9 Kasım 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

9 Kasım 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© caktır, 6 M. Molotof'un Tehditlere cevabı (Başı 1 inci sahifcde) (“PE © hazırlıkları yalnız şarka değil gerpte de” inkişaf etmektedir. Bu hâdiseyi hususi bir dikkatle takip etmemiz ve devamlı şarktaki vekayii gözönünden ayırmama- mz . Kızılordumuzu takviye et- tik ve ediyoruz. Katiyen eminiz ki bir isarruz vukuunda mütearriz, namağlup kızılordunun, ne demek olduğunu anlaya ütün hazır bulunanlar , M. Mo- İotofu şiddetle alkışlamış'ardır.. Sovyet gazetelerinde bayram için neşriyat MOSKOVA, 7.A.A. — Tas Ajansı bildiriyor ; Teşrinievvel ihtilâlinin 16 ım- er yıldönümü münasebetile gaze'eler on- ol sene zarfında Sovyet aya siyasi, #ktasadi ve harsi hayatın bütün sahah İsvestin gazetesi başmakalesinde ihti- kilin onaltıncı senesinin Sovyet ziraati, ü içi muvaffali- dafan kabiliyetidi artıran, Sovyet Rusya- nim müslihane siyasetinin büyük muvaf- fakiyetine şahit olan ve fakat ayni za- manda beynelmilel münasebetleri ha- leldar olduğunu ve harp tehlikesinin art- tığını gören bir sene | olmuş clduğunu © yazmaktadır. Beynelmilel vaziyeti tahlil eden bu gazce diyor ki Bütün cephelerde elde edilmiş olan mu | vaffakiyetler, Sovyet Rusyanın satvetini | dar Sovyet Rusya- ilân eden bir çok hükümetler, şimdi mu- karenet yoluna doğru istikamet almış bu- Yamayı ük isede bu memleketlerin bilhassa böyük halk kütlelerinde ve rn sımflarında ha- li luğurmuza dair olan şayiaların O hayal mahsulü ve emperyalistlerin icadı olduğunu vazihan görüyorlar. Litvinof - Roosvelt telâkisi, bütün dün- ya için tarihi ebemmiyeti haiz bir misal- 'dir, Kapitalist ülemi işmre eden devletler girişmek istediği müzskerelerle Sovyet Rusyayı mahvetmek ümidinin temamen boş ve hayali olduğunu anlamışlardır. Alman milliyetperver sosyalistleri on sene müddetle Sovyet Rusya aleyhinde bir harp programı bazırladılar. Fakat ik- tidar mevki'ne geldikleri zaman Sovyet Rusya ile olan münasebetteki gerginliğin herkeslen ziyade kendileri için bir teh- like olacağını anladılar. Sovyet Rusya, faşist taarruzlarına mürameha etmek is- temez. Sovyet Rusya, kendisine karşı ta- kip edilecek hasmans siyaset i“âbi ken- disine tevcih olunacak taarruzlara karşı mukabil tedbirler tır, Alman fa- Japon faşistlerinin Mançurideki tah- rikitlara Sovyet Rusya aleyhine müte- veceehtir. Fakat Japon emperyalisileri- nin kendi aralarında dabili ve harici si- yaset hakkında mücadelede bulunmaları gösteriyor ki, bunlardan en realist olan- lar Maceraya atılmak istemekle (kendi . başlarını tehlikeye koyacaklarını anla- maya başlamışlardır. Sovyet Rusyann emperyalist devletlerin kendi aralarında yapacakları bir mücadeleye kırışmya hiç de niyeti yoktur. Kapitalist dünyanın mücadelelerine ka- rışmamak siyasetini gösteren deliller, a- demi tecevüz misakılarının ve mütearri- zin tarifine dair olan misakın aktedilme- sidir. Japon militarist mahafilinin müna- sebetlerdeki gerginliğin mesuliyetini Sov- rt Rusyaya atfetmek hususundaki bü- tün teşebbüsleri yalnız şu tek hadise kar- şısındâ kırılmaya mahkümdür ve kırıl- maktadır. Sovyet Rusya, Japonyaya ade- mi tecavüz misaki akdi teklifinde bulum- muştur, İsvestia gazetesi netice olarak diyor ki: “ Burjuva unsurlar, yeni bir aske macera ile bizim metaimize mani olmak teşebbüsüne kalkışabilirler. Binaenaleyh hazır bulunmalıyız ve bu tehlikeyi asıl unutmamalıyız. İktisadi bünyemizi kuv- ar ve memleket müdafaa vası- talarını takviye etmeliyiz. düşman bir maceraya atılmak tehlikesini göze aldı- ğt zaman Sovyet Rusya halk kütlelerinin galyanı sayesinde inhizame uğrayacak te. Makineleştirilmiş kitaat 3 Misafirlerimizin Dünkü gezintileri (Başı 1 inci sahifede) nin on sene zarfmdaki faaliyetini , ve Kız Muallim mektebinde de mektebin şimdiye kadar gösterdiği tekâmül dev- resini gösteren birer albüm hediye edil. miştir, Misafirler, Kız Muallim mektebinde vakit geç olduğu ve talebe de dağılmış balardağn için sınıflara girmek imkâ- mını bulamamışlar , yalnız leyli talebe- nin bulunduğu mü muna gir mişler ve bir kısım talebenin jimnastik harekâtın: görmüşlerdir. Misafirler mek- tebin her tarafını ve bilhassa cüm- buriyet bayramı münasebetile yapıl- mış olan Sergiyi gezmişlerdir. Maarif komiseri Mösyö Bubnov mektep müdür ve muallimlerine bazı sünller sormuş ve aldığı cevaplara kar- şi memnuniyetini ifade ederek mektep- te gördüğü intizamı takdir etmiştir. Misalirlere talebenin vücuda getir- diği elişlerinden bazı hediyeler takdim edilmiş ve bu ziyarette bulunmayan Vo- roşilof cenaplarile diğer zevata da ay- ni hediyelerden gönderilmiştir. Heyet mektepte kahve çay ve lokum larin izaz ve ikram edilmiş ve oradan üniversiteye gidilmiştir. Matbuat Cemiyetinin Sovyet meslektaşlara hediyesi Sovyet heyeti ile şehrimize gelmiş olan Pravda ve İzvestiya gazeteleri mu- habirlerine İstanbul Matbuat Cemiyeti birer matbuat rozeti geçen sene neşre- dilmiş olan almanaktan ve Türk gaze- tecilik | tarihi hakkındaki eserden birer nüsha hediye etmeğe karar vermiştir. Dün akşamki balo Dün akşam Hariciye vekili Tevfik Rüştü Bey, misafirler şerefine Dolma- bahçe sarayında mükellef bir balo ver- mişüir. Baloya şehrimizin kibar maha- Baloda sefirler, kor diplomatik, €- 'debiyat ve sanat âlemine mensup müm taz şahsiyetlerin de hazır bulunmuş olduğu bu balo fevkalâde eğlenceli ve dostça bir hava içinde geç vakte kadar devam etmiş Vapurcular İkiliği kalktı yi 1 inci sahifede) purcuların şirkete iltihakları, bunla- rin hakem kararına temyiz mahkeme- si nezdindeki itirazlarını takip hakkını intizar leri şartile takarrür etmiş- tir. Bu hususta temyiz neticesine göre hareket olunacaktır. Denizyolları kanununun teşekkülünü istihdaf ettiği şirketin bütün armatör- leri ihtiva etmesini âmir bu neticeyi zaruri kılmıştır. Dün şirket haricinde kalan vapurcu- ların da şirkete iltihakları takarrür et tiğine dair alâkadar şehrimiz mele. mala 'da tebligat yapılmıştır. Amerikada Yeni bir harp (Başı 1 inci sahifede) rasını sarfetmek (istemeyen bir smıf halkın hatir hareketinden ileri gel - retle bu amele de kendileri ve ailele- ri için bir az fazla para sarfetmek im kânmı buluyorlar, Bu suretle Amerika da yeni bir harp açtık. Bu harp cihan harbinin neticesi ve onun devamıdır.” resmi yaptırmıştır. Geçide her sınıftan makinalaştırlmış ve motörleştirilmiş bü- tün kıtaat iştirak etmiştir. Staline, Mo- lotof, Kaganovitch Kalenine ve diğer fırka ve hükümet erkânı tribünü ve Le- nininin merkadini işgal ediyorlardı. Se- firlere hususi bir tribün tahsis edilmiş- ti. Şehrin bütün cadde ( ve meydanları, kızılmeydandaki merasime iştirak etmek için kolonlar teşkil etmiş olan müstah- demin ve amele ile dolmuş idi. Nümayiş- şiler, Sovyet hükümetinin sulh siyaseti ni, mazhar olduğu terakkileri temsil e- den ve memleketin müdafaası vasıtaları- nı ve kızılordunun satvetini takviye et- mekle beraber sulh için mücadeleye de- vam etmek zaruretine işaret eden levha» ları oldukları halde geçmişler. dir. Gece M. Kalenine büyük bir suvare vermiş ve bunda hökümet erkânı ile se- firler hazır bulunmuşlardır. MİLLİYET PERŞEMBE 2. TEŞRİNİSA i 153 “Yeşil camiyi iptidai Bulan mimar (Başı 1 inci sahifede) serin bilhassa kubbelerin biribirine bir- i itibarile büyük bir san'at Bey arasında geçen bu sözler şehrimiz- de, san'at muhitinde büyük bir alâka uyandırmış, bilhassa mimarlar arasın- da bir çok dedikodulara yol açmıştır. Sedat Beyin şahsiyeti ve memuriye- © bu mevzu üzerinde daha büyük dik- kat ve alâka uyandırmaktadır. Sedat B. üç ay kadar evvel Maarif vekâleti tara- fından eski eserlerimizi tetkike ve bu hususta hazırlanacak eserin esaslarını tesbite memur edilmiştir. Esasen Sedat Bey ötedenberi bu sahada çalışmakta ve ihtisas sahibi bulunmaktadır. “Ahmet Kemal Bey ne diyor? Dün bu şayamı dikkat mevzu üze- rinde bir muharririmiz muhtelif mimar ve san'atkârlaria görüşerek fikir ve mütalealarını sormuştur. O Ötedenberi Osmanlı Türklerinin ilk anlardaki mi- marisinde bir şaheser olarak gösterilen ve beynelmilel bir san'at şöhreti olan Yeşil hakkında ilk müracaat ettiğimiz Maarif vekâleti müzeler mimarı Ahmet Kemal Bey demektedir ki: Bursada Yeşilin inşasile mimari bir taali devresine giriyor. Bu ca- i plân ve örneğine Edirnede Bu da Muradiye cami- lü ü eserin de çini nefaseti ve zenginliği fevkalâdedir. , Ve daha mühümmi kubbe istinatları taraftan merbuttur. Yezilden dala çök yüksek eserlerimiz vardır. Fakat bu, mimari- mizde bir fevkalâdeliktir.,, Mimar Sırrı Beyin fikirleri Üy mari tarzında bir rehber olmuştur. Ge beril Ür umumiye ln ei 28 ti m nattan ve sinden anlayan bir Güzel San'atlar akademisi müdürü Namık İsmail Bey bu husustaki fikrini sorduğumuz zaman söze güzel bir hi- kâyg ile başladı: Ben Yeşile ait tablalarımı ya- parken beynelmilel bir şöhreti olan bir Fransız mimarile beraber gitmiştik. Bu : "Sırtüstü yatmamın sebe- bi bu büyük san'at eserini ve kubbeyi iyi mimari eierler için bir ve bunu tertibe ben mâmur © şil türbe ve camii en başa koyardım.,, Bu mimar dostumun fikrine ilâve €- decek söz yorum. Yeşil düny: mn en güzel eterlerinden biridir. Elif Naci Beyin fikirleri Bu hususta san'at muharriri ressam ENE Naci Bey de demektedir ki: — Bütün dünyanın üstüne titredi- ği bir şaheser hakkında Sedat Beyin söylediklerini istediğim zaman kubbe- alkalen: Di agi Beşli Teki alar kırmızı boyanın bugü- ne kadar hâlâ terkibi bulünamadığını itiraf etmesi aklıma geliyor. Sonra müs çinde nasıl vücuda geldiğini hatırlıyo- Kemerlerin, Basıl as- şünüyorum. Düşünüyorum da hayret ve tecssürüm artıyor. e göre, evvelce ezilmiş olan bir iki çini parçasını meşhur Ahmet Vefik Paşa merhumun Bursa valiliği Hergün bir yazı Postahanenin en mah- rem köşesi... Buraya girenlerin hiç birinden, ne hü- viyet aranır. nede adres sorulur.. Parola verir gibi bir numara söyler, emanetinizi alırsınız İstanbulda post restanla kimler muhabere eder, nasıl? Postahanede Postrestan Size; günün birinde: — Postal en mahrem odası hangisidir? diye bir sual sorulursa hiç düşünmeden cevap veriniz: — Post restant dairesi Buraya gidenlerin hiç birinden ne hüviyet sorulur, ne de adres aranır. uzatıp bir parola ve- vale uzatırlar. tmeğe lüzum görmeden çıkar, ln siniz. Post restant dairesinde çalışan me- murlar, dünyanın en sır , Buraya kimler gelir, kim- lere mektup gelir, kimlerden gelir ve bunların içinde ne yazılıdır? öğrenme- Yi hatırlarından geçirmezler. e Dedik ya, Mahrem oda. Bu mahrem odanın esrarı kendisine tevdi edilen insanlar da ğuna merak etmiş birisi işenin önündeki memur hanı- ma selâmladım: — Affedersiniz, bazı şeyler sormak istiyordüm da... Nezaketle cevap verdi: — Buyurun efendim!.. Sizi dinliyo- Tum. Tepeden inme gibi oldu amma, sor. — “Post restant,, nedir? Memur hanım, gülümsedi: — Efendim, bazı kimseler, mektup- larında açık adres göstermeyi mahzur- Iu buldukları için, postahanede kala- .cağma dair işaret vererek bizc gönde- rirler. Post restant idaresi, onları hu- susi yerlerde sahipleri gelip almerya kadar muhafaza eder. Ben bu tafsilâtı hayretle dinliyor- muşum gibi başımı salladım: — Ya sahipleri uzun müddet görün- meze... — İki ay kadar bekletiriz. Sahiple- gi çıkmadığı halde gönderildikleri ye- Te inde « Çünkü post ( restant mektuplarını gönderenlerin adresi bizce mal —Ya gönderilenlerin adresi? — Onları bilmeyiz. £ Aralarında post restant mektup taati edecekler, bize muayyen bir numara bırakırlar. O numara ile müracaat edene adresi- ni, hattâ ismini sormadan mektubunu veririz, Maam. numara bırakma- yan da olur. O fini, yahut müstear olarak kullandığı adı söyler, mektubunu veririz. — Post restant suretile muhabere edenler geçen senelere nazaran nasıl bir fark gösteriyor. Yani arttı mı, ek- sildi mi? e ——— kâr Ali astamın tezyinat, o madalyon lar, motifler. Ne diyeyim, Bursaya yal mz "Yeşil m e gidilir ve belki Uludağ e eteğinde Bursanın bir sonbaha- rında Bursadan bahsederken bize "Ye- $il Bursa,, dedirten belki de Yeşil tür. bedir. Bütün sanat eserleri miyoplar i- çin manasız bir taş yığınından ibaret. 19 | dairesine bir bakış — Geçen senede azdır. Bu yaz mev- sim, esasen çok çabuk © geçtiği için post restant muhaberesi de nispeten mahdut oldu. — Demek, post restant ta mevsimi- ne göre, azalıp çoğalıyor? — Elbette... Yaz günleri bu oda- da kalabalıktan dolaşacak yer bula- simdi — Anlaşıldı, dedim, yaz yandavula: Tı için en emin vasıta, post Minimini bir kâğıt üstüne öyle biri bir şey haf- | karalanacak: “Nonoşum.. Ben bu ta cuma günü Mecidiye köyüne gide- ceğim. (Beraberce kırlarda delaşırız. Mutlaka gel!... Gözlerinden... öper, ö- per, öperim... c Seni seven Memur hanıma sordum. — Post restant, gördi bizmete mukabil, ne ücret a! — Sadece altı kuruşluk bir vi Bu pul, posta Ücretine tâbi olan mektup- lara yapıştırılan puldan başka fazla olarak alınır; post restant o pulunu, mektubu gönderenler bizzat yapıştı rabilirler. O takdirde kendilerine mek- tup gönderilenlerden pul parası al mayız. — Post restant muhaberesi en çok kimler arasında oluyor? Tabii gençler arasında!.. — İçlerinde ibtiyarları yok mudur? — Pek nadir... e seyyahlar var?... Bunlar, Memo bütün muhaberelerini post res- tantla yaparlar! Gelip geçici olduk- ları için hiç biri muayyen adres vere- mez de ondan. .. z Ben memur hanımla konuşurken çeri şık bir genç girdi. Esrarlı bir vırla, adeta bir kabahat yapmış gibi eğerek: — H. $, diye mırıldandı. Memur hanım, gözlerde istif edilmiş mektuplar arasında bir tanesini çekip uzattı: Delikanlıya bir kese dolusu altın ve- rihe, sanmam ki bu kadar sevinmiş olsun... Adeta etekleri ıslık çalarak uzak- Taştı. Biraz sonra, çıtırpıtır bir hanım içe- ri girdi. Senelerden beri post restant mektup alıp vermeğe alışkın olduğu belli idi: — Varmı bir şey? diye sordu. — Hayır! cevabını alınca omuzları- nı sikerek yürüdü. z Daha böyle bir kaç erkek ve o bir kaç hanım, emanetlerini alıp gittiler, Post restant dairesinden çıkarken memur hanıma bir şey daha sorayım dedim: Günde aşağı yekan, kaç kişi | mektup almağa gelir? Belli . En fazla 20 - 25... En az, (10)... Söylediğim gibi yazım çoğalır, kışın azalır... Şehir içinde, en fazla post restant gönderilen yer Be- yoğludur. Gelen mektupların yüzde sekseni Beyoğlu damgasını taşır.. ESRARSIZ HAYAT Hollywood'da sinema yıldızlarının romanı Yazan: VİCKİ BAUM Terceme: KAMRAN Pile Oliver yatağının kenarına oturmuş el- | e isini at ün edem yeni bir bet o duğu halde sordu: — Ne var? — Affedersiniz... şey... bana... ba- ne... yaram için tafta vereceğinizi va- kan hâlâ durmadı... Müddeasını isbat için de gözünün altmdaki hafif yarayı işaret ediyor- du. İa aynanın karşımda a- yakta durarak, kırmızılık altında sap sarı bir renk bağlayan çehresini tet- kik ederken o da nefsiyle mücadele etmişti, Kit Dabas'ın verdiği bütün nasi- hatleri zihninden geçirdi. Dersini ez- bere öğrendi. O sirada Oliver'e karşı birdenbire içinde yırtıcı bir arzu duy- du. Bu, o zamana karşı hiç duymadı- ilk defa olarak fırtınanın ne yoran şam, ve cılız bir fida na benziyordu. Oliver: — Bende tafta yek, dedi. Ve eski kırmızı bijamasına biraz daha sarmdı ve oturduğu yerden kı- mıldamadı. Francis bir kere daha: mak lâzımdı. Oliver onun Sie gü diğini, kapıdan uzaklaştığını, ken. ne doğru iki adım attığını görünce: 77 Paha başka bir istediğiniz var mı Francis ona bakarak: nin değildi, Kit'ten almıştı. Bu koku Öllceri sinirlendirdi Donka hiç levanta sürmezdi. — Pekâlâ... dedi. Öyle ise Allah rahatlık versin! li. sözleri yaşla dol- “Dünyada yepayalasi olmak müt- hiş bir şeydir. hayvanlarla ko- muşamaz; taşın, binanm, ihtizaz eden Büyük bir şairin dediği gibi: “İn- sanlar suitefehhüm ummanları rimdes hizbizlerine yalgıllır giye sis lara benzerler.” Oliver için Francis bir yol kenarın- da bulup merhameten eve getirdiği bir genç kızdı, şimdi o genç kız gece odasına gelmişti. Francis onu süzüyor du. Kırık küçük bir hareketle ona doğru kolunu uzatım bekledi. — Beni kovmayınız, dedi. Oliver birdenbire yerinden kalkıp ona doğru atıldı. Gayet alçak bir ses- de: — Benden ne istiyorsunuz, baka- yım? Siz, bütün ka ne İstiyorsunuz? Beni rahat bırakamaz mısmız? Sizden ne kadar usandığımı bir bilseniz... insanın kusacağı geli- yor. Her gece ayni şey... Değil mi? Kadını da, erkeği de hep ayni şey... beni hasta ediyorsunuz, yoruyorsu- muz, beni yıkıyorsunuz. Bana oyna- mak istediğiniz adi oyunun me oldu- ğunu bilmek istemiyorum. Her halide bundan daha şayanı merhamet, daha ba, daha sörsemce bir şey alamaz. Ark yeter uyumak istiyorum. Önünden geçip biraz evvel Tobi- yaptığı gibi kapıyı açtı. Bu an -ancis'in hayatma kati istikametini veren bir an oldu. £ Fra in Bre o > hs olda; üstünde, başkasmdan iğ- reti olarak aldığı bir erkek pijaması olduğu halde, Oliver'in odasında öle- gibi geldi. Yalvaran bir tavırla, sesi çıkma- dan mırıldandı: — Oliver... iğ Öteki:” — Maalefes, e ze bu evde hiç bir şey ya Ta hatsızım. Jerry kadınlarla alâkadar değildir. Hizmetçim Dan da izinli... Eli kapın tokmağında, ayakta duruyordu; © esnada mantosunun a- çıldığından ve göğüs adelelerinin do- nuk ve kabarık bir halde soluk kırmı zı kumaştan dışarı çıkmış olduğunun farkında bile değildi. İçinde soğuk bir hiddet, öldürücü bir kudurganlık, kendine karşr ve her seye karşı bir kin uyanmıştı. Ağzr'küstahlık ve fe- nalıkla kabarıyordu. Daima gözünün önüne Donka geliyordu, Donka'nın komodini, ve komedinin üzerindeki haritalı abajur, ve Donka'nmeli, Donka'nın yatağı, Donka'nın yatağın da yatan adam geliyordu. Kapıyı şamata ile kapattı ve Fran kapısına kadar Jerry! diye haykırdı. — Jerry derhal göründü. Hâlâ giyim Kari şikâyetleri Sis düdüğünden şikâyet Bakırköyden bir okuyucumuz yâr zıyor : Yeşilköy Fenerine konulan “Sis düdüğünün” dün gece , saat 23 teli başlayarak, gece yarısından sonra geç vakitlere kadar mütemadiyen öttürülmesi bizleri uykusuz bıra karak sıhhatimizi bozdu. Biz, çalışan insanlar, muntazam istirahat etmez velüzumu kadar uyuyamazsak tabiidir ki bizden iyi bir randman alınamaz. Her fert, her ne ile meşgul olursa olsun, ker | di iktidarı nispetinde, memleket& yardım eder, bir çok yardımlardan da başlı başa bir kuvvet doğar, o şartla ki bu kuvveti teşkil edenler; sıhhati yerinde, başları dinlenmiş, | ertesi günün bin türlü meşakkatine göğüs gerecek bir halde bulunsun” Bakırköyünde, tam © düdüğün aksi istikametinde gece, gündüz inleyen akıl hastaları var» | dır. Bu çok nahoş ve kulakları yır- tıcı, fasılasız sesin bu biçarelerin | ruhları üzerinde yapacağı tesiri de göz önüne alarak bu binlerce kişi- nin yaşayışma zararlı ve esasen bü havalide pek de lüzumu olmayan bu ötüşün susturulması her halde insani bir vazifedir. — Şu terbiyesiz, namussuz heri" fe bir mektup yazalım. Ben söyli- yeyim de, siz makinede yazınız! Pek muhterem ve aziz dostum Hafıza ğ Adamın biri kendini methediyor” m: — Bakınız hafızam çok kuvvetli” dir, dedi, Bir şeyi aklıma koydum miydi bir daha taş çatlasa onu w nutmam, Muhatabı bıyık altından güldü: —Fakat azizim bundan üç ay ev” vel benden beş lira borç aldığını unutmuş görünüyorsun. — O ayrı. O parayı aklıma değil cebime koymuştum, Derisi yüzülen hayvan Hikmet B. karısının arzusunu kr ramdmış, kendisine güzel, . pahali bir kürk almıştı. Kadın o günke- casımın yanında bu kürkü giydi ve endam aynasının önünde kendi gü” zelliğin kürkün şıklığına hayran hayran bakarak durdu. Biraz 80 ra kocası f — Hikmetciğim, dedi, kürk çok güzel amma, insan, ne de olsa, bu kürkü temin etmek için derisi yü- zülen hayvana acımaktan kendini alamıyor. Hikmet B. başını salladı > — Bu hissiyatına teşekkür ede- rim karıcığım! dedi. DOKTOR Rusçuklu Hakkı Galatasarayda Kanzük eczahanesi karşısında Sahne sokağında 3 numa- —————— zamanı. . . “Post restant,, dairesinden ken iki genç kadın, başbaşa vermiğ bir mektup okuyorlardı. Sanki, bu mektup ikisini de ayni yere davet içi müştereken gönderilmiş bir post ret tant olamaz mı idi? M. SALAHADDIN “Yalniz, sö bebekle aşırı yorğun'u” kun tesiriyle büyümüştü. — Sİ beklerler birinin yanımda yattığını oya diye bağırdı. Te bias olmasm, O eğim. Çehresi bir hayalet gibi bembeya? olmuştu. Francis odasında” anlamadan gü" Tümsiyordu. Jerry Heliyonerop rengindeki pi jamasını ağır ağır çıkardı ve kendi tozlu pijama pantolonumu giydi. — Onunda biraz aklından zor“ var, diye düşündü. Allahasmarladık: Ben gidiyorum. Parmağmın ucuyla küçük yarasi” na dokundu. Kan kurumağa başl&” aştı, — Her halde Florence'in evinde de insana bundan fena muamele ef” mezler, dedi. (Bitmediğ £E

Bu sayıdan diğer sayfalar: