19 Ağustos 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

19 Ağustos 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Seyahat intibaları Avrupada otomobil ile 9000 kilometre Istanbulu Avrupaya bağlıyan iki yol.. Bazı arkadaşların otomobil ile Avrupaya seyahate çıkacaklarmı, benim tatil günlerime tesadüf eden aylar zarfındaki hazırlıklardan ha- ber almıştım. Yollar hakkında ma- İümat topluyorlar. Avrupa'dan ha- ritalar getirtiyorlar. Otomobilleri- ni tamir ettiriyorlar. Lâstiklerini değiştiriyorlar. Yola çıkacakları gün benim de tatil zamanıma tesa- düf ettiğinden kendilerine refakat etmek için vaki olan teklifi kabul ettim. Seyahatimize 3 temnfuzda İstan- buldan başladık. Edirne, Filibe, Sofya ve Niş'e gittikten sonra Av- yupa'nın sahiline geçtik. Podgovi- ça, Çetine, Kotor, Roguta, Split, Fiume, Triyeste yolu ile İtalya'ya geçtk. Şimali İtalya'yı dolaştıktan sonra Brener geçidinden Avustur- oradan da İsviçre ve Alman- itlik, Almanya'daki seyaha- #imiz yirmi gün kadar sürdü. Ren havalisini Orta Almanya'yı ve Ce- nup Almanya'sını dolaştıktan son- ra Avusturya yolu ile Macaristan'a ve buradan da Romanya'ya ve Bul. garistan'a geçtik ve Rusçuk, Tır- nova, Harmanlı, Edirne yolu ile İs- tanbul'a avdet ettik. Türkiyeyi Avrupa'ya iki yol bağ- İıyor: Biri Edirne, Sofya, Yugos - lavya; diğeri de Edirne, Tırnova, Romanya yolu. Birinci yoldan gi- dip ci yoldan da avdet ettiği - miz için her iki yol hakkında da 0- tomobil ile seyahate çıkacaklara yardımı olacak malümatı verebile- cek vaziyetteyiz. Otomobil ile seyahate çıkacak o- lanlar evvelâ Türkiye Turing ve Otomobil Klöbünden birer carnet de passages o tedarik etmeleri lâ- zımdır. Her biri ellişer yapraklı o- lan bu karneler otomobil sahibine yüz memleket hududunu geçmek hakkını veriyor. Edirne - İstanbul yolu Avrupa yolunun en çetin yoludur. İki yüz kırk bir kilometreden ibaret olan — yol bir takım kısımlara ayrıla- lir: 1 — İstanbul - Silivri kısmı. 2 — Silivri * Çorlu kısmı. 3 — Çorlu - Lüleburgaz kısmı. 4 — Lüleburgaz - Edirne kısmı. Birinci parçanın ilk on üç kile- metrelik kısmından bozuk bir şosedir. Yolun büyük bir kısmı tarla içinden geçiyor. Maa- mafih bu yolun asfalt olarak ya - pılması kararlaşmış ve inşaata da başlanılmıştır. İkinci kısım da bozuk bir şose - dir. Kuru havada tarla içinden gidildiği için yazın geçilebilir. Çorlu - Lüleburgaz kısmma gelin- ce; burası tamamile toprak bir yol- dur. Vaktile yapılmış olan $0se bu- rada kayboluyor. Elli kilometre uzunluğunda geniş bir ovadan ge- çen bu yolun inşası hayli müşkül bir iş olacağı anlaşılıyor. Diğer taraftan Lüleburgaz-Edir- 'ne şosesi çok iyi bir yoldur. Seksen kilometre kadar uzun olan bu kı- sımda son zamanlarda bazı tami- rat ta yapıldığından Balkan mem- leketlerinde tesadüf edilen yollar- dan daha fena değildir. ya” Bu izahattan anlaşılacağı üzere Istanbulu rahat bir şose ile irs neye bağlamak için Silivri ile Lüle- burgaz arasındaki kısmın yapılma- sı kalmıştır. İstanbul - Silivri kısmr yapıldıktan sonra bu parçada inşa edilecek olursa Londra - İstanbul yolunun Türkiye kısmı tamamlan- mış olur. Biz sabahleyin İstanbuldan ha- reket ederek öğleden sonra dörde doğru Edirneye vardık. Geceyi Edirnede geçirdikten sonra sabah- leyin hareket ederek on sekiz kilo. metrelik iyi fakat kö i yıkıl- bali BEP oni lerimi Sleriledikide; sonra hududa geldik. Hudutta mu- amele birkaç dakikalık bir mesele dir. Bu muamele bittikten sonra Türkiye topraklarına veda ettik ve üç kilometre ileride Viran Tekke denilen Bulgar hudut gümrüğüne | geldik. Viran Tekkede de muame- le uzun sürmedi. Karnenin bir yap- rağını kesip aldılar. e Bu yaprağı zımba ile bağl köküne de Bul. işaret ettiler. Sonrâ otomobil, motör ve karoseri- numaralarının karnede yazılı oldu- gu gibi olup olmadığını tesbit etti- ler ve gümrük memurunun bir işa- retile otomobilin yanında bulunan jandarma bize Bulgaristanm içine doğru ilerlemek için yol verdi. A.Ş. Pugünkü program ISTANBUL: 18,30 — Plâk neşriyatı. 19,20 — Ajans haberleri. 19,30 — Türk musiki neşri mani Reşat, Mesut Cemil, aza, Beyler ve Vocihe, Vedin Rıza aHlnım- lar, — Ateş - Güneş Kulübünden haberleri. 21. nakil. Ajans ve Borsa 21,30 — Orkestra karışık program. 345 Kr, BUDAPEŞTE, 50 m, 21,15: Budapeşte hayvanat bahçesinden mak- len: Mascagninin “GAVALI Ç CANA,, operası. (Marin Nem 23,15: aHberler, 2345: Siyam 688 Khx. BELGRAT, 457 m. Şi Oeüre hargakür. Sa) Mesele: 219 Plâk: 22: Kora kanseri. 23: Haberler. 2420: Dans plâkları. 23.30: Kahvehane konseri, 2530 Dans plâkları, 223 Khz. VARŞOVA, 1345 m 2015; Hafif musiki — Mehtelif, 2012: Sor list tagonnili konser, 2150: Haberler. 22: Ma- sahabe, 7330: Hafif musiki ve dans parçaları, — Marahabe. 24,05: Dı ans maikisi. Musahabe, 1005: 16: Belgi 785 Kiz. LEİPZİG 397 m. 1833: Operetlerden parçalar, 20251 Aktün- İlte. 20,40: Spor. 21: Aksam musikisi, 23: Has berler. — Spor. 2350: Gece musikisi. 713 Khz. ROMA, |oO&im 2148: Bende emilim, 23; Karışık konser, 24: Haberler, ŞİMALI İTALYAN GRUPU: Üç perdelik teresi! Müteakiben dans 2 Kb. LÜKSEMBURG, 1304 m. gili aksamı a mesikiek, 22; Kar 882 Kbx. VIYANA, 507 21,05: Burggartenden naklen senfonik kon sre, 23: Akşam musikisi o 73.30 Haberler. — Konserin devamı. 24,40: Pİsk, 175 Khz. MOSKOVA, 1714 m. Zi: Akşam konseri (Tagünnili). 22: Mühte- Mi dilerde meariyak e Khz. MOSKOVA (Stalin) 361 m. 22,30 Dans musikisi. killiyet'in romanı: 56 Günümsü (fecrikâzip) gittikçe açılıyor, sabahın alaca aydınlığı * gittikçe mordan eflâtuna, eflâtun- dan donuk şeftali çiçeği rengine dönüyordu . çi yarı yarıya dinlenmişti. O sevilişe, öpülü- şe yele ka Sami — Hadi bakalım! İki dost yolu tuttular. Sansaro:un saat sekize Okadar korkusu yoktu, Nuri efendi hergün o saatte dükkâna gelirdi. Bu sabah e Hi el a g hastalandı da edi LİE LR diyecek. Ya- nındaki ikinci anahtarla dükkân: açacak ve ancak o zamandan son- ra o Sansarosu bekliyecekti. İki üç saat gelmeyince, biraz merakla- nıp eve sordur. , şurası burası öğleye kadar patırtılı bir şey geçmi- yecek, Öğleden sonra arayacak tarıya- cak ama Sansaros gelmiş gelmemiş, Yazan: AKA GÜNDÜZ Maryam kad. iş akşama kadar böyle dan da düşünmediği gibi a Dü. ei gibi çıkmadı, çünkü öğle- den biraz sonra yakası kalkık pal- tolu mubassır Nuri efendinin dük- künma uğradı. Nuri efendiyi biraz telâşlı görünce (o sebebini sordu. Nuri ei — Bir yanaşma çocuk almıştım. Diye başladı ve Sansarosun hikâ. yesini kısaca anlattı. o Epeyce de methetti. Malmüdürünün hanımı. nm elmasları işinde mubassır çok- ça ilişik gösterdi, çünkü Raşit efen. di ile münasebeti vardı. Birdenbire aklına gelip sordu: — Adı Ali miydi dedin? Sonra iyice tarif ettirdi. Define Her işin başı Gazi... Türkçemizde bir söz vardır: Her işin başı sağlık deriz. Bu sözü, yurt işlerinde kullanırken şöyle demeliyiz: — Her işin başı Gazi! Bildik, gördük, anladık, inan- dık: Başarılamayacak sanılan ni- ce işlerin başına Gazi geçtiği gün o iş başarıldı. Aradaki dağlar gibi engeller büyük budun (1) başı- nın bir bakışile güneşe tutulmuş kar parçaları gibi eridi. Hangi işi tırtta ise kopardı. Han gi yanda bir gerileme vasa dur- durdu. Ardına bakanlara gidile - cek yolun neresi olduğunu göste - ren o idi. Bu arada yürümemek için ayak direyenlerin ayakları kı- rıldığını, yurt için yüz karası olan- ların kafa tasları dağıldığını gör- dük. Gök tavanının altında onun bir benzeri daha yetişmedi. Elini sü düğü işi İsa gibi can verip diriltti. Gözleri görmiyenler onun ışığı | ile görür oldular. Kulaklarını doğ ruluğun sesine tıkayanlar, onun tat lı sesini duyunca söylenenleri işi- tir oldular. Yıllardanberi her işin başı Gaziye dayanıyor. Onun ol- mayacak dediği olmuyor, olacak dediği oluyor. Yürüteceğim dediği iş, yürüyor. Onun öyle bir görüşü ve öyle bir sezişi var ki şimdiye kadar hiç ya nuldığını görmedik. Bütün dedik - leri birbir çıktı. Topraklarımıza girenleri yurdumuzun «bağrında kan ve od (2) a boğacağım dedi, boğdu. Halife adlı bunağı sınır « dan dışarı atacağım dedi, attı. Ge- riliği ortadan kaldıracağım, bu acun (3) un işlerini öteki acunun işlerinden ayıracağım dedi, ayır - dı. Kimseden on para almadan yol yapacağım, demiryolu yapacağım dedi, yaptı. Elifbayı atıp alfabeyi alacağım dedi, aldı. Şimdi de türke türkçe gerektir, diyor. Ötekileri nasıl yaptı ise ina nımız va ki bunu da ye zacak. Başında Gazinin “bulunduğu hangi iş yürümedi ki bu iş de yürü mesin, Her işin başı Gazi ve her işin başında Gazi... M. SALAHATTIN (1) Budun - Millet, (2) Od - Ateş, (3) Acun - Dünya. Açık teşekkür Harik Hayat bulmuş gibi sevindi. — Azizim onun adı Ali değildir. O bizim darüleytamdan ai bir çocuktur. Adına hırsız Sansaros- derler. Yezidin gözüdür. Hükümet Nuri efendi bunlara inanmamak- la beraber içine (Obirkurt düştü. Dükânı baştan aşağı gözden geçir- di. Bir çöp bile eksik değildi. Eve koştu, karısı ile beraber sandık se- Jandarma kumandanı düşündü: a a ile a ya, kaplumbağayı Mubassıra sade suya bir cevap KULAK BEİ EEE be A GRE Ziftin peki.. Öyle münasebetsiz şeyler soran adamlar vardır ki, insanı hırslandı- rırlar. Meselâ, yolda acele acele yü- rürken biri önünüze çıkar: — Affedersin efendi, saat kaç? Yahut, sz gâözele okurken, hiç tanımadığınız biri, burnunuzun di- bine sokulur — Bugün gene ne var, bakalım? Bazıları da yol sorarlar: — Hamam karnası mahallesinin, kabak bastı sokağına nereden gidi- lir? Daha böyle neler, neler... Dün birisi, münasebetsiz sorgula” ra dair bana şu hikâyeyi anlattı : — Herifin biri Istanbulda bir doktora gidip kendisini muayene ettirmiş. Fakat, evine döndüğü zaman, bakmış ki reçete yok!.. Er- tesi sabaha kadar bekliyerek he- men o gece, lersyüzüne doktorun ©- vine gilmiş: — Aman, doktorcuğum.. Reçe- tem sizde kalmış.. Zahmet oldu a- havadisler Almış çıkmış, fahat tam eve gi- receği sırada aklına gelmiş: — Gördün mü şimdi? ne yiyece- imi sormağı unuttum!. man, vakit geçirmeden, gidip sorayım. Ve tekrar üşenmeden yola çık- mış, doktoru uykudan uyandırarak kapıyı açtırmış, Gece (yarısından sonra tehlikeli bir hasta için çağrıl. dığını sanarak giyinmeğe hazırla- Kaza Sigortalarınızı Galatada Ünyon Hanmda Kâin UNYON SIGORTASINA yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan ÜNYON Kumpanyasına bir kere uğramadan Sigorta yaptırmayınız. Telefon : nan doktora : — AHedersiniz ama, demiş, ne yiyeceğimi sormak için geldim!... Doktor, hiddetle komurdanmış: — Ziftin pekini ye!.. Herif, çekilip gitmis, fakat yarı yolu boylamadan tekrar dönmüş. Çat çat kapı: — Doktor bey, kusura bakma. Gene bir şay sormağı unutmuşum. Ziftin pekini aç karnına mı ala- yım, tok karnına mı? Alla hepimizi böyle sorgucular- dan korusun!.. Kulak MİSAFIRI Bugün çok sevgili ve sadık refikai ömmemiz, iz ve kazı: kapamız. bir iztirap ve matem içinde ailemiz na. mina General Nicolai Paşa Bebek 17. Ağustos 1934 Cenaze merasimi 20 ağustos 934 pa- ertesi günü iamt 10 da Feriköy Pro- testan Hank melda » üçüncü fln smandanlığını ifa etmiş bulunan Nicolai ve Otomobil 4.4888, 4642 verdiler : > — Vilâyete tahrirat yazarız, etra- fa tamim eder. Yamak iŞ ME peş yek Telgrafhaneye koştu, müdüre bir telgraf çekip işi anlattı. Sansarosün bir de düşünmediği çıkmıştı. İplik iplik sızan bir çeşme bozuntusunun önünde o kocaman bir kamyon duruyordu. Bir asker şoför iğilmiş söylene bir şeyler tamir ediyordu. Muavini olacak başka bir asker de çuvalların üstüne yatmış uyuyordu. Şoför hem tamir ediyor hem : — Tam da sıtma gelecek zaman buldu. Sansaros sokuldu ve saf saf: — Çavuş dayı! dedi. Yardım e- divereyim mi ? Tanrının kıracında yardım etmek istiyen bu iyi adam kim diye baktı. Sansarosu görünce: — Yavrum! dedi. Senin harcın değil o. Ama bitti. Sen yalnız şu tekneyi al da çeşmeden su getirme- ğe bak. Su da yok ya: Sansaros teneki kaptı Üçer beşer parmak, ne kadar su alabili- Yor gilin eştir rüya kayı Göreceksiniz bu kız mükemmel bir ev kadını olacak! Beş yaşındaki Melihaya annesi böyle söylerdi. Annesi, Melihanm mükemmel bir ev kadını olacağını nereden biliyordu? Bu belki temen- ile karışık bir tahmin idi. Meliha- nın bebeklerine karşı itinası, anne- | sine bu kanaati vermişti. Hakika- | ten Meliha bebeklerine ne güzel bakıyor. Onlara elbiseler dikiyor. Sabahları kalkar kalkmaz bebeklerini yıkı- yor. Onlara yemek yediriyor. Saç- larını tarıyor, elbiseler'ni değiştiri- yor ve onlarla canlı | imişler gibi meşgul oluyor, konuşuyor. Bebek- lerin çorapları, bezlerini, havlı- larmı, iççamaşırlarnı küçük tası içine koyar onları yıkar. Kurutur ve ütüler bohçalarma yerleştirir. Öğleden sonra tekrar o bebeklerin | sokaklık elbiselerini o giydrir ye- meklerini pişirir ve onları öbür oda ya gezmeğe gölürür onlarla misa- firliğe gider. Gerçi bu söyledikleri mi yapmak aşağı yukarı her çocu- ğun meşgalesi, he rçocuğun mera- kıdır ama. Melihanın bebek itina- sı, tıpkı kendisi bir büyük insan gi- bi ve bebekler canlı imişler igib o | kadar hakiki ve candan bir alâka ve itinadır. Onun içindir ki ona an- mesi : — Benim hamarat evlâdım. Gö- receksiniz bu kız mükemmel bir ev kadını olacak der dururdu. ... Meliha büyüdü. Bebeklerinden vazgeçmedi. Onu konu komşu hep- ayıpladırlar. — Koca kız da bebekle oynar- mimiş ya. Şımarıklık. deyip üzüm üzüm üzülen annesini bir kat daha üzerlerdi. — Meliha haydi kızım bırak be- beklerini. Gel şu tabakları kurula. — Geliyorum anneciğim. Şunla- rı yalırayım da. Meliha bebeklerinin öğle uyku- larına pek meraklıdır. Onları yatı- rır yatırmaz annesinin davetine ko- şar tabakları kurular ve görülecek başka işleri varsa onları da yapar. Meliha evin hamarat bir kızı olmuş tur bile, Ortamektebi bitirir bitirmez onu kocaya verdiler. Kocası mimar. İyi bir para kazanıyor. Evine düşkün bir adam. Tam Melihanın dengi. Güzel gü- <a geçindiler. Bir de çocukları ol- lu. Meliha, çocuğunun üstüne titri- yen bir annedir. Bebeklerle yaptığı sitajını muvaffakıyetle ikmal ettik- ten sonra çocuğuna hakikaten mü- kemmel bir anne oldu ki emsali gel- memiştir. Onunla tıpkı bebek oynar gibi oynardı. Ona da tıpkı (o bebekleri gibi bir oda yaptı. Küçücük karyo- la, küçücük lâmba, küçücük dolap, küçücük bohçalı tıklar, iskem- leler, kaşıklar, küç tabaklar, ük havlılar vesaire. Velhasıl bir çocuk için ne lâzımsa hepsini sureti mahsusada mini miniciklerin den alıp onları bir bebek odasına yerleştirdi. Bu, hiç kimsede hiçbir anada görülmiyen bir itina, bir ti- tizlikti. — Aman bebeğim üşümesin. — Aman bebeğim üzülmesin. Artık çocuğunu o “bebek,, diye — Ekmeğim var, üzümü alayım. — Ne arıyorsun buralarda? — Danalı bir o ineğimiz vardı. Başka hiç bir şeyimiz yok. Geçen- de çaldılar. Anam hasta © yalıyor. Bu tarafta şehre kaçırmışlar. Ora- ya gideceğim de bulursam hükü- şehre. — me bu taraflarda imiş. Batıda, — Oralarda kayseri var, Pozan- &i var, Konya var... Ta İstanbula ka dar dayanır... — İlk önce varacağım o şehirde ararım. — Oraya dört günde varamaz- eş boynunu öyle bir büküş büktü ki asker şoför içini çekti. — Seni gideceğim yere kadar götürürüm ama şehrin kenarında bırakırım. Menzilde görmesinler, bana darılırlar. Sıtmalı asker yattığı yerden ses- lendi: — Su yok mu su? Pe maşrapayı dol- durup getirdi. — Senin adın ne oğlum? — Süleyman. Baban anan var mı? — Babam cephede, anam hasta. — Meliha bebek sütünü içti — İçli anneciğim. Yavrunun adı bebek kaldi Meliha bebeğine entariler yor. İç çamaşırları yapıyor, yıkıyor, kurutuyor ve ütülüyo” — Anne bebekle oynamak e zel, ne zevkli şey değil mi du. Onu komşular hep takdir eği ardı. 4 Saadet, devam eden bir saydı bahtsızlık olmazdı. HE mes'ut olsaydı, kime betbaht di? se ye Mele mes'ul. Fekat evam eden bir şey midir Sonbahara doğru “bebek; m landı. Meliha çok üzüldü Ki. ini zaman yalancı bebekle, & beğin farkını anlamaya a) Yavrusunun gittikçe ; rahat artıyordu. Geceleri uyumıyor iniyor. Mütemadiyen, hınçkır# kıra ağlıyor. boğulurcasma yordu. Meliha düşündü. * — Çocukluk ne güzel şey, man bebeklerim hiç hastalanf lardı. Onlar ne o güzel Sessiz sadasız, uslu, uysal Halbuki ba öyle mi ya? Dur,“İ) yapma anlamax. Susmaz. ağrısı var o haykıracak evde lerce uyumadılar. Gene böyle Mn ea ağrıdan İrğı, uyumadığı ve u p gecelerden birinde ; sababa ği “bebek,, tıkandı ve... öldü. — Hiklihih... Bebek öldü b8* Şimdi ne olacak? Meliha ağladı. Ağladı, ağladı, Bebekleri kırıldığı zaman ımçkıra bınçkara ailede teri öyle ağladı, tepindi. Ne fayda! defa bebek öyle biribirinden muş ki tamir edilmez, yapıştı! dığı, bozulduğu & zaman ya © tamir ettirir veya (yenisini, Fakat ne yazık (yeni bebek, tapkısı artık kabil değil, Açık Melihanın bebeği kırıldı ve b siz kaldı. Onun yerine ona nr alacak (o kimse de yok. Meliha. Makbule AD diye bahesi Fil pm 2 ŞehirTiyatrosu | oerner MM Yazan Besteliyen yk vayları MP için lag Bir ben bir de danalı inek Onları da çaldılar. Kamyonun tamiri elini yüzünü yıkadı. Avad bir küçük şişe çıkardı, muay” — Doğrul şöyle! dedi. biraz daha var. kadar ii iç. Kendisi de kamyonun b na oturdu. Bir koca parça ma, iki kuru covan, O iki ki yumurta çıkardı. Bir şişe de açtı. 7 Süleyman! gocuk! Gel ye Sansaros çıkındaki ekmeği Hi le amlar e Sol bir iki yudum çakıyor * yiyordu. — gta nerelisin şoför daf? — Ankaralı, — Ya hasta olan? — Istanbullu. Kemikleri Yenmez onlar. Etinden al. daha yağlı, i — Kemikleri Haklıya le, — Haklı da kim. — Köpek. — Ne köpeği y — Hayvan köpeği. vi ir —Bitmedi ” Bek

Bu sayıdan diğer sayfalar: