6 Kasım 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

6 Kasım 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aa Tiyatro Bir ölü evi ilbedayide “Bir ölü evi, onbeş kuvvetli tab- İodan ibaret bir etüttür. Bu etüt sahneye konmasada onu | teşkil eden onbeş tablo yanyana dizilse maksat gene hasıl olur.Ya hi muharririn anlatmak İstediği #ey gene anlaşılır. “Bir ölü evi,, nin o hususiyeti İşte budur. Onu diğer o muhtelif tablolu piyeslerden ayıran nokta u noktadır. Bu piyesin bir hususiyeti daha Yar: Eseri teşkil eden tablolardan rhangi bir tanesinin altına &vi,, yazılsa ve duvara asılsa ne muharririn bize anlatmak İstediği şeyi kısr-n olsun anlarız. Bu eser bonce ne bir komedi me bir facia ve nede kuaca © iyestir, Yukarda söylediğim gibi ir etüt, kuvvetli bir etüttür. “İyi piyes, © akıymetli piyes tiyatrodan çıktıktan sonra , İyi bir piyestir, kaymet Muharriri bir yarısında in bir hafta afişi tutabile- “ekinden şüphe ediyor. Bir Ölü Evi hakkında demin bir komedi değil, bir facin değil, bir etüttür, demiştim. Fakat bu o- Yijinal eser yalnız bir etüt değil Ayni zamanda kuvvetli ve modern imlerden mürekkep bir tablo sir olarak, ne aruz vezninde, me de parmak hesabile yazılmıştır. Genç şairlerimizin en kuvvet- lilerinden birinin yeni tarzda yaz dığı heyecanlı, güzel, düşündürü- €ü şiirlerini andırıyor. Artık ölüm baberlerile karşı- düşünmekten kendimizi alamıya- Sağız. Bir Ölü Evini seyrederken duyduğumuz heyecanı bu eseri 0- kurken de hissedeceğimiz şüphe- sizdir. İstanbul mahallelerinin birin- de zengin tanılar bir adam ölüyor Eh, ölüm hazin bir şeydir ve ölü- Ye ağlamak adettir. e Komşular, bildikler, tanıdıklar felâketzede aile efradmın matemine iştirak e- diyorlar. Ağlamak lâzemngeldiği sinirler bozuk olduğu için ağlıyor lar. Ölünün iki kara; oğulları ve kızı müteessir değil mi?. Şüphe- *iz onlar da muhtelif derecelerde müteessir... Ağlamak iptilâs onl “bir hastalık seklinde bi den geçiyor ve... va meselesi ortaya çıkıncıya ka- Ölü gözlerini kapamadan bir hafta evvel servetini bankadan al Muş. Bu servet şimdi nerede? Şüp “hesiz evde kimsenin bilmediği bir Yere saklanmış olacak. Paraların Yerini bilen var mı?. Herkes b birinden şüphe ediyor, herkes tibirinden korkuyor. Ve bunun i- $in paraların yerini bulsun diye Polis çağırılıyor. Ölünün miras meselesi etrafın» da kavgal bayet iki kardeş yere düşen valde ehemmiyet vermeden girt- | lak gırtlağa geldikleri bir sırada *aklı paralari arayan Kkorişarla mkatçı Veli Efendi içeri giriyor- lar, Veli Efendinin elinde bahçe- de bulunan küp var... Fakat bu kavgadan sonra iki kardeş ten birinin yerde cansız yattığını Bören zavallı adamın titriyen elle vinden düşüp bin parça oluyor. Eserin mevzuu belki bu, fakat Kendini bu değildir. Onu inceden İnceye tahlil etmek uzun ve teh- Miketi bir iştir. Zaten bu işi halle- eceğimiz için değil midir ki tiyatrodan çıktıktan sonra uzun Uzun düşünüyoruz. Ertesi sabah günkü hayat © başlaymcaya di Temsil çok muvaffakıyetli ol- ni. Sanatkârlarımız orijinal de- içinde temsil edilen bu ori- İinal serde h N liği takma tipler ye ie Bir haksızlık yapmak korkusu hepsinden ayrı ayrı bahsetmi- Fakat bu muvaffakıyet- hepsini ayrı ayrı tebrik temsil edilen | döğüşler oluyor. Ni- | İma Ahmet Kutside benim en çok | sevdiğim taraf şiire takaddüm ©- den zihni çalışmadır. Onun şürle- rine ç harlkulâde güzelliği, o os- rarlı havayı veren bu keyfiyettir. Bütün olarak düşünüldüğü, bütün olarak Çpirulep ortaya atıldığı ki nzumeler, eski ize sevila yetişmiş olanları tat min etmeyebilir. Geçenlerde Ah- met Kutsinin kitabını tenkit eden Nurullah Atayı eğer yakından ta- mmamış olsaydım, mekalesindeki haksızlıkların sebebi budur, der- dim. Filbakika Ahmet Kutsiye gö- re bir manzume şeklinin doğurdu- #u canlı bir şeydir. Ekser şürleri- İ mi türkçenin en müstebit şekli o- | lan “koşma, ile yazması da bu İ yüzdendir. Bunu söylemek onun şiirlerinde güzel mısralar olma- dığını söylemek değildir. Fakat onda bilhassa bulunan şey olgun kıt'a ve mükemmel manzumedir. Bunu şüphesiz, Nurullah Ata da biliyor. Bununla beraber işine geleni yapmakta ihtiyar sahi duğunu göstermek için olacak ki, işi Kutsinin bazı münferit mısra- larını sıralıyarak onda bir mizah şairi bulmağa kadar vardırıyor. İ Burada her hangi şairde tek baş | na alındığı zaman oldukça garip görünecek bir kaç mısra buluna- bileceğini söylemek ve hattâ bu- İman manzumelerden birini ay- nen buraya yazmak suretile bu iddianın nasıl bir olçabukluğuna | dayandığını göstermeğe çalı ! gm: KAPLICADA İHTİYAR ASLAN | hummadan e bir dü, | Yıllardır dökülen sular ağzın» Barkulmuş, Geceler Yaratır bin dökülmüş artık yelesi, Duvardan uzatmış başını, sinsi Seyreder ihtiyar aslan | herkesi Gözleri ufalmış gibi hazından. Her el bu aslanın okşar başını, İlinmiş bir yosun yalar taşını, Geçmiş dilberlerin söyler yaşını Yıllardır dökülen salar ağzın- dan. Yıpranmış, Ben bu arslan başını bir kaç ay evvel Bursadan geçerken gör- düm. Şarkkâri bir ölüp oyunun- dan başka bir şey değil, İşte bir şiir ki bira zitina ile yontulmuş bir | taş parçasından İ mün bütün Sensuel zevkleri huyor. Şimdi bu manzumede, sa bibini mizah şairi (o yapacak, ne vardır? Hiç, değil mi? OO Bütün| | siir zerre kadar prime olmıyan | İnna değildir, Nurullah i sok haklı olan beğendiğiNerdesin yekpare bir ahenk içinde, söyle” mekten ziyade hatırlatmağa çalı- | sarak devam ediyor. Fakat Nu-| rullah Ata bu terkibi, bittabi ken- dince, en zayıf bulduğu bir yerin- den kiriyor ve açıkta bıraktığı: Geceler onunçün havuzda kandil | musramı karilerine o gülünç bir şey gihi gösteriyor. Halbuki burnda mısra yok beyt vardır. Binsena- leyh bu mira tek başına kaldığı zaman eksiktir ve bizim üzerimiz- de bir mizah manzumesinin veya | sik olan bir şeyin tesirini yapıyor, yani gülmüyoruz, belki bekliyo. | ruz, (Kaplıcada ihtiyar. aslan), | manzumesi için haksız olan Nu- İ rallah Ata öteki manzumel, bahsederken daha haklı değildir. Ezcümle (Yarasa) adındaki şirin söyle bir kıt” : İ “ Boşlukta her an işitip senim Ruzgârder zennetsem ben ne- Fesini, Yadının ölemde loş | gölgösini | Elimle bir ömâ gibi arasam... Heceyle yazılmış türkçe şiür - lerde tesadüf edebildiğim beş on den biri olan bu kıt'a için de aşağı yukarı şu mütaleayr yü- “İkinci kıt'ada mevcut | veya hep gibi baz lüzumsuz kelimelerin bir şiiri ber bat etmeğe kâfi geldiğini hepimiz biliriz, fakat burada ben mm | #imiz için tam © yerindedir. çalırmlın büyük bir kısmını yap. "Güme Abisi Kutulain kitabin: da, Sivrisinekler, diye bir manzu- me vardır. Bu, bir yaz gecesinin | üierli nefeslerinden © toplanmış bir oyundur ki, hiç bir şey. DE Ahmet Kudsinin şiirleri rinda kaybolur gider. Biraz insaf- h bir münakkidin karilerine saf ix şeye bir misal ola- Nurullah Ata bakınız naa:l bir ha- siye yapıyor: “Kendine benzeyen bütün şa- Ahmet Kutsi de ruhu- ve İnce enesinin o bulunmaz ve anlaşılmaz int kumaşına Sivrisineklerden da ha lâyık bir mahrem bulamaz mı idi?. Ahmet Kutsiyi biraz tanıyan lar bilirler ki onun öyle müstes- i enesi olduğuna da- filân hiç bir | iddiası yoktur. Zinde vücudile herhangi bir stad- yom kahramanmı hatırlatan bir imtiyazla ayrılamıyacağını düşü- necek kadar sağlamdır. bir ayrılık varsa o da, onun bir si- hirbaz değneği gibi her dokundu- Hunu bir altın külçesine çeviren, İarmda yani İhakika Kut: ruh haletlerini ve hayat manzaralarını geniş birer sembol yapan ve harikulâde bir Raccour- | cie ile söze bazen emsalini ancak mermerde bulabileceğimiz bir ifa de şeklini veren olgun bir san'at tir. Aşağıdaki Lâhit manzumesi ni daha vazıh olmak © için aliya rum: Sinmiş ebediyet, o gölge, o tül, Yüzünün en ince çizgilerine Müsterih asırlar geçsin ve örtül Hülyandan bir lâhza ayrilme gene. Ne baharın iri ve ayın sihri Na yazın hülyası ve günün şiiri, Fani mevsimlerin artık hiç biri Uğramaz örtülmüş kirpiklerine En fazla tanıyan çünkü nazını, Ardından çekmesin diye ya seni Teninin en gizli inhinasını, Nakşetmiş bu mermer taş üze- rine. Bu güzel şiir kitapta yalnız ba Atanın den mada, o Çıngırak; ölü, lüfer, Besbelli gibi manzum hepsi tek başına birer güzellik lemidir. Fakat Nurullah Ata bütün bun lara hiç kiymet vermeden o Ah- met Kutsiye intimiste diyor ve o©- nu kâh François Coppde'ye vekâh Alebrt Samain'e benzetiyor. Be- nmediği şair ve muhavrirleri kö Ni tü şöhretli bazı frenklere benzet- | mek onun — artık hepimizin alış- mış olmamız İâzmngelen — seki huyudur, Fakat bu, oldük: si ve ekseriya di. Çünkü Ahmet Kutsinin şiir. lerinde ne Samain'in — işbayıltıcı hassasiyeti, ne de Coppfe'nin bu- dala ve nisevi merhameti vardır. | Bir kelime ile, Ahmet o Kutside mızmızlık yoktur. Nurullahın is- isa gerek, Kutsinin bir kaç intimiste denecek manzumesi yok değildir. fakat bu kadarcığı herkeste, hattâ Nurullahın o ka- dar fazla sevdiği bizzat Verlaine' de bile bulunur. Nurullah Aatanın beğenmediği seyler arasında Kütsinin Deği im cazip olari bu lisan, sayıklamanın lisanı, tac üstüne kıvrılmış fakat çok yeni bir ritm getirmiştir. Nurullah Ata bu ritmin yeniliğini ve sıcaklığı. nı da alamamıştır. Fakat bu 86- fer haklıdır. Bu iş onun çok Rati- onaliste zekâsının işi değildir. O- nu sevmek için başka türlü yetiş- mek; yaşamak lâzumdır. Birgün | bana Vildirae'm şairden © bahse“ den bir yazısını anlatan Nurullah Ata hakiki şairin İ mi olduğunu söylüyordu. İşte bu macerayı Kutsi, lisanile ve ritmi- le yapıyor. Ve bu macera Nurul lah Atada yoktur. Onun hariku- lâde bir şiir zevki olduğunu, ben, herkesten ziyade kabul ederim ve hiç tereddüt etmeden bu zeki dos- tun en yakm hayranlarından ol- duğumu söyliyebilirim, fakat bu | zevkin bazı tecrübeleri eksiktir. Bu ritmin sıcaklığını duymak için biraz kabuklarını Iırması, biraz halk edebiyatına taşması Tâzım- dır. O zaman Ahmet Kutside bir kusur olarak bulduğu bazı seyle- rin sırrms anlıyacaktır. Aksi tak- dirde, atte küçük bir harika olan Anneler manzumesi onun i- Ortada | | il | Yolunda eski Hatıralardan Şu satırları geçmiş zamanlar» dan şikâyetin boş bir yorgunluk. tan ibaret olduğunu bilen san'at- kârlara hitap için © yazmıyorum. Onlar baharı müjdeleyen günle- rin sayılı fırtmalarnı hesap etme miş olsaydılar Galatasaray sergi- sini on altı sareti fikriyesinde bulunmazlardı. Renim arzetmek istediğim zama- ği hayırlı tahavvöileri göstermektir. Güzel san'atlar bir iy sas barometresidir. Şu küçük ser- şüzeştler bizim eski düşünceleri- mizin O tahteseerlığmı, nikati reddüdünü ve bugünkü noktai iti lâyı işar eder ümidinde bulundum. onun için maklediyorum. Henüz sergi mergi açmak,san'- at hareketi yapmak fikirleri tebel lür etmemişti. Kulaklarımız Pa- risin Mon Parnas, - Mon Martre, iye İaten âlemlerinde geçen etüdyan hayatınm avazei nişatil çınlamakta, dima, sergi ve müzelerde tükenmez eserlerin serveti haya- liyesile dolu , ruhlarımız, san'ate ibzal edilen muhabbet ve himaye» yi görmekten mütevellit bir kıs- kançirkla ezgin. Evet, herkes meş mun, mahsüsatmın oo enkazı hatıratı altında sersem, bitap ,a- vare bir halde idi. İstanbul, bu sevgili fettan İstanbul bize gelir gelmez boş bir muhit hissini ver- ınlatamıyan ga- ribüddiyar insanlara mahsus bir sokulganlıkla bi i dertleşmek, itiyat halini almış- | iyat sevkile kendimize bir mahalli mülükat intihap etmiş tik. O da Şehzadebaşındaki eski mağazası idi. edovatı tersimi- yesini tedarik ve ihzar eden yeğâ ne bir müessese idi; en güzel boya lar, iyi resim fırçaları, en münte- tablo kopyeleri; dan biri bir kara kalem resim yap mış, orada teşhir ekmişti. Resim bakikaten güzeldi. «4#üzen). deni- len bir söğütkömü parçasının muktedir bir san'atkâr elinde na- sıl bir vasitı la olacağını ilân ediyordu. Genç, zairif, şen ve şuh bir kadın tasavvur © ediniz; eski odaya tebaan çehresinin bütün zelliklerini şeffaf, mütemevviç bloatr bir peçe ulimda saklasın. Sonra bu noksansız vücudü dera- guş eden moderri'bir kıyafet için- de onu bir kuş hiftetile y yürütü riniz, İşte ressamın eseri.. Bu, güzel vatanımızın amm ve mesirelerinde alelekser tesa- düf ihtimali mevcet - güzellerden | biri, onlardan bir sümunei hayal: inin şoke kıs nesile it- düşüncesi mah- ! sulü bir nümunei hayal, Evet, an) cak bir ressam objektifinin zapte- İ debileceği bir şiir. bir hayali peran. Heyhat! Bu Fesim vitrinde bir #nat bile yaşayamamıştı. Evvelâ, eser, bilâhare sahibi ezer Merkez | kumandanlığına kadar © götürül. müştü. Sebebi: Türk kadını came kânlarda enzarı ümmeye teşhir dilemez, Meşrutiyet fesadı ahi ka cüret edenlere iğmazı ayned mez denilmişti. Bu:bir nevi hakkümdü,. istibdat © devrinde, | mütevaris bir taassubun hilâfülin- tizar bir tahakkümü (idi Bir fırtı na gibi birdenbire esmiş ve yapa" cağı hasaratı yapmıştı , Galatasaray resim sergisinin ilk senelerinde idi. Bir arkadaşı. mız (İstirahat) isimli bir table. sunu teşhir etmek istemişti. Güzel bir kadın vücudünü nimüryan bir halde tasvir eden bu eseri bir Nü sergiye koyamamıştık. Sebebi: KADIN denilen güzellik mecmu— unu ressam gözü, o ressam ruhu, ressam hissi, ressam fırçasile bir ii parçası üzerine geçirerek het köse göstermekti lamaz, denilmişti. Yüzü gözü a- çık kadın bir mamehremken ğine kadar çırçıplak ik günahın günabi, ogünahi | kebair dendi. Aleni küfürdü. Aleni küf- redene ii iman İâzımdı Onun için şer'an, kanunen memnu idi. Eyvah! Sergi güzel bir eseri san'- ları tıkalı, san'at görecı gözleri | henüz kalın bir gışayicehille per- | sin iletebet bir kuyu saya gibi Veri Fazla söylenemezdi. Şey hülislâm Efendiye mesele akseder 4 1 Paşa emir verir, bir da sene evvel açmak ce) Şarkta resim san'ati: 1 Minyatür ve Minyatürcüler a | | (1 | tennnit olduktan maada ziruhtan ber nesne ki nakşederdi ol dahi revan görünürdü. Asrın Ülemam haset © düp ana rafz | isnat eylediklerinde Behram ülemayı cem ile bahsi ilmi- İerine ihtimam etti. Mani davasına suret vermedi. Feragat kaydı evlâ- dır. denildi. Ahsrülemir deri kat Maninin iddiy: nübüvvet ettiği için Miâttan 574 sene sonra Bahra- min emrile derisinin yüzdürülüp şeh rin kapısına asıldığı muhakkaksa da Sasanilerin resme karşı düşmanlığı da ayrıca kaydedilmektedir Manikicen dinini vaz eyip kitabı Bı da renkli resimlerle süsleyen re: #am Mahi'nin dini, resim sam'atini dini terbiyenin esası ve resmi vasi- tası olarak kullanmıştır. Büyük resim üstatları yetiştirme İ si gayet tabii olan manikicen'ler, ge. tarihi mede. Şarkta resim © san'atinin pek karanlıktır. Büyük şark niyetinin istilâ ordularının çizme” leri altında bir harabe haline gel- | ih, medeniyet ara-| n yeni yeni buldukları mal zeme ile her gün biraz daha zengin- | smekte, her gün biraz: daha aydın. lanmaktadır. Tahripkâr orduların kırıp geçir- | diği bu büyük sahada büyük ve ge İ niş bir medeniyetin mevcut olduğu- na delâlet eden asar arasında resim san'atinin pek güzel ve pek şayanı| hayret nümünelerine de tesadüf edil | mektedir. Şarkta resim san'ati, el yazması | kitapları sünliyen minyatürler ve duvar nakışları ha nı kaydedebiliriz: Taassup ve ceha let İşte bu iki büyük düşmanın gad- rine uğrayan şark resim san'ati, bu- gün bize mazisinden pek az misal güsterekilmelin ve gayreti > teliver.| kler; bi semletin terliği Ep pek muhtasar bir malümat verebil- mektedirler. Şark, resimde dehasını elimize ka dar gelebilen el yazısı kitaplara ila- ve edilmiş minyotürlerle isbat ettile- ten başka kitapları süslemek için yaptığı tezhipler, sahife başlıkları, yet san'atkârane işlenmiş ciltler, lar, çiniler, v büyük kabiliyetini izhar etmiştir. Büyük bir san'at kıymetini hair bu eserlerin bir çoğunun mahv ve helâk olduğuna dair meselâ Evliya Çelebi, seyahatnamesinde şu fıkrayı #ikrediyor. (1) “Hasılı nice bin meşhuru afak üs İ tadı kâmillerin vacibünseyri sebr 2 sarı kalemleri mazadı sultanide ge zerkon eşhası günagün ve haşaratı bifünün bu tasaviri eden ele gezdi- rerek her varaki karıştırdıklarından bazı evrak, pejmürde ve perişan bir halde desti tellâlde haymeden hay- İ meye gezerdi. İ Bir harifi nazarif haymenesi va İ rup “tasvir haramdır” deyu cümle sahaifte mevcut olan tasaviri berbat idüp gözlerin çıkarır.O suretlerin ner kis misal gözleri biçağile hak eder. İ ken her varakı delik £ deşik edilmiş, musanna çihrelerini,nazik libaslarını İ akını üstat ancak bir ayda hasıl et. | İ müz ilen böyle bir edepsiz anda ağ- # salyasile mülevves ediyor.” Mustafa Âli efendi de (2) “Me. makibi hünerveran” ında Müni için (3) şu nerkli macerayı o kaydedi. Yas. kkaşı Çin, Manii bedayi gü- İ zin ki maziri memiş ve ressam ve tarrahlık behresinde kimesne ânın gibi suret. vermemiş, o fenninde İ mucit, nalekaşan içinde macit, ber e- seri pesendidei emacit ve her resmi güzidesi haset kerdei tarrahanı mü- hu Galatasaray resim sergisi açıl: | maz denmişti. Tablo tabii madı, ressam © melği, şikestelümil giti Aradan bir kaç sene geçmişti. İstiklâl harbinin bir çok fedakâr- ık ve sayısız kahramanlıklarla do lu tarihi hamasetinin ilk kısıma ait küçük bir parçasını hattâ kü- çük bir kelimesini fırçasile söyle- Baek isteyen ressam (Milli Müda- #aa) namile bir eser vücude getir mişti. İsmini dı irmek lâzımgel di. Sebebi: Aydın zeybekleri mik li bir incirlikte düş. kurşun yağımı- ru altında bitiriyorlar. Kadınlar köy çocukları bu kahramanlara cephane Lyme e İlobuki İsim bu işin?. Böyle zamanda niçiz, miçin olamazdı. Bu resim, o bir gazete mekalesinden, rek Sasaniler devrinde, gerekse mü- teakip Hiristiyan ve İslim hükümet İ leri tarafından çok zulüm görmüşl ve bu resimli din kitapları da milâ tan 923 sene sonra Bağdatta çuvalar la yakılmıştır. (4) Bundan yirmi sekiz otuz sene ev. vel Von le Cog tarafından Turfan | harabelerinde bulunup meydana çı- karılan cl yazması bir kaç kitap ile mani dini saliklerine sit bir mabedin İ #reskleri olmasaydi bügün © devre ait resimler hakkında hemen hiç bir malümatımız. olmayacaktı. M. Le Cog'un gayet zahmetli olan bu seya hat ve hafriyatından çıkan bu resim lerin, kendilerinden pek © çok sonra gelmiş olan Acem rostamalrının eser İerine olan müşabehetleri bize şark resim tarihinin seyri hakkında göyl böyle bir fikir vermeğe kâfi gelebi- liyor, Yoksa bu istihale | temamen meçhulümüz kalmağa mahkümdu. Nitekim 7 inci asrı başlangıcında Türküstanı Çinide seyahat eden Çin | i Hyaven - Thsang'ın bahsettiği me | 'deniyet eserleri arasmda zikrettiği yüzlerce mabedin duvar nakışların- dan bugün hiç bir iz kalmamıştır. Sonra on üçüncü asırda Mogol ordularmın el yazması kitaplara kar şı gösterdikleri hürmetsizlik ve zu- İm onları imhaya kadar varmış ve bugün ede mevcut pek a7 mümune- ler kalabilmiştir. İngiltereye taşınan şark minyatür leri Sir Thomasw Arnold ile talebesi Schoukin için çok istifadeli olmuş ve beşeriyete kıymetli kitaplar ka- zandırmıştır. (5) Elif NACİ (1) Evliya Çelebi seyahatname- si: Birinci cilt. sabife 610. Esnafı nakkaşa ne musavvıran altı mebbar (2) Mustafa AN Efendi, Bu cinsinden hoca bin Abdullah namın- da bir zatın oğudur. Süleyman ev- vel, Selimi sani, Muradı satis devir- lerinde yaşamış ve 1008 tarihinde velat etmiştir. (3). Sasaniyan Şapur zamanında gelmiş run haeflerinden birinci emrile asılmıştır. (4) Sir Thomasw Armolt. Hilmi Ömer B. tarafından İlâhiyat fakül- tesi mecmuasının 16 ıncı sayısında türkçeye tercüme edil (5) Heriki müellifin kitaplarından birer tane Darülfünun kütüphanesin sülülesinden Şapu- Behramın bir tarihten daha açık daha sade bir ifade ile milli bir ihtilâlin mü- nadii davet ullmunudur. Galatasaray gibi memerri ecanip olan bir yer. de alâmelâinmas meydana çıkar. mak divanece bir cesaretten zi de serginin badema da sebep olur. İsmini tebdil ediniz. Gene eyvahtı! Hic- retlerin elem ve istırabını söyle- yen ressamlar o memleketin o feda- kârlığını söylememeli deniliyordu Bu bir resimdi. Bu resmi O gören düşmanlar ne diyeceklerdi? On- lar mayasız bir şarap muvaffakı- yetinin mestii gururile uyuşmuş in sanlardı. Resimden çıkaracakları mana: “Türkler çoluk çocuğu ile muntazam — orduya (o Kurunu larını kendi fırça» Kmliyerlne den ibaret değil mi idi?. Hayır, denildi, ola» maz, Lisanların kuvvei iknniyesi yal çin n rüzgârlar gi- na Commedin,, Ragıp Rıfkı Bey tarafından lisanımıza tercüme e- dilmeğe başlanmıştır. Bu muaz- zam eserin ilk parçasını teşkil 5- den Cehennem neşredilmiştir. Dİ. İ ger iki kem olan Âraf ve Cennet te neşredilecektir. Onüçünc manm en kuvvetli bir eseri olan İlâhi komedinin lisanımıza yeni- den tercüme edilişi edebiyatımız için iyi bir hadisedir. Bilhasan li- san bilmiyenler için pek güzel ik tfade edilebilir. e Yalnız kitabın serlevhası İlâhi komedi dı niçin İlâhi temaşa, anlıyamadım. Sonra İlâhi temaşa serlevhası tında yu kelimeler var; La divine Comidiz. Eserin aslı fransızca bu serlevhanm kitaba ilâvesine ak- ım crerdi. Acaba mütercim bu- nu, eserin türkçeye fransızcadan tercüme edildiğini göstermek için mi yaptı?. Kitabım başmda, büyük sai rin hayat ve eserlerine dair yazıl mış dört sayfalık bir mukaddime var. Bu dört sayfa içinde, ister- İ dim ki, şairin hususü hayat ve ai- | esine ait teferrdattan daha ziya- de eseri hakkında bizi | doyuran etraflı bir tahl bulunsun. Bilhassa klâsik © eserler bize çok yabancıdır. Bu eserlerin nasl ne tesirler altında yazıldığı pek malümumuz değildir. Büyük ecne bi eserlerin tercümeleri yapılırken bu eserlerin özünü, mahiyetini bi- xe apaçık anlatan kuvvetli tetkik yazılarına ihtiyacımız vardır. İlâhi komedinin edebi kıymeti için, gene fransızcadan, — ciltler dolusu tahlil ve tenkit yazıları a- dapte edilebilir. Bu kadar bolluk içinde, büyük tercüme eserlerine İzahname diyebileceğim £ bir kaç sayfa ilâve etmek metin tercüme- Rayıp Rıfkı Beyin Cehennem tercümesi metin itibarile | iyi bir çalışma mahsulüdür. Kendisi tak- dire şayandır. Lisan güzel olmak» la beraber kulağa menue olmıyan bazı kelimelerin kullanılması ilci kısmında, daha temiz bir türk- çe ile eserin tamamlanacağını ü Reşat FEYZİ Sergilere Rağbetsizlik Son Türkiyede açılan bütün sergil akibeti hemen hemen ayni tur. Gerek Galatasaray ispat hasmımızı iskât ederiz... resmi sergiye koymamaktansa mini değiştirmek daha olsaydı * ve tetkik yazısı kitabın okuma zevkini aksatma. yer değil... İlâhi komedinin diğer. de»)

Bu sayıdan diğer sayfalar: