14 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

14 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet 4. Asrin umdesi «MİLLİYET» ti |) 14 EYLOL1932 İderehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf söresi: İst Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 C ABONE UCRETLERİ: Türkiye için EK. 3 aylığı 4 — 719 : Bu sefer de onu Parisin hücra || bir köşesinde — buldum sakin N ve gölge bir çıkmaz sokaktaki | kapıdan i içeri girdim. Kartımı | © verdim . Pek nazik bir genç 0- ilan kançıların yanına girdim. “1 İtizar etti. Konsolos Beyin i yanında misafiri (olduğu için O beni kendisi kabul ettiğini söy i » edi. Maksadım mutlaka kon- İ solos beyi ziyaret değil bir bu 4 çuk aydır hasret olduğum bir limen amma ek ye- gidenler bu sözlere kar İse pe suların duracağını gö- pa: Çünkü böyle bir pa- ri tahsil etmenin her şeyin önde vatandaşlık hukuku. nazaran müeyyidesi © yok- ir. Neden?.. O adar bu pa- i vermezse ne olacak? Vize ve memlekete gire (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ yağdırıyorlar Bu müthiş derdin müteda- kimdir, Hekim mi? Hoca Efsun mu? İlâç mı? Bu hâkimini nerede bul- ,? Yerde mi? Gökte mi? ir çok gizli üfürükçüler bu ni tasallata türlü türlü lar vererek oAbdüllâtif E- n cüzdanını boşalttılar. t hiç bir fayda görüleme- Nihayet kız babası nefes- ün uydurma kutsiyetile t geldikleri safdilleri dolan- » bu hilebazların hepsini polise müracaat Iztıra- > kaldı. Çürkü evde barı- rek imkân haricine « | © zatı da tanırım amma çehre- çk) Şaşkına dönen / | güel girmeğe lak verir, Eğer şahsen hakkında kanun! bir karar yoksa onu menetme- ye imkân yoktur. Amma biz- de Türk olsun, £ ecnebi olsun müsavi musmeleye tabi tutu- yor. İşte burası tashihe muh- taç bir noktadır.. Türk kendi toprağına girmek İçin para ver meye mecbur © olmamalıdır. Buna tabit maliyeciler (o güler- ler.. Hazinenin menfaati var Ne ise bunu geçelim. Ma- | demki bir bütçe kanunu, pasa- | port kanunu elhasıl bu paranın cibayetini emreden bir kanun İ paraya nazaran bizim konsolos hane ona avdet vizesi vermese bu adam mahkemeye müracaat ederse hak kazanmaz mı?.. Bu ufak istitratı resmi mua | melelerimizde halkın ve hükâ | metin hak ve vazifelerinde gö- ' zetilmesi elzem olan müvazene noktasından (o yazdım. Yoksa | 75 frangı kuzu gibi verdik... i — Benim vize yapılırken içeri i odadan konsolos beyin misafi- İri olan zat. arkasından da kon solos bey çıktılar. Misafir o- lan zatı hep (o tanırız. Zengin ve iyi bir asker olan mütekait bir ceneraldir. Konsolosu se- İ bebi ziyaretini öğrendim. Ga- rip bir şey! Bu zatın uzaktan ve sıhriyet sebebile akrabasın- İ dan olan bir zat Fransaya gel İmiş ve kaybolmuş.. Şimdi ne- rede olduğunu (— bilmiyorlar. Konsoloshane vasıtasile polise falan müracaat etmişler. Ben sini... İri yarı, muazzam bir zat ol | masına rağmen güç (görülen konsolos beye kendimi takdim ettim: — Bir şey mi arzu ediyor- sunuz?. dedi. — Hayır! Bir gazeteci sr- fatile P: en geçerken konso loshaneyi ziyaret etmeden geç medim. Bu fırsatla vizemi de aldım. dedim... Biraz görüştük. Elinde tut tuğu (Milliyet) gazetesindeki bir haberi gösterdi: “Kavunlarımız o hakkında könsoloshaneden mütemmim malümat istendiği, yazılı idi. Bu münasebetle bana (kavun hikâyesini anlattı. Ben pek ga | rip olan bu hikâyeyi aynen nak | lediyorum: Bundan birkaç günler ev- vel. konsoloshaneye İstanbul- dan bir telgraf gelir “ (Praga) vapurile Marsilya'ya bir vagon kavun gönderildi. İcabına ba- kınız.. nsoloshane hemen bu ka | vunların gönderildiği ticaretha | meyi bulur, haber verir.. Tica | Yethaneden derler ki; İ — Kavunları çıkaramayız.. Çünkü Fransada kavun kon- tenjana tabidir. Bu kontenjan | da İspanya ve İtalya kavunları İ | Görünüşte tezahür manevi fakat uğranılan zararlar maddi | idi. Evde kırılan dökülen eş- yanın, hurtolan kap kacağın | haddü hesabı yoktu. Hane hal- kı rahat uyku nedir bilmiyor. ki tasallutun o deheştin- ze den sararıp solan kız ölüme idiy, Hükümet asayişi muhafaza ve halkın mal ve canımı vikaye ile mükelleftir. İşte geceleri içinde bir saatçik istirahat ka- bil olmayan bir ev.. Uğranılan zararlara da nihayet yok.. Bu felâket karşısında ne yapmalı? Büyük bir teslimiyetle kol ka- vuşturup olacağı beklemeli mi? Bu hâdiseleri akıl almayor. Fakat ne olursa oluyor bunlar vukua geliyor. Menedilmele- 1$ çaresi yok mudur, | | ik Şi plcağizi ile yemek pişi e bayılır, perşembeden Zarif ci ile sözleştiler, Zarif Raci © cu- ma Muzaffer Ağabeye gidecek, Muzaffer Ağabey de elceğizile ha zırladığı yemeklerle Zarif Raciye bir ziyafet sonra sfendi- me söyleyeyim karşılıklı çene çala caklar. Muzaffer Ağabey cuma saba- hr erkenden kalktı, mutfağa indi, yeni aldığı gaz ocaklarını ispirto ile kızdırdı. Maltıza kömür koy- du, ateşe domatesli pilâv tencere sini yerleştirdi. Sonra efendim şöyle hol maydanozlu bir kuru köfte hamuru yaptı, bir kaba da Maltız patatesi dilimledi. İki yaz ocağına iki tava koy- birisine köfteleri, sol eli ile patatesler ie zartacak, arasıra da pilâva göz a- tacaktı. En sonra komposto yapa- caktı. Tam köfteleri, patatesleri tavaya dizdiği zaman kapınm zili deli deli öttü ve postacı içeriye bir mektup uzattı. Zarfın üstü Muzaffer Ağabeye yazılmıştı, Mu zaffer Ağabey maktabu aldı ve mutfağa girdi, zarfı yırttı, okuma | ii ya başladı: “Muzaffer Ağahicim, Senin yeni bir pansiyona taşın dığmı ve öteden beri arzu ettiğin mutfak takımlarını nihayet satım alarak kendi yemeğini kendin ha- zırladığını ve hattâ dostlarma da ile kapatılmıştır. Bu sene bun- | ların çıkarılmasına imkân yok- tur, Şimdi kavunlar nasıl sevke dilmiş oraya ( gelelim. Bizim İhracat Ofisi ismindeki mües- sesemiz İstanbuldaki toptancı kavun tüccarlarından ( birine Fransa'da filân müessese namı na bir başlangıç olarak bir va- gon kavun göndermesini tav- siye eder, Bu biçare zat ta ke mali bulüs ile ve derhal bir va- gon kavunu Praga vapuruna yükler Marsilya'ya gönderir. Kavunların maliyet ( fiatı yüksek bir şey (o tutmasa bile nakil masrafı bir hayli tutar.. Şimdi kavunların ne olduğunu bilmiyorum. Fransa'daki tica- rethane bunların İsviçreye ge- çirilmesine çalışacağını söyle- | amma pek miş... Bana konsolos bey sordu : — Bu Ofis denilen mües- sese hangi memleketlerde ne gibi şeyler kontenjana tabidir, bizim ihracat emtismiz nere. lere serbest girer, nerelere gi- remez.. Bunları bilmiyor mu?.. Böyle gözü kapalı iş yapı" lırsa tabii tüccar “- mütazarır olur.. dedi. Hak verdim. dtimösE Ofi- sinin zannederim birinci isi bu dur. Fransa'ya kavun serbest girer mii giremez o mi?.. Kon. tenjan varsa liste dolmus mu- dur, dolmamış o mıdır? Bunu tahkik etmeden, başkasının malından sevkiyat emin değil- Alelhusus bizim Marsilyi bir de ticaret steşemiz var ki; (işi nde bu gibi — meselelerde bizi tenvir etmektir, FELEK | lis komiserine mürâcaata ka- rar verir. Komiser ilk uzunca ifadeyi İ dinledikten sonra aklından bir zoru olup olmadığını anlamak için Abdüllâtif Efendiyi yuka- rıdan aşağıya dikkatle süzme- ye başlar... Zabıta mer urunun düştüğü şüpheyi farkeden efendi: — Maruzatıma inanamıyor. sunuz galiba? Komiser bey ciddiyetini mu hafazaya büyük bir itina il — Sözlerinizin - inanılacak tarafımı göremiyorum... Ev eş- yasmın kendi kendilerine ha- rekete gi i. sağlıklarında sevmiş oldukları bir kıza iki ölünün tasallutta devam etme- leri zannederim ki iki akıllı a- rasında mezvuu bahsedilecek değildir. inanmazsanız vak'a- yı da eme ya? — Ne demek isteyorsunuz? — Bendehan iki polis | gönderirsiniz. Ölülerin dirilere taarruzlarma şahit olduktan sonra gördüklerini size hikâye Tir O vakit çi mahal J mun hâmcalarından tedarik birle İ iki şakkcedip kabuğunu küçüle ça- | ziyafetler o çekmeğe > başladığını rif Raciden duydum. Yalnız Za rif Raci bir şeyden şikâyet ediyor, sen yalnız alafranga yemek bilir de, slaturka yemek pişirmek bil- mezmişain ve dostlarını yavan ya- van frenk yemekleri ile baştan sa varmışsın. Do bu ceblin sinirime do- kundu, bu hafta sana Zarif Raci- nin misafir geleceğini de duydı ve şu oğlana inat sana gizlice ala turka yemek tarifeleri gönderme ğe karar verdim. ho- şafına kadar sana bir liste ve bu litçnin tarifesini gönderiyorum. Tariteyi | elf bdihakir Mehmet Kümü Efendinin 1280 tx rihinde basılmış Melceüttabbahin isimli eserinden alıyorum. Bu eserin altıncı sahifesinde gorba şöyle tarif edilir: Evvelâ ko yun etinin yağlıcaşnı ufarak kuş başı doğrayıp kaç taslık çorba mu İ rat olunursa ol mükdar su koyup | ocağa vazoluna. Tamam et pars- leri biştikte hemen mikdarı kifa- na getirip ol kayniyan tencereni, içine karıştırarak kokusu gidince- ye kadar tabholunup ateşten in- dirile, Sonra hemen birkaç yu- ateşte bir mikdar karıştırarak ko- yulunca bişirüp ol tencerenin içi- ne mükaddem un bulamacı ko- nulduğu gibi tiz ve tiz kefçe ile karıştırarak aheste konula. Bade hu taslara tevzi oluna ve bir az 'darçın ve buber ekip tenavül buy- isa feslarda alafranga ünlü ets kum Makaronya denilen yemek pare iki kıyye kestirilip üzeri ör- İ tülerek sirke içinde yirmi dört sa- at terkdensonra yikayıp bıçakla derince dilerek sarımsak ve Bübe | riye otu ve turunç kabuğu sokuştu rulup hasılı hali yeri kalmayınca badehu tencere içine yüz dirhem sağ yağı koyup aralıkta çevirerek üç dört saat biştikte üzerine dorma tez suyu ile bayağı su koyup biş- tikte lâhmi tencereden çıkarıp ba İ ki kalan suyu pek öz ise biraz da hi ilâve ve üzerini bir kıyye dü- dük makarnası koyup suyu karar kalıncaya kadar “kiynayıp ta- mam biştikte bir büyük lenger i- çine vazı berle üzerine ince ren- delenmiş peynir serpip ve ortası- na Matbuh eti koyüp tenavül buy vala. Bu yemek £salatasız yenmez Muzaffer Ağabey, kitabın yedin- ci sahifesinde salatanm nasl ya- pılacağı da şöyle tarif ediliyor: Yeşil salata cümlenin malümu ise de nefisçe yapılmasınnı tariki şöyledir. Evvelâ salatanın göbek yaprakları üçer, dörder para edi lip cüz'i na'na' ve midenüvaz ve | İ mez yemeklerin karşısına götürüp | oturttu. « | mektubu getirdi, ben mektubu o- kı ile soyup çekirdek mahallinin kırmızılarnı ayıkladıkta vasice bir kap içine dizip üzerine kesil- imiş şeker vaz'ile bir mikdar kay-| Tamam ezilme derecesine | geldikte ateşten indirip usulile ta baklara dizip baki şekeri üzerine koyup soğudukta tenavül buyuru | la. Enfes olur. İşte elfakir, abdi hakir, Meh-| çin sana seçtiğim yemek Bu yemeklerin pek nefis olaca na ben de kaniim. Fakat ne çare | size baskın veremeyeceğim, çün- kü ben bu cuma ile Yakacığa gidiyorum. Siz Raci ile karşı kar- | rm Muzaffer Ağabicim. Baki hür metler. Ahmet Vait” Bu akşam MELEK SİNEMASINDA . Tam manasile büyük DEMİR bie film göreceksiniz. KAFES Hakiki hayat sahnelerinden alınmış bir şaheser. Mümessili: SİLVİA SİDNEY — Türkçe kısımlarda YAŞAR ve KE MAL B. Filme ilâve: Munaffar. Ağabey mektubu ©- İğ Fakat bu sırada da soğukkan- lığından umulmaz — bir feryatla | tavaların üzerine kapandı. İtina i le hazırladığı köfteler o mektubu okurken kömür gibi olmuştu, pa- tatesleri hiç sormayın, neredeyse kıpkızıl ateş olacaklar. Ya canım domatesli pilâv, tencerenin içinde kapkara kütük kesilmiş. Muzaffer Ağabey bermutat hiç kızmadı. Gaz ocaklarını söndür- dü. plâvr maltızdan indirdi ve bunları tabaklara boşaltmaya lü- zum görmeden yemek masasına götürüp bıraktı. Biraz sonra ge- len Zarif Raciye de bu ağza alın- | Bak cancağızım dedi, sen boşboğazlık yaptm. Gittin Vaide benden bahsettin ve bugün bana misafir olacağını söyledin. O da| ukalâlık edip bana bir mektup yazdı. Tam ben mutfakta sana yemek hazırlarken postacı bu kurken yemekler yandı. Şimdi se- nin arzuna bağlı iki hal çaresi var: Ya oturur bu yanmış yemekle- ri yersin, yahut mutfağa girer Vaidin mektubunda tarif ettiği ye mekleri pişirirsin, bence nefasot ve lezzet itibarile ker ikisi biribi rinden farksız olacak gibi. Zarif Raci daha pratik davran de — Muzaffer dedi paran mı? — Eh. biraz, — Hah. Alâ.. Gördün mü hal tarzını. Neye mutfağa girip tek- rar uğraşacakuın. Doğrusu ben se nin üzülmeni istemem. Madem pa kalk şurada bir lokants- alışama kadar benim için yo- öyle müşkülpesent ilim. Ha senin elceği- zinle pişirdiğin nefis yemekleri yi yeceğim, ba lokantanı Hepsi , Maksat letaif. “Ve bu pişkinlikle Muzaffer Ağabeyi lol rükledi. Maamafi Muzaffer Ağı bey hem giderken, hem lokanta- da karnını doyururken Vai rif ettiği yemeklerin leziz ve ne- cağını düşünüğor- var eğer bulunursa tere ve kerefis cümlesini ince doğrayıp salata ile bir yere karıştırıla. Badehu mik. darı kifaye limon veya siri tuz koyup iyice karıştırılıp le, badehu üze: Ruşamzeyt * konulup mezkür zülmüş sirke gene üzerine konulup süzüle. Bö; İe üç dört defa idile. Tâ ki sirke ve Rugan her yaprağa sirayet e- | de. Bulunursa Erguyan çiceği da- | hi üzerine zammoluna. Şu yemek listesi Zarif Raci size kifayet ederse bu listeye tatlı tarifi de i yoruma. Şimdi meyve mevsii Muzaffer Ağabey. Kitabın fi kitabın elli sekizinci sahifesin- | de şeftali tatlısını şöyle tarif edi- yor: Malümülmildar yarma şeftalu dirilere müteallik o umuru ve- zaifile iştigal eder. Übrevi susata ait teşkilâtımız yoktur. Bir diri polis bir ölü caniyi ke- lepçeleyip merkeze getiremez. Maneviyat veztifimizin hudu- Ofürükgülük, gi ni le ruh; cin, çor mmasallarına ie | pılmış olanların fikirlerini tas- | bih ile mükellefiz. raber biz de böyle şeylere ina- Bırsak vazifemizi suiistimal et- | miş oluruz... — Affedersiniz . efendim. Bendeniz hata ettim. Maruza- tumı yolile yürütemedim. Sizi ahrete e bir vazifenin tahkikine çağırmıyorüm... Bi- zim evde yi nakabil bir hale getiren bir takım gürül tülü hâdiseler oluyor.. Bu iz'a- catın faillerini keşif ve defede- miyoruz. Bunlar her halde dest kimseler değil... Bu düş- manlarm taarruzundan | bizi kurtarmanız için size müracaat ediyoruz... Geliniz. Bakınız. | Sözlerimin sıhhati. tebeyyün etmezse her cezaya yım Hakıkat abinin ” e e. «kartı 7 in - Şehitlerini ziyaret 15 EYLÜL GÜLCEMAL vanurile İstanbul ikinci iflâs memurluğun- dan: Müflis Yusuf Ziya beyin betki- ki duyumu hitam bulmuz ve tanzim kılınan. sera defteri dairede eshabı matluhun tetliklerine hazır bulun. durulmuş ve kanunen yapılması lâ- | cakhların 4-10-32 salı günü saat 14 İ te İkinci iflâs dairesinde hazır bu lunmaları ilân olunur. Komiser bey nakledilen hâ- diseleri tabist makulât fevkin- de mübalâğalı bulmakla bera- ber keyfiyetin re olduğunu tahkik icin tekinsiz haneye iki polis göndermeyi ihmal etme- i. Polisler gece saat ona doğ- ru eve girdiler, Her tarafı gez diler. Henüz ses ve bir hareket yok.. Saat on ikiyi geçti.. Ay- ni sükünet.. Şerir ruhlar . polislerden korktular mı? Yoksa Abdüllâ- tf efendiyi yalancı çikarmak iade mi kupırdamıyorlar- “na zabıta memuru evde dev konuşuyorlardı: > Haniya cinler, ruhlar? > Bundan ürktüler gali baz Ba rohu da deler cinliyi de | yere serer.. -— Aslı yok canım kim bi- lir ne katakullidir.. Geçenlerde ortaya — çıkardıkları mezarlık 1 | Harik (o Hayat Kaza Bimbo, sesli resimler. ve Otomobil Sirgortalarınızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan siğorta yaptır. maymız, Telefon: Beyoğlu 4886, Kayseri - Sivas hattı üzerinde 439.482,800 ve 512.800 kilo- metrelerde vaki ocaklardan verilmek üzere 5000 M 3 derece ba- lastın kapalı zarfla münakasası 3 Birinci Teşrin 932 salı günü saat 15 te Ankarada idare merkezinde yapılacaktır. Tafsilât Haydarpaşa ve Ankara veznelerinde beheri beşer liraya satılan şartnamelerde yazılıdır. (4811) , İstanbul İthalât Gümrüğü No. bilâ Adet Kap Sandık 5 1 16 z z Sandık 15 Sandık Sandık Parça Kutu 8. $. bilâ 0 5 e A Sandık. Sandık Çuva! Yukarıdaki eşya 26-8-932 konulmuştur. İhalei kat'iyeleri Müdürlüğünden: Kilo Cinsi eşya 37 Matbu resimli kâğıt rek lâm 2 Rontken ampulü 28.50 Adi kâğıt katolok 326 Döşemelik tuğla taşı 34 Elile işler raymane ve/ew 0915 Nümune kahve 1124 Çamaşır tozu 180 Bant izelo 11 Perdelik istor 420 Talk 115 Yazılı çam eşy: 65 Cam 730 Kalay 9 Gramofon maa plâk 53 Potas şap 56 Potas sap 57 Potas şap 66 Demir karyola 534 Matban hurufatı 7I Asitborik 550 Çekirdek kâknö tarihinden itibaren müzayedeye 149-932 tarihinde icra kılınaca ğınden talipleri malları görmek ve fazla izahat almak üzere her” gün öğleden sonra İstanbul İdhalât gümrüğü satış ambarına müracaat etmeleri ilân Konya Memleket Bedeli keşfi 1745 lü (4361) hastahanesi Baştabipliğinden: 80 kuruş olan memlcket hastahanesi su tesisatı 5-10-932 tarihine kadar aleni münakasaya konulmuş- odasında tur, Yevmi mezkürda saat on beşte encümeni vi ibale olunacaktır. Taliplerin ve eşraiti anlamak isteyenlerin &n- cümeni vilâyete ve memleket hastahanesine müracaat etmeleri ilân olunur. miş.. Koyunlar darma dağın ol | » Çoban köye kaçmış. Fi- in,. Şüphesiz bu da o ka Yanlarına gelen ev.“ sahibi- — Efendi henüz bir zuhu- rat yok.. Ecinli görmeğe çok meraktayım... Lâfını işitirim amma şimdiye kadar kendisi- le hiç karşılaşmadım. Bu gece sayenizde bu göze görünmez- lerle müşerref olursam size çok müteşekkir kalacağım. Dedi. Polis henüz sözünü bitirmemişken yumruk kadar bir taş bulundukları > odanın Sc camını deldi. Ortaya z şaşalayan polislerden biri: - Abdüllütif efendi cevap ver- di: — İşte başladılar... — Bu taşın bir ruh veya pe İri tarafından atıldığı ne ma- lâm? Bu bir insan işi olacak... “Taşın geldiği taraf ? Efendi cia — e bahce... da vak'asırı biliyorsun ya,. Gece | (4806) Bahçede gizle emin ol: Efendi — nen kirase yoktur nuz. Polis —Sizin bahçenin öte- sinde ne var? Efendi — Komşunun bahçı O halde bu taş or! Komşumuz ken di halinde ihtiyar karı De Polis — Bu taş gökten düş müyor ya? Mutlak bunu bir insan eli fırlatıyor. Efendi — İşte taşı gördi nüz.. Atanı keşfetmek size ait bir vazife.. Polis — Elbet şimdi bula- cağız.. Birden bire cam yine şan- İ gırdadı.. Bu sefer © ortaya kos İ kocaman bir temel — taşı düş” İtü... Polisler taşla çiviyi muaye neye giriştikleri 5 Efendi — Asil tetkike şa değil. yan e Mi

Bu sayıdan diğer sayfalar: