20 Şubat 1935 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

20 Şubat 1935 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

MILLIYET'in Tefrikası: 28 Esrarengiz hâdise: Bileklerini kilid- leyen kelepçeler ne oldu? Hülâsa parçası duğu yerde bulunmuştu. Brina bu mü- tekrar elde ederek ; kendisini kurtarmak istiyordu. Halbuki mücev- Ber tekrar ortalıktan esrarengiz bir ye. kilde kaybolmuştur. Bumu acaba ev Bibi Koverlih aşırmann? Fakat neden bu adam böyle bir hırsızlığı yapacak” “? ” İşte Dal, şimdi mç kıza bir yar- dım olmak üzere Koverlihin arkasını takip etmiş ve onun da bir gece Clmi Barinjer'in katledildiği dsire de aynı $6- kilde vurulduğunu görmüştür. Dal şim- di Kontös'en evine gitmin ve bir çok maceralardan sonra ; mücevberi alarak yum şmiştr. | Sumers ona uzun uzun baktı, ve: — Mükemmel Dal! e Haki- katen çok müthiş bir İamasınız, kendi nevinizde cidden bir döhası- nız. (Gözleri Dahn ellerine ilişti) kelepçelerinizi ae yaptınız? Bun- dan birkaç saat evvel, sizi son gö- rüşümde iki kohunuz arkanı: i ve iki çelik halka, iki bileği bi- Hibirine bağlıyordu. Nasıl ve ne yap tınız? Dal pusulayı şaşırmışa benziyor- du: — Nasıl mı yaptım? diye sordu. demek istiyorsunuz ki ben... (du- dakları titredi) demek istiyorsu- nuz ki, Fantoma - Hırsız elleri ke. lepçeli olduğu halde elinizden kaç- tb öyle mi?.. Sumers : — Evet, demek istediğim men budur. diye bu hakikaten şa kahkaha ile tama- — Bunu bilmeniz lâzım.. Fakat. | yarabbim.. bu işi nası) yaptı? — Ben nereden bileyim? Hikâ- yeyi anlatsanıza bana da.. Sumers bırstan titreyen bir ses- le anlatmağa başladı. Sonuna gel- diği zaman; iv il — Şimdi bu işin içinden nasıl dallğkamı aöyleyebilirstniz. dedi. — Çok zor dostum... Durun ba- kalım.. Vaziyeti bir hülâsa edelim. Kondonun apartımanında bulundu ğunuzu söylemiştiniz < değil mi? Hırsızın sağ kolu sizin sol kolünu- za bağlı idi, sonra hmzir herif a- alla uyuya kaldı ve derin bir uy- ya dalmış imiş gibi bir koltuğun üzerine düştü. Sizin (bütün gün bu adamla bağlı bir vaziyette ve a- yakta durmanız ihtimali çok büyük tü. Onun uyanmasını beklemek ü- sere siz de bir yere oturmağa ka- rar la Soi kolu ke- Fantoma - Hırsızı ço k iyi tanıyor. dunuz. Sumers: — Yarayı deşmeyiniz, dedi. — Hayır. Yalnız vaziyeti gözö- nünde canlandırmağa vc vakayı sol kolunu tuttu- kelepçeyi hazırlamak i- çin bir müddet bu kolu bıraktınız. Sonra bu kolu tekrar aldınız ve ke- in halkasını bileğinde kilit- iz. O zaman içiniz rahat etti. Fantoma - Hırsız iki eli arkasında bağlı olduğu halde ve hele derin bir uykuya dalmış iken de kaçar mazdı ya.. — evet ama kaçtı işte.. — Humt!. Dal düşünceye dalmışa « benzi- yordu. Polis hafiyesi: — Eğer bir şey o anlayabiliyor. sam arab olayım, dedi. — Durun biraz.. durun!,. O za- man çok heyecanlı idiniz değil mi? İşinizi çabucak bitirmek istiyordu- nuz... Fantoma - Hırsizm eli her hal de nemli ve soğuktu değil mi? — Tabi: kendinden geçmiş bir halde — Evet.. Yahud da daha doğru | su böyle zannediyordunuz. (Dal gene kakkahalarını koyuverme- mek icin “evini cıktı). Ha. ekir Nakleden: M.F. ma gelmişken söyleyeyim: Kondo- nun apartmanında alâkayı celbe- decek bir şey var diyorlar... Bu evelce bir apaşa aid olan sıkı bir Sumers yerinden sıçradı. Sonra hareketsiz ve ağzı açık kaldı. Dal koltuğa yaslandı, sigarasımdan bir nefes çekti, ve: — Bu her şeyi izah edebilecek bir mahiyettedir. diye devam etti. Siz de birçok defalar gördünüz ve bilirsiniz ki Fantoma - Hırsız m eli çok çabuktur, Koltuğa düş- tüğü zaman sun'i el h İde ya ce- binde yahud da ceketinin altında idi. Daha sorma, siz kelepçeyi öle- ki bileğine takmak istediğiniz za- man küçük bir el manevrası yap- mıştır, siz de kelepçeyi muhakkak sahici ele değil sun'i ele taktınız. ümers bir küfür savurdu. Dal devam ediyordu: — Sonrada, Fântoma - Hırsız kelejçeyi üzerinden çıkarıp sun'i eli gene eski yerine koymuştur. Ve bunu, siz öteki odada Kondonu ararken yapmıştır. Sumers ona tçhdidkâr bir nazar atarak: — Evet, anlıyorum, dedi. Fakat ya sağ eli? Bu elinden de kelepçe yi çıkaramazdı ya... — Hayır bunu yapamazdı... İş- te buradan sonrasını bende bir türlü tahmin edemiyorum. Belki hâlâ bilstinde bir kel olduğu halde, şehrin sokakl, dolaşı- yor. Sumers: — Bugün veya yarın bu sçn'i'ele dikkatlice bir bakmalıyım. diye homurdandı. — Bana, hakikaten bir sanat e- seri olduğunu söylemişlerdi. Tıp- kı sahici bir ele benziyormuş. Ne i- se şimdi bunları bırakalım; Beni aramakta manda ne işiniz vardı? . Buraya geldiğimi isbat ede- bilir misiniz? Katil teşebbüsünden sonra, Ko- verlihin cebinde Fantoma - Hırsı- gösteren bir delil mi buldunuz? Sumers ona şaşkın fakat şert göz lerle baktı ve: — Bu sabah Kondonun evindeki adamın siz olduğunu inkâr edemez siniz ya Dal ayağa kalktı. Sigarasını s0- baya attı, Sonra Sumerse yaklaştı: — Bana iyice bakınız, dedi. E- linizden ellerinde. kelepçeler oldu- ğu halde kaçan herife benzer bir yerim var mı?.. Onun bir resmini “a olsa idiniz bana benzer mi idi? / Sümers onu başından ayaklarına kadar tetkik etti. — Hayır, dedi. Ona benzemiyor sunuz: Ve niçin benzemediğinizi de pekâlâ bilirsiniz. Öyle güzel kı- yafet değiştiriyorsunuz ki öyle gü- zel komedi oyna; ki... Ama ben bildiğimi bilirim, —Amma da esrartengiz bir cüm le! (Dal polis | hafiyesine alaylı gözlerle baktı). bulunuz dostum. Bir gün elbette intikamını zı alırsınız. Fantoma - Hırsızı bir gün tevkif edeceksiniz. Bahse gi- rerim ki o gür. b.le Fantom. tebes- sümünü kaybetmiyecektir. Fakat biz, dost olalım ister misiniz? Ar. tık homurdanmayı o birakınızda bana açıkça söyleyiniz Koverlihin üzerine benim mi ateş ettiğimi zan nediyorsunuz? . Sumers gülümser gibi oldu: — Eğer ateş eden sizseniz. Çok fena ateş etmişsiniz. — Eminim ki içinizden benim ateş etmediğime kanisiniz. Şimdi Fantoma - Hırsızı bir tarafa bıra: kalım da hakikaten mühim olan bir meseleye geçelim. 7 i meseleye? Hangi leye?. — Barenjerin katilinin tevkifi meselesi... Bu sizi, Fantoma - Hır- sızın tevkifinden daha ziyade alâ- kadar ediyor. Böyle olmasa idi şim di burada bulunmazdınız. Sumers ayağa kalktı. Pencereye İ doğru giderken: — Barenjerin katilini yakalaya- cağım, Fantoma - Hırsızı da yaka layacağım. — Bitmedi — Antalyadan ayrıldılar (Başı 1 inci sahifede) idare meclisi tarafından idayg edile - cektir. Türk tetkik merkezi her sene Tür- kiye hakkında konferanslar tertip e - decek ve bu konfermilar en salâhi - yetli Fransız mütehassıslariyle Tü ye Kültür Bakanı tarafından gösteri- lecek Türk profesörleri tarafından ve» rilecektir.- Bundan başka, bu tetkik merkezinde Türk medeniyetine ait bütün tezahürler hakkında tetkikat yapılacaktır. Bu senenin programın - da, Köprülü zade Bay Fuad'in Orta Zamanda Türk tarihi, Bay Teny'nin halihazırda Türk dili ıslahat, Bay Gabriel'in Anadolu argeolojisi ve Bay Şabud'un Anadolu jeolojisi meseleleri hakiımda konferansları mevcuttur. Türk tetkik merkezinin açılma me- (Başı 1 inci sahifede) ni Türkiyenin yaptığı fedakârlıklar göz önündedir. Muharebe Meşrutiyete güzel bir fırsat tm ör. Kapitülâsyanları ilga etti, Bütün devlet kanununda kon solasların başlı Kapitülâs; menşei unutul - Bız başımıza kaldıramazsınız) diyor - N Osmanlılığın muharebede mağlüp olması Meşrutiyetin - tedbirlerini alt- letinin başıma ul münasebeti - nin bir neticesi gibi olan (Sevr)i şim- diden söylemek istiyorum. Sevr'in iktisadi hükümleri Sevr'in mali, iktisadi hükümlerine dair bir kaç söz söyliyeceğim. Sevr bu hükümlerde devleti orta - düren bir vaziyeti, Sevr'i bize teklif edenler düşman- lardı. Vaktile Golç paşanın 2 kânunu- sani 1914 tarihli ve 2167 numaralı Ta- nin gazet sinde mülâkatını görmüştüm. Muharrir soruyor: — ltifak ettik, netice ne olacak? — Bu ittifak hayırlıdır. Alman - Türk ittifakı çok iyi oldu. Bunu evvelce Fredrik List söyle - mişti, Ve bazı prensipler ortaya koymuş- Fredrik List yüksek vatan seven bir adamdır, Bazı mülâhazaları da doğ - rudur, bunlara kokular da var- dır, Siyasi kokular... Bunlarla Osman- b devleti yıkılıyordu. Atatürk'ün Mecliste bunu tasviri Atatürk demiştir ki: “Osmanlı devleti istiklali, padi » (Müstakil yeni bir Türk devleti teş- il etmek...) Osmanlı devleti o yıkıldığı zaman Türk milleti sevindi. Çünkü olacak ol- (Yaşasın Türkiye )diyorlardı. Bunu söylemekte herkes haklı idi. 919 mayısının 19 uncu yünü Ata sat içerisinde yeni bir hudut çizmek üzeredir. Yikkat ediniz. Atatürk burada “ha- yali bırakınız hakikati düşününüz,, di yor. Bunlar diğer arkadaşlara ait oldu- ğu için bırakıyorum. Misakı milli Misakı milli yapılacak denildi. Bu ne idi? Bir çok şev... Bunun 6 ıncı mad desinde mili ve iktisadi. inkişafımızın için her devlet gibi ğa başlandı. Yeni Türkiyede ekonomik şalışmanın muhtelif sahalarda neler yaptığını söylemeden evvel Yeni Tür- kiyenin başında bulunan Atatürk'ün tasvibi ile yapılan ekonomik yüzünü iyonların menş« muştu, Ecnebiler, (kapitülüsyonu yal- | rasimi 25 Şubatta yapılacaktır. Paris Üniversitesinin Dışişleri ve ulusal terbiye bakanlıklariyle tama - imen mutabık olarak yaptığı bu teşeb- büs, genel münasebetler sahasmda bu kadar semereli bir dostluğun bağladı- gı iki millet arasmda daha geniş ve daha samimi bir fikir teşriki mosaisi- nin delilidir. Başkan Közem Özalp Antal - yadan ayrıldı ANTALYA, 19 (A.A) — Büyük Ulus Kurultayı Başkanı Kâzm Oz - alp üç günlük konukluktan sonra ken timizden ayrılmıştır. Sayın Başkan hu duda kadar uğurlanmış, kentten ay- rılırken balk ve okulahlar tarafından İ selâmlenmişter. İInkilâb kürsüsünde Meşrutiyet maliyesi de açı ğını istikrazla kapardı Sevr muahedesinin mali ve iktisadi hü- kümleri devleti ortadan kaldırıyordu görteren Bazı cümleler okumak isti- yorum. Henüz Lozan muahedesi yapılma- mıştı. İzmirde bir iktisat kongresi top lâlini temin eden bir esastır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin gayesi milleti zengin, memleketi ma- mur.etmekten ib. -atür. Devletin ha- yatı ekonomik yaşamadan ibarettir.,, Ki ilk e EE Seal Metruk mal İşleri ne safhada (Başı 1 inci sahifede) müzayedeleri yapılamıyan malla- ra ait dosyalar devir alınmıştır. Bunla rın miktarı doksana yakındır. Bu mal ların satılacağını iki gündenberi yeni- den ilân ediyoruz. nokta esaslı surette ta- Arabacının ruyası En şık fayton'arın, en güzel kup? ların Beyoğlu caddesini do'dufğj duğunu görürseniz şaşırmayılığ Yarının gerçeklerini Beyoğlu caddesinin i.. yastnua- ki kaldırımlarda, piyasa edenler; hep birden oldukları yerde durdu- lar. Bütün gözler, ayaklarından kr- vılcımlar çıkararak yaklaşan tek beygir koşulu bir tenezzüh araba- Arabacı yerinde, (eli kırbaçlı, golf biçimi pantalon giyinmiş ya- kışıklı bir genç oturuyordu. Atın dizginlerini, beyaz güderi eldivenleri içinde hapsetmişti. O - turuşunda, etrafına (o bakmışında hissolunur bir çalım vardı. İyi beslenmiş koşu atının dört - nala sürüklediği bu maon boyalı a- raba; bir gelir alayı gibi herkesi kendine çekmişti. Gazinolardan; pastacı dükkânlarından, manifatu- ra mağazalarından meraklı başlar uzan k — Bak... Bak... Araba geçiyor! — Gördün mü arabayı7. — Araba dediğin işte böyle ol- malı... Yepyeni, hiç görülmemiş; harika nevinden bir şey temaşa ediyorlar gibi idi. . Kadınlar, arabayı idare eden genci, biribirlerine: — Ne centilmen adam... diye gös teriyorlardı. Tek beygir koşulu bir binek ara basmın, Beyoğlu caddesinde, bu kadar alâka uyandırması, tuhafı - mıza mı gitti? Ben ise, bunu gayet tabii gör - düm: Çünkü, tarih gibi, modaların da sürekli bir değişmeden ibaret olduğuna inananlardanım. Bunca otomobiller arasında, bir tek zarif beygir arabası, nasil olur da göze çarpmaz? O sırada, ya - nımda bulunan arkadaşım: — Zevkter değişiyor, haberin ol sun, dedi, bu gidişle otomobilin pa- bucu çok geçmez, dama atılır... — Amma, yaptın ba... — Görürsün, bak... — Canım, dedim, Beyoğlunda, bir tel hususi binek arabası gör - mekle, otomobilin pabucunu ne çar buk dama atıyorsun? Güldü: ; —— Sen öyle sanırsın. Beyoğluna sık sık uğradığın e yok da ondan. Yalnız Nişantaşı civarında yirmiye yakm araba peyda oldu. Otomobi- Tin bunların yanında ne kada: silik kaldığına dikkat ettin mi? otomobil VAŞINGTON, 19 divanın altın hakkındaki kararı ayan enflâsyon taraftarları blokuna cesaret z vermiştir Blok gümüş fiyatının ons başma 1,29 dolara yükseltilmesi suretile doların tek rar düşürülmesi için yeni bir teşebbüse hazırlanmaktadır. rine yazılmış Amerikan mil bulunan kendi tebaasından bu mad- deye riayet edilmesini isteyip İstemi - yecekleri hakkında tebliyatta bulunma- muştur, Paris borsasında PARIS, 19 (A.A.) — Amerikan bir- devletleri âli mahkemesinin kara- . Ara - Kalkınma savaşı 1 İnci sahifede) ei mahkümdurlar. : 2 — K L yani anlaşma mevcut veya umumi prensiplerimizi tatmin eder mü- badele vaziyeti mevcut memleketlerde serbestçe gelebilecek aşya hstesi.. Bu liste bu defa bilhassa genişlet. Bu devre tatbikatına da memleket menfaatlerine uygun metiçeler verme - sini diliyorum.,, zevke uygun, iyi boyansz araba ise, dokunma key” di kendime düşünmeğ? £ — Bir kaç yıl sonra, * yoruz ki Şişli tepeleri nek arabası ile dolmuş. yepyeni bir < yor; artık onlarla da PU mek yok. Çünkü, arab ne taksi takılmış. Taksi X aj o kadar para vere k Halbuki ötede şofö Sikmek skal vanınmın boğazı toklu ri taşırsa, onlar benzin masrafını kı lar, Derken, bakıyorsunuZt. ta, yeni yeni arpacı d çılmış. Yer yer nalb i Büyük büyük samanlık?” 2 muş. Eski Saraçhane b teşem bir saraç çarşısı X miş, Koşumcular, nalbti. ve samancılar ; araba kerlek yapıcıları taraf yorlar. Ve onlar çoğaldıkça, & ler de birer birer kalıbi yorlar. Hurda haline İelerin birer yanma bırs” mobillerin içinde çocuk” baç oynuyorlar. Korna © 4 niyorlar. Arasıra, gi yorsunuz: “Filân araba, filân © gerken; bozuk bir oto alarak parçalamıştır. O kimse olmadığı için Dü at yoktur.,, Si lağirDe bi şarak seyisliğe b Acıkmış beygirlerin mış elbiselere karşı hü€' durmak için hazır elbis€ S4 cuların dikkatli bulun” i ir sokaklara levhalar Bomenli şirketi, bira ” hal yükseltiyor ve n sarfiyatının çoğaldığın* olarak ileri sürüyor. rın yeni baştan rotaya $' çok değişikliklere yol Bu kuruntuları bir a! mili — Azizim, dedi, bu ri rüyası,, “l | yl , i k | Devlet Şüra *) (Başı 1 inci at on yedi buçuğa k: nız arada 10 dakikalik verilmişti. Yarın sa2* onda Ba?” f kanlığı nama Bay A mık Cemal ve en #on 9". Mahmut Esat mü pacaklardır. Tramvay şirketi asında 1926 muka akdedildiğini, bun! can ifade toneri / Sök, azağıni, bökWE Ws bir akdi bozmağt “yl madığmı bunun için kümetin ittihaz bir Ke kaz oldu b a da resi in ba rek; bu taki karaf ti gi

Bu sayıdan diğer sayfalar: