19 Eylül 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

19 Eylül 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“4 zımgelen tedbirleri genişletici ma- Askeri bahisler Fransada, halkın savaş gazlarına karşı korunması için neler yapılıyor? Fransız Harbiye Nezareti, 1931 yılında, sivil halkın zehirli gazla, karşı korun: hiyette yeni tedbirler almış ve te- meller neşreylemiştir.Bu yeni neşri © yat, asri bir ülkede halkın savaş gazlarına karşı korunması içi pılmakta ve yapılacak olan işl bize öğretmektedir. Bunlar çok en- teressan şeyler. Yeni telâkkilere göre, savaş gaz- larma karşı sivil halk ikiye ayrılı- yor: Birisi muallim olarak kullanı. İacak kısım, diğeri de bizzat öğre- tilecek halk kütleler Muallim olarak şu sınıflar dik- kat bakışma alınıyor: Yangın sön- dürücüler, polis, bele: miryolu, posta telgraf idaresi me- murları fabrikalar mensupları, dok- torlar, eczacılar, ( sayraklar (1) mensupları, nihayet te mektepler muallimleri ve muallim hanımları, İşte yukarda sayılan bütün bu $i- nıflara mensup kimseler, yaşamak- ta oldukları mahallerdeki askerlik koşunlarındaki gaz zabitleri vası- | ler veyahut fabrikalar birer tasile muallim olarak yetiştirilecek- lerdir. Bunlardan doktorlar ve cc- Zacılar ite ayni zamanda zehirle nenleri kurtarmak ve — gazlanmış mıntakaları temizlemek işinde da- hi mükemmel olarak ye lerdir. Kolordu kumandanları, ken- di mıntakaları içinde oturan ve ya- şıyan işbu meslekler mensuplarıa kurslar açmak, bunlara lüzumu ka- kar muallim tahsis eylemek, gaz za- bitlerinden ve doktorlardan icap | edenleri garnizon olmıyan mevki. | lerde açılacak kurslara kadar gön- dermek ile yumuşlandırılıyorlar. Muallimlik edecek olan işbu meslek mensupları yılda hiç olmaz- sa iki defa işbu kurslara iştirâk et- | mek için davet edileceklerdir. Bil. | hassa yedek (2) zabitlerden bir sa-| vaş halinde bulundukları mıntaka- da gaz savma işinde yumuş alması muhtemel olanlar bu kur: işti- | râk edecekler ve böylece daha ba- l rışıklık zamanmda askeri uçku ve gaz savma uzuvları ile sivil halk a- rasında sıkı bir temas ve iştirâk vü cuda getirilmiş olacaktır. İşbu kurslarda aşağıdaki madde- lerin öğretilmesi kararlaştırılmış- tır: Gaz savaşına tarihi bir bakış, gaz savaşı hakkında umumi düşün- celer, gaz koruması teşkilâtı, gaz- lara karşı korunma, sığınaklara | girmek suretile müşterek gaz ko- runması, tecrit edici (müvellidülhu- | muza tüpleri) veya filitre edici (maske) cihazlar kullanmak sure- tile tek insanın gaza karşı korun- ması, cihazların sökülüp takılma- $ı, kullanılması ve bakımı usulleri maskelerin ameli surette kullanıl- ması, gazlanmış bir mevkide mas- ke takılı olarak uzun müddet dur- mak, gaz musaplarma yapılacak muamele gibi şeylerdir. Doktorlar ve eczacılar ve sayraklar mensup | ları ise, yılda iki defa, aşağıdaki iş-| ler hakkında yetiştirilmek üzere kurslara devam edeceklerdir: Kur- lara yapılacak sıhhi yardım ve muamele, gazlanmış mevkilerin ve meskenlerin gazdan temizlenmesi, Kolordular, kendi mıntakaların- da açılacak gaz kursları için lüzu- mu olacak talim ve terbiye vasıta- | 5 Milliyet'in edebi romanı: 71 YAYLA KIZI. — YAZAN: Aka Gündüz. — Jurnal de Deba gazetesi bu son cümleyi kalemine doladı. Türkiye aleyhine verdi veriştir. İstanbul muhabiri İösyö Piyer Mil bu iddiayı şu kat'i şekilde is- pat etti: Eğer bu kızın aslı Fransız olmasaydı bu kadar yüksek bir sa- nat kabiliyeti gösteremezdi. inkü Türk, dünyanm eh kabi- liyetsiz insanıdır. Şumnu muf- tüsü Piyer Mile bir fetva çıkararak teşekkür etti, Fransız Sinema Şirketi hepsine sert bir cevap verdi. Yaylâ kızınm kim olduğunu, kendi taraflı edilen israr üze: ğını cıcığını hepsi: Yaylâ kızı hiç birine ehemmiyet vermiyordu. Yaşayışmı hiç bozm. mıştı. Sabah. Banyo. Ders. İstir, hat. Prova. Oyun. Misafirler. Son- ra yatak. İki haftada bir Nihal abla ile Bey ağasına mektup yazıyor, ö- teberi gönderiyordu. Çok, pek çok kazanıyordu. Fakat rahat değil Bir mânâsız'ık furtınası her yanı- Debanın | larmı ve koruma sihazlarını temin eylemeğe borçlu tutulmuşlardır. Kezalik, © askerlik * koşularının gaz (odaları (| dal tedrisat © için il tahsis edilecek ve böylece, yetişti- rilecek muallimler, gazlanmış bir mevkide ameli olarak bulunmak fırsatını elde edeceklerdir. Garni- zon olmıyan yerlerde ise Belediye- gaz odası kurmak yumuşunu yükleni- yorlar, İşte, evvelemirde, ordu dışında- ki sınıflardan böylece lüzumu ka- dar muallim yetiştirildikten sonra bu muallimler vasıtasile tekmil Fransız halkına, savaş gazlarına karşı korunma usulleri öğretilmeğe başlanacaktır. Bu muallimler, hü- kümetin ve belediyelerin açacakla- rı kurslar ve yaptıracakları toplan- tılar vasıtasile gaza karşı korunma hakkında ameli ve nazari olarak dersler vereceklerdir, Fransızlar, gazlara karşı korun- mak için tekmil halkı yetiştirmek sayesinde halkın zehirli gazlardan k m da azalacağı, müdafaa etme: ğrenen halkın artık savaş gaz- larından çok korkusu kalmıyacağı- nı düşünüyorlar. (*) CİNOĞLU (1) Sayrak hastahane (sayru evi) (2) Yedek ihtiyat (9) Zehirli gazlar hakkında evvelce yazdığım bir makale yanlış düşüncelere 7ol açmış. Ben o zaman, zehirli gazların k memleketlere daha fazla zarar ni söylemiş, bizde, havadan ge- ehlikelere karşı memleketin ağaç- landırılması, halkın şehir ve kasablar dışı na acele çıkması için talimler yaptırı masının çok faydalı olacağını söyler tim. Yoksa bilhassa şehir halkları içi Kuza karşı maskeye olan kat'i lüzumu in- kâr etmedim. Gelecekte kendisinin ve a- ilesinin ve çocuklarının hayatını koru- mağ: düşünen her Türkün, dişinden tır- Dağından arttırarak bir gaz maskesi te darik eylemesi kadar lüzumlu bir şey 0- lamıyacağı besbellidir, c. | RADYO . | Bugünkü prozram ISTANBUL £ Gr olanlara mah- 2030 Eftalya Hanım Sadi bey ve arkadaşları 2130 Gramofon. 22 Anadolu Ajansı, Borsa haberleri, saat ayari, MOSKOVA, 1481 m. Her günkü neşriyat. VARŞOVA, 1411 im. Hor günkü meyriyat. 21,08 örkesira 25 kakvekame imürkiek, BUDAPEŞTE, 550 m. s0 stüdyodan bir kahve Terinden; ZB10 yam ke MİLANO - TORİNO - FLORANSA plâk 21 haberler pâk, 21,50 ope: 88 m. musiki, İl,10 Keskanç isimli tem sil 21,50 kömser o Dvorak, o Brahme, 2320 plüklerı « ROMA, 461 m. 21,5) Terrendor isimli operet temsili BÜKREŞ, 394 m. 20 ders-kömser, ZI taganı bra 215 radyo ERESLAU, 325 7115 radyo orkeatr 2545 wusahabe, 24 da 3125 Ork: 22,15 dana musikisi nı kaplamıştı. Bu furtına içinde ar- tık köse dayıya da dayanamıyor- du. O da kazancına rağmen gittik- çe hüzünlü bir hal alıyordu. Sarı Eminden Nahiye Müdürü vasıtasi- Imıştı, Sarı Emin gezgin- ci çerçilikten vaz geçmişti. Ediydi- az kazançla istasyonda bir dükkân açmıştı. Tiftik düşmesey- miş bu yıl üç yüz kaymadan çok pa- ra kazanacakmış. gün adam akıllı bunalmış! — Buradan gidelim köse da; — Paristen bıktım mı? —Onun gibi bir şey. Zaten kon- turatomuz da önümüzdeki ay yor, Bir ay önceden haber verelim. Petek Parisi sevememişti ki bık- sm. İlk aylar hoşuna gider gibi ol- iyanayı, Dresdeni, gördükten sonra değişti. " Pari e aşağı (o yukarı bir solukluk bir loşluk, hattâ bir kirli- lik görüyordu. Ötekilerin parlaklı- ğına, renklerinin açıklığa, ferah- Mi temizliğine bakınca Pariste san- | | ra MİLLİYET SALI*19 EYLOL- 1933 Türk adları Besim Atalay Beyin bir kitabını Ame- rikadan merakla istediler Memleketimizde canlanan özdil cere- yanı bütün dünyada derin bir merak u- yandırmıştır.. Daha düne kadar Avrupa ve Amerikanın gö- zünde hiçe se bir milletin artık öl müş sanıldığı bir 8: miden can - hükümdar i bir varlıkla or taya atılması büyük bir hayretle karşı - lanmıştır. Hele eşi görülmedik bir se- ferberlikle & mili dilini “ hallet 2” 2. derleme yolile can- irmak teşebbü- e şaşırtıcı bir l de İlik Sel yı ların Arap ve Acem den uzaklaşarak milli Türk tarihinin sak ladığı öz türkçe adlardan seçilmesi Yeni doğan yavrulara ad vermek işi her bunun benzerleri vardır. Tanzimattan sonraki devirde ilk ad (Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin) gibi bir öz müslüman adı olmak, de bir vasıf gösterir arapça veya #cem- ce söz OT üzere Hurrem Şadan, Şeyda Saffet, Fe- idun Hilmset.. ilâh gili Türk Salar. paça Kali Sp de kendini. söylemiş Fakat en büyük hâki im. di herkes diği yavrusuna bir türkçe ad arıyor. Bunu bulmak için şuna, bu- ma akıl soranlar da âz mini toplryan bu eserin değeri çök bü- yüktür. Yeni milli cereyanı her yerde merakla kovalıyanlar olduğu gibi Ameri ka birleşik hükümetleri merkezi olan Washington'daki Kongre kütüphanesi de bu esere heves etmiş, bir tanesini müellifinden istemiştir. Besim Atalay Bey nüshası tükenmiş olan eserden güç lükle bir tane bularak Amerikaya gön - ştör. Türk tarihlerinde ve Pfannele rinde geçen öztürkçe erkek ve kadın'ad larının bir kitapta toplanması , yüksek değerli bir iştir, B. Atalay Beyin bu kitabın ikinci ve daha ta - skısnı çıkarmak İstediğini sevinçle öğrendik. | İlk bankıdaki adlar pek, azdır. İkinci barkıda bunların daha çoğaltılacağı besbel Düşüncemize göre Besim Atalay B. yeni baskıda Türk adlarını elden geldi- #i kadar eksiksiz toplamayı kendine yol tutmalıdır. Bu adların tarihi olup olma yahut âhenksiz olması onu durdurmamalıdır. Türk tarihinde, destanlarında, hikâyelerinde, masalla - rında, Orhon, Yenisey âbideleri, K, datkubilik, Uygur metinleri.. vesair: gibi bütü eski dil vesikalrmda ne ka- dar ei ad geçerse hepsini toplama, İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz Sigortaları balk için Merkezi idaresi : Beyoğlu ki bir bakımsızlık vardı.Bunu Fran sız gemilerinde de sezmişli. Aus- tand'da İngiliz filosunu gördükten sonra oTulonda Fransızlarınkini gezmişti. Birinde krem rengi, pırıl- tılı bir temizlik, bir parlaklık var- dı. Berikilerde ise griye, ocak ku- rumuna çalar, ohandiyse sürülen yerden yağ fışkıracakmış gibi bir kirlilik seziliyordu. Onlar temiz i- diler de bunlar pis mi? Hay:r. İki taraf ta temiz, bakımlı, yeni.. Fa- kat her nedense Fransızlarda bir renk ve iş karartısı vardı. Ne yap- salar, ne etseler bu karartmaya bir | temiz parlaklık veremiyorlar. O- peranın gicır gıcır, yumuşak, zarif iç merdivenlerinde bile bu karan- lik göze çarpıyor. ket çok uğraştı. Nafile. İtal- yanlar angaje etmek istediler. Pa- inde uyuşulamadı. Almanya- ya karar verildi. İyi ama, nereye? Almanlar müthiş bir sahne ve stüd yo rekabetine çıkmışlardı. Ameri- kalıları alt etmek için akla gelen gelmiyen fedakârlıkları yapmak- tan çekinmiyorlardı. Tekliflerin a- rasında Petek'i yüreğinden yaka- lıyan bir tanesi vardı. Rişar Tav- | ber ve İvan Mujikinle beraber yeni bir film çevirmek için şartlarını sor muşlardı. Mevzuun hülâsasını bildirmişler. Galatada Ünyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. İ Anketimize Gelen karşılıklar Gelen karşılıkları pey- der pey neşrediyoruz Liste: Elde olan sözler lik; kongoş, konyuş, bencilik; burun bü: teçkin; uluşunma; bi ; nül; Özlük; Avurt; Öğüngenlik. Gurur: Küve; , Maksudi B. Teçkin. — Buhari Kibir: Teçkin. © Buhari, Büyüklenme. Ulusinma, Hibetülhakayik'te geçer, daha çok Tekebbür na mına, Burunbüyüğ! Konguş. (Ham kibir bem se fat olarak mütekebbir). Kon guşluk. (2) Taazzum: Avurt. Kurum. Tefahür: Ulusinma. Kıwanma. o Kof, kabarmak gibi sözlerle özdar(1) ola- cok olan bu söz Tefahür'de- ki şişip kabarmayı iyi ifade eder, (Öğüngenlik) Öğünen «ö- zünü lügatlarda bulamadım Fakat işittiğimi sanıyorum). Vakar: Ağırbaşlık. Ölçüm. Zahir; Kıvanlık. Kıvanmak'tan; kıvanılacak mesne, Süleyman HURŞİT (2) İb. Alâettin Beyin Yeni Türk lögatı Kongüğ sözüne başka mana koşuyor. (1) Kökleri bir olan: sözler için kullanılan Kökdaş sözü sanıyorum ki, meselâ (Kapamak) ve (Kapı), (A- damak) ve (Ad) gibi kökleri artık te hut münhasır olmak gerektir. Bu hal- de (Köpük), (Kap), (Kavuk), (Ko- van) gibi, daha uzaktan benzeyiş bir kökün teşekkülden evvelki nüve- sinde bağlı bulunan sözleri ayırt ct- edelim, şekkül etmiş sözlere münhasırdır, ya | mek lâzım gelir diye bunlara özdaş | Asrın umdesi “MİLLİYET” ABONE ÜCRETLERİ : Türkiye için Hariç için L ER 3 aylığı Ss . e Gelen evrak geri verilmez.— Müddeti Jar 10 kuruştar. — Gaze işler. izin müldiriyete mü. Gazetemiz ilünlerın mesi iyetini kabul etmez. “BUGUNKU HAVA Yenil rasat merkezinden ve. silen malümata göre buğün hava ksmen bulutlu olacak, rüzgür mütedil olarak a sicnlilek ZU en me 13 derece idiz hdır Bunlara bugün memlektimizde kul lanılan bütün türkçe ndlar da katılırca (600 yerine iki katı, belki daha çak öz ad ortaya konmuş olur. Bundan tam on yıl önce öz dilden ad toplamayı düşünmüş olan Atalay Be yin bu yeni baslı lışmanın yemişlerini de vereceğine inant yoruz. müsait şeraiti havidir 4887. 5965 <CEEİ di. Tavber, Verdun kalesine hü- cum ederken gözlerini kaybeden Alinan çeruşıdür. Svan “Mu jikin Avusturyanın ırzını aamusu- nu Galiçyada kan döke döke mü- dafaa eden bir Türk binbaşısının | tercümanıdır. Binbaşmın Berli de tahsil eden bir kızı vardır ki Pe- tek'tir. Türk binbaşısı Avusturya yı mü: ederken yaralanıyor. Ölürken tercümanma vasiyet edi- yor: | — Kızımı bul. Kimsesizdir. Ana- doluda Yıldırım orduları grup ku- mandanı Mustafa Kemal paşaya gönder. Yaz ki sınif arkadaşın cep- hede ölürken kimsesiz kızını sana emanet etti, Fakat Avusturyalı tercüman bu vasiyete hiyanet ediyor. Bile bile hiyanet ediyor. Vasiyeti bile bile ye| rine getirmiyor. Çünkü Türk hinba- şısının Viyanayı müdafaa ederken şehit olduğu gün, o Kara Mustafa Paşanın Viyana muhasarasını çöz- düğü güne tesadüf ediyor. Berline gelen tercüman bu sırrını her nasıl- sa tanıştığı kör Viyanalıyı oracıkta boğuyor. Kızı buluyor. Mütareke olmuştur.Dünya karma karışıktır.Bir kör ile bir kim sesiz ne yapabilirler? Kızm sesi gü- zeldir. Tavber kitarını sırtlıyor. Kız daha geniş bir ça | İki damla gibi İnsan ne kadar eski evli olsa, uslu ol- sa, hattâ karısını sevse, gene sokakta, vapurda, “tramvayda gözü kayiyor ve etrafına bakıyor. Eh, insanlık bul Meşhur ölem bir söz var: İnsan her- gün baklava, börek yese en sonunda bi- kar. Sabah beraber, akşam beraber, odar dn beraber, Sofrada beraber, hülâsa örm- rünüz oldukça bir arada yaşadığınız ka- dını ne kadar şiddetle severseniz onu görmeğe alışmış olduğunuz İçin, & zo fazla heyecan © veremez. Bu da pek tbiidir. Bir de komşunun tavuğu o komşuya kaz görünürmüş. Fakat sokakta, tram- vayda, vapurda tesadüf ettiğiniz cinsilâ- tif, darbrmeselinin aksine (olarak kart tavuk ta olsa, piliç gibi görünür. Kazara kart tavuk değil de, kısmeti- nize bir piliç düşse ne yaparsmız? düşünmeyin, Fettah Beyin yaptığını ya- paramız. Fettah Bey evden çıkmış, etrafına ba- kına bakma yürüyordu. Kaldırımda ev- yelâ bir çift küçük ayak © gördü, Sonra ince bilekler, daha sonra zün baldırlar. Gözlerini yukarıya | kaldırdıkça hazi: neler keşfediyord cecik bir bel, karar omuzlar. Ve sonra minyon bir bağ. © zarif, lâtif mahlük önde Fettah B. arkada, yürüyüp gidiyorlardı. Fakat git- tikçe, Fettah Besin de iradasi ve ihtiya- rr elden gidiyordu. Nihayet tahammül edemedi. Mezbu- veye yaldaşarak, münasip bir tavur ve tırmış, yaymış yakıştırmış, nereden ge- lip bereyc ridiyorsunuz? Genç kadın Fettah Beyin ilüfatına | ehemmiyet vermedi. Fakat çok geçme- den ahbap oluverdiler. Fettah Bey bir adamdı. Hemen teklifsizleşmişti — Canımın içi, senin ismin ne? — Huriye. Ya sizin isminiz? — Fettah.. Ve o gün akşama kadar gezdiler, toz dular. Fettah Bey o gün işi gücü sermiş ti. Her zaman altıya doğru eve giderken, saat sekiz olmuş, hi ical göstermi- yordu, Evde, karısı Macide Hanım bek- leyip duruyordu. Lâkin Fettah Bey her seyi unutmuştur. Sant ona doğru ayrılıyorlardı. Huriye sordu e gün buluşalım? Yarın da bulu- şalım istersen, Bey ensesini | kaşıdı. Ertesi şe gitmemek olamazdı. Adresi- — Hafta içinde telefon edin. Huriye adresi öğrenince, bir feryattır kopardı: in Macide isminde şkön | bir karınız var, değil mi? O, benim eski arkadaşımdır. Fettah Bey şaşaladı —Hâlâ konuşuyor musunuz —Tabüi., Yalnız yeni mediğim için gelemiyordum. —Peki ama, ben size ovde hiç tesadüf etmedim. — Sizin evde olmadığınız zamanlar gelmiş olacağım. — Demek eski dostuz.. Siz yeni evin adresini sormak için bugün daireye gel- miş olursunuz. Ben de karıma böyle an“ latırım. Bu suretle tehlikeden kurtulu- ruz. > Çok güzel, Öpüşerek ayrıldıl. Fettah Bey bu yolda © düşünüyordu. Karısının ne tuhaf o arkadaşları varmış ta, bilmiyormuş. Huriye evli bir kadın... Para için değil, fantazi için aşiftelik edi- yor, Eve geldiği zama karısı Macideyi henüz mantosunu yeni çıkarıyor buldu: —Yeni mi geldin? — Evet. Bir arkadaşımda idim. — Bugün daireye senin bir arkadaşın geldi. Yeni evin adresini sordu. — Huriye mi? Aman ne memnun ol- dum, ne göreceğim gelmişti. Fettah Bey endişeli sordu: — Nasıl bir kadındır? — Çok eski arkadaşımdır. Genç kız- — Bana bak, ona bakma. Beni gör, onu görme.. Huylarımız o kadar uygun, © kadar uygundur ki tarif edemem. Zevk lerimiz, hislerimiz birdir. Elmanın orta- sından kes, ha o yarrm elma, ba bu ya- rum elma. Fettah Bey kekeledi ? ni sever misin? —Neye sordun? — Huriye, Hanım da Kocasını sever mi —Çok sever. — Desene ki, o da benim gibi talihli Dahiliye mütehassısı Doktor Muallim Hafız Cemal Bey ile Sabiha hünrmefen- dinin nikâh ve evlenme merasiminin Bey lerbeyindeki köşklerinde icra olunduğu» nu haber aldık. Tarafeyne saadet temen- ni ederiz. 7 TÜRK Sineiiasi 21 Epa perşembe akşamı 9,45 te Mevsimin küşadı münasebetile Rejisör: REX İNGRAM'ın Zeynebin Günahı Filmini takdim edecektir. PİERRE BATCHEFF - ROSİTA GARCİA - COLETTE DARFEUİL 7517 Yarın akşamdan itibaren SERE MELEK SİNEMASI büyük filmlerine başlıyor. VALANSYA gp nefis şarkılar ve musiki ile süslenmiş çok merakir ve heyecanlı büyük film (Fransızca sözlü) oynıyan : BRİGİTTE HELM Ayrıca: Paramount dünya baandleleri gazetesi ve büyük san'atkâ, ârımız MÜNİR NURETTİN B. sahnede bizzat yeni ve güzel tangolar söyliyecek MES'UT CEMİL VE YAKUP NECİP Beyler orkestrası kendi- sine refaket edecektir. Fiyatlarda zam yoktur. Biletlerinizi şimdiden aldırın. la yanyana yola düşüyorlar. Geçtik- leri köylerde, kasabalarda şar- kılar okuyorlar ve aldıkları beş on- para ile Ankaraya kadar geliyor- lar, Sakarya zaferle bitmiştir. Ga- zi Mustafa Kemal Mecliste izahat verdikten sonra çıkıyor. Tam bu- sırada Tavberle £ binbaşının kızı, Tavberin bestelediği: Tanriye çok şükür, seni bulduk Gazi, şarkısını okuyorlar. Gazi bir elini Tavberin omüzu- na koyuyor: — Göreceksiniz, diyor. Daha ne- ler olacak göreceksiniz! Tavber haykırıyor: — Görüyorum! Gözlerin açıldı, örü; yor. Petek bu hülâsayı dinledikçe çıl- dırıyor: — Bunu, dünyada benden başka çevirebilecek kim varsa, alninı ka rışlarım! Diye haykırıyordu. Sonra: — Fakat yazık! Dedi. Mujiki- ne bukadar alçak bir rol vermeme» ki. Fakat film yarıda kaldı. Çünkü Almanya karmakarışıktı. Önüüe gelen bir politika fırkası kurmuş 80- kıklarda gırtlak gırtlağa çarpışıyor lardı, Teneke miğferliler, çinko kı- (7516) lıçlılar, tahta tabancalılar yayga- rayı bastılar ; -— Avusturya ile birleşmeğe ça- lışırken bir Viyanalıyı bu o kadar kepaze etmek siyasetçe doğru de- ğildir. e Bu gürültüden Amerika- İdar çöplenmeğe savaştılar. Petek'e insanı çıldırtan bir teklifte bulun. dular: Bu filmi bırak! Mukavele mu cil :e paranı zaten peşin aldın. Suç sende değil. Hükümet bırak. mıyor ki çeviresin. Amerikaya gel, Holivood'un en parlak yıldızı ol. — Almanyada başka bir film çe- virmeğe karar verdim. — Bu karardan vaz geçmek için ne istersin? Samuel Efendi atıldı: — Yüz bin dolar! Amerikalı bir saniye; ensesini kağıdı ve hemen cevap verdi: — Orrayt! İşte yüz bin dolarlık çek. Amerika için ne istersin? — Bir kaç gün düşünelim, —Meselâ kaç gün? — On beş gün. —Bunu üç güne indirmek i yirmi beş bin dolar veriyorum. —Peki üç gün sonra, — Bu üç gün içinde hiç bir sine- macı ile görüşmemeği teklif ede- rim. Bunun için de on bin. (Arkası De

Bu sayıdan diğer sayfalar: