21 Mart 1929 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13

21 Mart 1929 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

250 UYANIŞ N. 1701—16 İnkıraz ve Rıfkı Melül B. Rıfkı Melül B. şekil itibarile edebiyatı cedidenin tesirinden kurtulamamıştır. Muhtelif tecrübeleri göstermektedir, ki edebiyatı cedide ahengi de kendisini tatmin etmemiş, başka ahenkler aramıştır. Eserin sahibi mukaddimesinde : Bu vezinli ve kafiyeli sözlerde şiir ve san'at aramak beyhudedir. Demekte isede, biz, bunu bir itiraf telakki etmiyecek kadar iyi niyetliyiz. Yalnız kitap (17) kişiye ithaf edilmiştir ki, bu bir rekordur! < İnkiraz » ın (4) mısralık prelüdünde,* şair; «ömrü yetimimin » nasibi «< istirabat içinde kahrolmak » tır demektir. Bu fikir,( Belh ) şeh- rinde eski Yunanlıların te'sis ettikleri ve son- raları ( neo — budızm ) in zuhurunda menşe vazifesini gören darülfünunun muallimlerinden ( Bahaeddin Veled ) in ( Guatama - Buda ) naza- riyesinden çıkardığı düstürun aynıdır. Nitekim, mevlevi tarikatinin te'sisine esas olan istirap felsefesini “inkiraz » ın görmekteyiz. Meselâ: müteaddit yerlerinde | Madem, ki bugün sen ona aydan da uzaksın. I | Sevdikleriniz, bil,ki biref ayla güneştir. Her sevgilinin nuru fakat zulmete eştir. |) | Çıkmıs gibi nuranı ayın çizdiği izden. | v.s. Bu ay ile güneş senbolünün mevleviliğe ait bir kıymeti vardır, ki o da, güneşin ziya ve kamerin nur olmasıdır.) Mevlâna |, söylediğimiz remzi Kur'andaki (Veşşemsü velkamer..)ayetinden alark kendisine umde yapmıştır. (Guatana-Buda) dininde ve (Hindüiran) esatirinde güneş, allah ma' nasina gelir. Bu dinlerde, ayrıca, karan- lığı gösteren bir ikahta tasavvur edilmiştir. (Hürmüz) güvdüz ve iyilik, (Ehrimen) de ka- ranlık ve şerabı olarak kabul edilmiştir. Fakat tasavvufi allahlıkta vahdet şartolduğundan, Hür- müzle Ehrimeni birleştirmek icap etmiştir, ki Allah er- kektir. Binaenaley kendi cinsini sever. Hayat bu noktada şu suretle halledilmiştir: ise, allahın kendisine âşık olmasile hasıl olmuş- tur. O,aşkını idame ettirmek istediğinden, sev- gisinin eseri olan nâr meydana gelmiş ve kameri aydınlatmıştır. o Nitekim, gündüzün Zziyası, allahın binefsihi aşkını tatmine kâfıydi. Gece- leri ise, vuslatın ihtirası olduğu için, nur mey- dana çıkmış ve kamer de bir mahbup sıfatile rabba ait olmuştur. Mevlevilik bu mantığı, de- denin güneş ve tilmizinde kamer olması şek- linde kurmuştur. Dr. | FroytJlta, bu zerdüşti aşk felsefesini istirap veren ve istirap çeken tenasüli şahsiyet ler şeklinde modernize etmiştir. İşte, istinsah ettiğimiz mısralarda mevleviliğin mistizmi ta- mamen belirmektedir. Şair, aynı zamanda tasavvufi remizlere de kiymet vermektedir. Meselâ : | Rabbim kadar sevilmeğe mühtaç olan güzle, | l Allah gibi bir şey o güzellik. | v. s. : gibi. nk Rıfkı Melül| B. in en karakteristik dephe- “ lerinden birisi, aşki terennüm eden bir şair olmasıdır. Fakat, o, lirikliğinde zihni ve plâ- toniktir. (Aşk) tan: | Bir şey ki hevâdan daha seyyal tek Bir şuleki yangın gibi sâri. Bir kalpten öbür kalde akarken Olmakta o bir âteşi nâri. | Şiirin mühim bir yeri vardır, ki oda, Şa- irin ateşinin nâr olmasıdır. Bu, yine mevlevi- liğin tesiridir. Bilmiüasebe söyleyelim, ki bir (Neomevlevi) olan (Abdullah Cevdet) : | Bizim rabbımız '““semavat ve arzın nur» udur. Fakat hârı değildir. Bizim ateşimizin vazifesi yakmak değil, yanmak ve ısıtmaktır. |*| Diyerek istirabın hakimiyetini reddeylemiş-. tir. (Mevlâna) gibi yalnız hayatın neş'e kısmı- na gonül verdiğini kaydeylemiştir. Halbuki, (Rıfkı Melâl| B. de bu kemal yoktur. (Mevlâ- na) nın şalsından başkasına lâyık gördüğü is- tirap ateşinden yakasını sıyıramamıştır. Şairin (Buse) isimli şiiri de kuvvetli yazı- larından biridir: | Bir kor gibi sönmekteki kalbe İçten taşıp akmakta dudaktan, Bir saniye seyyalesi askın.. Almakta alevler saçaraktan.| Demek, ki şair, buseyi ruhi anlaşmalar için bir vasıta olarak kabul etmektedir. Filhakika, vücudümüzün şehvetimizi tatmin için harekette olan bir kısmı vardır. Dudaklar, bu kısmın içi- ndedir ve en müessiridir. | Rıfkı Melül|B. si- nirlerimizdeki gerginliği ve damarlarımızdaki ihtilâcı isabetle anlatmıştır. (*J (Aklıselim ) tercümesi, sahife 8.

Bu sayıdan diğer sayfalar: