değil, di- ğer müşterilerde de vardı.. E- sasen sofrada münakaşa ederler ken kimseyi aldırdı yok. Böyle zıt fikirli adamların | | biribirlerile geçinemiyecekleri. İ ni bildikleri için eskiden İttihat | çılarla muhalifler biribirlerin- den kız alıp vermezlerdi. Ben de kızardım... Derdim ki: i o “Zararı yok! Biribirlerinin | ifrat fikirlerini tadil ederler”. Bizim oteldeki bu çifti görün- ce o fikrimin pek te musip ol- madığını anladım. Kazanda kaynasalar. kaynaşamıyorlar.. Bu şayanı dikkat çiftin ne ol- i duğunu anlamak için yaptığım tahkikat şu neticeyi verdi: ! Bunlar (Liyon) şehrinden- i dirler. Herif (Liyon) da bir | fabrikada memur. Karısı da... ismi Mösyö Lafos... | (Dün yemekte bilmem hangi | verdi: bahisten dolayı yine işi azıttı- / lar.. Herif yemeği orta yerde | bırakıp çıktı, gitti... Hâdise o kadar açık ve umumi cereyan en yakın masa komşusu benim müdahalem pek sıfatile tabii oldu.. | — Zararı yok madam! Mös- yö biraz sinirlendi. Geçer. E- hemmiyeti yok — Geçer mi?.. Geçer mi?. Mösyö siz onun ne mahlâk ol- duğunu bilmezsiniz. o Zararı yok! Daha iyi zaten boşanmak için fırsat arayordum.. Ve başladı umuma | maya: || Allah belâsni versin o İdi, Kana gibi bir olalı Ne kadar mes'ut idik. Harp oldu... Yaralandı.. Sonra işte esarette İ ona ameliyat yaptılar... Ondan | sonra bitti, mahvoldu... İ — Ne ameliyatı! Başmdan İ mı yaralandı... — Hayır! Flanderde yat landı ve esir oldu... Almanl, onu buldukları zaman gibi imiş. çok kan zayi etmiş... Cep- ' he gerisinde bir hastane açmış- lar.. Ölmesin diye buna kan şi- ringa etmişler... Kanı da esir- erden iri yarı bir Rue vermiş. Herif bir bolşevik imiş.. Ko- cam. bu ameliyattan sonra bol- İ şevik oldu... Şimdi komünist- tir, Yirmi senedir evliyiz.. Ar- tık hayat cehennem halini al- dı... Her şeyde kapitalisleri gö rüyor, herkese düşman gi kıyor. hiç bir şey beğenmiyor. Sofrada gene o kadari İ gitmiyor ya hususi hayatta gör meli! Artık, bitti, boşanmak- tan başka yol yok!. Madam (Lafos) un söz“ lerine hem şaştık, hem güldük, bem acıdık.. Ben sordu, — Madam bu ameliyat'ne zaman yapıldı?.. — 1915 senesinde!., — Lökin o zaman Rusyada bolşeviklik yoktu kit, yö, Mösyö! Siz komü nistliği bir siyaset mi zannedi- İ tastigue roman) n: HÜSEYİN RAHMİ sıdan sonra bir gece karanlı:| ğında gayet şiadetli kapı çalın | » Açılınca Ulvi Nadir hemen e can atarak kapıyı hızla Bir dakika geçmeden sikek | ik am dar dak siüb boyat maya başladı. Şikârmi © kaçın ran avcı gibi evin önünde Sa- kıp Cemal şöyle bağırıyordu: — Ne kaçıyorsun. alçak... Merisen karyıma çık Höyi bir korkağa kız verenlere net... Cebanetini sevgiline gö- termeye de mi utanmıyorsun?. Çık mel'um vuruşalım.. Her mükâfat galibindir. Böyle uzun bir tehdit nut- kundan sonra: Dan... dan. dan... Ani bir siklen gibi | bütün mahallenin havasını sarsan bu revolver“ boşünmalârile evin | orada kaldı. Ormancılarcemiyeti| | muş heyecandan dili Türkün bü 6 Eylül Bursa istikametinde: Mü- (Aksu) retlep süvari fırkası civarındaki düşmana saldırış- İlar yaptı.. Fakat düşman za- man kazanmak için sebat edi- yordu.. Mürettep süvari fırka- sı yalnız başına bu düşmanı yerinden söktüremedi.. Gece B — İzmir istikametinde: ın, (Marmaragölü — Sarı Kira) hattında bir mevzi hazırlamıştı. Burada tutunmak istemesi ihtimali vardı.. | Bunun için, V. inci süvari kolordusu, sür'atle ilerledi. Ha kikaten bu mevzi düşman ta- rafından tutulmuştu. Süvari kolordusu. 14, üncü fırkası ile bu düşman mevziinin sol tara- fında, Marmaragölü cenubunda | ki tepeleri tuttu.. Düşman. sol böyle bir tehlike çıkı- ğini görünce duramadı, çekildi; bu suretle düşman. | bu sahada en son vaziyeti de| bırakmış oluyordu.. Süvarileri- mizi düşman takip ederek (Ah- metli) yi elde ettiler. Bundan sonra süvari kolordusu; düşma nın Turgutlu — Manisa — Me nemen ve Turgutlu — Nif — Bornova üzerlerinden İzmire giden yollardan çekilmesi muh temel düşmanı önlemek vazi- fesini aldı.. » ».. Z. inci ordu; bugün (Borlu) reisliğinden istifa Türk Ormancılar cemiyeti rel si bulunan Bolu meb'usu İsmai Hakkı Bey mezkür cemiyet rel inden çekilmiştir. Is. Hakkı bu hususta demiştir ki Türk Ormancılar cemiyeti reisliğinden istifa ettim, mezkür cemiyetle alâkam kalmamıştır.” Selma ve Azade | Selim Sırrı H.lar Berlin civarında (Eichkamp) Be- den terbiyesi Muallim mektebinden mezun Selma ve Azade H. lar Ni- şantaşında Vali Konağı caddesinde Yeni naklettikleri. Bedii B. apartı. | manında Jimmastik derslerine başla- muşlardır. Telefon: 1430, Çagatay Lügati Senelerdenberi lisan mütehassrsla- rinin arayıp bulamadığı Süleyman Efendinin eseri “Türkcenin Çaga- tay lehçesi İugati” pek az bir mike tarda elde edilmiştir. Yarım asırlık bu nadir eseri alıp istifade etmek is- teyenler, İstanbulda “Zaman Kitap- hanesinden” arasınlar. Fiyatı 200 ciltli 250 kuruştur. orsunuz?.. O bir hastalıktır.. sim takılmadan evvel de mev cut idi..) dedi ve: Çantasını, yelpazesini ve Action Française gazetesini toplayıp yemek © salonundan çıktı... FELEK bir telâştır gidiyordu.. * (| v Ulvi Nadirde bet beniz uç- kekeliyordu.. Hepsi onun başı- na üşüşmüşlerdi... Abaüllâtif Efendi artık ken dini tutamadı: — Beyefendi bu kaçışla va- | | kra tetikliğinizi isbat ıncılığınızdan, sörlüğürüzden. atleti bir şey anlayamadık. . dedi.. Ulvi Nadir ka: kaçmış su- — Hasmımı öldürmeli miy£ dim? — Bu gürül taarruza meydan vermemek için ne ya- pılmak lâzım geliyorsa Yap- malı idiniz. — Firar korkudan başka ne- | ye atfolunabilir? | — Firarımda... Hayır savuş mamda başka sebepler | var. Onunla karşılaşsa idim muhak kak öldürürdüm.. Ulvi Nadir — pantalonunun arka ve yan iki re- volver çıkarıp göstererek: (e! Askeri bahisler | | uyuk zaferi dusu ile (Alaşehir) e yü hı piyade müfrezelerinin (Tur- gutlu) — (NM) — (izmir) yo! hile ilerletilmesini; kısmı ile Marmaragölü cenu- bu — Karal metli) hizasına varmasını” bil- dirdi.. nı Harbiye . Reisi, Garp cep- hesi kumandanı paşalar, karar- meden hareketle saat 15 te, du manlar içinde yanmakta olan İ heykeltraş Zühtü Beyin bir böy San'atlar şubesinde açılacaktır. Zühtü B. geçen'sene | selâ böyle bir sinema holi gibi gay- darma kıdemli yüzbaşı İstrumcalı Sü leyman Beyin Hayat arkadaşı ve Vi bir hastalığı memleket hastanesinde hafifçe | del nuz. Öldüreydim ne dan (Adala) ya yürüdü; geceyi (Adala) şarkında geçirdi... | 1. inci ordu: 15 inci kolordusu ile (Kula) dan (Salihli) ye İl. inci kolor- IV. üncü kolordu I. inciyi ta- kip etti. ii Bügün garp cephesi, ordu- larma, yarn”(7 eylâl) için ver- | diği emirle: “1 — İkinci orduya (Adali — (Akhisar) — (Soma) is kametinde şimale yürümesini, 2 — V inci süvari kolordusu- na, derhal (Manisa) — (Mene men) — (İzmir) istikametin- de ilerleyerek (İzmir) i düşma ra yaktırmadan, yağma ettir- meden, zaptetmesini; bu husus- 3 — Birinci orduya, büyük ğer — Sarıkaya (Ah- hattma; “ime Başkumandan, Büyük Erkâ- gâhlarile bugün saat 9 da Eş- (Alaşehir) e vardılar. ARIZA Heykel sergisi Genç - san'atkârlarımızdan kel sergisi açacağını geçenlerde yazmıştık. Yaptığı heykel ve desenlerini teşhir edecek olan Zühtü Beyin sergisi eylülün 12 inci günü Gülhüne parkı ittise- linde İstanbul Halkevi Güzel Pariste sonbahar Jurili sergisinde eser teşhir etmiştir. Bu sene yine o- rada bir eser'daha teşhir ede- cektir. 2 Meşeli Bir za üstakil Ressam ve “Haykelirialar Birliği müessislerinden Ali Avni B. bir resim sergisi — açmıştır. Sergide küçük büyük otuz parça kadar eser mevcuttu memleketimizde bir galeri bulunmaması resim sergilerinin me- ri müsait yerlerde açılmağa mecbur oluşu açıklı bir haldır. Maahaza bu yokluk içinde yine san'atkârlarımı- zn bu gayret ve feragati takdirler le karşılanacak bir hadisedir. Ali Av ni Beyi tebrik ederiz. Ölüm Mütekait harp malüllerinden Jan- e Belediye ebesi Didar Hanım kasa şmütenkip Kırklareli ölmüştür. Allah rahmeteşlesin. yanılıyorsu- olacak- t1? Ondan kurtardığım Şeha- meti ben alabilecek miydim? Hayır... O zaman siz bir kati- le kız vermeyecektiniz.. Diğer taraftan kanun da beni pençele yecekti.. . Abdüllâtif Efendi bu dandi ni gencin zannettiği kadar bu dala çıkmadığına adeta keder lendi. Tahmin plânmın bozgun luğu önünde düşünüp durur- ken Ulvi Nadir devam etti: sanıyorsanız. kerimeniz üçüncü kimseye kısmet ola- caktır... O halde benim bu ci- Dâyetim neye yaramış buluna- cak? Maahaza emrediyorsanız çıkayım vuruşayım o sizdebu katli pençereden ( seyrediniz.. Fakat bir şartla; Abdüllâtif Efendi biraz mü- tehayyir: dü, | veren bir amcaya da Hikâye 25 kuruşluk nz Hikâye Bana yeğenlerimin “Pinti amca, derler. hasis olduğum için değil. le münasip görmüşler. Her ay muntzaman aylık alır yoğenlerime yirmi beşer kuruş ““Pinti,, ir mi? Ben de kızmam. Çünkü yeğenlerimi çok 80- verim. Onlar ay başı olup şöyle karşıma © gelip sıra sıra dağrusu.. Çipil çipil yirmi ber ay bu.. Boru değil, dile ko! lay. Amma diyeceksiniz nk e paraları verdiğim için pi Taiyem Vallahi değil, Yalnız İ hem para ver, hem de sana pin ti desinler.. Yok gücenmiyorum da fakat... Neyse belki de hilkaten biraz cimri yaratılmış olmam | mü Bu ay ortanca yeğenim ay başı münasebetile geldi. — Hayai amca! dedi. bakalım yirmi beşlikleri. Bizim mahut yirmi beşlikler bu defa nedense | çıkamadı. Bakınız izah edeyim. Mademki bana pinti diyorlar. Bari Obu tabir mahalline masruf olsun dedim, hem de iktısa: lerime uygunca, Yeğenim gelip te: — Haydi amca! Çık baka- lm yirmi beşlikleri. Diyince derhal bir fikir sünuh etti, Ve | derhal ona: — Otur şöyle karşıma! de- dim. Ve başladım anlatma- yirmi beş kuruşa ne oldu? Ortanca yeğenim: — Hayır ola amca! dedi. — Evet! dedim. Senin yir- mi beş kuruşun başından geçen macerayi anlatayım da (bak. Hayret edeceksin! Bu yirmi beş (kuruşun bir den izinsiz evvelki gün evden çıktı. Caddeyi tut tu. Bırakır mıyım ben de arka sından. O gitti, Ben (gittim. Dere tepe düz gitmedi. O ka- İ dar uzak değil Karaköyden köp rüyü geçti, Eminönüne geldi. Eminönü muvakkathanesini bi- lirsin ya haniya saat var, Hah işte o saatin önüne kadar gel- di. Saate baktı, Saat üç, orada köşeye bir âmâ dilenci otur- muş. önüne yaydığı bir mendi- lin dört ucuna uçmasın diye taş koymuş. o oturmuş. Bizim kuruş yorulmuş galiba. orada gerindi. esnedi ve gitti bu men dilin üzerine boylu © boyuna uzandı. Ben uzaktan onu dikiz edi- yordum. Biran gidip ona ses- lenmek istedim. “Yahu kalk buradan, Güneşin alnında tah ta olacaksm,. diyecektim fakat bir dilenci mendilinin üstünde boylu boyuna uzanan bir serse riye bitap etmeği şahsıma ya kıtşıramadım. Onu orada hâbu istirahatine terkederek mütees- siren avdet ettim. Bizim ortanca yeğen zeki- se manevi bir inayetle kan dökülmeden bertaraf olursa res #mi nikâhımız hemen yarın icra edilmek üzere... Abdüllâtif Efendi: — Peki bu şartla kızımı sa- na verdim... — İşte ben de gidiyorum.. Bu tehlikeli muhavereyi tikçe sarararak helecanlar i it dirin eteklerine sarıldı ve hıç — Gitme Ulvi gitme .. Ya öleceksin.. Ya öldüreceksin.. Bir maktul evlenemez.. Bir ka irsem | tile de kız vermezler... Ulvi Nadir — Pederiniz ce saretime inansın... Sağ kalır sam vaadini ona göre | ifa et- sin... Dedi kendini sofaya ve son ra merdivenlerden aşağıya at te: Karanlıkta sokağa“ fr Derili Bölen tübüser Sri kesilmiş fakat ileride toplanmış bir insan £ kümesin- — Nasıl şart ? — Şimdi burada şu mevcut şahitlerin, allahım ve vicdanı- İ mızın huzurunda kızınızı bana İ den karışık gürültüler geliyor İ du. Ulvi Nadir: — Neredesin bebey azılı iş iletiniz gezmiyo manen aktetmiş bulunmanız Keme run, zden ev Sağ kalırsam ve hâdi Öy-| almaz | dizilmezler mi? Ömrüm artar beşlikler | Çık! Neden diyeceksiniz değil mi? | prensip Bilir misin dedim. Senin | de dinleyen Şehamet Ulvi Na | HaZIR MELEK SİNEMASI vi akşamlan itibaren yeni mevsime başlıyor sı. İki Yüzlü Aşk (La Couturiere de Lineville ) Mümess İleri; MADELEİNE RENAUD - İlâveten: Dünya güzellik kıraliçesinin İstanbul'a avdeti, 30 Ağustos Zafer bayramı bütün teferruatile Türkçe sözlü o'arak gösterilecektir. Bu mevsim fiatlarda tenzilât vardır. Paramount filmidir OLUN! PİERRE BLANCHARD Istanbul yedinci İcra memirlu. undan: Bir borçtan dolayi mahcuz ve paraya çevrilmesi mukarrer gay. ri mubadillere Oait Bono 129932 ie Nİ ilâ 12 arasında aanbukda | Dördüncü Vakıf hanında esham ve tahvilât borsasında paraya çevrile- İ ceği ilân olunur. Sigortaları hal İTTİHADI MİLLİ TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi ier, eyleriz. için müsait şeraiti havidir. Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 8 Eylül Perşemvc akşamı GLORYA sinemasının ilk programı: Kadın Güzel Olunca Mümessilesi LİLY DAMITA Tel: Beyoğlu : 4887 İ dir. Gülümsedi lân tanir mıyım. Beynim at- — Peki amca! dedi, Yirmi | t. Kalktım. Sille, tokat aldım dördü duruyor ya biz ona da gen. gayet acayip bir İ i dördün dördü İde öteki serserinin gayet sami mi arkadaşları imiş. ir arkadaşlarını aramak üzere ev | den çıkıp gitmişler. — Nereye? — Vallahi bimiyorum. Fa- / kat bu haberi işitir o işitmez İ beynim döndü. Fena halde kız İdım. Tabii ya sen olsan kız- maz mısm? — Şimdi geriye yirmi kaldı? — Dinle dedim. Bu yirmi- nin altı tanesi “akşam avdet ederiz. diye beni kandırdı, E- renköyürde akrabaları varmış. Yolu kaybetmemek için altısı birden yola | çıktılar. Öyle ya İstanbul bu. İnsan bile yolunu şaşırıyor bazan. — Dönmediler mi? Hayır, — Şu halde on © dört ka... verdemez. — Dinle!! dedim. Dün ak- şam yemekten sonra şu şimdi senin oturduğun koltukta şöy- İe oturuyordum. Yorgundum. Bir cigara yaktım. Çocuklara bir de kahve bu sırada kapı vuruldu. İçeri nın maruzatı rahhas ola Ben yorgun argın murahhas fi | Karanlıkta peyda olan bir in san karaitısı ondan sordu: “ — Kimi çağırıyorsun? — Deminden beri burada revolver atan kuduzu... — Silâh sesine koşan polis ler ve mahalleli onu yakaladı- lar., Merkeze götürüyorlar... Ulvi Nadir geniş bir nefes aldı.. Macerayi alargadan sey- retmek üzere ilerledi.. Klamcdapın alindes ; aldık Allah ile a yarin PRE ceğim... Soruyorlardı: — Kimi öldüreceksin? — Ulvi namındaki © süflü- — Bu süflü kim, — Silsilesine beni sövdürt- mek için mi soruyorsun? — Niçin öldüreceksin? — Amma da meraklı adam- mışsın ha? — Fezleke yapacağız da o- Dun için. — Şimdi senin söyledim. Tam | dı » İ bu kadı » İ şir mı? Ortalık açık göz yanke ' sicilerle dolu. . fezlekene | onu ayağımın altma gebertin- ceye kadar patakladım, — Ey ne oldu şimdi ona? — Geberttim be. Ne ola- cak? Kuruş bu bu kadar tar- taklamağa dayanabilir mi? Ca- mı cehenneme gitti. Bizim ortanca yeğen masum masum (dinliyor. Arada bir şeytanatkârane de şöyle gülüm siyerek göz ucile de yengesi- ne bakıyor. — Demek dedi. dı on üç. — Evet dedim. — Eh ne yapalım dedi. Kıs met bu, Bari onu... Demek isterken derhal, a- tıldım, — Sen © on üç rakamının meş'um bir rakam © olduğunu bilmez misin? Ben daima on üç rakamından ihtiraz ederim. — Peki ne oldu? — Ne olacak bu bakiye ka- lan on üç kuruşu derhal bir mendilin ucuna (o bağladım ve sana vermek üzere yola çık- Şimdi kal- tum. O kadar ihtiraz ş bu rakamın şeameti — yetişti. Ve... — Ne oldu? — Düşürdüm. Amma valla- hi günahı boynuna. Di mü yoksa yankesiciler mi çal- Bizim zeki yeğen bağırdı: — Amca dedi. Sen de am- ma ihtiyatsızmışan. Hiç lar serveti Yanında ta- Sakip Cemal bu saçma sa- pan hakaretlerinin o cezasmı götürülaüğü karakolun bodru- munda sineye çekti.. Gece mahallede silâh atmak ve polisi tahkir | cürümlerile hüküm geydi.. Tıkıldı. vii dizi Sakip Cemal mi? Hayalet mi? Şimdi meydan Ulvi Nadire kaldı.. Rakibi yine © mahbesin dört duvar arasmdaki zapına caatla vaadini hatırlattı .. Ka- yınpeder yehi özürler bulmak için çok düşündü.. Ve piânının yanlış zuhuruna hayıflandı. Bu menfur damatlıkların henüz burunları bile kanamamış ma hallede patlayan tabancalarla yine etrafa saçılan dedikodular halkı meraka düşürecek türlü şekiller almağa başlamıştı... Ulvi Nadirin bu son ve kafi talebine karşı kız babası baha ne icadındeki bütün © zekâsm

Bu sayıdan diğer sayfalar: