18 Eylül 1934 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

18 Eylül 1934 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Serahat intibaları 0 Otomobille Avrupada 9000 kilometro Viyana ve Viyanalılar bugün nasıl göze gözüküyor? Öldürülen Başvekilin cenaze alayında — Türk istihkâmları parkında — Harbın sıska- lattığı, sefaletin pejmürde ettiği Viyanal.. Hangender Stein'da Avusturya hududundan geçerken, gümrük me- murları tıpkı Brenner'den geçtiği- miz zaman yaptıkları gibi, otomo- bilin camı üstüne küçük bir harita yapıştırmağı unutmadılar. Bu ha- rita üslünde Avusturyanm şarkı ve garbı ayrı ayrı iki renkle gös- teriliyordu. Şark tarafından sol- dan, garp tarfında da sağdan sürülecekti. o Almanyaya gider. den, Avusturyadan geçtiğimiz: de sağdan sürmüştük. o Şim- di Almanyadan o çıktıktan sonra Salsburg havali:inde soldan süre- cektik. Soldan sürmek ilk yüz kilo- metre için müşkül görünüyor. Fa- kat yavaş yavaş insan alışıyor ve soldan sürmek sağdan sürmek ka- dar tabii geliyor. Hududu geçtikten sonra ilk var- dığımız şehir Salsburg idi. Biz bu şehirden geçe.ken yaz mevsimi o- peralarını dinlemek için gelen sey- yahların otomobilleri opera binası kapısının önünde sürü halinde bek- liyordu. Yazın Viyana operası tatil. | dir, Bunun yerine artistler Sals- | burg'a giderler. Salsburg şehrini geçtikten sonra yol darlaştı. Bazı yerleri de sürati hayli azaltmağı is- | ti zam edecek derecede virajlı ve | dik idi. Bir müddet bu yolda ilerle- dikten sonra operet sahnesine ka- dar intikal eden Wolfgangsee gölüne geld k. Bu güzel göletrafın- daki villâlar hakikaten romantikti. Bundan “on a Viyanaya varınca- ya, yaklaşıncaya kadar gördüğü. müz, yegâne enteresan yer,impara- tor Fransuva Josefin sayfiyesi olan Bad İschl'dır. Avusturyanm impa- ratorluk devrini hatırlatan bu ban- yo şehrinden geçerken, Avusturya- yı altmış sene idare eden hükümda- rın köşkünü görmeği ihmal etme- dik. Birde anladık ki bu şehir hal- kı o zamanın tatlr hatıralarmı ya- detmekle vakit geçiriyor. Bad İschl in bir defa daha Frasuva Josef za- manındaki gürültülü hayata kavu- şacağı çok şüphelidir. Bad İschl'i geçtikten sonra Avusturyanın hiç te enteresan olmıyan mıntakasına girdik. Bu mıntaka sanki Bad İsch| ile Viyana arasında bir sahrayike- birdir. Dar yollar. Dik yollar. Bo- zuk yollar. İpti köyler. Bad İschi'i azacık geçtikten sonra bir köyün içinden geçerken ansızın öy- le dik bir yola tesadüf ettik ki Ka- radağda bile emsalini görmemiş- tik. Bad İschl'in bulunduğu ova- | dan ansızın bir dağa tırmanılıyor, sonra bu dağdan gene ansızm dika- şağı iniliyor. Yollar bozukluğu dolayısile ü- mit ettiğimiz gibi, o gün Viyanaya yaramadık. Liezen denilen bir kasa baya kadar ancak varabildik. Yu- | goslavyadan çıkalı şmidiye kadar iyi bir oteli bulunmayn hiç bir köy görmemiştik. Avrupanın göbe ğinde Liezen otelsiz denecek de- recede iptidai bir kasaba idi. Hana benzeyen bir otelde ge ceyi geçirdikten Sonra ertesi gün Viyan yolunu tuttuk. A- vusturya (o payitahtının sayfiye- #i olan Semmering'e gelinceye ka- dar yollar iyileşmedi. .Maamafih bir defa bu güzel dağ sayfiyesine geldikten sonra fena-yolları unuttu racak derecede iyileşti. Bir müddet sonra Wiener Neustadt şehrine ge- lince de İtalyadaki Autostrada'lara benziyen geniş, dümdüz ve virajsız | asfalt yol başladı. Kolaylıkla yüz yirmi kilometre yapılabilen bu yo- İu katettikten sonra öğ'eden sonra saat üçte Viyanaya vardık. Aradan beş gün geçtiği halde Viyana henüz, Başvekil Dollfuss'a karşı yapılan suikastin heyecanı i- çinde idi. Bu katil etrafında her türlü rivayet ağızlarda dolaşıyordu. Otel kapıcısı, ihtiyatlı bir adam ağzile bu meselenin esrar perdesi- ründüğünü söyledi. Saç kes- tirdiğim bir berber, Dollfuss'un bir ihmale kurban (gittiğini söyledi. — Saatlerle kan aktığı halde bir doktor çağırmadılar, dedi. Viyana işgal altına alınmış bir şehre benziyordu. Sokak başların. da silâhlı polisler. Sokakları devre- den silâhlı jandarmalar. Her halde fevkalâde zamanlar hayatını yaşa- yan bir şehir. Ancak bü fevkalâde zamanlar Viyana ve Avusturya i- çin alelâde halini almıştır, Büyük harbin başlıca mes'ulü addedilen Avusturya parçalanmış kuşa benze- tilmiştir. Bir zamanlar koca bir im- payitahtı olan Viya- üçücük bir cumhuriyetin büyük bir merkezi olmuştur. “Pa- zarola Hasan Bey,, gibi başı büyük, vücudu küçük bir insana benziyor, , Viyanayı matem, Avusturyayı da ümitsizlik içinde bulkduk. Âvus- ayarlara yapacaklarını bilmi- yorlar, nst o kurtuluşu, komşu devletlerden birile ittihatta görü- yor. Bazısı İtalya himayesine kat. lanmak lâzımgeldiğine kanidir. Bir çokları Almanyaya iltihak etmeğe taraftardır. Milletlerin zaman za- man büyük felâketlere maruz kal- dıkları görülmüştür. Taliin maküs bir tecellisi karşısında bir millet felâkete uğrar, refahı azalır, inki- şafı geriler. Fakat ümidini kaybet- mez. Hedefini tayin eder. O hede- fe doğru ümitle yürür ve nihayet | kurtulur. Avusturya ümitsizlik için- dedir. Çünkü hedefini tayin edeme- | miştir. Viyanada kaldığımız gün- ler zarfında her tabakadan halk i- le görüştük. Fikirler biribirine uy. mıyor. Hükümetin de muayyen bir siyaseti yok. Hedefsiz, gayesiz bir memleket tesadüfün dalgaları üs. tünde yuvarlanıp gidiyor. İşte Vi. yana bize böyle bir memleket payı- tahtı gibi göründü. Dollfuss'un ölümü dolayısile hükü- met bir matem alayı tertip etmişti | Öz dilimizle | Cüzamlılar ve kânser- liler içindemiyiz Geçende bir o Sağbilge (I)miz “İstanbulluların yüzde yirmisi kan- serlidir,, diye kestirip attı, Geçende yağsız tarafından!... bir başka Sağbilge de Istanbulun — Kes üç... Pişkin olacak!... cüzamlılarla dolu olduğunu söyle- | Şişman bir adam, ayni O zamanda mişti, belliki aç bir adam, yıldırım hizile Kalabalık bir lokantada yemek yiyordum. Garsonlar, gidip gelip haykırtyorlar: Sağlık işlerile uğraşanlar, ağız- larından çıkardıkları | sözü biraz tartmalıdırlar. Eğer, ( kendilerine irlanırsak, cüzamlıların ve kanserli- lerin toplantı yeri olan bir kent (2) te oturuyoruz demektir. Yarın bir bilgiç sağbilgemiz da- ha ileri atılıp: — İstanbulluların dörtte üçü ve-| boşuboşuna, bekledi. Önüne ge: remlidir! © Yahut ta: — Ben araştırdım. Üç yüz bin kişinin kanında frengi mikrobu var, diyecek olsa, nerelere kaçar, nerelere sığınırız? Benim şimdiden içimi korkit kap- ladı. Bütün elini tıklarıma kan- serli, frengili, cüzam gözile bak. mağa başladım. Gezginci (3) topla mak için kafamızın içinde program lar çizerken o İstanbulun bulaşık, sağlıksız (4) insanların toplandığı bir şehir olduğunu gazetelerde hay- kıra haykıra | söylemek, bilmem; doğru mudur? Hangi gün bir sağ- bilgemiz ortaya çıkıp: — İstanbul, yeryüzünde eşi bu- lunmayan yeidir!. Denizi, çamlık. ları, suları cant tazeler. Boğaziçin- de bir gece geçirmek, insana Bütün yorgunluğunu unutturur. Büyüka. dada ay ışığı denize vurunca bak. masına doyum olmaz. Yaşamasını bilenler - İstanbula gelmelidir. Gibi iç açıcı sözler söyleyecek? Doğrusunu isterseniz, bu kanser - cüzam dedikodularından usanma- yan kimse kalmadı. Kendi aramızda biribirimizden çekinir olduk. Nerede kaldı ki ya- bancıların bize yaklaşmalarını is- teyebilelim? Turingklüp'ün yerinde olsam, böyle yok yere, yüreğimizi oynatan dedikoduları ortaya atmamaları i- çin saygı değer sağbilgelerimizin azacık kulaklarını çekerdim. M. SALAHADDIN (1) Sağbilge — hekim, (2) Kentğ- şehir, (9) Gezginci — seyyah 14) sağı liker — hasta içeriye girdi. lik boş bulduğu ma- saya oturarak, ilk rastladığı gar- sona: — Bana bir döner! diye seslendi. | Fakat çabuk olsun, var... , Acele işim Garson, gözden kayboldu. On dakika, on beş dakika adamcağı: len ekmeğin yarısını yiyip bü halde dönerin daha gelmediğini gö- rünce, canı sıkıldı. O sırada her seslene: — Şimdi beyim... geliyor be- yim... diye cevap yeliştiren garson de man müşterinin önünden ge- çiyordu. Kolundan tutup çekti: yanlış anladın... — Sana döner kes, dedim git te havyar kes demedim ki!... Kulak MİSAFIRI Meccani lisan dersleri Cumhuriyet gençler mahfilinden : Mahfilde her sene olduğu gibi bu sene- de dil ve hayat bilgisine | ai dersler açılmıştır. Dersler her gün beş- ten sonra mahfilin Beyoğlunda Tokat. ryan arkasındaki Cumhuriyet Halk fır. kası Beyoğlu kaza merkezi binasındaki dairesinde verilir. Kayıt | her gün saat 14 den 19 a kadar mahfil idare müdür- lüğünde yapılmaktadır. Uç adet vesika fotoğrafi ve hüviyet Uvarakalarile mü- racat olunur. Dersler türkçe, almanca, fransızca, ingilizce, italyanca, rusca, ve muhasebe (kısımlarına ayrılmıştır. 1 Teşrinevevle kadr kayıt devam edecek ve 1 Teşrinievvelden itibaren derslere başlanacaktır. İş Bankası musevilerin bay ramında kapal değildir Türkiye Iş Bankasından : Fransızca Istanbul gazetesinin 13 Eylül 1934 tarih ve 256 sayılı nushasmda musevilerin Ki- pur bayramı o münasebetile 19 Eylül 1934 çarşamba günü kapalı bulunacak bankalar arasmda bankamezm da ismi yazılmış isede o tarihte bankamızın açık bulunacağını muhterem alikaderlerı mıza arzeyleriz. —ş—ğ—ğ—ğ—ğ—ğ—ğğ—— mmm Hükümet memurlarının, askörlerin ve cemiyet teşekküllerinin iştirak ettiği bu matem alayının matem İ- fade eden bir tarafını (o görmedik. Bir gün daireye gitmek külfetinden kurtulmuş küçük bürokratlar, vak- tile bira ile beslenerek şişmanlar. dıkları şimdi üstlerinde sarkân ge- niş üniformalardan belli olan siska askerler. Bir alay pejmürde kıya- fetli insanlar, Viyanadaki can sıkı. cı havanın müsait olduğu kadar gü- lerek, pasta ve yemiş yiyerek, in- tizamsız bir yürüyüşle ilerliyorlar- dı. Saray avlısına kadar geldiler. Orada nutuklar söylendi ve dağıl- dılar, Resmi matem dolayısile Viyana- da musiki işitmek mümküri olmadı. Bunun yerine resim sergilerini, mü- zeleri ve sarayları dolaştık. Viyana bu noktadan Avrupanın en zengin şehirlerinden biridir. Asırlarca za- mân Habsburg hânedanı . hüküm- darlarınm sarayları, debdebe ve süs itibarile Avrupada emsali bu- İunmayan saraylardır. Ancak bu saraylarm ihtişamı ile son impara- torun yattığı oda ve yatak bir tezat teşkil eder. Altm, gümüş, yaldız, ipek, kadife süslü yüzlerce odayı dolaşırken, Fransuva Josefin yattı. ğı odaya geldik. Ceviz ağacından yapılmış bir koltuk, bir sandaliye, bir masa ve bir siyah demir karyo- la. Odanın köşesinde Hazreti Mer- yemin resmi. Belki de şoförünün o- dası daha süslü idi. Viyananın — enteresan bir yeri, “Türk istihkâmları,, © parkıdır. Türklerin Avrupada | garba doğru ilerleyişlerinin en son haddi olan bu mevki, bugün güzel bir park- tır. İstanbul plakalı bir otomobilin Türk istihkâmları parkında dolaş- ması, Viyanalılar arasında büyük bir merak ve alâka uyandırdı. Ma- amafih Viyanaya Kara Mustafa Paşanın niyeti ile geldiğimizden endişelenen Viyanalı bulunacağına ihtimal verilemez, A.Ş. et'in Edebi Romanı: 16 ATEŞ BÖCEKLERİ — Ne tuzağı? Selim sen bu ak- şam saçmalıyorsun!, — Ben saçmalamıyorum, sen pu- sulayı şaşırmışa benziyorsun. Bak ben oyun masasına yaklaş- tım mı?.. — Sen yaklaşmadınsa ne çıkar?. O kadar sep ame aim — Oynadılar deme oynatıldılar de... Neclâ ile Nebahatin cazip göz- lerinin tesiri altında oynatıldılar... Bu işs yeni başlayan suzinin göz- leri de korkuyorum senin aklını oynatmasın! — Sus!! — diye gürledi — bu aile hakkında, bilhassa Suzan hak- kında söz söylemekten seni mene- derim... Hele nasihatlerine hiç ih- tiyacım yok... Kendimi idare ede. bilirim!... Arkadaşının, kolunu tutan elini | şiddetle silkerek geri döndü ve sü- | ratle uzaklaştı. ... Sabriye H.lokma tenceresin ocak tan çekerek mutpak iskemlesine çöme'di . Şaban efendinin kı-kıncı Yazan: Nezihe MUHİDDİN ğındanberi işe girişmişti. Ölen kocasınm canıma lokmalar dökül- müş bütün komşulara çanak çanak dağıtılmıştı. Sabriye hanım tatlı, un ve yağ bulaşığı parmaklarının bütün meharetini serfederek dizi. nin üstünde bir sigara sarmağa uğ. raşırken kendisine (o yardım eden komşu Habibe mullanın ahretliği Necibeye son talimatı veriyordu: — Şu büyük tabağı tuz müdür- lerinin evine — bıraktıktan sonra, şuncağızı da viranedeki dilsiz ka, dına uzatıver sevaptır,... Necibe iki üç lokmayı birden tı. kıştırmış olduğu © ağzını güçlükle oy — Olur hamteyze.., İstersen bir ta. << topal Hamdiye götüreyim. Br evsotan çekinmem... Yarın ahrette EL ebabil yer da bana kud- et #etvası taşırlar... değil mi hele Ahretlik kız em nın arkamdaki düğümü srkiştırdık tan sonra tabakları alarak dışarı çıktı, briye hanım yorgun hem dert- li idi. Ciğerlerinin var ile içi- ne çekmiş olduğu sigara dumanile beraber kalbinden kopan derin bir ah salrverdi. Bu kırk gün içinde sev gili oğlunu ancak bir defa il. rin ahın hüznü garip garip söndü. Sokak kapısının tokmağı ağır ağır vurulunca Sabriye hanım etekleri. ni indirerek kapıya gitti. Köşe ba- şındaki şekercinin çırağı bir tahta tabla içinde getirmiş olduğu şeker külâhlarmı içeri © uzattı. Öğleden sonra mevlüt okunacaktı. Dul ka- dın her türlü © fedakârlığı yapmış hâlâ ekmeğini o yı kocasının ruhunu şad, etmek için çabalayıp durmuştu. Ah evlâtçığı yanıbaşın- da olsa idi bu dertli günlerinin ara, sında da uhrevi ve mütevekkil bir saadet hissedebilecekti, — Eh ne de olsa... Allahın emri idi. Bunlar... Rabbim kuluna götür- düğü kadar vermesin!... Necibe ile beraber şekerleri yu- karı taşıdılar... Etçafın tozunu alıp ufak tefeği yerli yerine koyunca- ya kadar konu komşu toplanmağa başlamıştı. Saat bire doğru ödağacı tütsülerile islenen ölü odası ve 40- fa yaşlı ve genç hanımlarla dolmuş gibiydi. Penbe atlas takkesinden mavi boncuklu mazar talkremr sarlenr yumuk yumuk bir yavruyu emziren kadit göğüslü bir genç kadınm işi- Bilir işitilmez bir sesle mırıldandı. rı hanım ninelerle teyze hanımların şifacı tehditlerile bir lâhza sükü- , net bulup tekrar ezik ezik yükseli- yordu. Dört yaşındaki bahriye es- vaplı çocuk dumandan ve kalaba- lıktan (o sıkıldıkça üniformasının kasketini yerlere atıyor ve tepside- | ki rengârenk şeker külâhlarına bay- gm bir hasretle bakarak annesini çimdikliyordu: — Oğlum... galiba, söylediğimi | sit meccani | Yarın akşam i SÜMER | (Eski A:tistik ) sinemasında Cinsi Cazibe kraliçesi CLARA BOW tarafindan temsil edilen GÜZEL FATMA Eğlence, neşe ve bareket ve b#y© — Şekerler ne zaman dağıtıla- | cak? ha söylesene ne zaman dağıtı- lacak, Anne çimdiğe çimdikle mukabe- le ederek: — Sus aç gözlü yumurcak.. El bette dağıtılır... Biraz sabırlı ol... İbi. ibi... ihi,, ihi... Yakınlarda oturan komşu teyze meseleyi seziyor. Annesine göz kır- parak çocuğa hitaben; — Uslu otur bakayım... İşte ha fız efendi geliyor, Şimdi seni ha- camat yapar hal... Sonra kenardaki masanın üstün- de duran tepsiden bir külâh şeker alarak hâlâ vızırdayan çocuğa w- Zzattı. Annesi kızararak; — Na aönlari vardı afandim? — Yarın akşam ME > filminde kuli Sigortaları halk için Merkezi idaresi : Telefon : Bugünkü program ISTANBUL: 18304 Pllk neşriyatı. 19: Masat Cemil bap . 19,30: Türk yatı: (Stüdye saz hayeti ve Yaşar a Meliha hanımlar.) 21.20 Ajanı haberleri. 21,30: Stüdyo orkestrası, VARŞOVA, 1345 m. hane konseri, — 20,20: Aktüalite muaikisi. 20,45: Muhtelif sözler, “TEBESSUMLER MEMLEKE- ki Ecnebi onseri, (aalint lisanile konfe- artistler iştirakile.) rana, 2405: Dana Mus 823 Khz. BUKREŞ, 394 m. 13» 15 Gündüz neşriyat ser, 19: Musahabe, 18,20: Orki 20; Üniversite, 20,15: Plâk, Zi; Senfenik örkestra kanseri. 22: Konferans. Zili Senfonik konsoriti; debamu 23: Haber. 686 Khz. BELGRAT 437 m. 20: Plâk, 20,20: Reklâmlar, 20,30: Kuartet konseri. 21: Plâk. 21,30: Radyo orkaatram. 22, 30: Radyo piyesi. 23: Musahabe, 23, iler orkestra musikisi, 2545: 638 Khx. PRAG, 470 m. 20,10: Bratislar naklen rady: 20,45: Konferans, Zi: Piyano Piâk ve karışık meçriyat, 23,15: Car orkestrası. 23,45, İngilizce konlaranı. 290 Khr. LÜKSEMBURG, 1304 m, Belçika akşamı, 2035: Radyo orkestrası te- plik konseri. 23,25: Dana musikisi. 545 Khr. BUDAPEŞTE, 550 m. 19,45: Keman konseri. 20/30: Musahabâ, Zi: r, 21,40: Radyo piyesi. 20,30: Müsikilin eşriyat. isimli radyo temsili. 2250» Brahmam eserlerinden kuartet konseri. 23: Haberler, 23,20: Satranç oyumu, ROMA - NAPOLI - 21,45: “Wasserturım,, lusahaba, o 2145: Karışık MİLANO, TORİNO, TRİYESTE, FLORANS 21,45: Sehubertin © eserlerinden bir operet. müteakiben: Dans musikisi. 24! Haberler. Bi Kir. BERLİN, 357 m. ite, 2 “Öbürü prim pin ürü pişkin pişkin: — Hepimiz çocuk olduk ayol, halden anlarız. ha şiddetli ve devamlı / bir vızıltı başladı. Arkadaşlarının muvaffa- kiyetini gören çocuklar hep bir ağız da nferyad başlamışlardı.Bu esna- da mahellenin meşhur mevlüdha- nı Hafız Bekir efendi (omerdiven başından göründü. Hanımlar derle- nip toplanarak başörtülerini düzel- tirken vızıltı hâlâ devam ediyordu. Bu mesele de Hacerin tedbirlerile sükünet buldu. Çocukların hepsine evevl birer mini mini dişlerin arasından çıkan çıtırdılardan başka ses sada kesil Necat hala Hal t görünmemişti.. - buki Sabriye hanım < daha yirmi gün evvel oğluna bu mübarek gün- de olması için ne kadar yakarmıştı. Komşu hanımlar bir köşeye sesizce büzülüp yavaş yavaş iki tarafına sallanan dertli anayı biribirlerini e ek dudakla» rını kıpındatıyorl. Hafız efendi gür bir besmeleden sonra yanık bir sesle; — Allah adım zikredelim ayvalâ rbaçen FOX Halihazı Sinemanın en çok sevilen iki yıldızı FREDERİK MARCH ve SİLVİA SİDNEY GARİP BİR AŞK İttihadı Milli Türk Sigorta Şirketi Herik ve hayat üzerine sigorta muameleleri icra eyleriZ. Galatada Unyon Hanında Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. 4.4887 can filminin ilk iraesidir. dünya havadisleri o (2052 LEK sinemasında uşacaklardır. ayy (2654) müsait şeraiti havidir 5007 Asrın umdesi “MİLLİYET” © ABONE ÜCRETLERİ */ Gelen eyrak geri verilmez — en nüshalar 10 küruştür.— matbaaya sit İşler için mildiriyete mf”) esat edilir. Gazetemiz ilânlarım miss tini kabul etmez. YENİ NEŞRİYAT Holivut Holivut'un 19 Eylül nushası simler ve zengin münderecat ile Slm spor. 23,50: Neşeli musiki ve dans, ““s7i Kka. MÜHLEKER, (Stulgrat) Sİ ği | 20: Temsil, Zi: tör meiriyatı, 1021 Khz. KONICSBERG 291 mi gf Bando musiki, 2040 Gençlere My” t, ZI Haberler, 21,10 Almam le 2140 Eski Viyamalı gülen feliyaf isimli mesikili piyes, 23 Haberler, 2339 iki. , HAMBURG 332 m: gif 20 Orkestra konseri, 21 Haberler, Zİ'ME konseri, 21,40 Yeni şarkılar. 22 Skeç 2 gf” berler, 23,20 Musikili neşriyat, 24 Dem” sai sikini Çfnntariler). ve 592 Khz. VİYANA 507 m. or 20,10 Haberler, 2020 Memleket 21,50 Müsahabe, 22.25 Bar musikisi, şam konseri, 23,30 Haberler, 23,50 devamı, 24,50 Plâk, 785 Khz. LEİPZİG 382 m. 20,10 Şarkılar, 20,75 Mürahabe, 28 ler, Z1,10 Berlinden nakil, 23 Avus sikini, tasvir eden nefis muna, hr kalbinde irişilmiş bir. kudeifiyje aşnalığile gözlere asılan berrak yaşm içinde hayrülhalı ber anasının bğüyük ve yüz sürmek ister gibi iğ İe kınık gönüllü, bedbaht analar, bu dan şefaat ve rahmet sesiz sesiz hınçkırıyorlardı. ye Sabriye hanım evlâdının hi ıstırabile yanan kalbinin larını işine, sığdıram coşmuştu. Onun ne derin ve elemile sızlandığını Hacer herke <7 daha iyi ie ihtimamla yürüyüşile nın içinde boğulan kadına bi” he dak su içirdiği zaman bütün gözleri ona takdir ve z —Ritmedi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: