2 Aralık 1933 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

2 Aralık 1933 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| i gg A PİC AŞMA MY SAA MOON SEM AÇ A NN A SAY AN MAM AM a AG A AŞMA Mg AŞ AG MAM. ÇAPA AŞAMA e MAM MAŞ ŞAN Hergün bir yazı Tiryaki çarşısının bugün yalnız adı kaldı Şimdi sönen bu yer eskiden Istanbulun en kalabalık çarşısı idi Tiyraki çarşısı!.. . Alın size bir | mazlardı — sırtlarında elma kürk, çarşı ki, bugün için ne çarşı ile bir | başlarında abani sarık, ellerinde münasebeti kalmış, ne de tiryaki i- | marpucu yumruk O büyüklüğünde le... Beyazıttan Süleymaniyeye giden yolun bittiği yerde, köşeyi saptığı- Bız gibi Tiryaki çarşısına girmiş o- Tursunuz. Eski Süleymaniye med- resesinin altmda, şimdi dörtte üçü kapalı olan dükkânlar, ve nasılsa açıkta kalabilen bir kaç kahve, bu eski çarşının kırık dökük son hatı- ralarıdır. Tiryaki çarşısmda, karşıma ilk çıkan bir kahveci oldu; selâm ve rerek sordum: — Buranın en ihtiyarı kimdir? Adamcağız, kendisine uzak bir maziden bahsetmişim gibi, hâfıza- kehriba ağızlık, aksıra öksüre, ca- miden çıkar, sopalarma dayana- rak tiryaki kahvelerinde dinlenme- ğe gelirlerdi. Daha eskiden, cıgara yoktu. Her kes tütün içerdi. Tiryakiler, koyun- larında uzun, biribirine geçme lü- leler taırlardı. Yerlerine yerleşince, lüleyi tak tak diye tahtaya vurur, in ke sesinden avuçladığı tütünü lüleye doldurup, ağızlarından burunların- dan baca gibi duman saliverirler- di. Kurşuncu başı Hüseyin Efendi, Hacı Vehbi Efendi, Ziştoylu Hacı sını yoklamak ihtiyacmı bissede- | Mehmet Efendi, Adliye pul memu- rek alnı uzun uzun (o kaşıdıktan | ru Tahsin Efendi, sayılı tiryakiler- sonra: dendi. Günde elli, altmış kahve i- —Az bekle... dedi, nerdeyse | çenleri bilirim. Tiryaki kahveleri- gelir.. İbrahim Efendi derler. Sek- ir ihtiyardır. Süleymaniye camiinde kayyumluk eder.,, Tiryaki çarşısmda İbrahim E- fendiyi bir fincan kahve içmeden beklemek uymıyacaktı. Alçak, arkalıksızlık iskemleler- den birine oturarak bir kahve 16- nin müşterileri, ayrı ayrı idi. Der- siâm kahvesine, talebejulüm gire- mezdi. Yasaktı, Girecek olurlarsa ceza görürlerdi. Şu Süleymaniye medresesi yok mu, vaktile bu med- resede tamam bin kişiye her çün tatlısı ile tuzlusu ile yemek çıkar- dı. Her kazana 60 okka pirinç, 20 marladım. okka et, 16 okka yağ atarak pilâv Yoğurt kâsesi (o büyüklüğünde | yapılır, çömezlere dağıtılırdı. kulpsuz bir fincanla önüme mis gi- Zerdenin 15 okka pirinç, 40 ek. bi kokan köpüklü bir kahve getir- | ka şeker, bir avuç safran Oo hakkı diler. — * vr a yal Tiryaki ısının bütün kahve. | nız adı var. Yüze n ükkân tör çölüme böyle deve tüyü | ve kaheden kala kala dört kahve- hane ile iki dükkân kaldı. Evkaf müzesinin yerinde bir imarethane vardı. Sabahtan akşama kadar ka- pısının önü amelimanda, işsiz, güç- süz serserilerle dolardı.,, fincanlarla içmek âdetmiş.... Cigaramın ikincisi bitti, odaha kahveyi yarılıyamadım. Bu sırada İbrahim Efendi de, camideki işini Bütünün, geldi” | İbrahim Efendi, kepoükleri ke y palı bir dükkân: göstererek sözünü Tiryaki çarşısmın?. li — Hele otur bakalım, İbrahim Efendi... Oturdu ve konuşmağa başladık: Ibrahim Efendi anlatıyor: — Bu Tiryaki çarşısı, < bir za- manlar İstanbulun en işlek çarşıla- rından biri idi. Semt, Süleymaniye olduğu için, fodlacı softalardan tut dersiâmlere kadar bütün başı sa- rıklılar, burada idi, Camiin duvar pencerelerinin her biri önünde ya bir dükkân, ya bir kahvehane bulunurdu. Bunlar, bi- ver birer yıkılıp ortadan kaldırıldı. Kahvehaneler, tam tiryaki Önlerinde bir kaç ayak merdiven- le çıkılır camekânlar vardı. Kalla- vi sarıklı tiryakiler, bu camekânla- yın içinde bacak bacak üstüne atıp uzun (çubuklarını tüttürürlerdi. Medreselerden talebeiulüm, Har- biye Nezaretinden askerler, Şehis- Jâm kapısından hocalar, akşam ol- maz m Tiryaki çarşısma akın e- derlerdi. Ben (302) senesinden evvelki za manını hatırlamam. Fakat bu tarih lerde, camiin avlu duvarı bir ba- şından öteki başına kadar dükkün- larla dolu idi. Yaldızcı, varakçı, fenerci, divit- kunduracı dükkânları. — Şu kahvenin yalnız senelik gediğini 120 altın liraya satarlar. dı! Bugün kendi satılsa 60 kâğıt zor eder...,, Tiryaki çarşısmın en kıdemlisi İbrahim Efendiyi dinledikten son- ta, bir tek adamın günde (altmış kabve içtiği devirde kuru kahveci- lik eden birinin neslinden gelmedi- ğinize üzülseniz de hakkınız var!.. M. SALAHADDIN İzmir telefonu Tayyare postaları | rr. (Başı 1 inci sahifede) le telefonla görüşmesi mümkün ola- caktır. Tayyare postaları Tayyare ile posta nakliyatına pek yakın bir zamanda ( başlanacaktır. Mektuplar için tayyare farkı altı ku- ruştur. Tayyare için mevcut pullar üzerine bir tayyare resmi sürşarj yap tarılmaştar. İstanbulda bir kaç yerde eski pos- ta kutuları yanında tayyare posta kutuları da asılmıştır. Bu kutulardan Ankarada asılmaya henüz lüzum gö- Tülmemektedir. İstanbul telefon ücretleri Nafia vekâletinin İstanbul tele- si, meye son tebliği. Kalemtraş ellerinde cızır cızır kalem yontup maktaların düzgün beke serra muayene eden ka- mışkalemciler, pirinç ( divitlerini * i rl || em e yonunun fin bizce tetkikatı hakikiyesi bitmiş- tir. Son günlerde Macarlarm yaptı- ler, durmadan altın döküp varak haline getiren varakçılar... Bundan İt teklifin de mühendizlerimizle be- pl Miz Vm ba vaber tetkikin dövün olanakta” kanlar. Ne kadar tanınmış tir- pi mite dilem yaki varsa — ama, kahve tiryaki- | höniesellsir Ez a eme sisatın teminine » Kismen si hal. Afyonkeşler buraya uğra- Milliyet'in romanı: 79 ESRARSIZ HAYAT Hollywood'da sinema yıldızlarının romanı zazan: VİCKİ BAUM Terceme: KAMRAN ŞERİF bana Kit'in dostu buldu, Orada Servöz- ere, tene yapışık, sart renkle pantolon- la sarı bere giydiriyorlar. Bana da sarı renk hiç yakışmaz. Sonra lokantaya çok Zenci geliyordu, Ancak Salr gününden Pazartesine kudar, barmabildim. Orada, Alman sucuğu piğiren bir var, Pis bir ihtiyar. Elleri leş gibi soğan ko- kar, Bıyıkları da boyalı, Bir müddet ba na yaplığı sarkmtılıkları anlamamazlır ğa geldim, sonra sabrımı tükettim Heri fe bir tokat attım. Artık » dedi, di. Tenürdiyot sürdü, kote- vizite için on iki dolarrmı al iraz param vardı. Para birik is ellerini bitiştirerek endişeli bir bakışla Granit,e baktı. NE rk emi hiç dönemiyece. | a — Ne yapayım? Demin aparlıma- liye ödü il pa gelip kapırı mühürlü bulunca neye uğradığımı anladım, Cebimde Kitin kanl aa başka bir şey yoktu. Şa- larak girdim, Pazlak bir iş değil, Onu da Yugoslavların Milli bayramı (Başı 1 inci sabifede) damları mütletin de u temeileştirmiş, imaliyesini dü- zeltmiş, ve takip ettiği politika ile mevcut mushedelerin bududu dahi linde Avrupada kuvvetli bir sulh un- suru olmuştur. Harp sonrasının ilk seneleri Yu- yoslavya için pek çetin olmuştur, U- mumi harbin bıraktığı tahribatı ve bozuklukları düzeltmek, her şeyi sa- lim mecrasma sokmak pek o kadar kolay bir iş olmamıştır. Maamafih kraliyet idaresi her şeye orağmen, memleketin kalkınmasını o mümkün kılmış, evvelce başka başka hayat ge giren memleket parçalarmı perçinler meğe muvaffak olmuştur. Bugün , on beş sene sonra mem- Teket, milli, iktisadi ve içtimai her moktai nazardan bir tek organizma haline girmiş bulunuyor. Yugoslavyanın beynelmilel haya- tından bahsederken, şurası kaydet- mek lâzımdır ki, 1918 de hükümetin komşuları ile sabit hudutları yoktu. Bu mesele halledilip memleket hu- dutları kat'i şeklini almca, Yugoslav- in »tlerle mületler ce dahili dostluk ve ademi tecavüz misakları aktetmiştir. Yugoslavya . Merkezi Avrupada ve Balkanlarda birinci derecede bir sulh unsuru olmakla beraber, beynelmilel teşriki mesaide daima önayak olma- ğa çalışmıştır. Memleket dahilinde her sahada bu on beş sene içinde elde edilen te- rakki ve inkişaflar ayrıca zikre de- ğer hâdiselerdir. Yugoslavlar , azim ve mesailerile ve elde ettikleri semereleri meydana getirmeğe vesile olan Sırp, Hırvat, Slovenler ittihadının ön beşinci yıl- dönümünü tes'it etmekte, gurur ve iftihar duyma'rta haklıdırlar, bütün yakm lena on senenin tarih» çesini yapan ve bu bu müddet zarfıda elde edilen terakkiyatı kaydeden uzun ma kaleler neşretmektedirler. Kral diyor ki : BELGRAD, 1, A, A. — Avala ajansı bildiriyor : Politika gazetesi Kral A- Jexanderin Çekoslovak Lidovz Noviny gazetesine yaptığı aşağıdaki / beyanatı neşretmektedir Devletin ve mülli birliğin teşkilâtı icin olan on beş senelik mesaiden sonra Yu- goslavyanm istikbalini terkkiyatmı ve işafmı tas bir itimatla derpiş ede- büyük fedakârlklar' ve çetin müca- delelerden sonra hakkı olan refahı için bülün şeraiti temine matuf. “olacaktır. Bu münasebetle mazide çetin mühare- be günlerinde olduğu gibi, düşünceleri- win Çekoslovakyaya müteveccih oldu- ğunu kaydetmekten kendimi o mencde- mem. Çekoslovakya ile mazide istirap gektik, onunla hayali menafi ve kardeş- çe tesanüt ile bağlı bulunuyoruz. Çekos- lovakya ve Yuyoslavya Ayni gazete M, “Cbavtemps ve Paul ere ii en yle Karadenizdeki Fırtına (Başı 1 önci sahifede) çok telefon, telgraf direklerile ağaçlar rr ve yağınıştır. beyanatla- Karpatlarda da... VARŞOVA, 1.A.A. —Lehistanda bir hüküm sürmektedir. veya tamamen bunu temin eder et- mez başlanacaktır. Bunun için ev- velemirde yarım kilömetre murabba- lık bir arsu satm alınacak ve tekli- fi kazananların projesindeki veçhile işe başlanacaktır. MİLLİYET 'CUMARTESİ ? KANUNUEVYE" Dün Fenerbahçe Beykozu, . Vefa Süleymaniyeyi yendi a iken ein (Başı 1 inci sahifede) da tam kadrolariyle çıkmışlardı. Oyu na Fenerbahçenin vuruşiyle başlandı ve bir buçuk saatlik müddet zarfında tamam on bir gol yapırsk maçı ka- zandılar. Fenerbahçenin on bir goli- ne ancak bir gelle mukabele edilebil di. Beykoz takı aleyhlerinde on bir gol yapılmasma rağmen, açik ve Oynamşiır. baka, Eyüp - Topkapı nda cereyan etti. Ha- loşa! Beydi. Oyunun bi dayetinde Topkapı takımı çok tanlı, atak bir oyan gösteriyordu. Sağdan, soldan daima Eyüp kalesine akan t0- kapıllar Eyüp müdafaasmın çok gü- zel oyunu karşısında gol yapamıyor- lardı. On beş yirmi dakika &onra E- yüp mühacimleri de uykudan uyanır gibi oldular ve Topkapı kalesine hü- cuma başladılar, İki tarafın mütekabi! akmları oyu nu zevkli bir şekle koymuştu. İkinci kümede böyle güzel oynıyan mın bulunması, seyir edenler: yun takdire değerdi. Birinci sonlarına doğru hâkimiyet yüp bir gol yaparak hâkimiyetinin se meresini görmüş oldu. İkinci devrede Eyüp hakikaten gü- zel oynıyor. Yalnız sağ içleri çok kor kak bir genç. Topn çıkımağa üşeniyor, orta mühacim ile sol iç ve sol açık da ima hasım kaleci önünde gol peşinde dolaşıyorlar. Bu devrenin ortalarma doğru Topkapılıların güzel bir vuru sunu Eyüp kalecisi kurtarıyor ve bun dan sonra Eyüp tamamen hâkim bir oyunla kuvvetli hasmına iki gol daha yaparak maçı 1 — 3 galibiyetle bitiri yor. Eyüplüler' dünkü güzel oyunla” rından dolayı tebrik ederiz. Fener — Beykoz Sıra günün en mühim maçma gel- mişti. Sahaya evvelâ Fenerliler şam- piyon kadrolariyle çıktılar, ve mutat alkışlarla karşılandılar. Arkadan Bey kozlu gençler de çıktılar. Sol tribün den sürekli alkışlarla karşılandılar. Bu ilk görünüş maçın ehemmiyetini gös termesi itibariyle şayan: dikkatti, Ma 14,55 te Beykozun vuruşiyle başlan- dı. Topu Fener muavinlerinden muha cimlerine geliyordu. Muzafferin kale- ye doğru akını esasında hakem bir düdük çalarak oyunu kesti. Ortalıkta uzun süren bir münakaşadan sonra mesele anlaşıldı. İxi takımın forması birbirine benzediği için bir tarafın formalarımı tebdil etmesi lâzım geli- yordu. Eyüp klübünün B. takımı for- maları mevcuttu. Beykozun değişme- si teklif edildi. Fakat Beykoz kabul etmedi. Fererbahçeliler sahanm orta smda formalarını tebdil ettiler ve o- yan tekrar ba; Maçm tafsilâtmı vermeğe lüzum gömiyoruz, Çürkü bu maç bize iki ta kımın arasındeki kuvvet farkını gös- cimini geri aldı ve üç müdafii ile gol yapmasına mani oldu. Fenerbahçe muhacimleri bu vaziyet dahilinde Bey koz kalesini mütemadi tazyik altında bulundurmakla beraber, şüt atacak fırsat bulamıyorlardı. Hakem Kemal oldukça mani oluyordu. araman e gam en sert ve soğuk oyuncusu idi. Perşembe günkü yazımızda hakem lerimize: “Düdük öttürdükten sonta bir oyuncunun hakkı olmadan topa vur- ması doğru değildi, hattâ bu hareket çok yanlıştır, demiş ve bilhassa bu zoktalam dikkat etmelerini yangı dare edenlerden rica etmiştik. Ha'bu- ki dün bu hareketler çok defalar tek rar etti ve hakem mükerrer defalar bunları gördüğü halde bu oyuncuya ceza vermedi. Ba hay ve huy içinde Fenerbahçe muhaci: dört beş defa Fener kalesine gelebil diler, Fakat buna mukabil Fenerliler Beykoz kalesini bir çenber içine ala- lak şüt yağmuruna tuttular, Birinci devre bu şerait ve bu netice ile bit- miş ve Şeri takımı memnunen sa- İkinei erime başlandığı zaman Fenerbahçe takımında Muzaffer sol içe, Şaban sağ içe geçmişti. Bu tebed dili biraz tesirli 'o olmuş ve Fikret Mu- zaferle daha güzel oynamağa başla. mıştır. Fakat Beykoz müdafaası Fe- nerbahçe muhacimlerine gol yaptır" yor ve üç muhacim'e arasıra Fener ka lesine tehlikeli akınlar bile yapıyor” Jardı. Hattâ bu akınlanın bi ner kalesi bir de gol tel ve taraftarlarına korkulu saniyeler ge çirtmişti. Bu devrenin on beşinci dakikasın- da Zeki arkadan aldı gı bir ande, sıkı Je talırmının ilk rak klübüne bir golle üç puvan zandırmıştır. Bundan sonra geçen tam yarım saatlik müddet zarfında Beykozlular tamamen müdafaa vazi- yetinde kalmışlar ve başka” gol yap- tırmamışlardır. Oyunun sonlarına Fe- ner kalesine uzanan üç kişilik Bey- koz akmı as kalsın bir golle neticele- necek, Fenerbahçe ile berabere kala- caklardı. Fakat Beykoz muhacimi to pa yanlış bir kafa vuruşiyle avuta at cak bir gol yiyerek mai hasmını çok yormuştur. Şunu da kaydedelim ki, dünkü maç bize iki tskımın hiç bir zaman kuvvet farkını göstermemiştir. Bey- koz takımı lik maçı yaptığını düşüne rek kalenin önüne toplanmış ve gol yaptırmamak için oyramıştır. Bunda da tamamiyle muvaffak olmuştur de- nebilir, Fakat oyunun zevki yenilme- meğe değil, yenmeğe çalışmaktır. Beykoz takımı eğer her maça bu suretle çıkar da, mağlüp olmamak ol- mamak için oynarsa, muhakkak iste- diği neticeyi imali güçlük çekmez. Fakat biç bir zaman da futbol oynadı ğı da iddia edilemez. Biz Beykozun de açık, daha temiz oyunlarını ördüğümüz için, dünkü oyun tarzı bizi hiç te tatmin etmedi. Vefa - Süleymaniye, Beylerbeyi - Altınordn Kadıköyünde Süleymaniye, Fefa birinci takımları maçında Vefalılar 1 — O galip gelmişlerdir. Süleymani - ye takımı Ali, Bülent, Rubi ve daha bir oyuncusundan mahrumdız. B. ta- kımları maçmın Süleymaniyeleriler al ti göller kazanılılar, İkinci küme maç larmda Altınordu, Beylerbeyi birinci takımları oynadı ve Beylerbeyi takı mı İlsanssiz oyuncu oynatan Altınor- duya hükmen galip geldi. Hususi ola rak yapılan maçı Altınordu altı gol- le kazandı. Gençler maçı Beşiktaş Seref sahasında Fener- bahçe Genç takımı Anadolu takımını 7 — O, Beşiktaş takımı Galatasarayı 2 — O kazanmıştır. Fenerbahçe ve Beşiktaş gençleri bilhassa kayda şa- yan bir varlık göstermişlerdir. İlerispor, Bozkurt - Altın Hilâl maçı Gayri federe. klüplerden İleri- #por — klübü takımları dün kendi sahalarında Altınbilâ! klübü ile bir maç yapmastır. Tik maç saat 13 te İlerizpor — Boz kurt B. takımı ile Altınhilâi B, takımı arasında yapılmıştır. Maç fevkalâde olmuş ve ekseriyetle Altın- bilâlin nısıf sahasında mukabil tara- fın hâkimiyeti altında cereyan elmiş- tir. Bu maçta İlerispre — Bozkurt B. takımı bir gol atarak Oklübünün gali- biyetini temin etmiştir. Saat 15 te Ahmet Beyin hakemliği altında birinci © A. takımları maça baş- Jamışlardır. Bu esnada sahada bi binler» Acaip mahlüklar Boynuzlu kurbağa Resmini gördüğünüz hayvan Bre zilya ve Kübanlarda yaşamaktadır. Çok parlak renkleri vardır. Boyu da 25 santimetre, hattâ daha fazla uzundur. Gözlerinin üstünde alt ta- rafı kalım ve yukarıya doğru siv- ri iki boynuz vardır. Ağzı son dere- ce geniştir. En zengin diller Missonsi Üniversitesi Profesörle- rinden Doktor Ramsay hayatınm büyük bir kısmını yeryüzünde ko- nuşulan dillerin kelimelerini * say- makla geçirmiştir. Bu masum ve uzun tetkikatın neticesine göre, yeryüzünde en zen- gin dil İngilizce imiş. Şimdi kulla- nılmayan ve yekünü elli bini bulan eski kelimeler de ( dahil olmak ü- zere, İngilizcede takriben 250,000 kelime varmış. Ondan sohra gelen o zengin dil 184,704 kelime ile Almancadır. Fa- kat bu kelimelerin çoğu hep mü- rekkep kelimelerdir. Yani. bir çok basit kelimelerin bir kısmından hu- sule gelmiştir. Hakikatte Almanca da 70,075 basit kelime varmış. Üçüncü gelenler 120,000 kelime ile Macarcadır. Fransızlar da 93,032, İspanyolca da 70,683 keli: me varmış. Gene Doktor Ramsay'e göre İtalyanlarda 64,642 kelime vat dır. Halbuki | İtalyanlara geveze millet derler. Bu kadar az kelime ile diğer milletlerden O nasıl daha fazla geveze olabiliyorlar. mama mi ISTANBUL BELEDİYESİ ŞEHİR TİYATROSU P- -Lbesm saat 21 de GÜNEŞ BATARKEN İİ Türkçeye çeviren Seniha Bedri 5 Perde Dr. Hafız Cemal Dahiliye mütehassısı Cuma pazardan başka günlerde sa - bahleyin (9 - 11) Beycğlu - Taksim - Altın bakkal No, 2 Teleton 42519. Öğle den sonra (2.30 - 6) İstanbul Divanyo- lu No. 118 Telefon 22398. Perşembe günleri sabehleyin Beyoğ- tandaki kışlık ikametgöhta fukara m 86 ce kişi bulunmakta ve Haliç sakinle- rini yakından alâkadar eden bu ma- li rağmen bi haftaymda / Altmhil; | takımı bir gi yapmış, buna İlerispor mukabele ede mediğinden birinci haftaym0—i Altınhilâlin lehine bitmiştir. İkinci haftayrada İlerispor — Boz- kurtlu gençlerin büyük bir azimle oynadıkları görülüyordu. Bu gayretin örülmeğe başlamış irini takip etmiştir. İle rispor bu haft: yn 4 gol atmış buna mukabil Altmbhilâlliler de bir gol ha atarak oyun 4—2 Bozkurt lehine neticelenmiştir. İlerispor — Bozkurdun Edirneka- pı haricinde yeni yaptıkları apor sa- hası günden güne hallun artan alâka sını celbetmektedir. Her hafta burada muhtelif futbol pılmaktadır. Tarla koşusu Halkevi Spor şubesi tarafından ge lecek hafta yapılmak üzere bir tarla koşusu tertip edilmiştir. Kâmunue: lin sekizinde yani Cuma günü yapıla cak olan bu kuşuya butün spor te- şekküllerinden bir çok atletizm işti- rak edecektir. At yarışları ANKARA, 1.A.A. — Dahiliye Vekili ve Ankara avcılar klübü hami reisi Şukrü Kaya Beyin ne- zaret ve himayesinde bugün öğle- voleybol maçları ya- tertip edilen av ve atış müsabaka- ları yapılmış ve mükâfatlar veril- miştir, ile lütfettiniz, doğrusu, Mister Granit... Biraz daha müsaade edin. Bir çare dü- şüneyim. Sonra giderim. Aldens bana biraz yardım eder zannediyordum, Al. 'dens'i tanır mısınz. Şu sarışın genç Al- man... Bir zamanlar çok alıbaptık. Fa- kat o otomobil kazası gecesi onu biraz gücendirdim. e Şimdi kendisile konuş- mak mümkün değil. “Sinemada çalışı- yorum... Büyül bir yıldız rolü yapaca- ha fazla bir şey söyliyemem, rrens. . .,, dedi. Hepsi iyi hoş, bari şu Oliver'in işi olmasaydı... Ak- Jan filerim hep onda... Vakıa o hiç bir şeyiniz olmuyan bir kimse için bu ka- dar üzülmek doğru değil ama... Dün Francis çantasından Kit'in buruşuk mektubunu çıkardı ve bakmadan olcu- yağa başladı. Ezberlediği anlaşılıyor- a, Bir müddet daha oturduktan sonra seyle çantası aldı. er Granit, dedi. Şayet İvacı,, filmine almış ol- saydmız işler böyle olmıyacaktı. — Ne yaparsın? Film için adam seç- meğe memur olmak ta kolay iş değil. sinirlerini bozan bir iş. Herkes sana dargın, beni niçin almadın diye... Dün Vek bacaklı bir adam arıyordum. Ne kadar çok adam geldi tasavvur €- ra'ya kadar arkamdan geldi. 7 Acaba bana bir iş veremez misi- niz — Sana mı? Bilmem doğrusu, Ev- velâ çok çekingensin.. Sonra bu saçla- rmın boyası nedir yle... Senin gibiler burada çok... yı teşekkür ederim. Gayet kısa bir süküt oldu. O esna- da Granit billör balık havuzunun ar- kasındaki elektrik lâm$asını yaktı ve birden bire: — Dur bakayım? dedi. Şu havuzun önünde dursan galiba daha güzel ols- caksın. Francis bir müddet odanm ortasın- da ayakta durdu. Sonra balık havuzu- ıı. Havuzun içinden geçen aydınlatıyordu. Bu çehre ik gördüğü zaman Granit'in hiç hoşu. | — Öyle ise gideyim.. Şaraptan dola- |” na gitmemişti. Fakat şimdi daha fozla beğeniyordu. — Oliver'le senin aranda ne var bö- kayan... Bana şunun doğrusunu söy- ML omuzlarım silkti ve cevap ağir lir. Hafta sonunu geçirmek — ikin be- nimle beraber gelir misin? Francis öksürdü ve terbiyeli bir ta- varlar — Maalmermnuniye, dedi, — Ben de sana iş veririm. Olmaz mı? Francis kovalanan bir hayvan gibi Granit'e baktı, Fakat gülümsüyordu. Epeyi cesaret lâzımdı. O Granit'ten zi- yade kendi kendine, kendi tecrübesiz- İiğinden korkuyordu. Vakıa Granit şiş- man bir gudibett; olsun... Fakat bu yaptığın: bir iş olarak yapıyor, his ka- rıştırmıyordu. — Niçin olmasın? Evet, olmasın? Granit de bu . Büyük sey'erde muvaffak olmayınca insan hayatım küçük, aşa” Bilik zevklerinden istifade etmez mi. Sevdiği kadımla evlenemeyince böyle küçük figüranları elde etmeli. — Çok iyi, dedi, Ertesi gün Granit Eisenlohr'a de- di kiz — Duvar sahiiesi için çok iyi biri- ni buldum. Eisenlohr aksi bir atvırla cevap — Ne söhnesi? Ne duvarı? Ne söy liyorsm? — Hani hapishanenin uzun duva- rı önünden Tatiana bir başka kadına zincirle bağlı olduğu halde geçmiyor mu? İşte o kadın. Hemde yüzünde sahiden bir yava izi var. — Ne olursa olsun. bana hepsi viz gelir... artık illâllah! Donka Mo- resko ile iğne üzerinde dansetmek- ten bıktım. Oliver'in halini öğrensin, başımızdan defolup gitsin. Amma film kalacakmış, bana vız gelir, Bana kalsa filmi derhal durdumurum. Stüdyoda herkes sinirli ve huysuz olmuştu. İki gündenberi devam eden (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: