2 Eylül 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

2 Eylül 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İLLİYET CUMARTESİ 2 EYLÜL 1933 USIARI — BE ÖĞÜTLER Erzak ve yiyeceklerimizi sakladığımız İ Fikirler ve insanlar | | “ ESKİ SAAT gazetelerde çıkan makale ve fıkrala- rınm bir kısmıdır. Evet, gündelik ya- Bugünkü proğram en ders, Müptedilere mahsus Talat bey ve arkadaşları. DALGINLIK 20 Bedayii musikiye heyeti. ye bunun içindir ki gazetecilik bir çok asl vazifelerini, ellerin- mağı unutturmuştur. Onları (o sadece günün meselesi ile uğraşmağa, bugün uğrunda dünü de yarını da foda et- meğe alıştırmıştır. Gazeteciyi hor gö- ven, onu edebiyat Âlemimin dışında, talemi kullanmağa hakkı olmıyan bir ıdam sayanlara gülerim; fakat doğ- nsu bazı kimselerin gazetecilikten sefret etmeleri, onu bayağı bir mes- ek diye görmeleri yine gazetecilerin cabahatidir; çünkü bütün dünya mat yuatı günü gününe çalışan, yazımın ıncak satış İiymetini düşünen zaval- larla dolmuştur. Falih Rıfkı'nın en büyük meziyeti, renç yaşta gazeteciliğe girmiş, şöhre- ini gazetecilikle temin etmiş olması- sa rağmen © sukuttan kurtulabilmiş ılmasıdır. O, yazılarının günü gününe okunup unutulmasına rıza "göstereme- Âi; belki ilk zamanlar parlak bir po- lemikçi olmak ona kâfi bir gaye gibi görünmüştür. Fakat bu dalâlete ka- pılmışsa bile ondan çabuk sıyrıldı.Son senelerdeki m ile iyi bir gazeteci olmaktan krtahış sama. mızın en büyük Türk muharrirlerin- den biri oldu. Eski Saat'in o mukaddimesinde: “1917 de ihtiyardım; 1922 de ilk genç liğe kavuştum,, diyor. Doğrusu Falih Rıfkı ber sene biraz daha ateş bulan, gönlünü ve kafasını biraz daha zen- ginleştiren nadir insanlardandır. Biz- de herkesin kendisini vr başlamış, bunun için kendine evelce seçmiş olduğu sahada kalmağa mec- bur sandığı yaşta o yeni bir | sahayı dirmiyor. Vakın Roman'da bir ürkek- lik, yaptığı işten bir nedamet gösteren satırlar yok değildi; o kitabın roman tarzında ilk ve son yazısı olduğunu söylüyordu. Fakat yeni (kitabında, muharririn öbür eserlerini kayda m sus sayıfa, Kaynak isminde yeni bir roman hazırladığını bildiriyor. Gün- den güne gençleştiğine, dün kendi mi- zacma uygun bulmadığı bir sahaya Saat'i teşkil eden yazıları top- Tamiş olması da yalnız. — hi. madmı değil, mesleğine i gösterir. Bu yazılar Falih 1917 den bu seneye e kadar muhtelif “<< İtlilenlı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz her gün ogünün meselesi ile ik: tifa eden yazılar. Böyle makaleler! kitap halinde toplıyabilmek gezeteciye nasip olmuştur. Fakat, doğrusu, o yazıları bugün yine alâka, hattâ heyecanla okuyabilmemiz yal- nız Falih Rıfkı'nın şahsi meziyetin- den değildir. 1917 den 1933 e kadar geçirdiğimiz kederli, ıstıraplı, sevinçli senelerin gündelik meseleleri unutu- lacak, ünutabileceğimiz şeyler değil- dir. Bunun için Falih Rıfkı'nın kitabı bir araya toplanmış muhtelif makale- ler değil, tarihimizin şimdiye kadar «n hareketli devrinin ruznamesidir. Fakat bu bakımdan Falih Rıfkı'ya bir sitem etmek kabildir: yazılarının yal- nız bir kısmımı alıp öbürlerini bırak- ğa hakkı yoktu; nasl (o Maurice Baris harp zamanında yazdığı ma- kaleleri topladı ise Falih Rıfkı da bir yerine beş altı cilt çıkarmaktan çekin memeli idi. Mamafi kitap, bu hâli ile de, ihtilâl tarihimizin ber günkü ha- vasını bugün hatırlamak, yarım öğren mek istiyenler için çok kıymetli bir berdir. Fakat Falih Rıfkı'nın asıl maksadı ortaya bir tarih vesikası koymaktan ibaret değildir; o, Roman da dahil son kitaplarmın hepsi gibi bunun da siya- si bir “nete, olmasını, bu kitabı ile de siyasi kanaatlerini müdafaa ve ta- mim etmeği istiyor. Yazıların yal- niz bir kısmı intihap etmesi belki bunun içindir; aldıklarmın — lisanı: değiştirmesi ise şüphesiz bunun içi dir. Lisanı değiştirmiyecek olsaydı tabın tarih vesikası kıymeti — elbette artacaktı. On altı seneden beri dili- miz, biz farkma varmadan haylı de- Hişti; bu değişmede Falih Rıfkı da mukayesenin Yı rin muhtelif senelerde yazdıklarından nümune diye parçalar hazırlaması i- cap etmez; o malzemeyi bulmak, y: ni gazete ciltlerini karıştırıp en “ca- ractöristiçue,, parçaları çıkarmak mu kayeseyi yapacak olanm, yani münek- kidin vazifesidir. Son yüz seneden be- ri türkçenin geçirdiği tekâmülü & Dr ağenakabala 28 Kadar İM yacımız vari, .. Nurullah ATA yerlerin tehlikeleri Bugün bir çok kimseler sıhhatleri için gıdalarmın temiz ve mazarrattan âri ve faydalı olmasına ziyadesile dik | katli bulunmaktadır. Bunun içindir ki yiyecek ve içecek şeyleri yapan ve sa- tanlar onların bu arzularını (yerine getirmek üzere ekmeği kâğıda sarılı, sandoviç ve pastırma gibi şeyleri şef- faf kâğıtlar içinde, sütü şişede, biskü- vitleri hava işlemez paketler içinde, sucuk ve pişmiş etleri mualinler için- de, peynirleri gümüş varaklarda, ger bir çok tuzlu balık ve et gibi yağ- li şeyleri de yağ geçmiyen kutular ve kaplar içinde satmaktadırlar. gün yiyip içtiğimiz şeylerden bir çokları bu listeye ve bunlarm her biri müşterinin eline ve evine girmeden evvel bütün sıhhi şartları tamamile câmi olmuş bir hal- de yapılmış ve hazırlanmış olmaları- na dikkatli bulunmak yapanlarla sa- tanların en büyük işi ve borcu olmalı- dır. Bununla beraber ev o“kadmlarınm bazıları bu gıda maddelerinin tozdan, pislil inekten korunmasına pek dikkatli bulunurlarsa da r bir ta- kımları bu hususa pek ehemmiyet ver mez ve aldırmazlar. Yiyecekler iki kısma ayrılırlar: Bir kısmı kuru, diğeri de bozulan neviden olurlar. Herkesin bildiği gibi et, ba- lık, av etleri, kuş, tavuk, süt, pişmiş yemekler, meyve ve sebre gibi şeyler bozulan neviden olduğu için bunların bozulup kokmamasma ziyadesile dik- kat etmek ister. Yemeklerin bozul. masa sebep olan tohumlar havai daima mevcut olduğu için ve bun! sovukta tesirsiz sıcakta ise pek çabuk tesirleri görüldüğünden senenin sıcak aylarında bu cihete pek dikkatli bu- Tunmak lâzımdır. Filhakika muntazam aydınlık, havadar, zemini taş döşeli, duvarları çini veya boyalı, mermer raflı bir kileri olan ev kadını bir çok sıkımtılardan kurtulur ve evin yiyecek zahirelerini mükemmel bir halde bu. İundurmıya muvaffak olur. Maatte- esüf böyle mükemmel bir kiler nadir bulunur, Ve ekserisi havasız ve sıcak oluyor. Bunun içi iyecek şeyleri te- miz bir halde muhafaza etmek ve bo- zulmaktan korumak hususunda evka- dmı çırpınır durur. Bazan pencereyi genişletmek veya çerçevenin cammı çıkartmak, bazan sineklerin girmesi. ne mani olacak derecede sıkı ve delik. (*) —ı cilt, 632 sayıfa, 150 ku- ruş. Âkşam matbaası. | Merkezi idaresi: Galatada Ünyon Hanında | Acentam bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. | Tel: Beyoğlu : 4887 5986 Inhisarlar Umum Müdürlüğünden: Kapalı zarfla talibi çıkmı yan Aydın Baş ME bi- nası inşaatı pazarlıkla yaptırılacaktır. Taliplerin keşifname ve ten sonra pazarlığa iştirak et mek üzere G5 şartname ve projeyi gördük- 7,5 teminatlarını hâmilen 18-9-933 pazartesi günü saat 15 te Galatada Alım Sa- tım Komisyonuna müracaatları. (4499) İnhisarlar Umum Müdür üğünden: İdaremiz ihtiyacı için pazarlıkla (142) adet birer ve (142) adet ikişer kiloluk çelik ten mamul ayarlı dirhem satm alınacaktır. Taliplerin pazarlı ğa iştirak etmek ere yüzde li tel takmıya mecbur oluyor. Kilerde- ki rafların tahtaları üzerine porselen ve çini döşemekle temizlik işi kolay. laştırılmış olur ve kirlendikçe yaş bir —— silinerek temizlenir. Şayet buna da imkân hâsıl olmazsa açık neleum döşemekle temizlenmesini ko- lay bir hale getirmek mümkün olu, İyi havalandırılan bir kiler veyâ yiye- <eklerin saklanmasına mahsus berhân | gi kiler haline konmuş bir odada hiç fena koku duyulmamalı, . Şayet bir koku duyulursa içinde kö- mürtozu bulunan geniş bir su kabir te- darik etmeli. Yanmış kömürtozünu! | temizleyici ve kokuku alıcı. hai malümdur. Bundan iştifade etmelidir. Sineklerle daimi bir mücadele ha- linde bulunmak, sıhhatimizin korun- masr yolunda çok mühim bir.iştir. Bu da yalnız kilerde yapılmamalı. Ayni zamanda mutfakta, yemek odasında, çocukların bulunduğu yerlerde de ya- pılmalıdır. Toz, sinek ve © diger za- rarlı şeyleri yalnız kilerden temizle- mek için uğraşıp ta sıcaklığı içi neklerin hücumuna uğrıyan mutfi süt açıkta, şeker, ekmek dilimle: sair yenecek şeyler dağmık ve açık bir halde bulunursa hiç faydasız ve beyhude olur. -Her yemekten sonra yiyecekler ortada bırakılmayıp kaldı- rılmalı, sütkabı muslinle dikkatli ör- tülmeli. Maamafih bir kaç damla süt veya yemek suyu veya bir kaç ekmek ufağı dökülmüş kalmışsa sinekleri; bö cekleri davet için kâfi olduğu gibi ağ- zma kadar taşa taşa dolu ve örtüsüz. 7,5 teminatlarını hamilen 6-9-933 çarşamba günü saat 15 te | açık şeyler de ayni suretle sineklerin Galatada Alım satım komisyonuna müracaatları. (4313) İnhisarlar Umum Müdürl | ai üğünden:| Takassız ve bedelleri dövizle ödenmek üzere pazarlıkla (200) adet Matbaa yaldız Bobin satın alınacaktır. Taliplerin | nümune ve şartnameyi gördükten sonra pazarlığa iştirak et iB mek üzere yüzde 7,5 teminatlarını hamilen 4-9-933 pazartesi | günü saat 15 te Galatada Alım, caatları. (4255) tım komisyonuna mürar ücumuna sebep olur. Evler içinde bulunan hayvanların pisliği ve ağaç İ kaplarda su ve sütün bulunması da sineklerin toplanmasına sebebiyet ve- rir, iz ve taze bir halde bulundurmak için sineklerin bertaraf Bunun için arzu edilir şekilde zahire- sini muhafaza edecek yeri | olmıyan herhangi bir ev kadını mihaniki ru- rette idare edilen bir müberride ma- li kolmalıdır. Yenecek şeyleri bozul- maktan korumak için başka usüller renkli 6-| ; Sedat sabah kahvaltısını ederken kapı çalındı. Postacı bir mektup g0 tirdi. İstanbula giden karımdan bir mektup. . Açıp okumak için isticale bile lüzum görmedi. Sofranın ke rma bıraktı, Kahvaltısına devam ti. Hâlâ kafası ağrıyordu. Karısı İs- en sonra Sedat ta sanki e kavuşmuş gibi, ğını bir evvelki gece bol içkiler ve kadınlarla tesit etmişti. Altı sens- denberi evli idiler. Sedat İzmirde bir ticaret evinde çalışıyordu. İşler biraz sıkışıktı.. Karısına İstanbula kadar re- fakat etmesine imkân yoktu. Gerçi bu hayat değişikliği bidayet- te Sedadı sarsmıştı. Fakat hasta ol- 'duğundan, teptilhavaya ihtiyacından bahseden karısın İstanbula gitmek aş kıramamıştı. Orada akraba- ları da vardı. Fakat Sedat: — Kimseyi rahatsız etme. Adada otur, demişti. — Mektubu açtı ve şunları okudu: «Benim cici cicim» seni görmediğim bir gün bu kadar kederli olsun, hiç aklıma gelmezdi. Bilsen, yalnızlıktan nasıl canım sıkılıyor. . Sen ğın yerde her şey bana bancı geliyor. Hattâ © giyinmiye bile cesaret edemiyorum (Sedat: vay bu- rası tuhaf! diye düşündü), Zaten bir yere de çıktığım yok. Seni bekliyo- rum. Sana güzel görünmek için yap- tırdığım bütün elbiseler öyle duruyor. İstiyorum ki Nezihenle iftihar edesin. Sevgili yavrum, beni bekletme, çabuk gel, Sensiz sıkılıyorum, sıkılıyorum, sıkılıyorum. . ,, Nezihe Sedat, şaşkın şaşkın — mektubu üç defa okudu. İzdivaç hayatlarından beri ilk defa ayrıldıkları için, Sedat karısından ilk defa mektup alıyordu ve bu kadar derin bir aşk ifadesi ta- sıyan bu mektup Sedadı allak bullak etmişti. Giderken o kadar şen ve mes'ut gö rünen Nezihe, uzaklarda yalnız ka- İmen, canının sıkıntısını ne heyecanla anlatıyordu. Sedat bir den bu kadar sevilmiş olmaktan mütevellit bir rurla kabardı ve hep Neziheyi d meğe başladı. Doğrusu, Nezihe, vücu- du ve yüzü itibarile bir çok güzel ka- dınlardan güzeldi. Halbuki Sedat son günlere kadar karısmı kendisine karsı soğuk ve a lâkasız — buluyordu: Demek ki o va- kitler başbaşa söyliyemediğini . kilo- metrelerin arkasından ifadeye cesaret balmuştu. “Artık Sedadın aklı, fikri karısında len bir gece evvelki içki âlemi- üşündü. Arkadaşlarının sürükle- diği bu âlemden derin bir | istikrah duydu. Hemen kararını verdi. Madem ki karısı kendisini bu kadar ısrarla isti- yor, mezuniyet alıp İstanbula gitmek hiç te fena olmıyacak. Ve mezuniyet aldı. Derhal karısına de vardır. Su ile soğutulmuş kaplar veya buzlu dolaplar, san sandık kutu- lar, raflar miha- niki refrijeran rim ucuna basılınca derhal harekete gelerek orasmı buz gibi savuk yapan aletin işini göremez- ler, Sıhhatiumumiye kanununun yi; ceklere dair olan kısmında prezerv. tif istimalinin bazı gıdalar hakkınd büsbütün menedilmesi, diğer bazıla. rında ise miktarının tahdit edilmesi suretinde tatbikile yenecek şeylerin her ne kadar bir müddet taze ve bo- zulmamış bir halde o muhafazaları mümkün oluyorsa da bilâhare bire daha çabuk bozuldukları düğünden bu türlü O muhafazanı şu mahzurlarından korunmak için her halde evlerde yemekleri gene en sa- fim usül olan sovutucu vasıtalardan birile muh: hayırlı olur. mevcut olan fr fazla ol- mazsa elektrikle işliyen bir müberrit hiç süphesiz en ziyade tercih ğe değer bir muhafaza v. Elektrik mevcut olmıyan ve Sakat ha» vagazı veya petrol kull: gene bu aletten ii in havagazi veya gaz lâmbası hara- retile sovukluk yapan alet harekete getirilir ve yiyeceklerin © bulunduğu yeri tebrit ederek onların bozulmak- tan muhafazasına hizmet eder. bir telgraf > .. Ve bir akşam saat altıda Adadaki otele geldi. Bavulunu yerleştirdi. Nezi henin Dile doğru git öğrendi. Holde bekledi, Çok geçmeden “iozihe Hanımefendi. göründü. zü önünde kucaklıyacak gibi i kat cesaret edemedi. Zaten karısı da sanki bunu hissetmiş gibi, aman Yap- masın diye kaşlarını çatmı — Telgrafını aldım, dedi, fakat İz- | mirdeki bütün işleri serip gelmek, ne delilik!. — Hayır Nezihe. . Ben her şeyi dü- zelttim, öyle geldim. Arkadaşlar ek- sik olmasınlar. On beş gün için benim de işlerime bakacaklar. Ben hiç seni burada cansıkıntısı içinde / bırakır mıyım ?. Bak, sıkıldığın o yüzünden belli — Ben mi sıkılıyorum, yok canım, Genç kadın gülümsemiye çalıştı. Sedat düşündü ki bazan gülümsiyen yor, bir dediğini iki Ertesi akşam otele dönerlerken Se- ei” ve ki: Ben şimdi seni daha iyi tanıyo- rum, Sen hassas, âşık ve ketum bir kadınsın. Ketum mu? Nezihe birden bire kı- zardı. Niçin ketum? Sesi titriyordu. Fakat Sedat bu tahavvüle dikkat et- memişti: — Evet, ketumsun. Meselâ birisini hâlâ seviyorsun da, sevdiğini (o söyle Kıpkırmızı Nezihe bu defa sapsarı oldu. Göğsünün altında kalbi o öyle çarpıyordu ki, sesini uzaktan duymak kabildi. Fakat Sedadın kulağı ile de- ceğim, Sen sevdiğin adama aşkını di- Tinle değil, fakat mektupla ikrar edi- , Sevdiğin adam da işini gücü- nü bırakıyor, vapura bindiği gibi Ne- iheciğinin yanmâ koşuyor.Mektubun | hâlâ cebimde ve dalma yanımda taşı- mından mektubu çıkardı — Gel, bir kere de beraber okur yalım: “Benim cici cicim... Nezihe tirtir titriyordu. biş bir korku geçirmişti. Fakat birden her şeyi anladı. Dalgımlıkla sevgilisine yazdığı mek tubu kocasina göndermişti. Halbuki o Adada kocasmı değil, âşılımı bekli- yordu. Fakat gelen kocası ölmüştü. Fakat nasıl oluyor da o kadar gön- lünü bağladığı ve uğruna bu kadar tehlikelere katlandığı adam, İzmirden hareketinden beri s0s sada çıkarmi- yordu? Neden evvelce kararlaştırdık- | ları gibi, o da İzmirden ikinci vapur- la hareket edip te Adaya gelmemişti? Basit! Çünkü o da Nezihenin koca- #ma yazdığı mektubu almıştı. Bu mek tubu da okumak istersen hat oldu. İzmirde çok işlerin olduğu- nu biliyorum. İşlerinle | meşgul ol. Senin buraya gelmende bir mana yok. Fuzuli masraf olacak. Bir iki hafta orum. Netice şu oldu ki, Sedat bil k bir başkasma yazılan mektupla kendi mevkiini tarsin etti. Nezihe | göyle üyordu: Demek ki kocası ken- nı kadar çok seviyor. İlk ha- berde koşarak geldi. Saadetin bun- dan iyi işçisi mi olur? O zaman Nezi- he arkı gelmiyecek bir maceradan geri dönmiye karar verdi. — Nezihe, ne düşünüyorsun öyle? — Ah, Sedat seni ne kadar seviyo- rum, bilsen seni ne kad Ve Nezihe doğruyu Yazan: Dr. BESİM ÖMER Pş. Üzüm ve üzümle tedavi Dördüncü defn adete veniden yazılmış ve büyütülmüştür. Kanaat ve İkbal kütüpbsnelerinde SO koruşa satılmaktadır. 16552) yay 6003 'ünkü müt- 2150 Gramofon 32 Anadolu Ajansı, Borsa haberleri, saat ayarı, MOSKOVA, 1481 m. 761 Sabah konseri, 10,20: Gündüz konseri. VARŞOVA, 1411 m. musikisi. 22.35: Cl 23,20: Hafif akşam Bileyim konseri. * VİYANA, 518 MİLANO, TORİNO, FLORANSA 71,45: Karışık neşriyat. hafif ve meşeli muili. SATILIK FABRİKA Eskişehirde gayet iyi muhafaza edil miş ve tesisatı ile birlikte bir atölye ve fabrika veyahut yalnız fabrika binası satılıktır. Talip olanların sarih malü- mat almak için (R.V. 46) numara ile İs- tanbul 176 No. lu posta kutusu adresine müracaat etmeleri merendur. | (6748) 6011 Darüşşafaka lisesi Müdürlüğünden: Mektebe ait bazı tamirat ka palı zarf usulile ihale olunaca- gından taliplerin şeraitini an- lamak üzere her gün ve zarfla rm açılışmda hazır bulunmak üzere 12 Eylül 1933 salı günü saat 14 te Nuru Osmaniyede Cemiyeti Tedrisiye merkezine müracaatları. (4424) (o 6129 İstanbul, Galata LEYLİ VE NEH. SEN JORJ ERKEK Lise ve Ticaret mektebi 12 ve 13 Eylülde ikmal imtihanı 14 Eylâlde derslere başlanacak- bır. 21 Ağustostan itibaren cuma ve pazardan maâada her gün talebe kaydına başlanmıştır. 16582) CIKBI j İktisat: Yazan : İBRAHİM FAZIL, İ Üniversite profesörlerinden İbra him Fazıl Beyin iktisat eserinin i- kinci cildi çıkmıştır. Birinci cildi tamamlıyan bu eser gerek talebe ve gerek memleket mütefekkirlerine tavsiye olancır. © di ii 4 aliye ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için LK. LK | Gelen evrak geri verilmes.— geçen uüshalar 10 kuruş matbaaya sit işler için müdüriyet racaat edilir. Gazetemiz ilânların Hiyetini kabul etmez. BUĞUÜNKÜU HAVA Yeşilköy hava rasat üzmez malümata nazaran geçecektir. 148.013 tarihinde hava tazyiki 762 mi lümistire, en fazla barmret 24, en mr 13 de vece idi, Milliyet'in edebi romanı: 58 YAYLA KIZI. i — YAZAN: Aka EM — Bir haber Gelinlerden ayladan? (*) Gurbet verdirmez, mola; Uzaklaştım Yayladan. Kınalı gelin.. Gelin.. Gelin? Yaylalar serin.. Serin.. Serin. Ses gittikçe yavaşlıyor, trenin sarsıntısı beşik sallantısı gibi geli- yordu. Saatlerdenberi oturduğu hal de gene o iç yorgunluğu ile yorul. biç *) Ayla: Bir köy oyunudur. E- benzer. Genç kızlarla Tlikenliz; beraber oynarlar. rm kapakları düşüverdi, nünde notası ile üstat- duruyor ve beraber çalışıyorlardı! —5Sol,lâ, si, do!!. — Sol, lâ si, do! — Ağır! dooo! — Dooo! — Aferin! — Re, mi fa, si!! — Re, mi... Fa... Sicesemere ... — Ah! Bune? Bune? Bune gü- zel! Bu ne mavi! — Deniz mi? Deniz! Deniz! De niz! Su mu bu? — Su kızım, — Durunca içelim bundan! Bir bardak jiki bardak. beş hel ke içelim bundan... — Içilmez o. —rr021 — Tuzludur o. i! Yazık! Niçin tuz ki lar ona! Yazık! Vi! Yazık! Böyle güzel suya tuz katılır mı hiç? Köse dayı gülerek: — İçindeki balıklar kokmasını diye! — Bizim Kılıçlar çayında da, Yoz gat suyunda da küçük balıklar var ama hiç kimse tuz koymaz. Hem koyamaz ki bizde tuz çok pahalı. Ne suyu, ne denizi bu? — Buna Marmara denizi derler. Gideceğimiz İstanbula kadar uza- söylemedim mi? Çok güzel. İstanbulu çok sevecek- sin. Bir köy türküsüne başladı: — Gitti ağam İstanbula, Ağan sak sık mektup yollaş İstanbulda yosma çokmuş Bakma ağam sakin ola. İstanbula yaklaştıkça, Adaları gördükçe sevinci artıyor, Pencere- den fırlacak gibi oluyordu. İçeriye yolcuları deftere yazan polis girdi. Samuel Efendi kendi. sini yazdırdı. Sıra Petek'e gelince iş biraz çatallaştı. Petek”! üfus kâğıdı Samuel Efendide idi. Tu- haf bir bakışla bakarak sordu: — Sizin neyiniz bu ? — Hiç. Konturatlıyım. Petek atıldı: — Ben artistim! — Sen mi küçük hanım !? Polis gülümsedi. Samuel e konturatoyu çıkarıp gösterdi. No- terlikten yapılmış pullu mullu kâ- arko baktı, Samuel fendi her şeyi den düşündüğü için iki ii kişiye de kızın velisi namına im- za ettirmişti. İki ziyafete iki imza. Pabalı değil. — Nereye misafir olacak? — Bristol oteline. — Pek şatafatlı artistmiş yahu! Vesikası var mı? Samuel Efendi irkilerek sordu: — Ne vesikası!? — Pardon, yanlış anlamaymnız. Artist vesikası. Sahne artisti olduğunu gösteren kâğıdı uzattılar. Tren Haydarpaşa garma girdi. Petek garın loşluğun- dan bir şey anlamadı. Biraz canı sıkılır gibi ibi oldu. Fakat kapıdan çi- kıp mermer merdivenlerin üstün. den İstanbula doğru bakınca ken- Üni atamadı. Ne gzel! Ne güzeli Diye çırpındı. Yolcular, karşıcılar bu ün sn geç kzn erinç çırpınışma gülümseyerek bakıp ge- Siyorlardı. Vapur büsbütün hoşuna gitmişti. Saatlerce denizin hep ke- narından gitmişlerdi. Şimdi deni» zin ta üstünde idiler. Artık bir 86- vinç ve güzellik buhranı geçiriyor- du. Otele girinciye kadar hiç bir şeyi ayrı ve net olarak görememiş” ti: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: