2 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

2 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

li , i l İ 1 Asrın umdesi «MİLLİYET» tir 2 T.EVVEL 1932 İdarehane: Ankara caddesi, 100 Ne. Telgraf adresi: İst Milliyet Telefon Numaraları: E| Başmuharrir ve Müdü Yazı işleri Müdürlü İdare ve Matbaa r ABONE ÜCRETLER! Türkiye için Gelen eyrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ştur. Gazete ve matbaaya ait esüdiriyete müracmat Gazetemiz ilânlerin me- #'uliyetini kabul etmez BUGUNKU HAVA İİ Yeşilköy rasat merkezinden ve- #İrilen malümata göre bugün hava “ekseriyetle açık olacak rüzgâr şi- mali istikametlerden — hafif kuv- ile esecektir. 10-932 tarihinde hava tazyiki az 16 santigrat kaydedilmiştir Dil meselesi 6 rüşülürken.. lam en hararetli işi. üphesiz ki dil meselesidir. Bilâ stisna herkes türkçenin sade- »şmesi ve halkın bütün tabaka ına hitap edebilen birdil ile azı yazması düşünülüyor. Ga eteler aşağı yukarı senelerden eri devam eden bir temizleme « çareketile evvelen arapça ve a- emce terkipleri lisandan attı- ar, sonra da alışılmamış keli- aeleri ayırdılar ve henüz bü- » dün halk tabakasına değilse bi- - 3 geniş bir sahaya hitap edebi- © Gir birdil buldular, yazıyorlar. 4 Sütün bu tasfiye gayretinden ” İalnız bir şey harice kaldı. Res ni dairelerin muhabere dilleri. /akıa orada da az çok kımıldan na var amma. gene müzekke- eler, tezkereler. derkenarlar sep kalem üslübile yazılıyor. unu değiştirmek, sadeleştir- sek gazeteleri sadeleştirmek- en daha lüzumludur. İşini ta- öp eden köylü elindeki kâğıtla a ne yazılı olduğunu anlamı- *or.. Ben türkçeyi iyice bilen yazı gayri o Türk dostlarıma ürkçe yazılmış resmi kâğıtları ercüme ediyorum. Bulisan sir nevi kuşdilidir, onu yazan- ar anlarlar... Ve zaten maale- sef bu dil ile yazı yazmak eski" İen bir hüner iken şimdi bir zen olmuştur. Onunla mai- ( çet ittihaz eden bir kısım es- yaf vardır. İşte bunlara dili vg 4 islübu değiştirmek güçtür. U- © mulur ki; lisan tasfiyesine ilk © itılan adım o taraftan başla “im, Amerikada yeni bir iş... Amerika diyip geçiyoruz... Zengin. müreffeh memleket de “Milliyet, in edebi roma ROMAN Yazan: Falih Rıfkı sg Dünkü kısmın hülâsası: Muharrir bir roman 3 mıştır: Plâjda İstanbuldan le e b e sinema yapmak a cazibe. | Hem istemek, aramak, beğen- girdi. | ileriye doğru uzatıp çalış we ihtirasla wi za- | P: man, insanlığımızdan nakadar | rinden birinde okudum.. Ame- i merikada içtimaiyatçılar. rul ! yatçılar bunu bir tehlike telâk- * | işleterele gıpta ateşini dindir. uğraşmak! nin ters tarafını görelim... Yeni gelen Avrupa gazetele rikada hayat o kadar daralmiş; o derece güçleşmiş ki - her ta rafında mı bilmem -200.000 k. dar çocuk ve genç aileleri tara fından sokağa ( uğratılmışlar.. Bu çocuklar. şehir şehir kırlar. | da dolaşmakta ve marşandiz ka tarlarile kaçak seyahat etmekte imişler... Bunların işi dilenmek ve kasaba kasaba dolaşıp ha- yatlarını temin etmek ii ilesine telgraf çekmişler ve şu cevabı almış: “Paramız yoktur. Siz defne. Bu cevap alındığı zaman ço- cuk sağ imiş... Ve gitgide bu gezgincilik bir nevi maişet vasıtası olmuş. ki ettikleri için zecri tedbirer alınmasını tavsiye etmişler hü- kümet te bunun önüne geçme- ye teşebbüs etmiş.. Şimdi bu gençlere oldukları yerde iş bu- lup kasaba kasaba dolaşmama- ları için çalışılıyormuş... Arasıra bizde de hayat zorlu gundan, yoksulluktan bahsedi- çocuğunu kıra anka böyle kütleler yoktur ve olmaz da. Hergün yeni bir vesi buhranın dışarıda çok dal na ve elim tesirlerini gi çe memleketimizdeki basit ve kolay hayatı cennet gibi görü- yorum ve böyle göstermek isi yorum, Bu nikbinlik değil ha- | kikattir, FELEK Sivil tayyare mek- tebi şerefine balo Kadıköyünde açılmakta olan ilk Türk sivil tayyare mektebi şe- refine 6 teşrinievvel perşembe nü akşam saat onda Süreyya pa- şa sinemasında bir balo tertip e- dilmiştir. Bu nezih gecede güzel bir vakit © geğirmekle beraber Türk havacılığın tanıtmak için güzel bir de program hazırlan. | muştır. Üstat Nuri B. ve talebele. rinden 50 kişilik bir musiki ti tarafından bir konser verile- cek, Darülbedayi artistlerinden Hüzm Bey tarafından Karagöz oynatılacak ve tayyarecilik hak- kında bir de konferans verilecek ör. Baloda zengin kotiyonlar da- ğıtılacak ve güzel bir gece geçiri- İecektir. —mr — Yeni neşriyat Holivut albömü . | Memleketmizin yeğâne Sinema mecmuası olan Holivutun büyük kı. | tada 60 sahifalık albömü intiyar et miştir. —m— Efzayiş Suat Hanim TÜRK KADINI hakkımda yordığı yeni eseri çelemişter | Tevzi Mahalli Ahmet Halit © | Kitaphanesidir | 2 de dostlarıma sabrımın tükendi ğini değil, deri kavurmayı gü- lünç bulduğumu anlatmağa ça- aştım, Bunun daha büyük bir s- kıntı oduğuna şüphe yoktur. mek, hem istemez, aramaz, be- ğenmez görünmek, aklı tersine meğe Tersine işleyen akıl, Mei küpü: uzaklaşırız! Daha sonra mayoyu bırakıp kır esvabı giydim. Ön ve arka ca bir küfür etmiş. ( Bir fıkra, bir müsahabe j a Kekeliğe, kekelemelere dair.. Kekelemek sıkıntısile malâl olan şahıslarda bu derdin bir kaç cinsi, tarzı telâffuz itibarile birkaç nev'i vardır. Bazı kekemeler, çok düzgün başlayarak devam ettirdiği cümlelerin arada bir kelimesi üzerinde takılır kalır. OO keli- meyi veya o kelimenin ilk har- fini büyük. bir sıkıntı içinde kaşlarını kaldıra kaldıra. o har fin hecesini uzata uzata tekrar layarak bir hayli yorulduktan sonra diğer kelimeye geçer, Jâ- kırdısına devam eder, fakat bir kika sonra, tekrar ona ak si gelen bir kelimenin tarzı te- 1âffuzu ile sıkımtılı saniyeler da a geçirir. | Böyle bir kelime üzerinde ta ldığı zaman. kaşlar kalkık, gözler hiddetten fazla açık, alt ve üst dudaklar o kelimenin ta- kıntısını atlatabilmek gayretile biribirinden mütebait şekilde a çılıp kapanarak, çeneye mihani ki ve muttarit bir hareket verir. Şu meşhur fıkra, kekeliğin bu nev'ine bir misal teşkil eder: Bir tarihte. mülhakatı devir ve teftişe çıkan eski valilerden biri, bir kaza merkezine uğrar. Ahali namına, beyanıhoşamedi | için kaza kaymakamının kısaca bir nutuk irat etmesine lüzum hâsıl olur. Biçare kaymakam | aaa olduğu için valiye hita | — Merkezi kazamızı teşrifi- niz umum efradı ahali üzerinde o kadar baisi şevk ve memnuni yet olmuştur unun derecesi derecesi: de de recesi- yerek başladığı nutkun bu kelimesine dili takılmış. Vali nüktedan, zarif bir zat imiş, kaymakamın mehcubiyet ve $1- kıntısını defetmek için. bu cüm leyi iki mnaya gelir pek zarif | bir telmih ile şöyle tamamla mutşar: — Evet.. Anladım demiş, bu nun derecesini ifade etmekten âcizsinir... i Bazı kurnaz kekemeler de, lâ | kırdısına devam edip dururken tam kekeleyeceğini hissettiği kelimeden evvel bir (;) puvaı te virgül ile derhal susar, o limeyi kekelemeksizin. bir iki dudak titreyişi ile savuşturur! Kekemelerin diğer bir nev'i de, cümlenin hemen hemen her kelimesine dili takıla takıla, çok zahmetle söyler, Şu maruf fıkra da, bunun bir misali olabilir: Bu nevi kekemelerden biri, her ne sebepten ise diğer bi ne fevkalâde kızmış. Her keli- mesine takıla takıla, bin bir zahmet ve sıkıntı içinde her ke limeyi kekaleye kekeleye uzun Bu küfüre p olan zat ta kemali asa Sözünü geri al, yoksa. Diyince biçare kekeme, sık: tıdan ve hiddetinden pancar gi bi kızararak: — Bebeben... kan ter içinde... yayayarım saattir.. bububu. ka kadar.. zahmetle.. sasasavura- bildiğim küfürü, tekrar geriye nananasıl, aa im? labilir, karınlı asla! Işığını lovatla ölçen yeni zaman, kilo ile tartıyor. İa, gazinolarda, cad- delerde, hiç kimsenin artık şu- nu dediğini duymazsınız: — Bu hafta iki cilt kitap da- ha okudum. Şunu ise bir çoklarından işi- tirsiniz; — Bu hafta iki kilo daha at- tam, Laboratuvarlar gaz muhe-e- besini hazırlarken. spor ve si- nema. insanları bir yağ muha- rebesine tutuşturmuştur. İlmin ne dediğini ne bana, ne de âlime sorunuz. Acem şa- hınm istim arkadan gelir, sözü- İ nü gülmek için hatırlarız. Fa- | elma a a adığna şüj etmeyiniz. 'aris hekimini hastalar Eskiden şiirlere bile girecek kadar hoş bir kelime iken, Erenköyün ot bürümüş yolları üstünde dolaşarak, karnımın yağını eritmeğe çalışıyordum. Türkçede dost başa, düşman di tombul sözü ile urlu ve k kelimeleri arasında fark kal- madı. Cazbant ve yanık deriden sonra zenci kötü bir sıfat ola- Mukabelesinde bulunmuş... Kekeme fıkraları, oldukça mütenevvi ve çoktur. Fakat bunların içinde, iki kekemenin aksi bir tesadüfle, biribirinin il etinden habersiz olarak, ma- ruz kaldıkları şu feci hâdise bu en garibi, en gülüncüdür Kekemenin biri, yolda birisi- ne (Kalyoncukulluğu) semtini sormak ister; fakat (biçare a- dam, başladığı cümlenin iki ke limesinin de takılarak: — Affedersiniz, yi tamamlayamaz. Karşısındaki adam da, fera- meğe başlar. Fakat al fe bakınız ki, o adam da kekeme imiş. O da başladığı cümlenin k) harfinde takılır: — Şu caddeyi geçince Kal yoncu kukuku... diyerek. oda cümlenin alt tarafını getire- mez! lik kekeme bu karşısındaki a damın kendisile istihza ettiği- ne zahip olarak bir tokat aşke- der. Biçare ikincisi de bu nâhak yere yediği tokattan son derece de münfeil olarak ayni mukabe lede bulunur. Ötede: nokta bek leyen polis, kalabalık caddede böyle birden bire tokat tokata: biribirine giren bu iki kekemeyi derhal tevkif ile komiserliğe sevkeder, Biraz sonra bunları komise- rin karşısına dikerler. Komiser, bittabi bunla, keme olduklarını / bilmedi den doğrudan doğruya vak'ayı öğrenmek fikrile ilk kekemeye hitap eder: — Vak'ayı anlat bakalım.. Cadde üzerinde ne diye dövüşü yorsunuz? Suale muhatap (olan birinci kekeme, (komiser efendi, bu iş- te benim kababatim yoktur) cümlesile başiamak istediği sö- zün daha ilk'harfi olan (k) ta takılır: — Kokokaka... Alt tarafı gelmez. Komiser fena halde kızar. (o hiddetli bir sesle: — Anlaşıldı. Sus! Sen söyle bakalım. Diyerek ikinciye tevcihi sual ler. Zavallı ikinci kekeme de, bu işte kendisinin kabahati olma- — Vallahi bu işte kokokoko, Kekelemeye başlayınca, işin hakikatine vâkıf olmayan komi ser, bu adamların kendisile küs tahane bir tarzda istihza ettik- lerine hükmederek hiddeti son haddi bulur, ve kapuda duran polise. iki biçarenin kulakların- da top gibi patlayan şu kat'i em ri verir; Al su küstahları.. Tık içe- riye.. Akılları başına gelsin resmi bir makama karşı, bir da ha byöle eğlenmeyi öğrenrsin- le sa Fidyas'ın ismi hatıra gelmez olacaktır. Çünkü yağ iki türlü erir: Ya Selim Sırrı yorgunluğu. ve yahut yememekle! Yememek herkesin elinden geldiği için sıskalaşmak revaç buldu. Ya- kında insanlar çıplak olarak çatıştıklarında, tahta (o çatırtı- sına benzer bir ses çıkaracak- lardır. Erenköy yollarına ne kadar ter döktüğümü bilemezsiniz. Dağa, tepeye. düze çıktım; fa- kat bir türlü uğursuz plâj te- razesinin 90 « ile 91 i arasından çıkamadım. Yaşımı başımı düşündüm. Tekrrr masa başına dönmek- teh zevkli bir iş bulamayaca- ğımda karar kıldım. “.x Kâğıt. kalem. mürekkep, hepsi masanın üstündedir. Ben de karşılarındayım. Kâ sağdan sola, soldan sağa istif ederek. kaleme ikide bir yeni uç takip mürekkebe alıştırarak zihnimi tarayorum. Ne yazmalı? Makale artık ramazan kürsüsü dersleri gibi ndaki (k) harfin | İ cek grup şampiyonu ayırmak ü | Kalyoncu | kukuku.., diye bir türlü cümle- | Altınordu kongresi Altnordulular senelik kongre- idare heyetinin faal gençlerden teşkili teklif edilmiş ve namzet- ler tesbit edilerek intihaba geçil- Neticede Celâl Ergun Ze Sa- dullah bey veznedarlığa, Enis B. mum kâtipliğe, Farmakolog umumi kapdalığ ve yaver bey de muhasipliğe intihap edilmişlerdir. | Türkiye Birincilikleri SAMSUN, 1 (A.A.) — Tür kiye birinciliklerine iştirak ede zere Samsunda icrası tensip edi len müsabakalara bugün baş- landı. Bu müsabaka Samsun ve Gireson takımları arasmda idi. İ Hava müsait olduğu için mem- leketin bütün muteberanı ve pek çok halk sahaya toplanmiş tı. Takımlar şiddetle alkışlı bir resmi geçitten sonra oyuna | başladılar, Müsabaka güzel ve İ mütevazin bir şekilde devam et ikten sonra Samsun yavaş ya- vaş bir faikiyet teminine başla dı. Fakat gol çıkaramadı. Bu- na mukabil büyük bir azimle oy | nayan Giresonlular 25 inci da- kikada kendi hesaplarına bir sa yı kaydettiler. Oyun bundan sonra tarafeynin mütevali akın larile devam etti ve oyunun | tam biteceği sırada Samsunun yaptığı bir gol ile 1 - 1 beraber İikle bitti, Maç yarın tekrar e- dilecektir. Denizcilik İSTANBUL, 1 (A.A.) — Türkiye Denizcilik federasyo- nu yüzme komitesi teşrinievvel cuma 10 da başlamak üzere rede can kurtarma tali, manları yapılacaktı ve 14 te su topu talim ve idman ları yapılacaktır. — Su sporları muallimi Herr Tegetfoff 3 teşri nievvel pazartesi Büyükdere, 4 teşrinievvel salı Moda, 5 teşrini evvel çarşamba Moda. 6 teşrini evvel perşembe Büyükdere, 7 teşrinievvel cuma Büyükdere. 8 teşrinievvel cumartesi Moda da bulunacaktır. İnhisarlar umum müdürü İnhisar umum müdürü Hüsnü | B. Balıkesir'den Bursaya dönmüş tür, Hüsnü B. hafta sonunda şeh rimize avdet edecektir. Askere çağrılanlar | 1 — Aşada tevellütleri göste- rilen efrat ile, 1972 N. lu kanun ile kısa Hizmet Hakları refedilen Orta MP. Mezunları bu celpde Hemen şube- göre içtima günü tayin edilmiş olduğundan hu kabil efradın de nihayet 8/10, 932 akşamma kadar Ş. lerine mü- racaatları ilân olunur. Piyade: 324,325 vedahaevvel- İ ki tevellütlerin bakayaları dm müretteplerine İki senelik sını 24, 325, 326 ve daha evvelki tevellütlerin bakayaları, Jandarma ve Deniz: 325, 326, 327 ve daha evvelki tevellütlerin Lakayaları, , kiden böyle boş olduğum vakit şiir tecrübe ederdim, Bunun bakiki bir işkence olduğuna şüphe etmeyiniz. Hiç bir kede- rim yokken kederlenmeğe, ke- deri içime yerleştirmeğe, hazin kelimeler sıralayarak kafiye bulmağa özenirdim. O zaman- ki vezin de ayrı bir belâ idi. Ke- lime ya kederime uyar vezine uymaz, yahut vezine uyar ke- derime uymaz. Bostancı bağla- rnıda yürür gibi ter döker, du- rurdum, Bizim çocukluğumuzun yi iii neş'e yasak meli tr. Yoksa, “a in önüne zorla bir ka- dın getirmek, Gibi şiir zaruretleri yüzünden çektiklerimle alay edecek ol. Yarın Akşam ELHAMRA sromisni: Mevsimin ilk büyük sinema müsameresi: LİLİÂN HARVEY . HENRY GARAT tarafından ibda edilen Ii Cennet Kuşu Fransızca büyük U. F. A. Opereti DİKKAT: KATE de NAGY i — Güzellik Bir tavsiye... GLORYA'da RAMON NOVARRO ve SUZY VERNON'u AŞIK Jİ RAHİBE (Seville'li Şarkier) filminde görünüz. Hiç mütesssif olmayacaksınız . Her seansta “GLORYA CAZ” Hakiki bir zaferdir. 5 Teşrinievvel Çarşamba günün den itibaren ALKAZAR sinemasında İİ Astembulda ilk defa olarak Garry Cooper ve Lily Damita'nmi «n sön filmleri olan SEVDALILAR | KERVANI SESLİ ve SÖZLÜ aşk ve ihtiras filmi. i Dr. A. KUTIEL İ Karaköy Böreleçi fırmı sırasında 34 Harik Sirgortalarınızı Hayat Kaza Galatada Ünyon hanında Mevkilerinizi evvelden tedarik ediniz. İyi bir Fransiz filmi görmek isliyorsanız ARTİSTİK SİNEMASINA gidip şen şarkıları havi KOCAM BENİ ALDATIRSA parlak komediyi görünüz. Heyeti temsiliyesi başında ALİCE COCEA ve ANDRE ROANNE ve JEAN MURAT gibi misilsiz yıldızların yarattığı AŞKTA GALİP ve zarafetin zaferidir. Aym zamanda MELEK sinemasının da zaferidir GLORYA ? da MARCELLE CHANTAL CHARLES VANEL ve GABRİEL GABRİO'nun temsili muhteşemleri KANUN NAMINA filmini görmeyecek hiç bir kimse kalmayacaktır. Sebebi... İstanbul Belediyesi Darülbedayi Temsilleri Saat 2130 YEDİ. KÖYÜN ZEYNEBİ Tercüme eden: Seni. ha Bedii Hanım Halk gecesi. DO&TOR FMİN ŞÜKRÜ Cahili o hastalıklar mütehassıs Her gün öğleden sonra İstanbul Türbe Babiâli Caddesi No, 10 Telefon 2,2612 ve Otomobil ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. de ederek yeni şarkı ve mâni- lerin el parmağı değil, ayak parmağı. hesabı ile yazıldığını söylemek isterim. Hangi ka- bak karnı üstünde bestelendi- gini siz düşününüz. Ne ise, demek ki makale yazmayacağım. Şiir hiç bir za- man yazamadığım bir şeydir. Nesir ise, bizim neslin. kafası boşaldığı vakitler icat ettiği bir edebiyat cinsidir. Edebiyat ho- cası iken talebeme mesir san'a- tnden bir defa bahsetmiştim. Mektep. hep bildiğiniz Bahri- ye çarkçı mektebidir. Bir gün derste dedim ki: — Kâğıdınızı kalemi nız ve mektebinizin neye ben- zediğini bana yazımız. Çarkçı olup gemileri harbe girdiği zaman stop oğultusu a- ninde bile. o kadar derin dü- şünmeyeceklerdir. Nihayet va- sam, şimdiki vodviller kadar si- i eğlendirmeğe muvaffak ola- Bursdu size biç mününbeti olmayan bir şey sorayım: Ye- ni milli şarkıları beğeniyor mu- zifeleri topladım. Biri kartala benzetmiş: — Benzer mi. diye sordum. Hiç düşünmeden : — Hayır! dedi. Her teşbih için sahibinden Türkiyede bilâfasıla icrayi muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. mayınız, Telefon: Beyoğlu 4886. nm ne olduğunu sorar gibi yü- züme baktılar: — Kusurunuz. dedim; mek- tebinizi mutlaka bir şeye ben- zetmeğe çalışmanızdır. Bizde nesir diye veznsiz şair lik edenler &E pencereyi bir şe- ye, tavanı başka bir şeye duvar kâğıtlarını üçüncü, perdeyi dör düncü bir şeye benzetince, size içinde oturduğunuz odayı an- lattıklarını zannederler. Vaktile alaylı bir zabit oğ- lunu imtihan etmek için: — Al ii kalemi, ek- meyi yazmış. Alaylı baba kâ- gıdı evirmiş, çevirmiş; iaşe pus İasındaki nanı aziz şeklini bu- lamayınca: — Yazık. demiş; bizim ço- cuğun imlâsı yok! Onun gibi: bizim nesir ede- biyatında da bir şeyi öbür şeye benzetemiyenlerin o şeyi anla- madıklarına hükmolunur: | — Efendim o me teşbih, ne | istiare, ai — 45 döndüğkel Hiç: “Ne fikir!. deni hatırlar mısınız? Yazan : Hauptmann

Bu sayıdan diğer sayfalar: