22 Ekim 1931 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6

22 Ekim 1931 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

372 SERVETİFÜNUN No.18346—İ31 damamile kendi kendisini “cinslerine Anlatabilmek Ruh #üterekki olduğu içindir ki hiçbir zaman tekrar etmez, fükar her hareketinde yeni ve dalın Koş bir bütünü doğurmaya çübülür. Sünnileri faydalı ve güzel olmak itiburile ikiye ayıran amiyane tefriki kullanırsık diyebiliriz ki bi ileri hureket gerek fuydalı, gerek güzel san'atlerde köhdini göğterir. Bilmasn güzel gan'allerde gaye taklil değil ibdadır. Peysujlarda artisi bizim bildiğimiz yaratrolıktan daha hoş bir yaratıcılık telkini vermeli dir. Tefermmalı, tabiatın yavan parçaların hazletmeli, bize yalnız ruhu ve şaşanyı vermelidir. Artist bilme: Midir ki manzaranın gözüne vüzel gözükmesinin sebebi, onul kendisi için iyi olan bir düşünceyi ifâde etmesidir. Vu bunun da sebebi kendi görü içinden bükün kudretiu manzaranın İçinde görünmesidir, ve örtist tabiatın kendisine değil tabiatın ifadesine kıy- met biçevektir ve bu snretle vücüde getirdiği kopye- de rulranu zevk veren İşaretleri tebarüz ettirecektir. O karanlıkların karanlığını, ışıkların ışığını verecektir. Bir portreyi yaparken şekilleri değil karakteri çizmeli ye karşısında oturan adamı, mwzularin dolu olan derüni örneğin yarım yamalak bir resmi ve benzeri addetmelidir. Bütün münevi faaliyetlerde gözümüze çarpan bu mulitasarlaştınıma. ve seçme yaratımı hamlenin kendi- sinden başka nedir? Günceli bu dulın basit sembollerle daha geniş manaları ifade etmeyi öğreten çok yüksek bir tenevvirün ilk sufhasıdır, İnsan tabiatın kendi kendisini izah etmek şeklinde tecelli eden bir muvfa Ye başka nedir? İnsan ufuktaki şekillerden ha parlak ve dalin kesil bir manzarıdan tabintin nek bizaraya getirdiği bir dletei#me dev başkâ nedir! Ve İnsanın söz söylemeyi, resim yapmayı sevmesi tabinti sevmesi, bütün o usanç veren üzük- lıkları boşlukları ve kocuman kütleleri bir turafa bira» Kürak bunların ruliumu, mânâsmnı ve özümü musikile dolu olan bir sözün içine yahut frçanm kurnaz bir ve İn gok daha parlak bir muvaffkiyet değil m e kafasındaki bu geniş münülari hem- için gününün ve milletinin kullandığı sembolleri kullanmalıdır. Bu iibarla San- gtte yeniler dninn eskilerden teşekkül eler. Zamanın dohasi esere silinmez damgaamı vurur, ve ola Inuhay- yile için ifadesi imkânaz bir enazibe verir, Devrin rabi karakteri artisti ne Kadar yener ve onun eserin- de ne kadar kuvvetli bir ifade İmlursa o eser oderece mia kazanacak, mustakbel seyirciler karşısında ri hari, e ve İlâhiyi 0 derece kur- ile temsi edeceklir. - Hiç bir insan işledizi, işin içindön bu e nosunu çıkarıp atamınz. Hiç bir insan, ynrdunun ve zamanın kölesi olmaktan Lema- mile kurtulamaz, ve zamunınm terbiyesinden dinin den, siyasiyatındön âdellerinden payım alemudan bir medel vücüde getiremez. Hiç ie orijini, iradeli garip mühayyileli bir adam değilmiş gibi olur, ve - FİLOZOF EMERSONUN GÖRÜŞLERİ NAKLEDEN: MUSLİH FERİT içinde yetişmiş olduğu fikirlerin izlerini eserlerinde silemez, onun zamanın fidetlerinden çekinişide çekin- diği üdeileri huber verir. İradesinin fevkin de, arzu- larinın haricinde teheliiis ettili hava ile ve kendisi- yin ronasırlarının yaşadıkları ve fiil huline koydukları fikirlerle #amanıu vağiyet ve favurlarina iştirak eder, bü Pi üe olduğunu katiyen bilmeksizin... e bir eserdeki gayri kabili içiinap olan unsurun ferdi dndin veremiyedeği derecede yüksek bir cazi- besi vardir. Adeta artiştin kelemi ve ya &leti insan neslinin tarihi içerisinde bir satır karalamuk üzere bir ejderlhamnı eli trafından kayranmış ve hareket ettirilmiş gibi görünür, İşte Mısır hiyeroğlitiklerine kaba saba biçimsiz Hint, Çin ve .Meksia, putlara EBiymet kazandımın âmil budur. Bütün bumlar zaman- İarındaki insan Zekâğının yüksekliğini gösterirler ve bu eserler yaratıcı muhayyilenin ftamamile orijinal mahsulleri değildi, fakat bu Alem kadar derin bir ihtiyaçtan foşkırmışlardı. Plâstik sanatlerin mevcut mahsnllerinin çak şüksek ve farih kadar yüksek bir kiymeti haiz olduklarım, varlıkların güzelliğe doğru İlerlerken emrine itaat ettikleri güzel ve mükemmel darbe gibi, kader port- resi ilzerinde çekilmiş bir darbe gibi en yüksek kıv- meti taşıdıklarını bilmem ilâve etmelimiyim ! Tarihi olarak gözden geçirilince güzellik idrakinin terbiyesi san'atın sahası dahilindedir. Biz güzelliğin içine gömülmüşüzdür, fakat gözlerimiz vuzulla göre- miyor, Anahalların ortaya koyarak, uyuklıyan zevke yardım ötmek ve ona yol göstermek lâzımdır. Biz Şekil denen sirin İalebeleri silatile kabartmalar yaparız, tablolar yaparız, vucude getirmiş kabartına- İarı, tesimleri seyrederiz. San'atin meziyeti bir şeyi kârmakarşık tenevvüün içinden ayıp yakalamaktır. Bir şey diğer şeylerin irtibatından çıkıncaya ka- dar zövk vardır, istiğrak vardır, fakat düşünce yok- tur. Bizim sandelimiz, feâkelimiz Kkısınlır, kü üçük çöcük hez veren bir baygınlık içinde yatar, lâkin onun ferdi karakteri ve nmeli kudreti günden gür “şyayı birbirinden ayırmak husuşundaki terikkisine ve bir zaman için yalnız birisi ile meşgul olmasına tabidir. Aşk ve bütün ihtirslar bülün varliğı bir şe- Mil etrafında tenerküz ettirirler. Bilhissa bazı rulılar- dn temas ettikleri muayyen şeye, fikre ve kelimeye diğer her şeyi kendi haricine atan bir ye Ver- mek itiyadı vardır, © Zaman İçin vyen şeyi âlemin webueu yaparlar. Bu adamlar erden, hatip İsr ve vemiyetin liderleridir.. Ayırmak kudreti, ayırarak büyültmek kudreti hü tüpte ve şairdeki, belâgatin esasıdır. Kurke de Byron da Carlyle da çök şayan dikkat olan bu belâğati yahut her hangi bir şeyin bir un içindeki tebarüzünü tesbit

Bu sayıdan diğer sayfalar: