29 Ağustos 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

29 Ağustos 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yorgunluk vücut ocağının fena çek mesinden ileri gelir. Ne için fena çe- kiyor? Ocak fena yapılmıştır. Esasen şatısınm kötü yapılışından isime im #an vardır ki, çalışıp hut vücudunda peyda olan ataları kalıntıları dışarıya atamaz, bunlar bi- rikir, kalır, bu biriken kurumlar ba- cayı bil Doğuşta olan yorgunluk enerji ek- Muvakkat bir iyilik verir, lâkin sonun da rahatsızlığı arttırır. Mideyi sıkış- kamçılanması sürer mide için kamçılanma heyecanlanmı:, şahlanınış bir mide i- çin bu kamçılanma büsbütün bir iş- e olur. yan yemekler insana (o kuvyet - olan gıdaların hasıl ettikleri zehirle rin shhate muzir tesirlerinden kur- tulmuş olursunuz. O Nöro - artritizm İkili lede ok Meet çök vE yer meden oluyor. Tende ağrılar, yorgun | Tsklar yüzgösterdi mi, eti kesiniz. Süt yeşilliklerie beslemi b Sigortaları halk için İ Sıshhi bahisler | Yorgunlar İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta ATAM Beyoğlu : 4887 4907 Milliyet'in edebi romanı: 54 romanı: 54 lar kesilir, yorgunluklar geçer. . larak zehirlenmeler gelir. Bu zehir- iemmeler de türlü türlü olur. İnsan gm zehirlenir, içinden zehirlenir Isıtmak tarzının fenalığı insanı zehir- ler de farkında olmaz. Bir de sanat Bunlar dışmdan zehirlenmelerdir. İçinden zehirlenmelere gelince, şe- ker hastalığı çekenlerin sinirleri, $0- kerlenmiş beden hıltları ile ıslanmış- tr. Bundan dolayı geçmez. Ti- bez zarf var. O zarf bozulursa ten çıkola- ta rengi bağlar. Biraz yürümekle 60- Juk soluğa yetişmez. Bu bezden yapıl- maş ilâçları almakla yorgunluk ta hay Wi hafifler. Bir de kan bozukluğundan ileri ge- Jen yorgunluklarla müzmin intanların ları var ki bunları arayıp hekimlerin işidir. Hastalıktan yeni kalkmış olanların yorgunluklarını kolayca tanı- yabilir. Açık hava ile kuvvetli yemek İerle insan sıhhate kavuşur. Altmşından sonra bozul çabuk çabuk düzelmez. Süşeeiüle akal meleklerin dan ziyade bununla belli olur. Bu yorgunluk duyguların hepsi, yalnız atfolunan sebebe göre hususi bir tedavi tatbik etmekle — sönmez. Bedeni yükseltecek umumi bir tedavi yorgunları dinlendirmek için lâzım- dır. Ilık döşekler gibi... ... Sıhhatleri yerine geldikten sonra geçirmiş oldukları ve bazılarının ebe- diyen içinde mahvolacaklarını sandık larını yorgunluk nöbetlerinden iti. Bazıları için bu istifade aşikârdır. Düşünceleri genişler, duyguları ince- bir. Şu kadar ki yorgunların bu tür- Tâsü akli neşvünemalarınm iyeti olanlardır. Bazılarına da yorgunluğun hiç fay- dası olmaz. Beyinlerinin hatleri hızla ilerlemelerine müsaade etmez. Bütün ömürlerinde, otuzunda olduğu gibi el- lisinde de düzgün ve telâşsız adımlar ile giderler ve sanatların, meslekle- rinin şeraiti içinde şerefli muvaffakı- yet elde etmek zevkini ve hazmı bu- İarlar. Lâkin geniş adımlarla ilerliye- mezler ve ülküye ulaştıran yüksek a- kınlar yapamazlar. Dr. Rasçuklu HAKKI KADIKÖY “ BANT - JOSEPH, Fransız Lisesi Müdürlüğünden: 1 — Bu sene eylülün İlnci pazar- tesi günü tedrisata başlanacaktır. 2 — Kayıt muamelesi pazartesi gününden maada her gün sabah sa- at dokuzdan 11 buçuğa ve akşam 14 ten 18 e kadar icra edilecektir. 3 — İlk tahsili bitirip şabadet- name alan talebe orta sınıfına gir- mek için evvelâ ihzari amıfına ka- bul edilecektir, (6519) mmm 5657 Smm | müsait şeraiti havidir nmaktadır. YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — tebi var? Sekiz mi? Neden? Nane- ci yatı mektebi ne oldu? Bana bak kardeşim! O inşaat müteahhidine söyle, ben adamın gözünü patla- tarım! Milletin parasını katakulli. cilere ezdirmem! Demek üstat, şimdi senin çocuk şârkılarmı alalım. Âlâ. Aldık gitti, Çocukların müsameresinde bir ka- çını dinledim. o Güzel şeyler. İki wüsha olarak tebyiz et. İki satırlık bir istida ile getir. Oldu bitti. Ben reis İhsan Beye söylerim. Hadi ba- kalım, yemek vakti geldi. Kimin karnı açsa benimle gelsin. İki defa söylemem ha! Milli Mücadele sr- ralarmda bir gün Balıkesirde de böyle oldu. Yanıldım da iki defa söyledim. Otuz kişi ardıma düşme- sin mi? Ahçı dükkânını doldur. duk. Bir hesap bir kitap, vay canr- na! Bende o kadar para çıkışmadı. Bereket Vasıf © geçiyordu. Çevir- dim, Üç lirası varmış. neyse dük- kâncıya utanmadık. o Cemil Bey! Bizim mütehassıslar heyetine ha- toplanalım. Onlardan bir akıl da- nışacağım. Üstat çok (o sevinmişti. Petk'e müjde verdi: — Ben şarkıları satıyorum. Se. ninle Bursaya gideceğiz. Kız Ensti- tüsü açılır açılmaz ilk önce seni a- Pansiyon da bedava. Sen ei e işleri kursuna girer. “e u- ğa bakma. Ona alafranga fırın, e- lektrikli raf, adivmlü dolap ister, Sen bizim maltızlarda pişebilecek şeylerle musiki öğren yeter. — Ya Nihal abla?! Üstat dudaklarını büzdü, çene- sini aş ERİN Gİ İZ me mii, Kadmlara Yar- Cemiyetine | yerleştiririz. Di. hi bü ir er — Gitti oraya. Kendi gitti, Ama almamışlar. Önce çalıştığın yerden VE iler, Önce çalıştığı yer. Bari kâğ- ber ver, yemekten © sonra burada | karşımda sanatkârın âleminde Azizim Nuruliah Ata Eserlerini tenkit ettiğim bir ressam, müdafgayı kendine siper yaparak bö- bürlendi. Bende onu ayıplıyan bir yazı yazdım. Bu yazıda tenkit karşı- sında sanatkârın hangi şerait dahilin- de cevap verebileceğini izah ettim. İtiraz ettin. Aramızda açılan mö- makaşanın mevzuu sanırsam «tenkide na mevzuu değiştirdin diye sitem ediyor san. ne yapalım. Üzülme sen. Mas- mafih ber ihtimale karşı meseleyi şöy- le bir toparlayrvermek faydasız olmı- yacak. 1 — Sanatkâr, münekkit karşısmda maz. 2 — Sanatkâr, münekkidin fikirle- iftira karşısında müdafaaya geçebilir. 4 — Sanatkâr, mensup olduğu mes- lek ve mezhebini, nazariyelerini ten- kil karşısında bile olsa temedduha mak şartile izaha salâhiyettardır. 5 — Sanatkâr, kendi eserleri hak- kında mütâleâya mezun değildir. Zira insandaki hodgâmlık gülünç iddi alarım tezahürüne vesile bulacağından Hamit Necdet misalinde olduğu gibi alaya mevzu olur, Bunları tespit ettikten sonra her bi- ri üstünde ayrı ayrı konuşmak müm- kündür. Diyorsun ki: “Ben beyaza siyah demekten çe- kinmezmişim! Yani dostum, senin id- dian doğru, gün gibi aşikâr, onun i- çin hiç kimsenin samimiyetle onun ak- sini düşünmesi kabil di nin kusur olduğunu hatırlatmağa ça- lışan bir yazıda böyle öğünmek olur ar Öğünmek gülünçtür, demek, «ye re tükürmek ayıptır.» «Adam öldürmek cinayettir.» Gibi yalnız bana has bir iddia — değildir ki, o böyle üzerinde herkesin ittifak ettiği bir hakikati se- rasında tekrarlayıvermek, hattâ israr etmek, öğünmek sayılsın. Buna i- etmek ise aka kara demek de- de nedir? Azizim Nurullah Ata, tevazuun bi- le gurura varan tarafı olduğunu ileri sürmek gibi paradokslara kalkışmak, her insanın öğünmeğe hakkı olduğunu söylemek fikir karikatürleridir. Bunların münakaşa ve tekrarından da hiç bir fayda memul değil. “Tenkitten korkan sanatkâr. za- yıf kimseler olduğu rivayet olunur, cevaptan korkan münekkit te öyle değil mi?,, Diyorsun. Tenkitte cevap verirken sanatkârın öğünmesini ayıp» lamak tenkidinin cevapsız kalmasını İstemek veya cevaptan korkmak mâ- nâsma gelmez.Sanki öğünmeden ce vap verilmezmiş gil ve asaleti böyle dedim. Yokan te- cevüz ve haksızlığa uğrıyan aanatkâ- rın cevap vermek değil dava etmek bi le hakkıdır. Fakat bu hak, tenkit «var mı bana yan bakan!” demesine müsende ede cek kadar da cömert değildir. Sonrat “Hele münekkit kalkıp senin gibi hiç öğünmeden o benimde eski bir arkadaş sıfatile Hâmidin istifadesine yarayacak bazı notları kaydetmem İâzım geldi derse sanatkârm 6 tav- ri faydalr bulup o bulmryacağını münakaşaya meden hakkı olmasın?,, Diyorsun. Bir defa eski bir arkadaşın istifa- desine yarayacağndan emin olarak kaydettiğim şeylerde, her insanım fi- kirlerini açıkça söylemekte ki hüriye. ti, Monparnas'ta teşhir edilen bir ese- rin srtik tenkitten muaf olmuyacağı gibi, bu ve buna benzer mütearifeler- den ibaretti, Bunlardan gafil olduğunu gördüğü- müz insanların istifadesine bunları — Ağladı ağladı götürmedi. Ben götür dedim. Bar kızmın kâğı- dr alnında yazılıdır, onu kimse al- maz, dedi. Ben de dedim ki.. — Sus! Yeter.. Sonra anlat. Üstat iki avurdunu dişlerinin ara- | sında çiğniyordu. Avuçları terlemiş ti. Mustafa Necati iyi söyliyordu: | Hayat bir katakullidir. Petek makine ile yazmasını e peyce bellemişti. Kulübe gelince üstat söyledi, o ağır (ağır yazdı. | Arzıhali pulladılar. Müsveddeleri tebyiz etmeğe başladı. Bir hafta içinde biter, Onuncu gün paraları alır. On birinci gün Karaköy yolu ile Bursa! Petek hem Bursaya gitmesini istiyor hem istemiyordu. Üstadın anlattıklarına göre Bursa yeşil bir cennetti, Bursaya kelebekler gel | mezlermiş, şeftali çiçeklerinin gü: | zelliğinden utanırmışlar. | | ör belli değildi. Bursada kazanç yoktu. Köse herif te iyi şeylersöy- lenin. Sahi çıkaran çok yi Bunun için de gitmek ii Ea e Yüreği kırılmasın diye. Ona baba- | lık; hocalık eden bu çok iyi insanı MİLLİYET SALI 29 AĞUSTOS 1933 Tasvir gibi, resim gibi kadın!.. İkisi de genç, ve (sanatkâr ço- cuklardı. Güzel Sanatların resim şubesine merak etmişler, tablolar yapmışlar, sergilere göndermişler, ve biraz da şöhret almışlardı. On- lar, karşılıklı dertleşirken, kulak misafiri oldum. Galatasaray resim sergisindeki ziyaretçi azlığından bahsediyörlardı. Birisi, acıracı şi- kâyet etti: — Bir tek tablom satılsaydı, yü- — Keşke dik, besballa şimdikinden fazla kazanırdı Sonra DER döndüler: — Bilmezler, anlamazlar, diyor- lardı, bir yağlı boya resim ne &- mekle, ne masrafla meydana ge- lir. Soluk bir bezin üstüne ruhu- muzdan bir şey ilâve edeceğiz diye haftalarca uğraşm dururuz. Neti- ce: Hiç! Kocaman bir hiç! Galatasaray sergisini, ummam ki açıldığı gündenberi bin kişi ziya- ret etmiş olsun!.. Gidenler de gös- teriş için gitmişlerdir. Sanatten an- lar görünmek te bir şeydir yat... Arkadaşı, meyüsane dudak kı- virdi: — Tuhaf değil mi? Resme karşı gösterilen bu rağbetsizlik, karşı- sında eski teşpihlerin de kıymeti kalmadı! — Nasıl, yani ? — Eskiden güzel bir kadını ta- rif ederken “tasvir gibil,, "Tablo sibi,, "resim gibi,, derdik. Şimdi ise, ayni teşpihi, çirkin kadınlar hakkında biç çelinileiii kullanabiliriz. — Meselâ ne deriz? — Aman ne çirkin kadın.. Tıpkı resim £ibi, yüzüne bakan olmıyor!. M. SALAHADDİN Yeni neşriyat Sümer yıldızı Sakaryadan Akdenize muharriri Alişan Reşit Beyin Sümer Yıldızı, Kurtuluş yolunda adir iki eseri inti- şar etmiştir. Okuyucularımıza tavsiye ederiz. DENİZ KIZI EFTALYA Hanım Konserlerini İpek Sinemasında verecek. Eski Opera sineması yerine yeni teş- kilât ve tesisatı ile bir iki haftaya ka- dar açılacağını haber verdiğimiz “İpek” sineması müdiriyetinin bütün alaturka musiki meraklılarını öçk memnen ede- cek yeni bir teşebbüs ve muvaffakiyeti ni de bugün kaydediyoruz. Halkımızın şok sevdiği Deniz Kizr Eftalya Hanım bu sene bütün sinema konserlerini yal nız İPEK Sinemasında verecek ve İce disine kemani Sadi Bey ve arkadaşları refakat edecektir. Kıymetli aana'tkârı- miz bu sone İpek sinemasından başka hiç bir yerde konser vermiyecektir. (6777) ——————— varestedir,, gibi itirazların gülünçlü- ne razı olanlar için yerden göğe kadar izin. İşte böyle aziz dostum Nurullah A- ta! Sen ne kadar müdafaa edersen et, kendini dev aynasında görenler mizaha mevzu olmalıdan, etrafında ba kahkaha, bazan nefret uyandır. n kendilerini kurtaramıyorlar. sen değil Allah yardımcısı olsun mirim. EĞ NACİ incitmek doğru değildi. Hem dün- yada ondan başka kimi vardı. Ni- hal abla da var ama, ne de olsa ek- sik eteğin biri. Biraz bunalınca ça- resini arayacağına ağlayı ağlayıve- O akşam üstat, Petek” le Nihal'e hususi bir ziyafet çekti. Gelen ge- çen üstada göz kırpıyordu. Nihal'e tutulduğunu sanıyorlardı. Nihal'in müşterilerinden biri ( lâubali bir kahkaha ile açığa vurdu: — Vay Nihal! Üstadın ilham pe- riliğine mi başladın. Bir başkası yarı terbiyesiz bir şey söyledi: —Üstadım, dikkat et! Nihal pek” hızlıdır. Kilise mumu gibi yanma- dan erirsin, Nihal gülmedi. Üstat sustu. Ve Petek önüne baktı. Üç kimsesiz ha- yat, bir katakulli içinde sessizce Töiimersmi Ke cel bıraktılar. 000 Daha sabah karanlığında Anka- ranın içini bir kara hava kapladı. Herkesin rengi uçuk. Herkes e- vetliyor. Telefonlar işliyor. Köşe başlarında, kahvelerde, evlerde a- konuşuluyor. cr acı Ölüm döşeğinde Madam Haygonuş Takuhi, aylar- danberi ağır hasta yatıyordu. Doktor- lar çoktan ümit kesmişlerdi. Fakat Takuhi, şayanihayret bir mukâvemet- le Azraille mücadele ediyordu. döşeğinde canı ile uğraşırken yine evi- ni, işlerini üyor, idareye uğraşıyor” du. Madam Haygonuş Takuhinin evi, gizli bir randevü evi idi: Senelerden- beri kavgasız, gürültüsüz, hiç bir sızıl- tıya meydan vermeden, gül gibi ge- ginmiş, gitmişti. Takuhi, sanatinde &idden erbâp bir kadındı. Nezaketi ve idaresi ile bütün giklerin hopisi de kıyak idi. Müşteri- mazluk bir tebessümle karşı iyor, ei Vi GİR le dar — Ömrün uzun olsun ciğerim. As- vas her bir tuttuğunu kolay etsin. Has ia halimde yüreğimi hoş ettin ya, gay- ri, gam yemem... Madam Takuhi iyice ağırlaşmaıştı. Eski ahbaplardan biri ziyarete geldi. Derhal madamın yatak odasma aldı. lar. Hasta yatakta kendinden yarı geçmiş, bitap yatıyordu. lerini” hal bal Hasta, gözlerini İsiz İz açtı, bezgin bir sesle teşekkür etti — Fenayım, yavrum, Neden sonra ziyaretçiyi tanımıştır | — Beyim, sandin ki gelen?. Hoş gel | mişin, gördün, Takuhi ne haldedir? — Geçer, geçer, merak etme... Hasta gözlerini kapadı. —Altik ümidim kalmamıştır. Yol- cuyusa âğnade? Olin geri gelirse, ben de iyileşirim askısar? Misâfir ona teselli verecek sözler söyliyordu. Takuhi birini dinliyecek halde değildi: — Biliyorum ki yolcuyum. Eh, bu- nun burasında yaşayacağımız kadar yaşadık. Dünya kime kalmış ki.. Hep sramız gelince mefat oluyoruz. — Haydi, haydi, kendine tasa ver- linke tn Bölg amal Eşten dastan ayrılacağım “diye efkâr | edorum. N Sesi perde perde eğiliyor, gözlerinin feri söniyordu. Bir müddet durdu, din- lendi. Misafir de hastaya hürmeten mami Böp. Bema dermişti. Hizmetçi söy zerine misafir ayağa kalktı, müsaade almak istedi. —v - Ben gene gelirim. b mayalar ki? Beni bu- radabulacağanı fikrine kodun? Ge- lecek isen mezarıma gelirsin. —yi olursun, iyi olursun. — Bırak ki olmıyacak dunya âmin ededem. Bilirim ciğerim, altık ben- | den hayır kalmamıştır. Gel, senin ilen veda idelim. İ Kemikli, zayif, balmumuna benzi- | yen elini uzattı: — Hakkını helâl edesin. —Helâl olsun Takuhicim.. Misafir hastanm elini sıktı. Hasta gözlerini kapamıştı nefes aldığı güç- lükle fark olunuyordu. Misafir kapı” ya doğru giderken Takuhinin ölgün sesi duvuldu: — Ciğerim, yeni bir kız gelmiştir, kıyak ahçiktir, tafsiye ederim, onu a- v Ankara taşı,toprağı,insanı, kuşu, gölgesi, her şeyi, her şeyi ile ağla- ğine Tatın agısı mı doldu? Üstat dona kaldı. Yayla kızı kaskatı kesildi. Nihal, olmaz! Olmaz! Yalan! Maarif Vekili Mustafa Necati B. gelmiş. Karnından ameliyat yapmışlar, Ölüm halinde imiş. Umudu kesmişler. Bütün bir millet sevilmeğe ips bir öz evlâdı için çırpınıyordu. kılâp gençliği tunç Melen daha kaskatı kesilmiş. Ne serisi ne bu işe LE ri Kocasını, kardeşini cephelere veren çocuk anaları yaşlı gözlerle erkeklerden haber soruyorlar. Sonunda kara haber, kanlı ha- ber, yıldırım haber top gibi patla. Anketimize Gelen cevaplar ig Gelen karşılıkları pey- derpey neşrediyoruz.. 1 inci liste Fikir: düşünmek, düşünme, düşünce, dayğu. Mefhum: anlaş germ ği, demekten, demeli. deniki, Ruhr e özkü, bilki benki, Mülihaza: derin, dik sönmek, ayrıca düşünmek, kafa yon mak, incelemek. Göztepe Hazinedar oğla Baha Bugünkü proğram İSTANBUL « 18 Grsmefon m m dere, İlerlemiş olanları 19 Mahmure Handan Hanım 19,45 Fazilet hanım. z ime Ajans, Borsa haberleri, sant A RARA, 108 1230: Gramofon. 18: Salon orkestrası. 18,454 Alaturka saz. 1481 Dane sikii. 20,15: Ar ane hal VARŞOVA; 1431 im 20,10: Hafif musiki. 20,25: Muhtelif, 21,05. Orkestra ve tagamsi 22.15: Devamı, 23: Dane sikini. BUDAPEŞTE, 550 m. 21,38; Siyan musikisi. 2206: Oda musikisi, 78, 55: Konferans. “İngiliz İma İlsanile, Müteakiben sela az sikini. İYANA, 518 m. 28/51 Oyara parçaları. 22.28; katoliklere mah- saz neşriyat. 22,45: Haberler. Zir Akşam kon MILANO - TORİNO » FLORANSA 2025: Haberler. Plâk. 2138: Piarrot mero, ismindeki Hajos'um onereti. PRAG, 488 m. 2045: Solo saksofon. 2055: Halk © şarkıları, Balo; PİR, Sli Köylü hadma. Rüs heyetini gösteren “kumarbazlar,, isimli bir Piyes. ROMA, 441 m. 221 Orkestra, Dr. BESİM Ö ÖMER Pş. Üzüm ve Uzümle tedavi Dördüncü defn adeta yeniden yazılmış ve büyütülmüştür. Kanaat ve İkbal kütüphanelerinde SO kuruşa satılmaktadır. 16552) şey 5724 Üniversite profesörlerinden İbra- him Fazıl Beyin iktisat eserinin &- kinci cildi çıkmıştır. Birinci cildi tamamlıyan bu eser gerek talebe ve gerek memleket mütefekkirlerine tavsiye olunur, Dr. A. KUTİEL Mieekile Topçular caddesi No. 33 4917 gitlilliyet ABONE GRETLERİ * Galen evrak geri verilmez, — vi ryan alar 10 kuruştur. > GEM ve motbanya nit İşler için müdiriyete Tacnat edilir. Gazetemiz ilânlarım mes'u iyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Yeşilköy askeri rasat merkezinden aldığımez alümata göre bugün hava bur Do derse. Necati gibi ölmelidir. Hayat bir katakullidir. Devamı var))

Bu sayıdan diğer sayfalar: